18 Mayıs 2014 Pazar

COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ

                                         

                         A HARFİ
ALÇAK ENLEMLER Ekvator ile orta kuşak arasındaki enlemler.
ALÇAK KIYI       Geniş ovaların bulunduğu yerlerdeki kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde kıyı çizgisi genellikle düz olup, kıyı okları ve kıyı setleri fazladır. Alçak kıyıların özel bir tipi Watt tipi kıyılardır.
ALÇALAN BLOK Kırık boyunca birbirine göre yer değiştiren bloklardan alçalan kısma denir.
ALÇI TAŞI Su ile kolayca çözülebilen bir taş Jips.
ALÇITAŞI Kalsiyum sülfat bileşiminde olan alçıtaşı, suyunu kaybederek ak bir toz durumuna kolay ca gelebilen alçı olur. Bundan ötürü bu türlü mineral ve taşlara alçıtaşı denir
ALFA TANECİKLERİ İki proton ve iki nötrondan oluşan artı iki yüklü helyum çekirdekleri
ALIN Yerde veya daha yüksekler de sıklık, sıcaklık bakımından iki ayrı hava yığınının karşılaştıkları yerde beliren yer. Başka bir sözle, alın yüzeyinin bir düzlem ile, ya da yere kesişmesinden doğan bir yer. Bu iki ayrı hava yığınını birbirinden ayı ran yüzeye alın yüzü denir. Burası belirgin bir yüzeyden çok, bir geçiş yüzeyi, ya da geçiş alanidır. Iki hava yığını arasındaki böyle geçiş alanlarına alın yeri adı verilir. Burası birbirinden ayrı sıcaklığı, yoğunluğu, farklı rüzgar hızı bulunan havaları birbirinden ayıran atmosferin eğimli bir yüzeyidir. Birbirile karşılaşan ve birbirine giren bu hava yığınlar sıcaklıklarına göre adlar verilmiştir Sıcak alın, soğuk alın.
ALİZE RÜZGARLARIYaklaşık olarak 3O kuzey, 3O güney enlemlerindeki yüksek basınç kuşaklarından Ekvator alçak basınç kuşağına doğru esen düzenli, sürekli rüzgar.  Bunlar Kuzey yarımkürede kuzeydoğudan eser, Güney yarımkürede güneydoğudan eser.
ALKALİ MADDE Çoğunlukla potasyum kalsiyum ve sodyum karbonattan oluşan bileşik
ALKIM Gökkuşağının başka bir türkçe adı.
ALLATROP Bir elementin kimyasal özellikleri aynı, fiziksel özellikleri farklı olan değişik şekillerde olabilmesi.
ALMAÇ Elektrik enerjisini, mekanik, kimyasal ve ısı enerjisine dönüştüren devre elemanı
ALOKTON Bulunduğu yerde meydana gelmemiş, bulunduğu yer için yabancı anlamına gelir.
ALPDAĞLARI   Alp - Himalaya dağ sırasının Fransa, İtalya, İsviçre ve Avusturya toprakları içinde kalan bölümü. 2 jeolojik zaman sonu ile3. jeolojik zamanda meydana gelen orojenik hareketlerle oluşmuş kıvrım dağları. Avrupa Alpleri, And dağları, Kayalık dağları, Kuzey ve Güney Anadolu dağları gibi.
ALP OROJENEZ KUŞAĞI 3. Jeolojik Zamanda Avrupa’nın batısından başlayıp Himalaya dağlarına kadar olan sahalardaki dağlık bölgeler.
ALP OROJENEZİ 3. Jeolojik Zamanın ortalannda meydana gelen dağ oluşum hareketleri.
ALPİN ÇAYIRLAR Alp sıradağlarında ormanın üst sınırından sonra yetişen ve yaz boyunca yeşil kalan ot topluluğu. Genellikle dağların yüksek kesimlerinde bulunan ot toplulukları  Genellikle dağların yüksek kesimlerinde bulunan ot toplulukları
ALPİN ÇAYIRLARIGenellikle dağların yüksek kes imlerinde bulunan ot toplulukları alt dağ kuşağı.   Bir dağ kuşağının alt bölümü Bulunduğu yere göre birkaç bin metre yüksekliğe çıkan dağlar boyunca farklı ekolojik kuşaklar görülür. Alt kuşak bulunduğu bölgenin iklim koşullarını yansıtırken yüksek kesimlere doğru soğuk iklim koşulları egemen olur.
ALTARNATİF AKIM Yön değiştiren akım.
ALUVİYON Akarsuların taşıyıp yolu boyunca bıraktığı kil, kum, çakıl gibi taş parçacıkları yığıntısı. Bu yığıntılar ya akarsuyun geçtiği yerlerde, ya da ağzına yakın yerlerde tortulanır. Geniş vadi tabanlarında aluviyonlar çok yer tutar, ya da daha geniş yerlere yayılarak birikinti ovalarını meydana getirirler.
ALUVİYUM       Dördüncü Zamanın üst ve yeni bölümü. Içinde yaşadığımız zaman bu Aluviyum dönemine aittir..
ALÜVYAL Akarsuların kaynağından itibaren aşındırarak taşıyıp biriklirdiği irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
ALÜVİYAL Akarsuların kaynağından itibaren aşındırarak taşıyıp biriklirdiği irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
ALÜVİYAL SET GÖLÜ  Akarsuların yan kollarının taşıdıkları alüvyonlarla ana akarsuyun önünü kapatması ile oluşan göllerdir
ALÜVYAL TOPRAK Alüvyonların üzerinde bulunan toprak.
ALÜVYON Akarsular tarafından taşınarak biriktirilmiş çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
AMPER Bir iletkenin herhangi bir kesitinden, 1 saniyede 1 kulonluk yük geçtiğindeki akım şiddeti.
