A HARFİ
ALÇAK ENLEMLER Ekvator ile orta kuşak arasındaki enlemler.
ALÇAK KIYI Geniş ovaların bulunduğu
yerlerdeki kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde kıyı çizgisi genellikle düz olup, kıyı
okları ve kıyı setleri fazladır. Alçak kıyıların özel bir tipi Watt tipi
kıyılardır.
ALÇALAN BLOK Kırık boyunca birbirine göre yer değiştiren bloklardan
alçalan kısma denir.
ALÇI TAŞI Su ile kolayca çözülebilen bir taş Jips.
ALÇITAŞI Kalsiyum sülfat bileşiminde olan alçıtaşı, suyunu kaybederek ak bir toz
durumuna kolay ca gelebilen alçı olur. Bundan ötürü bu türlü mineral ve taşlara
alçıtaşı denir
ALFA TANECİKLERİ İki proton ve iki nötrondan oluşan artı iki yüklü helyum
çekirdekleri
ALIN Yerde veya daha yüksekler de sıklık, sıcaklık bakımından iki ayrı hava yığınının
karşılaştıkları yerde beliren yer. Başka bir sözle, alın yüzeyinin bir düzlem
ile, ya da yere kesişmesinden doğan bir yer. Bu iki ayrı hava yığınını
birbirinden ayı ran yüzeye alın yüzü denir. Burası belirgin bir yüzeyden çok,
bir geçiş yüzeyi, ya da geçiş alanidır. Iki hava yığını arasındaki böyle geçiş
alanlarına alın yeri adı verilir. Burası birbirinden ayrı sıcaklığı, yoğunluğu,
farklı rüzgar hızı bulunan havaları birbirinden ayıran atmosferin eğimli bir
yüzeyidir. Birbirile karşılaşan ve birbirine giren bu hava yığınlar
sıcaklıklarına göre adlar verilmiştir Sıcak alın, soğuk alın.
ALİZE RÜZGARLARIYaklaşık olarak 3O kuzey, 3O güney enlemlerindeki yüksek
basınç kuşaklarından Ekvator alçak basınç kuşağına doğru esen düzenli, sürekli
rüzgar. Bunlar Kuzey yarımkürede
kuzeydoğudan eser, Güney yarımkürede güneydoğudan eser.
ALKALİ MADDE Çoğunlukla potasyum kalsiyum ve sodyum karbonattan oluşan
bileşik
ALKIM Gökkuşağının başka bir türkçe adı.
ALLATROP Bir elementin kimyasal özellikleri aynı, fiziksel özellikleri farklı
olan değişik şekillerde olabilmesi.
ALMAÇ Elektrik enerjisini, mekanik, kimyasal ve ısı enerjisine dönüştüren
devre elemanı
ALOKTON Bulunduğu yerde meydana gelmemiş, bulunduğu yer için yabancı anlamına
gelir.
ALPDAĞLARI Alp - Himalaya dağ sırasının
Fransa, İtalya, İsviçre ve Avusturya toprakları içinde kalan bölümü. 2 jeolojik
zaman sonu ile3. jeolojik zamanda meydana gelen orojenik hareketlerle oluşmuş
kıvrım dağları. Avrupa Alpleri, And dağları, Kayalık dağları, Kuzey ve Güney
Anadolu dağları gibi.
ALP OROJENEZ KUŞAĞI 3. Jeolojik Zamanda Avrupa’nın batısından başlayıp
Himalaya dağlarına kadar olan sahalardaki dağlık bölgeler.
ALP OROJENEZİ 3. Jeolojik Zamanın ortalannda meydana gelen dağ oluşum
hareketleri.
ALPİN ÇAYIRLAR Alp sıradağlarında ormanın üst sınırından sonra yetişen
ve yaz boyunca yeşil kalan ot topluluğu. Genellikle dağların yüksek kesimlerinde
bulunan ot toplulukları Genellikle
dağların yüksek kesimlerinde bulunan ot toplulukları
ALPİN ÇAYIRLARIGenellikle dağların yüksek kes imlerinde bulunan ot
toplulukları alt dağ kuşağı. Bir dağ
kuşağının alt bölümü Bulunduğu yere göre birkaç bin metre yüksekliğe çıkan
dağlar boyunca farklı ekolojik kuşaklar görülür. Alt kuşak bulunduğu bölgenin
iklim koşullarını yansıtırken yüksek kesimlere doğru soğuk iklim koşulları
egemen olur.
ALTARNATİF AKIM Yön değiştiren akım.
ALUVİYON Akarsuların taşıyıp yolu boyunca bıraktığı kil, kum, çakıl gibi taş
parçacıkları yığıntısı. Bu yığıntılar ya akarsuyun geçtiği yerlerde, ya da ağzına
yakın yerlerde tortulanır. Geniş vadi tabanlarında aluviyonlar çok yer tutar,
ya da daha geniş yerlere yayılarak birikinti ovalarını meydana getirirler.
ALUVİYUM Dördüncü Zamanın üst ve yeni
bölümü. Içinde yaşadığımız zaman bu Aluviyum dönemine aittir..
ALÜVYAL Akarsuların kaynağından itibaren aşındırarak taşıyıp biriklirdiği
irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
ALÜVİYAL Akarsuların kaynağından itibaren aşındırarak taşıyıp biriklirdiği irili
ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
ALÜVİYAL SET GÖLÜ Akarsuların yan
kollarının taşıdıkları alüvyonlarla ana akarsuyun önünü kapatması ile oluşan
göllerdir
ALÜVYAL TOPRAK Alüvyonların üzerinde bulunan toprak.
ALÜVYON Akarsular tarafından taşınarak biriktirilmiş çakıl, kum, mil ve topraktan
oluşan maddeler.
AMPER Bir iletkenin herhangi bir kesitinden, 1 saniyede 1 kulonluk yük
geçtiğindeki akım şiddeti.
ANA IRMAK Bir akarsu ağında genişliği, de
rinliği, suyunun çokluğu bakımından başta gelen ırmak. Bu ana ırmağın bir takım
kolları, yan-dereleri, kay nak dereleri vardır. Bütün bu sular ana ırmakta
toplanır. Ancak, ana ırmağın, akarsu ağı için de hangisi olabileceğ üzerinde
kesin bir kural yoktur. Kimi yerde suyu en bol olan ırmak, o akarsu ağında ana
ırmak saydır. Kimi yerde boyu en uzun olanı o akarsu ağında ana ırmak olarak
gözönüne alınır. Kimi yerde de ırmağın ağzına göre olan doğrultu temel sayılır.
ANA KAYA Dış etmenlerle yerinden oy natılmamış, kendi yapısına göre ye rinde
kalmış olan kayalar, taşlar, tabakalar. Bunlara yerli k.ys adının veıildiği de
olur.
ANA MATERYAL Toprağın altındaki malzeme. Ana materyal hem taneli olan
alüvyonu hem de granit gibi sert kayaları kapsamına alır
ANA VADİ Bir akarsu ağında ana ırmağın geçtiği vadi
ASTRONOMİ Gök cisimlerinin uzaydaki durum
larını, hareketlerini, fiziksel ve kimyasal yapılarını inceliyer, bilim.
Yıldızlı gök kubbesi, her çağda insanla rın dikkatini çekmiş, gün bilgileri
düzenlemelerine yardım etmiştir. Bundan ötürü, insanın gökle olan ilgisi, buna
bağlı olarak astronominin doğuşu çok erken olmuştur.
AŞAĞI YONTULMA SEVİYESİ Taban
seviyesi.
AŞINDIRMA Yeryüzünün aşınması, alçaf
mas’, düzreşnıesine sebep olan bütün dış kuvetlerin işlemesine verilen ad.
Türlü yollarla ufalanmış taşların bulundukları yerden alınarak aşağılara
sürüklenmesi, süpürütmesi yüzünden yer kabartiları yüksekliklerini gittikçe
kaybeder, arazi yassılır, düzleşir, yer yer dolgular oluri
AŞIRI OYULMA Ana ırmağın kol derelerden daha çok olarak yatağını
oyması, derinleştirmesi olayı
AŞMA Geniş ölçülü kıvrılmalarda çok
kıvrılmış tabakaların bir yana doğru iyice yatarak ileri doğru uzanması,
böylece başka yerleri aşarak başka tabakaların üzerine yatması olayı.
AŞMA ADASI Aşınmalar yüzünden ana örtüden
(aşma örtüsünden) ayrılmış, böylece tek basına yadırgı bir taban üzerinde yer
tutmuş bulunan
ATEŞ Bir maddenin yanması sırasında
beliren ışık ve ısı vermesi Çok eski çağlarda ateşin bulunmasiyle önemli
ilerlemeler olmuştur. Ateşin nasıl bulunduğu üzerine de türlü masallar,
efsanemsi sözler vardır. En eski insanlar odunları birbirine sürterek ateş
çıkarmışlardır. Bugün de son derece ilkel insan topluluklarında bu yoldan ateş
elde edildiği anlaşılmaktadır. Okyanusya adalarınu, kimisinde, Yeni Gine
adasının çok sapa yerle rinde olduğu gibi. Bugün, kimi yerde de çakmaktaşı ile
demirin birbirine çarptırıimasiyle ateş çıkarılır.
ATIŞ HAREKETİ Yer çekimi kuvveti etkisi altında yapılan tüm
hareketlere verilen genel ad.
ATLAS Haritalar takımı. Başka bir
deyimle, bir cilt içinde bir araya toplanmış haritalar takımı. Atlas kehmesi,
dünyayı omuzları üstünde taşıdığı düşünülmüş olan mitolojik tanrının yaptığına
benzetilerek dünya haritalarını toplayan koleksiyonlara verilmiş bir ad. Atlasın,
bugünedek çok çeşitleri yapılmıştır Coğrafya atlası, tarih atlası, dil atlası,
deniz atlası, gök atiası.Bunların arasında coğrafya atlasları en yaygın
olantarıdır, Coğrafya atlası, yeryüzünün bir parçasının, ya da bütününün, türlü
yönden göstermek üzere yapılmış haritalar takımıdır. Bu haritalar içinde yerin
doğal durumunu, beşeri ve ekonomik özelliklerini, yönetim ve siyasal durumunu
gösterenleri vardır. Atlasta bütün yeryüzü, türlü harita izdöşümü yollarıyla
bir arada gösterilmeye çalışıldığı gibi, herbir kara parçası, denizer, ülkeler
de ayrı ayrı gösterilmiştir. Atlasların kimisinde bütün yeryüzü ile birlikte
onun türlü bölümleri (karalar, denizler) yer tuttuğu gibi, kimisinde de sadece
bir ülkenin bütün özelliklerini veren coğrafya haritalarının bir araya
toplanmasına çalışılmıştır
ATMOSFER Dünyayı çepeçevre kuşatan gaz kütlesi Yer yuvarlağını çeviren gaz örtü
için bu ad kullanılır. Dilimizde bu kelime kullanılmakla beraber, havaküre
terimi de yerleşmiştir. Bir gezegeni saran gaz katmanı veya bir yıldızın
görünen üst katmanları
ATMOSFER BASINCI Atmosferi
oluşturan gazların belli bir ağırlığı vardır. Gazların yeryüzündeki cisimler
üzerine uyguladığı basınca atmosfer basıncı denir.
ATMOSFER’İN KATLARI Atmosfer
kendini oluşturan gazların karışımı ve gidişindeki farklılıklar nedeniyle
çeşitli katlara ayrılmıştır. Bu katlar yeryüzünden yukarılara doğru troposfer,
stratosfer, şemosfer, iyonosfer ve ekzosfer şeklinde sıralanır.
ATOL Ortasında bir deniz - kulağı bulunan mercan adası Bu deniz - kulağı,
darca deniz yollariyle okyanusa bağlrdır, Bu adaların denizden yüksekiği ezd
(çoğunca birkaç metre). Adanın dışa bakan yamacı dik, içe bakan yamacı az
eğimlidir. Adanın ortasındaki deniz - kulağı derin değildir. En derin 100
metreyi bulur. Atollerin büyük Üğü çok değişiktir. Içlerinde 1.000- 2.000 km2
olanları bulunduğu gib pek kuçükleri de vardır. Bu adaların doğuşları, oluşları
şöyle olur Başlangıçta bunların yerinde bir ada varken, bu adanın yamaçları
mercanlara yatak olmuştur. Bu hayvancıklar burada yerleşmiş, uzun süreler,
içinde çok ta yığılmıştır. Bu yığıntı yerlerine resif denir. Eskiada bunların
arasında sanki bir çekirdek gibi kalmıştır. Bu çekirdek-ada ağır ağır çökünce,
çevresinde çemberleme uzanan mercan resifleri, bir halka gibi belirmiştir. Işte
Atolün değirmi biçimi bundan ileri gelir.
ATOM Elementlerin bütün özelliklerini
en küçük parçası
ATOM AĞIRLIĞI Karbon 12 izotopunun kütlesiyle karşılaştırma yapılarak
bulunan atomun kütlesine denir.
ATRİO Durup durup püskümıüş,
patlamalara yer vermiş yanardağlarda eski dağ katıntısı ile, daha sonra
yığılmış tepe arasında kalan çukurluk.
AVRASYA Bir birinden kesin doğal sınırlarla ayrılamamış olan Avrupa ile Asya’ya
birlikte verilmiş bulunan ad. Avrasya kelimesi, Avrupa kelimesinin Avr parçası
ile Asya kelimesi birleştirilerek yapılmıştır.
AY Yer yuvarlağı etrafında bir defa dolaşması için geçen zaman. Başlangıç
yerinin seçilişine göre beş değişik ay vardır ki bunlara astronomi ayları
denir. Gün bilgi sinde (takvimde) bunlardan sinodik ay denileni çok kullanılmıştır.
AY IŞIĞI Ay’dan Yer’in yüzüne vu ran donuk, sönük bir ışık. Ay’ın ken disi bir
ışık kaynağı olmayıp sönük bir cisimdir. Fakat Ay, güneşin vurduğu ışıkla
aydınlanır. Yerden bakıldığı zaman Ayda görülen panlaklık, güneş ışığının ay
yüzündeki yansımasından ileri gelir.
AY TUTULMASI Güneşle Ay arasına girerek Ay’ın bütününü, ya da bir
bölümünü gölgelemesi olayı. Böylece Ay, Yer, Güneş bir düz 1cm üzerinde
bulunurlarsa Yer Yu varlağı, Ay’ın güneşten vuran ışığı almasına engel olur. Bu
sır Ay, bir gölge konisi içinde bulunur. Eğer Ay bütünüyle bu bölge içinde ise
tam ay tutulması olur. Bu sırada Ay, koyu bir bakır renginde görünür. Bu na
karşılık Ay, yarı gölge içinde iken, sadece ışığında bir donukluk, sönüklük
sezilir.
AYAK Göllerin fazla sularını boşaltan
akarsu Genel olarak göller, kendilerine dökülen derelerle, ya da ırmaklarla
beslenirler. Göl çanağında bi riken suların fazlası çoğunca bir, kimi yerde de
birkaç ağızdan akorsularla boşaltılır. Bu akarsulara gölün ayağı, göl ayağı, ya
da sadece ayak denir. Sapanca gölünün ayağı Çork Suyudur. Kimi göllerin ise
ayağı yok tur. Bunların suları dipten sızarak boşalır. Ne ayağı, ne dip
sızmaları olan göHerde beslenme bakımından yetersizlik var demektir. Gölün aya
ğı, yatağını Oya oya derinleştirerek göl sularının alçalmasına, günün birinde
gölün iyice boşalmasına yol açar.
AYAKUCU Gök küresinde başucunun tam karsısı olan nokta, Tersi başucudur. (
nadir ) Çekül doğrultusunun gökküresini altta deldiği nokta
AYAZ Sıcaklığın, donma noktasının
altına düştüğü açık, durgun havalı geceler. Böyle kuru soğuklar gündüzleri de
sürebi ir. Ayazlı geceler, çoğunca kış oyla rında olur. Bir yandan yıldıziar
pırıl darken, öte yandan keskin bir kuru soğuk insanı tiıretir. Bundan ötürü,
soğukta kalıp çok üşümüş olanlar için ayar kesti denir. Hava birden bire böyle
bir durum almışsa hava ayaza çevirdi sözü kullanılır. Ayazlamak kelimesi de
havanın ayaza çevirmesi, insanın kuru bir soğuk havada üşümesi karşılığı olarak
söy enir. Ayazlandı kelimesi de suyun. ayazda kalıp soğumasını belirtmek için
kullanılır.
AYİK Insan ayağının boyu gözönüne
alınarak uzunluk ölçüsü birimi olarak kullanılmış bir değer. Bu ölçü, türlü
yerlerde çeşitli değerler göstermiştir. Bunlar arasın da 25 cm le 34 cm
arasındaki uzun luk değerleri çok yer tutmuştur. Bu 9 kullanılmakta olan ayak
ölçüsü, İngilterde 30,48 santimetrelikuzunluktor. Ingiliz haritalarınğa
yükseklik değerleri, derinlikler, bari- ta ölçekleri bu ayak birimine göre verılmiştir
AYKIRILIK Olayın, bir kurala uymaması Bu kelime
çoğunca iklim biliminde kullanılır. Bir enlem boyunda bulun beklenen ortalama
sıcaklık de ğerinin bir yerde bu değere uyma- masl halinde, burada bir
aykırılık bulunduğu söylenir. Her paralel çem. bonn boyuna düşen yerlerin
ortala ma sLcaklığı ayrı ayrı hesaplanmış tır. buniar aylık, yıllık ortalamalar
olabilir. Sözgelişi, 30 kuzey enle minin yıllık ortalama sıcaklığı, yak
laştırma olarak 2O,4 Ocak ortala ması 27,3 tür. Ancak bu çember boyundaki her
yerin bu olağan sıcaklıktan ayrı bir değeri bulunabilir. Işte bu ayrı değere
bir yerdeki sıcaklık aykırılığı’ denir. Bir harita üzerinde aynı aykırılığı
gösteren yerler birleştirilerek bura lardan 4-aykırılık eğrileri geçinlir.
Dilimizde kullanılmış olan anemali kelimesinin yerini aykırılık tutar.
AYRIKSI bitkilerin ayrıksı bir şekilde yeryüzünde dağılışı belirtmek için
kullanılan kelime. öylece, ‘ardı arası kesilmeyen sürekli dağılış alanı’’,
“süreksiz dağılış alanı’ bulunduğu gibi, ayrılcşı dağılış alanları da vardır
Sözgelişi, hemen hemen aynı büyüklükte, fakat birbirinden çok uzakta kalmış
bitki bölgeleri bir ayrıksı dağılış gösteri yor: demekth-. Bu ayrıksı yerlerden
biri mesela Avrupa’da, ötekileri Kuzey Amerika’da, Kuzey Çin’dedir.
AYRILMA Taşların dokusunda bulunan ayrılma yerleriyle ilgili olarak taşın
bölünme si, parçalara ayrılması . 1 ri taşların, kayaların parçalanması şundan
ileri gelir Püskürük taşlarda soğuma Yüzünden hacım küçülmesi, tortul taşlarda
kuruma, dağ oluşmasındaki basınçlar. Bu yollarla taşların kimisi düzenli olarak
kalıp kalıp ayrılır (kumtaşı, granit gibi), kinıisi priz malı sütunlar
biçiminde ayrılır, kimisi soğan gibi kabuk kabuk ayrılır. Birçok taşlar da
köşeli, sivri açılı düzensiz parçalara bölünür.
AYSBERG Kara buzullarının denizlere kadar sarkarak deniz içerisinde kopması ile
oluşur. Kopan buzullar deniz içerisinde yüzmeye başlar. Yoğunluğu suyun
yoğunluğundan fazla olduğundan az bir kısmı su yüzeyinde kalırken önemli bir
kısmı su altında bulunur. İngilizce iceberg kelimesinin, dilimızde okunuş
şekliyle girmiş durumu. Ingilizce ve Almanca ayrı yazılış fakat benzer okunuş gösteren bu kelimenin Türkçe karşılığı
buz dağıdır (Buz dağı) Buzullardan kopup, denize kadar ulaşan kalın buzul parçaları deniz içinde ilerlemeye devam eder. Buzun yoğunluğu, deniz
suyunun yoğunluğundan az olduğu için su tarafından kaldırılır. Yüzlerce metre
kalınlıkta ve kilometrelerce uzunluktaki bu buz dağlarına aysberg denir.
AZONAL TOPRAK İklimin etkisi ile oluşmayan ve katları olmayan toprak.
Alüvyal toprak gibi.
ALÜVYAL TOPRAK Alüvyonların üzerinde bulunan toprak.
AŞIRI OTLATMA Bir otlakta, otların büyümesini engelleyecek şekilde
otların hay vanlara yedirilmesi. Böyle durumlarda hayvanlar, kısa sürede otlan
toprak yüzeyine kadar yiyerek otların büyümesini engeller.
A GRUBU MİLLİ PARK Avrupa Konseyi Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma
Komitesince en iyi korunan sahalara verilen A sınıfı diplomaya sahip park.
A HORİZONU Dış etkilerle iyice ayrışmış,
organik maddeler bakımından zengin, en üstteki katmandır. Tarımsal etkinlikler,
bu katman üzerinde yapılmaktadır.
ABİSAL BÖLGE Yunanca abyssos
dip kelimesinden yapılmış bulunan bu terim, denizlerin 3000 - 6000 metre
arasındaki derinliklerine verilmiş olan addır. Kimi araştırıcılar 0O0 m. deıı
daha derin olan yerler için bu terimi kullanmıştır. Abisal bölgeler, deniz
hayvanlarının coğrafi dağılışı, yaşadıkları yerin doğal şartları (tuzluluk,
basınç, sıcaklık, ışık durumu...) bakımından özel bir durum gösteren yerlerdir.
Önceleri mıntaka-i ka’rı n şek linde karşılanmış bulunan bu terim için şimdi derin
deniz bölgesi denilmektedir.
ABLASYON alıp götürülme sözünden alınmadır.
ABMİON kesmek, biçmek sözünden alınmadır. Bu t. rim, birçok Batı lilkelerinde
deniz aşındırması karşılığı olarak kullanılır. Anglo-Sakson kaynakla rında ise,
daha çok, genel olarak aşınmayı karşılıyacak şekilde geçer. (bk. Dalga
aşındırması).
AÇIK YÖRÜNGE Cismin hareketi bir parabol veya hiperbol üzerindedir.
Bu yörüngelere verilen isim.
AÇIKLAMA Bir olayı, ilgili bilimin
kural larına dayanarak ortaya koyma, çöz me işi. Sözgejişi, bir yerdeki sıra
sJra kum nelerinin duş sebeplerini or taya koymak bir açıklamadır, Bunun gibi,
bir bölgeye bir yönden esön ye in soğuk, bir başka yönden esen ye in sıcak
oluşunun sebeplerini, olu şunu belirtmek bu olay için bir açık laniadır.
Coğrafyada her yönden açık Jama yapmak gerekir. Coğrafyada açıklamayı sağlamak,
kolaylaştrrmak için iyi yapılmış göz le mi er
ile bunların işlenmesinden kazanılmış be t 1 m 1 e r çok gereklidir. Gözlem (müşahede) ‘e betim
(tas. vir) iyi yapılmışsa, bir coğrafya ola yını açıklama işi de o derece
sağlamve iyi yapılmış olur.
AÇINSAMA Bir yerin özelliklerini
belirtmek için orada araştırma, inceleme yapma.
AÇISAL HIZ Dönen ya da gökyüzünde
hareket eden bir cismin açısal konumundaki değişim miktarı. Dairesel harekeapan
Dünya üzerindeki bir noktanın birim zamanda oluşturduğu dönüş açısıdır. Dünya,
ekseni çevresindeki hareketi sırasında 4 dakikada 1 derecelik, 1 saatte 15
derecelik, 24 saatte 360 derecelik dönüş yapar. Açısal hız, dünya üzerindeki
her noktada aynıdır. 1.Düzgün dairesel hareket yapan bir cismin yarıçap
vektörünün birim zamanda taradığı açı. 2.Birimzamanda titreşim açısının değişme
miktarı.
ADA Etrafı sularla çevrili kara parçası.
Deniz ya da göl sular ile çevrili küçük kara parçası. Bunlar, büyüklük
bakımından karadan ayrıdır. Adaların küçüğüne adacık denir. Daha küçük olan ve
sadece kayalardan başka bir şey aimıyanlarına kayalık sığlık gibi adlar
verilir. Adaların bir yerde toplu olmalarına takımada denir. sıra sıra
bulunmalarına adalar dizisi adı verilir. Ada çoğu büyük kara parçalarının hemen
yanında, ya da yakınında dır. Bu adalarla kara arasında az de rin deniz uzanır.
Böyle adalara ‘ka ra yakını adalar’ denir. Bunlar tür lü çök karadan ayrılmış
yer lerdir. Bir de okyonuslar ortasına serpili, karalardan çok uzaklarda adalar
vardır. Bunlara “okyanus ada erı” denir. Bu adaların çoğu ya mer can adaları,
ya d yanard do rcbrI kr pa r<acıkie r .
B
HARFİ
BATAKLIK Toprağı çok ıslak, yer yer
suların yüzlek olarak göleklenmiş bulunduğu, bu yere uymuş bitkilerin yetiştiği
yer. Böyle bitkilere bataklık bitkileri denir. Bataklık- lar yağışları bol
olan, taban suyu yüze kadar çıkmış
bulunan yerlerde olur. Böyle yerler çukur, çanak biçimli yerlerdir. Her vakit
donmuş bulunan düzlüklerde, sadece yazın üst yüzü çözülen alanlarda da
bataklıklar belirir. Kurak bölgeler de yer yer tuzlu bataklıklar meydana
gelmiştir
BATI Dört arta yönden biri.
BATI BLOKU Batılı ülkeler.
BATI RÜZGARLARI Her iki yarımkürede dinamik yüksek
basınç kuşaklarından kutba doğru olan
ılıman kuşak arda, çoğunca 40-65 enlemleri arasında esen değişik rüzgar Hava,
bu yüksek basınçlardan kutup çemberi çevresindeki alçak basınca doğru akar.
Belirgin v sürekli olduğu yer güney yarım Yelkenliler devrinde gemileri Kaptan
Avustralya ya, oradan Güney Amerika ya kolayca götüren güney denizlerinin büyük
bat meltemleri bunlardır. Kuzey yarım küresindeki de batı rüzgarıdır. Güney
yarımküre sinde bu çeşit rüzgarların kesintisiz esişi, burada karalar yüzünden
olan kesintilerin bulunmayışındandır. Batı rüzgarlar, hele kuzey yarım kürede
alizeler kadar sürekli değildir. Çünkü bu rüzgarlar gezici döngülerin doğurduğu değişiklikler yüzünden kesintiye
uğrar.söz gelişi kışın İzlanda alçak basınç alanı geniş bir döngü merkezi olur. Bu sırada Amerika üzerinden
kuzeybatı rüzgarı eser. Batı Atlantik üzerinden batı rüzgarları, Doğu Atlantik
ile Avrupa üzerinden güney rüzgarları eser. kışın, Asya’da batı rüzgarları,
büyük karşı-döngü ile musonlar yüzünden bozulur.
BATI ÜLKELERİ Ortaçağdan beri geniş anlamıyla, kültür durumu göz önüne
alınarak Avrupa için kullanılan bir deyin Batı Ülkeleri kültürü, bir yandan
Doğu Ülkeleri ve Doğu Avrupa’dan, öte yandan Yeni Dünya adiyle de anılan
Amerika’dan türlü yönlerden az ya da çok ayrı bir durum göstermiştir. Temelini
bu kültür gelişmesinden alan Batı Ülkelerinin esas kaynağını Eskiçağ ve
Hrıstıyanlık kültürü ile Kuzey Ülkeleri soylarının göçleri teşkil etmiştir.
BATIK DAĞLAR Eski bir dağlık kıyı bölgesinin çökmeler, ya da deniz
yüzünün yükselmesi yüzünden sular altında kalmış durumu. Böyle yerler de eski
dağların dorukları ada biçimine girmiştir. Eski boyun ve geçit yerleri birer
deniz boğazı olmuştur. Dağ sıraları arasındaki uzun çukur lar, girinti çıkıntı
1 ı körfezler, koy lar biçimine girmiştir. Buradaki ya di de deniz suları,
belirli yerlere kadar doldurmuştur.
BATIK KIYI Deniz sular, altında kalmış dibe dalmış kıyı
BATILI ÜLKELER Demokrasi ile yönetilen, serbest ekonomik tikaları
benimsemiş, Avıupa ve Kuzey Amerika ülkeleri.
BATİK VADİLER Yer kabuğunun çökmesi, ya da deniz yüzünün yükselmesi
ile ilgili olarak vadilerin belirli
yerlerine kadar deniz sularıyla dolmuş durumu. (bk. Batık dağlar, Batık
kıyı
BATMA Denizin, kara ya doğru ilerlemesi yani transgresyonu sonunda, karanın
sulara dalmış bulunması olayı. Bunun tersi sudan çıkma dır.
BATOLİT Dipten, çok derinlerden yer kabuğu nur içine pek büyük yığınlar halin
de sokulmuş, fakat yerin yüzüne ulaşamamış kütleler. Batolitler, kökü dipsiz
derinliklere doğru uzanan yığınlardır. Bu kelime E. Suess tarafından konulmuş
olup, yunanca bathos derinlik ile lithostaş, kelimelerinden yapılmıştır.
Batoloitler çoğunca granitlerdendir.
BAYIR Yer şekillerinden biri aşağıda,
ötekisi yukarıda olan iki düzlük arasındaki eğimli yer.
BAZ Sulu çözeltisine hidroksil iyonu verebilen ya da hidrojen iyonu alabilen
madde
BAZİK LAV SİO2 oranı < % 33 ise lav bazik karakterli ve akıcıdır. Patlamasız,
sakin bir püskürme oluşur.
BAZİK MAĞMA Bazlar yönünden zengin olan magma. Böyle magmalar çoğunlukla
mağmanın derin kısımlarından gelir.
BELİRTİ BİLİMİ Bitkilerin yıl içindeki gelişmesi, bu arada çiçek açma,
filizlenme, yapraklanma, meyve verme, meyvenin olgunlaşması, yaprak dökümü
zamanları gözlenerek türlü iklim etmenleriyle bunlar arasındaki ilgiyi
araştıran bir bilim. Buna Fenoloji de denir .
BEND Akarsu boylarında suyu
biriktirmek mak sadı ile yapılan set.
BENT akarsu boylarında suyu biriktirmek maksadı ile yapılan
suni bölet
BENTHOS Yunanca benthos derinlik
anlamına gelen bir kelimeden yapılmış bir terimdir ki, deniz dibinde, bir yere
yapışık olarak, ya da sürünerek yaşayan canlı
topluluğudur. Mercanlar bunlardandır. Buna karşılık, Nektonlar
yüzücüdür, planktonlar akıntılarla
BERRİ İKLİM Şimdiki Karasal
iklim, ya da daha çok kullanılan Kara iklimi terminin eski şekli
Berzah Arapça berzah ince, uzun dar. dil kısık yer
anlamına gelen bir kelimeden alınarak kullanılmış eski bir terim.
BESİN Canlıların yaşamasını.
büyümesini, gelişmesini üremesini, yayılmasını
sağlayan her türlü yiyecek. içecek maddeleri
BESİN ENDÜSTRİSİ Tarımsal ve ha
ürünleri işleyerek doğrudan doğruya tüketilebilir duruma getiren sanayi kolu.
BESLENME BÖLGESİ Bir akarsuyun,
bir buzulun beslenmesini sağlayan bölge. Buradan gelen sular, buzkarlar,
buzullar asıl ırmağı, ya da buzulu besler
BEŞERİ COĞRAFYA İnsanin
yerleşmiş bulunduğu yerle ilgisini, bu yerin insan eliyle değiştirilmiş, işe
yarar duruma getirilmiş olmasını, bunlarla ilgili türlü olayları inceleyen
coğrafya kolu.Doğal coğrafya olayı (yaşam bölgesinin yeri, denize bağlantısı,
yeryüzü şekilleri, iklimi, bitki örtüsü, akarsuları, gölleri yeraltı suları,
madenleri.. ), beşeri coğrafya için temel olurlar. Beşeri coğrafya çerçevesi
için de çoğunca şu olaylar yer tutar Doğal etmen uyacak şekilde insan
yerleşmesinin nasıl olduğu, yerleşmenin çeşidi (köy, kent, şehir), yer yer
(kıyıda, ovada, dağda, ırmak boyunda), türlü halk ve uluslarla bunların
kültürlerinin yayılışı bir ülkenin türlü yerler ve türlü ülkeleri birbirine
bağlayan yollarla buralarda işleyen taşıtlar..Dar anlamıyla asıl beşeri
coğrafya içine, bir ülkeyi işlemiş, oraya kendi damgasını vurmuş olan insan
toplulukları girer. Bu arada nüfus
coğrafyası; (nüfusun yayılışı, yaşama yerleri yaşanmaz yerler, göçler) yerleşme coğrafyası insan soyları iklime uyma sağlık
coğrafyası beşeri coğrafya konularıdır.
BETİM Bir olayı türlü özellikleriyle
söz,yazı,ya da çizgilerle belirtme, tanıtma işi. Buna tasvir de denir. betim,
betimlemek yani tasvir etmek ile ilgilidir
BETONARME EV Endüstrileşmeye
bağlı olarak demir, tuğla ve betonun yapı malzemesi olarak kullanıldığı
evlerdir. Endüstrileşmiş ülkelerde yaygın olarak görülür .
BEYNECCÜMÜDİYE DEVİR Buzularası
dönem.
BIÇIK Bir akarsuyun yatağının en
çukur yerlerini birleştirdiği düşünülen eğri çizgi. Bu çizgi, akarsuyun yüzdeki
en hızlı akış yerlerini birleştiren çizginin izdüşümüdür. Dilimize Almanca dan
gelme talveg kelimesi de bu anlamda kullanılmıştır. Başka Türkçe kelime
de çataktır.
BİÇERDÖĞER Tahıl ürünlerini biçerek aynı
anda tanelerine a !e samanlarını da balya haline getiren tarım aracı.
BİÇİMLENME Yer kabuğunun yüzünün, dış
etkilerle işlenmesi yoluyla tür türlü biçimlere
girmesi Türlü aşındırıcı güçler
yer kabuğunun sular dışında kalan yerlerini Yeni karaları kemirirler, böylece yer yüzünde oyulmuş
yerler belirir. Sanki bir Heykeltıraşın
mermeri işlemesi ona istediği bir biçimi vermesi Gibi bu dış güçlerde yere
türlü biçimler verirler ki biçimlenme adı verilen olay budur.
BİLEŞKE KUVVET İki yada
daha fazla kuvvetin yaptığı etkiyi tek başına yapabilen etki.
Binme Kıvrılmaya uğramış bölgelerde aynı tabaka
dizilerinin tekrarlanması şeklinde belli olan bir yapı Böyle bir yapı da
birbirine yaslanmış birbiri üzerine bindirmiş tabaka paketleri görülür.Bunun
için böyle bir yapıyı doğuran olaya binme adı verilir. Binme yoluyla doğmuş
yapıya da binmeli yapı (b. bk. denir. Bu terimlerin dilimize Fransızcıdan
girmiş karşılıkları ekay ve ekaylı bünye kelimelerdir.
BİNMELİ YAPI Binme olaylarından
doğmuş ve balık pulu dizilişini ya da
kiremit dizilişini andıran bir çeşit yerkabuğu yapısı.
BİRİKİN OVASI Akarsular
boyun ya da ırmakların ağzına yakın aşağı bölümlerinde eğimin bir den bire
azaldığı yerlerde veya suların azalmasıyla taşıdıkları taş parçacıkları
sürükleyemeyen sular boyunda gelişmiş ova. Irmak boylarındaki birikinti
ovaları, akarsuların taşıdığı kum. Çakıl, kil gibi dağınık taş parçalarının
yığıldığı yerlerdir. Bunlar düz, dağ eteklerine
doğru dalgalıca bir biçim gösterirler. Böyle yerlerde ırmak yatağı
yığılan alüvyonlar yüzünden gittikçe yükselir, ırmak yatağın yanlarında diz
boyu, ya da adam boyu yığıntı tümsekleri belirir. . İşte bu tümsek gerisinde
kalan yerler yayvan çanaklar olduğu için, ırmağın kabarık zamanlarında sular
buralara taşar, buralarda geçici gölcükler, bataklar meydana gelir. Birikinti
ovalarındaki yığıntıların kalınlığı
çoktur Çoğunca 20 - 30 metreden fazla. 100 - 300 metre kalınlığındaki alüvyonlarla örtülü ovalar da vardır. (bk. Delta,
Birikinti yelpazesi)
BİRİKİNTİ KIYISI Deniz ve akarsuların sürükleyip yığdığı taş
parçacıklarıyla dolmuş kıyı.Bunlar alçak
kıyılardır. Bu türlü kıyılar boyunda birikintilerden, yığıntılardan doğmuş kıyı
diller oklar, kıyı gölleri sıralanmıştır.
BİRİKİNTİ KONİSİ Birikintiyelpazesi Yamaçlardan inen akarsular,
aşındırdıkları maddeleri eğimin azaldığı eteklerde biriktirir. Yarım koni
şeklindeki bu birikimlere birikinti konisi adı verilir. Birikinti konileri
zamanla gelişerek verimli tarım alanı durumuna gelebilir.
BİRİKİNTİ YELPAZESİ Bir akarsuyun
dağlık bir yerden çukur bir düzlüğe indiği yerde taşıdığı türlü sürüntülerin
tortulanmasından doğan yelpaze biçiminde yassı kabartı.
BİRİNCİ ÇAĞ İlkel çağın
sonunda ki Algonkium devrinin ardından gelen ve yer yuvarlağı tarihinin
başlangıcı sayılan çağ. Birinci çağın360-540 milyon sürdüğü
sanılmaktadır.Canlıların oluşması ,gelişmesi göz önüne alınarak bu çağa eski
yaşama çağı anlamına gelen Palezoik adı
verilmiştir. Birinci Çağ, ilkel canlıların çoğalması ile başlar, omurgalı kara
hayvanlarının yeryüzünde belirmesiyle sona erer. Bu çağda bitkiler, hayvanlar
çok gelişmiş, üremiş, yayılmıştır. Bu arada su bitkileri karalara geçmiştir.
Birinci çağ arazisi şu beş oluşuğa (formasyona) bölünür Kambriyum Silur, Devon,
Karbon Perm. Bunlardan Karbon devri tabakaları arasında zengin taş kömürü yatakları
bulunur.
BİRİNCİ ZAMAN Birinci Çağ; Jeoloji çağları, Paleozoik
BİTEK İyi ürün veren topraklar için
kullanılan bir kelime. Çukurova’da bitek topraklar çoktur, Bu topraklar türlü
bitkiler yetişir. Bura!arı çok verimlidir,
BİTEKLİK KABİLİYET-İ İNBATİYE inbat kabiliyeti Bir toprağın bitek, verimli olu şunu
belirtmek için kullanılan kelime. Adapazarı ovasın bitekliği her yerde bilinir
BİTKİ Yetiştiği toprağa kökleriyle tutunmuş
olarak büyüyen, üreyen, yaşama süresi bitince kuruyan yosun, ot, ağaç gibi canlılara
verilen ad. ‘Bu kıraç toprakta ot bile bitmez’ denildiğinde bu türlü bitkilerin
bitme olayı üzerine söz söylenmiş olur, Bitki denilince ot bitkileri, ağaç
bitkileri göz önüne gelir. Bunların çoğu yeşil renkli, çiçekli, meyveli
canlılar dır. Gelişmiş bitkilerde özellik bu dur. Fakat ilkel bitkilerde bitki
ile hayvanı birbirinden ayırt etmek güçleşir.
BİTKİ BAHÇESİ Bitki araştırmaları ve öğretimi için düzenlenmiş, türlü
bitkilerin bulunduğu bahçe. Böyle bir bitki bahçesinde bitkiler, bitki
sınıfları ile ilgili bir düzene göre yerleştirilmiş, bitki coğrafyası
temellerine göre de bahçeye yer yer dağıtılmıştır. Böyle bir bahçede orman
köşesi, kayalık, taşlık, çakıllık yerde yetişen bitki köşeleri, çayır, çalılık,
bozkır yerleri görülebilir
BİTKİ BİLİMİ Bitkileri araştıran, inceleyen bilim Bitki bilimi çok
geniş alanlı, bir çok kollar,, dalları bulunan bir doğal olaylar bilimidir. Bu
bilim, bitkilerin iç, dış yapılışlarını tanıtır. Bitkilerin canlılık olaylarını
inceler, bitkilerin yetiştiği çevre ile ilgisini araştırır, bitkileri sınıflara
böler. Bitki bilimindeki araştırmalardan elde edilen bilgilerden insanlar için
fayda sağlayacak sonuçlar çıkarılır. Bununla ilgili olarak bitki hastalık ları
bilimi, bitkilerden ilaç elde etme yolları, tarım, ormancılık, bağ - bahçe
bitkileri bilimi doğmuştur. (bk. Bitki coğrafyası).
BİTKİ COĞRAFYASI Yeryüzünün bitki örtüsünü, bu örtünün çevre ile ilgisini
inceleyen bilim. Bu bilim, bitki bilimi (Botanik) ile coğrafya arasın da yer
tutmakla beraber, coğrafyanın araştırma yollarına uyması derecesinde onun bir
kolu durumunda bulunur. Bitki coğrafyasının ödevi iklim, toprak ve başka
canlılarla doğruca ilgisi bulunan, çok çeşitlilik gösteren bitkilerin
yaşayışını incelemek, çok sayıdaki tek tek olayların ortak sebeplerini arayıp
bunları toplu olarak göz önüne almaktadır. Bitki coğrafyası geniş bir bilim
koludur Bu bilimin bir çok dalları
vardır.Bunlardan biri floristik bitki coğrafyasıdır. Bunda bir bölgede yetişen
bitki türleri, bunların yayılış yerleri incelenir. Yerli bitkilerle ora ya
sonradan gelme yabancı bitkiler ayırt edilmeye çalışılır. Bu dallardan ikincisi
ekolojik bitki coğrafyası Bunda bitkinin iklim, toprak, yeryüzü şekilleri,
başka canlılarla ilgisi araştırılır. Bu dallardan bir başka s da bitki örtüsü,
bitki topluluk ları incelenir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ Bir
bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü Orman, bozkır, çayırlık birer bitki ör
tösüdür. Anadolu’nun bitki örtüsü yer yer çeşitli özellikler gösterir Deniz
kıyıları boyunca uzanan dağlarda ormanlar çok yer tutar, İç Anadolu’nun kurak
bölgelerinde ise bozkırlar uzanır.
BİTKİ TOPLULUĞU Aynı doğal olaylara, yaşama şartlarına uymuş, belirli
bir görünüş almış bitkilerin bir araya gelmiş durumu. Doğal şartlar ara s
iklim, toprak su başta gelir. Yaşama şartları arasında bitkinin bitkiye,
hayvanların, insanların bitkilere etkisi başta gelir. Nemlilik şart arı orman,
çayır, bozkır gibi bitki topluluğunu doğuran önemli bir etmendir. Sıcaklık ise
bitki toplulukları bölgelerinin, kuşaklarının i ve yörelerinin doğusunda önemli
yer tutar. Çarı ormanı bir bitki topluluğudur. Burada temeli ağaç meydana
getirir. Dağ çayın da bir bitki topluluğudur. Bunda temel ot bitkidir .
BİTKİ YETİŞTİRME Ekilen, dikilen bitkilerde yeni çeşitler bulmaya doğru
gidilen bitki yetiştirme yolları. Bu bitkilerin, yetiştirildikleri yerlere
uyması gerekir. .
BİTÜMLER Yerkabuğunu meydana getiren taşlar, tabakalar içinde doğal olarak
bulunan, karışımında karbon, hidrojen olan, yanıcı, esmerimsi, yerine göre
katı, sıvı gaz olarak görülen maddeler. Bitümlerin katı olanına asfalt, sıvı
olanına petrol, gaz olanına doğal gaz (tabii gaz) denir.
BİYOCOĞRAFYA Yunanca bios
BİYOLOJİ Konusu, canlılar olan doğal bilimlerin hepsine birden verilen ad. İnsan bilimi
demek olan antropoloji hayvan bilimi
(zooloji), bitki bilimi (botanik) biyoloji bilimlerin dendir. İnsan, hayvan ve
bitkide ortak özellikler vardır Doğmak, yaşamak, ölmek. Bu üç ana özellik
yanında şu iki özellik belirmiştir Çoğalma, ya yılma.
BLOKDİYAGRAMI Yeryüzünün bir bölümünün hem şekillerini ve topoğrafik
özelliklerini, hem de yapısını göstermeye yarayan, perspektif yollarla çizilen
bir şekil. Bu şekil, sanki dörtgen, da çok- gen olarak derinlere doğru kesilmiş
bir yerkabuğu bölümü olarak göz önüne alınır, Tıpkı, içini görüp de almak
istediğiniz bir karpuzdan kesip bir parça çıkardığımız gibi. Blokdiyagramın,
yer şekilleri bilimin de önemli yeri vardır. Böyle bir şeklin bir köşesi tam gözün karşısına getirilerek
bakılırsa, iki yan ile bu aradaki iki kesit
görülmüş olur, B özellikleri göz önüne alınırsa blokdiyagram yerine
keselek demek de mümkündür.
BOAUFORT ISKALASI Her
hangi bir araca başvurmaksızın, rüzgarın etkilerine bakarak kestirme yoluyla
yel hızını, yel gücünü bulma yolu. Eskiden beri gemiciler bu yoldan çok
faydalanmışlardır. Sonraları 1806 da İngiliz amirali Beaufort bunları
düzenleyerek kolay kullanılır bir duruma getirmiştir. Burada rüzgarın bizi 10
metre yükseklikteki havada sanayide sürat olarak verilmiştir Yakın vakitlere
kadar 12 basamak üzerine düzenlenmiş olarak kullanmış , bugün de çok yerde yine
böyle kullanılan Beaufort ıskalasına son zamanlarda bir kaç basamak daha
eklemiştir Bu eklenmeden sonra basamak sayısı 7 ye çıkmıştır. Bu arada 12nci
basamakta rüzgarın saniyede hızı 32,7 metre gibi bir değer gösterdiği halde,
saniyede 56 metre den çok hızlı esişler de görü bunun için basamak sayısı
artırılmıştır.
BOĞAZ VADİ Yarmavadi. Dağlar arasında
açılmış dar, derin geçit yerleri. Karalar arasında denizin çok daralmış yeri.
Boğazlar, geniş birer ırmağı andırır. Boğaz denildiği zaman, çoğunca, deniz
boğan Göz önüne gelir. Hele cümle içinde bu anlamı iyice belli olur.
BOĞAZ "1) Akarsuların
engebeli ve yüksek alanları aşındırması sonucu açtığı dar ve derin vadi (Fırat
Boğazı gibi). Su kütlelerini birbirine
bağlayan karaların birbirine dolaştığı kısım, Iki alçak bölgeyi birbirine
bağlayan dağ sıraları arasın alçak bölüm.
2) Denizleri
birbirine bağlayan dar su geçidi (Çanakkale Boğazı gibi)."
BOĞUCU SICAK Hem
sıcak, hem de nemli hava durumunu belirten terim. Balta girmemiş orman
bölgelerinde boğucu sıcaklar olur. Boğucu sıcakların ardından sağanak
yağmurları yağar.
BOKSA Mümin elde edildiği
tortul kayaç Boksit, arıtıa alümin oksit elde edilir. Elde edilen bu çözelti
elektroliz yardımıyla saf alüminyuma dönüştürülür.
BORA Çok soğuk yerlerden geçerek
sıcak yerlere doğru düşercesine inen sert yellere çoğunca bora adı verilir ki,
bu adın, kimi zaman poyraz ile bir
anlamda söylendiği olur. Bu çeşit sert, soğuk rüzgarın tersine, ılıkça yellerin
de eniği olur ki, bunlara da kabayel
denir. Dalmaçya kıyılarında
kuzeydoğudan esen soğuk, kuru, sert bir rüzgar. Bora, Orta Avrupa da
basınç yüksek, denizde alçak olursa eser. Bu esiş, Adriya denizi boyunca bir
gezici döngünün gidişi sırasında çok belli olur. Kışın pek soğuk esen bora,
Karst yay karlı yerlerinden geçtiği iç bu özel iği alır. Hele geçitlerde bu
rüzgar sanki düşercesine eser.
BORAN Yıldırım, çakım, gök gürlemesi
ile birlikte beliren sağanak yağmurlu hava olayı. Bu olay sırasında,
geniş ölçüde elektrik boşalması olur. Bu olaylar sırasında hava yığınları büyük
bir hızla yukarı lara çıkar, buralarda su buharı bir r bire yoğunlaşır, selli
yağmurlar yağ Boran, çoğunca sıcak bölgelerde olur, yüksek enlemlerde de daha
az görülür.
BORSA Tarım ürünleri, çeşitli madenler
ve menkullere ait senetlerin günlük
değerlerinin satıldığı yer.
BOYLAM "Bir yerden geçen
meridyen ile başlangıç meridyeni arasındaki açı, o yerin coğrafi boylamıdır.
Başka bir deyişle, bir noktanın boylamı, oradan geçen meridyen düzlemi ile
başlangıç meridyeni arasında ki açıdır. Boylam açısı, bu iki düzle mm kestiği
Ekvatorun, ya da paralel çemberinin yay üzerinde ölçülür. Yer yuvarlağı, kutuplardan
geçtiği düşünülen birçok büyük çembere bölünmüştür, Bunlar meridyenler dir. Sayısız meridyen çemberi içinden
birbirlerinden aynı uzaklıkta 360 tanesi seçilmiştir. Birbiri ardın dan gelen
iki meridyen çemberi arasındaki uzaklık, bir boylam derecesi sayılmıştır.
Başlangıç
meridyeninden başlamak üzere doğuya batıya doğru 0-180 boylam bulunur. Aynı
boylam üze rinde bulunan yerlerin saati aynı olur, Buna göre, iki yer
arasındaki boylam farkı, bu iki yer arasındaki saat farkını verir. Böylece her
15 boylam arası bir saat tutar. Bunun için boylamlardan saat işinde
faydalanılır."
BOYLAM Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç meridyenine olan
uzaklığının açısal değeridir.
BOYUN Dağlık yerlerde, doruk boylarında yer yer görülen çukurluklar. Ulaştırma
bakımından boyun şu ölçü ile tanınır “Dağlık yerlerin, kışın da geçilebilen,
geçit veren yerleri’ Buna göre iki boyun
arasında az çok fark vardır. Dilimizde boyun, bel, gedik, belen, aşıt,
aşut şeklinde adlandırılan yer biçimi,
dağların yüksek yerlerinin çukurca yerleri olarak an aşılır. Boyunlar, çoğunca,
su bölümü çizgisi üzerinde bulunurlar
Boyunların çok çeşitleri vardır. Fakat bunların hepsinde görülen özellik şudur
Her boyunun bir giriş yeri,her iki yanında yamaçlar, bunlar arasında da düzce
bir yer bulunur. Boyun yerine uzanan giriş yeri, çoğunca, bir derenin başlangıç
yeridir. Boyunlar yolların geçtiği birer uğrak yeridir. Boyuna Coğrafyada türlü
kelimelerin yanına gelerek terimi bütünleyen, ona özellik veren bir kelime.
Eskiden bunun yerine tülani kelimesi
kullanılırdı. Şimdi boyuna kelimesi iyice ya yılmıştır. Sözgelişi, boyuna
akarsu boyuna ada boyuna doruk, boyuna kıyı, boyuna kırılma, boyuna boğaz gibi.
Boyuna kelimesinin tersi enine’ dir . Birbirine ters yönde açılmış iki akarsu
vadisinin en yüksek, iki doruk arasındaki alanın en alçak yerine boyun denir.
Buralara bel ya da geçit de denir.
BOYUNA ADA Karaların yanında
uzanan öyle adalar ki, orada kıvrım
uzanışlarına uyar. Avrupa’nın
Dalmaçya kıyılarındaki adalarda böyle bir durum vardır.
BOYUNA AKARSU Su bölümü
olan kabartılara az çok koşut (paralel) olarak uzanan akar su. Boyuna
akarsulara karşılık, enine akarsular da vardır. Enine akarsular, su bölümü
kabartılarına dik olarak geçerler,
BOYUNA BOĞAZ İki boyuna kıyı
arasında uzanan deniz boğazı. Dalmaçya kıyılarında boyuna boğaz
örnekleri çoktur. Bunun tersi, enine boğaz
dır.
BOYUNA DORUK SIRTI Kıvrımların uzanışına uyan doruk boyu.
BOYUNA KIRILMA Tabakaların
uzanışına paralel olarak giden kırılma
yerleri. Bunun ter si, tabakaların uzanışına ya dikey, ya da yamuk giden
kırılma yerleridir .
BOYUNA KIYI Dağların kıyıya
paralel uzandığı kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde; Dağlar denize paraleldir.
Kıyıda girinti-çıkıntı azdır. Kıta sahanlığı (şelf) dardır. Doğal limanlar
azdır. Deniz etkileri içerilere fazla sokulamaz. Yüksek, falezli kıyılardır.
Boyuna kıyıların özel bir türü Dalmaçya
tipi kıyılardır.
BOYUNA KIYILAR Kıyı
boyunca uzanan kıvrım dağlarının uzanışına uyan deniz kıyıları. Böyle kıyılara
Pasifik kıyı tipi uyumlu kıy adı
verilir. Otuz beş yıl kadar önceki coğrafya kitaplarımızda bu terimle ilgili
şöyle cümleler vardı “Anadolu sahilleri alelekser tüIani sahillerdir.” Bunu
şimdi şöyle belirtebiliyoruz “Anadolu kıyıları çoğunca boyuna kıyılardır.” Bir
başka cümle “Tülani sahiller silsile-i cibral iltiva ları, veya avarız
istikametlerine muvazi olan sahillerdir.” Bu cümleyi de şimdi şöyle
belirtiyoruz “Boyuna kıyılar, sıradağ kıvrımları veya yer yüzü şekilleri
doğrultularına paralel (koşut) uzanan kıyı lardır.
BOYUNA VADİ Kıvrılmalardan doğmuş bir dağın kıvrım uzanışına uyarcasına uzanan vadi.
BOZKIR "Kurak, ya da kurakça bölgelerde sert çayırlarla otların, bunlar
arasına serpilmiş çalılarla dikenlerinin bulunduğu bir bitki örtüsü. Bozkırlar,
dönence altı (astropikal) kuşakta, ılıman kuşağın kurak bölgelerinde geniş yer
tutar, buradan türlü yönlere doğru yer yer sokulurlar. Yerine göre çeşitlilik
gösteren bozkırlar, yaz yağışlarının, sıcaklığa göre az bulunduğu,böylece
ağaçların, yumuşak çayırların yetişmesini sağlayacak nemliliğin yeteri kadar
bulunmadığı yerlerde meydana gelmiştir. Yaz yağış az olduğu böyle yerlerde
kuraklığa uymuş bitkiler yetişebi1mişltir. Bozkır, ilkbaharda birdenbire
yeşerir. Bu sırada her yer çayır, çimen, çiçeklerle bezenir. Otlar kimi yerde
diz boyu olur, kimi yerde bunu da geçer. Bu yemyeşil, renk renk görünüş bahar
sonunda değişmeye baş lar, kırlar sararıp solmaya doğru gider. Yaz ortalarında
artık bu yerler sarı, boz bir renge bürünmüş olur. İşte yılın dörtte üçünde
görülen bu boz renginden ötürü böyle yerlere bozkır denmiştir İç Anadolu
bozkırları gibi.
Bozkırlar
yeryüzünün birçok yerle rinde vardır. Bunlar türlü yerlerde ayrı adlarla
söylenir Macaristan’da bunlara Puszta, Güney Amerika’da Pampa, Kuzey Amerika’da
Prairie, Güney Rusya’da Stepj denildiği gibi, Yetişebilen bitkilere göre
çeşitli bozkırlar vardır 1) Otluk - çayırlık bozkır ki, bunlar asıl
bozkırlardır. İç Anadolu bozkırları gibi. 2) Otluk dikenlik bozkır, Buralarda
otlarla birlikte yavşan otu, keven gibi bitkiler de yetişir. 3) Tozlu bozkır.
Bura larda tuzcul bitkiler yetişir. İç
Anadolu’da Tuz gölü çevresi gibi.4) Çalılık bozkır. Buralarda otlarla birlikte
dikenli çalılar yer tutar. ."
BOZKIRLAŞMA Bir bölgenin gerek doğal olaylar yüzünden (yağışların
azalması, kuraklaşma), gerekse insan eliyle olan yıkıcı işler (ormanların yok
edilmesi, yamaçlardaki toprakların süpürülmesi, yeraltı su düzensizliklerin
belirmesi gibi) yüzünden bir bölgenin gittikçe bozkır görünüşü ve özelliği alması olayı.
Bozkırlaşma daha ileri gitmiş ise orada kıraçlaşma, dazkırlaşma, çölleşme olur.
BOZULMALAR Yer kabuğunun türlü
yerlerinden oynaması, tabakaların duruşunun değişmesi, biçiminin bozulması
olayları, (bk, Yerinden oynama).
BÖLGE Yeryüzünün doğal, beşeri, ya da
ekonomik özelliklerine göre belirmiş bir bölümü, Bölgeyi çeviren sınırlar,
türlü hallerde kesin olduğu halde, kimi yerde belirsizce olur. Bölge kelimesi,
çeyrek yüzyıldan bu yana çok kullanılan bir terim olmuştur. Bunun yerine
önceleri mıntıka kelimesi kullanılırdı Mıntaka kelimesi, bir ara bölgeye göre
daha geniş anlamlı, bölgeden daha büyük yerleri gösterir bir anlamda göz önüne
almak istenmişse de, bölge kelimesi de genişleyerek mıntaka anlamını
karşılamıştır. Sözgelişi yirmi yıl kadar önce Karadeniz Mıntakası olarak
adlandırılmış bölgeye şimdi çok yerde
Karadeniz Bölgesi denilmektedir.
BÖLGE ARAŞTIRMASI Her
yönü ile bölgeyi araştırma, en iyi şekilde faydalanma yollarını arayıp bulma
işi.
BÖLGE PLANCILIĞI Düzensizlikten
doğacak zararları, bütün bir bölgede birbiriyle bağdaşabilen bir düzen kurmaya
yarayacak şekilde, her şeyi yerli yerinde yapmak en çok verimi sağlayacak
şekilde yerden faydalanmak üzere girişilen işler. Bundan başka, bölgenin doğal
varlıklarını en iyi şekilde işlemek, yıkıcı işletme yollarından kaçınmak için
de çalışılır Bölge plancılığında, çizilmiş bir programa ve düzene göre gidilir.
Gelişecek bir bölge plancılığı hazırlanırken, o bölge üzerine derinliğine,
genişliğine bilgi toplanması, bölgede araştırmalar yapılması, bölge ile ilgisi
bulunan her türlü iş adamlarının düşüncelerinden yeter derecede faydalanılması
gerekir.
BÖLÜM Bir bütünü oluşturan parçalardan her biri, coğrafi bölüm Genel
özellikler bakımından bölgeye benzeyen ancak bazı özellik leri ile bölümden ayrılan
bölge içindeki alanlar.
BUĞU Buhar kelimesinin dilimizde
kullanılan bir başka şekli
BUĞULAŞMA Buharlaşma kelimesinin,
dilimizde kullanılan bir başka şekli.
BUHAR Basıncın tesiri ile bulunduğu sıcaklıkta sıvılaştırılabilen akışkan.
BUHAR BASINCI Sıvı veya katı buharının neden olduğu basınç
BUHARLAŞMA Sıvıların ve bazı katı maddelerin gaz haline geçmesi. Bir sıvının
gaz durumuna geçmesi olayı,
Buharlaşmadan doğan gaz durumundaki maddeye buhar denir. Su buharı, alkol
buharı, eter buharı gibi Buharlaşma türlü şekillerde olur:Güneşe karşı açık
olan sıvının sadece yüzünde buharlaşma olur, böylece o sıvı yavaş yavaş uçar; 2 — Bütün bir sıvı içinde
buhar kabarcıkları doğuran kaynama ile o sıvı buharlaşır.uçar 3 – Bir
madde katı durumda iken, sıvı durumuna
gelmeden doğrudan doğruya buharlaşabilir.
BULAK Su kaynağı, kaynak kelimesinin
Türkçe bir başka karşılığı Bulak
kelimesi bulunan bir çok köy adları vardır
BULANIKBULANMIŞ O ŞEY. Suyun bulanık oluşu, havanın bulanık oluşu gibi
BULANIK YAĞMUR Bulanık
sulu bir çeşit yağmur. Yağmurun bu
bulanıklığı, kimi zaman o derece çoğalır ki, çamur yağıyor sanılır. Bunun için
kimi yerde ara sıra “çamur yağdığından” söz edilir, Bulanık, ya da çamurlu
yağmurlar havada çok toz bulunduğu bir sıradaki yoğunlaşma ile, bunun ardından yağmurun yağması yüzünden
olur, Tozların rengi ne ise, bulanık yağmurun rengi de ona benzer Kan yağmuru de denilen kırmızı
yağmurlar. sarımsı yağmurlar gibi .
BULANIKLIK Bir şeyin bulanık olması
durumu Suyun bulanıklığı , havanın bulanıklığı gibi
BULMA Bilinmeyen bir yeri bir karayı, bir bölgeyi bir denizi, bir mağarayı,
bir maden yatağını bulma işi. Bulma kelimesi yerine eskiden beri ‘keşif’
kelimesi kullanılır.