ANA IRMAK Bir akarsu ağında genişliği, de rinliği, suyunun çokluğu bakımından başta gelen ırmak. Bu ana ırmağın bir takım kolları, yan-dereleri, kay nak dereleri vardır. Bütün bu sular ana ırmakta toplanır. Ancak, ana ırmağın, akarsu ağı için de hangisi olabileceğ üzerinde kesin bir kural yoktur. Kimi yerde suyu en bol olan ırmak, o akarsu ağında ana ırmak saydır. Kimi yerde boyu en uzun olanı o akarsu ağında ana ırmak olarak gözönüne alınır. Kimi yerde de ırmağın ağzına göre olan doğrultu temel sayılır.
ANA KAYA Dış etmenlerle yerinden oy natılmamış, kendi yapısına göre ye rinde kalmış olan kayalar, taşlar, tabakalar. Bunlara yerli k.ys adının veıildiği de olur.
ANA MATERYAL Toprağın altındaki malzeme. Ana materyal hem taneli olan alüvyonu hem de granit gibi sert kayaları kapsamına alır
ANA VADİ Bir akarsu ağında ana ırmağın geçtiği vadi
ASTRONOMİ   Gök cisimlerinin uzaydaki durum larını, hareketlerini, fiziksel ve kimyasal yapılarını inceliyer, bilim. Yıldızlı gök kubbesi, her çağda insanla rın dikkatini çekmiş, gün bilgileri düzenlemelerine yardım etmiştir. Bundan ötürü, insanın gökle olan ilgisi, buna bağlı olarak astronominin doğuşu çok erken olmuştur.
AŞAĞI YONTULMA SEVİYESİ                Taban seviyesi.
AŞINDIRMA     Yeryüzünün aşınması, alçaf mas’, düzreşnıesine sebep olan bütün dış kuvetlerin işlemesine verilen ad. Türlü yollarla ufalanmış taşların bulundukları yerden alınarak aşağılara sürüklenmesi, süpürütmesi yüzünden yer kabartiları yüksekliklerini gittikçe kaybeder, arazi yassılır, düzleşir, yer yer dolgular oluri
AŞIRI OYULMA Ana ırmağın kol derelerden daha çok olarak yatağını oyması, derinleştirmesi olayı
AŞMA  Geniş ölçülü kıvrılmalarda çok kıvrılmış tabakaların bir yana doğru iyice yatarak ileri doğru uzanması, böylece başka yerleri aşarak başka tabakaların üzerine yatması olayı.
AŞMA ADASI  Aşınmalar yüzünden ana örtüden (aşma örtüsünden) ayrılmış, böylece tek basına yadırgı bir taban üzerinde yer tutmuş bulunan
ATEŞ    Bir maddenin yanması sırasında beliren ışık ve ısı vermesi Çok eski çağlarda ateşin bulunmasiyle önemli ilerlemeler olmuştur. Ateşin nasıl bulunduğu üzerine de türlü masallar, efsanemsi sözler vardır. En eski insanlar odunları birbirine sürterek ateş çıkarmışlardır. Bugün de son derece ilkel insan topluluklarında bu yoldan ateş elde edildiği anlaşılmaktadır. Okyanusya adalarınu, kimisinde, Yeni Gine adasının çok sapa yerle rinde olduğu gibi. Bugün, kimi yerde de çakmaktaşı ile demirin birbirine çarptırıimasiyle ateş çıkarılır.
ATIŞ HAREKETİ Yer çekimi kuvveti etkisi altında yapılan tüm hareketlere verilen genel ad.
ATLAS Haritalar takımı. Başka bir deyimle, bir cilt içinde bir araya toplanmış haritalar takımı. Atlas kehmesi, dünyayı omuzları üstünde taşıdığı düşünülmüş olan mitolojik tanrının yaptığına benzetilerek dünya haritalarını toplayan koleksiyonlara verilmiş bir ad. Atlasın, bugünedek çok çeşitleri yapılmıştır Coğrafya atlası, tarih atlası, dil atlası, deniz atlası, gök atiası.Bunların arasında coğrafya atlasları en yaygın olantarıdır, Coğrafya atlası, yeryüzünün bir parçasının, ya da bütününün, türlü yönden göstermek üzere yapılmış haritalar takımıdır. Bu haritalar içinde yerin doğal durumunu, beşeri ve ekonomik özelliklerini, yönetim ve siyasal durumunu gösterenleri vardır. Atlasta bütün yeryüzü, türlü harita izdöşümü yollarıyla bir arada gösterilmeye çalışıldığı gibi, herbir kara parçası, denizer, ülkeler de ayrı ayrı gösterilmiştir. Atlasların kimisinde bütün yeryüzü ile birlikte onun türlü bölümleri (karalar, denizler) yer tuttuğu gibi, kimisinde de sadece bir ülkenin bütün özelliklerini veren coğrafya haritalarının bir araya toplanmasına çalışılmıştır
ATMOSFER Dünyayı çepeçevre kuşatan gaz kütlesi Yer yuvarlağını çeviren gaz örtü için bu ad kullanılır. Dilimizde bu kelime kullanılmakla beraber, havaküre terimi de yerleşmiştir. Bir gezegeni saran gaz katmanı veya bir yıldızın görünen üst katmanları
ATMOSFER BASINCI  Atmosferi oluşturan gazların belli bir ağırlığı vardır. Gazların yeryüzündeki cisimler üzerine uyguladığı basınca atmosfer basıncı denir.
ATMOSFER’İN KATLARI           Atmosfer kendini oluşturan gazların karışımı ve gidişindeki farklılıklar nedeniyle çeşitli katlara ayrılmıştır. Bu katlar yeryüzünden yukarılara doğru troposfer, stratosfer, şemosfer, iyonosfer ve ekzosfer şeklinde sıralanır.
ATOL Ortasında bir deniz - kulağı bulunan mercan adası Bu deniz - kulağı, darca deniz yollariyle okyanusa bağlrdır, Bu adaların denizden yüksekiği ezd (çoğunca birkaç metre). Adanın dışa bakan yamacı dik, içe bakan yamacı az eğimlidir. Adanın ortasındaki deniz - kulağı derin değildir. En derin 100 metreyi bulur. Atollerin büyük Üğü çok değişiktir. Içlerinde 1.000- 2.000 km2 olanları bulunduğu gib pek kuçükleri de vardır. Bu adaların doğuşları, oluşları şöyle olur Başlangıçta bunların yerinde bir ada varken, bu adanın yamaçları mercanlara yatak olmuştur. Bu hayvancıklar burada yerleşmiş, uzun süreler, içinde çok ta yığılmıştır. Bu yığıntı yerlerine resif denir. Eskiada bunların arasında sanki bir çekirdek gibi kalmıştır. Bu çekirdek-ada ağır ağır çökünce, çevresinde çemberleme uzanan mercan resifleri, bir halka gibi belirmiştir. Işte Atolün değirmi biçimi bundan ileri gelir.
ATOM Elementlerin bütün özelliklerini en küçük parçası
ATOM AĞIRLIĞI Karbon 12 izotopunun kütlesiyle karşılaştırma yapılarak bulunan atomun kütlesine denir.
ATRİO  Durup durup püskümıüş, patlamalara yer vermiş yanardağlarda eski dağ katıntısı ile, daha sonra yığılmış tepe arasında kalan çukurluk.
AVRASYA Bir birinden kesin doğal sınırlarla ayrılamamış olan Avrupa ile Asya’ya birlikte verilmiş bulunan ad. Avrasya kelimesi, Avrupa kelimesinin Avr parçası ile Asya kelimesi birleştirilerek yapılmıştır.
AY Yer yuvarlağı etrafında bir defa dolaşması için geçen zaman. Başlangıç yerinin seçilişine göre beş değişik ay vardır ki bunlara astronomi ayları denir. Gün bilgi sinde (takvimde) bunlardan sinodik ay denileni çok kullanılmıştır.
AY IŞIĞI Ay’dan Yer’in yüzüne vu ran donuk, sönük bir ışık. Ay’ın ken disi bir ışık kaynağı olmayıp sönük bir cisimdir. Fakat Ay, güneşin vurduğu ışıkla aydınlanır. Yerden bakıldığı zaman Ayda görülen panlaklık, güneş ışığının ay yüzündeki yansımasından ileri gelir.
                   AY TUTULMASI Güneşle Ay arasına girerek Ay’ın bütününü, ya da bir bölümünü gölgelemesi olayı. Böylece Ay, Yer, Güneş bir düz 1cm üzerinde bulunurlarsa Yer Yu varlağı, Ay’ın güneşten vuran ışığı almasına engel olur. Bu sır Ay, bir gölge konisi içinde bulunur. Eğer Ay bütünüyle bu bölge içinde ise tam ay tutulması olur. Bu sırada Ay, koyu bir bakır renginde görünür. Bu na karşılık Ay, yarı gölge içinde iken, sadece ışığında bir donukluk, sönüklük sezilir.
AYAK   Göllerin fazla sularını boşaltan akarsu Genel olarak göller, kendilerine dökülen derelerle, ya da ırmaklarla beslenirler. Göl çanağında bi riken suların fazlası çoğunca bir, kimi yerde de birkaç ağızdan akorsularla boşaltılır. Bu akarsulara gölün ayağı, göl ayağı, ya da sadece ayak denir. Sapanca gölünün ayağı Çork Suyudur. Kimi göllerin ise ayağı yok tur. Bunların suları dipten sızarak boşalır. Ne ayağı, ne dip sızmaları olan göHerde beslenme bakımından yetersizlik var demektir. Gölün aya ğı, yatağını Oya oya derinleştirerek göl sularının alçalmasına, günün birinde gölün iyice boşalmasına yol açar.
AYAKUCU Gök küresinde başucunun tam karsısı olan nokta, Tersi başucudur. ( nadir ) Çekül doğrultusunun gökküresini altta deldiği nokta
AYAZ    Sıcaklığın, donma noktasının altına düştüğü açık, durgun havalı geceler. Böyle kuru soğuklar gündüzleri de sürebi ir. Ayazlı geceler, çoğunca kış oyla rında olur. Bir yandan yıldıziar pırıl darken, öte yandan keskin bir kuru soğuk insanı tiıretir. Bundan ötürü, soğukta kalıp çok üşümüş olanlar için ayar kesti denir. Hava birden bire böyle bir durum almışsa hava ayaza çevirdi sözü kullanılır. Ayazlamak kelimesi de havanın ayaza çevirmesi, insanın kuru bir soğuk havada üşümesi karşılığı olarak söy enir. Ayazlandı kelimesi de suyun. ayazda kalıp soğumasını belirtmek için kullanılır.
AYİK     Insan ayağının boyu gözönüne alınarak uzunluk ölçüsü birimi olarak kullanılmış bir değer. Bu ölçü, türlü yerlerde çeşitli değerler göstermiştir. Bunlar arasın da 25 cm le 34 cm arasındaki uzun luk değerleri çok yer tutmuştur. Bu 9 kullanılmakta olan ayak ölçüsü, İngilterde 30,48 santimetrelikuzunluktor. Ingiliz haritalarınğa yükseklik değerleri, derinlikler, bari- ta ölçekleri bu ayak birimine göre verılmiştir
AYKIRILIK Olayın, bir kurala uymaması Bu kelime çoğunca iklim biliminde kullanılır. Bir enlem boyunda bulun beklenen ortalama sıcaklık de ğerinin bir yerde bu değere uyma- masl halinde, burada bir aykırılık bulunduğu söylenir. Her paralel çem. bonn boyuna düşen yerlerin ortala ma sLcaklığı ayrı ayrı hesaplanmış tır. buniar aylık, yıllık ortalamalar olabilir. Sözgelişi, 30 kuzey enle minin yıllık ortalama sıcaklığı, yak laştırma olarak 2O,4 Ocak ortala ması 27,3 tür. Ancak bu çember boyundaki her yerin bu olağan sıcaklıktan ayrı bir değeri bulunabilir. Işte bu ayrı değere bir yerdeki sıcaklık aykırılığı’ denir. Bir harita üzerinde aynı aykırılığı gösteren yerler birleştirilerek bura lardan 4-aykırılık eğrileri geçinlir. Dilimizde kullanılmış olan anemali kelimesinin yerini aykırılık tutar.