BULUT Havadaki su buharının yükseklerde
yoğunlaşmasından dolayı çok küçük su damlacıkları kümesi Bulutu doğuran bu
damlacık lar o derece küçüktür ki, gözle görülemezler. Bunların çapı bir
milimetrenin yüzde biri kadardır. Bir bulutun taşıdığı su tutarı azdır m3
başına birkaç gram. Bir bulut alçalırsa, bulutun alt yüzü, içine düştüğü i
sıcak boya katlarında buharlaşır, kaybolur. Üstünde ise yoğunlaşan yeni su
buharı ile yenileri eklenir. Bulunduk yükseklikler, kapladıklar, yerler, biçim
bakımından çeşitli bulutlar vardır. Bulutların bu özelliklerinden faydalanarak
hava durumu: hava değişiklikleri kestirilebilir. Bulut, türlü sebeplerle doğar 1
— Havakürenin yüksek katları soğuk olduğu için güneşin etkisiyle yerden
yükselen su buhar, yoğunluğunun azlığı yüzünden havada yükselir, yukarılarda
soğuk hava ile karsılaşır, 1 burada son derece küçük su damlacıkları halinde
yoğunlaşır. 2 — Havada yükselen sıcak ve nemli hava akıntıları sonucu olarak,
yükselen su buharı, basıncın az olduğu yüksek hava katlarında adyabatik
değişmeye i uğrar, çokça soğuyup
yoğunlaşır. 3 — Çok soğuk bir hava yığını ile sıcak ve nemli hava karşılaşır da
karışırsa, havada su buhar yoğunlaşması olur, bulutlar belirir.
BULUTLARIN ÇEŞİTLERİ Tüy bulut
(sirus), küme bulut (kümülüs ), katmanbulut (stratüs), yağmur bulutu nimbüs).
Bu dört bulutun karışmasından türlü türlü katışık bulutlar doğmuştur, Sözgelişi
kümülo-nimbüs adı verilen bulut, bol yağmur getiren karabulutlardır. Bu1utlar
durmadan yer değiştirir. Bu lutrların gidiş yönlerini belirtmek üzere bulut
aynası ( nefoskop) denilen araçlar kullanılır.
BULUTLULUK Belirli bir anda göğün bulutla
kaplı bölümünün bütün göğe olan oranı Bulutluluk, kestirme olarak bulunur 0 (
sıfır) ile 8 arasındaki sayılarla söylenir, (0), sıfır göğün iyice açık olması
demektir. 8 ise, göğün iyice kapalı bulunmasını belirtir. Sözgelişi,
“bulutluluk 5 tir’ denildiği zaman göğün yandan çoğu bulutla kaplı demektir. Bu
durum, ‘‘gök 6 de 5 kapalıdır’ şeklinde orta ya konur. 10 üzerinden de
belirtilir. Bulutluluk, önemli bir hava olayıdır. Çünkü, bulutluluk ile
güneşlenme arasında yakın ilgi vardır.
Bulutluluk, yeryüzünün türlü bölgelerinde günlük, aylık, yıllık değişmeler
gösterir. Bulutluluğun değişmelerini, durumunu incelemek üzere eş-bulutluluk
eğriler yani isonef ’ler çizilir. Bu
eğriler bir haritada gösterilir. Herhangi bir yerde bulutlarla kaplı gökyüzüne
oranını ifade eder. 0 ile 8 arası rakamlarla bulutluluk derecesi ifade edilir.
“0’ gökyüzünün açık ‘8” ise gökyüzünün tamamen bulutlu olduğunu gösterir.
BURAĞAN Dönercesine esen her türlü
büyük, küçük yel.
BURÇAK Hayvan yemi ve yeşil gübre olarak kullanılan baklagiller sınıfından bir
bitki
BURGAÇ Sularda, aşağı doğru çukurlaşarak suyun burgularcasına dönmesi Burgaç
yerinde bir huni biçimi belirir. Yurdumuzun türlü yer erinde burgaç yerine
burgu, burguç ,burkaç, burgun kelimeleri de bu an lamda kullanılırsa da bunlar
arasın da en yaygın olanı burgaçtır.
BURGAÇ DELİĞİ Burgaç ortası Burgaç ama, Burgaçlı boran. Akarsuların
hızla düştüğü yerler de, çağlayanların önünde kayalar içinde oyulmuş sıra sıra
delikler.
BURGAÇLAMA Suyun, dibini burgu biçiminde oyarcasına dönüşü. Yüksek ten düşen,
böylece çağlayan yapan suların, düştükleri yerde döne döne, çarpa çarpa hareket
ettikleri çok görülen olaylardandır. Suyun bu türlü dönüşüne burgaçlama denir.
Burgaç- ama sırasında kayalar oyulur, taşlar delinir, yer yer oyuklar belirir.
Bu oyukların büyüklerine dev kazanı
denir.
BURGAÇLI BORAN Bir döngü nün
çevresinde beliren yel
BURUN Özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda karaların denize uzanmış bölümü.
Kıyıların uzanışında ileri doğru çıkıntı yapmış, çoğunca yüksekçe yer.
Burunlar, dağ ların, ya da onların bir bölümünün, kıyı uzanışına dikçe giden
uçlarıdır. Dağlık kıyılarda burunlar çoktur.
BUYS-BALLOT KANUNU Basınç
dağılışı ile yel yönü arasındaki ilgiyi gösteren kanun Bir kimse arkası rüzgara
dönük olarak durursa, sol ilerisindeki basınç, sağ ilerisindekinden daha düşüktür
(Kuzey yarımküresinde). Bu kanundan, bu söylenişiyle Kuzey yarımküresinde
faydalanılır. Güney yarımküresinde ise burun tersi olur.
BUZ Suyun donarak kan duruma
gelmiş şekli. Bir miktar su soğutulunca sıcaklığı 40 ininceye dek hacmi azalır
(yoğunluğu artar); bu sıcaklıkta yoğunluğu en yüksek durumunu bulur. Soğutma
işine, sıcaklık 0 oluncaya kadar devam edilirse, su kütlesi genişlemeye başlar,
yoğunluğu bir parça azalır, olağan hava basıncı altına da sıcaklık O olunca su
donmaya başlar. İşte bu yüzden göller, gölcükler, havuzlar dereler dipten
değil, yüzden donmaya baş Buna “suyun buz bağlaması” denir. Doğal olarak buz
çok çeşitli biçimlerde olur Yaprak yaprak, iğne biçiminde, prizmalar biçiminde,
donmuş sulusepken, ebebulguru, kırcı, dolu, kırağı, kırç gibi . Bulutların da
kimisi buz iğnecikleriyle doludur (bk. Bulut). Yeryüzünde sürekli olarak
buzlarla örtülü yerler çoktur. Bunlar iklim özelliklerinden ileri gelir, Sıcak
kuşakta buz, 5.000 metre yüksekliklerde belirmeye baş lar. Buradan kutuplara doğru
ine ine deniz yüzüne ulaşır, Bununla ilgili olarak yüksek dağlarda ve kutup
bölgelerinde buzullar oluşmuştur. Buzun,
hava basıncı altındaki erimesi 00 de
olur. Bu erime noktası, dışarıdan gelen basınç ile değişebilir.
BUZ BAĞLAMA Irmakların,
deniz ve göl kıyılarının buz tutma durumu için kullanılan bir söz ‘Dereler buz
bağlamaya başladı , artık kış geldi.’’
“Bu yıl Balık gölü buz bağladı” gibi.
BUZ BULUTU 8.300 - 12.000 metre
yüksekliklerde bulunan tüy gibi görünüşlü, sınırları belirsiz akça renk i bulutlar.
Bunlara tül bulut (sirro stratüs) denir.
BUZ ÇATLATMASI Donması sırasında hacmi büyüyen suyun,
taş çatlaklarına, kaya yarık larına, delikler tabaka aralarına girerek bunları
çatlatması, parçalaması olayı. Buz çatlatması ile kaya lar parçalanır, taşlar
bölünür. Buz çatlatması, çoğunca orta kuşak iklimlerinin yüksek dağlarında
olur. Buralarda havanın sıcaklığı, gece gündüz sık sık 00 nin üstüne çıkar,
altına düşer. Gece donan suyun hacmi 1 / 1 kadar büyür, meydana gelen buz,
bulunduğu yerde taşı çatlatır, yarıkları genişletir, Taşların böyle
parçalanmasına bunun için buz çatlatması yoluyla parçalanma denir.
BUZ ÇÖZÜMÜ Soğuk iklim
bölgelerinde yılın uzunca bir bölümünde buz tutmuş olan ırmakların yaza doğru
buzlarının çözülmesi Olayı. Aylarca ırmağın üstünü örtmüş bulunan bu kalın
buzların çözülmesiyle, yüzen buz parçaları yer yer ırmağı doldurur, akışı
engeller
BUZ DOĞUMU Bati dillerinde buzağılamak şeklinde karşılanmış bir kavramdır ki,
kutup yakınlarındaki yerlerde denize kadar sokulan buzulların orada kopması yüzünden çok büyük buzdağı
parça doğması olayı. Böylece orada buzul, buzdağının buz kütlesini doğurmuştur.
Bunun içinde bu olay buz doğumu ile karşılanmıştır.
BUZ ERİTEN YEL Dilimize fön rüzgarı adıyla geçmiş bulunan bir çeşit
yerel yel. Dağlardan eserek kışın birdenbire karları eri- ten, buzları çözen bu
sıcak rüzgara bunun için, buz eriten yel dernek mümkündür.
BUZ İNİ Damlataş yerine, buzun benzer işi gördüğü yerlerde bulunan oyuklar,
inler. Sürekli olarak 00 nin altında sıcaklık gösteren yer ağır olan soğuk hava
oyuklar içine dolar oradan kolayca çıkamaz. Böylece mülayim geçen yazlarda da
buraya hafif sıcak hava kolayca dolamaz, buraları serin, hatta soğuk olur.
BUZ ÖRTÜSÜ Buz tutma olayının belirdiği
yerlerdeki buz örtüsü. Bur örtüsü çok ince olduğu gibi, yüzlerce metre
kalınlığında da bulunabilir
BUZ TUTMA Denizin, gölün, akarsuyun buz
bağlaması, buz tutması olayı. Bunun için ‘‘dere buz tuttu’, ‘ırmak buz
bağladı’, göl buz tuttu” gibi sözler kullanılır. Denizde buz tutma, ortalama
bir tuzlulukta —20 yakınında olur. Tuzluluğu %10 olan denizlerde buz tutma 0,5 te belirir. Tuzluluk %30 ise buz tutma derecesi 1,60 de tuzluluk
%o 40 ise buz tut ma 2,2 de olur. Tatlı sulu göllerde buz tutma kıyı dan ortaya
doğru belirir. Göllerin buz tutması, liman kuşak iklimleriyle kutuplara yakın
yerlerdeki göllerde olur. Az derin göl buz tutma olayı kıyı düz başlar, ortaya
doğru genişler. Gölün yüzü iyice durgun ise buz tutma daha kolay olur. 2000 m.
yükseklikteki göllerde buz tutma Kasımda başlar, Hazirana kadar sürer. Buzun k
30-80 cm yi bulur . Böyle göllerde kışın gölden yürünerek, ya da araba larla
geçilir.Akarsularda buz tutma olayı, ırmağın taşıdığı su tutarına, sıcaklığın
düşme hızına bağlıdır. Ilıman kuşağın soğuk iklim bölgelerinde, sert kışlarda
sular, Q0 don aşağı sıcaklığa düşünce donma belirir, ırmak buz tutar. Soğuk
iklimlerde ırmaklar yıl da bir iki ay, kimi yerde de birkaç ay buz tutar.
BUZ YIĞILMASI Soğukların
olduğu, uzun sürdüğü yıllarda ıra boylarının dar yerlerinde, ya da engel önünde
iri buz parçalarını yığılması. Böyle bir yerde bir buz parçası tutununca
geriden gelenler yamanır, bindirir. Böylece orada geçilmesi güç bir engel
halinde yığınları belirir. Böyle buz yığınlarının yüzlerce metrelik yeri
tuttukları gibi, kimi zaman kilometrelerce yığ boyunca uzanırlar. Bu
yığıntıların yüksekliği birkaç metreyi bulur. Sözgelişi, Kanada, Sibirya
ırmaklarında bunlar tehlikeli bir durum da alırlar. Bu yığınların çözülmesi,
erimesiyle de su taşkınları olur.
BUZA BİLİMİ Buzulların doğuş
oluş ve gelişmelerini, buzulların özelliklerini konu olarak işleyen bilim Buzul
bilimini, jeofiziğin bir kolu olarak
sayanlar da vardır. 1894’ TED Zürrich’te kurulan Uluslar-arası Buzul
Komisyonu”, 1914 yılına kadar düzenli gözlemler yaptırmıştır. Bu gözlemlere
dayanılarak her yıl raporlar verilmiş, 1905 TED bir buzul dergisi (Zeitschrift
füg Gletscherkunde) yayınlanmıştır. (bk. Buzul).
BUZCUK Havaya karşı açık eşya rinde, yerde,
yollarda yağmur suyunun donmasından ileri gelmiş kaygan buz cilası. Buzcuk,
incecik bir buz örtüsü, bir buz cilası görünüşündedir. Bu incecik buz örtünün
oluşu, kırç ’ın oluşuna benzer. Yağmurun
yere dokunmasıyla buz tutma olayı belirir. Bu dediğimiz bu buz cilasının kal
yerine göre değişirse de birkaç metreden birkaç santimetreye çıkabilir. Meteoroloji
yayınlarımız da vergla olarak geçen bu olayın karşılığı dilimizde buzcuk ’ tur.
BUZDAĞI Denizlerde yüzen büyük
buz parçaları Bunlar çok büyük buz kütleleridir. Dağları andıracak büyük
parçalar. Bunun için buzdağı adı kullanılmıştır, Buzdağının 1/7 kadarı suyun
yüzünde görülür. Asıl gövdesi denizin içine dalmıştır. Bu buzlar, kutba yakın
yerlerdeki kalın buz örtülerinden
kopmuş, denize düşüp ‘yüzmeye başlamış olan parçalar. Bu parçalar yüze
yüze 400 enlemine kadar uzanabilirler. Buz dağar kimisi denizde bir adayı
andıracak derece yüksek ve iri olur. Kimisi de deniz yüzüne iyice yakın,
oldukça göç görülür şekildedir. Karşıdan görünüşleri mor dağlara benzer.
BUZDAĞLARI Ekvatora doğru yüzerlerken gemi
yollarına vardıklarında, gemileri güç durumda bırakır korku verirler. Hele
denizde sis, fırtına, çok dalgalanma varsa bu korku büsbütün artar. Bu yüzden
ara sıra gemilerin battığı, ya da zarar gördüğü olur
BUZKAR Yüksek dağların kalıcı
karlar ile örtülü yerlerinde bayatlamış,
yarı buz, yarı kar özelliği almış bir çeşit eski kar. Bu cisim hem buza benzer,
hem karı andırır. Buz dan daha yumuşak, kardan daha katıdır. Bunun için, ne
kar, ne de buz olan bu orta cisme buzkar denilmiştir. Buzkarın içinde ak
yumaklar biçiminde billurlar vardır. Buzkarın üstünde yürünürse, ayak batmaz.
Kara basılırsa ayak gömülür. Dilimize neve kelimesinden alınma neşe girmiştir
ki, buzkarın karşılığıdır
BUZKAR
ALANLARI Buzulları besleyen ana kaynaklardır.
Dağların kuytu, kuz yerlerinde kalıcı karlar sınırının altında da buzkar benekleri
bulunur.
BUZKAR DAĞLARI Kar
yığınlarının eriyip eriyip .donması, suların içe sızması, tanelerin zamanla
birbirine yapışması ile oluşmuştur. Her yıl 8 metre kar yağan bir yüksek dağda,
zamanla bir metre kalınlığında buz- kar
meydana geldiği anlaşılmıştır.
BUZKARLANMA Yüksek
dağların buzkar ile örtülmesi olayı.
Yüksek dağlara çok kar yağar, yerden uzunca bir süre kalkmaz. Dağın öyle
yerleri de vardır ki, oralar da kar bütün yıl kalır Buralarda kar, birbirine
yapışmış billurlardan oluşmuş yumuşak bir örtü, ya da yığın olarak birikir.
Güneşin ısıtması, ilik yellerin esmesi, yağmurların yağmasıyla kar yüzden erir
sular karın içine, dibine sızar, orada yeniden donar Yıllar geçtikçe böyle kar
yığınlarında önce birbirine yapışmamış ak yumakçıklar , sonraları yer yer
birbirine iyice bitişmiş buzumsu yığınlar belirir. Bunlar buzkardır. Böyle bir
dağda buzkarlanma olmuş tur.
BUZKIRAN Buz tutmuş denizlerde (bk.
Buz tutma, Buzla), denizi örten buzları kırarak yol açan gemi. Böyle gemiler,
buzları kıracak güçte çok dayanıklı yapılmıştır. Kuzey ülkelerinde (Kanada
gibi) buzkıranlar olmasa, kışın suda gidiş-geliş durur. Bunu önlemek için,
suyun iyice buz bağlamasına (bk. Buz tutma), kalın bir buz örtüsü ile kaplanmasına engel olunur. Bu da buzkıran
gemisinin durmadan gidip gelmesiyle
mümkün olur.
BUZUL """Kutuplara yakın
yerlerde denizin üstünü kaplamış olan buz örtüsü. Bu soğuk bölgelerin
denizlerinde sıcaklık —50 ye doğru düşünce donma olur. Deniz kımıltılı ise, —100de bile orası
kolay kolay buz bağlamaz . Tuzluluğun da donmaya etkisi vardır. % 35 tuzluluğu
olan denizlerde donma geç başlar . Soğuk bölge denizlerinde önce su yüzünde 1 .
2 cm boyunda buz billürları belirir, az sonra ince bir buz ör tüsü görülür. Bu
örtü çabuk gelişir.
C-Ç HARFİ
ÇÖL TOPRAKLARI Çöllerde görülen, organik madde yönünden son derece fakir
topraklardır. Kireç ve tuzlar bakımından zengin topraklardır. Renkleri açıktır.
Tarımsal değerleri bulunmaz.
ÇÖLLEŞME Ya doğal olaylarla, ya da insanın yıkıcı işleri yüzünden bir bölgenin
gittikçe kuraklaşması, yoksullaşması, çoraklaşması kıraçlaşması. Çöllesmeyi doğuran doğal
olaylar arasında o bölgenin yağışlarının azalması, bu yüzden bitkilerin
seyrelmesi, cılızlaşması, çıplak yerlerin artması vardır.
ÇÖZÜMLEME Bir bütünü, kendisini meydana
getiren parçalara ayırma işi. Coğrafyada yerbiçimi çözümlemesi (morfolojik
analiz), dış olaylar ile morfoiojik olaylar topluluğunun yardımıyla yerkabuğu
hareketlerini göstermeye yarayan bir araştırma yoludur
ÇUKUR ŞEKİLLER Yeryüzünün kabarık yerlerine karşılık çukur olan yerleri.
Çeşitli yarıntılar vadiler oyuklar, çanaklar, mağaralar, ovalar, tekneler,
birer çukur şekildir. Ana çizgileriyle alındığında bütün yerkabuğu üzerindeki
deniz çanakları da geniş birer çukur şekildir.
ÇUKUREL Deniz yüzüne yakın, yarı tepelik, yarı düzlük yerlere verilen ad.
Çukurel, aşınmalardan doğabileceği gibi, birikmelerden de ileri gelmiş
olabilir. Cukurellerde yer yer ovalar
bulunduğu gibi, tepeliklerde yer tutar. Sözgelişi, Kuzey Almanya ovaları
adiyle anılan yerler bir çukureldir. Kanada da pek geniş bir çukureldir, Ana
çizgileriyle çukurel, karalar kabartısının en aşağı basamağıdır. Buna karşılık,
karalar kabartısının yüksek basamağı olan dağlık, yaylalık yerlerde
Yüksekel yer tutar.
ÇUKURLAŞMA YERLERİ Birbirine, sonuç olarak, az çok yakın olmakla beraber
türlü anlamları boşalma yoluyla beliren çanak, yer çökmesi yoluyla beliren
çanak, yanardağ patlamasından doğan çanak, yerkabuğunun çöküntüleri yüzünden
beliren çukurlaşma tekneleri.
ÇUKURLUK Yerkabuğunun, yeryüzünün kabarık yerlerine göre alçak, çukur olan
yerlerine verilen ad.
C HORİZONU İri parçalardan oluşan ve ana
kayanın üzerinde bulunan katmandır.
CAMSI Yerin içinden yüze çıkan erimiş
sıcak maddelerin, soğuma sırasında billurlaşmayıp, şekilsiz olarak katıaşmış
durumu. Sözgelisi, obsid adı verilen yanardağ camı, Pechtein denilen katrantaşı
bunun örneklerdendir. Taşların camsı dokusu, pek çabuk katılaşma yüzünden olur.
Her çeşit dış püskürük taş ile ilgili camsı taşlar vardır. Bunlardan söz edilirken camsı andezit, camsı
bazalt gibi kelimeler kullanılır.
CANİBİ İTİKAL Bugün
yandan aşınma olarak adlandırılmış olan aşınmanın eski karşılığı.
CANLILAR COĞRAFYASI Canlıların
yeryüzü olaylarıyle ilgilerini inceliyen bilim. Dilimize biyocoğrafya adiyle de
geçmiş bulunan bu coğrafya kolunda bitki, hayvan, insan birer konu olarak yer
alır. Ancak, insan ayrıca beşeri cağrafyanın konusu olduğundan canlılar
coğrafyasında bitkilerle hayvanların yeryüzündeki dağılışı, topluluklar meydana
getirmiş olmaları belirtilir, bunların nedenleri incelenir. Bununla ilgili
olarak canlılar coğrafyasının iki büyük kolu vardır Bitki coğrafyası, hayvan
cağrafyası.
COĞRAFYA "Bütün çeşitlilikleriyle
yeryüzüne bağlı olayları tanıtan, bunları açıklayan bilim Coğrafyanın içinde şu
belli başlı konular yer tutar Yer yuvarlağını bir bütün olarak tanımak, yeryüzü
biçimlerini, havaküreyi, suküreyi, bitkileri, hayvanları, insan ve eserlerini
araştırmak, göstermek. Başka bilimlerin çerçevesi içine giren bu konuları
coğrafya, kendi araştırma ve gösterme yollarına dayanarak, onları
coğrafyalaştırır. Coğrafyanın dayandığı bu yollar arasında dağılış, ilgi,
açıklama prensipleriyle gözlem, betim,
kıyaslama, çizme yolları başta gelir. Coğrafya, bir yerde bulunabilecek
çeşitli olayların, o yerle nasıl bir bağdaşma, uyma içinde bulunduğunu
araştırır.
COĞRAFYA HARİTALARI Ölçekleri 1/500000 den küçük olan haritalardır. Küçük
ölçekli haritalar, atlaslar içindeki haritalarla duvar haritaları bunlardandır.
Bundan daha büyük ölçekli haritalar, topoğrafya haritaları ile planlardır..
COĞRAFYA LUGATI Coğrafya
sözlüğü
COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ Coğrafya
ile ilgili terimlerin, kavramların ve sözlerin bir düzen içinde toplandığı
kitap.
COĞRAFYACI Coğrafyayı kendine iş edinmiş
bulunan insan. Coğrafyacının, yerine göre, araştırma, yazma, öğretme işleri
vardır. Coğrafyayı bir bütün olarak bilen coğrafyacılar bulunduğu gibi,
coğrafyanın bir yada birkaç kolunda geniş bilgi edinmiş coğrafyacılar da
çoktur.
COĞRAFYAYI NEBATİ Bitki coğrafyası
COĞRAFYAYI UMUMİ Genel coğrafya
COMECON Sovyetler Birliğinin güdümündeki bazı Avrupa ülkeleri nin kurduğu ve
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile dağılan ekonomik işbirliği
teşkilatı.
COPHE Farklı, iki hava
kütlesinin karşılast. sınır.
COULOMB YASASI Yüklü iki cisim arasında ki etkileşme kuvvetini veren bağıntı.Yasaya
göre, bu etkileşme kuvveti yük miktarı ile doğru orantılı ve cisimler
arasındaki uzaklığın karesi ile ters orantılıdır.
CUKUROVA Deniz yüzünden pek az
yükseklikte bulunan ova. Çukurovanın özelliği, ovanın özelliğiyle birdir. Çukurovalar, deniz
kıyıları boyunda uzanır. üzerinde Adana şehrinin buunduğu Çukurova adıyla
anılan ova, aşağı Sakarya ovaları, Ege bölgesinin türlü ovaları birer
çukurovadır. Çukurovalara karşılık, yükseklikleri 500 metreyi geçen
yüksekovalar vardır.
CÜMUDİYA İNTİKALİ Buzul aşındırması.
CÜMUDİYE Bugün buzul dediğimiz olay için otuz yıl kadar önce kullanılan terim.
CÜMUDİYE DEVRİ Bugün buzul
çağı dediğimiz çağ için kullanılmış olan eski terim, Bir ara bunun yanında
Batıdan girme glasye devri de kullanılmıştır. Şimdi ise Buzul çağı terimi
hepsinden yaygın olmuştur.
CÜMUDİYELEŞME
Buzullaşma
ÇADIR Göçebe hayvancılıkla
geçinenlerin, konar-göçer yaşantılarını sürdürdükleri barınaklardır. Göçebe
olarak yaşayanların, araştırma gezileri yapanların, seferde bulunan askerlerin,
kırda çalışan kişilerin barınmaları için keçeden, kıldan, deriden, bezden
yapılmış, direkle tutturulmuş bir barınma yeri. Tarih çağlarında çadırın önemi
zaman zaman artmıştır. Bir ev halkından nasıl söz edilirse, çadır içindekiler
de çadır halkı diye söylenmiştir.
ÇAĞ "Bir olayda birbiri
ardınca görülen durumların (hallerin) her biri. Bu anlamda çağ, yeryüzü
şekillerinin gelişmesi sırasındaki aşınmaya uğramış durunun gösterilmesine
yarar.
Tarihte türlü
olayların belirmesi ya da sona ermesiyle ilgili olarak ayırt edilmiş büyük
zaman bölümü. Dünya tarihinde böylece belirtilmiş olan çağlar ilkçağ,
ortaçağ,yeniçağ, sonçağdır. Önümüzdeki zaman bölümü için bir atom çağının
başlayacağı ileri sürülmektedir.
Yeryuvarlağının
ve yerkabuğunun oluşmasında, gelişmesinde aynı jeolojik, paleontolojik
özellikleri gösteren bir oluşuk grubunun meydana gelmesi için geçen çok uzun
zaman bölümü. Bu anlamdaki çağ karşılığı olarak zaman kelimesi de
kullanılır."
ÇAĞLARCA Akarsu yatağının oldukça
dikleştiği yerlerde suyun, yatağı yırtarcasına, köpüklenerek aktığı yer. Akış
bakımından çağlarca düz yerdeki durgunca akış ile dik yerdeki düşüş arasında
ortalama bir durum gösterir.
ÇAĞLAYAN Akarsuwn çok yüksek olmayan
bir yerden dökülerek aktığı yer. Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir
yerden dökülüp aktığı yer. Çağlayanların büyüğü olduğu gibi çok küçükleri de
vardır. Pek büyük çağlayanlar, çavlan, büyük çağlayan gibi adlarla anılır.
Çağlayan, güzel görünüşünden başka, su gücü elde edilebilen bir yer olarak
değer taşır.
ÇAKIL Akarsular boyunda, deniz, göl
kıyılarındaki yuvarak taş parçaları. Çakılın irilik derecesi, 2-70 mm çap
olarak gözönüne alınır. Başka bir deyişle, çapı 2 mm den büyük olan
yuvarlaklaşmış taş parçalarına çakıl denir. Buna göre ince çakıl, iri çakıl,
çok iri çakıl vardır. işleniş derecelerine göre de iyke yunrlak
çakıi,yuvarlakçı çakıl, yas sı çakı4, bulunur. Çoğunca, akarsu boyundaki
çakıllar toparlak deniz kıyısındaki çakıllar yassı olur. Bu biçim ayrılığı, her
iki gücün taş parçalarını işleyiş ayrılığından doğar Akarsular, döndüre döndüre
topak aştırır, deniz kıyılarında ise taş parçaları ieri sürülüp geri çekilerek
yassı yuvarlak bir biçim alır.
ÇAKIL ÇÖLÜ Üzeri yellerin savurduğu ve
oldukça yuvarlaklaştırdığı çakıllarla örtülü çöl. Böyle çöllerde yayvan
çukurluklar uzanır.
ÇAKILKAYA Konglomera. Çakılların, doğal
bir çimento ile birleşmesinden doğmuş bir taş çeşidi. Çakılları birbirine
yapıştıran çimento, her hangi bir yapıştırıcı madde olabilir. Bunlar arasında
en çok görüleni kireçtaşı, silis ile yapışmış olanlarıdır. Çakılkaya, dilimizde
kullanmakta olduğumuz konglomera karşılığıdır.
ÇAKIM İki bulut arasında, ya da bulut ile
toprak arasında, havadaki elektriğin boşalmasından ileri gelen bir ışık. Buna
dilimizde çakın da denir. Bulutlar, çoğunca elektriklenmiştir. Böyle bulutlar,
gerek kendi aralarında, gerekse kendileri ile toprak arasında birdenbire olan
boşalmalar yaparlar. Bundan da türlü olaylar doğar ki, bunlar çakım, yıldırım,
gök gürlemesidir. Çekimler, çok çeşitli şekillerde olur, Uzunlukları kimi zaman
10 km yi geçer. Iki bulut arasında olan çakımlar, büyük ölçülü olur. Bulut ile
toprak arasındaki çakımlar ise kısadır. Bunun için boran bulutu yere ne kadar
yakın olursa o derece tehlikeli olur. Cakım, çok kısa aralıklarla sürer.
Yıldırım, Gök gürlemesi
ÇALDIRIK Kara bulutlar göğü
kapladığı halde, sadece döküntü halinde yağmur yağması ve bulutun geçmesi
olayı.
ÇALI Odunlaşmış ince gövdeli,
çoğunca birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitki. Çalının
özelliği, ya belli bir ana gövdenin bulunmayışı, ya da toprak yüzünün hemen
üstünde ince dallara ayrılışıdır. Çalıların çok çeşitli görünüşleri var dır.
Dallı çalılar, değnek demeti biçiminde çalılar, halı gibi yayılmış çalılar, yastık
gibi çalılar bunlardandır. Ayrıca, boylarına göre de çalılar ayırt edilmek
istenmiştir. Bir metreden büyük alanlarına iri çalı, küçük alanına ufak çalı,
yarım metreden küçük olanlarına bodur çalı denilmiştir. Ayrıca süs çalıları,
çit çalıları vardır. Çalılık Orman, Ağaç.
ÇALI ÇİT yelin birdenbire
çarpmasını, toz girmesini önlemek için, tarlaların, hele bağ ve bahçelerin
çevresini kuşatacak şekilde bir, ya da iki sıra dikilen sık çalılar. Çalı
çitlerin çalılarından kimisinde yaban meyvaları da olur.
ÇALILIK Odunlaşmış ince
gövdeli, çoğunca birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitkilerin
bir araya geldiği yer. Böyle bitki örtülerinin biraz daha gelişkin olanlarına
dilimizde bük adı da verilir. Yağışın az
olması, yıllık yağış tutarının aşağı düşmesi sonucu bir bölgede ağaç yeter
derecece gelişemez olur. Yağışın biraz arttığı yerlerde sert yapraklı ağaçların
çok yer tuttuğu seyrek ormanlar belirir. Yağışın çok daha azaldığı yerlerde ise
çalılık bozkır daha ilerisinde çalılk çöl belirir. Yeryüzünde Çalılıkların çok
çeşitleri vardır.
ÇAM ORMANI Halk arasında
çeşitli iğne yapraklı ağaçların çok yer tuttuğu ormanlar için çok kullanılan
bir söz. Çam ormanı dağları örtmüş, Çam.ormanının güzel kokulu havasına doyum
olmaz gibi. İğne yapraklı orman.
ÇAMUR Su ile karıştıktan
sonra içine batılır, bulaşır bir durum almış bulunan toprak. Kuru iken toz,
toprak durumunda olan kır, tarla, ya da sokak, yağmurdan sonra çamur ile
örtülür. Çamurlu sokaklardan geçmek zor olur. Denizlerin dibinde de renk renk
çamurlar birikmiştir Bütün çamurlar, sudan uzaklaştıktan, kuruduktan sonra
yavaş yavaş katılaşır, daha sonra da taşlaşmaya doğru giderler. Çirkef, Çirkef
çamur, Balçık.
ÇAMUR KAYNAĞI "Yanardağ
bölgelerinde veya kimi yerde bu bölgeler dışında sürekli olarak kaynıyan çamurlu;
bulanık sıcak su kaynağı. Bu kaynamada, araya karışan gazların etkisi olur. Su
kaynamaları sürdükçe, herbir kaynağın çevresinde küçük küçük tümsekler belirir,
bunardan herbirinde de ufak ufak çanaklar (kraterler) bulunur. Çamur
kaynaklarının örnekleri Yeni Zellandada
Sicilya’da, Bakü petrol bölgesinde vardır."
ÇAMUR SELİ Yarı kurak bölgelerde yağmur
sularının, ya da eriyen karların, kaplarcasına çamurlu, bulanık olarak akmaları
Çamur seli, sanki bir lav akıntısı gibi, önüne gelen ufak parçaları silip
süpürerek akar. Boz kırların ancak seyrek ve cılız bitkilerin bulunduğu eğimli
yerleri, bir sağanağın ardından yarı dizboyu bir çamur seli ile örtülür.
Yamaçlarda ufalanmış, toprak olmaya yüz tutmuş taş parçaları, bu çamur selinin
önünde duramaz. süpürülür, aşağılara indirir. Bu yüzden böyle yamaçlar gittikçe
soyulur, çıplaklaşır. Zaman geçtikçe böyle çamur selerinin aktığı yamaçlar
sularla dilik dilik dilinir. Buralarda bitkiler artık tutunamaz olur.
ÇAMURLU YAĞMUR Kimi yerde, kimi
zaman son derece bulanık olarak yağan
yağmur. Olağan yağmurlardan ayrı bir görünüşü olan çamurlu yağmurlar,
insanların bu olaya şaşmalarına yol açmıştır. Ancak, bu garip olay sonraları
açıklanmıştır.
ÇANAK "Çevresine göre
bir çukurluk gösteren yer. Böyle bir yer biçimi çanağa benzediği için böyle
yerlere Çanak denilir Bir çanağın öz alanı, burayı dolduran suyun yüksele
yüksele çıkabileceği, taşabileceği kıyı çizgisine kadar olan yer olarak
düşünülür. Suna göre, çanakların çoğun da sular birikir, göl olur. Biçim
bakımından çanak, derinliği genişlğinden az olan, ya da hiç olmazsa bu
değerlerin eşit bulunduğu çukurlardır. Çanaklar öyle çukur yerlerdir ki, ana
çizgileriyle, ortasından yanlara doğru gittikçe yükselir. Çanak biçimleri çok
çeşitlidir Bunlar arasında tekne, oluk biçiminde olanları, değirmi bulunanları,
yanlara doğru girintili çıkıntılı olanları vardır. Çanağın belirgin
özelliklerinden biri olarak tabanı vardır. Bu taban düzce, dümdüz, dalgalıca,
çakır çukur, tepelik olabilir. Çanağın ortasındaki bu tepeler yüksekçe ise, bu
çanak ta bir göle yer vermişse, bu kabartılar ada biçiminde görülür.
ÇANAK YÖRESİ Birbiri yakınında bir çok çanakların
bulunduğu yer. Sözgelişi, karst bölgelenri böyle çanak yöreleriyle doludur.
Bunun gibi, buzullarla örtülmüş yerlerde, çöllerde çanak yöreleri önemli yer
tutar.
ÇAPA TARIMI Çapa ile yapılan
tarım. İlk insanların başvurdukları bu ekim usulünde, her bitkiye ayrı ayrı
bakım gerekir. Bir çubukla bitki topraktaki yerine konduktan sonra, yanları
çapa yardımıyla toprakla çevrilir. Sebze bitkileri için bugün de çapadan
faydalanılır
ÇAPRAZ TABAKALANMA Çok kısa
mesafeler içinde tabakalanmanın sık sık değişik yönde uzanması, çapraz bir
biçimin belirmesi şeklindeki yapı. Bu türlü tabakalanma, deltalarda, akar su
birikinti yerlerinde, kumullarda görülür. Başka bir deyişle, çapraz
tabakalanma, akarsuların, rüzgarların biriktirmesiyle ilgilidir. Böyle bir
tabakalanma, tortulanan parçaları taşımış olan göçün sık sık yön ve güç
değişikliğine uğradığını anlatır.
Çardak üstüne sarmaşıklı ağaç, ya da çiçek sarılarak
yapılmış bir çeşit kafesli çatı. Böyle bir yer, ağaç dallarından çatılmış
gölgelik bir yer de olabilir. Akdeniz bölgelerinde yaz sıcaklarına karşı
yapılmış çardaklar çoktur. Buraları sıcaktan bunalanların serinlediği
yerlerdir.
ÇARPAK Menderes büklümleri yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru
çok eğimli, hatta dimdik olarak uzanan ve hızlı akış çizgisinin yanaştığı kıyı olduğu için kemirilen yanı. Çarpak kıyı, ya
da sadece çarpak, biçimi bakımından içbükey bir uzanış gösterir. Burası, suların
kıyıyı dövdüğü yerlerdir.
ÇARPILMA Yerkabuğunun hareketleri
sırasında beliren eğilmeler çarpılmalar.
ÇARPIŞMA DENEYLERİ Etkileşme
başlamadan öncesi ve sonrası durumlarla ilgilenip t1 ile t2 aralığında ne olmuş
olabileceğinin tahmin edildiği deneyler.
ÇATALLANMA Geniş anlamıyla, bir
ırmak boyunda ırmağın çatal çatal olarak akması olayı. Bu çatallanma, eğimin
son derece azaldığı yerlerde olur. Böyle akarsuların ağzına Çatalağız adı
derilir. Kıvrım dağlarının bir yerden, birbirinden ayrılırcasına çatallanarak
uzanması Bunun tersi çatışma.
ÇATI Yapıların üstünü eğimli olarak örten kiremit, çinko gibi şeylerle bunların
dayandığı ağaç iskelet Çatı, birbirine çatılmış parçaların bulunduğu bir yap
bölümüdür. Çatının biçimi ile bulunduğu bölgenin iklimi, insanların geleneği,
göreneği arasında yakın ilgi vardır, Çok kar yağan bölgelerde çatı çok eğimli
yapılır. Türlü çatı çeşitleri arasında şunlar çok görülür İki yanlı çatı, dört
yanlı çatı, çadır biçimli çatı, kulemsi çatı, yuvarlak çatı. Çatının dış örtüsü
türlü malzemeden yapılır. Bunda o yerin doğal şartları gözönünde tutulur. Çatı
örtüsü, yağmur sularını aşağı geçirmemeli, kar örtüsünü çekebilmeli, karı
aşağılara inmesine yer vermelidir. Isı alma-verme bakımından da bu malzeme
elverişli olmalıdır Çatı örtmeğe yarayan malzeme arasında kereste, saz, kamış,
kiremit, kiltaşı (dam şisti), çinko, çok çeşitli yapma (sun’i) malzeme vardır.
Çatının çevresinde, yağmurların, eriyen kar sularının toplanıp aktığ oluklar
yapılır ki, bunlara çatı, deresi, ya da sadece dere adı verilir. Büyük
yapılarda çatının bir bölümünde düz bir yer de ayırt edilir ki, buraya saksılar
dizilerek, oturmaya da elverişli bir duruma getirerek dam bahçesi, ya da çatı
bahçesi yapılır.
ÇATI ÇUKURLAŞMASİ Çoğunca
genç kıvrım dağlarında görülen doruk boyundaki çukurlaşma. Böyle yerlere
akarsular yerleşmiş, enine vadi açılmış
bulunur.
ÇATIŞMA Türlü yönlerden uzanan kıvrım dağı sıralarının bir yerde dar bir açı ile birbirinie yaklaşıp
kaynaşması, ya da düğümlenmesi. Sözgelişi, Asya’da Pamir düğüm yerinde böyle
çatışmalar bulunur. Böyle yerlerde dağlar, sanki birbirine girer, orada bir
düğüm belirir. Bunun tersi
çatallanmadır.
ÇATLAK Kaya tabakaların her iki yanındaki bölümlerinden yerinden kımıldama,
aşağı, yukarı yer değiştirme olamamış bulunan yarılma yeri. Taş ocklarında
kayalık yerleede çatlaklar çok görülür.
ÇATLAMA Dilimizde başka karşılıkları Çatlak, Çatlak dalgası, Dalga çatlaması.
Deniz dalgalar kıyıya yakın sığ yerlerde köpükler saçarak çatlaması, Bunun için
buna dalga çatlaması da denir. Bu sırada çok gürültüler çıkardığ için de yine
bu dalgalara çatlak dalgası, ya da sadece çatlak adı da verilmiştir. Çatlama,
dik kıyılarda olduğu gibi, yatık ve kumsal kıyılarda da olur. Dik kı Buzulun,
ileri sokulması sırasında bulunduğu yeri, geçtiği yerdeki kayaları, taşları
çatlatması, sıyırması, sökmesibiçiminde beliren aşındırma.yılarda olanlarına
kayalık çatlaması, yatık ve kumsal kıyılarda olanlarına kumsal çatlaması denir.
Denizin enginlerinden gelen dalgalar kıyıya ulaşırken sığlaşmış olan dibe
sürtme yüzünden, dalganın deniz dibine yakın yerlerinde ilerleyiş ağırlaşır.
Kıyıya yaklaştıkça bu alay daha da belirgin bir durum alır. Dalga sırtının üst
bölümü, alt bölümünden daha çabuk ilerlediğinden burası bükülür, öne doğru
eğilerek düşer. Bu sırada bir gürürtü ile bol köpük meydana gelerek çatlamalar
olur.
ÇATLAYAN DALGALAR Çatlak dalgaları.
Çavlan Akarsular boyundaki çağlayanların büyüklerine
verilen ad. Büyük çağlayan. Çağlayanla çavlan arasındaki sınırı kesin olarak
çizmek güç olmuştur. Bunun için çavlan yerine, kimi zaman büyük çağlayan
denildiği de olur.
ÇAY Irmaktan küçük dereden büyük olan akarsu Ancak, dere ile çay, Irmak ile
çay arasındaki sınırı çizmek, kimi zaman ve kimi yerde güç olur.
ÇAYIR Tarım bakımından, çayır ve benzeri ot
bitkilerinin yetiştiği, biçildiği bir çeşit otluk, Çayırın otlaktan ayrılığı,
çayır bitkilerinin çok yer tutması bunların biçilebilme değeri göstermesidir.
Çayır, yetiştiği yerin iklim özelliklerine, yerin bakıma göre yılda bir, ya da
iki defa biçilit. Ot verimi, iklim ve toprak şartlarından başka, bitki
çeşitlerine, bakıma, aydalanmaya, ot elde etme yollarına bağlıdır. Bitki
coğrafyası bakımından çayır, hep yeşil duran, yumuşak otları çok bulunan, ara
yerde çalılara da rastlanan bir bitki topluluğudur Böyle yerler en yaygın
olarak kutupların ağaç yetişemeyen bölgelerinde ve yüksek dağlarda bulunur.
ÇAYIROTLAK Tarla adını verdiği ekime
karşılık sürekli ya da birçok yıllar için çayır ve otlak olarak yararlanılan
yer. Çayır - otlakları tarımın önemli bir kolu olduğundan, böyle yerlere özenle
bakılır, gözetilir.
ÇAYİR SOYLARI Buğdaygiller
soyundan olan çok çeşitli ot bitkileri. Çayır soyu bitkilerinin çoğundan
hay-van yemi olarak yararlanılır. Çayır
bitkilerinin kimisi toplu başaklıdır. Ayrıkotu, kuraklığa da yanıklı karaçayır,
çayır delicesi, yol ve duvar kıyılarında arpaya benzeyen görünüşüyle duvar
arpası, pisipisi bitkiler bunlardandır. Çayır bitkilerinin kimisi yarı-toplu
başaklıdır Islak çayırların önemli bitkilerinden sayılan çayır tilkikuyruğu,
inceçayır bunlardandır Çayır bitkilerinin kimisi de da başaklıdır Çayır yulafı,
çayır güzeli, ayrık çimi bunlardandır. Çayır soylarının hayvan yetiştirmedeki
önemi büyüktür. Türlü boylardan otluklar durumundaki çayırlar liman kuşak
bölgelerinde, yüksek yaylalarla dağlarda çok yer tutar. Yay’a, Yaylacılık, Çim,
Çimen, Ot, Odak, Yaylak, Çayır-otlak, Kuru ot, Yem bitkileri.
ÇAYKUR 1971 yılında üretilen çayları toplamak
işlemek ve pazarlamak üzere kurulmuş kurum.
ÇEKİK DENİZ Denizin çekilmesi
sırasında, bu olayın belirdiği yerde denizin en çok alçalmış, çekilmiş durumu.
ÇEKİK SU Yıl içinde belirli bir
zamanda bir akarsuyun yatağından en az su geçirmesi durumu. Çekilme
ÇEKİLME Deniz sularının,
yüksekteki bir durumundan aşağı doğru, düzenli dönemlerle her gün alçalması çekilmesi
olayı.
ÇEKİLME AKINTISI Gelgit Olayının belirgin bulunduğu yerlerde deniz
yüzünün çekilmesi sırasında karadan
denize doğru olan akıntı. Gelgit akıntıları, Kabarma akıntısı
ÇEKİM ALANI Gezegenin
üzerindeki birim kütleye uyguladığı çekim kuvveti.(gezegenin çekim alanı.)
ÇEKİM KUVVETİ Bakınız
kütlesel çekim. Aralarında belirli bir uzaklık bulunan iki cismin birbirlerine,
kütle merkezleri doğrultusunda uyguladıkları kütlesel kuvvet.
ÇEKİRDEK Atomların merkezlerinde
yer alan proton, nötron vb. nükleonlardan oluşan ve atomun hemen hemen bütün
kütlesini ihtiva eden pozitif yüklü kısım.
ÇELTİK Kabuğu soyulmamış pirinç. Pirinç
yetiştirilen sulak tarla Kuzey Anadolunun türlü yerlerinde çeltiklere çok rastlanır.
Cetliklerde çalışanlar diz- boyu suya girmek zorunda kalır
ÇEMBERLEME KIMILT, Suların dalgalanması sırasında düşey doğrultuda çembere
benzer bir yörünge üzerinde olan kımıltı..
ÇENTİK Yüksek, dik kıyılarda, yarların hemen dibindeki küçük dalga oyuğu.
ÇENTİK (KERTİK) VADİ Akarsuların derine aşındırmasıyla oluşan V şekilli,
tabansız, genç vadilere çentik vadi ya da kertik denir.Türkiye’nin bugünkü
görünümünü 3. ve 4. zamanda kazanmış olması nedeniyle, Türkiye akarsuları henüz
denge profiline ulaşmamış, geç akarsulardır. Bu nedenle ülkemizde çok sayıda çentik
(kertik) vadi bulunmaktadır.
ÇERNOZEM Rusça bir kelime olan ve Güney
Rusya’daki toprak adından alınarak türlü dillere yer tutan bu kelimenin
dilimizdeki karşılığı kar topraktır.
ÇERNOZYEMLEr Nemli
iklimden kurak iklime geçişte ilk görülen topraklardır. Orta kuşağın yarı nemli
alanlarında, uzun boylu çayır örtüsü altında oluşan bu topraklara kara
topraklar da denir. Organik madde yönünden zengin olan bu topraklar üzerinde,
yoğun olarak tarım yapılır.
ÇEŞME Köyde, kentte, ya
da şehirde herkesin soyunu aldığı yer. Köy çeşmesi, bütün köylünün feydalandığı
yerdir. Evlere borulerla su verilmeden önce çeşmelerden faydalanılırdı. Bugün
de bir çok yerleşme yerleşim yerinde çeşmelerin önemli yeri vardır. Çavre
ÇEVRE YOLU Büyüyen şehirlerin her yana
doğru serpilen bölümleri arasında bağlantı sağlamak için, şehirden değirmice
bir biçimde geçirilen yol. Bu yolların sayısı, şehrin kurulu olduğu yere, şehrin büyüklüğüne göre değişir.
Kimi şehirde bir kimisinde iki; ya da daha çok çevre yolu yapılmıştır.
ÇEVREN Engin denizde, geniş
bir ovada, dağın doruğunda bulunan bir kimsenin çevresine bakarak gördüğü,
gök ile yerin birleşir gibi görünen
çemberimsi bölümü.
ÇEVRİKTEPE Menderes çizerek akan ırmaklar
boyun da üç, ya da dört yanı akarsu yatağı ile çevrili tepe. Çevriktepe’nin
etrafı menderes çemberiyle kuşatılmıştır.
ÇIĞ Yüksek dağların dik
yamaçlarının bir yerinden koparak yuvarlanmaya başlayan, yuvarlandıkça da
büyüyen kar yığını. Bu kar yığınları çabucak yamaç aşağı iner, önüne geleni
siler süpürür. Çığ düşerken yer değiştiren kar yığınları, çok büyük olur Küçük
çığ sırasında en az birkaç yüzmetre küp kar yuvarlanır. Daha büyükerinde 5- 15
bin metre küp, çok büyüklerinde ise 100 bin m den de çok kar yuvarlanır. Kuzey
Anadolu ile Doğu Anadolu dağlarında çığlar çok olur. Çığ, korkulan bir olaydır.
ÇIĞ OLUĞU Çığların her yıl belirdiği,
kar yığınlarının gürültülerle yamaç aşağı indiği yerlere denir. Çığ olukları
kar içinde açılmış, düz uzanışlı, dar, derin oluklardır
ÇIKIŞ SÜRESİ Son hızın sıfır
olması için geçen zaman.
ÇIKIŞ YÜZEYİ Yeryüzü
biçimlerinin gelişmesine bir başlangıç olan ilk yüzey.
ÇIKMA Aflorman, mostra
karşılığı koullanılan ve yüze çıkmanın kısa şekli olan kelime. Çıkmaz vadi
ÇIKRIK Su kuyusundan su çekmek için kullanılan
sistem.
ÇIRÇIR Pamuğu çekirdeğinden ayıran
makina.
ÇIRÇIRLAMA Pamuğun çekirdeğinden ayrılması
işlemi.
ÇİFT SÜRMEK Bitki yetiştirmek,
ekip biçmek için toprağın sürülmesi, ters çevrilmesi. karıştırılması, gübrenin
ve bitki kalıntılarının toprağa dağıtılması için yapılan toprak işlenmesi.
Toprağın iyice dağılması için tarlayı sürme zamanının önemli yeri vardır.
Tarla, çoğunlukla, kıştan önce sürülür.
ÇİFTÇİ Ya kendi toprağında, ya da
kiraladığı, ortaklık anlaşması yaptığı kimsenin toprağında ekip biçme işleri,ni
gerçekleştiren kimse.
ÇİFTÇİLİK Ekip dikmeye yarayan, hayvan da
yetiştirilen, orada çalışanların oturduğu evleri, hayvanları barındıran ahır,
ağıl ile yağ, peynir yapma yerleri de bulunabilen geniş toprak parçası. Çiftlik
kelimesi, çoğunca bir çift öküzün koşulduğu saban kullanarak toprağı sürmek,
onu ekilir duruma getirmek anlamıyla ilgilidir. Bunun gibi, çift zaman, demek,
tarlayı sürme sırası demektir. Çifte koşmak başka işte kullanılan hayvanları
sabana koşmak anlamına gelir. Çiftçi, çiftçilik kelimeleri de bununla
ilgilidir. Çiftliğin büyüklüğü, ekip biçme şekli ve değeri, elde edilen
ürünleri bakımından çeşitli örnekler gösterir. Öyle çiftlikler vardır ki,
küçüktür ve sadece orada ekin ekilir, biraz da bahçeler bulunur. Öyle
çiftlikler de vardır ki burada ekilen yerlerden, bahçelerden başka, hayvan
yetiştirilen yerleri, yağ, peynir yapılan yerleri, ağı ahırlar, çiftlik evleri,
yollar vardır. Lçlerinde elektrikle aydınlatılmış, toprakları traktörle
sürülmüş, türlü ürünleri makinelerle çıkarılan ileri durumda, verimi çok artmış
çiftlikler vardır. Çeşitli ürünler almak üzere toprağı sürüp ekme işi. Geniş
anlamıyla çiftçilik içine bitki yetiştirme ile yakından ilgisi bulunan
hayvancılıkda girer.
ÇİĞİT Pamuk çekirdeği
ÇİM Bahçelerde yetiştirilen, ya
da sulak yerlerde kendiliğinden yetişen kısa boylu çayır. Çim, kalıp kalıp
kesilerek başka topraklara yerleştirildiği, sulandiğı zaman orada da bir
çimenlik yapılmış olur. Çim çayır üretmeye yaradığı gibi, duvar yapmada da işe
yarar. Kimi yerde çim, iri kerpiç biçimde dört köşe kasilir, kısa bir süre
güneşte kurutulur, bunlarla tek katlı evlerin duvarları yapılır. Bunun güzel
bir örneği Şarkışla ilcesine bağlı Çubuk köylerinde görülür Çimlerle yapılmış
evlere çim.evler adı verilir. Çim-evler, depremlere karşı dayaniklıdır.
Çim-evlerin içi de, buradaki başka evlere göre, daha serin olmaktadır.
ÇİMEN Bahçecikte
yetiştirilen, sadece tatlı çayır soylarından bitkileri kendinde toplayan,
düzenli olarak kırpılıp biçilerek kısa boylu kalmasına özenilen çayır bitki
örtüsü. Çimenin bulunduğu, ya da çok yer tuttuğu yerlere çimenlikte denir.
Dilimizde “çayır çimen oldu bağlar’ gibi sözlerden de anlaşılır ki, çimen ile
çayır birbirinden güzel bir incelikle
ayırt edilmiştir. Çimen, bir şehrin parklarında, bahçelerinde, spor
alanlarında, geniş yollarında yeşil yerler olarak düzenlenir. Çimenlerin.
meydana getirilmesinde, yerine göre, türlü çayır soylarından faydalanılır. Kimi
zaman çimenle çayır birbirine çok yakın anlamda da kullanılır. Sulak yerlerde
kendiliğinden yetişmiş, halı gibi görünüşlü kısa boylu çayırlarada çimen
denildiği olur. Bunun gibi, çimle çimenin de birbirine pek yakın anlamda
kullanıldığı olur.
ÇİMENTOLANMA Yapışma
ÇİMLENME Bitki topluluklarının ıslak
yerde uç verip güvermesi filizlenmesi olayı.
ÇİRKEF Durgun suların
içinde çeşitli canlıların çürümesinden doğmuş kötü kokulu, koyuca yeşil, ya da
bozumsu renkte, pis görünüşlü bir çeşit çamur. Çirkef denildiğinde, dibi
görünmeyen batak yer, pis yer anlamına gelir. Çamur ise, böyle değildir. Çamur,
anlamda bir pislik düşüncesi vermez. Fabrikaların, ev iş yerlerinin pis suları
da çirkef suyu olur. çirkef özelliği alır.
ÇİRKEF ÇAMUR Çoğunca
ölmüş küçük su hayvanlarının biraz da balıkların, yosunların durgun sular
içinde çürümelerinden doğmuş mavimsi-boz, yeşilimsi kokmuş çamur. Dilimizde bu
anlamı karşılamak üzere çirkef-çamur denilmiştir. Böyle çirkef çamurlar yüksek
basinç altında ve sıcaklıkta, kuru damıtma yoluyla meydana gelir. Böyle bir
özel çirkef-çamur katılaşınca sapropelit taşları oluşmuştur kil petrollü
kiltaşları, kokulu kireçtaşları, kokulu kitlaşları bunlardandır. Çirkef-çamur
ile petrol, bitüm oluşması arasında
yakın ilgi vardır.
ÇİRKEF SUYU Ev, iş yerleri,
fabrika gibi yerlerde kullanıldıktan sonra dökülen bütün sular. Bu suların
içinde insan ve hayvan pislikleri, iş yerlerinin artıklar sokak yalaklarından
yağmur, kar sularıyla karışmış kum, kil, toprak gibi parçalar bulunur
ÇİSELEME yağmurun son derece yavaş
çiseler biçimde yağması.
ÇİSENTİ Çiseleme. Çevriktepe
ÇİT Tarlanın, bahçenin, bağın yanlarını bir şeyle çevirme. Bu çevirme
şekilleri çok çeşitli olur Koparılmış çalılarla çevirme, yetiştirilmiş çalı,
ağaççık dizileriyle çevirme. Ayrıca,
çeşitli tahta perde biçiminde çitler bulunduğu gibi: uzunca kaba keresteleri
çapraz şekilde birbirine çatıp tutturarak yapılmış çiter de vardır,
ÇİY Şebnem. Açık gecelerde havanın nemliliğinin, üstü açık eşya. çayır,
çimen gibi bitkiler ince ince su
tanecikleri biçiminde yoğunlaşmış bir yağış şekli. Toprak ve onun üzerindeki
şeyler gündüz iyice ısınır geceleri de buraları sıcaklığından kaybeder işte bu
sırada kendi sıcaklığı, çevresindeki havanın doyma sıcaklığından aşağı düşmüş
olan toprağa yakın yerlerin üzerinde damla damla su yoğunlaşır. Işte çiy budur.
Çiy dediğimiz su, donmadan henüz uzaktır. Sıcaklık, donma noktasının altına
düşünce ciy yerine kırağı düşer.
ÇİY NOKTASI Doymayı meydana
getirebilmek için değişmeyen basınç ve subuharında soğutulmasından doğan
sıcaklık. Havadaki su buharı, en yüksek derecesine ulaşınca ‘hava su buharıyla
doymuş” tur. Başkabir deyişle, o sıcaklık derecesinde ‘‘alabileceği su buharını
almıştır, Havanın su buharıyla doyması sıcaklığa bağlıdır. Sözgelişi, 1 m
havanın alabileceği su buharı tutarı O derecede 4,8 gram, 20 sıcaklıkta ise
17,1 gramdır. Çiy noktası, böyle bir doyma durumundaki havada, belirli bir
sıcaklıktaki yoğunlaşmadır.
ÇİZGİ ÖLÇEK Garfik Ölçek
Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
ÇİZGİ ÖLÇEK Garfik Ölçek
Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
ÇİZGİSEL HIZ Düzgün dairesel
hareket yapan cismin birim zamanda katettiği yay uzunluğu. Dairesel hareket
yapan Yerküre üzerindeki bir noktanın birim zamanda eksen üzerindeki yer
değiştirme hızıdır. Çizgisel hız, dünyanın küreselliği nedeniyle Ekvator'da en
fazladır, kutuplara doğru azalır.
ÇİZGİSEL İVME Birim
zamandaki çizgisel hız değişimi.
ÇİZGİSEL PÜSKÜRME Magma yeryüzüne bir
yarık boyunca çıkıyorsa, buna çizgisel püskürme denir.
ÇİZİK ÇAKIL Buzul
içindeki, dibindeki köşeli taş parçalarının sürtüne sürtüne yarı yuvarlağımsı
bir biçim almış, üzeri düzenli çizgilerle çizilmiş iri çakılar.
ÇOBAN Bir çiftçinin
yanında bir çiftlikte, köyde davar, sığır sürülerini güden, yayan, otlatan
kimse Çobanın, hayvancılıkta önemli yeri vardır.
ÇOBAN YILDIZI Güneş
dizgesinin (sis teminin) 9 gezegen yıldızından biri. güneşe yakınlığı
bakımından ikincisi. Çoban yıldızı, adı çok olan bir yıldızdır Çoban yıldızı,
Akşam yıldızı, sabah yıldızı Venüs, Zühre, Çupan. Bunlardan çulpan adı, venüs,
zühre adını karşılar. Çoban yıldızi ise daha çok, bu yıldızın görünen bir anını
belirtir. Fakat, çoban yıldızı adı dilimizde çok geçer. Çoban yıldızı, göğün en
parlak yıldızıdır, Öyle ki, durağan yıldızların en parlak olanlarından bile
parlaktır. Bu yıldız, Yer büyüklüğündedir.
D HARFİ
DAĞLAR Dağ adiyle anılan yer kabartılariyle bunlar
arasında ve nındaki yüksek yaylalarrn topluluk yaparak geniş yerler tutması
şeklinde beliren, derin vadilerin, dik yamaçların çok yer tuttuğu yüksek
yerler. Bu yüksek yerlerin yanında ayrı durum gösteren geniş ovalar, göller,
denizler bulunduğu için dağlar, bulundukları yerlerde sürekli kabarık yerler
olarak belirmişlerdir. Sözgelişi, Akdeniz ile Iç düzlükleri arasında, 2.000 -
3.000 m.yükseklikteki Toroslar böyle dağlar dandır. Toros Dağları’nda bir de
Toros Dağı vardır. Buna göre, dağlar kelimesi, dağ adı verilen yer kabartı
larının toplandığı, aralarına yüksek yaylaların, derin vadilerin girdiği,
yüksek kabarıklıklar topluluğu’nu be lirtir. Bu kelime ile Almanca Gebirge,
Fransızca montagne, Ingilizce mountain terimleri arşılanmış bulunur. Buna
karşılık, dağ kelimesiyle Almanca Berg, Fransızca mont, kelimesi
arşılanmıştır. Dağ, Dağ oluşu, Dağ oluşu
teorileri.