AYRIKSI bitkilerin ayrıksı bir şekilde yeryüzünde dağılışı belirtmek için kullanılan kelime. öylece, ‘ardı arası kesilmeyen sürekli dağılış alanı’’, “süreksiz dağılış alanı’ bulunduğu gibi, ayrılcşı dağılış alanları da vardır Sözgelişi, hemen hemen aynı büyüklükte, fakat birbirinden çok uzakta kalmış bitki bölgeleri bir ayrıksı dağılış gösteri yor: demekth-. Bu ayrıksı yerlerden biri mesela Avrupa’da, ötekileri Kuzey Amerika’da, Kuzey Çin’dedir.
AYRILMA Taşların dokusunda bulunan ayrılma yerleriyle ilgili olarak taşın bölünme si, parçalara ayrılması . 1 ri taşların, kayaların parçalanması şundan ileri gelir Püskürük taşlarda soğuma Yüzünden hacım küçülmesi, tortul taşlarda kuruma, dağ oluşmasındaki basınçlar. Bu yollarla taşların kimisi düzenli olarak kalıp kalıp ayrılır (kumtaşı, granit gibi), kinıisi priz malı sütunlar biçiminde ayrılır, kimisi soğan gibi kabuk kabuk ayrılır. Birçok taşlar da köşeli, sivri açılı düzensiz parçalara bölünür.
AYSBERG Kara buzullarının denizlere kadar sarkarak deniz içerisinde kopması ile oluşur. Kopan buzullar deniz içerisinde yüzmeye başlar. Yoğunluğu suyun yoğunluğundan fazla olduğundan az bir kısmı su yüzeyinde kalırken önemli bir kısmı su altında bulunur. İngilizce iceberg kelimesinin, dilimızde okunuş şekliyle girmiş durumu. Ingilizce ve Almanca ayrı yazılış fakat benzer  okunuş gösteren bu kelimenin Türkçe karşılığı buz dağıdır (Buz dağı) Buzullardan kopup, denize kadar ulaşan  kalın buzul parçaları deniz içinde  ilerlemeye devam eder. Buzun yoğunluğu, deniz suyunun yoğunluğundan az olduğu için su tarafından kaldırılır. Yüzlerce metre kalınlıkta ve kilometrelerce uzunluktaki bu buz dağlarına aysberg denir.
AZONAL TOPRAK İklimin etkisi ile oluşmayan ve katları olmayan toprak. Alüvyal toprak gibi.
ALÜVYAL TOPRAK Alüvyonların üzerinde bulunan toprak.
AŞIRI OTLATMA Bir otlakta, otların büyümesini engelleyecek şekilde otların hay vanlara yedirilmesi. Böyle durumlarda hayvanlar, kısa sürede otlan toprak yüzeyine kadar yiyerek otların büyümesini engeller.
A GRUBU MİLLİ PARK Avrupa Konseyi Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma Komitesince en iyi korunan sahalara verilen A sınıfı diplomaya sahip park.
A HORİZONU  Dış etkilerle iyice ayrışmış, organik maddeler bakımından zengin, en üstteki katmandır. Tarımsal etkinlikler, bu katman üzerinde  yapılmaktadır.
ABİSAL BÖLGE Yunanca abyssos  dip kelimesinden yapılmış bulunan bu terim, denizlerin 3000 - 6000 metre arasındaki derinliklerine verilmiş olan addır. Kimi araştırıcılar 0O0 m. deıı daha derin olan yerler için bu terimi kullanmıştır. Abisal bölgeler, deniz hayvanlarının coğrafi dağılışı, yaşadıkları yerin doğal şartları (tuzluluk, basınç, sıcaklık, ışık durumu...) bakımından özel bir durum gösteren yerlerdir. Önceleri mıntaka-i ka’rı n şek linde karşılanmış bulunan bu terim için şimdi derin deniz bölgesi denilmektedir.
ABLASYON alıp götürülme sözünden alınmadır.
ABMİON kesmek, biçmek sözünden alınmadır. Bu t. rim, birçok Batı lilkelerinde deniz aşındırması karşılığı olarak kullanılır. Anglo-Sakson kaynakla rında ise, daha çok, genel olarak aşınmayı karşılıyacak şekilde geçer. (bk. Dalga aşındırması).
AÇIK YÖRÜNGE Cismin hareketi bir parabol veya hiperbol üzerindedir. Bu yörüngelere verilen isim.
AÇIKLAMA       Bir olayı, ilgili bilimin kural larına dayanarak ortaya koyma, çöz me işi. Sözgejişi, bir yerdeki sıra sJra kum nelerinin duş sebeplerini or taya koymak bir açıklamadır, Bunun gibi, bir bölgeye bir yönden esön ye in soğuk, bir başka yönden esen ye in sıcak oluşunun sebeplerini, olu şunu belirtmek bu olay için bir açık laniadır. Coğrafyada her yönden açık Jama yapmak gerekir. Coğrafyada açıklamayı sağlamak, kolaylaştrrmak için iyi yapılmış göz le mi er  ile bunların işlenmesinden kazanılmış be t 1 m 1 e r  çok gereklidir. Gözlem (müşahede) ‘e betim (tas. vir) iyi yapılmışsa, bir coğrafya ola yını açıklama işi de o derece sağlamve iyi yapılmış olur.
AÇINSAMA      Bir yerin özelliklerini belirtmek için orada araştırma, inceleme yapma.
AÇISAL HIZ       Dönen ya da gökyüzünde hareket eden bir cismin açısal konumundaki değişim miktarı. Dairesel harekeapan Dünya üzerindeki bir noktanın birim zamanda oluşturduğu dönüş açısıdır. Dünya, ekseni çevresindeki hareketi sırasında 4 dakikada 1 derecelik, 1 saatte 15 derecelik, 24 saatte 360 derecelik dönüş yapar. Açısal hız, dünya üzerindeki her noktada aynıdır. 1.Düzgün dairesel hareket yapan bir cismin yarıçap vektörünün birim zamanda taradığı açı. 2.Birimzamanda titreşim açısının değişme miktarı.
ADA    Etrafı sularla çevrili kara parçası. Deniz ya da göl sular ile çevrili küçük kara parçası. Bunlar, büyüklük bakımından karadan ayrıdır. Adaların küçüğüne adacık denir. Daha küçük olan ve sadece kayalardan başka bir şey aimıyanlarına kayalık sığlık gibi adlar verilir. Adaların bir yerde toplu olmalarına takımada denir. sıra sıra bulunmalarına adalar dizisi adı verilir. Ada çoğu büyük kara parçalarının hemen yanında, ya da yakınında dır. Bu adalarla kara arasında az de rin deniz uzanır. Böyle adalara ‘ka ra yakını adalar’ denir. Bunlar tür lü çök karadan ayrılmış yer lerdir. Bir de okyonuslar ortasına serpili, karalardan çok uzaklarda adalar vardır. Bunlara “okyanus ada erı” denir. Bu adaların çoğu ya mer can adaları, ya d yanard do rcbrI kr pa r<acıkie r .
          
 B HARFİ
BATAKLIK         Toprağı çok ıslak, yer yer suların yüzlek olarak göleklenmiş bulunduğu, bu yere uymuş bitkilerin yetiştiği yer. Böyle bitkilere bataklık bitkileri denir. Bataklık- lar yağışları bol olan, taban suyu  yüze kadar çıkmış bulunan yerlerde olur. Böyle yerler çukur, çanak biçimli yerlerdir. Her vakit donmuş bulunan düzlüklerde, sadece yazın üst yüzü çözülen alanlarda da bataklıklar belirir. Kurak bölgeler de yer yer tuzlu bataklıklar meydana gelmiştir
BATI Dört arta yönden biri.
BATI BLOKU Batılı ülkeler.
BATI RÜZGARLARI     Her iki yarımkürede dinamik yüksek basınç kuşaklarından   kutba doğru olan ılıman kuşak arda, çoğunca 40-65 enlemleri arasında esen değişik rüzgar Hava, bu yüksek basınçlardan kutup çemberi çevresindeki alçak basınca doğru akar. Belirgin v sürekli olduğu yer güney yarım Yelkenliler devrinde gemileri Kaptan Avustralya ya, oradan Güney Amerika ya kolayca götüren güney denizlerinin büyük bat meltemleri bunlardır. Kuzey yarım küresindeki de batı rüzgarıdır. Güney yarımküre sinde bu çeşit rüzgarların kesintisiz esişi, burada karalar yüzünden olan kesintilerin bulunmayışındandır. Batı rüzgarlar, hele kuzey yarım kürede alizeler kadar sürekli değildir. Çünkü bu rüzgarlar gezici döngülerin  doğurduğu değişiklikler yüzünden kesintiye uğrar.söz gelişi kışın İzlanda alçak basınç alanı geniş bir döngü  merkezi olur. Bu sırada Amerika üzerinden kuzeybatı rüzgarı eser. Batı Atlantik üzerinden batı rüzgarları, Doğu Atlantik ile Avrupa üzerinden güney rüzgarları eser. kışın, Asya’da batı rüzgarları, büyük karşı-döngü  ile musonlar  yüzünden bozulur.
BATI ÜLKELERİ Ortaçağdan beri geniş anlamıyla, kültür durumu göz önüne alınarak Avrupa için kullanılan bir deyin Batı Ülkeleri kültürü, bir yandan Doğu Ülkeleri ve Doğu Avrupa’dan, öte yandan Yeni Dünya adiyle de anılan Amerika’dan türlü yönlerden az ya da çok ayrı bir durum göstermiştir. Temelini bu kültür gelişmesinden alan Batı Ülkelerinin esas kaynağını Eskiçağ ve Hrıstıyanlık kültürü ile Kuzey Ülkeleri soylarının göçleri teşkil etmiştir.
BATIK DAĞLAR Eski bir dağlık kıyı bölgesinin çökmeler, ya da deniz yüzünün yükselmesi yüzünden sular altında kalmış durumu. Böyle yerler de eski dağların dorukları ada biçimine girmiştir. Eski boyun ve geçit yerleri birer deniz boğazı olmuştur. Dağ sıraları arasındaki uzun çukur lar, girinti çıkıntı 1 ı körfezler, koy lar biçimine girmiştir. Buradaki ya di de deniz suları, belirli yerlere kadar doldurmuştur.
BATIK KIYI Deniz sular, altında kalmış dibe dalmış kıyı
BATILI ÜLKELER Demokrasi ile yönetilen, serbest ekonomik tikaları benimsemiş, Avıupa ve Kuzey Amerika ülkeleri.
BATİK VADİLER Yer kabuğunun çökmesi, ya da deniz yüzünün yükselmesi ile ilgili olarak vadilerin belirli  yerlerine kadar deniz sularıyla dolmuş durumu. (bk. Batık dağlar, Batık kıyı
BATMA Denizin, kara ya doğru ilerlemesi yani transgresyonu sonunda, karanın sulara dalmış bulunması olayı. Bunun tersi sudan çıkma  dır.
BATOLİT Dipten, çok derinlerden yer kabuğu nur içine pek büyük yığınlar halin de sokulmuş, fakat yerin yüzüne ulaşamamış kütleler. Batolitler, kökü dipsiz derinliklere doğru uzanan yığınlardır. Bu kelime E. Suess tarafından konulmuş olup, yunanca bathos derinlik ile lithostaş, kelimelerinden yapılmıştır. Batoloitler çoğunca granitlerdendir.
BAYIR  Yer şekillerinden biri aşağıda, ötekisi yukarıda olan iki düzlük arasındaki eğimli yer.
BAZ Sulu çözeltisine hidroksil iyonu verebilen ya da hidrojen iyonu alabilen madde
BAZİK LAV SİO2 oranı < % 33 ise lav bazik karakterli ve akıcıdır. Patlamasız, sakin bir püskürme oluşur.
BAZİK MAĞMA Bazlar yönünden zengin olan magma. Böyle magmalar çoğunlukla mağmanın derin kısımlarından gelir.
BELİRTİ BİLİMİ Bitkilerin yıl içindeki gelişmesi, bu arada çiçek açma, filizlenme, yapraklanma, meyve verme, meyvenin olgunlaşması, yaprak dökümü zamanları gözlenerek türlü iklim etmenleriyle bunlar arasındaki ilgiyi araştıran bir bilim. Buna Fenoloji de denir .