DAĞLI Dağlık yerlerde oturan kimseler
için kullanılan söz. Dağlı, dağda oturan demektir. Dağda oturan insan
topluluklarına dağlılar denir. Dağlılar, dağ halkı, dağda yerleşmiş halk
demektir. Dağlılar, sağlam dağ havasında yetişmiş, güçlü insanlardır. Dağlık
yerlerde yaşamış olmanın verdiği alışkanlıkla dik yamaçları kolayca tırmanır,
kolak kolay yorulmazlar. Dağların soğuk, güzel suları, sağlam havası, sapa
durumu, dağlı üzerinde etkisini göstermiştir.
DAĞLIK Dağların çok yer tuttuğu, iniş çıkışların, sarp çok olduğu yerler için
kullanılan bir sıfat. Doğu Anadolu dağlıkt Güney Anadolu’da birçok yerler
dağlıktır. Dağlık bölge lerde gidiş - geliş kolay olmaz. Dağlık yerler,
ekincilikten çok, davar yetiş t için elverişlidir. Dağlar.
DAĞLIK BURUN Dağların,
denize doğru bir çıkıntı biçiminde uzanmış bölü mü Burun.
DAĞLIK KUŞAK Dağ
sıraları nın birbiri ardınca uzandığı dağlık yerler. Alplerden Toroslara ve.
ötelerine kadar bir dağlık kuşak uzanı Amerikaların batı bölümün de kuzey-güney
doğrultusunda yer yüzünün en uzun dağlık kuşakların dan biri uzanır.
Anadolu’nun kuzeyi- ni, güneyini dağlık kuşaklar sınırlar. Kuşak, Bölge, Jeosenklinal, Kıvrılma, Dağ
oluşu.
DAĞLIK KÜTÜK Aşınmalarla
yüze çıkmış, yerka buğu yükselmeleriyle de dağ biçimi almış eski, taşları çok
billurlaşmış, karışık yapılı dağlık yer. Dağlık kütükler, uzun jeoloji çağları
boyunca aşinmalara, yontulmalara uğramış yerlerdir. Buraları, bir ara yüksek
liklerini iyice kaybetmiş, deniz yüzü ne yakın birer yontuk düz olmuşlardır.
Bunların üstünü zaman zaman buralara sokulan deniz tortu oynamaları sırasında
bu eski sertleşmiş yerlerde çokca kırılmalar olmuştur. Ancak, Uçüncü Çağ .
olmuştur. Ancak, Uçüncü Çağ sonuna doğru, hele bu çağın sonunda beliren
yerkabuğu hare ketleriyle bu eski kütükler
masıf ler. şimdiki yüksekliklerine ulaşmış, dağ lık kütükler böylece
morfolojik özel liklerini almıştır. Orta Avrupa dağları, Batı Anadolu’da Ege
Bölgesinin dağları bunlardandır.
DAĞLIK YER Yeryüzü şekillerinin çoğu dağ
biçimi gösteren bölge. Dağlık yerler, çoğunca geçilmesi güç yerlerdir. Hele dağ
sıraları arasında yer yergeçitler, boyunlar, boğazlar da yoksa, böyle yerlerde
dağlar gerçek bir engel durumunda bulunurlar. Dağlık yerlerde, yerine göre,
ovalar, geniş vadi tabanları, yaylalar da bulunabilir. Ancak, bunlar dağların
yanında az yer tutar. Dağlık yer teriini, eski £rızalı arazi sözünü ve daha sonra
orta ya atılmış olan engebeli terimini karşılar
DALGA DULDA Su yüzünün dönemli olarak biçim
değiştirmesi Böyle bir kımıltı sırasında su bölüm cükleri, çember, ya da elips
biçimin de birer yol çizercesine salınırlar. İşte buna çemberleme kımıltı , ya
da orbi hareket adı verilir. Böylece dalgada biribiri ardından yer değiştiren
madde değil, kımıltıdır. Böyle bir dalgalanmada gerçek yer değiştirme olmadığı,
suda yüzen hafif bir mantar, ya da tahta parçasının gözlenmesiyle belli olur Bu
mahtar, ya da tahta parçasının dibinden dalga sırtı, ardından da dalga çukuru
geçtiğihalde, bunların sadece inip çıktığı, fakat bulunduğu yerde kaldığı
görülür.Böyle dalgaların özelliğini ortaya koyan türlü unsurları vardır 1.
Dalga yüksekliği, 2. Dalga boyu,3. Dalga dönemi, 4. Dalganın yayılma hızı.
Kımıltı sırasında su yüzünün biçim değiştirmesiyle de ilgili olarak bir dalga
sırtı, bir de dalga çukuru bölümleri görülür. Dalga yüksekliği. sırtın en yüce
yeri ile çukurun en alçak yeri arasındaki uzaklıktır. Bu uzaklık metre ile ölçülür.
Dalga boyu, birbiri ardından gelen iki dalganın sırtlarını ayıran uzaklıktır.
Dalga dönemi, birbiri ardından gelen iki sırtın, yerinde duran bir noktanın
önün derı geçişleri sırasında geçen zamandır ki, saniye ile ölçülür. Dalganın
ya yılma hızı ise, kımıltının deniz, göl üstündeki yayılış hızıdır ki, saniyede
metre ölçüsüyle bulunur.
DALGA AŞINDIRMASI Denizin aşındırıcı gücünün kıyıları
yıpratması olayı Başta dalga aşındırması gelir. Dalgaların aşındırıcı etkisi
fırtınalı zamanlarda artar. Kıyılara çarpan dalgalar, yukarı doğru dikilir,
sonra köpükler saçarak düşerler. Bu kükreyiş, bu çarpış fırtına sürdükçe böyle
sürer, gider. Işte bu coşkun su yığınlarının büyük gücü olur, 10-20 ton ağırlı
ğındaki kaya parçalarını, daha da büyüklerini metrelerce sürükliyebilirler.
Dalgalar kıyılara çarpar, taşları sürükler, bunları geçtikleri yere ve
biribirine sürter, böylece kıyı boyunu aşındırırlar. Bu aşındırmalarda kıyıdaki
kayaların dayanma derece leri, tabakaların uzanış, dalış b.hk.. durumları kıyının biçimlenmesinde
önemli yer tutar. Çatlıyan dalgaların dik kıyılarda doğurduğu biçimler arasında
şunlar vardır Yarıntılar, oyuklar, oluklar, delikler, kapı biçimli yerler,
inler. Dalga oyuğu. Bütün bu
aşınmalarla. yüksek kıyıların önünde türlü genişlikte düzce, kayalarla dolu bir
yer gelişir ki, bu dalga düzlüğü b. bk.
dür. Eğer karada bir yükselme olursa, ya da deniz yüzü alçalırsa bu düzce yer
kıyıda bir seki biçimi alır. Bundan sonra da bu sekinin önünde yeni bir dalga
düzlüğü oluşmaya başlar.
DALGA BOYU Birbirini izleyen iki dalga sırtı
arasındaki uzaklığa dalga boyu denir.
DALGA ÇATLAMASI Dal gaların,
kıyıya çarparak kükremesi, bu sırada çatlaması olayı. Çatla ma, Çatlak dalgası. Dalgalar derin
denizlerde kolayca oluşur. Ancak, derinliğin dalga boyundan daha az olan
yerlere yaklaştıkça, dibe olan sürtünmeden dolayı dalga hareketi engellenir ve
dalgaların şekli bozulur. Bu olaya dalga çatlaması veya kırılması denir. Kıyı
sığlaştıkça dalga çatlaması artar.
DALGA ÇUKURU Dalgalı
bir deniz yüzeyinde suların alçalan kısmına
dalga çukuru denir.
DALGA DÜZLÜĞÜ Yüksek
kıyıların önünde, dalga çatlamaları yüzünden yar’ın gerilemesinden doğmuş düzce
yer. Dalga aşındırması düzlüğü, ya da sadece dalga düzlüğü budur. Bu düzlük,
denize doğru eğimlicedir. Yar’ın gerilemesi, dalgaların yar’ın eteğini
kemirdikleri zaman boyunca sürer. Böylece dalga düzlüğu bu gerilemeye
uyarcasına genişler. Dalga düzlüğünün üstünde yar’ın gerilemesi sıra sında
koparak düşmüş iri kaya par çaları, taşlar, çakıllar bulunur. Deniz yüzünün
olağan seviyesinde bulunduğu sıralarda dalga düzlüğü deniz dibinde bulunur.
Buradan yer yer iri kaya parçalarının uçlarının su yüzünde görüldüğü olur.
Fakat gelgit olayının belirgin oıduğu yerlerde denizin alçalmış zamanında dalga
düzlüğü yüze çıkar. Bizim denizlerde olduğu gibi, gel-git olayının az olduğu
yerlerde dalga düzlüğü her vakit deniz dibinde kalır, burada dalgaların
sürtmesi, kemirmesi sürer.Yar’ın gerilemesiyle dalga düzlüğü genişledikçe
dalgaların kıyidaki kemirme gücü de o derece azalır. Sonunda öyle bir durum
belirir ki, en korkunç dalgalar ve deniz yüzünün en kabarmış zamanındaki dalga
çat lamaları bile artık yar’a ulaşamaz olur. Böylece dalga düzlüğünün geliş
mesi, genişlemesi artık sona ermiş bulunur.
Dalga aşındırması, Dalga oyuğu, Kıyı aşındırma ovası.
DALGA KIRAN
Tabi korunağı olmayan denizlerde gemileri korumak üzere deniz içerisinde
yapılan suni koy.
DALGA OYUĞU Dik kıyılarda yar ın alt bölümündeki in biçimli oyuklar.
Bunlar dalga ların çarparak oydukları yerlerdir. Kıyıda çatlıyan dalgalar,
kayaları kemirerek bu oyuklari açmışlardır. Dalga oyuğu, çok çeşftli büyüklükte
türlü biçimde olur Bir kişinin girebileceği kadar dar oyuklardan, hangarı andıracak
genişlikte olanlarına varıncaya kadar her türlü büyüklükte olanları vardır. Dik
kıyılarda kimi yerde deniz bu oyukların içine sokulmuştur, kimi yerde ise
oyuklar kurudur, ya da deniz zaman zaman buraya girer. Dalgaların, dik ve
kayalık kıyılara çarpmasiyle önce burada çentik biçimli dip oyuntuları başlar.
Buralarda gedikler açılır. Bu oyuklar gittikçe genişler, böylece asıl dalga
oyukları açılmış olur. Daha ileri bir gelişmede buralarda derin inler,
mağaralar, kapılar açılır. Dibi böylece oyulan yerlerin üstü birer kaş
biçiminde ileri doğru uzanır, zamanla bunlar yer yer çökerek iri kayalar da
düzlüğü b. ‘. üzerine düşer. Yeni yeni
dalga oyukları açıldıkça, bunların üstü kopup düştükçe, yar ge dalga diizlüğü
genişler, gelişir. Bir zaman gelir ki, deniz artık yar ın eteğine ulaşamaz
olur. Bundan sonra da dalga oyuğu açılamaz.
DALGA SIRTI Dalgalı bir deniz
yüzeyinde suların yükselen kısmına dalga sırtı denir.
DALGA YÜKSEKLİĞİ Dalga sırtı ile
dalga çukuru arasındaki yükseklik farkına dalga yüksekliği denir.
DALGAKIRAN Limandaki gemilerin dalgalardan
korunması için denizde yapılmış kalın, uzun duvarlar biçiminde set.
DALGALI OVA Uzun
süren aşınmalardan, yıpranmalardan, yontulmalardan sonra, kabar tılprı
silinmiş, her yeri düzce, dalgalıca bir biçim almış bulunan yerler. Bunun için
böyle bir yere dalgalı ova sözü kullanılmıştır. Ancak, bu sözün yerine peneplen
denildiği gibi, dilimizde bu biçimi, bunun oluşunu daha iyi anlatan yontukdüz
terimi yerleşmiştir,.
DALGIÇ Suyun içinde bir iş görmek, bir şeyi aramak için suya dalmayı kendine
iş edinmiş kimse.
DALIŞ Yerinden oynamış Yerinden oynama., yatay duruşu bozulmuş
tabakalarda, bir tabaka düzleminin en çok eğimi ve en çok eğim ile yatay
düzlemi arasın daki açı. Uzanış , dalış ile bir dikaçı yapar. Dalış açısı, tabakanın
yatay duruşundan ne kadar uzaklaşmış bulunduğunu gösterir. Taba- kanın dalışı,
yani eğimi, jeolog pusulasının içindeki eğim
klino m’etre’. ile ölçülür.
Uz’anış.
DALYAN Ağlardan oluşan bir tür balık avı düzeneği
DAMAR Yerkabuğunun türlü tabakalarının yarıklarını, çatlaklarını doldurmuş
bulunan türlü madenler, taşlar. Damarlar, çoğürıca yassı olarak uzanırlar. Eğer
damarların içini taşlar doldurmuşsa bunlara damar taşları denir. Eğer
darnarlarda maden varsa bunlara da maden damarı adı verilir. Damarların
yerkabuğu için de türlü duruşları vardır Kimisi dik, kimisi yatık, kimisi de bu
ikisi arası yamuk duruştadır. Türlü da marlar arasında çaprazlamalar da olur.
Damarlar, tek tek bulunabildiği gibi, bir ağ durumunda dizili olan ları da
çoktur. Kimi damarlar da yığın, kütük biçimi gösterir, bulun dukları yerde çok
yer tutarlar. Bunlara toplu damar, ya da kütük damar Almanca Gangstock. adı ve rilir. Taşlar.
DAMLA Sıvılarda meydana gelen küçük, yuvarımsı parçacık. Yağmur damlası, su
damlası gibi. ,Serin, ıslak inlerin içinde tavan dan damla damla sular sızar.
Böyle bir yerde tavan, kireçtaşı ile örtülü ise o in ıçinde güzel görünüşlü
damlataşlar oluşur. , Yağmur, Çiy.
DAMLATAŞ İnler, mağaralar içinde
görülen ve damlalar dan doğmuş bulunan taşlar. içinde erimiş kireçtaşı bulunan
suların yerin altına sızması sırasında karbon di ooksit uçar, aşağıya düşmek
üzere bulunan damlanın yerinde kireçtaşı tortulanır. Geri kalan su damlası
mağaranın tabanına düşer. Bu defa burada artakalan karbon di oksit uçar, geri kalan
kireçtaşı burada tortulanır. Işte bu olayın uzun zaman böyle sürmesiyle
kireçtaşı tortuları mağaranın tavanında, tabanında birbiri üzerine birike
birike güzel görünüşlü sütunlar, yükarıdan sarkan bk Sarkıt., aşağıdan dikilen Dikit. taşlar doğar ki, bunlar birer
damlataştır. Damlıya damlıya göl olur sözü gibi, burada da “damlıya damlıya-
güzel taş sütunlar oluşur”. Damlataşlar her mağarada vardır.
DAMPİNG Bir yarışma rekabet.; için piyasaya çok ucuz, bol mal
çıkarma işi. Buna damping yapma işi denir. Ingiliz - Amerikan kelimesi to dump,
aşağı atmak, aşağı indirmek, boşaltmak demektir. Bu kelimeden Dumping kelimesi
çıkmış, bir ticaret terimi olarak yayılmıştır. Dumping kelimesi dilimize
okunuşu gibi girerek damping şeklinde yazılmaktadır.
DAR GEÇİT Dağlık yerlerde görülen dar geçit yerleri Geçit, Boyun
DARBOĞAZ Kıvrımlı yerlerde enine kesen
ve geçen dar vadi Buna dilimizde kısık da denir. Çatı çukurlaşması.
DAVAR Davar- mal İçeri sine koyun
ve keçiden başka, sığırı da alan evcil hayvanlar için kullanılan kelime. Şadece
davar denildiğin de koyun ve keçi anlaşılır. Davar sürüsü, koyun ve keçilerin
bulunduğu sürü demektir. Davar - Mal sözünün içinde ise, ayrıca sığır, manda,
hatta at, eşek gibi hayvanlar anlaşılır.
DAYK Yerin derinliklerinden gelerek
yerkabuğunun içine duvar gibi dikine sokulan bir çeşit damar. Bu kelime,
Ingilizce dyke duvar kelimesinden alınmış, bir terim olmuştur. Dilimizde okunu
şu temel tutularak dayk biçiminde yer tutmuştur. Delip geçen ya pı.
DAZKIR Yarı bozkır, yarı çöl özelliği gösteren bitki örtüsü alanı. Dazkırların
çok çeşitleri vardır. Kimişi çöl özelliğine yakın bozkırdır; kimisi bozkır
özelliği daha belirgin çöldür. Dilimizde böyle yerler için dazkır kelimesi
kullanılır. Daz dazlak kelimeleri, çıplak oluşu anlatılır. Dazkır, ot bitmiyen,
ekin ekilemiyen, yarı tuzlu, kıraç, kurak bozkırlara verilen addır. Bozkır, Çöl, Bitki coğrafyası.
DAZKIRLAŞMA Ya doğal olaylar yüzünçden bölgenin kurak!aşmaya doğru gitmesi gibi., ya
da orada oturanların verdiği zararlar
Ormanların yok edilmesi gibi. yüzünden, bir yerin gittikçe yok
sullaşması, çıplak yerlerin artması, bölgenin kelleşmesi olaylarının hep sine
verilen ad. Kıraçlaşma, Bozkırlaşma,
Çölleşme.
DEBİ Satış, sürüm Akım
DEFLATION Latince defiare lifürüp süpürerek taşımak, flare esmek ke limesinden yapılma bir terim. Batı
dillerinde yayılmış olan bu terimin türkçesi yel süpürmesi ciir.
DEFNE Akdeniz maki forrnasyorılarında
olan bir bitki. Yıl boyunca yaprakları yeşil kalır. Meşin görünüşlü
yapraklarında esans ve eterik yağ bulunur.
DEGİRMEN Tahıldan un çıkarma
atölyesi.
DEĞİRMEN En çok tahılın övütüldüğü,
buğday, arpa, mısır gibi tahıl çeşitle rinin un haline getirildiği yer.
DEĞİRMENTAŞI Çok sert bir çeşit kumtaşı Değirmentaşı doğal olarak elde edildiği gibi,
insan eliyle de yapılabilir. Değirmentaşı olacak kumtaşında taneler 1-2,5 mm
çapında olur.
DEĞİŞME Türlü yerlerden dış güçlerle koparılarak sürüklenmiş, sonra bir yerde
yığılmış bulunan dağınık taş parça larının, çeşitli olaylarla biribirine
yapışarak, bitişerek taş özelliği alması olayı. Sözgelişi kireçtaşı çamurliarı,
çamur durumundaki killer değişme
diyajenez. olaylariyle kireçtaşı, Kil- taşı olurlar. Kumlar böylece
yapışarak kumtaşı doğar. Çakıliar bu olaylarla bitişerek çakılkaya olur. Taş
kırıntıları böylece yapışarak breş durumuna gelir. Kimi taşların içindeki
eriyebilen maddelerin yıkanarak götürülmesi olayı da bir değişme diyajenez. dir. Taş parçalarını birbirine
yapıştıran maddeler arasında kireçtaşı çimentosu ile silis çimentosu başta
gelir. Böylece, çimentolaşma yoliyle değişme olmuş bulunur.
DEĞİŞMEZLİK TEORİSİ Karaların,
okyanus sürekli olarak bulunduklarını, yerlerinde kaldıklarını ileri süren
görüş. Bu görüşe göre, büyük karalar, ulu denizler, şimdiki durumlarını andırır
şekilde, geçmiş çağlar da da bulunmuşlardır. Bu görüşü ileri sürenlerden
Soergel’e göre, yeryüzünde karatarın, denizlerin dağılışı ana çizgileriyle hiç
olmazsa Birinci Çağdan hemen önce belirtilmiştir. Bu arada sadece sığ
denizlerde, alçak yerlerde denizin ilerlemesi, çekilmesi olmuş, yer yer bu
yönden değişiklikler belirmiştir. Yine bu arada denizler büyümüş, karalar
küçülmüştür. H. Stille ise, bunun tersini ileri sürerek, karaların genişlemiş
olduğunu, bunun da pekleşme lerle belirdiğini açıklamıştır. Karaların kayması teorisi, Büzülme teorisi,
İnme-çıkma teorisi, Dağ oluşu teorileri, Dağ doğuşu teorisi, Yerkabuğu.
DEĞME BAŞKALAŞMASI Başka
tabakaların yanından geçen magmanın, başka maddeleri de bunların içine salarak,
ya da salmadan bu taşlarda doğurduğu sıcaklık ve basınçtan ileri gelen
başkalaşma. Başkalaşma.
DEL GEÇEN YAPI Yerin
dibinden Yer kabuğunun içine erimiş olarak sokulmuş, sonradan katılaşmış damar
, yığın biçimli taşların meydana getirdiği yapı. Bunlar, tortulan malarla
oluşmuş, sonradan yerinden oynamış türlü tabakalar arasına, içine sanki şırınga
edilirce sine sokulmuşlardır. Buna göre, de geçen geçen yapı, tortul tabakalar
arasında damar, yığın, kütük, yatak biçiminde bulunur. Delip geçen yapıdaki
taşların hepsi püskürük taşlardır. . Bunlar, yerin derinliklerindeki magma nın
katı laşmasından doğmuş, çok çeşitli bileşimde taşlardır. Batohit, Lako hit, Damar, Dayk, Yatak, Uzantı
da mar.
DELİDERE Birdenbire kabaran ve
kısa bir süre sonra çekilen, hatta kuruyan küçük akarsu. Deliderelerde özellik
şudur Yukarı kesimlerinde çoğunca hûni biçimini andıran bir su toplama
yeri Yağış alanı. bulunur, buradan sonra
dere dar bir vadiye girer, bu çok hızlı akış yerinden sonra kendisinin
oluşturduğu birikinti yelpazesi b .
alanına ulaşır. Delidereler, su taşkıntarına yol açarlar. Bunun için böyle
dereler boyunda yer yer su akışı düzenleme!erine dere ıslâhı, yandere ıslâhı. önem
verilir. Akarsular.
DELİIRMAK Akışı düzensiz olan, kabarık
ve çekik zamanları bunlara bakınız.
arasın da çok seviye farkı bulunnan, kabar dıkları zaman suları yatakiarına
dolan ve taşan akarsular, Rejim, Akım,
Akış, Akarsu, Delidere.
DELK Ü TEMAS Arapça sürtme,
temas değme. Sürtünme, Değme başkalaşması.
DELME Petrol, doğalgaz Bitümler. çıkarmak, maden yataklarını
araştırmak üzere makinelerin yardımiyle yeri pek derinlere doğru delme işi. Az
derin sayılan delmeler birkaç yüz metreyi bulur. Çok derin delmeler ise
5.000.metreye varır.
DELTA "Bir akarsuyun, durgun bir
suya ulaştığı yerde sürüklediği lığları bulunduğu yere çökertmesiyle ileri
doğru büyümüş düzlük yer. Delta kelimesi, Yunanca delta. harfinden alınarak yayılmış bir addır.
DEMİR ÇAĞI Tarih öncesinin üçüncü büyük çağıBu
Tunç Çağının ardından gelmiş, demirin, tunç yerine araç, silah yapılmasında
kullanılma siyle başlamıştır. Demir Çağının baş laması, süresi, dünyanın türlü
ülkelerine göre değişir.
DEMİRYOLU Birbirine koşut paralel. iki ray döşenmiş bir çeşit yol.
Buradan buharla, mazotla, elektrikle işliyen taşıtlar geçer, yolcu, yük
taşırlar.
DEMİRYOLU İSTASYONU Demir yolu
boyunca yolcu, yük indirilip bindirilme yeri. Demiryolu istasyonlarının
yerinin, biçiminin şehir ile yakın ilgisi vardır. İstasyonların kimisi sadece
demiryolu boyuncdadır, kimisi. ise demiryolu kavuşak yerinde olur. Küçük ara
istasyonlarına durak denir. Demiryolu.
DEMOGRAFİ Yunanca dernos halk, graphe yazı, tasvir anlamına gelen kelimelerden
yapılmış bir bilgi adı. Nüfus bilgisi.
DENEY Yapay olarak üretilen ve kontrol
altında yapılan gözlem.
DENGE Bölge
pllanlamasında o ülkenin ekim - dikim, orman, otlak, yerleşme yerinin payı ile
ilgili kavram. Cismin üzerine etki eden bütün kuvvetlerin bileşkesinin ve
herhangi bir nokta veya bir dönme eksenine göre momentlerinin cebirsel
toplamının sıfır olma durumu.(denge şartları).
DENGE YANAYI Eğim
eğrisi
DENGELENMİŞ KUVVET Net
kuvvetin sıfır olduğu durumlarda etki eden kuvvetler.
DENİZ Yeryüzünün birbirine bağlı sular
örtüsü. Yerkabuğunun çukurlarını doldurmuş bulunan bu sular, derinhik, genişlik
bakımından çeşitli bir dağılış gösterir. Bütün okyanuslarla onların kolları
birbirine bağlı bir bütün olarak uzanır. Karalarda ki durgun suların, yani
göllerin tek tek uzanışlarına karşılık, denizler birbirine bitişik bir sular
örtüsüdür. Yeryüzü nün % 71 ‘i deniz dir. Bunun da çoğu Güney Yarımküresinde,
azı Kuzey Yarımküresindedir. Üç ana deniz Atlantik, Pasifik, Hint Okyanusudur.
Bunların dışında karalar arasında aradenizler, kenar denizler uzanır. Akdeniz,
bir aradenizdir. Derinlik bakımından denizler şu özelliği gösterir 200 etre
derinliğe kadar olan sığ denizler karaları çevirir. Buradan bir denizaltı
bayırı Kara bayırı. İle 3-4 bin metre
derinlikteki çanaklara inilir. Bu çanaklar denizlerde çok yer tutar. Bundan
sonra 4 - 6 bin m derinlikteki çanaklar uzanır ki, buraları denizlerin engeniş
yerini kaplar. Denizlerin türlü yerlerinde de daha derin hendekler uzanır.
Denizlerin dibinde dağ biçimli sırtlar, eşikler vardır. Bunların yüze çıkmış
olanlarında adalar b, . Sıralanmıştır;
Deniz suyu tuzludur. Ortalama olarak bir kilogram deniz suyunda erimiş olarak
35 gram tuz bulunur. Bunun için şöyle denir Denizin tuzluluğu %o 35’tir.
Denlierin kimisi daha tuzlu, kim de daha az tuzludur. Denizin donması Donma, Buzla. Tuzluluk derecesine bağlıdır.
Kutup çevresi denizlenrıin üstünü buz bağlamıştır. Okyanusların kıta içlerine
doğru uzanan kollarına deniz denir. Denizler okyanuslarla bağlantılarına göre
ikiye ayrılır.
DENİZ AKINTISI Okyanuslarda
denizlerde, doğdukları bölgelerden çok uzaklara su yığınlarını siirükliyen
akıntılar. Deniz akıntıları iki şekilde geniş yer tutar. Biri, yiizeydeki
akıntdar, öteekisi dip akıntıları. Denizin yüzündeki akıntlar, bütün yeryüzünde
bir ağ durumundaki akıntılar düzenini doğurur. Bunların iklim üzerine, yaşamaya
olan etkilerinden başka, ulaştırmada da önemli yerleri olmuştur. Deniz
akıntılarını doğuran en büyük etmen rüzggardır. Hele düzenli, güçlü esen rüzgar
kuşağında bu etki daha da bellidir. Deniz akıntıları üzerine, deniz sularında
beliren yoğunluk ayrılığı, yer yuvarlağının dönmesi, kıyıların biçimi ve
uzanışı, yer kabartılarının yönü, bunların sürekliliği de etki yapmıştır.
Suların yığınlarla böyle bir yerden başka uzak yerlere sürüklenmesiyle boşalan,
suyu azalan yerlere, başka yerlerden deniz suları akmaya başlamıştır ki, bundan
da denkleşme akıntıları doğmuştur. Rüzgarın itme etkisi ve bu denkleşmelerle
lgili olarak deniz akıntıları şöyle de ayırt edilmiştir İtme akıntıları Fransızca Courants d’impulsion., Boşalma
akrntıları Fr. Courants de d denkleşme
akıntıları Fr. Courants de compen
sation. Serbest akıntı, Gulf S Kuro -
Şivo. Deniz akıntıları, sanki deniz içinde birer geniş ırmak gibidir. Bunlar,
çok yerde ağır ağır, belli belirsiz akar, kimi yerde de akışları iyice belli
olur. Yüzeydeki akıntılar, çoğunca, 50 m derinliğe varır, kimi yerde 150 m ye
inebilir. Fakat yüzden sürüklenen suların yerini doldurmak için dipten yukarı
doğru akıntılar olur. Bu defa, buradan gelen suların yerini doldurmak için de
dip akıntıları başlar. Bu dip akıntıları, yüzey akın tılarınırı boşalan
yerlerini, yine yüzden gelen başka akıntılar da doldurabilir. Sözgelişi,
doğudan batıya akan iki ekvatoral akıntı arasında, ters yönde akan bir karşı
akıntı be lirmiştir. Deniz akıntıları ya sıcak olur ya da soğuk olur. Bu
özellikleri, çoğunca geldikleri yerle ilgilidir.
DENİZ AŞINDIRMASI Denizde beliren
türlü güçlerin, kıyıları aşındırması kavramını taşıyan bir terim. Ancak, bunlar
arasında dalgalar, birinci derecede aşındırma kaynağı olduğundan, dalga
aşındırması terimi çok kullanılır.
DENİZ BİLİMİ Deniz çanaklarının
biçimini, bunların dibini örten yığıntıları, deniz suyunun her türlü özelliğini,
denizlerdeki kımaltıları, akıntıları inceliyen bilim. Buna doğal deniz bilimi
de denir. Bu bilim içinde denizlerdeki canlıların araştırılması, incelenmesi
ile de uğraşılır ki, buna da biyolojik deniz bilimi denir. Deniz bilimi
araştırmalariyle gemi işletme işleri, denizden yararlanmalar, deniz
yolculukları, gemi yapımı, balıkçılık gibi çeşitli yönlerden fayda sağlanır.
Deniz bilimi, jeofiziğin geniş bir kolu sayılmakla beraber, denizlerin
yeryüzündeki dağılış şekli, bunun türlü olaylara etkisi, denizin insan üzerine
olan derin etkisi bakımından doğal coğrafyanın da bir konusudur. Deniz, Okya nus.
DENİZ BRİZİ Deniz melterni.
DENİZ BUZU Kutuplara yakın yerlerde havanın,
suyun soğuk olması yüzünden denizlerin üstünde bağlamış buz örtüsü. Bu buz
örtüsü iki türlü olur Deniz suyunun donmasından doğmuş deniz buzu, denize kadar
uzanmış olan buzullardan koparak yüzmeye başlamış, sürüklenmiş buzdağları
. Buzla.
DENİZ DALGALARI Denizin üstünü örten hava, iyice
durgun olarak kalmaz. Kısa bir süre için hava durgunda olsa, geçmiş günlerden
kalma ya da başka dalgalı yerlerden gelme salınmalar, kımıltılar sürer. Denizde
rüzgarın esmesiyle de bu kımıltılar, tam dalgalanma durumuna gelir. Denizin
yüzünde düzenli iniş çıkışlar, kırışıklıklar olur. Bunlar deniz dalgalarıdır.
Büyüklüğü ne olursa olsun deniz yüzündeki bu düzenli kırışıklıklara soluğan
denir. Deniz, sanki soluk alıyor, soluyor, nefes alıp veriyor gibidir. Dalgalar
rüzgarlarla çok itilirse, bundan da itilme dalgalara doğar. Deniz dalgalarının
çoğu rüzgarlardan ileri gelir Rüzgar
dalgalara. Ancak, öyle yerler de vardır ki, buralardaki denizlerde hava durgun
da olsa, pek yeğin, çok büyük dalgalar belirir, ortalık birbirine karışır,
gemiler batar, ya da karaya vurur. Bunlara deprem dalgalaması b. bk., ya da Tsunami adı verilir.
DENİZ DEPREMİ Deprem ocağı denizin dibinden daha
aşağılarda bulunan bir çeşit yer sarsıntısı. Etkisini geniş ölçü de denizlerde
gösteren bu depremlere, bundan ötürü, deniz depremi adı verilmiştir. Deniz
depremleri sırasında, yel esmiyen havalarda bile çok büyük, korkunç deniz
dalgalenmaları olur. Bunlar denizin deprem dalgalarıdır. Birdenbire beliren bu
dalgalar yüzün den gemilerin battığı, karaya oturduğu olur. Bu dalgalar hafif
olmuşsa gemide sadece bir gıcırtı duyulur. Orta derecede olmuşsa, demirin dibe
sürtünmesi gibi bir sarsıntı olur. Daha çok olursa gemideki eşyalar devrilir,
ayakta duran kimseler yere düşer, gemi bir yana yatar, çatlamalar olur, deniz
çalkalanır, gemi batar. Deprem, Yer
depremi.
DENİZ DİBİ Deniz dibinin kabartıları, çukurlukları Deniz dibinin yer biçimleri
karalardaki gibi çok inişli çıkışlı, keskin uzanışlı, sivri değildir. Deniz
dibi, daha yumuşak, hafif dalgalı bir uzanış gösterir.Çukur biçim olarak deniz
dibinin başlıca biçimi şunlardırGeniş çanaklar, derin hendekler. Kabarık biçim
olarak şudur Eşikler Deniz.
DENİZ DİBİ PÜSKÜRMESİ Deniz
dibinden beliren yanardağ püskürmeleri Bu türlü püskürmelerle deniz ortasında
küçük adalar b. hk.. doğar. Deniz dibi
yanardağından fırlatılan süngertaşlari bir süre deniz üstünde yüzer Yanardağ,
Püs kürme, Püskürük taşlar.
DENİZ DİBİ VADİSİ Deniz suları
altında kalmış vadi.
DENİZ GERİLEMESİ Denizin karadan
çekilmesi, gerilemesi olayı Bunun tersi
deniz ilerlemesi dir. Deniz gerilemesi, ya karanın yükselmesinden, ya da deniz
yüzünün alçalmasından ileri gelir.
DENİZ HARİTASI Deniz
gidiş - gelişleri için hidrografya enstitülerince çizilmiş harita. Deniz
haritasında deniz yolculuğuna kolaylık sağlıyacak kadar genişlikte bir kıyı
çizgisi ve dar bir kıyı boyu gösterilmiştir. Bunu yanında gemi yolları, denizin
derinliği, sığ, kayalık yerler, kumla lar, Watt’lar , resifler, çıkıntılar,
şamandıralar, fenerler, gelip geçici engeller, gemi kalıntıları ve ilgili başka
şeyler gösterilmiştir. Deniz haritalarında açıyı koruyan harita izdüşümlerinden
faydalanılır Mercator izdüşümü gibi.
DENİZ HENDEĞİ Denizlerin dibinde uzun çukurluklar. Deniz dibi.
DENİZ İKLİMİ Denizlerde,
adalarda yüksek enlemlere doğru sokulan, batı rüzgarlarına dönük kıyılar
boyunda orta enlemler boyunca uzanan bölgelerdeki nemlice, sıcaklık oynamaları
az iklim. Deniz ikliminde hem gece ile gündüz, hem de yaz ile kış arasında az
sayılacak sıcaklık oynamaları olur. Kara
iklimi.
DENİZ İLERLEMESİ Denizin karaya
doğru ilerlemesi, karadaki çukur yerleri basması olayı. Bunun tersi deniz
gerilemesi dir. Deniz ilerlemesi ya karanın çökmesinden, ya da deniz yüzünün
yükselmesinden doğar.
DENİZ KIYISI Denizlerin
karalarla olan sınırı Ayrıca göl kıyısı,
ırmak kıyısı da bulun duğundan, bvnlardan ayırt etmek için sadece kıyı yerine
deniz kıyısı sözü de kullanılır. Kıyı.
DENİZ KULAĞI Körfezlerin,
koyların binbini ardınca sıralandığı kıyılarda, bu girintilerin önünde kıyı
dili nin gelişmesi yüzünden körfezlerin, koyların göl biçimi almış durumu.
Deniz kulağının suyu, buraya dökülen derelerin getirdiği tatlı sularla bir süre
sonra tuzluluğundan kaybeder. Deniz kulakları, uzunca zamanlar içinde kum,
çakıl, kil ile dolar, göl olmaktan çıkar, karalaşır.
DENİZ MELTEMİ Gündüzleri
denizden karaya doğru esen yel. Akdeniz bölgesinde durgun yaz havzasında iyice
belli olur. Oğleden önce, denizin yanıbaşında ve birkaç yüz metre yükseklikteki
karada çok ısınma olur, bundan da orada bir alçak basınç alanı belirir. Işte
buradan hafifliyerek yükselmiş, sonra yüksekten denize doğru akmış bulunan hava
yığınlarının yerini doldurmak üzere denizden karaya doğru hava yığınları yer
değiştirir ki, bu deniz meltemi diye anılır. Yaz günlerinde kuşluk vaktinin
boğucu sıcağından sonra bu deniz yelinin, yani deniz melteminin esmesiyle kıyı
boyuna, karaya serinlik gelir. Deniz yeli eserken önce denizi yalar, sonra
karaya vurur, 20 - 40 km. içerilere sokulur.
Kara rüzgarı, Yerel rüzgar, Basınç, Yel.
DENİZ TUTMASI Denizin
çok çalkantılı, dalgalı olduğu bir sırada geminin güvertesinde, ya da gerisinde
bulunanlarda beliren bulantı, baş dönmesi, ter dökme, kusma, soluk alma darlığı
şeklindeki sarsıntı ve korku gibi belirtileri olan bir çeşit sağlık bozulması.
Bu belirtiler, 1 -2 yaşındaki çocuklarda pçk az olur, kadınlarda ise
erkeklerden çok olur. Deniz tutması, sallanmadan ileri gelir. Nasıl ki,
salıncakta sallanmak, uçmak sırasında da böyle belirtiler olur. Gemide deniz
tutması belirince, geminin ortasında bir yere çekilmeli, serin bir havada uzanmalıdır. Dağ tutması.
DENİZ YELİ Deniz meltemi.
DENİZ YOLU Deniz taşıtlarının çok geçtiği,
türlü ülkeleri, bölgeleri biri- birine bağlıyan yollar. Deniz. yolu, denizlerin
işlek yerleridir. Buralardan türlü deniz taşıtlar geçer. Böyle yollar, uzun
zaman denenmiş yerlerdir. Dünyanın en işlek deniz yolları şunlardır Batı Avrupa ile Kuzey Amerika’nın doğu
kıyıları arasındaki Kuzey Atlantik deniz yolu. Bu deniz yolu, yeryüzünün iki
büyük endüstri alanını, iki kalabalık yerini birbirine bağlamıştır. Bir başka
işlek deniz yolu Avrupayı Akdeniz üzerindenGüney ve Doğu Asya’ya bağlıyan
yoldur. Bu yol Süveyş Kanalından geçer. Bir üçüncü deniz yolu da Avrupa’yı
Güney Amerika ülkelerine bağlar.
DENİZ YÖNÜ Deniz tarafında anlamına gelen
kelime.
DENİZ YÜZÜ Çeşitli olaylarla Yer’in dönmesi, akıntılar, gelgit tuzluluk
gibi. yakından ilgili olarak belirmiş bulunan denizin yüzü. Deniz yüzü,
ölçmelerde 0 sıfır. metre olarak
gözönüne alınır.
DENİZ YÜZÜ OYNAMASI Deniz
yüzünün geniş ölçülü değişmesini belirten terim. Ostatik hareketler.
DENİZ SUYU Içinde sudan başka tuzlar,
gazlar bulunan su. 1 kilogram deniz suyunda 35 gram tuz soyundan maddeler
vardır. Deniz su yunun tuzluluğu yerine göre değişir. Çok tuzlu olan
Kızıldeniz’in tuzlulu ğu % 40’tır. Çünkü, bu denize ırmaklar dökülmez, yeri de
çok sıcaktır. Deniz suyunun rengi koyu mavidir. Deniz suyunun içine ışık en çok
400 metre derine kadar işler. Bun dan ötesi iyice karanlıktır. Deniz suyunun
yüzeydeki sıcaklığı enlemlere göre değişir
Sıcak kuşakta 30 bulur, soğuk denizlerde sıfırdan aşağı düşer. Bu düşüş
daha da çok ise donma olur, denizin yüzünü buzlar örter. Buzla, Deniz bu zu.
DENİZDEN UZAKLIK Bir ülkenin iç
bölgelerindeki türlü yerlerin, deniz kıyılarından olan uzaklığı. İnsan yaşayışı
bakımından önemli yeri olan bu kavram, haritalarda eşuzaklık eğrileriyle de
belirtilir.
DENİZDEN YÜKSEKLİK Yeryüzünün bir noktasının deniz yüzünden olan dikine
uzaklığı Buna bir yerin denizden yüksekliği, ya da yükselti, rakım denir.
Sözgelişi, Erciyes Dağının doruğunun yüksekliği 3916 m.’dir. demek, bunun
denizden olan yüksekliği, yani yük seltisi demektir.
DENİZLERDE ORTALAMA DERİNLİK Denizlerin
ortalama derinliği 4000 m dir. Dünya’nın
en derin yeri olan Mariana Çukuru denzi seviyesinden 11.035 m
derinliktedir.
DENK EĞRİ Eğim eğrisi
DENKLEŞME AKINTISI Birbirine dar bir boğazla bağlı, fakat ayrı özellikte
suları bulunan iki deniz arasındaki akıntılar. Böyle bir yerde suyu yeğni hafif
olan denizden, suyu yoğun ağır. olan
denize doğru üstten bir akıntı olur. Buna karşılık, suyu yoğun olan denizden de
ötekine doğru dipten bir akıntı belirir. Ayrıca, her ikisi araşında yukarıdan
aşağıya ve aşağıdan yukarıya doğru, boşalan suların yerini doldurmak üzere,
dikine akıntılar olur. Bunlar ödeşme akıntıları ya da denkleşme akıntılarıdır. Deniz akın tıları.
DENUDATİON Latince nudus çıplak kelimesiyle ilgili denudare soyma,
iyice soyma, çıplaklaştırma kelimesinden alınmış bir terim. Batı dillerinde bu
terim, dış güçlerin yamacı süpürürcesine aşındırması anlamın da kullanılır. Dilimizde
denudation. teriminin karşılığı süpürülmedir. Yerine göre, su süpürmesi, yel
süpürmesi vardır.
DENÜDASYON Denudation, Süpürül—
me, Su süpürmesi, Yel süpürmesi.
DENÜDASYON TARAÇASI Kaya sekisi.
DEPO Dolma, Tortulanma.
DEPREM Yerkabuğunda meydana
gelen titreşim hareketleri Yer’in derinliklerinden gelen, yeryüzünde
titreşmeler şeklinde beliren doğal olay. Dilimizde depertmek, debertmek,
tepreşmek kelimeleri, yerinden oynatmak, yerinden oynamak, kımıldatmak anlamına
gelir. “Yer yerin den oynadı” sözü de kullanılır. Bunlardan Deprem çok
kullanılır. Deprem, yerkabuğunun iyice oturmamış yerlerinin yerinden oynaması
yüzünden olur. Bunlar arasında en çök kırılma yüzünden yer sarsılır. Bir de
yanardağların canlandığı yerlerde dar çerçeveli depremler olur. Yeryüzünün iki
deprem kuşağı vardır Biri Büyük Okyanus çevresi, ötekisi, içerisine Akdeniz
çevresini, Alpleri, Antilleri alan ve Hindistan’dan ötelere uzanan kuşak.
Böylece, yeryüzünün çok depremli yerleri, az depremli yerleri, hemen hemen
depremsiz yerleri vardır. Bunlara depremlilik adı verilir. Depremler, karalarda
olduğu gibi, deniz dibinde de olur. Bunlardan birincisine yer depremi,
ikincisine deniz depremi denir. Depremler kısa sürer. Çoğunca birkaç saniye.
Depremler, dalgalar halinde ilerlerler. Depremlerin yeri başlangıç yerine odak,
deprem ocağı b ., hiposantr, iç-merkez
gibi adlar verilir. Deprem dalgalarının yeryüzüne en kısa yoldan çıktığı yere
deprem ortası , ya da episantr denir.
Yerkabuğu.
DEPREM ALANI Deprem
dalgalarının araçsız olarak Deprem
araçları. duyulabildiği, sezildiği yerler. Bunlara “kab sarsıntı yerleri”
anlamına gelen makroseism yerleri de denir.
Yunanca makros büyük,
seismos sarsılma. Bunlara karşılık,
ancak araçların göstere- bildiği, fakat insanın sezemediği depremler de vardır
ki, bunlara da “ince deprem” anlamını veren mikroseism Yunanca mikros küçük. adı verilmiştir. Deprem.
DEPREM ARAÇLARI Deprem gözlenen
yerlerde kullanılan ve sismograf, sismoskop, sismemetre gibi adlarla söylenen
araçlar.
DEPREM BİLİMİ Depremlerin oluşlarını, etkilerini araştıran
bilim Deprem bi!iminde deprem dalgaları, depremleri doğuran olaylar, depremleri
doğuran güçlerin doğuş sebepleri araştırılır. Bu arada depremin yer üstünde
yaptığı işler belirtilir. Bunların dışında yeryüzünün başlıça deprem alanları
araştırılır, haritaları çizilir. Deprem,
Deprem ocağı, Deprem ortası, Deniz depremi, Deprem dalgalaması, Yer depremi,
Sismofoji, Sismograf.
DEPREM BÖLGESİ Deprem
görülen ve görülebilecek alanlar. Sık sık deprem meydana gelen alanlar.
Depremlerin sık sık belirdiği, yerin çok oynadığı, yıkılmaların olduğu bölge.
Deprem bölgeleri, en yeni devirlerde yerinden oynarna b. bk uğramış yerlerdir. bk Deprem, Deprem ortası.
DEPREM DALGALANMASI Hava durgun
iken bile ansızın beliren büyük, korkunç deniz dalga- ları. Bunlar deniz depremlerinden
ileri gelir. Bunun için buna deprem dalgalaması denilmiştir. Japonya
kıyılarında sık sık yıkıcı etkilerini gösteren bu türlü dalgalara orada Tsunami
adı verilmiştir. Halk arasında bu türlü dalgalar gelgit ile karıştırılırsa da
bununla ilgisi yoktur. Denizin dibinde bir yerinden oynama , bu arada da bir
kırılma olması, böylece bir kırık doğması sırasında burada deprem olur. Böyle
bir yerin tam üstünde, yani denizin yüzünde, birdenbire sırt ve çukurlar
belirmiştir. Sanki deniz yarılmıştır. Bu sıra da yerçekimi etkisini gösterir,
bu güç, yüzeyi düz bir duruma getirmeğe çalışır. Düz bir yüzeye doğru inme ile
ilgili olarak, suyu denk bir durumdan daha ileri gönderir, böylece gidip gelen
bir dalga belirir. Deprem ortasından uzaklaştıkça bu dalgalar küçülür. Deprem
dalgalamasından doğan dalgalar, yakındaki kıyılarda, hele körfezlerde yıkıcı
etki yaparlar 15 Haziran 1896 da
Japonya’nın Sanniku bölgesini su altında bırakan bir Tsunami dalgası, 27.000
kişinin ölümüne, 10.000 evin yıkılmasına sebep olmuştur. Bu deprem
dalgalamasını doğuran deniz depreminin ortası, kıyıdan 200 km. uzakta idi.
Kıyıda yıkıcı etki yapan deprem dalgalaması, deprem sezildikten bir saat sonra
buraya ulaşmıştır. Burada Ryori’de dalgalar 30 metre yükselmiş, 7- 34 dakika
ara ile 6 büyük dalga Miyako şehrini silip süpürmiiştür. Dep. rem.
DEPREM ISKALASI İnsan
tarafından sezilmesi ve duyulmasına, eşya ve yapılar üzerindeki etkileriyle
yıkıcılığına göre, depremin yeğinlik
şiddet. derecesini kestirmek üzere, Mercalli, Sieberg gibi araştırıcılarca
düzenlenmiş 12 basamaklı ıskala. Deprem ıskalasının ana çizgileri cetvelde
gösterilmiştir. Deprem ıskalası
cetveline bakınız.
DEPREM OCAĞI Deprem
dalgalarının başladığı yer. Burası yerkabuğunun içinde, ya da dibinde bir
yerdir. Eğer, depremi, yani yerin sarsılmasını doğuran olay, kırılma ise bu
başlangıç yeri kırığın başladığı yerdir. Deprem ocağının çok derinlerde
olmadığı sanılıyor. Bu sarsıntı ocağının, çoğunca, birkaç bin metre ile 50-100
km. arasındaki derinliklerde bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Bununla beraber,
kimi depremlerin ocağının odağının.
yerin yüzünden 700 km. derinlere de indiği anlaşılmıştır. Deprem, Deprem ortası.
DEPREM ODAĞI Deprem ocağı
DEPREM ORTASI Deprem
ocağının yeryüzünde tam üstüne düşen yer. Deprem ortası, yersarsıntısının
yeryüzündek orta yeridir. Sarsıntılar bu noktadan her yana doğru dağılır ve
buradan uzaktaşıldıkça depremin yıkıcılığı azalır. Deprem ortası, yani depremin
dış-merkezi, sarsıntıların doğurduğu zararların, yıkılmaların en çok olduğu
yerdir, Depremin araçsız olarak sezildiği, ya da duyulduğu yere sarsılma alanı
denir. Burası çoğunca, deprem ortasının çevresidir. İnsanın sezemediği
depremleri deprem araçları yazar. Öyle büyük ve yaygın depremler olur ki,
bunları bütün dünyadaki deprem araçları yazar. Depremi yazmış olan aracın bulun
yer ile deprem ortası arasındaki uzaklığa orta uzaklığı adı verilir. Buna
merkez uzaklığı da denir. Orta uzaklığı kilometre olarak, ya da açı ile
ölçülür. Orta uzaklığına göre çeşitli depremler ayırt edilir yerel deprem, yakın deprem, uzak deprem, çok
uzak deprem. Yerel depremlerde sarsıntının duyulma yeri “sarsılma alanı” için
dedir. Yakın depremlerde bu değer 1.000 km., uzak depremterde 10.000 km.’yi
bulur. Deprem, Deprem ocağı.
DERİN DENİZ BÖLGESİ Yerkabuğunun
hipsografik eğrisinde 2.500 metreden daha derinlere doğru uzanan ve 6.000
metrelik derinlikleri geçen derin deniz çanakları alanı. Bu gibi yerler
yeryüzünün yüzölçümünün % 52’ye yakınını tutar.
Batiyal bölge, Neritik böl ge, eniz.
DERİN DENİZ ÇUKURLARI Sima üzerinde
hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur. Yeryüzünün en
dar bölümüdür.
DERİN DENİZ PLATFORMU Kıta yamaçları
ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
DERİNE AŞINMA Akarsuyun,
yatağını kazması, oyması, gittikçe derinleştirmesi işi. Derine aşınmanın hemen
ardından yanlama aşınma da başlar, birlikte gider. Aşınma.
DERİNLİK Çukur bir yerin derin
olma durumu, derin olma derecesi. Gölün derinliği, denizin derinliği; Irmağın
derinliği, obruğun, düdeinin derinliği gibi.
DERİNLİK EĞRİSİ Eş-derinlik
eğrileri.
DERİNLİK TAŞLARI Magmanın,
yerkabuğu içindeki başka taşlar arasına sokularak katılaşmasından doğmuş
taşlar. Taşlar, Püskörük taşlar,
Püskürme, Dış püskürük taşlar, İç püskürük taşlar.
DERYA Farsça deniz demektir. Deniz.
DETERSİYON Latince detersio silme, temizleme kelimesinden yapılmış bir
terim. Bununla buzulun cilalaması, geçtiği yeri silmesi, çizmesi işleri
belirtilmiştir. Cilalama. Batı
dillerindeki yazılişı detersion’ dür.
DETRAKSİYON Çatlatma.
DEV KAZANI Şelalenin dökülduğü yerde
oluşmuş derin kuyu. Akarsuların şelale yaparak döküldükleri yerlerde, hızla
düşen suların ve içindeki taş, çakıl gibi maddelerin çarptığı yeri
aşındırmasıyla oluşan yeryüzü şeklidir. Akdeniz Bölgesi’ndeki Manavgat ve Düden
şelalelerinin düküldükleri yerlerde güzel dev kazanı örnekleri bulunur.
DEV LİMAN Yeryüzünün birçok büyük
limanlariyle ilgisi bulunan ve çeşitli büyük gemilerin çok uğradığı, yük alıp
verdiği liman. liman.
DEV ŞEHİR Nüfusu milyonu geçen şehir
Büyük şehirlerin son derece bir hızla kısa zamanda büyümeleri yüzünden, nüfusu
çok olan bu türlü şehirler arasında en büyükleri olarak dev şehirleri
ayırdetmek gerekmiştir. Bunlar dünya ölçüsünde büyük şehirlerdir. Ikinci Dünya
Savaşından sonra yeryüzünde 64 dev şehir sayılmıştır Bunun 20’si Avrupa’da,
21’i As ya’da,16’sı Kuzey Amerika’da, 4’ü Güney Amerika’da, 2’si Avustralya’da,
1 ‘i Afrika’dadır. Memleketimiz deki dev şehir bugün lstanbul’dur. Şehir, Büyük şehir.
DEVAMLI MEYİL Sürekli iniş
DEVİR Yerkabuğunun oluşma ve gelişmesi
sırasında bir oluşuk yani formasyonun meydana gelmesi için geçen zaman bölümü.
Devir, periyod keIime karşılığıdır ve çağın bir bölümüdür. Sözgelişi, ikinci
Çağın devirleri Triyas, Jura, Kretasedir.
Jeoloji çağları çizelgesi.
DİKMELİK Ağaç yetiştirmek için
dikme fidan elde edilen yer. Orman ağaçları dikmeliği, meyva dikmeliği, süs
ağaçlan dikmeliği, gül dikmeliği. Ağaç,
Orman.
DİLUVİYUM Dördüncü Çağın Kuaterner,
Kuarter gibi adlarla anı lan birinci bölümü. Diluviyum, ‘kor kunç su
taşkınları” yani tOfan anlamına gelir. Dördüncü Çağın bu dönemine “çok yeni”
demek olan Pleistosen denildiği gibi, buzulların ,b. . çok yaygın oldu ğu, karaların
bugünkünden daha çok yerini örttüğü dönemi belirtmek için Buzul Çağı adı da
verilir. Diluviyum dönemi, insan soyunun yeryüzünde türediği, memeli hayvan lar
topluluğunda büyük değişikliklerin olduğu bir zamanı karşılar.
DİNAMİK Hareketin veya
hareketteki değişmelerin sebeplerini araştırarak, kuvvet ile hareket arasındaki
ilişkiyi inceleyen mekanik bölümü.
DİNAMİK DENGE Hareketli
cisimlerin dengesi
DİNAMO Mekanik enerjiyi elektrik
enerjisine dönüştüren araç
DİNAMOMETRE Kuvvet ve
ağırlık ölçen araç
DİNLENME YERİ İnsan
sağlığına iyi gelen, çoğunca da içmelerin, kaplıcaiarın, kumsalların bulunduğu
güzel havalı yerler. Böyle yerlerin iklimi yumuşak, sert, orta derecede
olabilir. Çevresi ormanlarla kaplı ise böyle dinlenme yerleri daha da değer
kazanır. Türlü dinlenme yerleri arasında deniz. kıyılarındaki yerler,
yaylalardaki, dağlardaki yerler, orta yükseklikteki yerler vardır. Deniz kıyısı
dinlenme yerlerinin havası mülayim, gece - gündüz arasındaki sıcaklık oynaması
azdır. Denizden kıyıya doğru ılgıt ılgıt yeller eser. İnsan sağlığı, deniz
kıyılarındaki havadan, sudan geniş ölçüde faydalanır. Yüksekliği 1.000 - 2.000
metre olan yaylalarda, dağlardaki dinlenme yerlerin de insanı canlandıran bir
hava vardır. Burada sıcaklık, basınç düşmüş, güneşin ışınları da daha yakıcı
olmuştur. Denizden yükseklik. Bütün
bunlarla ilgili olarak “dinlenme yerleri iklim bilgisi” Al. Kurort klimatologie. adiyle bir bilgi
kolu gelişmiştir. lklim.
DİP BUZU Akarsuların dibinde
tutmuş bulunan buzlar. Bir süre sonra bu buzlar yerinden kopar, yüze çıkar,
suların sürüklediği toparlakça buz parçaları biçimini alırlar. Bu parçalar,
soğumanın artmasiyle birbiri ile birleşir, Irmağın üstünü böylece buz bağlar.
Çok soğuk yerlerde dip buzu yerinden oynamaz, kıyılardanda donmalar olarak
ırmak buz ile örtülür. Don, Donma, Buz,
Buz tutma.
DİP BUZUL TAŞLARI Buzulun dibinde
sürüklenmiş, sivrilikleri kalmamış yuvarlak, kum ve çamur durumundaki parçalar.
Bu parçaların çoğu, buzulun, dibini sıyırması yüzünden çıkmıştir. Buzullar,
böyle yerlerden çekildikten sonra bu taş parçacıklarından meydana gelmiş geniş
ölçülü yığınlar. orada dip buzultaşları örtüsu olarak kalmıştır. Daha sonra
burada dalgalı, inişli çıkışlı, düzlük, tepelik, çanaklarla dolu çok değişik
görünüşlü özel bir yer biçimi doğmuştur ki, buna dip buzultaşları yöresi adı
verilir. Buzultaş, Moren.
DİPSİZ DERİNLİK Yeraltının
çok derin, bilinmiyen yerleri.
DİPTEN AKMA HİPOTEZİ Koyu bir
akıcı madde, ya da yarı katı bir cisim olarak magmanın yerkabuğunun
derinlerinde akmasiyle ilgili olan yükselmeler, kıvrılmalar gibi yerka buğunun
durum değiştirdiğini ileri süren hipotez. Buradaki kuvvet olarak ta, derinlerde
radyoaktif cisimlerin ayrışmasından doğan çok fazla ısı gösterilmiştir.
Dağların oluşu, başka teorılerle birlikte, bu hipotez ile de açıklanmak istenmiştir.
Bu akmaların belirdiği yer olarak da hafif olan asıl yerkabuğu ile Sial ile., dipteki daha yoğun Sima’nın
biribirine yanaştığı yer olarak gözönüne alınmıştır. Büzülme teori si, İnme-çıkma teorisi, Dağ
oluşu teorileri, Dağ doğuşu teorisi.
DİRENÇ Maddelerin elektrik yüklerinin geçişine karşı koyma özellikleri.
DİSKORDANS Uymazlık.
DİSKORDANT DURUŞ Uymaz tabakalaşma.
DİSLOKASYON Utince diciocare
biri- birinden ayırmak, bozmak, dağıtmak. Bu terimle “yerkabuğunun türlü
yerlerinin yerinden oynaması olayları” belirtilmiştir. Yerinden oynama. Fransızcada disloque
kelimesi ayrılmış, parçalanmış, çatlamış demektir. Dislocation da parçalanma,
biribirinden ayrılma anlamına gelir. İşte bu yolla dilimize disloke ve
dislokasyon şeklinde yazılan kelimeler girmiştir. Disloke, yer kabuğu ve onun
tabakaları için kullanıldığı zaman disloke karşılığı “yerinden oynamış”
dislokasyon karşılığı “yerinden oynama” terimleri dilimizde kullanılır.
“Akbayırın tabakaları yerinden oynamıştır” denildiğin de, bu tabakalar “disloke
olmuştur”, anlamı çıkar. Zaten bu türlü yerinden oynamalarla yerkabuğunun
tabakalarında kıvrılmalar, kaymalar, kırılma lar, bükülmeler, çatlamalar,
ayrılma- lar olur. Bunların hepsi tabaka yerinden oynaması demektir. Yerinden oynama.
DİSLOKASYON ZELZELESİ Yerinden
oynama depremi.
DİVAN Karadeniz Bölgesi kırsal kesiminde
görülen dağınık yerleşme tipi.
DİVERJANS Iraksak.
DİYAGRAM Hesaplanmış, ya da gözlenmiş
olan değerlerin, derlitoplu görülecek biçimde çizilmesi. Diyagram, bütün
incelikleri, ayrıntıları gösterememekle beraber, ilk bakışta düşündürecek
şekiller ortaya koya bilmelidir. Incelikler, ayrıntılar, sayıların ayrıca
sıralanmasiyle belli otur. Renklerin, gölgenin iyi kutlanılmasiyle olay hemen
belirebilmeli, göze güzel görünmelidir. Bu gösterme işin de değirmi, dört
köşeli ve başka şekiller kullanılabilir. Çok kullanılan alışılmış diyagram
biçimleri arasında Blokdiyagram vardır.
DİYASTROFİZM İng.
Diatstrophism. J. Powell tarafından ortaya atılmış bir jeoloji terimi olup, dağ
ve kara olu şunu birlikte belirtmeye çalışan bir kavramdır. Dağ-kara oluşu.
DOĞA Kendiliğinden var olan şeylerin
bütünü. Doğa kendiliğinden doğmuş olup, sanat- kültür gibi insan düşüncesinin
ortaya koyduğu varlıkların karşıdıdır. Dilimizde doğa, tabiat kelimesini
karşılar. Doğa, dilimizde doğmak, doğan gibi kelimeler soyundandır. Doğal, Doğal anıt, Doğal bilimler.
DOĞAL Doğa olaylarını
belirten sıfat. Doğal anıt denildiğinde tabii abide anlaşılır Doğal bilimler
denildiğinde tabli ilimler anlaşılır.
Doğa.
DOĞAL ANIT Görülmeye değer biçimdeki
mağaralar, kayalar, ‘su kaynakları çağlıyanlar, bazı orman ve ağaçlar, bugün
artık soyları tükenmeye yüz tutmuş canlılar gibi varlıklara verilen ad. Birçok
ülkeler de bu türlü varlıklar korunur.
DOĞAL BARINAK Mağaralar
ve ağaç kovuklarıdır. İlk insanların kullandıkları barınaklardır.
DOĞAL BİLİMLER Doğal
olayları inceliyen, araştıran, onları bir düzene bağlıyan, açıklamalar yapan
bilim.
DOĞAL COĞRAFYA Yeryuvarlağının
dışında, insan ve başka canlılar üzerine etki yapan doğal olayların, doğuş,
oluş ve sonuçlariyle yeryüzündeki, ya da onun bir parçasındaki dağılışlarını
araştıran, inceliyen coğrafya bölümü. Doğal coğrafyanın içine, dar anlamiyle,
cansız yeryüzü girer Yeryüzü biçimleri, hava, sular. Geniş anlamiyle
alındığında, doğal coğrafya içinde bitkilerin, hayvanların da birer konu olarak
belirdiği olur. Ancak, bu sonuncular, çoğunca, canlılar coğrafyası yani
biyocoğrafya içinde incelenir. Coğrafya,
Deniz bilimi, Meteo rolöji, Klimatoloji.
DOĞAL GAZ Petrol havzalarında oluşan
doğal yanıcı gaz
DOĞAL KAYNAK Oluşumunda
insan emeği olmayan, işlendiğinde kazanç sağlayan kaynak.Yeraltı ve yer üstü
olmak üzere ikiye ayrılır.
DOĞAL ORTAM İnsan
elinin değmediği sahaYeryüzünde insan elinin değmediği alan Böyle alanlarda,
iklim, arazi şekli, toprak şartlarına göre canlılar (bitki ve hayvan) alana
yerleşmekte ve bir denge kurmaktadır
DOĞAL YÖRE İnsanın, yaşadığı yerdeki doğal
varlıklarıhenüz yeter derecede işliyemediği vedeğiştirememiş olduğu yerler.
Doğal durumlarını olduğu gibi saklıyan bu türlü yerler arasında balta girmemiş
ormanlar, bozkırlar, dağlık yerler vardır. Buralarda insanlar, daha çok,
toplayıcı, avcı, balıkçı olarak geçinir, birbirinden uzak ve ayrıksı yerleşme
yerlerinde barınır, doğa güçlerinin ve olaylarının hemen her türlü sünün
baskısı, korkusu altında yaşar. İnsanın yerleşmeye hiç yanaşmadığı kutup
bölgeleri, çöler, yüksek dağlar ise doğal yörenin hemen hemen el değmemiş
olanlarıdır. İnsan elinin çok değmediği ve doğal varlıklar üzerinde kendi
isteğine uygun şekilde işliyemediği bu doğal yörelerle işlenmiş yöreler
arasında çok sayıda geçiş şekilleri vardır. Doğal yörelerin kimisi üzerinde in
san yok edici şekilde işlemiştir. Söz gelişi, ormanlarını ortadan kaldırmış,
bunun yerini çalılık, fundalık, dikenlik yerler tutmuş, yörenin eski doğal
durumu tanınmaz olmuştur. Ancak, burada yöre işlenmemiş olup, zorlan mış ve
doğal varlıklarının kimisi yok edilmiştir.
. işleme coğrafyası, Beşeri coğrafya, Yöre, işlenmiş yöre, Zorlanmış
yöre.
DOĞRU AKIM Şiddeti ve akış yönü zamanla
değişmeyen elektrik akımı.
DOĞU Anayönlerden biri Anayön
DOĞU BLOKU Sosyalist sistemlerle yönetilen
ülkelerin oluşturduğu topluluk.
DOĞU ÜLKELERİ Avrupa
kültürü dışında kalan bazı ülkeler.
DOĞU YELİ Yel.
DOKU Püskürük taşların özel görünüşü
belirten terim. Sözgelişi granit dokusu, ofit dokusu, perlit dokusu, akıcı
doku, delikli doku gibi. Taşlar.
DOKUMA Dokumaya yarıyan bitki, hayvan ürünlerinin pamuk. keten, yün, yapağı, ipek. ve ilgili
yapma maddelerin kumaş durumuna getirilmesi için yapılan işler. Dokuma endüstrisi.
DOKUMA ENDÜSTRİSİ Telli
maddeleri dokuma işi ile uğraşan endüstri kolu. Dokuma endüstrisi en- geniş
çeşitli ve yaygın bir endüstri koludur. Dokuma endüstrisi içinde pamuk
dokumacılığı, yün dokumacılığı, ipek dokumacılığı vardır.
DOLAŞIM Havanın dolaşımı, suyun
dolaşımı şeklinde beliren dönemli olaylar.
DOLAY Büyük şehirlerin
çevresinde bulunan, buralara günlük işler için bağlı olan yerler. Ankara
şehrinin dolayları, Istanbul’un dolayları gibi. Böyle yerler şehirlerin
çevresine serpilmiş kentler, ya da köyler durumundadır. Bunların kuruluşu türlü
yönlerden olmuştur Bunların başında
nüfusun artması yüzünden halkın daha iyi havalı yerlere doğru çıkması gelir.
Sözgelişi, Ankara’nın dolayları bir yandan Kayaş ile Sincanköy arasında uzanır,
öte yandan Keçiören, Etlik, Kavaklıdere, Dikmen, Yenimahalle çevrelerinde
serpili bulunur. Kayaş ite Sincanköy arasında oturanlar şehrin içine, çoğunca
demiryolundan faydalanarak gider gelirler. Buraya işleyen trenlere ara treni
adı verilir. Demiryoluna uzakça olan dolaylarda oturanlar ise otobüslerle şehre
gelir giderler Banliyö.
DOLDURMA Değeri bilinen iki nokta arasındaki
yeri, gerçeğe en yakın bir değerle doldurarak bu iki noktayı bir eğri ile
birleştirme işi. Buna var-sayılma işi de denir. Doldurma işi, çoğunca,
klimatoloji haritalarının çizilmesinde ele alınır. Sözgelişi, deniz yüzüne
indirilmiş değerlerle bir eş-sıcaklık
izoterm. haritası çizilirkerı türlü meteoroloji gözlem yerleri yani
istasyonları arasında sıcaklık derecesini düzenli olarak değiştiği düşünülür,
böylece bu iki yer arasından bir eğri geçirilir. Bunun için doldurma karşılığı
olarak var-sayılma sözü de kullanılmıştır.
DOLGU YERLERİ Dolma,
Tortulanma.
DOLİN "Kalker platolar üzerinde
görülen, oval şekilli erime çukurluklarıdır.
DOLMA Dış güçlerin etkisi
ile bir yerden koparılan ve taşınan ufalanmış taş parçalarının ve
parçacıklarının, bir başka yerde birikmesi olayı. Bu birikme, taşıyıcı gücün
daha ilerlere doğru bu parçacıkları sürükleyemediği yerde başlar. Sözgelişi bir
ırmak, içinde sürüklediği taş parçacıklarını ya yatak eğiminin azalması, ya da
suyunun azalması yüzünden yolu boyunca bırakmaya başlar. Bu parçacıkların
birikmesiyle de ırmağın yatağı yükselir. Bunun gibi bir dere, dağdan koparıp
sürüklediği taş parçalarını dağın eteğine birakır. Çünkü burada eğim dağdaki
gibi dik değildir. Böylece burada birikinti yelpazesi doğar. Dağların eteğini çeviren
etek döküntüleri, kıyılardaki deltalar, birikinti ovaları böylece birikmelerden
ileri gelmiş dolgulardır. Göllerin dibinde, deniz diplerinde de geçmiş jeoloji
çağlarında birikmeler olmuş, bugün de olmaktadır. Aşınma.
DOLMA KUYU Sarnıç.
DOLU Yuvarlak buz parçacıkları
biçiminde yere hızla düşen bir çeşit yağış. Dolu, çok sıcak yaz havasında
oluşur, yere çarparcasına iner, zararlar doğurur. Dolu taneleri darı
büyüklüğünden ceviz büyüklüğüne kadar olur. Kimi halde tavuk yumurtası
büyüklüğünde dolu yağdığı da olmuştur.
Ki rağı, Çiy, Kırç, Kırcı, Buzcuk, Yağ mur, Kaı-.
DON Sıcaklığın donma noktasının
altına düşmesi yüzünden, suyun durumunu değiştirmesi, katılaşması olayı. Don
olayı çoğunca iyice açık, durgun gecelerde yerden göğe doğru ısı kaybından doğar.
Bu duruma ayaz adı verilir Ayaz. Bu
türlü donmaya ısı verme donması denilir. Başka bir deyimle ışıma donması adı
verilir. Bir başka don olayı da bir bölgeye sokulan soğuk hava yığınları
yüzünden belirir. Donlu gün diye, sıcaklığın O nin altına düştüğü günlere
denir. Bir gün içindeki en düşük sıcaklık o günün belirli bir zamanında, kısa
bir süre için de olsa, 0 nin altına düşmüş ise o gün donlu gün sayılır. Çok
donlu gün ise, en düşük sıcaklığın 0 nin altında on dereceye, ya da daha aşağı
düştüğü günlerdir. Donma derinliği sözünden toprağın içine doğru donmanın ne
kadar işlediği anlaşılır. Donmuş toprak.
DON OLAYI SıcakLığın 0 C:nin altına
düşmesi sonucunda suyun donmasıyla oluşan olay.
DON ZARARLARI Don
olayının bitkilerle yapı işlerine olan zararları. Donma olayının bitkilere
verdiği zarar, o bitkinin soyuna bağlı olduğu gibi, bitkinin bir bölümüne
de yaprak, çiçek..... bağlıdır. Bitkinin
dondan ençok zarar gören yeri onun sulu, etli bölümleridir. En az zarar gören
yeri de odunsu yerleridir. Bununla ilgili olarak kış aylarında bitkiler serilip
serpilmezler. Bundan başka donmanın belirdiği zaman, donma süresi, donmanın az,
ya da çok oluşunun da etkisi vardır. Sözgelişi bahar ortasında, ya da güz
başındaki donlarla ayazlı havada Ayaz.
kar örtüsü olmadan beliren donların zararları çok olur. Bundan korkulur.
Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk, halindeki biçimlerinin de don üzerine etkisi
olur. Çukur yerlerdeki donlarda bitkiler zarar görür. Ova, dere içi gibi bu
türlü yerlere ağır olan soğuk hava akın eder. Buralardaki soğumayı, donmayı
artırır. Bu yüzden bitkiler kavrulur. Don olayı türlü bitki örtüşüne göre de
ayrı zararlar verir. Çayır bitkileri dondan zarar görür. Toprağın içinde
yumruları bulunan bitkiler de uzun ve çok donmalar olursa zarar görürler. Bitkilerin
odunsu yerleri, ağacın kabuğu da dondan zarar görür, gövdede çatlamalar olur.
Dondan çok alıngan oan bitkiler için ayrıca koruma tedbirleri alınır. Çiçek
bahçeleri, meyvalıklarda olduğu gibi. Buralarda bitkiler ‘Uzerine kağıt
serilir, bez örtülür. Dondan korunmak
için başka yollar da aranır. Don.
DONLU GÜN Hava sıcaklığının O Cnin altına
düştüğü gün.
DONMA Bir sıvının belirli
bir sıcaklıkta ısı kaybederek katı hale geçmesi.
DONMA ÇÖZÜLME DÖNEMLERİ Gerek
yeryüzünün yüksek enlemlerinde yıl içinde, daha iyisi mevsimlere göre beliren
mevsimlik, gerekse alçak enlemlerde ki yüksek dağlarda gece ve gündüzün
gidişine göre sürüp giden günlük buz tutma ve erime olayları. Bu olayların bu
dönemler içinde birbiri ardınca sürmesiyle buzun, taşları parçalayıcı etkileri
olur. Buz çatlatması, Aşınm
DONMA NOKTASI Meteoroldjide
arı suyun donduğu, ya da arı saf. buzun
eridiği 0° derece, yanı 0°C.
DONMUŞ TOPRAK Kutba yakın enlemlerde görülen,
toprağın sürekli donmuş bulunduğu yerler. Bu donmuş yerler çok derine işlemiş
bulunabilir. Bunun üzerinde ince bir toprak örtüsü bulunur. Bu örtü kışın iyice
donmuş bulunur. Yazın az bir derine kadar çözülür.
DORUK Dağların en yüksek
zirvesi
DORUK ÇİZGİSİ Sıra
dağların üst bölümünden geçtiği düşünülen çizgi Dağlar, Su bölümü çizgisi.
DORUK HATTI Dağların
en yüksek noktalarından geçen sınır.
DORUK KATI Bir dağ sırasının doruk katında
hemen hemen bir, ya da birbirine çok yakın yükseklikte dalgalı bir üst yüz.
Yüksek dağların doruk katı buzkar ,buzul aşındırmaları ve akar suların
oymalariyle biçimlenmiştir.
DORUK SİVRİSİ Dağların
dişli doruklarının en sivri yeri Dağ,
Doruk.
DORUKLU DAĞLAR Uzanışı belirgin olan,. doruğu iyice
belli bulunan dağlar. Eğer doruk iyice belirgin olmaz da yassı bir uzanış bulunursa,
böyle dağlara sırtlı dağlar denir. Böyle dağları doğuran iç olaylara göre de
kıvrım dağlarından, kırılma dağlarından, volkan dağlardan söz edilir. Dağlar, Dağ oluşu.
DOYGUN Sızan suları iyice emdikten sonra bir
tabakanın artık ememiyecek duruma gelmesi olayı. Havanın doygun duruma gelmesi
ise bir yerde, belirli bir sıcaklıkta havanın alabileceği su buharı tutarıdır.
DOYMA İçerisinde su buharı
tarafından yapılan basıncın, aynı sıcaklıkta en yüksek su buharı basıncına eşit
olduğu durum.
DOYMA DURUMU Bir yerde
belirli bir sıcaklıkta havanın alabileceği kadar aldığı su buharı ile doymuş
durumu. Bu durumun üstünde su buharı hava içinde artık kalamaz, su olur. Havada
her zaman az çok su buharı bulunur. Buharlaşma çok ise, hava su buharı ile
doyar. Böylece doymuş olan hava daha çok su buharını içinde tutamaz Böylece
yağmur, kar gibi yağış durumuna geçer.
Buharlaşma.
DÖKÜNTÜ Parçalanan taşların yamaç
aşağı kayması, yuvarlanması,etekte birikmesinden doğan döküntü yeri.
Buralardaki taşlar köşeli, keskin kenarlı olur, çeşitli irilikte bulunur.
Kurak, yarı kurak bölgelerde döküntülerle çevrili dağlar, yaylalar çoktur Etek döküntüsü.
DÖLEK Dağların üstünde, kayalıklar
üzerinde, dağ ve tepelerin eteğinde küçük sayılabilecek düzlükler Köşe döleği. Dölek kelimesi birçok yerlerde
düz, anlamına gelir. “Burası çok dölektir” denildiğinde, oranın düz olduğu
anlaşılır. Bunun gibi, döleklemek kelimesi de bir yeri düzlemek,tesviye etmek
demektir. Dölendirmek ise bozulmuş bir şeyi düzeltmek demektir. Ova, Yazı, Yüksek ova. Kayaların üzerindeki
döleklere kayabaşı denildiği de olur.
DÖNEM Yerkabuğunun gelişmesi sırasında bir
bölüğün tabakalar sırasının, serisinin.
oluşması için geçen zaman. Jeolojide dönem, epok terimini karşılar. Dönem,
devirin bir bölümüdür. Sözgelişi
E HARFİ
EKSOSFER (Jeokronyum)En üst
tabakadır. Yerçekimi çok azaldığından gazlar çok seyrektir. Hidrojen ve helyum
gibi hafif gazlar bulunur. Atmosfer ile uzay arasında geçiş alanıdır. Kesin
sınırı bilinmemekle birlikte üst sınırının yerden yaklaşık 10.000 km
yükseklikte olduğu kabul edilmiştir.
EKSPEDİSİYON Arama gezisi.
EKSTREM Latince extremus en dı şarıda.
Uc.
EKÜİDİSTANS Topoğrafya
haritalarında birbiri ardından gelen eş - yükseklik eğrilerinin, orada
değişmiyen eşit değerdeki aralığı. Dilimizde buna eşit aralık, sabit aralık
denir.
EKVATOR Ekvator ( eşlek )
düzlemiYer merkezinde dönme eksenine dik olan düzlemin Yer yuvarlağı ile
arakesiti. Kutuplara eşit uzaklıkta yer alan, Dünya üzerindeki en büyük paralel
çemberi. Yeryuvarlağının eksenine dik olarak geçtiği düşünülen en büyük çember.
Bu çember yer yuvarlağını iki eşit bölüme ayırmıştır Kuzey yarımküre, guney
yarımküre. Bundan ötürü, ekvator terimi Latince aequare eşit bölmek, eşit
yapmak ve bununla ilgili aequator kelimesin den alınmış, herkesce kullanılır
olmuştur.
EKVATORAL BİTKİ TOPLULUĞU Yağışın
tutarına göre ekvator çevresinin çeşitli bitki topluluğu. Yağmurların yeter
derecede yağması, nemliliğin çokluğu ile birlikte sıcaklık, ışık alma durumunun
da elverişli olması burada sonderece gür bitki örtüsünün, zengin bir bitki
topluluğunun belirmesine yol açmıştır. Yeryüzünün balta girmemiş ormanları
burada yer tutmuştur. Çok çeşitli bitkilerle birlikte, zengin ve sık bir
orman-altı, ağaçları birbirine bağlıyan liyanlar , üst bitkenler burada olanca
gürlüğü ile yetişmiş, üremiş, serpilmiştir.
EKVATORAL İKLİM Ortalama bir
değerle dönenceler arasındaki bölgelerin iklimi. Bu iklimler, yer yer
dönenceler boyunu da aşar. Bu iklimde sıcaklık bütün yıl boyunca 20dereceden
aşağı düşmez. Yıl içinde sıcaklık oynamaları sadece birkaç derecedir. Her
mevsimi yağmurludur. Güneşin başuçtan geçtiği iki defaya uyan iki bol yağmurlu
zaman vardır. Bunlar arasındaki zamanlarda da yağmur yağar, fakat biraz azalmış
bulunur. Bununla ilgili olarak, buralarda yerleşmiş olan Avrupalılar bol
yağmurlu zamana kış mevsimi anlamına gelen invierno Ispanyolca. ve hivernage Fransızca. adını vermiş, az yağmurlu
zamanlara da yaz mevsimi anlamına gelen verano
Portekizce. demişlerdir. Gerçekte ise burada kış ve yaz mevsimleri,
bizim anladığımız şekilde yoktur.
Mevsimler. Ekvatoral iklimde hava çoğunca nemli, bunaltıcıdır.
Yağmurların yıllık tutarı 4 metreye yaklaşır. Burada ısınma yüzünden sürekli
bir alçak basınç kuşağı uzanır. Bu iklimde düzenli rüzgar eser Alizeler. Bu iklimde gezici döngüler yoktur.
Çok geniş yer tutan ekvatoral iklim bölgeleri yer yer türlü özellikler gösterir
<br>Bu iklimlerin kimisi ekvator yakınında, yerel şartlarla da ilgili
olarak çok sıcaktır. Çoğu zaman bulutlu, sisli, bunaltıcı, çok bol yağmurludur.
Buraları balta .girmemiş ormanlarla örtülüdür. Kongo, Amazon tekneleri gibi.
Buradan uzaklaştıkça az yağışlı yerler başlar. Senegal ve Sudan’da olduğu gibi.
Buralarda seyrek küçük ağaçlı yerler, yarı çalılıklar belirmiştir.
EKVATORAL ORMAN Balta
girmemiş orman.
EL İŞLERİ Çoğunca elle yapılan ve
sade bir takım araçlardan da faydalanılan işler. Her çağda, her ülkede, el
sanatları kurulmuş, kimisinde çok gelişmiştir. El sanatlariyle fabrikacılığa
doğru gidilmiştir. Halıcılık, tezgah dokumacılığı birer el sanatıdır.
Bahçecilik hatta ekincilik yapmakla beraber evlerdeki el sanatlarının geçimde
önemli yer tuttuğu köyler çoktur. Bu sanatlar arasında iplik bükme,
dokumacılık, halıcılık, kilim ve cecim yapılması vardır.
ELASTİKİ Esnek.
ELASTİKİYET Yunanca elestikoz
uzayabilir ve Latinceye geçerek elaune in
bir şeyi bir başka yere doğru itmek, sürmek. Esneklik.
ELEKTRİK SARKACI Durgun elektrik deneylerinde
kullanılır. Küçük kütleli iletken bir cismin bir ipliğin ucundan sarkıtılması
ile oluşturulan düzenek.
ELEKTROLİT Elektrik akımını ileten sıvı
ve çözeltiler.
ELEKTROLİZ Bir iletken sıvı içinden
elektrik akımı geçirildiğinde oluşan kimyasal değişmelerin tümü
ELEMANTER YÜK Doğadaki en
küçük elektrik yükü.
ELEVASYON TEORİSİ Yükselme teorisi.
ELİPSOİD Bir elipsin, ana ekseni
çevresinde dönmesinden doğan mücessem bir şekil. Bunun küreden ayrılığı bir
meridyen boyunca alınan bir kesitin çember biçimi değil, elips biçimi
göstermesidir. Yer yuvarlağının biçimi olarak da göz önüne alınan elipsoidin,
küreden ayrılığını basıklık verir.
Geoid.
EMEK YOĞUN TARIM Tarım
makinalarının kullanılamadığı yörelerde insan eliyle yapılan tarım. Orneğin
çapa ile tahıl ekilmesi ve olgunlaşan tahılların elle sökülerek hasadının
yapılması.
EMERSİON Yüze çıkma.
EMLES ARAZİ Arapçaemles çoğuluemalis. Hafif dalgalıarazi için kullanılmış bir eski
terim. Düzce arazı
ENDOJEN KUVVETLER. Iç güçler.
ENDRUMPF Son-yontuk.
ENDÜSTRİ Işlenmemiş, ya da yarı işlenmiş maddelerin, fabrikalarda,
yapımevlerinde işlenmiş duruma getirilmesi. Endüstri ile el sanatları
arasındaki sınır bu derece belli değildir. Çok çeşitli endüstri kolları vardır.
Bunlar arasında maden endüstrisi, yiyecek maddeleri endüstrisi, giyecek
maddeleri endüstrisi vardır. Endüstri yeri bir fabrika, bir yapımevidir
ENDÜSTRİ BÖLGELERİ Fabrikaların, yapımevlerinin
toplandığı bölge Bu yerlerdeki geçim üzerine endüstri başta gelen bir yer
tutar. Endüstri bölgeleri nüfusun çok toplandığı kalabalık yerlerdir.
ENDÜSTRİLEŞME Tarıma ve
küçük el sanatlarına dayanan bir ülkede işlenmemiş maddeler bakımından başka
memleketlere bağlı kalmamak, ya da kendine oldukça yetebilmek üzere devlet
eliyle ya da özel girişmelerle
teşebbüslerle. fabrikaların arttırılması işi. Endüstrileşme veya
endüstrileşmek işleri için birinci derecede ilgili endüstri kollarında çalışabilecek,
iş yapabilecek yetişmiş işçi, usta ve başka uzmanlara ihtiyaç vardır. Bundan
başka bu fabrikalar için işlenmemiş maddeler, sermaye, ulaştırma işleri
gerekir.
ENEMİK BİTKİ Yerli bitki.
ENERJİ 1)Cisimlerin iş yapabilme kabiliyeti.
2)Maddenin başka bir boyuttaki durumu
ENERJİ KORUNUMU KANUNU Farklı
enerji türlerinin birbirlerine dönüşebildiğini fakat kapalı bir sistemde bütün
enerji çeşitlerinin ele alındığında sistemin toplam enerjisinin değişmediğini
belirleyen konum. (Etoplam=Ek+Ep=Sabit)
ENERJİ SEVİYESİ Çekirdek
etrafında aynı enerjide ki elektronların bulunduğu yörüngeler veya baş kuantum
sayısı.
ENGEBE "Dağlık yer, Yeryüzü şekilleri. -"
ENGEBELİ ARAZİ Dağlık yer, Inişli - çıkışlı arazi.
ENGEBELİLİK Kısa mesafelerde
eğimin sık sık değişmesi, eğimle birlikte tepe, vadi, yamaç, plato ve dağ gibi
coğrafi ünitelerin farklılıklar göstermesi.
ENİNE Coğrafyada türlü kelimelerin
yanına gelerek terimi bütünleyen bir kelime Eskiden burun yerine arz kelimesi
kullanılırdı. Şimdi enine kelimesi iyice yayılmıştır. Sözgelişi enine kıyı,
enine kırılma, enine kesit gibi. Boyuna.
ENİNE ADA Uzanışı ile kıvrım uzanışları
arasın da ilgi olmayan, çoğunca karışık yapılı adalar. Boyuna ada, Ada lar.
ENİNE AKARSU Su
bölümü kabarıklıklarına dikey uzanan akarsu Bunun tersi akarsudur. .
ENİNE BOĞAZ Her
iki kıyıda türlü yapıda ve çoğunca yapı ile kıyı uzanışının birbirine uymadığı
deniz boğazı. Bunlar küçük boğazlardır. Bunun tersi boyuna boğazdır. .
ENİNE DORUK SIRTI Uzanışı, kıvrım
uzanışına dikey olan doruklar Boyuna doruk.
ENİNE KESİT Enine profil
ENİNE KIRILMA Tabakaların
uzanışına ya az çok dikey, ya da yamuk giden kırılma yerleri. Bunun tersi
boyuna kırılmadır
ENİNE KIYI Kıyı boyundaki dağları dar
bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böyle kıyılara uyumsuz kıyı adı da verilir.
Bunun tersi boyuna kıyıdır. . Batı Anadolu kıyıları enine kıyılar arasında
sayıiır. Dağların denize dik uzandığı kıyılarda, dağlar arasındaki çöküntü
alanlarının deniz
ENİNE PROFİL Vadileri
enlemesine kesecek şekilde alınmış profil. Böyle profillerde çeşitli vadi bi
çimleri belli olur. Kertik vadi, kısık, bir yamacı dik, öteki yamacı yatık olan
bakışımsız vadi, V. biçimli vadi, sekili
vadi gibi. Bu profillerde yapı da gösterilerek enine kesit durumuna getirilir.
ENİNE VADİ Kıvrımlı bir sıradağın
kıvrımları boyunca değil, buna az çok dikey olarak uzanan vadi. Bunlar çoğunca
kıvrım sıradağında enine birtakım boğazlar durumundadır. Boyuna vadi.
ENLEM Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın
başlangıç paraleli olan Ekvator'a uzaklığının açısal değeridir. Yeryüzünde bir
noktanın coğrafi enlemi denince, o noktadaki çekül ile ekvator düzlemi arasında
kalan açı anlaşılır. Bu açı ekvatorla o nokta arasındaki meridiyen yayı
üzerinde ölçülür. Başka bir sözle enlem, ya da coğrafi enlem, yeryüzünde bir
noktadan geçen paralel çember b. Bk. İle
ekvator arasında bulunan yayın değeridir. Herhangi bir yerin başlangıç paraleli
olan Ekvator’a uzaklığının açı cinsinden değeri, enlem çemberinde bulunuyorlar
demektir
ENTANSİF TARIM ince tarım.
ENTERPOLASYON Doldurma, Var-sayılma.
ENVERSİYON Fransızca inversion tersine
dönme, ters duruma gelme kelimesinin, Arapça teaküs kelimesini karşılamak üzere
dilimize girmiş ve imla okunuşu gibi yazılmış şekli. Enversiyon kelimesi yer
biçimi, sıcaklık için kullanılmıştır. Şimdi bunun yerini terselme tutmuştur.
EOLİYEN Yunanca Aiolos, Eole Rüzgar il adından
alınarak kullanılmış terim. Bununla, yel etkisiyle ilgili olaylar anlatılır.
Onceleri eoliyen terimini karşılamak üzere Arapça riyahi, çoğul olarak ta
Tesiri riyahi terimleri kullanılmış, şimdi bunların yerine yel etkisi, yelsel
terimleri kullanılmaktadır. Yel etkisi.
EPİJENEZ YARMA VADİ Bugünkünü değil, eski bir eğimi güden boğaz biçimli
vadi. Bu türlü yarma vadilerin çok çeşitleri vardır. Bunlardan en çok
görülenleri şudur Onceleri üstü yumuşak tabakalarla örtülmüş yerlerde,
sonraları akarsular yataklarını derin kazmış, dipteki sert taşlar içinde de
gömülerek burada derin boğazlar açılmıştır. Bunun örneklerinden biri Ankara
Kalesi ile Timurlenk Tepesi arasındaki Bent Deresi yarma vadisidir. Boğaz, Yarma vadi, Antese dan yarma vadi.
EPİROJENEZ Kara oluşumu hareketlerinin genel
adı.Karaların toptan alçalması ya da yükselmesi olayına epirojenez denir. Bu
hareketler sırasında yeryüzünde geniş kubbeleşmeler ile yayvan büyük
çukurlaşmalar olur. Orojenik hareketlerin tersine epirojenik hareketlerde
tabakaların duruşunda bozulma söz konusu değildir. Dikey yönlü hareketler
sırasındaki yükselmelerle jeoantiklinaller, çukurlaşmalar sırasında ise okyanus
çanakları, yani jeosenklinaller oluşur. Kıt’a
oluşum hareketi yerkabuğu nu oluşturan levhalann yatay duruşları bozulmadan
dikey istikamette yerdeğiştirmesi olayı.
EPİROJENİK HAREKETLER Bununla kara
oluşu hareketleri anlatılmak istenmiştir. Böyle hareketler geniş ölçülü, son
derece ağır giden, pek belirgin tabaka oynamalarına yer vermiyen kımıldanışlar
olduğundan buna dilimizde yer kabuğu yaylanmaları da denilmektedir. Yerkabu ğu yaylanmaları.
EPİSANTR Deprem dalgalarının
yeryüzündeki orta yeri. Deprem ortası.
EPOK Dönem
ERİME Bir katının katı halden sıvı hale
dönüşmesidir.
ERİME DOLİNİ Kalker
yüzeyler üzerinde, yağış sularının eritmesiyle oluşan karstik şekildir. Erime dolinlerinin tabanında yüzey sularının
derine doğru sozdığı çatlak ve delikler
bulunur. Dolin tabanlarında erimeden geriye kalan killi materyalin birikmesiyle
oluşan terra rossa toprakları
ERİME ISISI Herhangi bir
maddenin 1 gramını erime noktasında sıvı hale dönüş türmek için verilmesi
gereken ısı.
ERİME SICAKLIĞI Katının
belli bir basınçta sıvıya dönüştüğü sıcaklıktır.
ERİME SUYU Karların, buzların erimesinden
doğan su. Karların erimesinden çıkan suya kar suyu denir. Kar suyu, bir çeşit
erime suyudur. Karın, buzun erimesinden doğan sular, yazın dereleri besler.
ERİMEK Katı bir cismin, bir sıvı ile katışarak, ya da karşısında erimesi. Buzun
erimesi, kar erimesi, donmuş toprağın erime yoluyla çözülmesi gibi.
ERKEN OTLATMA Otlakta,
otlar büyümeden yapılan hayvan otlatılması,
EROSİON Aşınma.
EROZYON Aşınma. Toprak örtüsünün,
akarsuların, rüzgarların ve buzulların etkisiyle süpürülmesine erozyon denir.
Ana kaya üzerindeki toprak örtüsünün dış kuvvetler tarafından aşındırılarak
yavaş yavaş süpürülmesi olayı.
ERUPSİYON Yanardağların püskürmesini
belirten terim. Püskürme.
ESKİ TAŞ ÇAĞI Insan
tarihinin en eski çağı. Bu çağ, Tersiyer sonunda insanın belirmesiyle başlamış,
Buzul Çağının sonuna kadar sürmüştür. Pleistosen devri tortulları içinde
yontulmuş çakmak taşı parçaları, boynuz, insan kemikleri bulunmuştur. Bunlar o
zamanlar insanların barındığı mağaralarla oyularak yapılmış inler içindedir. Bu
arada savaşta, ayda kullanıl mış araçlar da vardır. Eski Taş-Çağında Yontma taş çağında. insanlar taşları, hele
çakmak taşlarını kullanacakları işe göre birbirine sürterek, çarparak biçim
vermişlerdir. Bunlar bıçak, testere, balta, ok gibi araçlardır. Bunlardan
insanın el işlerinde epeyce ileri gittiği anlaşılmıştır. Bu gelişmeye göre
yontma taş çağı 6 döneme ayrilmıştır ki, bu dörıemlerin adları, buluntuların
elde edildiği Fransa’nın türlü köy ve kentlerinden alınmıştır. Eskiden yeniye
göre sırasiyle şöyledir Chelleen, Acheull Musterien, Aurignacien, Solutr Magdal
Bu altı dönemin ilk ikisinde pek kaba araçlar yapılmıştır. Bu sırada insanlar
evsiz, çıplak olarak dere ve ırmak boylarında dolaşır, böyle yaşarlardı. Bundan
sonraki araçların işlenmesi biraz daha incelmiş, insanlar mağaralarda yaşamaya
başlamış, avladıkları hayvanların derilerinden yiyecek yapmışlardır. Bundan
sonrakilerde sanat biraz daha ilerlemiş, sona doğru yontma taş yerine kemik ve
boynuzlardan araç yapmışlardır. Resimde, heykel yapmada ilerlemişlerdir. Bu
zamanda da insanlar mağaralarda barınmışlardır.
Taş Çağı, Orta taş-çağı, Yeni taş-çağı.
ESKİÇAĞ Tarih çağları içindeki
en eski zamandan başlayıp miadın 395 inci yılına kadar süren çağ. Tarih çağları, Ilk-çağ.
ESMER KÖMÜR Kömürleşmenin
oldukça ileri gittiği belli olan fakat, yine de odunsu görünüşünü biraz olsun
belli eden bir çeşit maden kömürü. Bunun bir adı da linyittir. Bazı esmer
kömürlerde oluştukları bitkilerin dokusu tanınabilir. Esmer kömürün rengi,
çizgisi esmerdir. Böylece koyu kara, parlak maden kömürürıden ayrı bir görünüşü
var dır. Esmer kömür, Üçüncü Çağ tabakaları arasında bulunur. Böyle esmer kömür
yataklarının kimisinde dikine duran ve olduğu gibi kömürleşmiş bulunan ağaçlar
vardır. Bu da kömürlerin oldukları yerde meydana geldiklerini gösterir. Bazı
yerlerin esmer kömürleri ise başka yerlerden taşınan bitkilerin
kömürleşmesinden doğmuştur. Yurdumuzda pek çok esmer kömür yatağı vardır.
Bunlardan 25 kadarı işletilmektedir. Esmer kömürün içinde yüzde 55-75 karbon
bulunur. Bu kömür uzun, dumanlı bir alevle yanar. Yanarken kötü koku çıkarır.
Esmer kö mür asıl maden kömürüne göre daha az serttir.
ESMER TOPRAK Orta kuşak iklimlerinin bazı bölgelerinde görülen bir
çeşit toprak Bu toprak, killi yerlerde daha çok bulunur. Top rak.
ESNEKLİK Cisimlerin şekil ve büyüklüklerinin bir kuvvet etkisiyle değişmesi,
etki kalkınca tekrar eski haline dönmesi özelliğidir. Katı cisimlerin dıştan
olan bir etki ile eğilip
EŞAYKIRILIK EĞRİLERİ Aynı değerdeki sıcaklık aykırılığı gösteren noktaları
birleştiren eğriler. Bunlar bir enlem boyunda olması beklenen sıcaklıktan aynı
aykırılığı gösteren yerlerden geçirilmiş olan çizgilerdir. Böyle eğriler
geçirilerek eşaykırılık haritaları çizilir. Yıl içindeki en sıcak ay ve en
soğuk ay için yapılan eşaykırılık. haritaları, çok faydalı olayların
görülmesine yardım eder. Sözgelişi kuzey yarımkürede olağan sıcaklıktan
aykırılık güney yarım küredekinden çoktur. Ocak ayında Asya’nın çok yeri,
bulunması beklenen sıcaklıktan daha soğuktur. Bu aykırılığın merkezi olan
Sibirya’daki Ver koyansk’da aykırılık 24 dereceyi bulur. Kuzey Amerika’nın
aykırılık mer kezi de Hudson körfezi çevresidir. Bunlar menfi aykırılıktır.
Bulunması beklenen sıcaklıktan bu dereceler kadar daha azdır. Bir de müsbet
aykırılık vardır ki, burada bir enlem boyunda bulunması beklenen sıcak lıktan
daha fazlası bulunur.
EŞBASINÇ Hava basınçının birbirinin
aynı olduğu yerleri birleştiren eğri. Basınç haritalarında bu değerler deniz
yüzüne indirilmiş olarak gösterilir. Eşbasınç eğrileri haritalar üzerin de
gösterilir ki, bunlara eşbasınç haritası yani izobar haritası denir. Eş- basınç
haritaları ihtiyaca göre aylık, mevsimlik, yıllık olabilir. Bunlar için de
atlaslarda en çok yer tutanları Temmuz ve Ocak eşbasınç haritaları ile yıllık
eşbasınç haritasıdır. Son zamanlarda günlük, hatta saatlik basınç haritaları da
yapılmaya başlanmıştır. Sinoptik harita.
EŞBULUTLULUK Aynı
ortalama bulutluluğu gösteren noktalardan geçmek üzere çizilen eğriler. Bu
eğriler bir harita üzerine çizilir ki, buna eşbulutluluk haritası denir. Böyle
bir haritaya bakıldığı zaman bulutluluğun en az olduğu yerlerin Kuzey Afrika,
Büyük Sahra çölü, Mısır, Arabistan, Güney Afrika, Avustralya’nın çok yeri
olduğu görülür. Bulutluluğun en çok bulunduğu yerler ise Kuzey
F HARFİ
FALEZ Fransızca falais. Kelimesinden
dilimize girerek iml yazılmış bir terim. Falez kelimesinin Türkçe karşılığı
yar’dır. Falaise kelimesi Fransızcaya daha eski bir kelime olan falisa dimdik,
sarp yer sözünden girmiştir. Falaise kelimesi, Fransa’da Normandiya ve
Picardiya kıyılarında- ki 70 - 80 yüksek kıyılar için kullanılmıştır. Eğimin
fazla olduğu kıyılarda dalga aşındırması Yalıyar Dalgalar aşındırma yaparken
önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga
oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca
diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de,
Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir. ile
ortaya çıkan dik kıyı. Yerine şim di yar terimi kullanılmaktadır. Yar.
FARADAY 1 mol yani 6.1023tane
elektronun taşıdığı yük olup 965000 kulonludur.
FARM İngilizce bir kelime olup,
çiftlik karşılığı kullanılır. Başlangıçta, kiralanarak faydalanıları geniş
topraklar için bu ad kullanılır dı. Sonraları, ekilen, dikilen yerleri, yiyecek
maddeleri yapan yerleri, yol ları, evleri, başka yapıları, çarşısı ile geniş
bir işl.tm.,yerI olmuş bulunan yerlere Farm adı verilmiştir. Kuzey ve Güney
Amerika ülkelerinde bu türlü çiftlikler çoktur.
FASİYES Aynı jeoloji devrinde oluş muş bir
stratigrafik birliği meydana getiren taş ve tabakalarla bunların içindeki
fosillerin bu tabakalara ver diği özelliği belirten terim. Bu terim 1840’ta
Isviçreli jeolog Gressly ta rafından kullanılmıştır. Latince fa cies dış görünüş, yüz, çehre de mektir.
Tabakaların oluşma, birikme tortulanmasında çok çeşitlilik bulun duğu için
fasiyes yani görünüş bakı mından da bunlarda büyük çeşitlilik vardır. Bu
tabakalar, oluştukları yer de ve sırada, o yerdeki coğrafya olay larırıı ortaya
koyma bakımından ya rarlı olurlar. Ancak, fasiyes terimi, çok geniş anlamlı,
biraz da örtülü- dür mübhemdir. Bununla beraber, tabakaların oluştukları
sıradaki yerel coğrafya şartlarını, olaylarını göste rebilirler. Bununla ilgili
olarak kara fasiyesi, tatlı sulu göl fasiyesi, deniz fasiyesi vardır.
FATA MORGANA Batı dillerinde Par çağda yanardağ
püskürmeleri de geniş olmuştur. Kaledonya ve varistik kıvrımları bu çağda
olmuştur. (Jeoloji çağları).
FAUNA Belirli bir yaşama alanında bulunan hayvan türlerinin tümü.
Faz Faz, safha karşılığı kullanılmıştır.
Bunun Türkçe karşılığı evre dir. Bileşim ve özellikleri her yerinde aynı olan
belli sınırlar içerisindeki madde.
FAY Türkçe’de fayın karşılığı
kırık, kırılma dır. Dağ oluşum hareketleri sırasında yer kabuğunun kırılma
alanları.Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme
kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
FAY AÇISI Dikey düzlem ile fay düzlemin
yaptığı açıya fay açısı denir.
FAY ATIMI Yükselen ve alçalan blok
arasında beliren yükseklik farkına fay atımı denir.
FİUMARE Kurak mevsimde kuru
kalan sel yatağında sağnaklarla birdenbire coşan akarsu. Dilimizde bunun
karşılığı sel dir. Böyle bir akarsuyun
kuru kalmış yerine sel yatağı denir.
FİYORD Dar ve uzun,
budaklı, oluk biçimli, içerisini deniz suları örtmüş, koylar, körfezler. Böyle
yerlerde derin çanaklarla bunları birbirinden ayıran eşikler vardır. Fiyordlar
dördüncü çağın buzulları altında kalmış yerlerde oluşmuştur.
FİYORD KIYI Buzulların
oluşturduğu U şeklindeki vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı
tipidir.
FİZİKİ COĞRAFYA (Doğal
coğrafya)
FİZİKSEL ÇÖZÜLME Taşların
fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme,
taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe
neden olmaz.
FİZİKSEL DEĞİŞİM Maddenin
bileşiminde değişikliğe neden olmayan değişim.
FİZYOGRAFİ Huxley tarafından ileri
sürülmüş bir bilim adı olup, doğal coğrafyayı
karşılar.
FLORA Yeryüzünün belirli bölgelerin de,
ya da denizlerinde, bir kara parçasında, ya da bir ülkede yetişen bütün
bitkiler. Flora kelimesi Latince flos, floris = çiçek kelimesinden alınmış,
bitki topluluğu anlamıyla bütün dillere girmiştir. (Bitki topluluğu).
FLORA BÖLGELERİ Bitki
topluluğu bölgeleri (Bitki, Bitki
coğrafyası).
FLUVİATİL EROSİON Akarsu işlemesi.
FLUVİOGLÜSYAL ŞEKİLLER Akarsubuzul
şekilleri.
FLÜORESAN LAMBA Cıva buharlı
deşarj lambası.
FOLKLOR İngilizce folklore kelimesinden alınarak
birçok dillere girmiş olup, halk bilgisi anlamına gelir. Bilgide, türlü
ülkelerde yaşayan insan topluluklarının yaşayışları, gelenekleri, görenekleri
incelenir.
FORMASYON Bir jeoloji devri içinde oluşmuş
bulunan tabakalar dizisi, Trias formasyonu gibi. Bunların birbirine benzeyen
özellikleri kendinde toplamış olanlarına formasyon grubu adı verilir.
Sözgelişi, Trias, Jura, Kretase’nin üçü birden Mezozoik’i meydana getirir.
Formasyon serilere ayrılır. Kretasenin aşağı, yukarı serileri gibi. Bunlar da
katlara ayrı Sözgelişi, aşağı kretase Neocom ve Gault katlarına ayrılmıştır.
FORMÜL Sembol ve sayı kullanmak suretiyle bir maddenin bileşiminin ifadesi
FOSFAT Fosforik asit tuzu Gübre sanayinde kullanılır.
FOSİL Eski canlıların jeolojik
birikinti ve tortulanma yerleri içinde, özel olayların etkisiyle saklı kabilmiş
olanlarına verilen ad. Canlıların, jeolojik oluşuklar içinde olduğu biçimde, ya da bir bölümü
olarak çürümemiş olmasına yardım eden etkilerin bütününe fosilleşme (canlıların
taşlaşması) denir. (Fosilleşme, Taşlaşma).
FOSİL ADAM Yeryuvarlağının geçmiş
çağlarından kalma taşlaşmış insan biçimleri. Diluviyum un başta gelen belirtilerinden biri, o çağda
insanın da yaşamış olmasıdır. Bulunan insan fosillerinden anlaşıldığına göre,
ilk insanlar Diluviyum başlangıcında yaşamıştır. Ancak bunların daha önce
belirmiş olmaları üzerinde de durulmuştur. Çünkü, Diluviyumda yaşamış olan
insanların, uzun gelişmeden sonra bu durumu almış oldukları düşünülmüştür,
Bugüne dek bulunmuş olan taşlaşmış adamlar (fosil insanlar) içinde en eskileri
Pithecanthropus erectus ile Homo Heidelber gensis’tir. Deha sonraları yenileri
de bulunmuştur. Bunlardan birincisi 1891 de Cavada yanardağ taşları arasında
bulunmuştur. Bu, kısa boylu, basık başlı bir yaratıktı.
FÖN Bağıl nemi çok düşük bir
havanın dağ zirvelerinden aşağılara doğru alçalması ile ortalama her 100 m’de 1
C ısınması ile ortaya çıkan sıcak rüzgar. Föhn.
FRAKSİYONLU DESTİLASYON Ayrımsal
damıtma.
FREKANS Düzgün dairesel hareket
yapan cismin birim zamanda yaptığı devir sayısı.
FUAR Çeşitli sanayi ürünlerini geniş
çevrelere tanıtmak ve pazarla mak amacıyla yapılan sergi.
FÜZYON Hafif iki çekirdeğin uygun koşullarda birleşik (kaynaşarak) daha ağır ve
kararlı bir çekirdek oluşturması
G HARFİ
GARİG Akdeniz bölgesinde makilerin
tahrip edilmesi ile ortaya çık mış kısa boylu çalı topluluğu
GAYZEr Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla
fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
GEÇİME DAYALI TARIM Çiftçilerin
kendi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptıkları tarım.
GEÇİT iki alçak alanı birbirinden
ayıran sıradağlar üzerinde ulaşımın en kolay yapıldığı vadi ya da boyunlar.
GEL-GİT GENLİĞİ Suların
kabarma ve alçalması arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel git
genliği, okyanus ortalarında 60-80 cm, iç denizlerde 30 cm, kenar denizlerde
80-120 cm arasındadır.
GENEL ÇEKİM KANUNU Uzayda
cisimlerin birbirlerini kütleleri çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın
karesi ile ters orantılı olarak çektiğini belirleyen yasa.
GENEL HARİTALAR Toplumun geniş
kesimi tarafından kullanılabilen haritalardır.
GENİŞ YAPRAKLI ORMAN Kışın
yaprağını döken orman kayın, meşe. gürgen, kestane gibi.
GENLEŞME Sıcaklığı artan bir maddenin
boyutlarının değişmesi.
GENLEŞME MİKTARI Bir maddenin
hacmi, alan veya boyundaki büyüme miktarı.
GENLİK Salınım hareketi
yapan cismin denge konumundan itibaren gidebileceği en büyük uzanım.
GEOİT Ekvator’dan şişkin kutuplardan
basık olan Dünyanın kendine has şekli
GERİ ÇAĞRICI KUVVET Kararlı
denge durumlarında, sistemi denge konumuna iten kuvvet
GERİLME KUVVETİ Herhangi bir
cismin iple çekildiğinde, ipin cisme uyguladığı kuvvet.
GEVEN Tikezli yaprakıara
sahip yastık şekıindeki bitki. Daha çok kurak bölgelerde yaygın alarak görülür.
Astragalus.
GİDEGEN Bir gölün fazla sularını
boşalttığı akarsu ya da düder Göl ayağı.
GLASNOSt Rusça açıklık anlamında.
Sovyetler Birliği’nin dağılmadan önce uyguladığı ekonomik ve sosyal reformlar
verilen isim.
GÖÇEBE HAYVANCILIK Mera
hayvancılığın yaygın olduğu bölgelerce otlakların durumuna göre sürülerin yer
değiştirmesiyle yapılar hayvancılık. -
GÖL Karalar üzerindeki çukur
alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl
denir. Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı
olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Kara üzerlerindeki çanaklarda suların
birikmesi ile oluşmuş yeryüzü şekilleri.
GÖL AYAĞI Gölden beslenen akarsu Gölden beslenen akarsu Göl sularını başka
alanlara boşaltan akarsu
GÖLGELENDİRME Yöntemi Gölgelendirme
yönteminde, Güneş ışınlarının yer şekilleri üzerine 45 derece açı ile geldiği
kabul edilerek arazi yapısı gösterilir. Bu yöntemde gölgelerin açık veya koyu
oluşu arazinin eğimi hakkında bilgi verir. Gölgelerin koyulaştığı yerlerde eğim
azalır. Yer şekilleri ayrıntılı bir şekilde gösterilemediği için günümüzde
yardımcı bir yöntem olarak kullanılır.
GRABEN Kırık hatlar üzerinde
çökme ile oluşmuş oluk. Yer kabuğunun kırılarak çökmesi ile oluşan çöküntü
sahası
GRİZU Maden ocaklarında özellikle kömür
ocaklarında açığa çıkar ve galerilerde birikerek alev alan patlayıcı gaz,
GROSTON Gemilerin kapalı
mekanlarının kadem küp olarak hac minin 100 kadem küpe bölünmesiyle elde edilen
miktar. (1016 kg)
GÜBRE Tarım alanlarında
verimi artırmak maksadıyla toprağa karıştırılan tabü ya da kimyasal maddeler.
GÜÇ Birim zamanda yapılan iş.
GÜNDÖNÜMÜ Gece ve gündüzün, en
kısa ve en uzun yaşandığı tarihler (21 Haziran - 21 Ar alık).
GÜN BERİ (Perihel) Dünya'nın,
Güneş'e en çok yaklaşıp, yörüngede en
hızlı döndüğü gündür. Dünya Günberi konumuna 3 Ocak'ta gelir.
GÜNEŞ Samanyolu galaksisi
içerisinde yer alan yaklaşık, 200 milyar yıldızdan bırı.
GÜNEŞ TUTULMASI Dünya ile Güneş
arasına ayın girmesiyle Ay gölgesinin Dünya yüzeyine düşmesi olayı
GÜNÖTE (Aphel) Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş
döndüğü gündür. Dünya Günöte konumuna 4 Temmuz'da gelir.
H HARFİ
HALİÇ Gelgit olayının belirgin olduğu
yerlerde bu olaydan doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda ırmak ağızlarının
huni biçiminde genişlemiş durumu, Batı Avrupa ırmaklarının çoğunun ağızlar böyle geniştir. Bu türlü haliçere bat,
dillerinde estuar (b. hk. adı verilir.
Böyle haliçleri bizim İstanbul Halici ile karıştırmamalıdır. Burada söz konusu
olan haliçler gelgit olayı yüzünden genişlemiş ırmak ağızlarıdır. İstanbul
Halicinde ise böyle bir durum yoktur. Sadece onun kendi adı Haliç ‘tir. Böyle
huni biçiminde genişlemiş gemilerin içerlere kolayca girebileceği derin
girintiler halinde belirmiş ırmak ağızlarının sıralandığı deniz kıyılarına haliç
kıyıları veya haliçli kıyılar denir. Avrupa’nın Kuzey Denizi, Manş denizi
kıyıları bunlardandır Kıyılar .
HALİÇLİ KIYI Yükseltisi az
ve akarsularla hafifçe yarılmış bir platonun veya tepelik bir alanda bulunan
vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Haliçli kıyıların özel bir türü limanlı kıyılardır.
HALOFİTLER Tuzcul bitki .
HAM MADDE Herhangi bir malın yapımı için
gerekli olan işlenmemiş temel madde.
HAMSİN Libya ve Mısırın kıyıya
yakın bölgelerinde esen çok sıcak, kuru, tozlu, dumanlı ve Sirokko, Samyeli (b.
bk. özelliğinde bir yel. Canlılar
üzerine hamsin yelinin kötü etkisi vardır İnsanın derisi kurur, nefes alması
güçleşir, bitkin bir hale gelir. Hamsin, kimi vakit kumları da çokça sürükler,
bunları kayalara sürterek onları da aşındırır, Mart, Nisan, Mayıs aylarında
durup durup eser. Bu rüzgar Büyük Sahra çölünün doğu bölümü ile doğu Akdeniz
teknesi arasındaki basınç ayrılığından doğar Yel, Rüzgar, Yerel rüzgar .
Hamsin. Eskiden “erbain” adı verilen Karakış’tan (b. bk. sonra gelen elli günlük kış’a verilmiş ad.
HAN Yol boylarında, yada köy de
kentte yabancıların hafif yükleri ve binek hayvanlarıyla konakladıkları konuk
evi. Şehirlerden şehre giden yolcular, gecelemek için böyle yerlerden eskiden
beri faydalanmışlardır. Bugün de Anadolu’da hanlar vardır. Türlü biçimde hanlar
yapılmışsa da bunların hepsinde görülen benzerlikler vardır Hanın büyük bir
kapısı bulunur. İçersinde, yatacak
yerler ile atların bağlanıp bakılabileceği ahır bulunur, Büyük hanların içinde
ayrıca dükkanlar çeşmeler, yıkanma yerleri, havuz vardır. Demiryollarının
çoğalması, karayollarının gelişmesiyle ilgili olarak, şehirler arasında han
ihtiyacı eskisi gibi kalmamışsa da bugün de dağlık, sapa, ana yollardan uzak
yerlerde hanlar kalmıştır Kervansaray, Motel
.
HANE Farsça hane kelimesi, dilimizde
uzun zaman ev karşılığı olarak kullanılmış olup, şimdi de ara sıra geçer.
Sözgelişi, köylerden söz edilirken ‘Kayadibi köyü, 50 haneliktir’ şeklinde
kullanıldığı olur Ev, Mesken .
HANENİŞİN Farsça hane ev, nişin (bit
Yerleşik .
HAR Farsça, har bitkiler üzerinde
tüyü andıran diken.
HARA Hayvan soylarının ıslah edilmesi
için kurulmuş geniş çiftlik. Hayvan soylarının daha iyileştirilmesi, hayvan
üretilmesi işleri için kurulmuş bir çeşit çiftlik Aygır depoları, inek
yetiştirme yerleri. merinos çiftlikleri de buna benzer yerlerdir. Haralar
ağaçlıklar ortasında geniş toprakların, güzel evlerin, yolların çayırların
bulunduğu yerlerdir. Karacabey harası gibi. ( bk, Çiftlik, Farm, Tarla .
HARABE Ören
HARARETİ ŞEMS Güneş ısısı
HAREKET Bir cismin herhangi bir
referans noktasına göre zamanla yer değiştirmesi olayı.
HARİCİ MERKEZ Deprem
ortası
HARİTA Dünya'nın bütününün
ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme
aktarılmış şekline harita denir.
HARİTA ÖLÇEĞİ Harita
üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar
arasındaki uzunluğa oranıdır.
HAŞHAŞ Kapsülünden
eczacılıkta kullanılan morfin elde edilen tohumlarından yağ çıkartılan tarım
ürünü.
HAVZA Bir akarsuyun bütün
kolları ile birlikte beslendiği alan. Akarsu havzası (Orneğin; Fırat Havzası).
Çevresine göre alçakta kalan saha (Orneğin; Ergene Havzası).
HEKTAR 10000 m eşit arazi
ölçü birimi.
HETEROJEN MADDE Özellikleri her
yerinde aynı olan madde
HEYELAN Toprağın, taşların ve
tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine
toprak kayması ve göçmesi denir. Ülkemizde bu olayların tümüne birden heyelan
adı verilir. Yerçekimi, yamaç zemin yapısı, eğim ve yağış koşulları heyelana neden
olan etmenlerdir.
HEYELAN SET GÖLLERİ Akarsu
vadisinin önünün, toprak kayması sonucunda toprak kütlesi tarafından
kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
HIZ Bir cismin birim zamandaki
yer değiştirme miktarı.
HIZLARIN KORUNUMU DENKLEMİ Esnek
çarpışmada birinci kütlenin, çarpışma öncesi ve sonrası hızların vektörel
toplamına eşit olduğunu belirleyen denklem.
HİDROELEKTİRİK ENERJİ Barajlardan
su gücüne dayalı elde edilen enerji
HİDROELEKTRİK SANTRAL Akarsuyun
potansiyel enerjisini kullanarak elektrik üreten santral
HİDROGRAFYA HARİTALARI Bir bölgenin su
potansiyeli (akarsular, göller, yeraltı suları, kaynaklar) hakkında bilgi veren
haritalardır. Bu haritalar yardımıyla akarsuların drenaj tipi, akım miktarı,
kanallar, göl sularının özellikleri, yeraltı sularının türü, kaynakların türü
sayısı ve verimlilik derecesi hakkında bilgi edinilir.
HİDROLİZ Bir tuzun su ile
reaksiyona girerek kendisini oluşturan asit ve baza ayrılması.
HİNTERLANT Art bölge.
HİPSOGRAFİK EĞRİ Yeryüzünün
yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
HOMOJEN Aynı cins
HOMOJEN MADDE Özellikleri her
yerinde aynı olan madde
HORA Belirli bir bölgede doğal olarak
yetişen bitki türlerinin tümü
HORST Yerkabuğunun
kırılarak yer değiştirmesi ile yüksekte kalmış kısmı.
HÖRGÜÇ KAYA Buzul
tarafından dirençli kayaların daha az aşındırması ile oluşan hörgüce benzer tepeciktir.
HÖYÜK Antik şehirlerin zamanla tepe görünümü
almış eski yerleşme yerleri.
I-İ HARFİ
İÇ DENİZ Okyanuslara boğazlar
aracılığıyla bağlanan kara içlerine
sokulmuş denizlere denir. Örnek
İÇ ENERJİ Bir maddedeki atom ya da
moleküllerin sahip oldukları potansiyel ve kinetik enerjilerinin toplamı.
İÇ TİCARET Bir ülkenin kendi sınırları
içinde yapılan mal ve hizmetlerin alışverişi.
İÇME İçerdiği minerallerden dolayı
şifalı olan kaynaklar.
İÇMECE Çeşitli mineralleri
bünyesinde eriyik halinde bulunduran ve içildiğinde çeşitli hastalıklara i
gelen kaynak suları.
İDARİ HARİTA Mülki idari
bölümleri gösteren harita
İĞNE YAPRAKLI ORMAN Yaprakları
iğne şeklinde olan çam, köknar, ladin, sarıçam gibi ağaçlardan oluşan orman
İHRACAT Dış satım Bir ülkenin ürettiği
malları dışarıya satması
İKİ BOYUTLU HAREKET Eğrisel
yol izleyen cisimlerin hareketi.
İL Türkiye’nin en büyük
idari birimi, Vali tarafından yönetilir.
İLÇE Mülki yönetim bakımından
ilden sonra gelen bölüm Kaza.
İLETKEN Elektrik yüklerinin geçişine izin
veren madde
İMALAT Çeşitli malların
üretilmesi işlemi
İMALAT ENDÜSTRİSİ Çeşitli
hammaddeleri işleyerek değişik alanlarda kullanılacak mallara çeviren endüstri
dalı.
İMARETHANE Osmanlı devrinde yoksullara 4yecek
dağıtmak üzere yapılmış bina.
İNCE TARIM Teknolojik imkanlar
kullanılarak dar tarım alanlarında yüksek verim almak için yapılan tarım
faaliyetleri. İntansif tarım.
İNDÜKSİYON AKIMI Manyetik atom değişimiyle
oluşan elektrik akımı
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ pek ipliği
elde etmek için ipek böceği yetiştirme faaliyetleri.
İSTİHDAM İnsanlara çeşitli
sektörlerde iş verilmesi
İŞ kuvvet uygulayarak
gerçekleştirilen enerji alış-verişi.
İTHALAT Dış alım. Bir ülkenin dışardan mal
alması.
İVME Birim zamanda hızdaki değişme
miktarı.
İVMELİ HAREKET Hareket
halindeki bir cismin, eşit zaman aralıklarında farklı yer değiştirmelere sahip
olduğu durumdaki hareket.
İYONOSFER Mor ötesi (ultraviyole)
ışınlarının, molekülleri parçalayarak iyonlar haline getirdiği katmandır.
Yerçekimi azaldığı için iklim üzerinde belirgin bir etkisi yoktur. Radyo
dalgalarını yansıtır Üst sınırı yerden 250 – 300 km yüksekliktedir.
İZOHİPS Eş yükselti eğrisi.