BEND   Akarsu boylarında suyu biriktirmek mak sadı ile yapılan set.
BENT   akarsu boylarında suyu biriktirmek maksadı ile yapılan suni bölet
BENTHOS          Yunanca benthos derinlik anlamına gelen bir kelimeden yapılmış bir terimdir ki, deniz dibinde, bir yere yapışık olarak, ya da sürünerek yaşayan canlı  topluluğudur. Mercanlar bunlardandır. Buna karşılık, Nektonlar yüzücüdür, planktonlar akıntılarla
BERRİ İKLİM    Şimdiki Karasal iklim, ya da daha çok kullanılan Kara iklimi terminin eski şekli
Berzah  Arapça berzah ince, uzun dar. dil kısık yer anlamına gelen bir kelimeden alınarak kullanılmış eski bir terim.
BESİN  Canlıların yaşamasını. büyümesini, gelişmesini üremesini, yayılmasını  sağlayan her türlü yiyecek. içecek maddeleri
BESİN ENDÜSTRİSİ      Tarımsal ve ha ürünleri işleyerek doğrudan doğruya tüketilebilir duruma getiren sanayi kolu.
BESLENME BÖLGESİ  Bir akarsuyun, bir buzulun beslenmesini sağlayan bölge. Buradan gelen sular, buzkarlar, buzullar asıl ırmağı, ya da buzulu besler
BEŞERİ COĞRAFYA      İnsanin yerleşmiş bulunduğu yerle ilgisini, bu yerin insan eliyle değiştirilmiş, işe yarar duruma getirilmiş olmasını, bunlarla ilgili türlü olayları inceleyen coğrafya kolu.Doğal coğrafya olayı (yaşam bölgesinin yeri, denize bağlantısı, yeryüzü şekilleri, iklimi, bitki örtüsü, akarsuları, gölleri yeraltı suları, madenleri.. ), beşeri coğrafya için temel olurlar. Beşeri coğrafya çerçevesi için de çoğunca şu olaylar yer tutar Doğal etmen uyacak şekilde insan yerleşmesinin nasıl olduğu, yerleşmenin çeşidi (köy, kent, şehir), yer yer (kıyıda, ovada, dağda, ırmak boyunda), türlü halk ve uluslarla bunların kültürlerinin yayılışı bir ülkenin türlü yerler ve türlü ülkeleri birbirine bağlayan yollarla buralarda işleyen taşıtlar..Dar anlamıyla asıl beşeri coğrafya içine, bir ülkeyi işlemiş, oraya kendi damgasını vurmuş olan insan toplulukları girer. Bu arada  nüfus coğrafyası; (nüfusun yayılışı, yaşama yerleri yaşanmaz yerler, göçler) yerleşme  coğrafyası insan soyları iklime uyma sağlık coğrafyası beşeri coğrafya konularıdır.
BETİM Bir olayı türlü özellikleriyle söz,yazı,ya da çizgilerle belirtme, tanıtma işi. Buna tasvir de denir. betim, betimlemek yani tasvir etmek ile ilgilidir
BETONARME EV          Endüstrileşmeye bağlı olarak demir, tuğla ve betonun yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Endüstrileşmiş ülkelerde yaygın olarak görülür .
BEYNECCÜMÜDİYE DEVİR      Buzularası dönem.
BIÇIK    Bir akarsuyun yatağının en çukur yerlerini birleştirdiği düşünülen eğri çizgi. Bu çizgi, akarsuyun yüzdeki en hızlı akış yerlerini birleştiren çizginin izdüşümüdür. Dilimize Almanca dan gelme talveg kelimesi de bu anlamda kullanılmıştır. Başka  Türkçe kelime  de çataktır.
BİÇERDÖĞER  Tahıl ürünlerini biçerek aynı anda tanelerine a !e samanlarını da balya haline getiren tarım aracı.
BİÇİMLENME  Yer kabuğunun yüzünün, dış etkilerle işlenmesi yoluyla tür türlü biçimlere  girmesi  Türlü aşındırıcı güçler yer kabuğunun sular dışında kalan yerlerini Yeni karaları  kemirirler, böylece yer yüzünde oyulmuş yerler belirir. Sanki  bir Heykeltıraşın mermeri işlemesi ona istediği bir biçimi vermesi Gibi bu dış güçlerde yere türlü biçimler verirler ki biçimlenme adı verilen olay budur.
BİLEŞKE KUVVET          İki yada daha fazla kuvvetin yaptığı etkiyi tek başına yapabilen etki.
Binme   Kıvrılmaya uğramış bölgelerde aynı tabaka dizilerinin tekrarlanması şeklinde belli olan bir yapı Böyle bir yapı da birbirine yaslanmış birbiri üzerine bindirmiş tabaka paketleri görülür.Bunun için böyle bir yapıyı doğuran olaya binme adı verilir. Binme yoluyla doğmuş yapıya da binmeli yapı (b. bk. denir. Bu terimlerin dilimize Fransızcıdan girmiş karşılıkları ekay ve ekaylı bünye kelimelerdir.
BİNMELİ YAPI Binme olaylarından doğmuş ve balık pulu dizilişini  ya da kiremit dizilişini andıran bir çeşit yerkabuğu yapısı.
BİRİKİN OVASI               Akarsular boyun ya da ırmakların ağzına yakın aşağı bölümlerinde eğimin bir den bire azaldığı yerlerde veya suların azalmasıyla taşıdıkları taş parçacıkları sürükleyemeyen sular boyunda gelişmiş ova. Irmak boylarındaki birikinti ovaları, akarsuların taşıdığı kum. Çakıl, kil gibi dağınık taş parçalarının yığıldığı yerlerdir. Bunlar düz, dağ eteklerine  doğru dalgalıca bir biçim gösterirler. Böyle yerlerde ırmak yatağı yığılan alüvyonlar yüzünden gittikçe yükselir, ırmak yatağın yanlarında diz boyu, ya da adam boyu yığıntı tümsekleri belirir. . İşte bu tümsek gerisinde kalan yerler yayvan çanaklar olduğu için, ırmağın kabarık zamanlarında sular buralara taşar, buralarda geçici gölcükler, bataklar meydana gelir. Birikinti ovalarındaki yığıntıların  kalınlığı çoktur Çoğunca 20 - 30 metreden fazla. 100 - 300 metre kalınlığındaki  alüvyonlarla örtülü ovalar da vardır. (bk. Delta, Birikinti yelpazesi)
BİRİKİNTİ KIYISI Deniz ve akarsuların sürükleyip yığdığı taş parçacıklarıyla  dolmuş kıyı.Bunlar alçak kıyılardır. Bu türlü kıyılar boyunda birikintilerden, yığıntılardan doğmuş kıyı diller oklar, kıyı gölleri sıralanmıştır.