İZOTERM HARİTALARI Bir
bölgede, eş sıcaklıktaki noktaları birleştiren eğriye izoterm denir. İzotermler
yardımıyla çizilen izoterm haritalarından, bir bölgedeki sıcaklık dağılışı
hakkında bilgi edinilir. Sıcaklık dağılışını daha iyi gösterebilmek için, bu
haritalar sıcaklık basamaklarına uygun olarak renklendirilir. Sıcak yerler için
kırmızının tonları soğuk yerler için mavinin tonları kullanılır.
İZOTOP Aynı atomun farklı
şekli Proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı olan atomlar.
J HARFİ
JEOPOLİTİK Coğrafi konumun uluslararası
etkilerini inceleyen ve bundan sonuçlar çıkartan bilim dalı,
JEOSENKLİNAL Derin
deniz ya da göl çanakları. Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp,
taşıdıkları maddeleri deniz ya da
okyanus tabanlarında biriktirirler. Tortullanmanın görüldüğü bu geniş
alanlara jeosenklinal denir.
JEOTERMAL ENERJİ Yerkabuğunun
derinliklerinden gelen sıcak suların değerlendirilmesi ile elde edilen elektrik
enerjisi.
JİPS Alçı taşı. Beyaz renkli
tortul taş. Su ile kolayca çözülür.
K HARFİ
KARSTİK GÖL Eriyebilen
kayaçların bulunduğu yerlerde oluşan göllerdir. Karstlaşma ile oluşan
çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
KARSTİK KAYNAK (Voklüz) Kalın
kalker tabakaları arasındaki boşlukları doldurmuş olan yer altı sularının
yüzeye çıktığı kaynaktır. Bol miktarda kireç içeren bu kaynakların suları
genellikle sürekli değildir. Yağışlarla beslendikleri için karstik kaynakların
suları soğuktur. Toroslar üzerindeki
Şekerpınarı en tanınmış karstik kaynak örneklerinden biridir.
KARSTİK ŞEKİL Özellikıe C0 suların etkisiyle kolay çözülebilen
kayatuzu, jips, dolamit, kalker gibi minerallerin fazla bulunduğu kayalar
üzerinde ve çevresinde oluşan şekil.
KASNAK İş iletiminin kayış yardımıyla yapıldığı basit makina.
KATOT Pilde ve ya elektroliz işlemi sırasında indirgenme olayının gerçekleştiği
elektrot.(-)
Kaynak Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne
çıktığı yere kaynak denir. Türkiye’de kaynaklara pınar, eşme, bulak ve göze
gibi adlar da verilir.
KAYNAMA NOKTASI Bir sıvının belirli
basınç altında, kaynayarak buhar laşmaya başladığı sıcaklık.
KENAR DENİZ Okyanus
kıyılarında, okyanuslardan adalarla ayrılan denizlere denir. Örnek
KENEVİR Bitki kabuğunu
oluşturan liflerin kuruduktan sonra tekstil sanayinde kullanıldığı tarım ürünü.
Tohumlarından yağ elde edilir ya da çerezlik olarak kullanılır.
KERPİÇ EV İklimin kurak ve yarı kurak
olduğu bölgelerde, bitki örtüsünün cılız olması nedeniyle, killi toprağın yapı
malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Türkiye’de İç ve Doğu Anadolu ile Orta
Asya, İran, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaygındır.
KESİR ÖLÇEK Haritalardaki
küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türüdür.
KESTANE VE KAHVERENKLİ STEP TOPRAKLARI Orta kuşak karaların iç kısımlarındaki step alanlarının
topraklarıdır. Organik maddeler ince bir tabaka oluşturmaktadır. Tahıl tarımına
elverişli topraklardır.
KIIMBET Mimari özellikler taşıyan türbe.
KIRGIBAYIR Yarı kurak iklim bölgelerinde
sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara kırgıbayır (badlans) denir.
KIRMIZI TOPRAKLAR Akdeniz ikliminin
egemen olduğu bölgelerde kızılçam ve maki örtüsü altında gelişen topraklardır.
Demir oksitler bakımından zengin olduğu için, renkleri kırmızımsıdır. Kalkerler
üzerinde oluşanlara terra rossa adı verilir.
KITA PLATFORMU Derin deniz
platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür.
KITA SAHANLIĞI Deniz
kıyısında 200 m derinliğe kadar olan sahalara verilen isim. Şelf. Deniz
gerisindeki karanın eğimine göre kıta sahanlığı alanı değişir. Eğimin fazla
olduğu kıyılarda kita sahanlığı dar iken, eğimin az olduğu kıyılarda kıta sah
geniştir. Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen
bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri
sayılır.
KITA YAMACI Şelf ile derin
deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.
KIYI AŞINIM DÜZLÜĞÜ Dalgaların kıyıyı kara içine doğru aşındırması ve kıyıyı
geriletmesi ile oluşan falezler önünde az eğimli bir yüzey gelişir. Kıyı aşınım
düzlüğü ya da abrazyon platformu adı verilen bu düzlüklerin üzeri genellikle
kum ve çakıllarla kaplıdır.
KIYI KORDONU Kıyı Oku Dalga ve akıntıların kıyıdan taşıdıkları
maddeleri küçük koylarda biriktirmesi ile oluşan, bir ucu karaya bağlı ve deniz
doğru ok şeklinde uzanan yığıntılardır. Kıyı kordonu bir koyun önünü kapatacak
şekilde gelişirse kıyı kordonu gerisinde lagün oluşur.
KIYI SET GÖLLERİ Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının
koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da
verilir.
KİMYASAL ÇÖZÜLME Kimyasal
reaksiyonlar suya ihtiyaç duyduğunda ve sıcaklık reaksiyonu hızlandırdığından,
sıcak ve nemli bölgelerde yaygın olan çözülme şeklidir. Kaya tuzu, kalker gibi
taşlar suda kolayca erirler. Taşlar, kimyasal yolla parçalanıp ufalanırken
kimyasal bileşimleri de değişir.
L
HARFİ
LAPYA Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar
sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır. Oluşan çukurluklar keskin
sırtlarda yan yana sıralandığından yüzey pürüzlüdür. Büyüklükleri birkaç cm ile
birkaç metre arasında değişir.
LATERİTLEr Sıcak ve nemli bölge
topraklarıdır. Yağış ve sıcaklığın fazla olması nedeniyle çözülme ileri
derecededir. Buna bağlı olarak toprak kalınlığı fazladır. Demiroksit ve
alüminyum bakımından zengin olduğundan renkleri kızıla yakındır. Topraktaki
organik maddeler, mikroorganizmalar tarafından parçalandığı için toprak yüzeyinde
humus yoktur.
LAV Volkanizma sırasında yanardağ zirvesinden çıkan çok sıcak ve akıcı eri
madde. Volkanlardan çıkarak yeryüzüne kadar ulaşan eriyik haldeki malzemeye lav
denir. Lavın içerisindeki SİO2 (Silisyum dioksit) oranı lavın tipini ve
volkanizmanın karakterini belirler.
LAV SETİ GÖLÜ Volkanizma sırasında çıkan lavların akışa geçerek vadi
önünü kapatması ile oluşan göl.
LİKEN Kutba yakın sahalarda, orman
sınırının ötesinde gelişen tundra formasyonuna ait bitki türü.
LİMAN Gemilerin karaya
yanaşarak yük ya da yolcu alıp verdikleri dalgalara karşı korunaklı kıyı.
LİMANLI KIYI Haliçlerin
ağızlarının, zamanla kıyı okları ile kapatılarak, açık deniz etkilerine karşı
korunaklı koylar haline getirilmesi sonucu oluşan kıyılardır.
LİMİT HIZ Hava ortamındaki bir cisim ilk hızsız bırakıldığında, cisim ağırlığının
etkisiyle hızlanır ve hava direncide artar. Belirli bir hıza geldiğinde cismin
ağırlığı hava direncine eşit olur. Bundan sonra net kuvvet sıfır olacağından
cisim sabit hızla hareketini sürdürür. Buradaki hızdır.
LOKASYON Mahal, mevkii, yeryüzünde bir alan.
LÜLE TAŞI Beyaz renkte, hafif, kolay işlenebilen doğal mağnezyum silikat.Çeşitli
süs eşyaları yapımında kullanılır.
M HARFİ
MAĞARA Su ile kolay çözünebilen
kayaçların yeraltında yer altı sularının etkisi çözünmesi sonucu ortaya çıkan
boşluk. Kalkerli arazilerde çatlaklar boyunca yeraltına sızan suların
oluşturduğu büyük boşluklara mağara denir. Damlataş, Narlıkuyu, Düden, İnsuyu,
Kızılin mağaraları en ünlüleridir.
MAKARA Eksenlerinden bağlı olup
çevresinden geçen ip çekildiğinde sadece dönme hareketi yapabilen (sabit
makara) veya çevresinden geçen ip çekildiğinde hem dönen hem de yükselip
alçalan (hareketli makara) basit makinalardır.
MAKİ Akdeniz iklimine uymuş, dik ve serin
geçen kışlara sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toptandığı bir bitki
örtüsü. Kışın sert olmayışı bu bölgede kış boyunca yaprakIarın dökmeden yeşil
kalan bitkilerin üremesini sağlamıştır. Fakat bu bitkilerin, yaz boyunca uzun
süren kurak dönemin çetin şartlarına da dayanıklı olarak yetişmesi gerekmiştir.
Bundan ötürü Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerin yaprakları kalın, deri gibi
sert, keçe gibi tüylüdür. Bu bitkilerin çoğunun yaprakları, su harcanmasını
azaltmak için diken kılığına girmiş, ya da pek küçülmüştür. Akdeniz bitki
örtüsünün başlıca örneği defne, mersin, fıstık kocayemiş, süpürge çalısı, taş
meşesi, bodur ardıçtan meydana gelmiş bulunan makilerdir. Her zaman yeşil
kalan, kısa boylu çalı ve ot topluluklarından oluşan Akdeniz ikliminin
karakteristik bitki toplulukları.
MAKİNALI TARIM Tarımsal
faaliyetlerin motorlu araçlar ve teknik makinaların kullanılmasıyla yapılan
tarım.
MAKSİMUM NEM (Doyma
Miktarı) 1m3 havanın belli bir
sıcaklıkta taşıyabileceği nemin gram olarak ağırlığıdır. Hava kütleleri
ısındıkça genleşip hacimleri artar. Bu nedenle nem alma ve taşıma kapasiteleri
de artar. Eğer hava taşıyabileceği kadar nem alırsa doyma noktasına ulaşır ve
doymuş hava adını alır.
MANDIRA Çeşitli hayvan türlerinin
modern usullerle beslenerek hayvansal ürünlerin elde edildiği yer.
MANDIRACILIK Mandıralarda
hayvan yetiştirilme faaliyeti.
MANGANEZ Alaşımlar halinde kullanılan
daha çok demire benzeyen bir metal. Esnek ve dayanıklı çelikıerin elde
edilmesinde kullanılır.
MANTARKAYA Kurak ve yarı kurak
bölgelerde kayaların özellikle alt kısımlarının rüzgarlar tarafından
aşındırılması ile oluşan şekillerdir.
MANYETİK MADDE Mıknatıs
tarafından çekilebilen madde
MATEMATİK KONUM Herhangi
bir yerin, başlangıç meridyenine ve başlangıç paraleline olan uzaklığı. Dünya
üzerinde bir nokta veya alanın yerinin belirlenmesi için, o noktanın Ekvator'a
ve başlangıç meridyenine olan uzaklığının bilinmesi gerekir. Bunun için enlem
ve boylam kavramlarından yararlanılır.
MECRA Bir akarsuyun aktığı
yer
MEKANİK Fiziğin hareketini
inceleyen dal.
MEKANİK ÇÖZÜLME Taşların fiziksel
etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları
oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
MEKANİK ENERJİ Kinetik ve
potansiyel enerjinin toplamı
MENDERES Akarsuyun geni vadi tabanı
içinde, eğimin azalması nedeniyle yaptığı bükümlere denir. Akarsu yatağında
eğimin az olduğu yerlerde, akar su hidrolojik özelliğine bağlı olarak yaptığı
büklüm ya da kıvrım hareketleri.
MENZİL Eğik atış hareketi
yapan bir cismin düşeyde atıldığı ilk seviyesine düşene kadar ki zaman içinde
yatayda sahip olduğu yer değiştirmesi.
MERA Hayvanların otlatıldığı otlaklar.
MERKEZCİL ivme Anlık ivmenin
yönünün her an merkeze doğru olduğu ivme.
MERKEZİ ÇARPIŞMA Bir doğrultu
üzerinde gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ OLMAYAN ÇARPIŞMA İki
boyutlu gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ PÜSKÜRME Magma
yeryüzüne bir noktadan çıkıyorsa, buna merkezi püskürme denir.
MERKEZKAÇ KUVVETİ Düzgün
dairesel hareket yapan herhangi bir aracın ivmesi merkeze yönelmiş olduğundan,
gözlemcinin dışa doğru yönelmiş uygulandığı zannettiği kuvvet.
MERMER Yapısında % 50 den fazla
kalsiyumkarbonat (CaCO bulunan başkalaşmış sert kalker.
METAL Sadece elektron vererek (+) yüklü iyon
oluştura bilen, elektrik iletkenliği olan, periyodik cetvelin genellikle IA,
IIA, IIIA grubunda yer alan element – lerin genel adı.
METAL ÇİFTİ Farklı
metallerden yapılmış, birbirine perçinlenmiş iki metal çubuk.
METALURJİ Maden filizlerini saf hale
getiren ve bunların kullanılabilir hale getirilmesi için teknikler ortaya koyan
bilim dalı. .
METROPOL Büyük şehir Bazı şehirlerin
zamanla büyüyerek çevresindeki köy, ilçe ve şehirleri bünyesine alması ile
oluşmuş büyük şehir.
MEVSİMLİK İŞÇİ Turizm ve
tarım sektöründe iş süresince asa bir süre için çalıştıralan işçi.
MEYAN Köklerinden
boyacılıkta, eczacılıkta, meşrubat yapımında yararlanılan bitki
MEZRA Yaz döneminde tarım
ve hayvancılık yapılan alanlarda kurulan geçici yerleşim birimleri, Doğu ve
Güneydoğu’da mezralar köyün uzağında fakat köye bağlı büyük çoğunluğu daimi
yerleşim yeri durumundadır.
MİKROKLİMA Dar bir sahada görülen iklim tipi
MİLLİ PARK Milli ve miletlerarası,
tabive kültürel eserlere ve güzelliklere sahip, devlet tarafından koruma altına
alınmış yerler. ‘ Homojen bir bileşimi bulunan ve organik olmayan madde
MONO KÜLTÜR TARIM Herhangi
bir tarım ürünün iklim, toprak şartları veya ekonomik nedenlerle diğer ürünlere
göre baskın olarak yetiştirilmesiyle yapılan tarım.
MOREN SET GÖLLERİ Buzullardan
çıkan suların önünün moren setleri ile kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
MOTEL Önemli yol
kavşaklarına kurulmuş dinlenme, konaklama ve belirli ihtiyaçları gidermek üzere
düzenlenmiş turistik tesis.
MUTLAK NEM (Varolan Nem)1m3
havanın içindeki su buharının gram olarak ağırlığına mutlak nem denir. Mutlak
nem, sıcaklığa bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara doğru, denizlerden karalara
doğru ve yükseklere çıkıldıkça azalır.
MÜNAKALE COĞRAFYASI Insan, mal ve
haberlerin bir yerden bir başka yere gitmesini, bu gidiş gelişin coğrafya bakımından
dağınık, yayılışını, her türlü yol ve taşıtların özelliklerini inceleyen,
bunlar, coğrafya usulleriyle belirten bilim
N HARFİ
NEMLİ İKLİM Yağışın
buharlaşmadan çok olduğu iklim Böyle
iklimlerde bol sulu, düzenli ırmaklar gelişmiştir.
NEMÖLÇER Havanın nemliliğini doğrudan
doğruya gösteren araçlar. Çeşitli nemölçer araçları vardır ki, bunlardan en
sade olanı bağıl nemliliği gösteren saçlı nemölçerdir.
NEOZOİK Yer yuvarlağının gelişme
tarihinde Üçüncü Çağı karşılayan ve “yeni yaşama çağı’ anlamına gelen oluşuk
grubu yani formasyon grubu.Bu çağda yer kabuğu oynamaları artmış,Alp kıvrımları
olmuş,şimdiki yüksek dağların birçoğunun bulunduğu yerlerde türlü kıvrılmalar
belirmiştir. Bu çağda yer yer yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Kimi kaynakta
Üçüncü Çağın iki devri bulunduğu kabul edilir ve bunlara Tersiyer Kuvarter adı
verilir,kimi kaynakta da daha önceki devirlere göre son derece kısaolduğu
halde,türlü sebeplerden bu sonucusunu Dördüncü Çağ olarak gözönüne almış
bulunurlar.
NEPTUNİZM Bütün taşların, bu arada
püskürük taşların da suların türlü etkileriyle doğduğu üzerinde düşünceler
ileri süren görüş.Bu ad Romalıların “sular tanrısı”sözünden faydalanılarak
yapılmıştır. Bu görüşe göre, sadece bu günkü lavlar ile yanardağ külleri bu
oluşlar dışında kalabilir. Bu görünüşün tersi plutonizmdir,
NEVE Dilimizde neve karşılığı olarak bugün
buzkar kullanılmaktadır.
NEWTON SI birimi sisteminde kuvvet birimi.
Nidus
değiştokuşu İki ülkenin
karşılıklı olarak kendi soydaşlarına yer verecek şekilde nüfus değistirmesi olayı.Bunlar
türlü anlaşmalarla olur.
NİFE Yer kürenin merkezi kısmında
yer alan ve manto ile çevrili olan jeosferdir. Nikel (Ni) ve demir (Fe)
karışımından meydana gelmiştir. Bu yüzden Nife adı verilir. Çekirdek olarak
bilinir.
NİSBİ YÜKSELTİ Bir yerin çevresindeki yerlere göre yükseltisi.
NOKTAİ İNCİMAD Sıvı maddenin
ısı vererek katı hale geçmesi alayıdır.
NOOJEN Yer yuvarlağının oluşması tarihinde geçen Üçüncü Çağın ikinci bölümü.
Neogen, Yunancadan alınma bir terim olup,“yeni oluş” anlamına gelir. Neojen
terimi, Fransızca Neogene’in okunuş şekliyle dilimize girmiştir. Neojen devri
önemli değişikliklerin olduğu bir zamandır.Bu sırada Alp
dağları,Pirene,Karpat,Apenin,Toros dağları belirmeye başlamıştır. Bu devrin
başında Anadolu’da yer kabarıklıkiarı çok yüksek ve belirgin değil iken, devrin
sonunda Anadolu bugünkü biçimini almış, yüksek dağlarla çevrilmiştir Neojende
birçok yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Anadolu’da düz duruşlu, yayla biçimli
neojen bölgeleri çok yer tutar Neojen tabakaları arasında esmerkömür yatakları
da bulunur.
NORMAL İTİGAL Fransızcadan alınma normal= olağan ,Arapçadan alınma
itikal aşınma kelimelerinden yapılmış eski bir terimdir ki, akarsuların
aşındırmasını belirtir.Çok yaygın olduğu için de bu olaya bu ad
verilmiştir.Olağan aşınma demektir.Dilimizde bugün buna akarsu işlemesi denir.
NORMAL KUVVET Bir cisme yüzey
tarafından uygulanan kuvvet
NÖTR Elektriksizce yüksüz olan
NÖTR CİSİM İçinde eşit miktarda (+) yük ve
(-) yük bulunan cisim
NÖTRON Atomun çekirdeğinde bulunan yüksüz parçacık
NUFUS SIKLIĞI Belirli bir yüzölçüsü birimine düşen nüfus sayısı.Bu
sayı o bölgenin,ya da ülkenin nüfüs sayısını,oralarının yüzölçümüne bölmekle
elde edilir. Nüfus sıklığı yeryüzünün türlü bölgelerine göre değişir. Bir bölge
içinde de nüfus sıklığı ayrı ayrı değerler gösterebilir. Ancak,bir yerde nüfus
sıklığı değişebilir,Bu değişmelerde en çok o bölgedeki doğumun,ölümün azalması
veya çoğalması, orada oturanların başka yerlere göçetmeleri,başka yerlerden
oraya gelip yerleşmeler başlıca yerleri tutar.
NUNATAK Buzullar arasından yüze doğru uzanmış kaya çıkıntılarına Grönland’da
verilen bir ad.
NÜFUS Belirli bir nüfus
sayımı gününde bir ülkede, ya da bir bölgede bulunan insanların sayısı İnsanlar
yeryüzünün türlü karalarına, bunların da bölgelerine çok ayrı sayıda, ayrı
sıklıkta yerleşmişlerdir Bunda doğal olayların yeri bulunduğu gibi tarih
çağlanı boyunca birbiri ardından gelmiş olayların da çok etkisi vardır.
NÜFUS ARTMASI Dünya
nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun artması olayı.Yeryüzünde nüfus durmadan
artıyor.Çünkü her yıl olan doğum, ölümden çoktur. Kimi ülkelerde nüfus artması
çok çabuk olur Türkiye’De İtalya’da olduğu gibi. Kimi ülkede nüfus artması orta
derecededir İngiltere’deki gibi. Kimi ülkede de nüfus artması belirsiz derecede
olmuştur Fransa’da olduğu gibi
NÜFUS AZALMASI Dünya
nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun azalması olayı.Nüfus azalması, doğumun
yeter derecede olmaması yüzünden belirdiği gibi, ölümün
çokluğundan,savaşlardan,başka yerlere göç etme yüzünden de olabilir.
NÜFUS BİLGİSİ Türlü
yönlerden nüfus durumu, nüfusun yer değiştirmesi olaylarını sayılarla ortaya
koymaya çalışan bilgi. Bunun bir adı da demokrafi’dir Nüfus bilgisin de
nüfus,göçler,doğunılar, süt çocuğu ölümleri,bütün yaşlarda ölümler
incelenir.Nüfus bilgisi türlü ülkeler de yüksek okulların, üniversitelerin
ikili bölümlerinde okutulur,Nüfus bflgisinde, nüfusun dorgun durumu ele
alınarak incelendiği gibi,nüfusun oynak durumuda araştırılır.Bu arada
savaşlardan önceki ve sonraki durumlar da incelenir.
NÜFUS COĞRAFYASI Insanların
yeryüzündeki dağılışlarını inceliyen, bunu türlü yön!eriyle açıklamaya çalışan
coğrafya kolu. Nüfus coğrafyasında yaşama yeri,yerleşilir yerler,yerleşilemez
yerler araştırıldığı gibi,insan topluluklarının yeryüzündeki
dağılıışı,sayısı,kalabalık ve seyrek nüfuslu yerler,göçler,bir ülkedeki nüfusun
geçinme durumu ve bunun ölçüleri,bir ülkenin, bölgenin,bütün yeryüzünün nüfusu
beslemeye yetme gücü,nüfus çokluğu araştırılır.Elde edilen biigiler ve veriler
haritalara işlenir,şekillerle belirtilir.
NÜFUS ÇOKLUĞU Bir ülkede ya da bir börgede geçinme imkanlarına göre
orada yaşıyan kişilerin sayıca olağanüstü çokluğu. Bununla ilgili olarak, her
ülkenin, her bölgenin kendine göre az çok belirli bir nüfusa yetme gücü
vardır.İnsanların geçinme,barınma,yaşamalarında önemli yeri olan çeşitli doğal
şartlarla birlikte orada kurulu bulunan geçim yolları önemli yer tutar. Nüfus
çokluğu doğumun ölümden da ha çok yer tuttuğu bölgelerde, göçleri çeken
yerlerde görülür.Nüfus çokluğu olan yerler arasında Çin ve Hindistan vardır.Buralarda
ortalama nüfus sıklığı 80100 kişiden çoktur.Buralardaki insanlar ençok tarımla
geçinir.Nüfus çokluğu olan yerlerden ötekileri Batı ve Orta Avrupa,Amerika
Birleşik Devletleri’nin doğu bölgeleridir. Buralardaki geçimde ise endüstri
önemli yer tutmuştur.
NÜFUS HAREKETLERİ Nüfusun
doğal, toplumsal değişmeleri Nüfus, doğumlarla sürekli olarak yonileşir, ölümlerle
söner. Bu olaylarla ilgili olarak nüfusun yapısı çok değişken bir durum
gösterir.Bu yenileşmelere,sönmelere nüfusun doğal hareketi denir.Yerleşilmiş
yerlerdeki nüfus hareketleri ise çeşitli göçler olarak belirir.
NÜFUS HARİTALARI Dünya'nın bütününde ya da bir
bölümündeki nüfusun dağılışı ve özellikleri hakkında bilgi veren haritalardır.
Bu haritalarda nüfus dağılışı noktalama ile gösterilir. Nüfus yoğunluğu
haritaları ise renklendirilir.
NÜFUS İSTATİSTİĞİ Bir ülkedeki nüfus durumunu, nüfus
hareketlerini gösteren istatistikler. Bu istatistiklerde nüfus sayımından elde
edilen sayılar değerlendirilir. Yaşlara, iş güçlere,göç etmelere,okuma yazma ve
başka yönlere göre bölümlemeler yapılır.
NÜFUS SAYIMI Bir ülkede, bir devletin topraklarında kaç kişi
bulunduğunu bunların türlü yönlerden özelliklerini belli etmek üzere yapılan
sayım. Nüfus sayımları bütün ileri ülkelerde düzenli olarak her on yada beş
yılda bir yapılır. Sayım günü, sayımın sona erdiği açıklanmadan önce kimse
evinden,bulunduğu yerden dışarı çıkamaz.Sayımı yapan kimseler, ev ev
dolaşır,ellerindeki çizelgeyi doldurmak üzere,türlü sorular sorar,
karşılıklarını hemen yazarlar. Yurdumuzda ilk düzenli nüfus sayımı 1927 de
yapılmıştır.Bundan sonra 1935,1940,1945,1950,1955 ve 1960 da nüfus sayımları
yapılmıştır.Nüfus sayımlarına dayanarak şehirlerde bulunan nüfus,köylü
nüfusu,türlü işlerle geçinenlerin sayısı, türlü yaşlardaki kimselerin sayısı,çeşitli
bölgelerdeki nüfus sıklığı,nüfus artmasu nüfus azalması gibi önemli noktalar
öğrenilmiş olur.
NÜFUS SEYRELMESİ Bir ülkede
nüfusun azalması ile ilgili olarak beliren durum. Bir ülkeyi,bir bölgeyi,yıkıcı
etkileriyle oturulur olmaktan çıkaran çok korkunç depremler,savaşlar,kırıcı
salgın hastalıklar,yokluklar,kıtlıklar yüzünden başka yerlere olan göçlerle ve
doğunun azalmasıyla nüfus seyrelmesi belirir. Eğer doğum yeteri derecede
ise,dış ülkelere olan göçlerin açtığı boşluk bir süre sonra kapanabilir.
NÜFUS YOĞUNLUĞU Herhangi bir
bölgedeki toplam nüfusun, top lam yüzölçüme bölünmesi ile bulunan, km düşen
insan sayısı.
NÜFUSLANMA Bir ülkede ,bir bölgede yerleşmeler ile ilgili olarak nüfusun gittikçe
artması,az nüfuslu,boş,yarı boş yerlerin gün geçtikçe
kalabalıklaşması.Nüfuslanma için sözgelişi şöyle denir ‘Kuzey Amerika’nın batı,
bölgelerinde nüfuslanma çok çabuk olmuştur.’Şu ülkenin ormanlık bölgelerinde
nüfuslanma olmuştur.”
NÜKLEER ELEKTRİK SANTRALİ Fisyon
olayında açığa çıkan enerjiyi kontrollü olarak kullanıp elektrik enerjisi elde
edilen termik santraller.
NÜKLEER REAKTÖR Fisyon olayının
kontrollü olarak gerçekleştirildiği düzenek.
O-Ö HARFİ
OBA Doğu Anadolu Bölgesi’nde
yaygın olarak görülen geçici kır yerleşmesi. hayvancılık maksadıyla geçici
olarak kurulan çadırların tümü.
OBRUK Özellikle kireç
taşlarının çözülmesi ile meydana gelmiş doğal kuyu. Baca veya kuyu şeklinde,
keskin köşeli, derin çukurluklara obruk denir. Derinliği 250-300 m’yi bulabilen
obrukların bazılarının tabanında göl bulunur. Türkiye’de İç Anadolu’nun
güneyinde ve Toroslar’da yaygın olarak obruklar görülür. İçel’deki
Cennet-Cehennem mağaraları ve Konya’daki Kızören obruğu ülkemizdeki en güzel
örneklerdir.
OHM Direnç birimi.
OKYANUS Kıtaları birbirinden ayıran
geni su kütlelerine okyanus denir. Örnek
OLTU TAŞI Siyah, sert ve parlak
özelliklere sahip bir tür linyit. Süs eşyası yapımında kullanılır.
ORBİTAL Elektronların bulunduğu
yer.
ORMAN ÜST SINIRI Ormanların
yetişebildiği en yüksek sınır Bu sınır, yükselti, enlem, bakı ve hakim rüzgar
gibi faktörlere bağlı olarak her yerde farklılık gösterir. Genel olarak
ekvator’dan kutuplara doğru küçülür.
OROJENEZ Jeosenklinallerde biriken
tortul tabakaların kıvrılma ve kırılma hareketleriyle yükselmesi olayına dağ
oluşumu ya da orojenez denir. Kıvrım
hareketleri sırasında yükselen bölümlere antiklinal, çöken bölümlere ise
senklinal adı verilir. Antiklinaller kıvrım dağlarını, senklinaller ise çöküntü
alanlarını oluşturur.
ORTA TİP LAV SİO2
oranı % 33 - % 66 ise lav orta tiptir. Bu tip lavların çıktığı volkanlarda
volkanik kül miktarı azdır.
ORTAK PAZAR Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun diğer
adı
ORTALAMA HIZ Belli bir Dt zaman aralığındaki yer değiştirmesi Dx olan
bir hareketlinin bu zaman aralığındaki hız.
ORTALAMA SÜRAT Hareketli bir cismin, belli bir zaman aralığında, aldığı
yolun, geçen toplam zamana oranı.
OTLAK Mera. Hayvanların otlatıldığı yer.
OTLAK HAYVANCILIĞI Mera hayvancılığı
OTOMOBİL ENDÜSTRİSİ Motorlu kara taşıtlarını üreten endüstri kolu.
OTOYOL Birden fazla geliş ve gidişi olan modern paralı yol. Otoban.
ÖRTÜ BUZULU Çok geniş alanlara yayılan, kilometrelerce alan kaplayan
buzul türüdür.
ÖTELEME DENGESİ Cismin üzerine
uygulanan kuvvetlerin her doğrultuda dengelenmiş olması.
ÖTELEME HAREKETİ Dairesel hareket
yapan bir cismin bütün noktaları tarafından aynı şekilde ve aynı hızda
gerçekleştirilen hareket.
ÖZ DİRENÇ Bir iletkenin birim boyunun,
birim kesitteki direnci.
ÖZ ISI Bir maddenin 1 gramının
sıcaklığını 1oC yükseltmek için gerekli olan ısı miktarıdır.
ÖZ KÜTLE Bir maddenin birim
hacminin kütlesidir.
ÖZEL HARİTALAR Belirli bir
konu için hazırlanmış haritalardır.
ÖZEL KONUM Herhangi bir yerin
kıtalara, denizlere, boğazlara, önemli ulaşım yollarına, sanayi ve ticaret
merkezlerine, maden ocaklarına, komşu ülkelere vb, olan uzaklığı. Dünya
üzerindeki bir yerin çevresine, denizlere, yer şekillerine, anayollara,
geçitlere ve komşularına göre konumudur.
P HARFİ
PARATONER Yıldırımsavar
PARÇALANMA Taşların ısınma-soğuma, donma-çözülme gibi olaylar yüzünden parçalanması,
dağılması olayı. ( Ufalanma)
PARK YÖRESİ Şurasında
burasında öbek öbek ağaç topluluklarının bulunduğu geniş otluklar.
PASTIRMA YAZI Güz
ortalarında pastırma kurutma zamanına rastlayan sıcak günler.
PATLAK ÇUKUR Peneplen Maar kelimesinin dilimizde karşılığını tutan
terim.
PATLAMA Bir cismin, gürültü yıkma,
fırlatma, devirme şeklinde birdenbire beliren hacim genişlemesi olayı. Bu olay,
yanıcı gazların bulunduğu yerlerde çok olur. Türlü yerlerde ve cisimlerde
görülen patlama olayı, yanardağların belirmesi sırasında da ortaya çıkar.
Yanardağlarda patlamalarla püskürmeler birlikte gider. Öyle yanardağlar vardır
ki, püskürmeleri sırasında daha çok patlamalar yer tutar. Bir yanardağın
belirti döneminden sonra patlama dönemi gelir. Yerkabuğunun dayanma gücü artık
sona erince iç basıncın etkisiyle patlama başlar. Patlamalar birbiri ardınca
sürer. Havaya yanardağ bombaları, iri kaya parçaları, küller fırlar. Tozlar,
kızgın bulutlar çevreyi sarar. İşte bu
patlama döneminden sonra lav akmaya başlar, bundan sonra yanardağ sönmeye doğru
gider. (Yanardağ, Patlak çukur).
PAULİ PRENSİBİ Atomda
bir orbitale zıt sipinli (dönüş) olmak şartıyla ikiden fazla elektron
giremeyeceğini ifade eden kural.
PAZAR Belli bir şeyin, ya
da çeşitli malların satıldığı yer. Odun pazarı, balık pazarı, sebze pazarı,
meyva pazarı, at pazarı gibi. Pazarlar çoğunca haftanın belli bir gününde her
çeşit mal satıcıları ile alıcıların toplanıp alışveriş ettiği yerdir. Salı
Pazarı, Pazar Pazarı gibi. Pazar yerleri, çoğunca, sergiler durumunda olur (Panayır).
PEDOLOJİ (Toprak bilimi).
PEKİŞME Yer kabuğunun
sertleşmiş, esnekliği azalıp, kırılgan
olmuş durumu. Pekişme olmuş tabakalar artık iyice kırılamaz, biraz
bükülünce kırılır. İyice pekişmeye uğramış tabakalar ise, esnekliği hemen hemen
kalmamış ve tümü kırılgan olmuşlardır.
Uzun süre kıvrılmalardan, yer kabuğunun içine doğru olan püskürmeler (İç
püskürme) den sonra pekişmeler artar. Böylece bu türlü yerlerde artık
kıvrılmaya elverişlilik azalır. Yer kabuğu oynamaları sırasında buralarda,
kırılmalar olur.
PENCERE Aşmalarla doğmuş örtünün
(b. 1,1 yer yer aşınması, böylece derelerin burasını oyması yüzünden açılmış
öyle bir oyuntu yeri ki, örtünün dibi buradan görülür olmuştur. Bu oyuntu
yerinin iki yanına ‘pencerenin çerçevesi’ denir. (Örtü, Aşma örtüsü, Şaryaj,
Aşma adası)
PENEPLAİN Peneplen.
PENEPLEN Uzun süren aşınmalar,
yontul malar sonunda yer kabartılarının si inerek bel olan yarı düz, dalga uca
bir yeryüzü b verilen ad. Peneplen, Amerika’dan yayılarak Avrupa’ya geçmiş,
Fransızcaya peneplaine şeklinde yerleşmiş buradan da dilimize peneplen
biçiminde yazılacak şekilde girmiştir. Bu şekle, zaman zaman dalgalı düzlük,
yarı-ova gibi kelimeler de kullanılmış ise de bunlar tutunamamıştır. Alman
jeomorfologları peneplen terimini olayı yeter derecede açıklatamadığı
düşüncesiyle kullanmak istememiş, bunun yerine Rumpfflache kelimesini
yerleştirmişlerdir. Dilimizde peneplen yerine yontukdüz kullanılmaktadır.
(Yontukdüz). Geniş arazi bölümlerinin, akarsu aşınım faaliyetlerinin son
döneminde deniz seviyesine yakın hale indirilmesiyle oluşmuş, az engebeli şekle
peneplen (yontukdüz) denir.
PERESTROLKA Rusca
yeniden yapılanma anlamında. Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecine girdiği
dönemlerde ekonomik, siyasi, idari alanlarda yapılan köklü değişikliklerin genel
ismi.
PERİ BACASI Özellikle volkan
tüflerinin yaygın olarak bulunduğu vadi ve platoların yamaçlarında sel
sularının aşındırması ile oluşan özel yeryüzü şekillerine peribacası denir.
Bazı peribacalarının üzerinde şapkaya benzer, aşınmadan arta kalan sert
volkanik taşlar bulunur. Bunlar volkanik faaliyet sırasında bölgeye yayılmış
andezit ya da bazalt kütleridir. Peribacalarının en güzel örnekleri ülkemizde
Nevşehir, Ürgüp ve Göreme çevresinde görülür. Volkanizma sırasında çıkan
küllerin tortullaştığı arazi lerin, akarsular tarafından aşındırılması
sırasında, dirençli kayaçların alt kısımlarının aşınmadan kalması sonucu
oluşmuş sütunları andıran şekiller. Yüksekliği 35 metreyi bulabilen çoğunca
kule biçimli, kimi yerde tepelerinde bir de başlığı bulunan yer biçimleri. Peri
bacaları, bulundukları yerde birçokları yan yana sıralanmış efsanemsi şekiller
olarak görülür. Uzaktan böyle bir yere bakılırsa, kulelerle süslenmiş birkaç
kat evlerle dolu bir şehirmiş gibi görülür. Peri bacalarının irileri tarih çağların
de, insanlar için ev olmuştur. Buralardaki yumuşak, kolay işlenir taşların
(çoğunca yanardağ tüfü ) içerisi oyularak buralarda odalar, salonlar, yeraltı
yolları, şarap yapılan yerler, tapınak yerleri yapılmıştır. Ürgüp ve
yakınındaki Uc hisar ve Göreme’de olduğu gibi bunlar iki üç katlı olarak da
işlenmiş, duvarlar sıvanmış, yağlı boya resimlerle süslenmiştir. Bu peri
bacalarını görmek için her yıl birçok gezgin (turist) uzak ülkelerden buralara
gelir. Peri bacaları, yağmurlu ve kurak mevsimlerin birbiri ardından geldiği
bölgelerde, kumlu, taneli, yumuşakça taşların bulunduğu dikçe yamaçlarda doğar
Böyle yerler, en çok Akdeniz Çevresindeki ülkelerde bulunur. Peri bacaları bu
biçimlerini sağanak yağmurlarının yeri süpürürcesine yalamasıyla alır. Önce birbirine
koşut (paralel) yivler açılır, ardından da peri bacalarının temelleri belirmeye
başlar.
PERİGLASYAL “Buzul çevresi” ile
ilgili olayları belirtir. Buzul çevresi yer biçimleri, buzul çevresi iklimi,
buzul çevresi bitkileri gibi. (Buzul çevresi).
PERİHEL Dilimizde günberi olarak geçen terimin karşılığı. (Günberi).
PERİYOD Zaman bakımından dönemli bir akışı belirtir, bir zaman bölümünü
gösterir.
PERİYODİK CETVEL Elementlerin
atom numaralarına göre hazırlanan, elementlerin tümünü içine alan cetvel.
PERSPEKTİF Türlü cisimleri değişmeyen bir noktaya göre olan uzaklıklarını,
aralarındaki duruş ayrılığını canlandıracak şekilde çizme yolu. Bu yolla
çeşitli yeryüzü biçimleri çizilebilir. En eski harita izdüşümleri perspektif
temellerine göre yapılmış tır Yer yuvarlağının saydam bir cisim olduğu
düşünülürse, bunun üzerine çizilmiş olan meridyen ve paralel çemberleri ağı,
belli bir noktadan bu ağa yönelmiş bir gözden çıkan ışınlarla bir yüzey üzerine
düşürülmüş bulunsun. İşte böyle elde edildiği düşünülen haritalar perspektif
temeline göre yapılmış olur. (Harita).
PERTAVSIZ Büyüteç.
PETROGRAFİ Taş bilimi.
PETROKİMYA SANAYİ Petrolden
elde edilen yan ürünlerin değerlendirildiği sanayi.
PETROL Su ile karışmayan,
duru, ya da yoğun, açık, ya da koyu renkli, bileşimi karbonlu hidrojenlerden
olan bir sıvı. Petrol, türlü oluşuklarda (formasyonlarda) bulunur. Sünger
yapılı taşların boşluklarını, gözeneklerini, yarıklarını doldurur. Petrol,
çoğunca, denizde yaşayan canlıların yağlı yerlerinin, doğal bir damıtma
(destilasyon) olayına uğramalarıyla oluşmuştur. Bu duş, jeologlarca şöyle
tasarlanmıştır Denizlerdeki canlılar ölünce dibe çöker, burada madensel
çökeleklere karışır, çoğu canlı artıklarından olan bitümlü maddeler durumuna geçer. Bunlar belirli bir kalınlığa
vardıktan, daha sonraki yer kabuğu oynamalarıyla büyük basınçlara uğradıktan
Sonra petrol oluşur. Ancak bu oluşa büyük denizler değil, sığ olan iç-denizler,
körfezler elverişlidir. Oluşan petrol, delikli, gözenekli taşların boşluklarını
doldurur, bu defa oluştuğu yerden başka yere göç eder, çoğunca kıvrımlı
bölgelerin kemerlerinde (b bk.) toplanır. Petrol, büyük ekonomik değeri olan
bir maddedir.
PETROL BORUSU Petrolü limanlara, kolayca taşımak üzere yapılmış yere
döşenmiş büyük çaplı borular.
PEYK (Uydu).
PEYZAJ Bir yörenin doğal görünüşü ya da bu doğa (tabiat) üzerinde insanın
yaptığı (ev, köy, tarla, bahçe, fabrika...) ile birlikte görünüşü. (Görünüş).
PEYZAJCILIK Yöre
görünüşlerini çizme temeline dayanan resim tarzı. En çok yerinde, ve
görerek sulu boya, yağlı boya veya kuru
kalem yöre resimleri birçok ülkelerde gelişmiştir. (Yöre, Yöre görünüşü).
PINAR Bir şehir kent, köyde, herhangi
bir yerde kaynaktan getirilmiş suyun
arınması için yapılmış yer. Pınar denilen böyle yerlerde sular, sürekli olarak
akar, ya da bir musluk açılıp kapatılarak 1 sudan faydalanılır, (Kuyu, Su, içme
suyu, Kullanma suyu).
PİPELİNE Petrol boru hattı
PLAJ Denizin, gölün kumluk yerlerindeki
yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum). Kumsal.
Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma
yerlerini belirtir. (Kum).
PLAN "Bir yerin kuşbakışı
görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür
büyük ölçekli haritadır.
Yeryüzünün
küçük bir bölümünün, büyük ölçekte çizilmiş haritası. Bir şehrin planı. köy planı
gibi Planların ölçeği 1 :2000 ne kadar olur. (Harita).
Bir yerin
kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır.
Plan bir tür büyük ölçekli haritadır."
PLANİMETRE Düzlemlerin yüzölçümünü bulmaya
yarayan bir araç.
PLANKTON Ya pek az olan kendi
kımıldayışıyla; ya da deniz akıntılarıyla şuraya buraya sürüklenen, suda
yaşıyan bütün bitki ve hayvanlara verilen ad. Bu ad 1887 de Hensen tarafından
kullanılmıştır. (Nekton, Benthos).
PLANLAMA Topraktan yer eşilmiş olan
yerden en iyi şekil de faydalanmak, en yüksek verimi elde etmek için yapılan
düzenli işler, çalışmalar. Çok çeşitli planlamalar vardır. Bunların, türlü
dillerde birbirine iyice uymayan karşılıkları vardır. Kimi dilde de bu
karşılıklar eksik kalmıştır (Yer planlaması, Ülke planlaması, Bölge
planlaması).
PLATO "Türlü dillere üstü düz bir
yeryüzü biçimi terimi olarak girmiş, bu arada 25 yıl kadar önce dilimize de
girerek bu imla ile yazılır olmuştur. Bundan önce okul kitaplarında da üç ana
yeryüzü biçimi olarak Türkçe, dağ, ova, yayla kelimeleri kullanılırken bu tarihten bu yana y kelimesi
yerine plato kelimesinin kullanılması, böylece ‘yazları davarların yayıldığı
yerler”, anlamında da kullanılan yayla kelimesinin anlamıyla karışmaması gereği
Savunulmuştur. Ancak, bir kelimenin iki, hatta daha da çok anlam,
bulunabileceğine göre, yine önceleri kullanılmış üzere yayla kelimesinin plato
karşılığı kullanılması, faydalı olur, Bugün de okul kitaplarında yayla
kelimesine bir yeryüzü biçimi gösteren anlamıyla çok rastlanır. (Yayla, Yazı,
Düzlük, Düzlek yapı, Yüksek yayla).
Akarsu
vadileriyle derince yarılmış düz ve geniş düzlüklerdir.
Akarsular
tarafından derin vadilerle parçalanmış çevresine göre yüksekte kalmış dalgalı
düzlükler."
PLAYA (Takır).
PLEİSTOSEN Dördüncü çağın birinci dönemi.
Diluviyum Buzul Çağı bu dönemi karşılar
Bir jeoloji terimi olan pleistosen dönemi, arkeologların Paleolitik yani Eski
Taş Çağı’nı karşılar.
PLUTONİTLER Taşlar biliminde
derinlik taşları demektir. (Derinlik taşları)
PLUTONİZM Yer kabuğunun çok derin
yerlerinde batolitlerin oluşmasıyla sonuçlanan iç püskürmeler. Çok derinlerdeki
erimiş, kızgın magmanın çok derinlerdeki taşların arasına büyük yığınlarla
sokulması olayı. {bk. Volkanizma). Bunlardan doğan taşlara plutonit {b. bk.)
denir ki, dilimizde buna derinlik taşları (b. Bk.)iç püskürük taşlar (T,. ) adı
verilir, 2 — Yer yuvarlağının türlü çağların da birçok olayların, yeryüzü
biçimlerinin oluşma ve gelişmesinin ve taşların, magmadan ileri geldiğini
savunan görüş. Bunun karşısına neptunizm
görüşü çıkmıştır.
PLUVİAL ÇAĞ Buzul Çağını (b. )
karşılayan sürelerde şimdiki kurak bölgelerdeki bol yağmurlar çağı (Yağmur çağı
)
PLUVİOMETRE (Yağmur-ölçer).
PODOMETRE (Adımsayar).
PODZOL TOPRAKLAR Tayga
adı verilen iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, soğuk ve nemli bölge
topraklarıdır. Toprağın aşırı yıkanması nedeniyle organik maddelerin çoğu
taşınmıştır. Bu nedenle renkleri açıktır. Bu tip topraklar Sibirya, Kuzey Avrupa
ve Kanada’da yaygındır.
PODZOLLEŞMA Soğuk
nemli iklim bölgelerinde boz esmer renkte toprak oluşumu.
POLAR HAVA Kutbi hava, soğuk hava kitlesi.
POLİGON TOPRAK (Çokgenli
toprak).
POLJE (Göl ova).
POLYE "Karstik bölgelerde
kireçtaşlannın çözülmesiyle ortaya çıkan düzlük ova.
Yugoslavya’nın
Karst yaylalarındaki ilgili araştırmalarla türlü ülkelere yayılan polye
kelimesi, dilimize de girerek. Kendi imlamızla polye şeklinde yazılmaktadır.
Anlam bakımından polye, türlü yerlerinde geçici, ya da sürekli göllerin
bulunduğu bir çeşit ovadır. Bu bakımdan yurdumuzda çok bulunan bu türlü ovalara
göl ova da denilir, (Göl ova).
Karstik
yörelerdeki genişliği birkaç kilometre olan, uzunluğu 20-30 kilometreyi bulan,
hatta geçebilen ova görünümlü büyük karstik çukurlara polye denir. Türkiye’de
özellikle Toroslar’da polyeler yaygındır. Örneğin; Akdeniz Bölgesi’ndeki
Ketsel, Elmalı ve Akseki ovası birer polyedir."
PONOR ( Su-yutan).
PORTOLAN Ortaçağda germicilerin
kullandığı bir kılavuz kitaptır. Portolan haritaları da vardır. (Gemici
kılavuzu).
POSTGLASYAL çağ (Buzul sonrası çağ). (Buzul sonrası).
POTAMOLOJİ (Akarsu bilimi).
POTANSİYEL Depolanmış durumda hazır bekleyen
enerji, eşya ya da mekan.
POTANSİYEL ENERJİ Bir cismin çekim
kuvvetinin bulunduğu bir gezegende herhangi bir referans noktasına göre sahip
olduğu enerji.
POYRAZ Kuzey- doğudan esen
soğuk, sert yel. Yaz poyrazı, sıcak bölgeye doğru estiği için kurudur. Estiği
yerlere serinlik getirir. Kış poyrazı’nda türlü döngülerin önemli yer tutmasıyla ilgili olarak, yağmur,
kar yağabilir ya da poyraz açık havada, sert olarak eser. Poyraz, çoğunca
fırtına şeklinde eser Marmara’da, Karadeniz’de taşıtlarn gidiş - gelişini
zorlaştırır. (Gezici döngü ,Yerel rüzgar, Basınç, Gökyel).
PREGLASYAL ÇAĞ (bk Buzu1
öncesi çağ).
PREHİSTORYA (Tarih
Öncesi)
PRERİ Kuzey Amerika orta
bölgelerindeki otluk, hayvan yetiştirilen, ekincilik yapılan geniş düzlüklere
verilen ad. (Pampa, Bozkır, Step).
PROFİL Yer kabart
çukurlukların yükseklik değerleri bakımından uzanışlarını, birbirleriyle
ilgilerini göstermek için çizilen eğri. Profil kelimesi, pro= ön, Filum= iplik
kelimelerinden (dış biçim), “dış uzanış” anlamına gelir. Bu eğride iç yapıda
gösterilir ise buna kesit denir. Profil
ile kesit, çoğunca, bir anlamda kullanılırsa da, profil dış çizgiyi belirtir.
Kesit ise, yapıyı da içine alır. Böylece jeoloji kesitlerinden söz edilir.
PROJEKSİYON Dünya'nın
küreselliği nedeniyle, haritalarda ortaya çıkan hataları en aza indirmek için
çeşitli yöntemler kullanılır. Bunun için yerkürenin paralel ve meridyen ağının
belirli kurallara göre düz bir kağıda geçirilmesi gerekir. Bu sisteme
projeksiyon denir. (Izdüşüm, Harita
izdüşümü).
PROTEROZOİK Arkeen den sonra geçen ve Birinci Çağın Kambriyen devrine kadar süren jeoloji çağı.
Bu devir çok uzun sürmüştür. Canlılar bu sırada sular içinde belirmiştir.
PROTON Atom çekirdeğinde
bulunan 1,672.10-24 g. kütlesinde,pozitif yüklü tanecik.
PSAMOFİTLER (Kumcul
bitkiler).
PUS Hava içinde toz taneciklerinin verdiği durum.Bu parçacıklar çok küçük oldukları için
düşmezler. Gözle de ayırt edilemezler. Fakat bu parçacıklar, yatay görünürlüğü
azaltır. İşte bu görünüşe puslu hava, pusluluk denir. Puslu hava mavimsi, ya da
sarımsı olur. Böyle bir örtü yeryüzünün kendi rengini azaltır, soluklaştırır.
(Pusluluk).
PUSLULUK Havanın bir çeşit
bulanıklığını belirten kelime (Pus).
PUSTA Macar ovalarının bozkırlarına
verilen ad. (Bozkır).
PUSULA Yön bulmaya yarıyan
bir araç.
PÜSKÜRME Bir yanardağın püskürmesi
olayı (Yanardağ). Geniş anlamı ile magma’dan (b.bk.) olan her türlü püskürülmüş
maddelerin, yeryüzüne ulaşmış olmalarına, ya da ulaşamamış ta içte kalmış
bulunmalarına göre, püskürmeler ayırt edicidir. Yer kabuğundan geçerek yerin
yüzüne ulaşmış olanlarına dış püskürmeler (extrusion) denir. (Dış-püskürük
taşlar). İçte kalmış, yerin yüzüne çıkamamış olan püskürmelere de iç
püskürmeler (intrusion) adı verilir (İç püskürük taşlar, Yayışık püskürme,
Volkanizma).
PÜSKÜRTÜ MADDELERİ Bir yanardağın püskürdüğü lav lapilli kum, bomba, kül gibi maddeler.
Püskürük
taşlar Yerin derinliklerinden püskürerek (Püskürme),
yer kabuğunun içinden yukarılara doğru uzanmış taşlar. Bunlar delip geçen yapı biçimindedir.
Püskürük taşlar, püskürmeler sırasında yeryüzüne çıkamayıp, derinlerde gömülü
kalmışsa, bunlara iç püskürük taşlar (b. bk.), ya da derinlik taşları denir.
Püskürük taşlar, püskürme sırasında yer kabuğunu geçip yerin üstüne kadar
çıkabilmişlerse bunlara dış püskürük taslar denir.. Yerin derinliklerinden
erimiş kızgın bir çamur gibi çıkan lavlar (b. bk), az bir süre sonra soğur, katılaşır,
bundan çeşitli dış Püskürük taşlar oluşur. (Taşlar).
R HARFİ
RAKIM Yükselti. Bir
noktanın deniz seviyesine göre yükseltisi.
RAMPA (Yokuş).
RATIP İKLİM (Nemli)
RATIP MINTIKA (Yağmurlu
bölge).
REAKSİYON Karşı hareket, tepki. Tepkime,
tesir.
REFERANS Başlama noktası.
REGELATİON (Yeniden donma)
REGRASYON (Deniz gerilemesi ). Epirojenik
hareketlere bağlı olarak her devirde kara ve deniz seviyeleri değişmiştir.
İklim değişiklikleri ya da tektonik
hareketler nedeniyle denizin çekilmesine regresyon (deniz gerilemesi)
denir.
REKONSTRUKSİYON Tümleme
RELATİF NEM Bağıl nem.
RELİEF italyanca rilievo Yükseklik, başka
dillere de geçmiş terim. (Yerşekli).
RELİEF HARİTASI Yeryüzü
biçimlerinin kabartılarını, çukurluklarını ilk bakışta gösterecek şekildeçizilmesi.
(Harita).
RELİEFENERGİE Alman
coğrafyacılarının ortaya koydukları bu terim, bir bölgede belirli uzaklıklar
içinde ortalama yükseklik değerlerinin yardımıyla elde edilen o arazideki
yükseklikfarklarından çıkarılan değerlerdir. Bu değerlerle yapılan haritalara
Reliefenergie haritası denilmiştirki, dilimizde bu terimi bağıl yükseklik
haritası (nisbi irtifa haritası) karşılar. (Bağıl yükseklik).
RELYEF (Yerşekilleri).
REML (Kum).
RENDZİNA Humuslu, karbonatlı toprak.
RENKLENDİRME YÖNTEMİ Eşyükselti
eğrileriyle birlikte kullanılan bu yöntemde yükselti ve derinlik basamakları
renklerle gösterilir. Fiziki haritalarda yükseltiler genellikle, yeşil, sarı ve
kahverenginin çeşitli tonları, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin
tonları ile gösterilir.
REOSTA Elektrik devresinden
geçen akım şiddetini değiştirmek için kullanılan ayarlı direnç.
RESİF (Mercanlar, Mercan yapıları).
RESİFLİ KIYI Mercan
resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir. Sıcak kuşağaözgüdürler
Resifin oluşum şekline göre kenar resifi, set resifi ve atoller olarak alt
tiplere ayrılır. Atoller çember şeklinde kıyılar oluşturur.
REVOLUTİON Kısa bir zaman içinde beliren
temelli ve önemli değişmeler. O zamana kadar sürüp giden türlü olaylarda
meydana gelen devrimler, değişmeler. Bu terim, jeoloji çağlarında zaman zaman
beliren büyük değişiklikler için kullanılır. (Değişme).
REZERV Yedek. Bir maden bölgesinde çeşitli
materyallerle karışık halde bulunduğu hesaplanan maden Depolanmış mal ve
kaynaklar.
RİALI KIYI Nispeten yüksek ve
akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda, vadilerin aşağı
kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
RİAS Buzul Çağında buzlar altında
kalmamış, sadece akarsularla açılmış derin, vadilerin, deniz sularıaltında kalmasından
doğmuş bir çeşit kıyı. İspanyolca ria = akarsu ağzı demektir. Bu türlü kıyılar
İspanya’nın Kuzeybatı bölümün de görüldüğü için bu ad verilmiş Ria’nın çoğulu
rias’dır ki, çoğunca bu kullanılır. Rias kıyı girintilerinin dibinde sürekli
bir iniş vardır.
RİCİ İTİKAL ( Geriye
aşınma)
RİJİD (, Kırılgan).
RİJİDLİk (Kırılganlık).
RİPPELMARK (Kum dalgacığı ).
RİYAH (Yel, Rüzgar, Eoliyen, Yel
etkisi).
RİYAHİ Arapça riyah yeller kelimesinden
alınma bir terimdir ki, tesiratı riyahiye yani yelsel etki, yel etkisi
ROOSS ENLEMLERİ Rüzgar dalgaları karşılığı olarak kullanılmıştır. Şimdi
bunun yerini yelsel etki (b. ) ve yel etkisi (b. .) tutmuştur. Rooss enlemleri
Almancada nereden geldiği kesin olarak bilinememekle beraber, daha çok denizci
kullanmış olduğu, sonradan da coğrafya ve meteorolojide iyice yer tutmuş ajan
bir terim, Her iki yarımkürede, 25-35 enlemleri boyunda uzanan ve en çokokyanuslar
üstünde belli olar’ iki yüksek basınç kuşağı. Bunlar, yer yuvarlağı üzerindeki
hava akıntıları sır hava yığınlarının sıkışması ve sık sonucu olarak birer dinamik
yüksek basınç kuşağı olarakbelirmiştir. (Yer yuvarlağının rüzgar sistemleri,
Hava dolaşımı Hava basıncı).
ROSSBREİTEN (Ross
enlemleri ).
ROTORBir elektrik jeneratörünün bir eksen etrafında dönerek hareket eden
parçasıdır.
RÖJE (Düşme).
RÖLYEFYeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki
biçimleri.
RUMPFFLACHE(Yontukdüz).
RUTUBETİ HAVAİYE (Havanın
nemliliği)
RUZ(Gün).
RÜRAL BÖLGE (Kır
yerleşmesi).
RÜTUBET (Nemlilik, Havanın
nemliliği )
RÜYET MESAFESİ Görme
uzaklığı Rüzgar Yer değiştiren hava. başka bir sözle rüzgar, havanın yer yüzüne
yakın olan herhangi bir yön de, herhangi bir hızdaki doğal akıntısıdır, Bir
rüzgar eserken bu hava akıntısı bir yönde olur ve yataya yakın bulunur. Kimi zaman, havanın dik, Ya da dikçe
estiğj olur ki, bun lar öze! durumlardır. Rüzgar hep bir gidişte tanı düzenli
olarak esmez, son derece kısa aralıklarla durup durup vururcasına bir esiş
gösterir. Bu karışık esiş, yeryüzünün inişli çıkışlı olmasına bağlıdır. Bu
esiş, bir de, hava katlarına bağlıdır Yer yüzündeki buruşukluklara sürtünme
yüzünden rüzgarın hızı ağırlaşır, kuzey yarımküresinde sağa doğru döner. (Dağ
yeli,Vadi yeli, Kara yeli, Deniz yeli). Hava yığınlarının bir dağı aşması
halinde buz eriten yel (b. .) eser. Yerel rüzgarların her birinin her yer de
ayrı adı vardır Yıldız, poyraz, doğu yeli, keşişişleme güney yeli, lodos,
karayel, akyel, gök yel, Yarık kaya yeli gibi. (Bofor ıskalası, Yel).
RÜZGAR AŞINDIRMASI Çöl
yörelerine özel bir görünüş veren, kayalar da küçük biçimler meydana getiren
yel işlemesi. Rüzgar biriktirmesi (b. .) ile meydana gelen biçimler ise çok
daha büyük şekillerdir. Rüzgar aşındırmasının en belirgin izleri kum
cilalamasında, köşeli çakılların (b. .) doğuşunda belli olur. Yel kazıması
oyuklarıyla mantar - kayalar, uzun oluklar, yarıntılar yel aşındır ması
biçimlerindendir. Rüzgar, kayaların sert olmayan yerlerini çabuk aşındırır,
sert yerleri çıkıntılar ya par. (Yel süpürmesi, Yel kazıması).
RÜZGAR BAYRAĞI (Yel
bayrağı).
RÜZGAR CİLALAMASI Rüzgarın
‘taşıdığı parçaları sürterek taşları cilalaması olayı. (Rüzgar çakılı, Rüzgar
etkileri, Rüzgar aşındırması ).
RÜZGAR ÇAKILI Rüzgarın
cilaladığı köşeli, kenarlı bir çeşit çakıl. Bunlara köşeli çakıl (b. .) adı, da
verilir.
RÜZGAR DALGALARI Suyun yüzüne
sürtünürcesine esen yellerin doğurduğu dalgalar. (, Dalga) Bu türlü dalgaların
boyu yüksekliği, bunlarla ilgili olarak
biçimi rüzgar etkisi ile yüzü kımıltıya uğrayan denizin biçimine, derinliğine
bağlı olarak çeşitlilik gösterir.
Rüzgarın estiği bölgenin dışında yayılan Salınımlı, serbest dalgalar da vardır.