BİRİKİNTİ KONİSİ Birikintiyelpazesi Yamaçlardan inen akarsular, aşındırdıkları maddeleri eğimin azaldığı eteklerde biriktirir. Yarım koni şeklindeki bu birikimlere birikinti konisi adı verilir. Birikinti konileri zamanla gelişerek verimli tarım alanı durumuna gelebilir.
BİRİKİNTİ YELPAZESİ  Bir akarsuyun dağlık bir yerden çukur bir düzlüğe indiği yerde taşıdığı türlü sürüntülerin tortulanmasından doğan yelpaze biçiminde yassı kabartı.
BİRİNCİ ÇAĞ    İlkel çağın sonunda ki Algonkium devrinin ardından gelen ve yer yuvarlağı tarihinin başlangıcı sayılan çağ. Birinci çağın360-540 milyon sürdüğü sanılmaktadır.Canlıların oluşması ,gelişmesi göz önüne alınarak bu çağa eski yaşama çağı anlamına gelen Palezoik  adı verilmiştir. Birinci Çağ, ilkel canlıların çoğalması ile başlar, omurgalı kara hayvanlarının yeryüzünde belirmesiyle sona erer. Bu çağda bitkiler, hayvanlar çok gelişmiş, üremiş, yayılmıştır. Bu arada su bitkileri karalara geçmiştir. Birinci çağ arazisi şu beş oluşuğa (formasyona) bölünür Kambriyum Silur, Devon, Karbon Perm. Bunlardan Karbon devri tabakaları arasında zengin taş kömürü yatakları bulunur.
BİRİNCİ ZAMAN Birinci Çağ; Jeoloji çağları, Paleozoik
BİTEK   İyi ürün veren topraklar için kullanılan bir kelime. Çukurova’da bitek topraklar çoktur, Bu topraklar türlü bitkiler yetişir. Bura!arı çok verimlidir,
BİTEKLİK KABİLİYET-İ İNBATİYE inbat kabiliyeti  Bir toprağın bitek, verimli olu şunu belirtmek için kullanılan kelime. Adapazarı ovasın bitekliği her yerde bilinir
BİTKİ   Yetiştiği toprağa kökleriyle tutunmuş olarak büyüyen, üreyen, yaşama süresi bitince kuruyan yosun, ot, ağaç gibi canlılara verilen ad. ‘Bu kıraç toprakta ot bile bitmez’ denildiğinde bu türlü bitkilerin bitme olayı üzerine söz söylenmiş olur, Bitki denilince ot bitkileri, ağaç bitkileri göz önüne gelir. Bunların çoğu yeşil renkli, çiçekli, meyveli canlılar dır. Gelişmiş bitkilerde özellik bu dur. Fakat ilkel bitkilerde bitki ile hayvanı birbirinden ayırt etmek güçleşir.
BİTKİ BAHÇESİ Bitki araştırmaları ve öğretimi için düzenlenmiş, türlü bitkilerin bulunduğu bahçe. Böyle bir bitki bahçesinde bitkiler, bitki sınıfları ile ilgili bir düzene göre yerleştirilmiş, bitki coğrafyası temellerine göre de bahçeye yer yer dağıtılmıştır. Böyle bir bahçede orman köşesi, kayalık, taşlık, çakıllık yerde yetişen bitki köşeleri, çayır, çalılık, bozkır yerleri görülebilir
BİTKİ BİLİMİ Bitkileri araştıran, inceleyen bilim Bitki bilimi çok geniş alanlı, bir çok kollar,, dalları bulunan bir doğal olaylar bilimidir. Bu bilim, bitkilerin iç, dış yapılışlarını tanıtır. Bitkilerin canlılık olaylarını inceler, bitkilerin yetiştiği çevre ile ilgisini araştırır, bitkileri sınıflara böler. Bitki bilimindeki araştırmalardan elde edilen bilgilerden insanlar için fayda sağlayacak sonuçlar çıkarılır. Bununla ilgili olarak bitki hastalık ları bilimi, bitkilerden ilaç elde etme yolları, tarım, ormancılık, bağ - bahçe bitkileri bilimi doğmuştur. (bk. Bitki coğrafyası).
BİTKİ COĞRAFYASI Yeryüzünün bitki örtüsünü, bu örtünün çevre ile ilgisini inceleyen bilim. Bu bilim, bitki bilimi (Botanik) ile coğrafya arasın da yer tutmakla beraber, coğrafyanın araştırma yollarına uyması derecesinde onun bir kolu durumunda bulunur. Bitki coğrafyasının ödevi iklim, toprak ve başka canlılarla doğruca ilgisi bulunan, çok çeşitlilik gösteren bitkilerin yaşayışını incelemek, çok sayıdaki tek tek olayların ortak sebeplerini arayıp bunları toplu olarak göz önüne almaktadır. Bitki coğrafyası geniş bir bilim koludur Bu bilimin  bir çok dalları vardır.Bunlardan biri floristik bitki coğrafyasıdır. Bunda bir bölgede yetişen bitki türleri, bunların yayılış yerleri incelenir. Yerli bitkilerle ora ya sonradan gelme yabancı bitkiler ayırt edilmeye çalışılır. Bu dallardan ikincisi ekolojik bitki coğrafyası Bunda bitkinin iklim, toprak, yeryüzü şekilleri, başka canlılarla ilgisi araştırılır. Bu dallardan bir başka s da bitki örtüsü, bitki topluluk ları incelenir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ                Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü  Orman, bozkır, çayırlık birer bitki ör tösüdür. Anadolu’nun bitki örtüsü yer yer çeşitli özellikler gösterir Deniz kıyıları boyunca uzanan dağlarda ormanlar çok yer tutar, İç Anadolu’nun kurak bölgelerinde ise bozkırlar uzanır.