(Soluğan). Kıyıya doğru derinliği gittikçe azalan yerlerde ise, dalgalar
çatlarcasına köpüklenerek i!eri doğru atılır. (Çatlama). Denizde dalga
belirdikten sonra rüzgarın esiş yeğinliği (şiddeti) arttıkça, dalganın
yüksekliği artar, boyu büyür. Ancak, bu artış sonsuz değildir: Bir dalganın
sırtı, öteki dalgaların sırtlarından geçen yatay düzlemin hizasını geçince, o
sırtın su bölümcükleri, yel tarafından yakalanır, ileri doğru toz gibi savrulur.
Buna dalga serpintisi, dalga savruntusu denir, Bundan başka, rüzgar itmesinin
etkisi ile dalganın doruğu ileri doğru eğilerek devrilir. Bu devrilme sırasın
da içeride hava kalır. Bu havanın kurtulmasıyla ilgili olarak köpükle. meler
olur. Denizin köpüklü oluşu fırtınalı zamanlara uyar.
RÜZGAR EROZYONU Rüzgar
aşındırması. Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın
rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınmasına rüzgar erozyonu denir.
RÜZGAR GÜLÜ Yelin
esiş yönlerini belirtmek üzere bu yönlerin 4 anayön (b. .) batıdan temel
tutularak 8, 16, 32, 64’e bölünmüş şekilde gösterilmiş durumu. Türlü yönlerden
esen yellere ad vermek için yelin çevren (b. ) üzerinden gelir gibi göründüğü
noktalardan faydalanılır. Böylece sözgelişi, kuzey yeli, batı yeli, doğu yeli
gibi adlar verilir. (Yel).
RÜZGAR ISKALASI Beaufort
ıskalası
RÜZGAR ÖLÇMESİ Rüzgar
yönünün ve hızının ölçülmesi gösterilmesi işi.. Rüzgarın yönünün ölçülmesinde
kullanılan en sade araç, eski çağdan beri temeli bilinen yel bayrağı (b. .) dır.
Rüzgarın hızı enemometre denilen araçla ölçülür. Bunların birçok çeşitleri
vardır. En sadesinde şu parçalar bulunur: 4 tane içi boş yarım yuvar çanak
birbirine dikine çapraz iki çubuğun uçlarındadır, Bu çanakların açık yerleri
aynı dönüş yönüne bakacak şekilde konulmuştur. Yelin estiği yön ne olursa
olsun, bu yarım yuvar çanaklardan birine çarpar. Bu araç herhangi bir yönden
esen yelle durmadan döner. Dönüş hızı, dönme sayısını yazan bir sayıcı araçla
bulunur.
RÜZGAR SİSTEMLERİ Yerin dönüşü,
basınç kuşakları, basınç bölgelerinin doğuşu ile ilgili hava akıntılarını ana
çizgileri olarak beliren hava akışları.
RÜZGAR YEĞİNLİĞİ En çok çöllerde
kumları, çakılları savurması, toz ve kum fırtınaları doğurması şek inde kendini
gösteren rüzgarın esiş hızı.
S HARFİ
SAMYELİ Türkiye’ye güneyden ve
buna çok yakın yönlerden esen sıcak, kuru, toz!u. sıkıcı, bitkileri kavuran bir
yel. (Siroko, Gezici döngü, Hava basıncı, Yerel rüzgarlar).
SANAVBERİYE (İğne
yapraklı ağaçlar).
SANAYİ hammadde veya yarı hammaddelerin işlenerek mamül madde haline
dönüştürülmesi.
SANDER İç buzulların ya da dağ buzullarının dışında, kumlarla, çakıllarla
örtülü geniş düzlüklere verilen ad. Sanderler buzul sularının geliştirdiği bir
çeşit yayvan birikin ti yelpaze!eridir. Kuzey Avrupa da Sanderler yani buzul
kumlukları çoktur. (Kum, Kumla, Kumsal,).
SANTİGRAT DERECESİ Sıcaklık ölçü birimi Celcius isimli İsveçli astronom
tarafından düşünülmüştür.
SAPA İşlek ulaşım yollarına uzakta
kalmış yer
SAPKINTAŞLAR Buzul Çağında
kuzey kut bundan güneye doğru çok sokulmuş bulunan Buzların söküp
getirdiği çok iri kaya parçaları kalıntıları.Böylece Finlandiya
dan,İskandinavya dan binlerce granit kayaları yad ülkelere sürüklenmiştir.
Bugün bu kayalar o yerlerin yapılarinı hiç tutmamakta dır. Oranın yabancısıdır.
Bunun için bunlara, sapkıntaş denir.
SAPROPEL Çirkef-çamur.
SARIM Akım makarasındaki her bir halka.
SARKAN Çöllerde rüzgarların taşıması ile
kumulların hilal şeklini almış hali.
SARKIT Mağaralar içinde, tavandan aşağı doğru
büyüyerek sarkan damlataşları. (Dikit ).
SARKIT DİKİT Kalsiyum
karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda
birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur.
Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri
Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARKIT-DİKİT Kalsiyum
karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda
birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur.
Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri
Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARMAŞIK Bir, ya da birkaç yıllık
olan, başka bitkilere, başka yerlere sarılarak, tırmanarak duran bitkiler.
(Bitki, Bitki coğrafyası, Liyan,).
SARNIÇ İçerisinde yağmur
suları biriktirilen üstü kapalı kuyu. Bu kuyuların içi duvar biçiminde örülmüş,
sıvanmış. tır. Kurak bölgelerde ve suyu az olan yerlerde sarnıçlardan
faydalanılır. Bunlar birer dolma kuyu (Kuyu).
SARP Çıkılması zor dik yamaç.
Çıkılması güç, dimdik kayalıkların bulunduğu yerler için kullanılan bir kelime.
Doğu Anadolu da sarp yerler çoktur. Bu sarp kayalara tırmanmak çok güçtür.
Toroslar’ın birçok yerleri sarp bölgelerimiz arasında sayılır. (Dik).
SARSINTI BÖLGELERİ Yeryüzünün
yer sarsıntılarına en çok, en yıkıcı olarak uğradığı yerler, Bu bölgeler,
Amerikaların batı bölümleri ile Akdeniz çevresi ülkeleri Güney doğu Asya
Adalarıdır, Japonya ve Çinin bazı yerleridir. Buraları yer kabuğunun yerleridir(Deprem).
SATHI ARZ Yeryüzü
SATHI BAHİR Deniz yüzü
SATHI MAİL Aklan.
SAVAK Akarsuların akışını
düzenlemek, gerektiği kadar su salmak, ya da suyu geride alıkoymak içinyapılmış
bir çeşit kapak yeri. Değirmen savağı, su savağı, bent kapağı birer savak’ tır
SAVAN Kızılderili
dillerinden ispanyolcaya geçen, oradan da terim durumuna giren Savanakelimesinden
yapılmış bitki coğrafyası terimi. Savan, ağaçlı bozkır demektir (Ağaçlı
bozkır).
SAYD Av.
SAYDAM Işığı geçiren madde
SAYF Arapça sayf kelimesi Türkçe
yaz anlamına gelir ki, uzun bir süre türlü yerlerde kullanılmıştır. Sözgelişi,
yaz gündönümü yerine inkılabı sayfi denilmiş, yazları çıkılan serin, güzel
havalı dinlenme yerlerine yazlık yerine sayfiye adı verilmiştir. Şimdi artık
Türkçe yaz kelimesi çok yaygın olarak
kullanılmaktadır.
SAYFİYE Yazlık.
SAYMACA İZDÜŞÜMLER İstenilen
belirli özellikleri elde etmek üzere önceden tertip edilen formüllere göre,
paralel-meridyen ağının doğrudan doğruya çizilmesiyle yapılmış harita
temelleri. Çeşitli saymaca harita izdüşümleri vardır. (Harita).
SELCİK YARINTISI Dik
yamaçlarda birbirine koşut (paralel) olarak yamaç aşağı uzanan yarıntılar Bunlara selcik yarıntısı denildiği gibi,
selinti yarıntısı, saçak-sel yarıntısı da denir. Böyle yarıntıların bulunduğu
yamaçlarda dilik dilik bir görünüş vardır. Yamacın yüksekliğine göre, çeşitli
boydan selcik yarıntıları olur. Bu yarıntılar belirdikçe yamaçtaki topraklar
süpürülür. (Suyun süpürmesi).
SELİNTİ Yamaçlara düşen
yağmur damlalarının birleşmesinden doğmuş saçak saçak, yaygın akan sular.
Selintiler henüz akarsu durumuna gelmemiş akan Su dur. Çünkü, henüz yatakları yoktur. Selinti
suları, yamaçta yayılmış olarak, ya da tel tel akar, sık sık yer
değiştirebilirler. ( Suyun süpürmesi).
SER Fransızca serre kelimesinden
alınarak dilimizde kendi imlamızla yazılmış bir kelimedir ki,limonluk anlamına
gelir. (Limonluk).
SERA Turfanda sebzelerin özellikle
kiş döneminde üretimine devam edebilmek için naylon ya da camdan yapılmış oda
şeklin deki kapalı yerler.
SERACILIK Seralarda mevsiminin
dışında sebze ve me üretme faaliyeti.
SERAK Dik yerlerden inen buzullarda
derin yarılmalar yüzünden buz par çalarının koparak aşağılara düşmesi olayı.
S6rac kelimesi Fransızca dır. (Buz doğumu).
SERAMİK Killi toprakların
şekillendirilerek yüksek sıcaklıkta pişir ilmesi ile yapılan eşyalar.
SERAP (Ilgım).
SERBEST AKINTI ltilmeden doğan (rüzgar itmesinden) akıntılarla (Fransız
coğrafyacıları buna itme akıntıları, zorlama akıntıları gibi adlar
vermişlerdir), boşalma akıntılarının etki alanlarının ilerisin de, bunlar
devamı gtbi sayılan deniz akıntısı. Serbest akıntıların en güzel örnekleri Körfez
Akıntısı, yani Gulf stream ile Kuroşivo deniz akıntılarıdır. Bu akıntıların
kimisinin kökü dönenceler kuşağındadır. Fakat bunların yayılış yerleri yüksek
enlemlerde olduğu için bunlara bu enlemlerin akıntıları olarak bakılır. (Deniz
akıntıları ).
SERBEST BÖLGE Bir
devletin sınırları içinde fakat gümrük sınırları dışında bırakilan alan. Buraya
giren ve çıkan mallardan vergi alınmaz Daha çok dış sermaye girişini kola
maksadı ile kurulur.
SERBEST DÜŞME Dış
etkenlerden korunmuş havasız bir ortamda(boşlukta) yerçekimi etkisiyle olan
hareket.
SERBEST LİMAN Bir
bölümü, ya da bütünü ‘e gümrük serbestliği oran liman, Buna açık liman da
denir.
SERBEST MENDERES Düzen kıvrıntılar,
büklümler çizerek akan ırmağın, içinden geçtiği Su basan tabana gömülmemiş olması durumundaki menderesler.
Bulundukları alüvyonlar ara sın da bunlar kolay gelişir Bunlara vadi tabanı
menderesleri de denir. (Vadi tabanı). Bunlarda vadinin yamaçlarıyla ırmağın
büklümleri çoğunca birbirini tutmaz. Böyle vadi tabanlarında ırmak, kendi
başına büklümler yaparak akan Bundan ötürü buna “ırmağın serbest menderesler
çizmesi” denir. Böyle geniş bir vadi tabanında çoğunca birbiri ardınca
sıralanmış bulunan menderes büklümler belirli genişlikte bir menderes kuşağı
meydana getirirler. (Menderes, Gömük menderes, Irmak menderes, Vadi menderesi).
SERC-İ MÜNHAT (Tekne, Senklinal).
SERGİ Ekonomik,
teknik, ya da sanat eserlerini herkese göstermek için bir yerde açılan yer.
Sergilerin yardımı ile yeni buluşları, yeni işleri, eşya yapma yollarını, elde
edilen ürünleri, kısa zamanda çok kimseye göstermek mümkün olur. Bir bölge ile
ilgili sergiler bulunduğu gibi, bir ülkeyi ilgilendiren sergiler, uluslar arası
sergiler de açılır. (Ticaret).
SERHAT ŞEHRİ Komşu
ülke ile sınırı olan il.
SERTGEN Çevresindeki yumuşak
taşlar ortasındaki sert bir taşın aşınmalara karşı dayanarak. tepe biçimi almış
durumu. Uzun süren aşınmalara uğramış bölgelerde sertgenler, bir çeşit kalık
tepedir. Böyle yerlerde sertgenler, çevresin deki dalgalıca düzlükler ortasında
tepe olarak yükselir. İstanbul yakınındaki Çamlıca tepeleri birer sert gen’dir.
Sertgen, monadnock karşılığı olarak kullanılmaktadır.
SERTLİK Katı bir cismin bir başka katı cisme girmesindeki
dayanıklılık Minerallerde sertlik,
mineralin üzerine sürtülen bir maddeye karşı bu mineralin gösterdiği
dayanmadır. Bir çelik çakı ile çok sert olan çakmaktaşını çizmek istersek, ne
kadar bastırırsak bastıralım, çakıya karşı, bu taşın dayandığını, çizilmediğini
görürüz. Bunun gibi, bir mineralin sivrice bir köşesi, bir başka minerale
sürtülerek, çakı ile yapılan deney yapılmış olur. Buna göre, çizen mineral,
çizilenden çok sertlik gösteriyor demektir. Bu temelden faydalanarak XIX. cu
yüz yıl başlarında F. Mohs tarafından 10 mineral çeşidinden bir sertlik ıskala
sı düzenlenmiştir: Bunların en az sertlik göstereni 1 ile belirtilen talk’ dır.
Bundan sonra, alçıtaşı (jips) gelir. Talk ve alçıtaşı tırnakla çizilebilir .
Daha sonra kalsit, fluorit, apatit gelir. Bu üçü çak ile çizilebilir. Bun dan
sonra sırasıyla feldispat, kuvars, topaz, korindon, elmas gelir. Taşların da
sertlik derecesi çok olan], 8Z olanı vardır. Bunun da aşınmalara, yeryüzü
şekillerinin biçimlerine önemli etkileri olur: Kil, killi taşlar yumuşaktır.
Granit, billurlu kireçtaşı, iyi yapışmış kumtaşı serttir. (Taşlar).
SEŞ Bir gölün yüzünün dönemli,
düzenli olarak alçalması, yükselmesi. Bu olay göl yüzüne olan ayrı hava
basıncından doğar. Seş kelimesi Fransızca seiche den alınarak birçok dillere
girmiştir. Bu olayda gölün bir ucunda sular kabarırken, öte ucun da aynı
değerde alçalır. Göl yüzünün bu oynayışı uzunca bir süre birbiri ardınca
belirir. En sade durumu ile bu olay, bir tahtaravalliyi andırır. Oynamalar bir
orta nokta çevresin de olursa buna tek boğumlu (uni nodale) seş denir. Eğer,
gölün her iki ucunda göl yüzü alçalır da, ortası kabarırsa buna da çift boğumlu
(bi nodale) seş adı verilir. Bugüne dek Cenevre gölünde en büyük genli seşin 2 metreye yakın olduğu anlaşılmıştır. Dilimizdeki
karşılığı duran dalga dır. (Göl).
SET "Su taşkın!arını
önlemek için akarsu boyunun, ya da göl kıyısının, deniz kıyısının gerekli
yerlerine yapılan uzun tümsekler. Taşkınların
oluşlarına göre bu setler yapılır. Ki mi yerde taşkın az olur, kimi
yerde korkunç olur. "
SET GÖLLERİ Çöküntü
çukurlarının, vadilerin ya da koyların önünün bir setle kapatılması sonucu
oluşan göllerdir.
SET GÖLÜ Onu herhangi bir yığıntı
ile kapanmış bir çanak biçimi almış bulunan çukurluklarda suların birikmesiyle
meydana gelmiş olan göl. Bu yığıntı, türlü yollardan belirebilir 1-Bir akarsu
taşıdığı alüvyonlarla bir çukurluğun önünü kapar, geride su birikir, göl olur.
Ankara’nın Emir gölü böyle bir göldür. 2-Bir yanar dağ püskürür, çıkan parçalar
bir çukurluğun önünü kapar, geride sular
birikir, göl olur. Van gölü böyle bir göldür. 3 -Bir dağ göçer, bir vadi yi
kapar, geride göl belirir. Tortum gölü böyle bir göldür. (Çanak).
SETLİ IRMAK Ovadaki bir
ırmağın sürüklediği kil, kum gibi parçacıkları yolu boyunca yatağının dibine,
yan arına yığması, böylece aktığı yeri geçtiği ovadan daha yükseğe çıkar ması
olayı. Böyle ırmaklarda, akar suyun yüzü, yanı başındaki ovadan birkaç metre
kadar yüksekte olur. Bu durum ova için korkunç su taş kınlarının belirmesine
yol açar. Ova- da akan ırmaklarda bu olay görülür.
SEYELAN (Selinti). Yağışlarda ya
da kar erimelerinden sonra suların yer yüzeyinin tamamını
SICAK ALIN Sıcak, nemliliği çok olan
hava, nemliliği daha az olan soğuk havanın üzerinde yükselir. Bu sıcak havanın
çok yağış bırakması için tırmanan havanın akışının yükseklikle artması gerekir.
Alının eğimi aşağı yukarı 1/200 kadardır. İlk sıcak alın bulu tu, alının 1200
Km kadar ilerisinde görülür. Bu tür bulut (cirrus) dur. Bu bulutun akışı,
alçalması kalınlaş ması, sıcak alının gelmekte olduğunu bildirir. Alından 1000
Km uzaklıkta tür bulutlar (cirro-stratus) görülür. 800 Km uzaklıkta üst katman
bulutlar (alto-stratus) belirir ki, bunlar yağışların başlamak üzere olduğunu
anlatır. Yağışlar da, alının 500 Km kadar ilerisinde başlar. İşte bu özelliği
ile bu alan, bir sıcak alındır. (Alın, Soğuk alın, Cepheler, Front).
SICAK CEPHE (Sıcak alın).
SICAK HAVA DALGASI Bir
bölgede ara sıra beliren, bulunduğu süre içinde olağanüstü bir olay olarak ta
görülen birkaç günlük ısın malar. (Sıcak al,n, Gezici döngü, Gezici döngü
yolları).
SICAK KAT Ekvatoral bölgede çukur yerlerde, ya
da dağların eteğine yakın yerlerde görülen bir sıcaklık kuşağı. (Ilık kat,
Soğuk kat).
SICAK KAYNAK (Kaplıca).
Her türlü sıcak kaynağa verilen ad.
SICAK KUŞAK Güneş ikliminde
ekvatorun her iki yanında 23 27’daki kuzey ve güney dönenceleri arasında kalan
geniş ve çok sıcak k 11m kuşağı. (İklim, Sıcaklık, Yer yuvarlağı).
SICAK SULA r Yerin derinliklerinden sıcak, ılık, ,sıcak,
kaynar olarak yüze çıkan sular. Bu türlü suların çıktığı yerlere kaplıca, ılıca
kaynarca gibi adlar verilir. Sıcak sular şifalı kaynaklar () dır. (Kaplıca).
SICAKLIK Bir maddenin moleküllerinin ortalama
kinetik enerjilerinin ölçüsü olan nicelik. Bir cismin, sıcak, soğuk, serin,
ılık ya da bunlar arasındaki sıfatlarından biri ile nitelemesini gerektiren
durum. Bir yerin sıcaklığı o yerdeki yıllık, aylık orta lamalara, günlük en
yüksek, en düşük sıcaklık derecelerinin ortalama sına, ara sıra uc değerler
olarak beliren en yüksek sıcaklık, en düşük sıcaklık ortalamasına göre belli
olur. Sıcaklığın kaynağı güneştir. Güneş ten gelen ısı ışınları, havaya
girince, yer yer yansımalara uğrar, geçtiği yerde alıkonur, bir bölümü de emi
ir. Geriye kalan, % 60 kadarı, burayı geçip yeryüzüne ulaşır. Bu ısınlar, karayı
ve denizi ısıtır. Yeryüzünü ıs tan bu ışınlar, buradan hava içine doğru yansır.
Böylece hava katı, bununla birlikte yeryüzü ısınmış olur. Havanın yere değeri
alt katı çok ısınır, yukarılara doğru serinleme olur. İşte bununla ilgili
olarak havada yukarıya doğru yükseldikçe her 100 metrede bir 0,5 derece
sıcaklık düşer. Deniz yüzünde sıcaklık 10 derece ise, 1000 metre yükseklikteki
bir yerde 5 dereceye iner. Buna, “yükseldikçe sıcaklığın azalması” denir. Bu
değerden faydalanılarak, eşsıcaklık haritaları çizilirken, türlü gözlem
yerlerinin sıcaklığını deniz yüzüne indirmek mümkün olur (Indirme, Indirgeme).
Sıcaklığın yeryüzünde dağılışına türlü olaylar etki yapar: Enlemler, kara ve
denizlerin dağılışı, yükseklik gibi.
SICAKLIK TERSELMESİ Bir
yerde, belirli bir süre içinde, sıcaklığın en yüksek ve en düşük değerleri
arasındaki fark. Sıcaklık farkı, kara içindeki bölgelerde çok, deniz
kıyılarında azdır. Yeryüzünün en büyük sıcaklık farkı olan yeri Sibirya’daki
Verkoyansk’ta olup, 66 C derecedir. Günlük, aylık, mevsimlik, yıllık sıcaklık
farkı kavramları vardır. Bu terimler, sıcaklığın günlük, aylık, mevsimlik,
yıllık oynamasını, değişmesini belirtir. Yıllık sıcaklık farkı 15°C a kadar
olan yerler deniz iklimi ile sıcak kuşak iklimleridir. Yıllık sıcaklık farkı
20- 40°C olan yerler kara iklimidir. (Sıcaklık). Yerin yüzünden yukarılara
doğru havanın soğuması yerine (Sıcaklık), sıcak yerlerinin belirmesi olayı, bu
olay, kışın durgun, ayaz günlerin de,
çoğunca sabaha karşı, çukurlar içinde, dağlarla çevrili ovaların tabanında
belirir. Hava, yukarılara doğru her 180 metrede bir derece azalır. Bu, ortalama
bir kura!d;r. Sıcaklık terselmesinde ise, aşağılarda arasıra bunun tersi olur:
Hava vadinin içinde ve ovanın tabanında soğuktur, fakat hemen yanındaki yamaca
çıkılınca burasının 0 derece soğuk olmadığı görülür. İşte bilinen kurala
uymadığı için buna sıcaklık terselmesi denilmiştir. Böyle durumlar her yerde,
her zaman olmaz. Çoğunca göz sonunda, kışın, baharın olur. Bu olay şundan ileri
gelir Dağ yamaçlarına dokunarak soğuyan hava ağırlaşır, daha alçaktaki çukur
yerlerde yığılır. Bu yığılma yerinde soğuma belirir. Buna karşılık, sıcak hava
yukarı doğru yükselir. Burada ısınma olur. (Terselme).
SICAKÖLÇER Havanın sıcaklığını ö meye yarı
yan bir araç. Buna termometre de denir. Bölünüşüne göre üç türlü sıcak-ölçer
vardır : Santigrad, Reomur, Fahrenheit. Santigrad olarak derecelenmiş
sıcak-ölçerler, erimekte olan buz içinde, sıfır derece, kaynamakta olan su
içinde 100 dereceyi gösterirler. Bu sıfır derece ile 100 derece arası, yüz eşit
bölüme ayrılmıştır. Bu “yüz derece’ demektir. Bizde en çok kullanılanı budur.
SIĞ DENİZ Kıyı boyundan -200 metre
derinliğe kadar uzanan, bu uzanışı ile karaların çevresini türlü genişlikte
çeviren az derin denizler. (Deniz).
SIĞ DENİZ ADALARI Sığ denizde serpili bulunan, hemen yanındaki
karadan sayılan adalar. Bu adalar, ya
aşınmalarla, ya da burada belirmiş bulunan çöküntülerle kara gövdesinden
ayrılmış parçalardır. Arazi yapıları ve taşları bakımından yanlarındaki
karaların benzeridirler. (Adalar).
SIĞ DENİZ TORTULLARI yer
tutmuştur. (Taşlar, Tabakalar).
SIĞ DENİZ YIĞINTISI Karalardan
koparılarak sürüklenen, yakındaki deniz dibinde tortulanan, yığılan taş
parçacıkları.
SIĞDENİZ oluşuğu Deniz dibinde yığılan sürüklenmiş taş
parçacıkları ve canlı maddeler halin deki deniz tortulları (Fr.
Sedimentsmarins) biriktikleri yerin karadan uzaklığı ve oradaki derinlik
durumuna göre türlü bölümlere ayırt edilmiştir ki, bunlardan kıyı yakını
tortullar ötesinde, kara etkisinin belli olduğu
SIĞLA YAĞI Parfüm ve ilaç sanayinde
kullanılan bir tür reçine Sığla ağacının gövdesinden çıkartılır.
SIĞLIK Denizin son derece az derin, yer
yer kayaları yüze çıkmış ya da deniz yüzü ile bir hizada olan yerleri. Sığlık
yerler, deniz taşıtları İçin tehlikelidir. Deniz haritalarında sığlıklar belli
edilir. Böyle yerlere sığ yer, sığ ve kayalık gibi adlar da veri lir. Böyle
yerlerde deniz dibi yığıntıları da olur.
SIKIŞIK KIVRIM İyice
yatık, eğik, sıkışık kıvrımlar. (Kıvrım. Kıvrılma). Bu türlü kıvrılma yer
kabuğunun derinlerinde kalın tortul tabakalar altında yan basınçlarının bir
yönden daha güçlü olduğu yerler de çok yer tutar. Sıkışık kıvrımlı bir
çok.dağlar vardır. Sıkışık kıvrımlara
karşılık, gevşek kıvrımlar bulunur.
SINIR Türlü coğrafya varlıklarının birbirin
den ayrıldığı yer. Böyle bir yer kim! yerde kesin bir çizgi, kimi y bir şerit
4urumunda bulunur. Bu şeridin öyle genişliye bildiği yer de vardır ki, buraları
bir geçiş yeri özelliği alır. Sınırların çeşitleri vardır Doğal sınırlar (tabii
hudutlar), siyasi sınırlar gibi. Doğal sınırlar kolay değişemeyen belirgin
sınırlardır: Dağlar denizler, orman, bozkır, çöl gibi.
SIRA Yer kabuğunun oluşması sırasında
belirli bir dönem (b. bk.> de oluş muş, aynı ve benzer fosilli tabakalar
sırası. Sıra, seri karşılığı olarak kullanılmıştır. (Oluşuk, Formasyon, Oluşuk
grubu.
SIRA KÖY Bir yolun yanında bir sıra olarak yan
yana yapılmış evlerle genlerinde tarlaları olan köy. Bir dere, çay, ırmak boyun
dan geçen yol yanında böyle köyler bulunur. (, Köy).
SIRADAĞ Araların da uzunlama
vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruklu dağlar. Sıradağlar, birbiri
ardında yüzlerce Km. uzanır. Ara yerlerde üstü düzce, dalgalıca, yaylamsı
dağlar da bulunabilir. Bun!ar da yine sıradağlardan sayılır. Sıradağların çoğu,
kıvrım dağları dır. Ancak bunların kimisi uzun uzun
kırılmalar yüzünden keseklere ayrılmış bulunur ki, bunlarda hem kıvrımlar,
hem de kırıklar değin biçiminde ve uzanış!n da önemli yer tutar. Bunlar da sıra
dağlardandır. Bu türlü dağlara kıvrımlı-kırıklı dağlar denir. Sıradağlar
uzanışlarına göre ya düz uzanışlı dağlar, ya da yay biçimli dağlar olur.
Sıradağlar, kıvrım şekilleri’ ne göre ya gevşek kıvrımlı dağlar, ya sıkışık kıvrımlı dağlar, ya da örtülü dağlar. (Aşma örtüsü) olarak ayırt edilir
SIRT İki akarsu vadisini
birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü
şeklidir. Sırtların üzeri düz olabileceği gibi keskin de olabilir. Dağların en
yüce yerleri, taşların çeşidine, tabakaların buradaki duruşlarına, bunları
işleyen türlü güçlere göre çeşitli sırt biçimleri vardır.
SITMA Çimil (Anofel) adı verilen
sivrisineğin sokmasından ileri gelen ve titreme, ateş, ter dökme ile belli olan
bir çeşit hastalık. Sıtma bataklık
yerlerde yaygındır. Bu yüzden verimli ovalardan kaçıp dağ yamaçlarında
barınma çareleri aranmıştır. Bu bakımdan sıtma ile yerleşme arasında ilgi
vardır. Bataklıklar kurutulduktan sonra
böyle yerlere dönmek, buralarda barınmak mümkün olmuştur.
SIZINTI Bir sıvının bir
yerden başka bir yere sızması. Sızıntı kelimesi sular bilgisinde kaynak
özelliği göstermeyen, fakat çıktığı yeri ıslatmış olan su sızmaları için
kullanılır. Sızıntı sularını birleştirerek küçük pınarlar el de etmek
mümkündür. Dağ yamaçlarının şurasında burasında sızıntı yerleri vardır. Sızıntı
yerleri çayırlık olur. (Sızma).
SIZMA Yağmur sularının, eriyen kar
sularının, geçirimli taşların
deliklerinden, ya da türlü büyüklük teki çatlakların dan aşağı doğru
ağır ağır sızması, süzülmesi. Yeraltına sızan, süzülen sular, orada yeraltı
sularını doğurur. Geçirimli taşlardan
yapılı yerlerde bu yeraltı suyu, orada yer kabartı!arını, çukurlarını
güdercesine uzanır. Fakat vadilerin uzandığı yerlerde yeraltı suyu yüze çıkar,
kaynak olarak akar. Akarsuların ve
göllerin suları da geçirimli yerlerde dibe süzülür, sızma olur ve aşağılara
iner.
SİAL Yer kabuğunun dış örtüsüne
verilen ad. Burada silisyum (Si) ve alüminyum (Al) çok yer tuttuğu için bu
kelimelerin ilk harfleri alarak sial kelimesini yapmışlardır.
SİDERAL YIL (Yıldızıl yıl).
SİKLON (Döngü).
SİLİSLEŞME Türlü taşların silisli suları
emmesinden doğmuş, böylece çok sertleşmiş çeşitleri. Bu arada bu türlü suların
sızmış bulunduğu taşlaşmış ağaç kütükleri, ağaç dalları da bu silisleşme
örneklerinden sayılır. (Yapışma, Yapıştırıcı madde).
SİLL Bir çeşit taş damarı
(Damar).
SİLO Buğday, arpa gibi tahıl
çeşitlerini bozulmadan saklamağa yarı yan yüksek anbar. Silo kelimesi birçok
dillerde vardır. Silolar ağaçtan, demirden, betondan ya pılır.
SİLSİLEİ CİBAL Eski
bir terim dir ki, 30 yıl öncesine kadar kullanılırdı. Sözgelişi, “kürei arzın
başlıca silsilei cibali’ şeklinde başlıklar vardı. Bugün bu başlık şöyle
yazılmak tadır ‘Yeryüzünün başlıca sıradağları.’ Asya ile ilgili bir örnek
‘‘Yeni silsileler, kıtanın merkezinde ve cenubunda, Babr-i muhit-i, Bahr-i
muhit-i kebir ve tabileri denizlerin kıyılarında bulunur.” Bugün bu cümle şöyle
yazılmaktadır “Genç sıradağlar, karanın ortasında, güneyinde, Hint Okyanusu,
Büyük Okyanus ve kolları denizlerin kıyılarınd5 bulunur.’ Bugün silsileli cibal
kelimesinin yerini sıradağlar iyice tutmuştur. (Sıradağlar)..
SİMA Yer kabuğunun üst örtüsü olan
sial’in altındaki kat. Burası yer kabuğunun alt katıdır. Bu katta silisyum (Si)
ve magnezyum (Mg) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri
birleştirilerek Sima kelimesi yapılmıştır.
SİMETRİSİZ VADİ (Bakışımsız
vadi).
SİNNİ NİSBİ Daha 30 yıl
öncesinin kaynaklarında şöyle cümleler görülür “Tabakaların sureti tevezzuunu,
vaziyeti mütekabilesini ve muhtevi oldukları müstehaseleri tetkik ederek sinni
nis bulmak kaabil olabilir.” “Sinni nisbiden maksat bir sahre tabaka ve ya
kütlesinin diğerine nisbetle eski veya yeni olduğunu tayin etmektir.’ Şimdi bu
cümleler şöyle belirtilebilmektedir “Tabakaların dağılışını, karşılıklı
durumlarını, içlerindeki fosilleri inceleyerek bunların bağıl yaşları
bulunabilir. Bağıl yaş sözünden anlaşılan, bir taş tabaka, ya da kütlesinin
ötekine göre eski veya yeni olduğunu ortaya koymaktır. (bağıl yaş).
SİNOPTİK HARİTA Birçok gözlem
yerinden alınan bir andaki, ya da kısa bir süre içindeki hava durumunu gösteren
belirli bir bölgenin haritası. Bu kısa süre için elde bulunması gereken ha va
biiğileri, telgraf, radyo, telsiz gibi ulaştırma yolları ile toplanır. Sinop
tik kelimesi, Yunanca synopsis - kısa zamanda birlikte görünme anlamına gelir.
Bu temelden alınarak bütün dillerde, farklıca yazılışla sinop tik terimi
kullanılmaktadır. Dilimiz de geçici hava haritası sözü bunun karşılığı
olabilir.
SİPERİ SAİKA (Yıldırım-savar).
SİRK Buz Yalağı Buzulun ilk
oluşmaya başladığı yerde oluşan küçük aşınım çukurluğudur.
SİRK (Buz-yalağı).
SİRK BUZULU Dağların
tepesindeki ve yüksek yamaçlardaki küçük çanaklarda yeni oluşmaya başlayan buz
türüdür.
SİRK GÖLÜ Buzul aşındırması ile
oluşmuş çanaklarda suların birikmesi ile oluşan göl.
SİRKÜLASYON (Dolaşım).
SİROKO Akdeniz ülkelerinde güney den esen
sıcak, çoğunca kuru bir yel. Bu yel, Kuzey Afrika üzerinde, bir
karsı-döngünün , Akdeniz üzerinde de bir
döngünün ya da bir gezici döngünün
bulunduğu sırada eser. Çıktığı yer büyük Sahra çölü olduğu için bu yel
sıcak ve kurudur. Bu yel Akdeniz e ulaşmak için Atlas Dağlarını aşar bir ara
Fön yeli özeliği alır. (Kıble-yeli,
Sam-yeli, Hamsin).
SİRÜS BULUTLARI (Tüy-bulut).
SİS Yere değmiş bulunan bir
çeşit bulut. Sis ile bulut arasındaki
ayrılık şudur Sis yerin yüzüne değer, bulut yukarılarda yüzer. Sis, büyücek
damlalı ise doğrudan doğruya ıslatır. Suna ıslatan sis denir. Sisin
denizcilikte, yolculuklarda önemli yeri vardır, Sis, bir milimetrenin yüz de
biri kadar çapı bulunan son derece ince su damlacıklarından başka bir şey değildir.
Bu damlacıklar çok ince, çok yeğni (hafif) olduğu için, düşüşleri de ağır ağır
olur. Sisin bu damlacıkları bir parça büyük ise
ıslatıcı olur. Eğer damlalar biraz daha büyük ise, bu türlü sisler,
çiseleme biçimindeki yağmur yağışına bir geç olur. Koyu sislerde birkaç adım
ilersini görmek bile zorlaşır. Sis, sıcaklık ve nemlilik olaylarıyla ilgili
olarak ışıma, hava karışması gibi olaylardan doğar. Oluşları bakımından türlü
sisler vardır Şehir sisleri çayır sisleri, vadi sisleri, karma sisler, göl sisleri,
dağ sisleri. Sis, böyle yerleri sanki bir kabı dol duran su gibi doldurur.
Sisler, saba ha karşı, çoğunca baharda olur. Ha- - ya sıcakça, toprak soğuk
olursa ora da sis belirir. Yazın ise, çayırların bulunduğu yerde sisler olur.
Dağ sisleri ise, buluttan başka bir şey değildir. (Yağış).
SİSLİ Sisle örtülü yerlerin durumu(Sis).
SİSMOGRAF Depremin şiddetini ölçen aletDeprem
dalgalarını çizdirmeye yarayan araç. Bu aracın çizdiği çizgilerde sarsıntının
bütün incelikleri görül Sismograflar, çok uzaklardaki depremleri de
gösterebilir. (Deprem). Sismogram
Depremi çizerek gösteren sismograf
aracının çizgisi. (Deprem).
SİSMOLOJI Derem bilimi.
SİT ALANI Tarihi eserleri ya da tarihi olayların
geçtiği mekan ile doğal güzellilderinden dolayı koruma altına alınan yerler.
SİTE Konut ya da çeşitli sanayi
kuruluşlarının bir araya toplandığı yer.
SİYASİ COĞRAFYA Beşeri
coğrafyanın bir kolu Siyasi coğrafya
içinde devlet ile onun kurulu olduğu ülke arasındaki ilgi incelenir. Bu bilim
kolu içinde ülkenin yeri, biçimi, sınırları, büyüklüğü, doğal ve işlenmiş
yöre yönünden durumu, böyle bir
ülkedeki devletin fertlerinin ana düşünceleri göz önüne alınır. (Coğrafya).
SİYASİ HARİTA Ülke
sınırlarını gösteren harita
SKALER BÜYÜKLÜK Sadece sayısal bir değer ve birimle
bilinebilen bir büyüklük. Örnek:20 saniye yüzme, 50 gram kayısı, 70 joule
enerji.....vb.gibi
SKYER Buzul aşındırmasi ve biriktirmesi
ile oluşmuş yerlerin sular altinda kalması ile ortaya çikan kıyı
SKYER KIYI Örtü buzullarının
oluşturduğu hörgüç kayalar ile moren depoların oluşturduğu tepelerin sular
altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
SOĞRUMSAMA Gaz buhar, ya da
eriyiklerin, katı d simlerin yüzü boyunca, soğurulması olayı. Sözgelişi,
amonyakın kömür tarafından emilmesinde (soğurul masında) gaz molekülleri kömür
içindeki oyukların yüzüne yapışır. bir katı cisim, bir tuz eriyikine
(mahlulüne) batırılırsa, eriyikteki tuzun bir bölümünü yüzüne çeker. Eğer cisim
çok delikli, gözenekli ise, bu soğurma yüzeyi de o derece artar. Üzerine
yapışan gaz molekülleri sıkı şık olarak ta dizileceklerinden, katı cisim kendi
hacminin birkaç kat, bazen daha da çok gaz emebilir. (Soğurma).
SOĞUK ALIN Bu alın, hareket halinde bulunan
soğuk bir hava olup, kendisinden daha hafif olan sıcak havanın altına girer,
onu yukarı kaldırır. Böylece yükseğe çıkan sıcak hava adiyabatik olarak her 330 metrede ü derece soğur.
Genel-olarak sıcak hava nemlidir. Bu yüzden kısa bir süre sonra yoğunlaşır.
Sıcak hava alına koşut (paralel) olarak akar. Sıcak hava iki sebepten yukarı
yükselir: Alın boyunca yaklaşmanın belirmesi, soğuk havanın hızla itelenmesi.
Bu hava, önündeki sıcak havanın hızla itelenmesini doğurur. Sıcak havanın
yükselmelme hızı, alının eğimine bağlıdır. Soğuk alının sıcak havaya doğru
böylece sokulmasıyla yağmur bulutları doğar, Su buharı yoğunlaşır, yağış olur.
(Alın, Sıcak alın, Cepheler, Front),
SOĞUK CEPHE (Soğuk
alın).
SOĞUK HAVA DALGASI Bir böl gede, bir ülkede ara sıra beliren
bulunduğu sırada olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük, ya da
uzunca - soğumalar. (Soğuk alın, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SOĞUK KAT Güney Amerikanın Ekvator
kuşağın da yüksek dağlardaki serin ve soğuk kat.
SOĞUK KUŞAK Kuzey
Yarım Kürede 68,5 – 90 enlerııleri arasi Güney Yarını Kürede 48 - 9O Güney
enlemleri arasında kalan saha
SOĞUK KUŞAKLAR Her iki
yarımkürede 66 33 ile kutup noktaları arasında ki soğuk bölgeler. Başka bir
sözle Kuzey Kutup çemberi ile Kuzey Kutbu arasında kalan ve Güney Kutup çemberi
ile Güney Kutbu arasında uzanan iki kuşağa soğuk kuşaklar denir. (Sıcak kuşak, Ilıman
kuşak, Orta kuşak).
SOĞUK KUTBU Yeryüzünün en soğuk yeri Böyle bir yerdeki soğukluk
değeri en düşük sıcaklıkların ortalaması, ya da kışın en fazla soğuğudur. Böyle
bir yer kuzey yarımküresinde Sibiryada Verkoyansk’dır ki, sıcaklık derecesi
burada -67,8° dir. Yine Sibiryada Çerskhi dağlarında bunu da geçen soğuklar
gözlenmiştir. -70 derece. (Sıcaklı).
SOĞUK YEL Soğuk esen rüzgarlara verilen
ad. Poyraz gibi. (Kaba yel).
SOĞUKÇUL BİTKİLER Soğuk iklimlerde
yetişebilen oraya alışkın bitkiler. Böyle bitkiler soğuğa dayanabilecek bir dış
ve iç yapıdadır. Sıcak kuşağın bitkileri 0derecenin biraz üstündeki sıcaklıklarda bile soğuk
alırlar. Kutuplara yakın yerlerdeki bitkiler ise, en düşük sıcaklıklara, fazla
soğuklara dayanırlar. Bitkilerin soğuk alma zamanları İlkbahar ’a rastlar.
(Bitki, Bitki coğrafyası).
SOĞUKLUK Duyumuzla sezdiğimiz bir
sıcaklık azlığı ve sıcaklığın düşük durumu. Alışılmış olarak sıcaklığın sıfır
derecenin altına düşme si durumuna soğuk dereceler, bunun üstünde olmasına da
sıcak dereceler denir. Düşünülebilen soğukluk -273 derecedir.
SOĞUMA Yer yuvarlağının soğuması
olayı Laplace’a göre yer yuvarlağı başlangıçta şimdiki güneşi andıran kızgın
bulutsu bir cisim ( nebüloz) durumunda idi. Bu durumu ile uzay- da hareket
ederken çıkan ısı daha çok ve güçlü oldu, böyle bir cisim soğumaya başladı. Bu
erimiş kızgın yığın soğudukça, silikatlardan mey dana gelmiş olan ve
başlangıçta köpük durumunda ve görünüşünde ol ması gereken parça parça bir
kabuk, zamanla kalınlaşmış ve katılaşmıştır. Yer yuvarlağının dışını örten
böyle bir kabuk (‘Yer kabuğu) belli-dik- ten sonra da soğuma sürmüştür. İçte ki
bu soğumalarla da ilgili olarak yer kabuğunda buruşmalar belirmiş, bundan da
geniş tekneler, dağlar doğmuştur.
SOĞUTMA Yiyecek maddelerini kokmak
tan, bozulmaktan korumak için bunların soğutulması, dondurulması işi.
SOİL CONSERVATİON (Toprak
Koruması).
SOİL EROSİON (Toprak
aşınması).
SOKULMA Magmanın, taşların
çatlaklarına, tabakaların aralarına sokulması olayı. Bu yüzden bu taşların ve
tabakaların türlü yerlerinde başkalaşma olur. Buna sokulma başkalaşması denir.
(Volkanizma ).
SOKÜLME yeri Dağ göçmesi olan
yerlerde aşağıya kayan yığının söküldüğü yer (Dağ göçmesi- Göçüntü). Burası bir
oyuk biçiminde olur.
SOLFATAR Yanar dağ!arın
püskürmesindeki başlangıcı gösteren gaz tütmeleri (Tütme) dönemi için
kullanılır. Birçok kaynaklarda yer tutmuş bulunan solfatar kelimesi, bu yönden
ilk araştırmalar yapılan İtalya’da Napoli şehri batısındaki Solfatara dan
alınmadır. Bizde buna karşılık kükürt-atar gibi benzetme yapıln’ıışsa da, böyle
bir dönemde yalnız k değil, başka gazlar da çıkmaktadır. Bundan ötürü bu döneme
tütme demek daha yerin de olur. (Tütme).
SOLİFLUKSİYON (Toprak
akması).
SOLSTİS Kış ve yaz dönemlerinde Güneşin
Ekvator’a en uzak olduğu tarihler (21 Haziran - 21 Aralık).
SOLSTİS (Latince sol - güneş,
süre - duraklamak kelimelerinden yapılmış solstitium’dan alınma bir terimdir
ki, ‘güneş duruyor’ anlamına getir. Bu terim batı ülkelerinde gündönümü karşılığı
olarak kullanılır. Dilimize de solstis imlası ile yazılarak bir ara girmiş ise
de, gündönümü terimi çok daha yaygın olarak kullanılır olmuştur. (Gündönümü).
SOLUĞAN Kendisini doğuran rüzgar
etkisi bölgenin dışında yayılan salınımlı
kımıltılar gösteren bir serbest dalga. Denizin yüzünde bu sıra da geniş,
yassı sırtlı, yayvan çukurlu dalgalanmalar olur. Bu kımıltıları gözetleyen bir
kimse, bunun ilerlediğini sanır. Fakat orada yer değiştiren sadece onun dış
biçimidir. Buradaki olay, bu deniz yüzü kımıltıları arasında, dalga sırtının ve
dalga çukurunun birbiri ardından uzanmasıdır. (Dalga). Burada yer değiştiren su
değil, sadece harekettir. Bunun böyle olduğu, denizin üstüne atılmış bir
mantar, ya da tahta parçasının yer değiştirmeyip sadece bulunduğu yerde inip
çıkmasıyla belli olur. (Dalga, Rüzgar dalgaları, Deniz dalgaları, Çemberleme
kımıltı).
SOMMA İtalyanca amma,
yükseklik demektir. Vesuv yanardağındaki bir addan alınmadır. Once yanardağ
püskürmeleriyle yığılmış ortası çukur bir dağ biçiminde beliren yer
kabartısının, yeni bir takım patlamalardan sonra artakalan bölümü. Ortadaki
krater alanından yeni p bir tepe daha yığılmış bulunur. Bu yani tepe ile eski
tepe (somma) arasında bir çukurluk uzanır ki, buna atrio adı verilmiştir. Somma ve atrio terimleri
İtalya’daki vesuv yanardağından alınarak terim durumuna getirilmiştir.
(Yanardağ).
SON YONTUK Dış güçlerin sürekli
aşındırmalarıyla gittikçe alçalan, dalgalıca düzlükler durumuna gelen yeryüzü
biçimi. W. Penck’in ortaya koyduğu Endrumpf yani son yontuk terimi W. M.
Davis’in pene plain yani yontukdüz
terimini karşılar. Son-yontukta yer yer kalık tepelerin bulunduğu
çukurca yayvan düzlükler çok yer tutar. (Aşınma dönemi,
SONDAJ Yer altında maden yada
su aramak maksadıyla kuyu açma işlemi.
SONYONTUKDÜZ Bir yerin
sürekli olarak aşınması sonun da artık daha çok aşınamıyacak duruma gelmiş,
düzleşmiş, yüksekliğin den iyice kaybetmiş yeryüzü biçimi.
SOYU SÖNME Hayvanlarda,
bitkilerde çok görülen soysuzlaşma, (dejenerasyon) ve yavaş yavaş soyu sönme
olayı. Bu olayın sebepleri şunlara bağlanır: Canlılar arasındaki yaşama
yarışması yüzünden kimi canlının soyunun sönmesi. Canlının yaşadığı yerde
yıpratıcı çevre değişme erinin doğuşu yüzünden soyun sönmesi. Bu olaylarla eski
canlılar bili mi (paleobiyoloji) uğraşır. Tarih çağlarında da avcılık yüzünden
türlü hayvanlar azalmış, soyları ortadan kaikmağa, sönmeye doğru gitmiştir.
(Tabiatı koruma bölgesi).
SOYULMA Çöllerde gece ile gündüz
sıcaklığı arasındaki büyük ayrılık yüzün den taşların pul pul ayrılması,
yüzlerinin soyulması olayı. Taşların yüzü gündüzün çok ısınınca genişler.
Geceleyin çok soğuyunca büzülür. Çöller de bu değişik olay her gün sürer,
gider. Bu yüzden de en sert taşlar bile tane tane, kabuk kabuk, pul pul
soyulur, parçalanır.
SPELEOLOJİ (Mağara bilimi).
SPİN Elektronun kendi halinde
dönmesi.
STANDART Kullanım için öngörülen en
uygun ölçüler.
STANDART şartlar 1 atm basınç, 25 oC sıcaklık.
STATİK Kuvvetin etkisi altında bulunan
cisimlerin denge şartlarını inceleyen mekanik bölümü
STATİK DENGE Durgun
cisimlerin dengesi
STATİK SÜRTÜNME KUVVETİ Temas halinde olan iki cisim,
birbirlerine göre durgun haldeyken, oluşacak bağlı harekete karşı koyan kuvvet.
STEP Bozkır kelimesinin batı
dillerindeki karşılığı (Bozkır).
STRATEJİ Bir ülkenin ekonomik,
siyasal, sosyal ve askeri alanlarda uyguladığı plan
STRATİGRAFİ (Tabaka bilimi).
STRATOSFER Alt hava-kürenin üstündeki hava
katı. Troposferin üstündeki katmandır. Yatay hava hareketleri görülür. Su
buharı hemen hemen hiç bulunmadığı için dikey hava hareketleri oluşamaz. Bu
nedenle sıcaklık dağılışı oldukça düzgündür. Sıcaklık her yerde yaklaşık
-50°C’dir. Üst sınırı yerden 25 – 30 km yüksekliktedir.
STRÜKTÜR (Yapı).
SU İki hacim hidrojen ile
bir hacim oksijenden oluşmuş bulunan madde. Başka bir sözle, kimya sal arı su,
hidrojenin oksididir. Yani, molekülü 2 atom hidrojen ile bir atom oksijeni
kendinde toplamıştır. Su, bütün yaratıkların çok gerekli bir ilksel maddesidir.
İnsan yemeksizin uzunca bir süre
yaşıyabilir. Fakat susuzluğa dayanamaz. Hayvanların, bitkilerin de suya olan
ihtiyacı çok büyüktür. içme, kullanma, sanayide harcama suları başta gelen
ihtiyaçlar dandır. Yeryüzünün hemen dörtte üçünü sular örtmüştür. Suyun çoğu
denizler dedir. Karalarda ise göl, akarsu, kaynak, yeraltı suyu olarak sular
vardır. Su, katı durumda olarak iki kutup bölgesinde ve yüksek dağlarda geniş
yer tutar.
SU ARITMASI İçme suyu kullanma
suyu yıkanma suyu gibi suları türlü yabancı bölümlerden kurtarma, arıtma
işleri. (Çirkef).
SU AŞINDIRMASI Akarsu yun,
taşları yontması, kemirmesi, eritmesi yoluyla yaptığı aşındırma.
SU BASAN taban Akarsuların yanlama aşındırması, yatak eğiminin çok azalması ile
ırmağın menderes büklümleri yapmasıyla gittikçe geniş a örtülen vadi tabanı.
Akarsu yatağının iki yanında uzanan böyle bir taban sadece 20-40 metre
genişlikte olabileceği gibi, bir ovayı andıracak kadar geniş bulunabilir. Bu
yüzden bunlara vadi tabanı ovası, bile denildiği olur. rmak boyunca akma hızı
ve bunun sonucu olarak çarpma gücü yer yer değiştiğinden, yanlama aşınma ile bir yandan da akarsu yatağının yanları
kemirilirken,bir yandan da yer yer aluvyon yığılmaları olur. (Birikinti ovası).
Irmağın, yanlama aşındırması sürdükçe her iki yan dan genişlemeler olur.
(Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındır ması sürdükçe her ki yandan geniş
emeler olur. İşte suların kabarık zamanlarında, taşkına uğrayan bu biri kinti düzlükleri
birer Su basan tabadır. (Ova).
SU BİLGİSİ Yeryüzünün sularının incelendiği bilim kolu
SU BİTİMİ Yeryüzünün ve yerin içinin sularının incelendiği bilim.
SU BÖLÜMÜ Akarsu havzalarını birbirinden ayıran sınır
SU BÖLÜMÜ ÇİZGİSİ Akarsu havzasını bir
birinden ayıran doğal sınır Birbirine komşu iki akarsu havzasını birbirinden
ayıran sınıra su bölümü çizgisi denir. Bir akarsuyun su top lama alanını komşu
akarsuyunkinden ayıran doğal sınır Bu sınırdan başlayan sular, her iki akarsuda
ayrı yönlere doğru akar, iki akarsu arasında bir ara çizgisi durumunda bulunan
Su bölümü yer kabartılarının her zaman en yüce yerlerinden geçmez. Çukur
düzlüklerden de geçtiği çok olur. Su bölümü, kolay eriyebilen taşların geniş
yer tuttuğu bölgelerde, kurak bölgelerde, bataklık yerlerde çoğunca belirsizleşir.
Su bölümü çizgisi, uzunca bir süre bu yerde kalmaz. Yer değiştirir. Bunun
sebebi akarsuların geri geri aşındırmasıdır.
SU BUHARI Suyun buğulaşmasından doğmuş bir gaz. (Buharlaşma).
Buna buğu adı da ver
SU BULMA (Su sağlama).
SU ÇARKI Su gücünden faydalanmayı sağlayan en
es ki araç.
SU ÇIKAN (Kaynak).
SU DEĞİRMENİ Su gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı bir
değirmen (Yel değirmeni Değirmen).
SU DERLEME Bir kaynağın çıkardığı suyu çoğaltmak için taban suyunu bir noktaya
doğru derleme, toplama işleri
SU DOLAŞIMI Denizlerden,
karalardan bu harlaşarak atmosfere çıkan suların yağışlarla aşağı inmesi,
burada karaların üzerine düşen yağışın toprağa sızarak, akarak, buharlaşarak
yeni den denize, atmosfere dönmesi olayı. Bu durum bir dolaşmayı gösterdiğin
den bu olayların hepsine birden su dolaşımı denilmiştir. Denizden buharlaşarak
yine denize yağış halinde inme şekline küçük su dolaşımı denir. Denizlerdeki
buharlaşmadan sonra bu nemli havanın karalara sürüklenmesiyle orada yağış durumuna
geçmesine, bu yağışın yer altında, yer üstünde dolanmasından sonra yeniden
denize ulaşmasına büyük su dolaşımı adı verilir.
SU DÜŞEN Akarsular boyundaki bir
eğim kesikliğinde suların düşerek
aktığı yerlere verilen ad. Böyle bir düşme yeri küçük, az yüksek olursa,
bunlara çağlayan denir. Bu düşüş yeri
büyük olursa ve sular yüksek yerlerden düşerse, bun lira da büyük çağlayan ,çavlan şarlak gibi adlar verilir.
SU EROZYONU Bitki
örtüsünün cılız ya da hiç olmadığı yerlerde toprağın ve ana kayanın sularla
yerinden kopartılarak taşınmasına su erozyonu denir. Kırgıbayır ve peribacası
su erozyonu ile oluşan özel şekillerdir.
SU FABRİKASI Düşen, ya da
düşürülen sulardan şu-gücü elde edilen
yer.
SU GÜCÜ Fransızca houille -
taş-kömürü, blanche-ak, beyaz kelimelerinden 290 Su gücü fabrikası -Suh ganemiye yapılmış olan
ve Su gücünü anlatan terimin dilimizde kullanılmış eski karşılığı. Su gücü
terimi bugün çok yaygındır.
SU HORTUMU Denizlerde ara sıra
beliren hortum. (Yel hortumu, Hortum, Döngü).
SU KÜRE Yer yuvarlağının
üzerini geniş ölçüde örten sular (Denizler).
SU ÖLÇMESİ Bir suyun akım değerini bulmak için, belirli bir yerde, bir
zaman birimi içinde yapılan ölçmeler.
SU SAĞLAMA Evlere gerekli olan içme suyu
kullanma suyu ile endüstriye gereken
suyu bulma, getirme, dağıtma işleri. Bu sular, yağışlardan (Sarnıçlar, kar
kuyuları) , yeryüzündeki sulardan (akarsular göller), ,yeraltı sularından
(Kuyular, artezyen kuyuları) ve kaynaklardan sağlanır. (Su)
SU SÜPÜRTMESİ Denüdasyon
teriminin dar anlamı ile karşılığıdır ki, taşların ufalanmasına bağlı olarak
yeryüzünü yalıyan suların geçtiği yerleri soyması, süpürmesi olayını belirtir. Bir ya tak içinde henüz
toplanamamış, bir yamaç boyunca aşağı inerken geçtikleri yerin yüzünü
kaplarcasına akarlar. Bu anda yamaçtaki toprak süpürülür, sürüklenir. İşte
yamacın zamanla çıplaklaşmasına yol açan
bu olay Su süpürmesidir. Suyun böyle yamacı süpürmesinden türlü türlü ufak
yeryüzü biçimleri doğmuştur. Yarıntılar,lapyalar, kırgıbayır, peri-bacaları
SU TASFİYESİ (Su arıtması).
SU TÜRBİNİ Su gücünden faydalanmayı
sağlayan önemli bir makine Su türbini ile akan suyun akış gücünden elektrik
elde edilir.
SU YATAĞI Akarsuyun yolu boyunca
aktığı yatak (Yatak).
SU YUTAN Eriyen taşların bulunduğu
bölgelerde suların dibe daldığı yer. (Su çıkan, Düden, Obruk, Mağara, Gölova Karst
olayları).
SUBASAN TABAN OVASI Yan
aşındırmasını iyice yapmış bir ırmak boyunda uzanan, kum, çakıl, kil gibi taş
parçacıklarıyla dolmuş: çok geniş vadi tabanı. Söyle yerlerde geçici göl- erin,
gölcüklerin, bataklıkların bulunduğu yerlerdeki tortulanmalarla ova genişlemiş
bir görünüş gösterir. (Su basan taban, Vadi tabanı, Ova).
SUBATAN (Suyutan).
SUBTROPIKAL Yarı
tropikal.
SUDAN ÇIKMA Deniz
dibinin yüze çıkması olayı. (Yer kabuğu). Bunun tersi batma dır.
SUDAN ÇIKMIŞ KIYI Yer kabuğu
oynamaları, yaylanmaları yüzünden, deniz
dibi iken yüze çıkmış bulunan yerlerin ki sı. (Kıyı).
SUHUNET (Sıcaklık).
SUHURİ GANEMİYE (Hörgüç- kaya)
SULAMA Bitkinin daha iyi
gelişmesini sağlamak, toprak s yükseltmek üzere toprağa su verilmesi işi. Bunun
için su bulma, Su sağlama işleri başta
gelir. Kurak iklimlerdeki topraklar, başka şartlar aynı ise, nemli iklimlerdeki
topraklardan daha verimlidir. Çünkü, nemli iklimlerdeki toprakların besleyici
bir kısım maddelerini yağmur suları eritir, götürür. Kurak iklimlerde ise
bunlar kalır. Böyle topraklardan en yüksek verimi almak için o toprakları,
sulamak gerekir. Sulama eski çağlardan beri bilinir. Bugünkü sulama işleri,
eski sulama şekillerinin ilerlemiş durumunu gösterir. Sulama, şu iki temele
dayanır:<br>1 -Suyu bulmak, biriktirmek. Bunun için akarsular boyunda yer
yer büğet’ ler (barajlar, bentler)
yapılır. Suların kabarık zamanında buralarda göletler belirir. Kurak mevsimde sulamayı gerektiren
zamanlarda bu sularla tarlalar, bahçeler suvarılır. Eğer bölgede akarsular,
göller yoksa, sulama için kuyular dan faydalanılır, Sulama yapılan yer ler,
bozkır, çöl olsalar bile oralardan çok ürün alınır.<br>2 -Suyu dağıtmak.
Bu iş, elde edilen suyu türlü arklarla, su yolları ile tarlalara bahçelere
ulaştırmak, oralara dağıtmaktır. Çok eskiden beri türlü yerlerdeki çiftçiler
bunu yapmış topraklarını suvarmışlardır. Öyle yerler de vardır ki, bostan
dolaplarıyla kuyudan çekilen sular, ağaçlıkları, tarlaları, sular.<br>Bu
dağıtma işinde bir yenilik yapılarak, yağmur yağdırırcasına suyu fışkırtma
yoluyla da, toprağın sulan mas, sağlanmıştır ki, buna yağdırma denir. (Akaçlama).
SULAR BİLGİSİ Geniş
anlamı ile bütün suları konu olarak ele alan bilim. Bu durumu ile hidroloji ye
uyan bir anlar bulunur. Sular bilgi si içinde deniz bilimi, göl bilimi, akarsu
bilimi, su kaynakları, yeraltı suları, karst hidrografyası. buzul bilimi
(bunlara bakınız) yer tutar. Dar anlamı ile coğrafyanın bir kolu olarak
karalardaki sular konu olarak ele alınır. Sular bilgisinin toprakları su
lama , kurutma işlerinde, Su gücünden
faydalanmada, içme ve kullanma suyu sağlanmasında önemli yeri vardır.
SULAR YARIMKÜRESİ Ortası,
Yeni Zelanda adalarından Güney Adasının doğusunda bir yer olarak düşünülen yer
yuvarlağının yarısı. (Karalar yarımküresi).
SULU SEPKEN Kar tanelerinin
hemen eriyecekmiş gibi sulu olarak yağması olayı. Böyle yağ çoğunca kar
taneleri ince olur. Kar, yere değince erimeye başlar. Kimi zaman da kar
tanelerinin deha yere değmeden yarı erimiş durumda bulunduğu olur. Böyle kar
yağışları, yağmurla karışık kar özelliği gösterir. Bundan ötürü karın böyle
yağışına, sulusepken denilir. Yağan kar için de sulu kar denir. Böyle
yağışlarda kar örtüsü kolayca meydana gelmez.
SUNİ SULAMA (Sulama).
SUNİ TARAÇA Yapma
seki.
SUSAM Tohumlarından yağ
çıkartılan, gıda üretiminde kullanılan tarım ürünü.
SUYA DALMA (Batma).
SÜBLİMLEŞME Bir
katını erimeden buharlaşmasıdır.
SÜBSEKAN AKARSU (Yan akarsu).
SÜBTROPİKAL İKLİM (Dönence-altı
iklim).
SÜBVANSİYON Bir
malın maliyet ya da satın alınan fiatinın altında tüketiciye satılması.
SÜNGERTAŞI Sünger görünüşlü çok yeğni
(hafif), açık renkli köpüklü, cam durumunda bir yanardağ püskürmesi taşı
(Taşlar).
SÜPER ESNEK ÇARPIŞMA Çarpışma
sırasında parçacıklarda saklı enerjinin açığa çıktığı ve sistemin kinetik
enerjisinin arttığı çarpışma.
SÜPÜRÜLME Dar anlamı ile suyun süpürmesi
(Su süpürmesi), yelin süpürmesi
(Yel süpürmesi) karşılığı kullanılan ve
bir yüzey boyunca olan aşınmayı, yontul mavi belirten terim. Geniş anlamıyla
türlü etkilerin taşların ufalanması, dağılması, parçalanmış bir örtü halinde
belirmesiyle ilgili şekilde giderek türlü dış güçlerle yeryüzünün soyulup
süpürülerek git tikçe çıplaklaşması olayı. ( Denü dation).
SÜRATİ CEREYAN (Akış hızı).
SÜREKLİ İNİŞ Bir akarsuyun
kaynak yerinden ağzına kadar süren iniş Bu iniş, akarsu i yatağının başlıca
özelliklerindendir. (Akarsu).
SÜRTÜNME Yer değiştiren bir cismin
geçtiği yere sür tünmesi (buna dış sürtünme denir), bu cismin parçacıklarının
birbirine sürtünmesi (iç sürtünme). Akarsuların hızı bu sürtünmelerle ilgili
olarak kesilir. Bir ırmağın hızının en az olduğu yerler, ırmak yatağına yakın
bulunan yerlerdir. Çünkü burada akış sırasında dibe sürtünmeler olur. ir mağın
tam kıyısında da sürtünmeler çoktur. Bunun için sürtünmenin az olduğu yer ırmağın
derin yerlerinin üstündeki su katıdır. Ayrıca, suyun moleküllerinin de
birbirlerine sür tünmeleri vardır (İç sürtünme). (Eş hız eğrisi, Akarsu).
SÜRTÜNME BREŞİ Bir kırılma
yeri boyunda sür tünmeler, ezilmeler yüzünden meyda na gelmiş breşler. (Kırılma
yüzeyi, Kırılma, Breş),
SÜRTÜNME KATSAYISI Cisim
ile zemin yüzeylerinin özelliklerine göre değişen, sürtünme kuvvetiyle ilgili
birim.
SÜRTÜNME KUVVETİ Yatay
bir zemin üzerinde ilk hızla atılan bir cisim için; bu cisme hareketi
doğrultusunda ve hareketine zıt yönde etki eden kuvvet.
SÜRÜNME Yağmurlu bölgelerde, bitki
örtüsü bulunan az eğimli yamaçlarda bile beliren, çok ağır giden yamaç
kaymaları. Bu kaynamalar sonunda ya macın önünde yumuşak uzanışlı tüm sekler
belirir.
SÜRÜNTÜ Akarsuların sürükleyip
getirdiği, işlediği taş parçaları. Kil, kum, çakıl, yarı köşeli, iri çakıl,
kaya parçası büyüklüğünde yuvarlanmış taşlar bunlardandır. Akar suyun
sürüklemesiyle de sürüntü toplanır. Dağlık yerlerdeki hızlı akışlı dere boyunda
sürüntüler iri olur: Çoğunca çakıl, kaya parçası durumunda bulunur. Irmaklar
boyunda ise sürüntüler incelmiş bulunur. :Kil, ince kum, kum çok yer tutar.
Öyle ırmaklar vardır içi, bir yılda sürükleyip getirdikleri sürüntüler 150 bin
metreküpü bulur. Akarsular gibi buzullar da sürüntü maddeleri getirir. Sürüntü
mili denilen yığıntılar buzulların
çekilmesi sırasında kalmış killi, diş, buzul-taşları Akarsuların sürüntüleri,
zamanla su yollarını kapar, baraj göletlerini doldurur. Bu doldurmaları
,lığlanmarı önlemek için türlü çarelere başvurulur. Bu arada, sürüntü
maddelerini toplama yerleri yapıldığı gibi sürüntülerle dolmuş ajan su yolları
tarama yoluyla da bunlardan temizlenir. (b Aluviyon).
SÜRÜNTÜ MİLİ Buzul
Çağındaki taş erimeleri sırasında oluşmuş, ince taneli bir çeşit sürüntü.
(Sürüntü).
SÜTREİ NEB (Bitki örtüsü).
SÜZEKLİ GÖL Ayak olarak sadece
dipten sızıntısı bulunan göl Böyle göllere çoğunca karst yörelerinde rastlanır.
Gölün fazla suları, gölün dibinden ağır ağır sızar. İç Anadolu’da Ereğli
yakınındaki Düden Gölünde olduğu gibi. Dilimizde buna d göl denildiği de olur.
Ş HARFİ
ŞEBEKE Bir akarsuyun
kolları ile birlikte uzanışı.
ŞEBEKEİ MİYAHİYE (Arapça
şebeke ağ, miyah akarsu). (Akarsu ağı).
ŞEBNEM (Farsça şebnem çiy). (Çiy).
ŞECER (Ağaç).
ŞEHİR DİE göre nüfusu 10.000 üzerinde
olan yerleşim merkezi. Çalışan nüfusun çoğunun ticaret, sanayi ve hizmet
sektöründe olduğu çok nüfuslu yerleşim merkez Kent Köyden ayrı olarak bir
bölgede çeşitli sanat, endüstri ile ticaret, yollar, ulaştırma bakımından böyle
bir bölgenin ortasında bulunan büyücek yerleşme yeri Bu bulunuşta şehrin
gördüğü birinci dereceden işler olur Ticaret şehri, endüstri şehri, kültür
şehri, dini şehir, askeri şehir, yönetim merkezi gibi.Bir şehirde bunlar bir,
yada birkaç önemli yer tutar. Bir şehir de evler oldukça sık bir durum
gösterir, türlü çalışma alanlarında bir iş bölümü bulunur aydınlatma,
temizleme, su, ulaştırma işleri önemli yer tutar. Şehirlerin kin pek küçük
(20005000 nüfuslu), kimisi küçük (500020000 kişilik), kimisi orta derecede (20.000
100.000 nüfuslu), kimisi büyük (100.000
1 mil yan nüfuslu), kimisi ise çok büyük’ tür (milyonluk şehir). (bit
Büyük şehir, Küçük şehir, Dev şehir, Şehir çekirdeği).
ŞEHİR HARİTALARI Şehirlerin
düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli ha ritalar.
Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek
üzere 1/5000 ölçeklileri yapılır. Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir.
Böyle bir pF ev yerleri, yollar, yeşil alan er, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor
alanları belirtilmiş bulunur, Şehirler buna göre ileriki yıllarda gelişmeye,
serp doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR PLANI Şehirlerin düzgün
olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli haritalar, Bunlar
çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere
1/5000 ölçek yap Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir planla
ev yerleri, yollar yeşil alanlar, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları
belirtilmiş bulunur. Şehirler bu plan göre ileriki yıllarda geliş meye:
serpilmeye doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR SİSLERİ Fabrikaların
bulunduğu büyük şehirlerde, limanlarda olur. Buralarda pek ince su
damlacıklarıyla kömür tozu, is, gaz bileşimleri birlikte sis yaparlar. Su
damlacıkları bu tozlara yapışmıştır. Vadilerin içinde de sisler çok olur.
ŞEHİR TEMİZLİĞİ Şehrin
sağlığını korumak için yapılan işlerin bütünü.İ nsan pisliği ve çirkef in ortadan kaldırılması, ve l döşe mi, çöp,
kar yığıntısı, buzların temizlenmesi, şehir temizliğinde başta gelir, Ayrıca
şehrin hayatım bozacak olan gazlara, tozlara, evlerle fabrikaların bacalarından
çıkan dumanlara karşı tedbir almak gibi işler de bulu nur. (Şehir).
ŞEHİRCİLLİK Şehirlerin
kurulması, düzenlenmesi, bakımı, güzelleştirilmesi, genişletilmesi, ekonomik,
toplumsal, kültürel kurallari ile ilgili konuları içine alan bir bilim.
Şehircilikte bu çeşit yerleşme yerlerinin gelişmesine, serpilme sine bir yön
verilir. Eskiden düzensiz olarak yapılmış şehir yerlerinde bu gün şehir
çekirdeği durumunda kalmış olan bölümlerde, türlü güçlüklerle
karşılaşılmaktadır. Bu yüzden şehirlerin düzenli olarak gelişmesi, ar tık temel
tutulmuştur. Bu işlerin yürütülmesinde şehircilik biliminin yeri büyüktür.
Güneşin karşısında şehir çevresindeki kırlara göre daha çok ısın Ara sıra esen
yeller, insanın yüzüne sıcak hava dalgaları olarak vurur. Böyle şehirlerde kar,
yerde, çevresine göre daha az bir süre kalabilir. (Şehir)
ŞEHİRE AKIN (Köyden göçme).
ŞEHİRE AKIN Köyden göçme
ŞEHİRİÇİ DEMİRYOLU Büyük
şehirlerde şehri bir baştan öbür başa geçen, yada çember biçiminde ki uzanışı
ile şehrin tiirlü yerlerini birbirine bağlıyan demiryolu. Burada işleyen
taşıtlara arabeni denir.
ŞELALE Çağlayan Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer. Büyük çağlayan
anlamına gelir. Dilimizde şelale karşılığı olarak çavlan, çağlak, gürlevik,
gürleyik, sudüsen, suuçtu, şarlak ve daha bir çok kelimeler vardır. Bunlardan
kimisi çağlayan (6. bk.) terimi ile bir anlamda, kimisi ise, büyük çağlayan
yani şelale anlamındadır. (Çavlan).
ŞELF Kıta sahanlığıKaraları çevreli yen ve karalardan saylan 200 m.
Derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri; (Kara platformu). sığlık, denizdeki sığ
yerler). <araları çevreli yen ve karalardan sayılan 200 mt derinliğe kadar
olan sığdeniz dipleri. (Kara platformu).
ŞEMOSFER Stratosfer ile İyonosfer
arasındaki katmandır. Stratosfer ile Şemosfer arasındaki 19-45 km’ler arasında
oksijen azot haline gelerek ultraviyole ışınlarını tutar. Üst sınırı yerden 80
– 90 km yüksekliktedir.
ŞEMS Güneş lekesi(Arapça şems güneş). (Güneş).
ŞİBİH CEZİRE Uzun bir süre
‘yarımada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yarım adası
yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağ şibih
ceziresi denirdi. bir süre ‘yanmada karşılığı kullanılmış eski bir terim.
Sözgelişi Anadolu yar adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası
yerine, Kapıdağı şibih ceziresi denirdi. (Yarım ada).
ŞİF KAYNAKLAR içeride
erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyun ve radyum emaflasyorılarının
bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyileştirmeye yarayan kaynak suları.
Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece. denir. Kimisi
yıkanmak yoluyla faydalı olur kir böylelerine de kaplıca ılıca adı verilir.
Şifalı
kaynaklar içinde erimiş olan türlü
madenlerin, başka maddelerin, radyum ve radyum emanasyonlarının bulunduğu ılık,
sıcak, hastalıkları iyi iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi
içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece denir. Kimisi yıkanarak yoluyla faydalı
olur ki, böylelerine de kaplıca. içlerindeki maddeler ve sıcaklık dereceleri
bakımından şifalı kaynakla in çeşitleri vardır. Tuzlu sular, acı sular,
kükürtlü sular, demirli sular, iyotlu sular, kireçli sular, radyoaktif sular
gibi.
ŞİHABI SAKIP (Akanyıldız).
ŞİMAL (Kuzey).
ŞİMAL ŞİMALİ GARBİ (KuzeyKuzey’
batı).
ŞİMALİ GARBİ (Kuzeybatı).
ŞİMALİ ŞARKİ (Kuzeydoğu).
ŞİMİL (Kuzey).
ŞİMİL ŞİMİIİ GARBİ (kuzeyKuzey
batı).
ŞİMİL ŞİMİLİ ŞARK (KuzeyKuzeydo
ğu).
ŞİMİLİ GARP (Kuzeybatı).
ŞİMİLİ ŞARK (Kuzeydoğu).
ŞİMŞEK (Çakım).
ŞİST Yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.
ŞİST Kil soyundan olan birçok taş verilmiş ad. Dilimi Fransızcadan ve bu
asıldan geçerek şut şeklindeyazılmış olan bu taşların Türkçe karşılığı
kiltaşidır, Almancada bunlara karşılık tür ü adlar kuflanıhr Schiefer, Ton
schiefer, Schieferton gibi.
ŞİSTİLİK incecik taneleri bir
yöne doğru ardarda sıralanmış kat kat taş’arın yapısı. (Kiltaşı, Şist).
ŞOT Örnekleri Cezayir ve Tunusta
bulunan tuzlu sığ bataklıklara verilen ad. Şot adı dilimize son 30 yıl içinde
girmiş ve Fransızca chott kelimesinin yazılmış şekli olarak kullanılmıştır.
Türkçe karşılığı tuzla bataklıkdır. (Takır).
T HARFİ
TABAN SEVİYESİ Akarsuyun
döküldüğü göl veya deniz seviyesi
TABAN SEVİYESİ OVASI Akarsuların
taban seviyesine ulaştığı yerlerde, eğimin azalması nedeniyle taşıdığı
maddeleri biriktirmesi ile oluşturduğu ovalardır. Bu tür ovalarda akarsular
menderesler yaparak akar. Gediz ve Menderes akarsularının aşağı bölümlerindeki
ovalar butürdendir.
TABAN SUYU Altta geçirimsiz bir tabaka ile
sınırlandırılan, geçirimli tabaka içindeki sulardır. Bu sular genellikle yüzeye
yakındır. Marmara Bölgesi’ndeki ovalar, Ege Bölgesi’ndeki çöküntü ovaları, Muş,
Erzurum ve Pasinler ovalarındaki yer altı suları bu gruba girer.
TABANLI VADİ Akarsu,
yatağını taban seviyesine yaklaştırınca derine aşınım yavaşlar. Yatak eğiminin
azalması akarsuyun menderesler çizerek yanal aşındırma yapmasına neden olur.
Yanal aşındırmanın artması ile tabanlı vadiler oluşur.
TABLA BİÇİMİNDEKİ VOLKAN Akıcı
lavların geniş alanlara yayılmaları sonucunda oluşur. Örneğin Hindistan’daki
Dekkan Platosu
TAKKE BUZULU Dağların
bütün yamaçlarını kuşatan buzul türüdür.
TALVEG Akarsu yatağının en
derin yerlerini birleştiren çizgi.
TARACA Seki.
TARAMA YÖNTEMİ Tarama yöntemi
ile yapılan haritalarda, yer şekilleri kısa, kalın, sık ya da ince, uzun,
seyrek çizgilerle taranmış olarak gösterilir. Eğim arttıkça taramaların boyları
kısalır, sıklaşır ve kalınlığı artar. Eğimin az olduğu yerlerde ise taramalar
uzar, seyrekleşir ve incelir. Taramanın yapılmadığı yerler ise düzlükleri
göstermektedir. Tarama yöntemi ile harita yapımının zor olması, yükselti, eğim
bulma gibi hesaplamaların yapılamaması gibi nedenlerden dolayı bu yöntem
günümüzde kullanılmamaktadır.
TARIM Toprağa ekip biçme ve dikme
etkinlikleri.
TARİŞ İzmir Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği
TAŞ EV Arazinin dağınık
olduğu yerlerde taşın, yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir.
TAŞKIN OVASI Akarsuların taşidıği malzemelerin
birikmesi ile meydana gelen ova.
TATİL KÖYÜ İç ve dış turizme hizmet
vermek amacıyla turistik bölgelerde köy şeklinde kurulmuş konaklama tesisleri.
TAYGA Sibiryada iğne
yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar
TEKTONİK Yerkabuğunun türlü
yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
TEKTONİK GÖL Yerkabuğunun
tektonik hareketleri sırasında oluşan çanaklardaki göllerdir. Dağ oluşum
haraketleri sırasında kırılarak çökme sonucu meydana gelmiş çanaklarda suların
birikmesi ile oluşmuş göl.
TEKTONİK HAREKET Yer hareketi,
Dünya’nin kabuğunda kırilma, kıvrilma. takım halinde yükselme ve çökme
olaylarinı kapsar.
TELEFERİK Özellikle dağ zirvelerine
ya da derin vadilerin her iki yanı na ulaşmak için çelik halatlara asılı olarak
hareket eden araç.
TEN Güneşin doğuşundan ve batışından sonra
ufukta görülen aydınlık
TENÖR Maden cevheri
içindeki saf maden oranı. Bir maden kütlesindeki cevher (filiz) miktarına tenör
denir. Bu miktar genel olarak % ile ifade edilir.
TEORİ Görülmeyen bir şeyi mantık ve
maddelerle açıklamak
TEPE Bir doruk noktası ve onu
çevreleyen yamaçlardan oluşmaktadır. Çevresine göre yükseltisi 500 m nin
altında olan küçük kabartılar.
TERAKÜM OVASI Akersuların
sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından
doğmuş ova. Bu verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
TERMALİZM Şifalı sulardan faydalanma
faaliyetleri.
TERMİK ENERJİ Çeşidi
enerji kaynaklarının yakılarak ya da yeraltı dan çıkan sıcak suyun
değerlendirilmesiyle elde edilen enerji.
TERMİK SANTRAL Çeşitli
yakıtlardan açığa çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine çeviren tesis Katı,
sıvı ya da gaz yakıt kullanarak elektrik üreten santral
TERMOMETRE Sıcaklık ölçümü için
kullanılan alet.
TERMOSTAT Sıcaklığı otomatik olarak
ayarlayan araç
TERRA ROSSA Akdeniz
iklim bölgesinde kalkerli arazilerde oluşan kırmızı topraklar.
TERSİYER Yer yuvarlağının gelişme
tarihinde, Üçüncü Çağı karşılayan Neozoik oluşuk grubu.
TEZEK Yakmak için saman karıştırılarak
kurutulmuş sığır dışkısı.
U-Ü HARFİ
UFALAMA Suların eritmesi ve
çatlamalar yüzünden yeryüzündeki taşların dağıtması, erimesi, parçalanma sı
olayı. Bunun için taş ufalanması, ya da sadece ufalanma terimi kullanılır.
Almanca’da bu olay bir kelime ile belirtilir. Bundan sonra bunun kimyasal
olanı, fiziksel olanı ayırt edilir. Fransızca’da ise, taşları ufalama olaya
göre, ufalanma iki şekilde belirtilir. Bunlardan biri erime çürüme yoluyla olan
ufalanma için öteki parçalanma yoluyla ufalanmalar için kullanılır. Dilimizde
taşların ufalanması bir kelime ile belirtilmektedir Ufalanma. Bundan sonra
kimyasal ufalanma, fiziksel ufalanma diye taşların başlıca iki dağılma şeklini
betirtilir. Yüzü, yeryüzüne çıkmış her taş ufalanır Yani erir ya çürür, ya
dağılır, ya da parçalara ayrılır. Bu olay taşın ufalanmasıdır. Böylece
yeryüzünde bir “ufalanmış taşlar örtüsü ve bun dan doğmuş olan toprak’ vardır. Bu örtünün ve toprağın di binde henüz
ufalanmamış ana-kaya bulunur. Taşların ufalanması, ya aralıklarla beliren doğal
şartların değişmesi yüzünden olur Gece ile gündüz arasındaki büyük sıcaklık
ayrılığı, birbiri ardınca gelen yağışlı ve kuraklık, güneşlenme gibi. Ya da
sularin eritmesi, çürütmesi şeklinde belirir. (Taşlar)
ULAŞTIRMA Her türlü yolcu, yük, haber
taşıma işleri. (Ulaştırma coğrafyası )
ULU DENİZ Uluslararası ırmaklar Birkaç
devletin toprağından geçen, ya da bunlar arasında sınır olan, taş işlemesine
elverişli bulunarak denize kadar olan bölümlerinde ayrı topraklardan geçen
ırmak. Tuna gibi. (Irmak).
ULUSLARARASI BİRİM SİSTEMİ (SI) Fiziksel
büyüklüklerin ölçümünde kullanılan birimleri tanımlayan ve bütün ülkeler
tarafından kabul edilen ölçü birimleri sistemi.
UMKİ MORENLER buzul-taşları.
UMMAN Okyanus.
UMÜMİ COĞRAFYA Genel coğrafya.
UVALA Dolinden daha geniş karstik
çukurGenişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha
büyük çukurluklardır. Uvaların düzensiz
şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları
dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar. Karstik arazilerde daha geniş olan
çukurluklarına verilmiş bir addır. Dilimiz de kayak, kimi yerde de tava ) kelimesi bu terimi çoğunca karşılamaktadır.
(Koyak). Karstik arazilerde görülen dolınlerin birleşmesi ile oluşan tekne
şeklindeki oyuk. Genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan,
dolinlerden daha büyük çukurluklardır.
Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye
kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar.
UYARCA Kurak ve nemli
mevsimlerin birbiri ardından geldiği, kış ve yaz mevsimlerinin belirgin olduğu
bölgelerin bu şartlarına uyar şekilde değişikliğe uğrar bitkiler. Sözgelişi,
soğuk mevsim yaprakların dökülmesi, kimi yaprakların iğne biçimine girmesi gibi
Uyarca kelimesi, tropofit karşılığıdır.
UYDU Gezegenlerin çevresindeki dönen
gök cisimleri, Örneğin; Dünya’nın uydusu Ay. Gezegenler etrafında bulunan,
onlarla birlikte güneş çevresinde dönen gök cisimleri. Sözgelişi Ay, Yer
yuvarlağ bir uydusudur. Uydu uymuş bulundukları gezegenlerden daha küçük
olurlar. Türlü yıldızla bir çoğunun
uydusu o derece sönüktür ki, görülmeleri çok güçtür. (Ay).
UYGUN DURUŞ Uygun
tabakalanma. Daha eski tabakaların uzanışının, dalış uygun olarak uzanan daha
yeni tabakalar. Tabaka bu türlü sıralanışı, buradaki tortulanan arasız
sürdüğünü artırır. bunlar, birbirine koşut (paralel) giden kat kat taşlar, yani
tabakalardır. Bu tabakalar yatay, dik duruşlu, eğri duruşlu olabilir. (Uzan
Dalış Ta baka duruşu).
UYMA Korunma için canlıların
yaşadıkları çevreye uyması. Bu uyma ile ilgili değişmede bütün canlının biçimi,
rengi, büyüklüğü bakımından değişmeler belirttiği gibi, bu değişiklikler sadece
baz, organlarda da ola bilir: Deniz dibinde yaşayan birçok balıkların rengi
oradaki çakıl, kaya ve yosunların
rengine, biçimleri de onların biçimlerine uyar. Karla örtü kutupların hayvanları ak postlu olur. Çölde
yaşayan hayvanlar, çölün renklerine uygunluk gösterir. Kelebekler çekirgeler,
tırtıllar bulundukları dalların ve çalı çırpıların, yaprakların rengine
biçimine uyarlar. Bunlar hep, korunma için yerine uyma, ya da sadece
uymalardır. Böylece bu hayvanlar, düşman gözüne kolay çarpmayacaklar bir
durumda bölünürler. Yerine uyma şekli, içinde bulundukları yaşama şartlarına
göre de belirir: Bataklık kuşları - uzun bacaklı, uzun gaga olur. Devekuşu gibi
koşucu kuşların bacak kasları çok kuvvetli bulunur. Kartal doğan gibi ‘yırtıcı
kuşların ayakları, çok güçlü pençe biçimi almıştır. Benzeri uymalar bit kilerde
de vardır Yaprakların kurak bölgelerde diken biçimine girmesi gibi.
UYMAZ DURUŞ Bir
tabakanın bir başka tabakaya uzanışına
uymaz bir şekilde bir başka eğimle uzanması, ya da tabaka başlarını
kesercesine yer alması durumu. Söyle bir tabakalanmada daha yeni tabakalanma üzerin
de herhangi bir açı ile başka tabakalar uzanabilir. Uymaz tabakalanma,
tortulanma sırasındaki bir kesintiyi anlatır Uymaz tabakalarda eğri, yamuk,
çapraz şekilde uzananlarına çok rastlanır. Birbiri üzerinde uymaz şekilde yer
tutmuş bulunan tabakaların altındakiler kıvrılmış,ikilenmiş, aşınmalarla türlü
yeryüzü biçimleri durumu almış bulunabilir, Uymaz tabakalarla alttakiler
arasında kesintiyi anlatan bir yüzey vardır ki, buna uymazlık yüzeyi denir.
(Uygun tabakalanma, Uygunluk).
UYMAZLIK Birbiri üzerine sıralanmış
tabakaların uzanış açılan birbirine uymazsa bu tabakalanmada, uymazlık vardır,
denir. Birbirine uymaz şekilde uzanan bu tabakalar arasında böylece bir
uymazlık yüzeyi bulunduğu göz önüne getirilir. Uymazlık yüzeyi, tabakaların
tortu sırasındaki bir kesintiyi, bir aşırıma dönemini anlatır. (Uygun
tabakalanma. Uygunluk).
UYUMLU akarsu gütme
kelimesinden alınarak yapılmış bir terim olan consequent teriminin Türkçe
karşılığı. Uyumlu akarsu sözü, ilk zamanlarda sadece dar anlamı ile kullanılmış
yani bir yana az eğimli, sert-yumuşak tabakaların bulunduğu yerler için bir
terim olan da, zamanla anlamı genişlemiş bugün bir yamaç eğimini güden sular
için de kullanılır olmuştur Uyumlu akarsuların uyumlu ü dileri vardır
UYUMLU KIYI Kıyı boyunca
uzanan kıvrım sıradağlarının her türlü eğilip bu uzanış ama uyan kıyı çizgisi.
Böyle yerlerde kıyı çizgisi, dağ uzanışını güder. Böyle kıyılara Pasifik kıyı
örneği de denir. (Boyuna kıyı, Enine kıyı).
UYUMLU OLAY Bir
bölgedeki yeryüzü biçim- eri Ne bunları işleyen ve bugün de işlemekte olan
olayların bulunması. Yeri ile uyumu o bölgelerde e ye- t re uyan yani uyumlu
şekiller var, demektir.
UYUMSUZ KIYI Kıyı
boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böylece deniz birbiri
ardına uzanan sıradağ uzantılarını, uzunlama vadileri yalar. Ara yerlerde de
büyücek ovalar bulunur. Böyle kıyılara Atlantik kıyı örneği denir. Sınırı tersi
uyumlu kıyıdır (bk, Enine kıyı, Boyuna kıyı),Bir bölgede bugün iş bulunan dış
güçlerle açıklanamayan, bu yüz den geçmiş jeoloji çağlarında orada işlemiş
güçlerle açık mümkün olan olay Sözgelişi, bugün bir yeryüzü biçimi olarak ve
artık alınmaktan kalmış gördüğümüz yerlerde bir zamanlar, kum yığılmalarının
olmuş bulundu. çıkarmak mümkün olur. Yine bugün buz yağı görülen yerlerde, orada
şimdi buz bulunma sayesinde, böyle yerlerde geçmişte bu işlevi için gücün
bulunduğunu çıkarmak mümkün olur
UZAMA KATSAYISI Bir maddenin
birim uzunluğunun sıcaklığının 1C( 0 ) artması sonucu boyundaki uzama
miktarıdır.
UZANIŞ Yerinden oynamış, yatay duruşları
bozulmuş tabakaların yönü. Ta bakanın bu yönüne o tabakanın uza niş, ya da
sadece uzanış denir, Türkiye kaynaklarımızda buna tabaka doğrultusu, ya da
sadece doğrultu denildiği de olur. Tabakanın yönünü belli etmek için jeolog
pusulası denilen araç kullanılır. Bu araç büyücek bir cep saatin andırır. yatay
düzlemin, tabaka yüze yüze gösterdiği yöndür. Bir yana eğimi bir tabakanın
uzanışı yada sadece denir. Bir çizginin bu tabaka düzlemi boyunca uzandığı
yöndür. Böyle bir tabaka dizisi, bir durgun su içerisine batmış gibi
düşünülürse, bu tabakanın durgun su yüzeyi ile kesiştiği çizilen tabakanın
uzanışı olur.
UZANTI Türlü coğrafya
olayları için gövde dışında uzanan bölümleri belirtmek üzere kullanılan bir
terim. Bu uzanan bölümler ya geçici olur (hava basıncı alanlarında olduğu
gibi), ya da devamlı bulunur (yeryüzü şekilde olduğu gibi). Su kavramla ilgili
olarak meteoroloji ve klimatoloji basınç merkezlerinde (ana basınç alanının)
zaman zaman uzantılar yapması, sıcaklık kuşakianndan olan uzantılar (bk Hava kestirmesi)
belirir. Ayrıca, ana kara gövdesinden türlü yönlere doğru uzanmış yarım-
ÜÇÜNCÜ ÇAĞ Memeli hayvanların üretildiği bu
günkü bitki topluluğunun belirdiği çağ. Bu çağın 55-65 milyon yıl sürdüğü
sanılmaktadır. Bu çağın, ilk bölümüne Alt Tersiyer denir. Bu sıralarda gelişmiş
olarak memeli hayvanlar belirmiştir Üçüncü Cağın ikinci bölümüne Üst Tersiyer,
ya da Genç Tersiyer denir. Bu sıra insan özelliğini taşıyan ve Hominidae (Fosil
adam) denilen familya asıl maymunlardan ayrılmaya başlamıştır. Üst Tersiyerin
hemen ardından Üçüncü Çağın devamı olarak kimi kaynaklarca, pleistosen
gelmektediR (Jeoloji çağları).
ÜÇÜNCÜ ZAMAN Üçüncü çağ.
İçinde bulunduğumuz jeolojik zamandan bir önceki zaman 55 - 65 milyon yıl
sürdüğü sanılmaktadır, Memeli hayvanların ve bu günkü bitki topluluklarının
belirdiği çağ.
ÜLKE Bir devletin idaresi altındaki
toprakların tamamı Bir başka şekli Memleket devletin hükmü altında bulunan
yerlerin topu Böyle bir yerde kara, su, hava hep birden ülkeyi meydana getirir.
ÜLKE BAKIMI ülkenin türlü
yerlerinin doğal varlıklarını, gücünü korumak, ya da arttırmak için yapılan
düzenli işlerin bütünü. Bu işte başlıca amaç, bölgenin verimini sürekli olarak
sağlayarak bu verimi arttırmaktır. Bunun için de faydalanılan bütün doğal
varlıklara özenle bakılır, bunlar yıpratıcı işletmelerden sakınılır. yıkıcılıktan
korunur. Sözgelişi, yamaçlardaki toprakların, selli yağmur suları ile
süpürülmesi önlenir Toprak korunması), toprağın, suyunu kaybetmemesine
çalışılır, ormanlar gelişigüzel kesilmekten korunarak bilgiye dayanacak şekilde
bunlardan faydalamna yollar aranır ve gösterilir, suları n arı tutulmalarına
çalışılır. Bü bunlarla birlikte 0 bölgeden daha çok faydalanılmış olur. Böylece
bölge bakımı ile bir bölgeden sürekli olarak verim elde etmek mümkün olur. Ülke
bakımı toprak bakımı ile ilgili işlerin
düzenlenmesi için nüfusu çoğalmış, sanayii genişlemiş bir çok ülkelerde, bölge
plancılığı na büyük önem verilmiştir, Bu
planlamalar, türlü konulara da bağlanmağa
çalışılmıştır.
ÜLKE BİLGİSİ Üzerinde yaşanan
bir yörenin, bir bölgenin, bir ülkenin her çeşit varlığını,özelliklerini
tanıtan bir coğrafya bilgi topluluğu
içinde asıl coğrafya konularından başka daha birçok konular yer almıştır
ÜLKE COĞRAFYASI Yerel coğrafya Yeryüzündeki türlü
yerlerin olayları ile coğrafya bakımından özelliğini araştıran coğrafyanın
geniş bir bölümü. Ülke coğrafyası içinde, böyle bir bölgenin yeryüzündeki
yeri,burada birbirleri üzerine karşılıklı etki yapan olaylar incelenir
Yeryüzünün böyle bir parçasında yeryüzü biçimleri iklim,su,toprak,
bitkiler,hayvanlar,insan ve onun işleri
gibi bütün coğrafya olaylarının birleşme şekli araştırılır. Bir gelenek olarak
ta önce buradaki yeryüzü şekileri öne alınır, bundan sonra sırasıyla öteki
olaylar belirtilir. Böylece çözümleme ile başlanan araştırmaların verileriyle,
birleştirmeye doğru gidilir. Coğrafyanın özü burada toplanır.
ÜLKE PLANCILIĞI Bir ülkede
düzensizlikten doğabilecek türlü zararları önceden gidermek için bütün bir
ülkede birbiriyle bağdaşabilen işlerin yapılmasını ve yerin gerekli işler için
en uygun şekilde kullanılmasını sağlayacak işlerin tümü.Ülke plancılığı ile
insan topluluklarının ihtiyaçlarından doğarak kendisi için en faydalı yaşama
şekli sağlanmış olur. Bugün her türlü plancılık, bu arada ülke plancılığı
gittikçe genişlemektedir.
ÜMİD TİKİL Akarsuyun, yatağını derine
kazma sınırını belirtir. Şimdi bunun yerine Türkçe derine aşınma terimi kullanılmaktadır.
ÜRETEÇ Mekanik, kimyasal enerjileri elektrik
enerjisine dönüştüren düzenekler.
ÜRÜN Bir kimyasal reaksiyon sonunda
meydana gelen madde veya maddeler.
ÜRÜN ALMA Geniş anlamı ile hem ekinlerin
toplanması hem bağ bozumu, bostan ve bahçe toplaması işleri.
ÜST BİTKEN Tropikal bölgelerde, başka
bitkilerin üstünde yerleşen, fakat o bitkilerle beslenmeyen bitkiler. Eğrelti
otları, salepgillerden orkideler, ananas bitkileri bunlardandır. Balta girmemiş
orman.
V HARFİ
VADİ "Akarsu aşındırması ile oluşan ve
tabanında akarsu yatağının ve akarsuyun yerleştiği. sürekli iniş gösteren oluk.
VADİ BRİZİ Vadi yeli
VADİ BUZULU Sürekli beslenerek
sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türüdür. Vadi çukurluğu
içinde bulunan yerine göre, bir ağ dizilişi gösteren buzullar Buzul).
VADİ DİZSİ Gittikçe alçalan
su-bölümleri arasında birbirine açılan vadilerin bulunması durumu
VADİ KAYNAĞI Yeraltına
sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan
kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.
VADİ MENDERES Menderes
çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğru bu büklümleri güden
vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan menderesler. Gömük menderes, Serbest
menderes).
VADİ TABANI Akarsuyrın içine
yerleştiği vadinin en alçak kesimin deki düzlükler. Genişliği, vadiden geçen
akarsuyun büyüklüğü ile ilgili olarak değişen geniş uzun düzlük. Vadi tabanı,
kimi yerde bir iki sıra tarlaya yer verecek kadar dardır, kimi yerde ise bir
ovayı andıracak kadar geniştir. Vadi tabanı, akarsuyun yanlama aşındırması,
aşına aşına yamaçların gerilemesi yüzünden genişler Hele menderesler çizerek
akan ırmaklarda bu taban belli bir şekilde genişleyerek gelişir. Vadi tabanı,
kimi yerde ara sıra su altında kalır. (bk, Su-basan taban)
VADİ YELİ Sıcak ve durgun havalarda
beliren günlük dönemli yel. Vadi yeli, yaz günlerinde öğleye doğru vadilerden
dağlara, sırtlara eser. Şu yüzden eser: <br>Sabahleyin ve biraz daha
sonra yamaçlar, çukurdaki ovalardan ve vadi tabanlarından daha çok ısınır.
Buralarda az fark ile de olsa alçak
basınç alanları belirir. İşte bu yüzden öğle ye doğru çukur yerlerden
(ovalardan ve vadilerden) dağ yamaçlarına doğru yel esmeye başlar. Bu yel,
ırmak boylarından yukarılara doğru sokulduğundan vadi yeli adı ile anılır. (bk
Dağ yeli, Yerel rüzgar, Hava basıncı).
VADOS SU Yeraltına sızmış sular
vados sulardır Bunlarla beslenen kaynaklar vados kaynakları adını alır.
VAHA Çöllerde suların yeryüzüne
çıktığı kaynak ve çevresi Çöllerde suyun çıktığı, bitkilerin bulunduğu çoğunlukla
yerleşim alanı olan bölge
VÂHA Çölün su çıkan yerlerinde bitkilerin
yetişebildiği insanların yerleşip barındığı yer. Buraları, çöl ortasında birer
yeşillik alanıdır. Vahalarda, bitkiler oldukça gürdür. Büyümüş burma ağaçları,
meyvelikler, tarlalar vardır. vahalar, büyük su kaynakları yanında, akarsu
boylarında, ya da taban suyunun yüze çıkarıldığı, kuyuların açıl dığı yerlerde
gelişmiştir. Buralarda sulama işlerine
önem verilmiştir. Vahaların büyükleri birer kent, ya da şehir durumundadır,
Buraları birer işlek yol uğrağı ve alış-veriş yeridir.
VAHŞİ HAYVAN Yaban hayvanı, Yırtıcı hayvan
VAKIA Vuku’ bulmuş, olmuş bir iş,
gerçek. Olgu.
VALKANİZMA Yerin içinde kızgın
bir durumdaki sıvı, gaz ve ya katı maddelerin, yerlerinden ayrılarak
püskürtüldüğü her türlü olay
VARAKI ŞECER bk,
Ağaç yaprağı).
VARSAYILMA Doldurma. Erterpalasyon.
VASATİ Ortalama
VAZİYETİ COĞRAFİYE
Durum, Coğrafi durum
VEJETASYON Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü
Orman, bozkır, çayırlık birer bitki örtüsüdür
VEJETASYON DEVRESİ Bitkilerin
büyüme, gelişme dönemi.
VEKTÖR Yönlendirilmiş doğru
parçası.
VEKTÖREL BÜYÜKLÜK Şiddeti
yanında yönü,doğrultusu ve başlangıç noktasıyla belirlenebilen büyüklük.
kuvvet,hız,ivme..... vb.gibi.
VENÜS Çoban yıldızı,
Çulpan.
VERGLA Fransızca vergias
kelimesinin dilimize girmiş şekli. Bir yağış çeşididir Dilimizde bunun
karşılığı buzcuktur.
VERİ Bir sonuca varabilmek için gerekli
olan ilk bilgiler Gözlem, deney ve araştırma sırasında toplanan bilgiler.
VERİMLİ İyi ürün alınan bitek
toprak için kullanılan kelime, Verim tersi verimsizdir.
VERİMLİ HİLAL YAYI Mümbit hilal yayı
İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran sınırları içinde kalan Güney Doğu
Torosların güneyinde Zağros Dağlarının batısında Basra Körfezinin kuzeyinde
kalan verimli topraklara sahip hilal şeklindeki bölge.
VERİMLİLİK Geniş anlamı ile bir canlı
varlıktan doğan yeni varlıklar ve eşler. Bununla ilgili olarak, bir tarlanın
verimliliğinden söz edilir, Tarlanın toprağı canlı bir varlıktır. Bu toprak
verimli olur ya da verimsiz olur. Toprakla ilgisi göz önüne alınarak, tarlanın
bitek olduğu da söylenir. Böylece bir tarlanın bitekliğinden de söz edilir ki,
bu da tarlanın verimliliği demektir.
VERİMSİZ Verimi az, ya da
verimsiz, bitek olmayan toprak. Verimsizin tersi verimlidir.
VERİMSİZLİK Verimi az atma.
Bitekliği az atan yer. Verimsizliğin tersi, verdir.
VERSAN bir bölgenin, her
hangi bir yana doğru eğikliğini, o yana doğru olan akma yerini anlatır
VERTİSOL Kilce çok zengin yağışlı
dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması
ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak
VİRAL Dönemeç.
VOKLÜZ Karstik arazide görülen kaynak.
VOLFRAM Tungsten. Makina ve uzay
araçları ile ampüllerde kullanılan akkor tellerin yapımındakullanılan beyaz
renkli ağır bir metal.
VOLKAN Büyük Yanardağ Yanardağ
Mağmanın yeryüzüne çıkması ile oluşmuş koni şeklindeki yanardağ.
VOLKAN BACASI Mağmanın
yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yola volkan bacası denir.
VOLKAN BOMBASI Volkan
bacasından atılan lav parçalarının havada dönerek soğuması ile oluşur.
VOLKAN KONİSİ Lav, kül,
volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni
biçimli yükseltiye volkan konisi, koni üzerinde oluşan çukurluğa krater denir.
VOLKAN KÜLÜ Gaz
püskürmeleri sırasında oluşan, basınçlı volkan bacasından çıkan küçük taneli
malzemeye kül denir. Volkanik küllerin bir alanda birikmesiyle volkanik tüfler
oluşur.
VOLKANİK GAZLAR Volkanizma sırasında subuharı, karbon
dioksit, kükürt gibi gazlar magmadan hızla ayrışarak yeryüzüne çıkar. Büyük
volkanik bulutların oluşmasını sağlar.
VOLKANİK GÖL Volkanik
patlamalar ile oluşan çanaklardaki göllerdir. Krater gölü, kaldera gölü ya da maar
gölü gibi çeşitleri vardır.
VOLKANİK KIYI Oluşumları
volkanizmaya bağlı adaların kıyı tipidir. Her taraftan dalga aşındırmasına
uğrayan volkanik kıyılarda gelişkin falezler ve dar kıyı aşınım düzlüğü vardır.
En güzel örnekleri Hawai ve Endonezya adaları kıyılarında görülmektedir.
VOLKANİK SET GÖLLERİ Volkanik
olaylar sırasında çıkan lavların bir çukurluğun önünü kapatmasıyla oluşan
göllerdir.
VOLKANİK SET GÖLÜ Vorkanizma
ile oluşan volkan konisinin akarsu vadisini kapatması ile oluşmuş göl.
VOLKANİZMA Mağmanın yeryüzüne
eriyik, katı, sıvı ve gaz halinde çıkması olayma denir, Yerin derinliklerinde
bulunan magmanın patlama ve püskürme biçiminde yeryüzüne çıkmasına volkanizma
denir. Volkanik hareketler sırasında çıkan
maddeler bir baca etrafında yığılarak yükselir ve volkanlar
(yanardağlar) oluşur. Sıcak ve plastik kıvamda olan mağmanın gaz, sıvı ve katı
maddeler halinde yer yüzüne çıkması veya yer kabuğuna doğru sokulması.
VOLT Potansiyel birim farkı.
VOLTMETRE Potansiyel farkı ölçen alet
Y HARFİ
YAĞIŞ Havadaki su buharının
yoğunlaşmadan sonra, gerek sıvı, gerek katı olarak yeryüzüne düşmesi olayı.
Havadaki su buharı sis, bulut olarak yoğunlaşınca, pek küçük su damlacıkları,
havanın dayanması sürdükçe yüzer şekilde kalırlar. Fakat birbirleriyle birleşerek
daha büyük damlalar belirince düşmeye başlarlar. Bu, yağmur dediğimiz yağıştır.
Eğer, havada su buharı doğrudan doğruya katı ve billûrlu bir biçim alacak
şekilde yoğunlaşırsa, böylece kar olarak düşmeye başlar. Su damlaları buz
durumuna gelmişse dolu olarak düşer. Bunlar gibi, kırcı, kırç, buzculc, ciy,
kırağı (bunlara bakınız) da birer yağış çeşidi'dir. (Nemlilik, Bağıl nemlilik.
Salt nemlilik).
YAĞIŞ ALANI (Toplanma
bölgesi).
YAĞIŞ REJİMİ Bir bölgeye düşen
yağış miktarının yıl içindeki dağılımı.
YAĞIŞ YÜKSEKLİĞİ Yere düsen
gerçek yağış tutarı. Bu tutar metre kareye düşen yağış ile Ölçülür
YAĞLI BİTKİLER Yağ
elde edilen, bunun için yetiştirilen bitkiler. Ilıman belgelerde olduğu gibi,
sıcak bölgelerde de türlü yağlı bitkiler yetişir.
YAĞMUR "Yeryüzünde en çok görülen bir yağış
çeşidi Bulutların su damlacıkları
birbirine bilişerek havanın dayanmasını yenecek kadar büyüyünce düşmeye başlar,
böylece yağmur belirmiş olur. Yağmur damlaları, 0,55 mm. İriliğinde olur. Bir
damlanın ağırlığı bir gramın üçte biri, dörtte biri kadar olur. Arasıra yağmur
tanelerinin 78 mm. çapında irileştiği de olur. Yağmur damlaları, bundan da iri
olursa o durumu ile kalmaz düşerken dağılır. Yağmurlar, havadaki tozlan da
içerilerine aldıkları için, havayı temizlerler. Bu yüzden ara sıra renkli
yağ"" murlar da yağdığı işitilir Kırmızı yağmur, sarı yağmur, çamurlu
yağmur gibi. Eskiçağda, Akdeniz kıyılarındaki ülkelerde kan yağmurları olarak
belirtilen yağmurlar, insanları korkutmuştur. Halbuki bunlar, çöllerden esen
yellerin içerilerine aldıkları kırmızımsı çöl tozlarının yoğunlaşma sırasında,
bulutlara karışması, sonra da yağmur olarak yere bu renkte düşmesi şeklinde
açıklanmıştır. En çok kıra bulutlar yağmur getirir. Yağmurun, çok çeşitli yağış
şekli vardır Kimi yerde yağmur, çiseleme şeklinde, sine sine yağar. Bunlara
çisenti denir. Böyle yağmurlar toprağa iyice işler. Kimi yerde yağmurlar
birdenbire yağar, bardaktan boşa n irca sına yere düşer. Bunlara sağanak, setli
yağmur, boran gibi adlar verilir. Bu türlü yağmurlar toprağa iyice işleyemeden
akıp giderler. Yeryüzünde öyle bölgeler vardır ki, yılın hemen her gününde
yağmur yağar, öyle yerler vardır ki, en çok kışın yağar, ya da yazın yağar.
Öyle yerler de vardır ki, buralarda yağmur çok belirsiz zamanlarda yağar."
YAĞMUR BULUTU Yağmur
getiren karabulutlar (Bulut).
YAĞMUR ÇAĞI "Dördüncü
Çağdaki buzul çağlarında, şimdiki çok kurak bölgelerdeki çok yağmurlu süre.
Daha sonraki kurakça çağlardan ayrı olduğu İçin bu süreye, yağmur çağı
(Pluviyal çağ) denilmiştir. Başka dillerde, bu dönem için pluvial
""çağ"" denir. Yüksek enlemlerdeki buzullaşmalara ve Buzul
Çağı'na karşılık, alçak enlemlerde bol yağmurların yağd1ğı yağmur çağı
belirmiştir. Bu çağ'da şimdiki bozkır ve çöl bölgelerinde yağmurlar daha çok
yağmış, akarsular daha gür akmış, göllerin yüzü daha kabarık bulunmuştur,
(Buzul Çağı)."
YAĞMUR DULDASI Denizden esen yağmur getirici yellere
dönük olmayan yamaç Böyle yerler, dağların az yağış alan yamacıdır, (Bakıcak,
Dulda).
YAĞMUR HARİTASI Yıl İçinde düşen
yağmur tutarını gösteren harita, (Yağmur).
YAĞMUR KUŞAĞI (Gökkuşağı).
YAĞMUR ORMANI (Balta
girmemiş orman).
YAĞMURÖLÇER Yağmur
tutarını belli etmek için kullanılan araç. Yağmurölçerlerin çok çeşitler?
Vardır Yağmurölçer kelimesi pluviyometre karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu
araçlardan en çok kullanılan bir çeşidin başlıca bölümleri şunlardır
Yağmurölçer, üzerinde hunisi bulunan bir çinko kovadır. Bu araç, topraktan bir
metre kadar yükseklik teki bir yere, yapılardan uzakça bir noktaya konur.
YAĞMURLU BÖLGELER Yılda 1000 mm. den çok yağmur alan bölge. Bu türlü bol
yağmurlu bölgeler arasında sıcak kuşağın balta girmemiş ormanlar bölgesi, muson
rüzgarları bölgesi, ıhman kuşağın deniz iktim özelliği gösteren yerleri vardır.
Bu arada Kuzey Anadolu'nun Karadeniz'e dönük aklanında bol yağmur yağar.
Yeryüzünün en çok yağmur alan yeri muson bölgesinde Assam'daki Cherrapunji'dir.
Burası yılda 12 metre yağmur alır.
YAKACAK MADDELER Yakıt.
YAKINSAK Türlü olayların, türlü şeylerin birbirine yaklaşırcasına uzanmaları Yakınsak kelimesi türlü yerlerde kullanılır
Deniz akıntılarının özel bir durumu için kullanılır.
YAKIT Isı elde etmek için evlerde ya
da çalışma yerlerinde, fabrikalarda yakılan maddeler, (Yakacak maddeleri).
Böyle bir maddenin sağlayacağı ısı, fiyatına değmelidir Yakıtlar katı, sıvı,
gaz utarak ayırt edilir. Katı yakıtlar arasında kamış, saz, çalı çırp gibi
olanlarından tezek, odun, odun kömürü, yertezeği (turba), esmerkömür,
taşkömürü, briket gibi yakıtlara kadar çok çeşitleri vardır. Sıvı yakıtlara
ekaryakıt denir. Bunlar arasında gaz yağı, benzin, mazut başta gelir.
YALAMA Yeryüzü kabarıklıklarını,
çukurluklarını belirtmek için kullanılan, temeli gölgelemeye dayanan bir Harita
çizme yolu. Yer biçimlerini, bu arada dik yamaçları, yatık yamaçları göstermek
için eğim ile orantılı bir gölgelemeye baş vurulmuştur,Bunda temel şudur Eğim
ne kadar çok ise gölge o derece arttırılır. Buna göre, eğimi az olan yerle,
açık renk ' te ya da açıkça renkte olur. (Taramalar, İşıklama, Aydınlatma).
YALINKAYA Yağmur . sularının
süpürmesinin, yel üfürmesi ; nin taş ufalanmasından daha güçlü ve çok olduğu
yerlerde gittikçe çıp ; jaklaşmıs, ana kayaları yüze çıkmış yerler. Yeryüzünün
% 10'u böyle yalınkaya yerlerdir. Böyle yerlerde bitkilerin kökünü salabileceği
toprak gittikçe silinmiş, kayalar yüze çıkmıştır. Yalınkayalar artık sadece
kaya kayalık olmağa doğru gitmiştir.
YALINOVA Çöllerde görülen,
aşınmaların İleri gittiği düzce, fakat çok yeri kaya olan düzlükler, (Hammada,
Ova, Yontukdüz, Yarıova, Yalınkaya, Kaya, Kayalık).
YALITKAN Ses, ısı ve elektriği
iletmeyen Elektriği iletmeyen
YALIYAR Falez. Dalga
aşındırması sonucu oluşan sarp kıyılar.
YAMAÇ Yeryüzündeki eğimli yüzeylerdir. Bir
akarsuyun yatağının her iki yakasında türlü eğimlerle uzanan yükseklikler. Buna
vadi yamacı denir. Dağların, tepelerin, bayırların da yamaçları vardır. Bunlara
Dağ yamacı Tepe yamacı denir. Yamaç biçimleri aşınmaya ve taşların Özelliğine
bağlıdır.
YAMAÇ BUZULU İkinci
dereceden ve İyi gelişmemiş buzul. (Buzul).
YAMAÇ DÖKÜNTÜSÜ Dik
yamaçtı kayaların önünde yelpazemsi bir biçimde aşağı doğru genişleyerek uzanan
köseli ta; kırıntıları yığını. Bu yığıntılar çok kurak bölgelerde yamaçları da
sarar, bundan ötürü bunlara etek döküntüsü denildiği gibi yamaç döküntüsü de
denir. (Etek döküntüsü, Kayşat).
YAMUK TABAKALANMA olarak
uzanan tabakalar arasında, bunlara yamuk (diagonal) olarak, uzanır şekilde
tabaka sıralanışı. Yamuk tabakalanma, en çok kumlu taşlarda görülür. Deltaların
yapısında yamuk tabakalarıma bulunur,
YARIK Kayalarda, tabakalarda
yarılmalardan ileri gelmiş olan boşluk. Kayalardaki yarıklar çeşitli
sebeplerden doğmuştur Kimi kayaların dokusunda yarılmalara karşı bir eğilim
vardır. Bununla ilgili olarak soğumalar, kurumalar halinde kayada yarılma olur.
Taşların genişlemesiyle de, yarıklar arlar. Kayalardaki yarıklar, dıştan gelen
etkilerle de belirir. Bir mağaranın tavan» çökerse o çevrede yarıklar belirir.
Tabakaların kıvrılmaları sırasında da yarıklar doğar. Kıvrılmaya elverişli
olmayan sertleşmiş, kırılgan olmuş taşlarda da yerinden oynamalar sırasında
yarıklar belirir, (Çatlak, Diyaklaz).
YARIKURAK BÖLGE Çöllerden daha
fazla yağış alan, ancak nemli bölgelere göre daha az yağiş alan genellikle
bozkirların yaygin olarak görüldüğü alanlar.
YARIMADA Üç tarafı sularla çevrili
denize doğru sokulmuş kara parçası. Kara gövdesinden denize doğru türlü
biçimlerde uzanan kara uzantısı, (Uzantı, Kara uzantıları). Yarımadaların
karaya bitişme yerlerine kıstak denir. Bu bitişme, çeşitli şekillerde olur.
Anadolu, büyük bir yarımadadır. Avrupa'nın yarımadaları çoktur.
YARIMKÜRE Yer yuvarlağının yarısı. Kuzey
yarımküresi, güney yarımküresi <ıdı ile iki yarımküre bulunduğu gibi, batı
yarımküresi, doğu yarımküresi şeklinde de bir ayırma olur. Kuzey yarımküresinde
karalar, güney yarımküreye göre çok geniş yer tutar. Güney yarımküresi,
denizler yarımküresidir. Doğu yarımküresi, eski dünya karalarının bulunduğu
yerdir. Burada Afrika. Asya, Avrupa bulunur. Batı' yarımküresi, yeni dünya
karaları adı ile anılır. Burada Amerikalar vardır.
YARINTI Dikçe yamaçlara dilik
dilik bir görünüş veren yivler'den her biri. Yarıntılar, türlü büyüklükte ,
olur Birkaç metre boyunda olanlar, dan yüzlerce metre uzunluğa kadar ' çeşitli
boydan olanları vardır. Yarıntılar uzun birer çukurluktur. Bu çu ' kurluk
kertik biçimindedir. Yarıntı ; nın yamaçları dik, eğimi çoktur. Se linti
sularının yamaçlarda açtığı, selcik yarıntıları bir yarıntı çeşididir.
YARIOVA Türlü yapıdaki yerlerin dış güçlerle
uzun zaman aşınmasından ve yontulmasından doğmuş dalgalıca, yumuşak uzanışlı,
yarı düz yerlere Önceleri verilen ad.
YARLI KIYI Önde kumsal düzlüğünün
bulunduğu yarlt dik kıyılar. Bunlar, dalga aşındırmasıyla oldukları için dalga
«sındırman kıyıları olarak görülürler, (Yar).
YARMA Yeryüzünde üzer
toprak, bitki örtüsü ile örtülü olmayan ve yüzde görülen tasların, tabakaların
bulunduğu yer. Böyle yerler ya dere boylarında, vadi yamaçlarında, dik
kayalıklarda yüze çıkmış tabaka başlarında görülür, bunlar doğal yarmalardır;
ya da demiryolu, karayolu yarmalarında, tünellerde, taş ocaklarında, maden
ocaklarında görülür. Bunlar da açılmış yarmalardır. Jeomorfolojide ve jeoloji
araştırmalarında yarmaların önemli yeri vardır. Yarmalardan faydalanılarak
kesit çizilir. Yarmalar, iç yapının yüze çıkmış örnekleridir, (Çıkma).
YARMA VADİ Akarsuyun, iki düzlük arasında
bulunan sert kütleyi derinlemesine aşındırması sonucunda oluşur. Vadi yamaçları
dik, tabanı dardır. Akarsuyun yukarı bölümlerinde görülür. Türkiye’de çok
sayıda yarma vadi (boğaz) bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde, Yeşilırmak üzerinde,
Şahinkaya
yarma vadisi, Marmara Bölgesi’nde, Sakarya üzerinde Geyve Boğazı, Akdeniz
Bölgesi’nde Atabey deresi üzerinde Atabey Boğazı başlıca örnekleridir.
YARMA YATAK Akarsuların çok büklümlü uzanışını Önleyici olarak
yapılmış İş. Akarsuyun bu uzun uzun dolaşması gereken yol yerine, kestirmeden
bir yatak açılır. Böylece akarsu yatağının buradaki eğimi arttırılır Akış hızı
çoğalır, sürüklediği sürüntüleri taşıma gücü artar. (Akarsu).
YARMAVADİ Bir dağ sırasını enine geçen
vadi. Böyle vadiler, yayvanca mr çukurluktan sonra sanki toslarcasına dağa
girer, bu dağı geçtikten sonra yine çukur bir genişliğe ulaşır. Böyle vadiler
bir boğaz görünüşündedir. Bunun için dilimizde yarma vadi yerine boğaz da
kullanılır
YASAK BÖLGE Taşıtların,
yayaların girmelerinin, ya da geçmelerinin yasak olduğu belirli köy veya
kasabalar, yerler, su alanları. Yasak bölge, ya da yasak yerler şu gibi
durumlarda belirtilir 1— Savaş, ayaklanma halinde bir ülkenin kimi yerleşme
yerleri, ya da bir bölümü yasak bölge sayılabilir.<br>2— Deniz
savaşlarında girilmemesi gereken yerler yasak bölge sayılır.<br>3— Hava
ulaştırmasında geçilmemesi gereken yerler yasak bölge İçine girer. <br>4—
Hastalık beliren yerlerde yasak bölge sayılır.<br>5— Hayvan
hastalıklarının görüldüğü yerler de yasak bölge arasına girer.
YASSI ŞEKİLLER Daha
çok düzlükleri andıran yeryüzü biçimleri. Yayvan şekil, çukurlumu ifade ettiği
halde, yassı sekil, kabarık yerlerin düzlüklerini belirtir. Batı Anadolu
dağlarının Üstünde türlü yassı biçimler vardır, (Yayvan şekiller).
YASTIK LAV Denizaltı ve göliçi yanardağ
püskürmelerinde oluşan Özel dokulu bir püskürük taş.
YAŞ PİRAMİDİ Bir
ülkede yaşıyanlardan türlü yaşlarda bulunanların belirtilmesine yariyan bir
kıyaslama yolu. Yaş piramidi, nüfus sayımlarından elde edilen sayılardan
faydalanılarak çizilir. Bu türlü piramidleri çizmek için yatay çizgide sağda
erkek nüfusunu, solda kadın nüfusunu göstermek üzere yas basamakları dikine bir
çizgi boyunda gösterilir. Böyle bir şekil çizilince üç ana durum belirir
Piramid biçimi o ülkede gittikçe artan nüfusu anlatır, doğumun çok olduğunu
gösterir. Çan biçiminde olan sekil, doğumun orta derecede olduğuğunu belirtir.
Kavanoz, ya da soğan başı biçiminde olanı ise doğumun azalmış bulunduğunu
belirtir. Yaş piramidi, bir ülkede nüfusun artış, azalış durumunu,bu yönde
gelişme derecelerini gösterir, Nüfus).
YAŞAMA SAVAŞI Canlıların,
yaşadıkları çevrelerin türlü güçlükleri karsısında yaşıyabilmek için durmadan
didinmeleri olayı.
YAT Özel gezi veya sportif
maksatlarla yapılmış yelkenli ya da motorlu gemi.
YATAK Akansulann meydana getirdiği, yıl
içinde ya sürekli, ya da geçici olarak suların aktığı yor. Buna yerine göre
dere yatağı, ırmak yatağı, sel yatağı, akarsu yatağı da denir. Böylece yatak,
bölgenin yağışlarına göre, kimi zaman kuru kalabilir. Yatak dümdüz değildir.
Kimi yerinde oyuklar ,kimi yerinde de kum, çakıl yığıntıları bulunur, (Akarsu.
Vadi, Kesim).
YATAK DEĞİŞMESİ Akarsuyun,
yatağında akmasını Önleyen bir olay yüzünden bu yatağını değiştirmesi ve başka
yer. den akması. Akarsuyun akmasını önleyen olaylar arasında şunlar vardır Yer
göçüntüleri, akarsu yatağının lığlanması.