BİTKİ TOPLULUĞU Aynı doğal olaylara, yaşama şartlarına uymuş, belirli bir görünüş almış bitkilerin bir araya gelmiş durumu. Doğal şartlar ara s iklim, toprak su başta gelir. Yaşama şartları arasında bitkinin bitkiye, hayvanların, insanların bitkilere etkisi başta gelir. Nemlilik şart arı orman, çayır, bozkır gibi bitki topluluğunu doğuran önemli bir etmendir. Sıcaklık ise bitki toplulukları bölgelerinin, kuşaklarının i ve yörelerinin doğusunda önemli yer tutar. Çarı ormanı bir bitki topluluğudur. Burada temeli ağaç meydana getirir. Dağ çayın da bir bitki topluluğudur. Bunda temel ot bitkidir .
BİTKİ YETİŞTİRME Ekilen, dikilen bitkilerde yeni çeşitler bulmaya doğru gidilen bitki yetiştirme yolları. Bu bitkilerin, yetiştirildikleri yerlere uyması gerekir. .
BİTÜMLER Yerkabuğunu meydana getiren taşlar, tabakalar içinde doğal olarak bulunan, karışımında karbon, hidrojen olan, yanıcı, esmerimsi, yerine göre katı, sıvı gaz olarak görülen maddeler. Bitümlerin katı olanına asfalt, sıvı olanına petrol, gaz olanına doğal gaz (tabii gaz) denir.
BİYOCOĞRAFYA Yunanca bios
BİYOLOJİ Konusu, canlılar olan doğal bilimlerin hepsine birden verilen ad. İnsan bilimi demek olan antropoloji  hayvan bilimi (zooloji), bitki bilimi (botanik) biyoloji bilimlerin dendir. İnsan, hayvan ve bitkide ortak özellikler vardır Doğmak, yaşamak, ölmek. Bu üç ana özellik yanında şu iki özellik belirmiştir Çoğalma, ya yılma.
BLOKDİYAGRAMI Yeryüzünün bir bölümünün hem şekillerini ve topoğrafik özelliklerini, hem de yapısını göstermeye yarayan, perspektif yollarla çizilen bir şekil. Bu şekil, sanki dörtgen, da çok- gen olarak derinlere doğru kesilmiş bir yerkabuğu bölümü olarak göz önüne alınır, Tıpkı, içini görüp de almak istediğiniz bir karpuzdan kesip bir parça çıkardığımız gibi. Blokdiyagramın, yer şekilleri bilimin de önemli yeri vardır. Böyle bir şeklin  bir köşesi tam gözün karşısına getirilerek bakılırsa, iki yan ile bu aradaki iki kesit  görülmüş olur, B özellikleri göz önüne alınırsa blokdiyagram yerine keselek demek de mümkündür.
BOAUFORT ISKALASI                Her hangi bir araca başvurmaksızın, rüzgarın etkilerine bakarak kestirme yoluyla yel hızını, yel gücünü bulma yolu. Eskiden beri gemiciler bu yoldan çok faydalanmışlardır. Sonraları 1806 da İngiliz amirali Beaufort bunları düzenleyerek kolay kullanılır bir duruma getirmiştir. Burada rüzgarın bizi 10 metre yükseklikteki havada sanayide sürat olarak verilmiştir Yakın vakitlere kadar 12 basamak üzerine düzenlenmiş olarak kullanmış , bugün de çok yerde yine böyle kullanılan Beaufort ıskalasına son zamanlarda bir kaç basamak daha eklemiştir Bu eklenmeden sonra basamak sayısı 7 ye çıkmıştır. Bu arada 12nci basamakta rüzgarın saniyede hızı 32,7 metre gibi bir değer gösterdiği halde, saniyede 56 metre den çok hızlı esişler de görü bunun için basamak sayısı artırılmıştır.
BOĞAZ VADİ   Yarmavadi. Dağlar arasında açılmış dar, derin geçit yerleri. Karalar arasında denizin çok daralmış yeri. Boğazlar, geniş birer ırmağı andırır. Boğaz denildiği zaman, çoğunca, deniz boğan Göz önüne gelir. Hele cümle içinde bu anlamı iyice belli olur.
BOĞAZ               "1) Akarsuların engebeli ve yüksek alanları aşındırması sonucu açtığı dar ve derin vadi (Fırat Boğazı gibi).  Su kütlelerini birbirine bağlayan karaların birbirine dolaştığı kısım, Iki alçak bölgeyi birbirine bağlayan dağ sıraları arasın alçak bölüm.
2) Denizleri birbirine bağlayan dar su geçidi (Çanakkale Boğazı gibi)."
BOĞUCU SICAK             Hem sıcak, hem de nemli hava durumunu belirten terim. Balta girmemiş orman bölgelerinde boğucu sıcaklar olur. Boğucu sıcakların ardından sağanak yağmurları yağar.
BOKSA                Mümin elde edildiği tortul kayaç Boksit, arıtıa alümin oksit elde edilir. Elde edilen bu çözelti elektroliz yardımıyla saf alüminyuma dönüştürülür.
BORA   Çok soğuk yerlerden geçerek sıcak yerlere doğru düşercesine inen sert yellere çoğunca bora adı verilir ki, bu adın, kimi zaman poyraz  ile bir anlamda söylendiği olur. Bu çeşit sert, soğuk rüzgarın tersine, ılıkça yellerin de eniği olur ki, bunlara da kabayel  denir. Dalmaçya kıyılarında  kuzeydoğudan esen soğuk, kuru, sert bir rüzgar. Bora, Orta Avrupa da basınç yüksek, denizde alçak olursa eser. Bu esiş, Adriya denizi boyunca bir gezici döngünün gidişi sırasında çok belli olur