YATAY ATIŞ İlk hızları sadece yatay
doğrultuda olan ve yerçekimi ivmesiyle düşen cisimlere uygulanmış olan atış.
YATAY KAYMALAR Karaların kayma' sı teorisi.
YAY Değirmi biçimindeki bir
şeyin, bir eğrinin, bir çemberin bölümü. Yay biçimli kumullar (Barkan),
karaların önünde yay biçiminde uzanan ada dizileri, yaylar durumunda uzanan
sıradağlar vardır.
YAY SABİTİ Yayın sertlik derecesi.
YAY SARKACI Esnek bir yaya
bağlanmış olan kütleden oluşan düzenek.
YAYA GİDİŞ Bir taşıta binmeksizin
insanın yürüyerek bir yerden bir başka yere gitmesi. Yaya gidişte bir saatte 4
km. kadar yol alınır, (Yaya yolu. Kapan).
YAYA YOLU Ancak yaya gidenlerin
geçebildikleri, ya da hayvan sırtında geçilebilen yol. Buna patika da denir.
(Yol, Kapan).
YAYGIN DEPREM Bütün
yeryüzünde yıkıcılığı görülen, etkileri duyulan ya da sezilen geniş ölçülü yer
sarsıntıları, (Deprem).
YAYINIK IŞIK Işığın belirgin
bir sınır göstermeksizin her yana doğru dağılması, yayılması olayı. Yayınık bir
ışıkta belirgin bir ışık doğrultusu görülmez. Bununla ilgili olarak ta gölge belirgin
olmaz. Kapalı havada, oda içinde, doğrudan doğruya olmayan bir aydınlık olur.
Havada güneş ışınlarının yayınık bir duruma gelmesi, önemli bir olaydır.
Güneşten gelen ısınlar, havanın bölümcüklerine, su damlacıklarına, tozlara
vurunca her yana dağılır, yayılır. Bunun sonucu olarak havakürede gündüzün her
yandan gelen yayınık ışık ile dolu bulunur. Eğer, ışığın bu yayınık duruma
gelmesi olmamış bulunsaydı, gölge dediğimiz yer iyice karanlık olurdu, gölgede
ısı bulunmazdı. Böylece, dışarıda olsun, içeri de olsun, yayınık ışınlar her
yanımız dan geçer, çevremiz aydınlanır. Göğün mavi renge bürünmesi de yiyin
ma'dan ileri gelir. Hava ne kadar bu tanık ise, ışınların yayınık olması da o
derece artar, gök akça bir renge bürünür,
YAYINMA Güneş ışınlarının yayınık
duruma gelmesi olayı.
YAYIŞIK PÜSKÜRME Magmanın yerin
içinden geniş ölçüde, çok püskürmesi olayı. Yayısık püskürmeler, yer
yuvarlağının eski çağlarında olmuştur. Lav taşkını durumunda olan lav
yayışmaları olayı.
YAYLA HAVASI Yüksek
yerlerin havası. Burada aşağıdaki yerlere göre hava daha arı, havanın nemliliği
daha azdır. Burada serin yeller eser, burcu burcu kokular getirir. Güneş burada
yakıcı olarak vurur. Çiçekler daha çok parlak renklidir. Bu özellikleriyle
yayla havası türlü hastalıkların iyileştirilmesine yarar, insana sağlık verir,
fakat 35004000 metreden sonra artık dağ tutması başlar, (Yükseklik kuşakları).
YAYLACI En çok kullanılan
anlamı ile yazlan sürüleriyle beraber yaylaya çıkan, orada yazın sıcak aylarını
geçirip davarlarını yaydıktan sonra yine aşağılara inen (Yaylacılık), Çiftçi ve
davara olarak geçinenler. Yaylacıların yayla işleriyle ilgisi çeşitli olur
Bazen sürü sahibi davarlarını çobanlarına verir, yaylaya gönderir, kendisi de
arada bir yaylaya uğrar, durumu görür. Bazen sürü sahibinin ev halkı
çadırlarıyla yaylaya Çıkar, yazı orada geçirir, davarları sağar, yayıkla yağ
yaparlar. Kimi yerde de bir köy halkının sürüleriyle birlikte yaylaya
çıktıkları olur. Bunlar hep yaylacı adı altında toplanır. Yaylacılar aşağılarda
çiftçilik de yaparlar.
YAYLACILIK Yayla adı verilen yerlere
sıcak aylarda geçici olarak göçme olayı. Bu göçmelerden, yaylacılık gidiş
gelişleri doğmuştur. Yaylacılık terimi ile Batıda kullanılan, transhumans sözü
birbirini her zaman tam olarak tutmamakta, aşağı yukarı yak(aştırma bir
karşılığını vermektedir. Çünkü, transhumans, daha çok, sürülerin otlaktan
otlağa dönemli olarak yer değiştirmesidir. Yaylacılık içinde İse, yaylada ve
aşağıda geçen zamanlar, bir bütün olarak bu türlü ekonomik yaşayış ta
anlaşılır. Yerine göre, yaylada iki, ya da birkaç ay kaldıktan, böylece
davarlar gevrek otları yiyip serin, soğuk suları içtikten, arı havada gezdikten
sonra, kısın barınacakları yerlere Kışlak) gelinen yoldan dönülür. Bu dönüş
sırasında davar sürüleri daha aşağılarda, ovada bir iki hafta ekinleri biçilen
tarlalarda sap kalıntılarını, başak döküntülerini yer, tarlalara bu sırada
gübresini bırakarak, gelecek yıl toprağın verimli olmasına yardım eder ki,
böyle yerlere de güzlek, güzle denir. Baharda yeniden yaylaya çıkılmak üzere
kış aylan, kışlaklarda geçirilir. Bu sırada davarlar, ağıllarda inlerde
barındırılır, (Yayla, Yaylacı, Dağ göçebeliği).
YAYLAK Yazın hayvanların
otladığı yüksek dağlık yerler, ya da ovalarda böyle bir işe yarayan yerler.
Yaylaklar, ya yüksek dağların ormansız yamaçlarında, ya da bu dağların
eteklerinde olur. Yaylacıların, yazın göçüp kondukları bu otluk yerlere yaylak
denir. Bunun gibi güzün barınılan yer (Güzlek), kışın kış aylarının geçirildiği
yer (Kışlak) vardır. Bunlardan yıl içinde en çok bulunulan yer, kışlak ile
yaylak'tır. Anadolu'da yayla İle yaylak birbirine çok yakın anlamda kullanılır,
(Yaylacılık).
YAYLAKİYE Davarları yaylaya çıkaran
sürü sahiplerinin yaklak sahiplerine Ödedikleri kira..
YAYLAMAK Yaz aylarını yaylada
geçirmek, yaylada bulunmak, yaylada davar otlatmak. Akpınar köyünden birkaç ev
buzlu yaylada yaylar. Sürüler kıyıda kışlar, dağlarda yaylarlar (Yayla,
Yaylacılık, Yaylak).
YAYLAN YER Irmakların akış hızının çok
azaldığı yerlerde suyun dibinde biriken kum, çakıl gibi taş parçacıklarının
birikmesinden doğmuş, az derin, sığ yer. Buna sadece yaylan, ya da yaylan da
denir. Kumluk olan böyle yerler ırmağın çekik zamanında yüze çıkar, kabarık
zamanında su içinde kalır. Yaylan, ırmağın geçit veren yeridir. Yaylandan at
sırtında, ya da yürüyerek geçmek mümkün olur. Ancak, böyle kum yığıntı yerleri
ırmağın aşındırması yüzünden her zaman bulunduğu yerde durmaz, ırmağın ağzına
doğru ağır ağır yer değiştirir. Ortalama olarak yaylan yeri 10 15 sene içinde
yer değiştirebilir. (Irmak adası. Akarsu, Irmak, Akış hızı).
YAYLANMA Bir şeyin bükülmesi halinde
kırılmayıp esnercesine edilebilmesi özelliği. Yayfanabilen cisimler, eğrilir,
bükülür, hemen kırılmazlar. Yer kabuğunun da yaylanflbilen bölümleri vardır.
Yaylanamıyan yerleri eğer kırılgan olmuşsa orada kırılmalar belirir.
YAYMAK Hayvanları otlatmak Anadolu'da yaymak, çok kullanılan bir
kelimedir Davarları yaymağa götürüyorum. Çoban İnekleri Akbayırda yayıyor,
denir. Yaymak sözü, otlatmaktan daha çok kullanılır, (Yayla, Yaylak,
Yaylacılık).
YAYVAN BİÇİMLER Derinliği az, fakat genişliği çok
çukur biçimler. Ortasında Sultan Sazlığı ve Yay Gölü bulunan Develi Ovası, çok
yayvan bir çanaktır. Ortasına doğru çok az eğimli, yanlan dağlarla, yaylalarla
çevrili olan ovaların çoğu yayvan biçimde olur. (Yassı biçimler).
YAYVAN VADİ Aşınmalarla
iyice genişlemiş vadi. (Vadi.)
YAYVANLAŞMAK Aşınmalarla
yer biçimlerinin düzleşmeye doğru gitmesi.
YAZ "Yıl İçindeki sıcak
mevsim . Astronomi bakımından yaz, güneşin en yüce yer tuttuğu günden başlar
(Kuzey yarımkürede 22 Haziran), güz mevsiminin güngece eşitliği gününde biter
(Kuzey yarımkürede 23 Eylül). Bu sınırlar dışında yaz yılın sıcak bölümü
anlamını taşır. Kuzey yarımkürenin orta kuşağında Mayıstan Eylüle kadar 5 ay
sıcak veya sıcakça geçer. Mayıs başında sıcaklar başlayınca ""artık
yaz geldi"" sözü kullanılır. Halbuki henüz bahardır. Bunun gibi Eylül
ayının sonunda, hatta Ekim ayı başında sıcaklar sürüyorsa ""bu yıl
yaz uzun sürdü"" denir, Halbuki bu sırada güz mevsimi girmiştir.
Önceleri Orta Asya Türkleri arasında yaz karşılığı olarak yay kelimesi
kullanılırdı (Yayla). Sözgelişi şöyle denilirdi ""Şöyle kim yay
yağmurları dereler içinde tükenir gider, ne deniz suyuna iğrişebilir, ne
ırmaklara ulaşabilir. Yay içinde gayet gün uzunluğu olur"" gibi.
Zamanla yay kelimesinin yerini yaz tutmuştur. Yayla, yaylak, yaylamak bu yay
kelimesiyle ilgilidir. ""Yaz mevsiminde"" karşılığı olarak
yazın kelimesi kullanılır ""yazın, dağlarda geziye
çıkılır."" ""Yazın dayar sürüleri yaylada
yayılır"" gibi. Öteki mevsimler için de benzer kelimeler kullanılır
Güzün, kışın, baharın, Mevsimler, Bahar, Güz, Kış)."
YAZ GÜNÜ Günlük en yüksek sıcaklığın
25' C yi bulduğu, ya da geçtiği gün. Sözgelişi, Haziran ayının 12 inci günü, en
yüksek sıcaklık 25 yi bulursa o gün, o yer için yaz günüdür. Başka bir gün
için, en yüksek sıcaklık 26,8 yi bulursa o gün de yaz günüdür, (Yaz, Sıcaklık,
Tropik gün).
YAZ UYKUSU Yaz uyuşukluğu.
YAZ UYUŞUKLUĞU Kavurucu sıcakların canlılara
dokunduğu sıcak ve kurak kuşak bölgelerinde bazı hayvanların geçirdiği uyuşukluk
süresi. Yoz uyuşukluğu, burada sıcaktan ileri gelmektedir. Böyle zamanlarda
kimi hayvanlar toprağın içine derince girer, kimisi serince inlere sokularak
kavurucu sıcakları geçirirler. Yaz uyuşukluğu türlü omurgasız hayvanlarda da
görülür. (Kış uykusu).
YAZ YAĞMURU Bütün
yıl boyunca yağan, ya da kışın yağan yağmurlara karşılık, yaz aylarında yağan
yağmurlar.
YAZI Akarsularla, az çok yarılmış,
fakat bu yarıntılar arasında geniş düzlüklerin uzandığı düz yerler. Yazı
kelimesi kimi yerde ova, kimi yerde kır karşılığı kullanılmıştır. Yazı
kelimesini bir jeomorfoloji terimi olarak kullanmak gerekirse, baştaki tanımın
yeri olur. Yazının, ovadan Önemli bir ayrılığı da şudur Yazıda, daha çok, düz
duruştu tabakalar uzanır. Bu tabakalar oldukça berkleşmiştir. Burada aluviyon
ya yok, ya da azdır. Yazıda toprak ta, birikinti ovalarındaki kadar kalın
değildir, (Ova, Dölek, Çukurova, Yüksek ova. Yayla, Çukurel, Yüksekel, Düzlek
yapı).
YAZIN Yaz mevsiminde olan şey.
YAZIN YEŞİL AĞAÇLAR Sadece
yazları yeşil duran, kısın yapraklarını döken ağaçlar. Bunlar, geniş yapraklı
ağaçlardır. Bunun tersi, yeşil duran bitkiler ; (b, ), yeşil duran ağaçlar'dır.
(j Yapraklı ağaçlar).
YAZLIK Yazın bunaltıcı
sıcaklarını geçirmek İçin birkaç haftadan bir kaç aya kadar çıkılan yaylalar,
bağlar, bahçeler. Yazlıklarda evler vardır. Bu evlerin kimisi bir iki göz
damdır, kimisi konaktır. Adana'lılar Bürücek yaylalarına çıkar. Burası
Adana'nın yazlığıdır.
YEKNESAK Coğrafyada sık sık
değişiklik göstermeyen yerler, olaylar İçin kullanılır. Bu kelimenin yanına
sonradan Fransızca yoluyla monoton kelimesi katılmıştır. Yeknesak ve monoton
kelimelerinin yerine, Türkçe tekdüzen kelimesi vardır.
YEL Havanın, bir yerden bir
başka yere akması, (Rüzgar), Yel ve rüzgar dilimizde, kullanılan iki ;
kelimedir. Ancak yel, daha çok, ol ; dukça küçük ölçülü, çoğunca biraz hafif
sayılabilecek hava akıntıları için kullanılmaktadır. Bu arada samyeli karayel
kabayel , akyel gökyel gibi adlar rüzgardan çok kullanılır. Sözgelişi, kaba
rüzgar, kara rüzgar, sam rüzgarı denilmez. Bunun gibi, yel değirmeni denir,
fakat rüzgar değirmeni denilmez. Yine bu kelime ile İlgili yelken, yelkenli,
yelpaze (eski şekli yelpeğüç), yeldirme, yelkovan, yelek, yele, yeleç (havadar
yer), yelli (rüzgarlı) gibi kelimeler de vardır Bir dış güçtür. Böyle bir dış
güç, kurak bir bölgede, bir çölde eserse kumları, tozları süpürür, götiirür.
Bu, yelin doğrudan doğruya yaptığı aşındırmadır.
YEL BAYRAĞI Yellerin esiş
yönlerini bulmıya yarayan araç. En sade şekliyle, dikili bir direğin ucuna
bağlanmış uzunca, dar bir kumaş şeridi bu işi yapar, yelin nereden estiğini
gösterir. Böyle bir temele dayanarak yine sade araçlar yapılmıştır. Yel
bayrağının sade biçimi şudur Ok biçiminde bir ucu olan araç, yelin vuruşu ile
dik bir eksen çevresinde döner. Aracın konulacağı yerde bir pusula yardımı ile
dört yön bulunduktan sonra, okun dönük bulunduğu yön, yelin çevreni (ufuk)
üzerinde geldiği yöndür. Yani yelin esiş yönüdür. Bu araç, yüksek bir yere,
sözgelişi bir evin damına yerleştirilir, (Anemoskop).
YEL ETKİLİ Yel etkisi İle beliren her
türlü olay ve oluşmalar. Sözgelişi yel etkisinden doğmuş tortulanmalar, yel
aşındırmasından ileri gelmiş masa duruşlu taşlar, dibi oyulmuş yerler, yel
oymasından doğmuş çukurluklar gibi. (Aşınma, Aşındırma).
YEL GÜCÜ ), yel hızı üe İlgilidir.
Yel vurması esiş yönüne dik olarak konmuş bir metre karelik bir düz yüzey
üzerine kilogram olarak, yelin vuruş etkisiyle ölçülür. Rüzgar hızı ile yelin
bir yere vuruşu arasında ilgi vardır. Bu vuruş, hız karesiyle orantılıdır
YEL HIZI "Yelin taşıdığı
havanın ortalama hızı. Bu hız, hava yığınlarının saniyede gittiği metre
soyundan uzaklıktır. ""Yelin hızı iki metredir"" denince,
rüzgarın çok hafif bir cismi saniyede 2 metrelik uzaklığa götürdüğü anlaşılır.
Kimi zaman yel hızı, saatle de söylenebilir. Yel hızı, gradyan a bağlıdır,
Çöllerde yelin kayaları kazıması, tırmanırcasına oyması seklinde beliren
aşındırma. Yelin, sürükleyip götürdüğü taş parçacıklarının yaptığı oyma,
çarpma, çizme, cilalama işleri birer yel kazımasıdır."
YEL KUŞAĞI Yer yuvarlağını geniş Ölçüde
bir kuşak gibi kuşatırcasına uzanan bölgelerde esen yeller alanı. Yel kuşağı
sözü, yel bölgesi sözüne yakındır. Sadece kuşak sözü daha çok bir sürekliliği
belirtir, (Rüzgar, Rüzgar sistemleri. Basınç bölgeleri).
YEL SÜPÜRMESİ Eski terim
Rüzgar ta'riyesi, başka terim Deflasyon). Kurak bölgelerde, hele çöllerde yelin
üfleyip süpürmesi şeklinde beliren aşındırması. Çöllerde yeller,
taşıyabildikleri kadar toz, kum, çakıl alır, bunları sürükler, havaya
kaldırırlar. Böylece yerdeki taş parçacıklarını, siler süpürürler. Bu süpürme
İle kayaların oyuk yerleri boşalır, kayalar göz göz olur. (Yel üfürmesi, birbirini bütünler şekilde işler. Yelin
üfleyip süpürmesiyle havalanan parçacıklar, yelin kayaları kazıması için
malzeme olur. Yel kazıması ile kayalardan parçacıklar koparılıp, bu defa da yel
süpürmesi için malzeme verilmiş bulunur. Kurak bir bölgede ufalanmış taş
parçacıkları ne kadar çok İse, yelsüpürmesi, yelkazıması (korrazyon) o derecede
artar. (Yelsüpürmesi).Yelkazıması, Rüzgar aşındırması, Yel etkisi).
YEL VURMASI Yelin taşlara
vurması, taşın, kolay kopabilecek yerlerini koparması halinde beliren gücü. Yel
vurması, aşağı yukarı, rüzgar yeğinliği demektir.
YEL VURUŞU Aralıklı olarak yelin vuruşu. Bu
olay, esen yel gücünün birdenbire artmasıdır. Bu vuruşun hemen ardından yel
esmesi hir an İçin hafifler ya da durur.
YEL YARINTILARI Bu
yarıntılar arasında çoğunca sivri durumları ile sırtlar sıralanır. Orta Asya
çöllerinde bunun türlü biçimleri görülür. Yardang kelimesi de oradan
alınmıştır, (Rüzgar aşındırması).
YEL YIĞMASI Kurak, çıplak
bölgelerde, yel üfürmesi ve yel savurmasından İleri gelen kum, toz yığılması.
Kumul lös yığınları böylece doğmuştur. Bunun gibi yel savurmasıyla çukur yerler
ve tekneler, bu savruntularla dolmuştur ki, bunlara yal yığması teknesi denir.
YELDEĞER Bir yerde esen yelin
çarptığı yer. Köyümüzün yanındaki Akbayıra çok yel değer. Yel değen yamacın
ters yönündeki yamaç, dulda olur. Geminin de yel değen yanı, dulda yanı vardır.
YELDEĞİRMENİ Yel
gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı değirmen, (Sudeğirnıeni.
Değirmen).
YELGÜLÜ Bir yerdeki rüzgar yönlerinin 8, 16,
32 ya da 64 çizgi ile belirtilmiş durumu. Böylece yelin esiş yönü belirtilmiş
olur. Bunun için de en çok dört anayön dört arayön den esen yellere, bu yönlere
göre ad verilmiş bulunur Kuzey yeli, güney yeli gibi. Ancak, bu türlü yellerin
her yerde ayrıca adları olur. Yurdumuzda en çok kullanılan ve Marmara
bölgesinden alınmış olan adlar, yıldız, poyraz, doğu, güneydoğu, kıble, lodos,
balı, karayel'dir. Kuzey rüzgarı demek, kuzeyden güneye doğru esen yel
demektir. Yelin herhangi bir zamandaki esiş yönü olduğu gibi kalmaz. Bu esiş
yünü, ortalama bir durum çevresinde oynar. Haritalarda, çoğunca. Uluslararası
işaretlerle bu esiş yönleri belirtilir N = Kuzey, E = Doğu, S = Güney, W =
Batı, NE = Kuzeydoğu, NW = Güneybatı gibi. (Yel).
YELKENLE GİTMEK Bir kayığın,
bir geminin yelkenden faydalanarak rüzgarla gitmesi. Böyle deniz taşıtlarına
yelkenli denir. Önceleri, yelkenlilerden faydalanılarak, uzun deniz yolculukları
yapılmıştır. Bugün yelkenliler sadece süs olarak kalmıştır.
YELKESEN Türlü bitkileri hızlı esen
yellerin zararlarından korumak İçin yapılan işler. Bunun için, çoğunca bu
bitkilerin bulunduğu yer çit ile çevrilir, ya da yelin estiği yönü kapıyacak
şekilde yanyana hasırlar gerilir. Yelkesen işlerin yapılması, ormansız ve
ağaçsız yerlerde gereklidir. Ormanların, korulukların, ya da ağaç sıralarının
bulunduğu yerlerde yelin kırıcı etkileri azalır. Yelkesen çiften (Örülü çit.
Çit), yalnız yellerin zararlarını azaltmak için değil, kar tipilerinden
bahçeleri, yolları korumak bakımından da faydalanılır. Toprağın yerinden
oynamaması, sularla supu r ütmemesi için de yamaçlara yer yer çitler yapılır.
YELPAZE KIVRIM Kıvrım
yanlarının, kıvrım çekirdeğine doğru az çok büküldüğü bir kıvrım biçimi.
Yelpaze kıvrım bu biçimi ile bir yelpazeyi andırdığı için buna bu ad
verilmiştir, Kıvrım, Kıvrılma),
YELSEL Yelin aşındırma, biriktirme İşleri ile
ilgili. Çölde taşların gündüzün çok ısınarak genişlemesi, geceleri ise birden
bastıran doğunun etkisi yüzünden put pul parçalara ayrılması, tozların
savrulması, kumların savrulup birikmesi bunlardandır, (Aşınma, Yel etkisi).
YEM Hayvanları beslemek için
bitkilerden, hayvanlardan elde edilen besi maddeleri. Hayvanlar doğdukları,
yaşadıkları yerlerde bulundukları yerin kendilerine verdiği yemleri yiyerek
büyümüş, gelişmişlerdir. Bu bakımdan doğal yem bitkilerinin başka yemler
arasında önemli yeri vardır. Bunun için de hayvanların beslendiği yerler
olarak, çayır, otlak ve yaylaların (bunlara bakınız) hayvan beslenmesindeki
yerleri önemlidir. Hayvanların yediği çeşitli bitkilerle, burçak, fiğ,
karabuğday, korunga, tirfil çeşitleri, yonca gibi yeşil yemler durumundaki
çiftlik yemleri yanında, koparılmış, kuru bitkiler de aynı değerde yer tutar
Kuru ot, kuru yonca, saman bunlardandır. Çeşitli tahıl samanları önemli birer
yemdir. Yemler arasında tane yemler'in de önemli yerleri vardır. Arpa, mısır,
yulaf bunlardandır. Ayrıca yapma yemler, kimi fabrikalardan çıkan artık
maddeler de yem olarak kutlanılır, Hayvan yetiştirme).
YENGEÇ DÖNENCESİ Kuzey Yarim Kürede
Ekvatorun 23 kuzeyinden geçen enlem dairesi. Kuzey yarımküresinin 23' 27' lık
paralelinde, güneşin 22 Haziran da, öğle üzeri dik vurduğu çember, Bu gün.
Kuzey yarımküresinin gün ' dönümü'dür. (Dönence, Oğlak dönencesi).
YENİ TAŞ ÇAĞI İnsan
tarihinde Eski ve Orta Taş Çağlarından sonra gelen. Tunç Çağından önce süren
çağ. Bu çağda, hayvan yetiştirme ve tarım gelişmiştir. Keçi, koyun, sığırdan
başka domur, at gibi hayvanlar da İnsana alıştırılmıştır. Yeni Taşçağında
hayvanları alıştırma İşi Önasya'da geniş yer tutmuş, Orta, .ya'da da at
evcilleştirilmiştir. Bu çağda insan, daha çok düşünür olmuş, sert taşları
cilalıyabilmistir. Yine bu çağda buğday, arpa, keten ekilmiş, ketenden kumaş
dokunmağa başlanmıştır. Eski t aşc. ağındaki insanlar ölülerini gömmedikleri
halde. Yeni taşçağındaki insanlar ölülerini gömmesini, bunlar için dolmen
denilen mezarlar yapmasını bilmişlerdir. Cilalı taşçağı da denilen Yeni
taşçağında insanlar artık barınma yeri olarak, mağaralarda inlerde kalmayıp
göller üzerinde yapılmış evlerde oturmuşlardır. Bu evlerden çevredeki karaya
köprüler yapılmış, geceleri yırtıcı hayvanlardan korunmak için bu köprüler
kaldırılmıştır. Bu çağda insanlar köylerde oturmuştur. Bu köylerin her yanı bir
hendek, ya da bir duvarla çevrilmiştir. Yeni Taş çağı Avrupa'da 1000 yıl ka dar
sürmüştür. Milattan önce 3000 ile 1800 arasında, Taşçağı, Eski Tasçağı, Orta
Taşçağı).
YENİ YIL Her yılın ilk günü.
Gregoryen takviminde bu Ocak'tır, (Takvim, Yıl, Ay, Gün).
Yeniden donma Katı olan, bir yere bağlı bulunan
kalın buz yığınlarının bulunduğu buzulların hareket edişini açıklamak üzere
ortaya atılmış düşüncelerden biri. Yeniden donma düşüncesine göre, buz, basınç
yüzünden küçük parçacıkların bulunduğu bir yığın durumuna gelir. Baskının
artmasıyla, buzun erime noktası alçalır. İşte bu parçacıklar, birbirlerine
değen yüzleri boyunca yer değiştirir. Bu sırada herhangi bir biçime, bir kalıba
giren bir özellik alırlar. Baskı azaldığında yeniden donma olur, bu yığın yine
birbirine bağlı, som bir kütle durumuna geçer. Karın, buzkar buzkarın, buzul
özelliği almasında yeniden donma olayının büyük önemi vardır. Yeniden donma
oljyı ile buzul, basınç olunda esnek bir durum almakta, bu da buzulun
hareketine yol açmaktadır.
YENİDEN DONMA TEORİSİ Buzulların hareket edişini açıklamaya
çalışan düşüncelerden biri.
YENİDÜNYA İçerisine kuzey, orta, güney
Amerika'yı atan karalar topluluğu (Eski dünya).
YENİŞEHİR Şehirlerin eski çekirdek
bölümünün (Şehir çekirdeği) çevresinde, endüstri çağının gelişmesiyle birlikte,
yer yer fabrikalar yanında, yeni şehir çekirdekleri doğmuş, ya da yeni şehir
yerleşmesi alanları belirmiştir. Bu gibi yerler köylerden şehirlere çalınmaya
gelenlerle kısa zamandadolmuş, yeni şehir bölümleri hızla büyüyerek birbiriyle
kaynaşmıştır. 'Yeni şehir bölümlerinde sokaka ve caddeler, eskilerine göre daha
geniş) (İr. Parklar, yeşil alanlar, meydanlar çoktur, (Şehir çekirdeği. Şehir,
City).
YER Yeryüzünde bir alan.
YER ADLARI Yerleşme yerleri (b. bk). ile
tarla, bağ, bahçe, dağ, vadi, dere. ırmak, deniz, ada, bölge, ülke gibi
yerlerin adları. Yer adları araştırmalarına toponimi ve toponomastik denir.
Toponomasiik, dil biliminin bir dalı olup, yer adlarının Önemini, doğuşunu,
yayılışını araştırır ve inceler. Bu araştırmalarla coğrafyanın, yerleşme
tarİhİ'nin, etnolojinin bir yardımcısı durumun f da bulunur.
YER ADLARI BİLGİSİ Coğrafyanın bir yardımcısı olup,
yerleşme yeri adlarından bölge, yöre adlarından ve başka yer adlarından
faydalanarak yerleşmelerin doğduğu, geliştiği cağların bulunmasına, o zamanki
yörenin durumunu belirtmeye, burada yerleşenlerin nerelerden gelmiş olduğunu
göstermeye çalışır, (Yer adlan).
YER BİÇİMİ Yerşekli, Avarız.
YER DEĞİŞTİRME Bir cismin
son konumuyla, ilk konumu arasındaki yönlü uzaklık.
YER DEPREMİ Deprem.
YER DÜZENLEMESİ Yer plancılığı.
YER EKSENİ Gök ekseni içinde bulunan ve
yer yuvarlağının döndüğü eksen. Gök ekseni tutulma düzlemiyle 66,5 lik bir açı
yaptığından, yer ekseni de tutulma düzlemi ile 66,5 kadar olan açıyı gösterir.
Yerin ekseninin bu eğimli duruşu, yer yuvarlağı güneşin etrafında dönerken
etkisini belli eder. Bu durumdan türlü iklim olayları, mevsimler doğmuştur.
YER GÖÇMESİ Göçüntü.
YER GÖÇÜNTÜSÜ Göçme.
YER ISISI YERİN
İÇİNDEKİ ISI. Bu
ısının neden ileri geldiği üzerinde durulmuştur. Bir düşünceye göre yerin
içindeki bu ısı, yer yuvarlağının İlk durumu olan ve güneşten ayrılmış kızgın
bir bulutsu cisimden (nebüloz) arta kalmıştır.
YER SARSINTISI Deprem
YER YÖRÜNGESİ Yeryuvadağının güneşin etrafında
dolaşırken geçtiği yol. Yeryuvarlağı, güneş çevresinde 365 gün kadar bir
zamanda büyük bir elips çizer. Yeryuvarlağı, odaklarından birinde güneşin
bulunduğu bir elips yörüngesi üzerinde yürür. Bu, yerin yörüngesidir. Bu
dolaşma zamanına bir yıl denir. (Günöte, Günberi).
YERALTI Toprağın altındaki
yer.
YERELTMEK Bir coğrafya olayını bir yer
de belirtmek. Böylece bir olayın coğrafi dağılışını belirtmeye çalışmak. Bir
olayı, bir yere bağlamak.
YERİN İÇİ Yer yuvarlağının dıştan İçe çeşitli
kat kat kabuklardan yapılı olduğu temeline dayanan bölünüşü. Yerin İçi Üzerine
ileri sürülmüş çeşitli görüşler varsa da bunlar orasında en çok görüleni
aşağıda söylenendirYerin en dış katı yer kabuğudur . Bunun altında sima denilen
daha ağır bir kat vardır. Daha altta ağırlığı gittikçe artan türlü katlar
vardır ki, çekirdek bölümünde ağır küre bulunmaktadır.
YERİN KUTUPLARI Yer
yuvarlağının ekseninin, yerin yüzündeki yerleri. Bunlardan biri ku . zty kulüp
noktası, ötekisi güney kutup noktası'dır, (Enlem, Boylam, Yer ekseni).
YERİN YOĞUNLUĞU Yer yuvarlağının
bütünü gözönüne alınarak elde edilen 5,5 değerindeki yoğunluk Bu değerden şu
anlaşılır Yer yuvarlağı kütlesi, aynı büyüklükteki bir su yuvarının 5 kat
fazlasıdır. Yer yuvarlağının bu yoğunluğu, dibe doğru türlü yer katlarının
yoğunluğunun artması ile ilgilidir. Gerçekten yer yuvarlağının en üst katı olan
ası yer kabuğunun yoğunluğu 2,7, bunun altındaki katın yoğunluğu 34, daha
derinlerdeki yoğunluklar 56, çekirdek bölümünde 8 den çoktur. Bunların ortalama
değeri 5,5 tutmaktadır ki, bunt yerin yoğunluğu denilmiştir, (Yer yuvarlağı).
YERİNDEN KOPMA "Yer
kabuğunun tabakalarının türlü kımıldanışlarla yerimden oynamış, duruşları
bozulmuş olması. Yerinden oynamalarda kopmaların, ayrılmaların belirdiği yüzeye
'yerinden oynama yüzeyi"" (dislokayon sathı) denir. Bunun
yeryüzündeki kesilme yerine yerinden oynama çizgisi (dislokasyon hattı) adı
verilir. Yer kabuğunun tabakalarının, kayalarının, daha geniş durumu ile bir
bölümünün verinden oynaması, ya yeryüzüne teğet şeklinde olur, ya doa yer
yuvarlağının yan çapının uzanış yönünde olarak dikine olur. Birinci durumda,
yatay olarak buruşturucu sıkıştırıcı şekilde yandan olan basınçlar çok artar.
Böylece de kıvrılma , aşma yatay kayma belirir. Dikine olan yerinden
oynamalarda ise çekilmeler, yırtılmalar, yarılmalar olarak bükülme kırılma
doğar. Araştırıcıların kimisi bu İki türlü yerinden oynama olayını birbirinden
iyice ayırmak istemiş, kimisi de bunların birbirinden kesin sınırlarla ayırt
edilmesinin güçlüğünü ileri sürmüşlerdir, (Deprem, Dislokasyon)."
YERİNDEN OYNAMA DEPREMİ Tabakaların
kırılması, kıvrılması gibi yerinden oynama olaylarının etkisiyle beliren yer
sarsıntıları. Böyle depremlerde sarsıntı yerleri bu oynama yerlerine bağlıdır.
Çöküntü yerleri, genç kıvrılma bölgeleri böyle sarsıntı yerleridir, (Deprem).
YERİNDEN OYNAMIŞ DURUŞ "Yerinden
oynamış bulunan tabakalar için kullanılan kelime. Sözgelişi, ""Kuzey
Anadolu'da birçok tabakalar yerinden oynamıştır"" denildiğinde, bu
tabakaların diılolce olmuş bulunduğu düşünülür, (Yerinden oynama)."
YERKABUĞU Yer yuvarlağını çepçevre
kuşatan taştan bir küre. Geniş okyanuslar yer kabuğunun çukurluklarıdır.
Karalar bu kabuğun deniz üstünde bulunan bölümleridir. Yerkabuğunun çok
derinlikleri, deprem dalgaları ve başka yollarla incelenmeye çalışılmıştır.
Derinlere inildikçe yoğunluk, sıcaklık artmaktadır. Yerkabuğu 60 120 km. kadar
derinliklere uzanan kattır. Bu katla silisyum ile alüminyum çok yer tuttuğu
için sial denir. Burası yer katlarının en yeğnisi (hafif olanı) dir.
YERKABUĞU OYNAMALARI Yer kabuğunun
türlü olaylarla yer yer oynaması, (Yerinden oynama. Deprem, Yerkabuğu
yaylanması. Dağ oluşu).
YERKABUĞU YAYLANMASI Yerkabuğunun yaylanırcasına
olan oynayışları Yerkabuğu yaylanmaları, son derece ağır olur. Bu yaylanmalarla
geniş Ölçülü yassı yükselmeler, yayvan çökmeler belirir. Yaylanmaların, çoğunca
İyice belli bir ekseni bulunmaz. Yaylanmalar sırasında tabakaların duruşunun
bozulmasından çok, bu kımıldanışlar birbirinden pek uzak yerlerdeki yükselme vealçalmalarla
belli olur. Bu Özelliklerinden ötürü, yerkabuğunun böyle kımıldanışlarını bir
yayın kırılmaksızın eğilebilmesine benzetmek mümkündür, (Esneklik). Nasıl ki
yay belirli bir yere kadarkırılmadan esneklik gösterebiliyorsa, yerkabuğunun bu
geniş ölçü lü kımıldanışları da belirli bir yere kadar esneklik gösteriyor,
yaylanıyor. Bundan Ötürü buna yerkabuğu yaylanması denilebilmektedir. Nasıl ki,
dağ oluşu sırasında kemerler ,tekneler oluşmuş ise, yerkabuğu yaylanmaları
sırasında da, geniş eşikler (jeoantiklinal), geniş tekneler (jeosenklinal)
doğmuştur.
YERLEME Yerelime.
YERLEMEK Yereltmek.
YERLEŞİK Köyde, kentte, şehirde,
çiftlikte, vahada yer leşmiş insanlar. Bunun tersi göçebe dir. Yerleşik
insanlar, bulundukları yerlerde ekin ekerek, meyvecilik yaparak, pamuk ve başka
bitkiler yetiştirerek, hayvan besleyerek, el sanatlar yaparak, fabrika
işleterek geçinirler. Bunlar, sürülerine otlak ariyan göçe ' beler gibi yer
değiştirmezler. Yerleşik insanlar evlerde otururlar, (Yerleştirmek, Yerleşme
coğrafyası. Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları. Ev).
YERLEŞİK YERLER Yerkabuğunun
çok eski çağlarından beri iyice pekleşerek yerine oturmuş, oynaklığı kalmamış,
yerleşmiş bölümleri. Yerleşik yerler, yeryüzünün en eski arazi parçalarıdır.
Buraları yerkabuğunun kırılgan yerleridir. Böyle yerler çok uzun zaman aşın
maya uğramıştır. Sibirya, Kanada, Saltık Kalkanı bunlardandır, (Oynak yerler.
Kalkan).
YERLEŞİKLİK Yerkabuğunun
pekişerek yerine oturmuş, yerleşmiş, artık oynamaz olmuş yerleri. Bunun tersi,
oynaklıktır.
YERLEŞİLMEMİŞ BÖLGE Yeryüzünün
yerleşilmemiş yerleri. Kulüp bölgeleri, çöl bölgeleri gibi. Bunun tersi
yerleşilmiş bölgedir. Yerleşilmemiş yerler, sade bu iki alan değildir. Üzerinde
İnsan bulunmayan adalar, yüksek dağlar, bataklıklar, insanın sokulamadığı balta
girmemiş ormanlar da birer yerleşilmemiş yerdir. Böylece yerleşilmiş yerler
ortasında da yerleşilmemiş yerler vardır.
YERLEŞİLMİŞ BÖLGE Yeryüzünün
yaşanabilir, yerleşilmiş bölgeleri. Bunun tersi yerleşilmemiş bölgedir.
İnsanların yerleştiği yerler, ekonomi bakımından faydalandıkları yerlerden daha
dardır. Çünkü avcılık, balıkçılık, toplayıcılık şeklindeki faydalanmalarda
insan, bir yerden alacağım alıp, oradan uzaklaşmıştır. Bundan başka yüksek
dağlarda hayvan otlatmaları için faydalanılmak üzere geçici olarak ve kısa bir
zaman için oturulan yerler (Yaylacılık) olmuştur. Böylece yerleşilmiş yerler,
artsız arasız uzanan bölgeler değildir. Ara yerlerde yerleşilmemiş, yerleşmeye
engel olmuş alanlar bulunmuştur Yüksek dağlar, ıssız adalar, bataklıklar, balta
girmemiş ormanlar gibi. Dar anlamıyla yerleşilmiş bölgeler, 149 milyon Km.
tutan karaların 102 milyon Km.; sini tutar. 47 milyon Kmlik yer yerleşilmemiş
olan kutuplara, çöllere düşer. Yerleşilmiş bölgeler ortasındaki yerleşilmiş
yerler de bu 102 milyon Km. den çıkarılırsa, yerleşilmiş yer tutarı 90 milyon
Km. ye düşer.
YERLEŞİM COĞRAFYASI Yerleşik,
Yerleştirmek, Yerleşme bilgisi.
YERLEŞME BİLGİSİ İnsan
yerleşmesinin bilgisi, (Yerleşme). Bu bilgi içinde yerleşmenin .. ki görünüşü,
dağılış tarzı, yeri, biçimi, büyüklüğü, işleyişi üzerinde duran yerleşme
coğrafyasıyla ilgilenen yerleşme tarihi, tarihten Önceki ve tarih
başlangıçlarındaki kuruluş ve gelişmeleri araştıran yerleşme arkeolojisi,
yerleşme yerlerinin harap ve yok olması araştırmaları, geçinme ve toplu yaşama
yönlerinden araştırmalar vardır, (Yerleşik, Yerleştirme, Yerleşme yeri adları,
Toponimi).
YERLEŞME COĞRAFYASI İnsanın
oturduğu, barındığı yerlerle bunların kurulduğu yer arasındaki ilgiyi araştıran
bir coğrafya kolu . Bu ilgi sayı ve yapı tarzı, yanyana bulunuş şekli, eskiliği
gibi yönler olabilir, (Yerleşme, Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları).
YERLEŞME YERİ ADLARI "Köy,
çiftlik, kom, kent, şehir gibi insanların yerleşmiş bulunduğu yerlerin adları. Bunlar
bir kılavuzda gösterilmiştir. Yurdumuzun yerleşme yerler? için iki büyük
ciltlik ""yerleşme yerleri kılavuzu (meskûn yerler klavuzu) vardır,
(Yer adları, Toponimi. Yerleşme coğrafyası)."
YERLEŞTİRMEK Bir
bölgede, bir yörede ev, çatışma yeri sağlıyarak yerleşmek, (Yerleşme
coğrafyası, Yerleşme bilgisi)
YERLİ Bir yerde doğmuş, büyümüş
ürenıiş, sözgelişi yeril halk, bir ülkede doğmuş, orada yaşamış kimselerdir,
Otokton, Yabancı).
YERLİ KAYA Anakaya.
YERLİ KAYA GÖLLERİ Göl çanağının
çeşitli nedenlerle ana kaya üzerinde
oluşturduğu göllerdir. Göl çanağını oluşturan etkene göre 4 gruba
ayrılır.
YERÖTE "Dar anlamıyla,
şehir ve kent arasında yeni bir denkleşme yapan yerleşme şekli üzerindeki
düzenlemeler. Türlü yönlerden, bu arada endüstri bakımından gelişmiş kalabalık
ülkelerde şehirlerle kentler arasındaki sınır belirsizleşmeye doğru gitmiştir.
Şehirle kent (kasaba) birbirine yaklaşmıştır. İşte bununla İlgili olarak
şehirciligi, bölge plancılığını ilgilendiren işler kendini göstermiştir. ,
Geniş anlamıyla alınırsa, yer plancılığı terimi Almanca Raumplanung kelimesinin
dilimizdeki karşılığıdır. Bu Almanca kelime, teknik kaynaklarda çok geçen geniş
anlamlı bir kavramdır. Bu kavram, bir ev yeri kadar olan ufak bir yerden,
bölgeye, ülkelere kadar olan düzenlemeleri içine alır. Bu kelimenin başka
dillere tam Çevrilmesi güçtür. Sözgelişi İngilizcede bunun karşılığı
""country regional town village planning"" şeklinde uzun
olarak kullanıldığı olur ki anlamı, ülkebölgeşehirköy planlaması demektir.
Dilimizdeki yer plancılığı bu Almanca kelimenin karşılığını güzel
vermektedir."
YERŞEKLİ Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk
biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri. Dağ, bir yerşeklidir. Tepe,
çanak .ova, doruk, boyun, birer yerşeklidir. Denizden yüksekliğine, bulunduğu yerdeki
başka kabartı ve çukur yerle ilgisine göre türlü yerşekilleri vardır.
Yerşekillerinin her birinin yapısı ayrı olduğu gibi, bunları oluşturan güçler
ve olaylar da ayrı ayrıdır. Dış görünüşleri bakımından biribirine çok benziyen
yerşekilleri, gerçekte biriblrinden ayrı olaylarla doğmuştur. Sözgelişi düden,
obruk, buzyalağı, devkazanı, yamkcukur birer çukur şekildir. Fakat bunların
herbiri ayrı ayrı olaylardan doğmuştur. Yerşekilferinin kimisi büyük
şekillerdir Ova, dağ, yayla gibi. Kimisi ise, küçük şekillerdir Yarıntı, oyuk,
çanak, tepe, basamak gibi. Ana çizgileriyle yeryüzündeki, bütün şekilleri yani
yerşekillerini iki bölümde toplamak mümkündür Çukur şekiller, yarıntı, vadi,
oyuk, çanak. İn, ova, teknedir. Kabarık şekiller, basamak, tepe, dağdır.
YERŞEKLİ ÇÖZÜMLEMESİ Dış olaylar
ve morfolojik olaylar topluluğunun yardımı ile yerkabuğu oynamalarını
göstermeye yarayan bir araştırma yolu. Karalardaki çok çeşitli yerşekillerinin
doğuşu, iç ve dış güçlerin karşılıklı durumlarının ve birbirlerine olan etkilerinin
İncelenmesine dayanarak açıklanır. Dıştan gelen güçler, yerşekillerinİ
yıpratır, içten gelen güçler, yerşekillerinin ana yapılarını doğurur. Böylece,
yeryüzünde birbirinin tersi yönünde İşleyen İki gücün karşıladığı bir alan
vardır ki, bu da yeryüzünün biçimleridir. Bütün bu karşılıklı etkilerle İlgili
olarak bir yanda kabarık yerlerdeki aşınmalardan doğmuş yontulmuş yeryüzü
biçimleri, öle yanda aynı zamanda oluşmuş birikme alanları (korrelat birikme
alanları) belirmiştir. İşte dış olaylar, iç olaylar ve morfolojik olaylar
topluluğu olarak görülen üç değer, çözülmesi gereken, bir denklemdir ki, bunun
bilinmeyeni ve doğrudan doğruya görülemeyen iç olaylardır. Öteki İkisinin
yardım ile (dış olaylar, morfolojik şekiller topluluğu) iç olaylar da tesbit edilir,
İşte yerşekli çözümlemesi yani morfolojik analiz budur.
YERŞEKLİ TERSELMESİ Aşınmalar
yüzünden jeolojik bir oluşma sırasında doğmuş bulunan çukur bir yerin kabartı
durumuna gelmesi, ya da kabartı biçimindeki yerin çukur bir yer biçimine yer
vermesi olayı. Sözgelişi kıvrılma ile belirmiş bulunan bir kemerin bir yer
kabartısını karşılaması beklenir. İlkin bu böyledir. Fakat sürekli aşınmalar
yüzünden burası yontularak alçalır, bunun yanındaki tekne önce çukurda iken
buraya göre daha yüksekte kalır. İşte bu ters durumdan Ötürü böyle şekillerin
belirmesine yol açan olaylara terselme ya da yerşekli terselmesi denir.
YERYUVARLAĞI Güneş
dizgesinin 9 yıldızından biri ve güneşe üçüncü uzaklıkta olanı. Yer yuvarlağı
da bu 9 yıldız gibi bir gezegendir. Yeryuvarlağını havaküre kuşatır.
Yeryuvarlağı, 34 milyar yıl Önce güneşten ayrılan bir bulutsu cisimden
(nebülöz) oluşmuştur. Yeryuvarlağı ile başka gök cisimleri arasında sıkı bir
ilgi vardır. Hele güneş ve ay İle yeryuvarlağı arasındaki ilgi çok sıkıdır. Bu
ilgi bunların çekimlerinde belli olur (Gelgit). Güneş ışınlarının yeryüzü
üzerine etkisi pek büyüktür, (İklim, Hava, Sıcaklık).
YERYÜZÜ 1 — En dar anlamıyla,
kıraların yüzü. Karalan çeviren sığdeniz dipleri karadan sayılmak üzere, engin
denizler dışında kalan, çok çeşitli kabartı ve çukur yerleri, akarsulan,
golleri, bitki örtüsü. İnsan ve onun işlerinin toplandığı yüzey. Burası katı
yeryüzü'dür.<br>2 —Daha geniş anlamıyla havakürenin yeryuvarlağına
değdiği her yerdeki sınır yüzeyi.<br>3 — En geniş anlamı İle insanın
yasadığı, çalıştığı alan olan ve bir çok doğal, beşeri olayları kendinde
toplamış bulunan havaküre, suküre, taşküre ve canlılar küresinin biribirine en
çok yanaştığı yer. Burası bunun için coğrafi yeryüzü diye anılır. Böyle bir
yüzey, üç boyutlu bir yerdir. Hem eni, hem boyu, hem de yükseklik ve derinlik
değeri vardır, (Yeryuvarlağı).
YERYÜZÜ BİÇİMLERİ Yerşekilleri.
YERYÜZÜ SULARI Yeryüzünün
karalar bölümünde yüze çıkmış ya da yüzde birikmiş sular. Bunlar akarsular,
göller, bataklıklardır.
YEŞİL KALAN AĞAÇLAR Yapraklarını
dökmeden bütün yıl boyunca yeşil duran ağaçlar. Bu türlü ağaçlar, özellikle
sıcak kuşağın yağmur ormanlarında ve Akdeniz bölgesinde görülür,
YETME GÜCÜ Belirli bir bölgede, türlü
varlıkların, orada yaşayan kimselerin geçinmelerine yelme değeri. Yelme gücü,
optimum değere göre, en yüksek geçim değerine göre hesaplanır. Bu
hesaplamalarla küçük bölgeler, ülkeler için olduğu kadar, dünyanın da ne kadar
nüfusu beslemeye gücü yetebileceği kestirilmeye çalışılır. Nüfusu beslemeye
yetme gücü, önceleri coğrafyanın bir konusu olarak göz önüne alınmıştı. Daha,
1754 te. dünyanın besleyebileceği nüfus sayısının 3 milyar kişi olduğu İleri
sürülmüş, sonraları bu değerin 1015 milyar kişi olabileceği üzerinde de
durulmuştur. Bir bölgenin nüfusa yetme gücünün bilinmesi, türlü ülkelerde başta
gelen işlerden biri olmuştur. Öyle endüstri ülkeleri vardır ki, buralarda nüfus
çokluğu .pek ileriye gitmiştir.Yetme gücü, şu olaylarla ilgilidir Doğal
olaylar, türlü varlıkların bulunması ve işletilme derecesi, yaşama seviyesi ve
toplum ahlakı, başka bölgelerle olan ekonomik bağlantılar, (Nüfus, Göç, Dışa
göç).
YIĞINAK Menderes büklümleri
yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru az eğimli uzanan aluviyon
yığılmalarına yer veren '. yakası. Yığınak kıyı biçimi bakımından dışbükey bir
uzanış gösterir. Burası ırmak yatağına doğru gittikçe alçalan yassı bir burun
biçimindedir, (Carpak).
YIĞINTI DAĞLARI Yeryüzünde
yığılmalardan doğmuş bütün kabartı ; lar. Yanardağlar birer yığıntı dağıdır.
YIĞINTI KIYILAN Birikinti
kıyısı
YIL Güneşin görünen yıllık
hareketinde seçilen herhangi bir noktaya göre ard arda iki geçişi arasındaki
zaman. Yeryuvarlağının güneş çevresinde dolanması için geçen zaman. Bu dolanma
sırasında mevsimler doğar. Bir yıl 12 ' ay sürer. Bir yıl 365 gün, 6 saatte
bütünlenir. Bu süreye adi yıl denir. Buna göre, yıl tam sayıda günlerden
meydana gelemiyor, demektir. Bu durum türlü güçlüklere yol açacağı için, bu gün
artığı gözönüne alınarak 3 yıl süresince Şubat ayı 28 gün sayılmıştır. Dördüncü
yılda ise Şubat 29 gün alınmışttr. Şubatın 29 gün çektiği yıllara arlık yıl
denir. 4 ile bölünebilen yıllar, artık yıl sayılır. Yeryuvarlağının uydusu olan
ayın Hareketleri de gözönüne alınarak yıl hesaplanmasında faydalanılmışım Bugün
de bu hesapla İlgili durumlar vardır. Bizde ay yılı (senei kameriye) temel
tutularak Ramazan, dini bayramlar, her yıl değişik olarak yılın türlü
günlerinde gelir, Ay yılı 29 gün 12 saat çeker.
YILDIRIM Elektrikle dolu bir
bulutun toprağa yaklaşması, sürtünmesi halinde bu bulut ile toprak, eşyalar,
evler, ağaçlar, hayvanlar, insanlar arasında elektrik boşalması olayı. Yerin
özelliği, eşyanın biçimi ve duruşu ile yıldırım düşmesi arasında ilgi vardır.
Sözgelişi, maden ocaklarının bulunduğu yerler, yüksek yapılar, büyük ağaçlar
düz ve her yanı çıplak yerden geçen İnsanlar, hayvanlar yıldırımı kendi üzerine
çeker. Yıldırım düşmesi, yıldırımla çarpılma olaylarının sık sık İşitilmesi
bundandır. Kimi yerde, yaylalarda yıldırım düşmesi yüzünden otlamakta olan
davar sürüleri yok olur. Şehirleri, yerleşme yerlerini, yıldırım düşmesinden
korumak için yıldırımsavarlardan faydalanılır. Ancak her yere adım başında
yıldırımsavar koymak güçtür. Böyle yerlerde yıldırımdan korunmak için iri
ağaçların, madenle ilgili yerlerin yanına yaklaşmamaya çalışmalıdır.
YILDIRIMSAVAR Evleri,
yerleş, me yerlerini, insanları, yıldırım düşmesinden koruyan araç. Yıldırımın
doğurabileceği yıkımları önlemek için onu zararsız bir duruma getirmek, onu
savmak gerekmiştir. Bundan ötürü dilimizde bu araca yıldırımsavar denilmiştir.
Nasıl ki, uçaksavarlar da, başka tehlikeyi savarlar. Yıldırımsavar 1752 de
Benjamin Franklin tarafından bulunmuştur. Bu buluşun temeli, yıldırım
düşmesinin bir elektrik olayı olduğuna dayanır, (Çakım, Şimşek, Gök gürlemesi,
Yıldırım).
YILDIZ Geceleri gökte görülen ışıklı
cisimlerden her biri Bu yıldızlardan kimisi durağan, kimisi gezegendir. Güneş
bir yıldızdır. Bir durağan yıldızdır. Gezegenler, durağanlar gibi ışıklı
değildir. Bunların da parlak görünmeleri, kendilerine vuran güneş ışığı ile
aydınlanarak çevrelerine ışık vermelerindendir.
YILDIZ BİLİMİ Astronomi
YILDIZ GÜNÜ Bir yıldızın
mecidiyenden İki üst geçişi arasında geçen zaman.Yıldız günü, gökte güneşin
görünen yörüngesi olan, tutulma çemberinin gök ekvatorunu kestiği iki noktadan
birincisinin, yani ilkbahar noktasının meridyen üzerinden geçmesi ile başlar.
Bir yıldız günü, 23 saat 56 dakika sürer. Yıldız günü, güneş gününden 4 dakika
kısadır. Bu değer bir yıl içinde bir gün kadar fark ettirir, (Güneş günü. Yerel
saat. Saat dilimleri).
YILDIZ HARİTALARI Gök'ün çizilmiş haritaları. Bu
haritalarda çok sönük yıldızlar da görülebilir.
YILDIZ UZANIŞI Akarsuların
dağlık bir yerden çevreye doğru türlü yönlere uzanışı, bir şehrin türlü
bölümlerinin, her yana doğru uzanışı gibi olaylar İçin, yıldıza benzetilerek
belirtilmesine yarayan kelime.
YILDIZ YORUMCULUĞU Yıldızların
hükümleri bilgisi Başka bir sözle yeryüzündeki bütün olayların, bu arada en çok
İnsan kaderinin, gök cisimlerinin özel karakterlerine, karşılıklı durumlarına,
hareketlerine bağlı olduğu inancına dayanarak, yer. de olacak olayları önceden
kestirme İşi yıldız yorumculuğu (astroloji) dur. Bu düşünceye göre felsefede
bir küçük alem (mikrokosmos) sayılan İnsan, büyük alem (makrokosmos) ile olan
ilgisi sebebiyle yıldızların etkisi altındadır. Yıldızların etkileri İse, özel
durumlarına ve başka yıldızların durumlarına göre değişir. Bu arada 12 burcun
ayrı ayrı ve dört tane üçgen içinde üçlü topluluklar olarak kendilerine göre
özellikleri vardır. Bunun gibi ay tutulması güneş tutulması çemberleri de erkekler,
dişiler, aydınlıklar, karanlıklar, renkliler, dumanlılar, boşlar, saadet
artıranlar gibi bir takım bölümlere ayrılmıştır. Burç bölgeleri'nin belli
yerlerinin güneş, ay ve beş gezegenle olan İlgileri de Önemli görülmüştür,
(Yıldız, Astronomi).
YILDIZ YÖRÜNGE Bir
yıldızın yörüngesi, (Yer yörüngesi).
YILLIK Belirli konular için yıldan yıla çıkan
kitap. İstatistik yıllığı gibi
YILLIK EŞSICAKHK EĞRİLERİ Yıllık
sıcaklık ortalamalarının geçtiği eşsıcakhk eğrileri, (Eşsıcakhk eğrisi)
YILLIK ORTALAMA Aylık ortalamaların
12 ye bölünme; sinden çıkan ortalama.
YILLIK OYNAMA Sıcaklık
farkı, Sıcaklık).
YIPRAK DÖKEN ORMAN Yılın
elverişsiz aylarında yapraklarım döken ağaçların çokça yer tuttuğu ormanlar,
(Yaprak, Yapraklı ağaçlar. Yaprak dökümü).
YIPRANMA ŞEKİLLERİ Sıcaklık,
hava, su ve canlılar gibi güçlerin sürekli olarak yeryüzünde işlemeleriyle
yerin biçimlerini aşındırmaları, taşımaları olayı. (Aşınma).
YIPRANNIŞ BİÇİMLERİ İç
güçlerin ortaya koyduğu ilk biçimlerin, türlü dış güçlerle aşınmasından doğmuş
şekiller, (Yapı biçimleri. Yıpranma şekilleri. Aşınma).
Z HARFİ
ZAHİRE Depolanmış tahıl.
ZAMAI SANİ İkinci çağ
ZAMANI RABİ dördüncü çağ
ZAMANI EVVEL Birinci
cağ
ZAMANI SALİS üçüncü
çağ
ZAN Kuşak.
ZEHİRLİ NEBAT ağılı bitkiler.
ZELZELE Yerkabuğunun içten gelen etkilerle sarsılması titremesi olayına verilen
deprem adının eskiden kullanılmış şekli.bu kelime,arapçadan günümüze geçmedir
ve sarsıntı anlamına gelir.
ZELZELE MINTAKASI Deprem bölgesi.:
ZEMHERİ Karakış.
ZER’İYAT SAHASI Ekim alanı.
ZEVAL Öğle.
ZIMPARA TAŞI Çok
sert alüminyum kristallerden oluşan ve parlatıcı ya da aşındırıcı olarak
kullanılan kayaç.
ZİBİL Gübre.
ZİNCİRLEME REAKSİYON Çekirdek
parçalanması sırasında kontrol altında gerçekleşen tepkimelerin tümü.
ZİRAAT Tarım.
ZİRAAT AMELESİ Tarım
işçisi ırgat)
ZİRVE Doruk.
ZİRVE EŞKALİ Doruk biçimleri.
ZİRVEİ CİBAL Dağ doruğu.
ZİRVELER SEVİYESİ Doruk katı.
ZİYA Işık.
ZİYAİ MÜNTESİR Yayınık
şık
ZİYAİ ŞEMS Güneş ışığı, Gün ışığı.
ZON Yer, alan, saha, bölge.
ZOOCOĞRAFYA Hayvan coğrafyası.
ZOOLOJİ Hayvanlari bütün yönleriyle inceleyen bilim dali
ZORLANMIŞ YÖRE Bakıma yer verilmeden sadece varlıklarından faydalanılan
yöre. Sözgelişi, bir tarlaya her yıl ekin ekilir de arada sıra da olsun toprak
gübrelenmezse, o tarla zorlanmış olur. Henüz iyice büyümemiş ağaçlar, ölçüsüz
kesilirse, veya bu kesilen ağaçcıkların yerine yenileri dikilmezse, o orman
zorlanmış demektir. Bir maden işletmsin de sadece en çok ve kısa yoldan gelir
getiren bol madenli parçalar seçilip alınır da, geri yanı bir yana atılırsa,
böyle bir yerde yeraltı zenginliği zorlanmış olur. Yollar, bir defa yapıldıktan
sonra uzun yıllar bakılmadan bırakılırsa, böyle bir yerde yol zorlanmış olur,
yine böyle bir yerde insan gücünden ve yapıcılığından her insanın yeteneğinden
yeni kabiliyetinden en iyi şekilde faydalanılmaz da, gelişigüzel bir çalışma
güdülürse, i san gücü zorlanmış olur.
ZORLANMIŞ YÖRELER gittikçe yoksullaşmış, doğal varlıkları gittikçe
verimsizleşmiş yerlerdir. Işlenmiş yöre, Doğal yöre, Yöre, işleme coğrafyası,
Yerleşme coğrafyası
ZÜHRE Çobanyıldızı, Çulpan
ZÜRRA Arapça bir kelime
olup ziraatle uğraşan kimseyi anlatır ki, dilimizde uzun zaman kullanılmış olan
bu kelimenin karşılığı, çiftçi’dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder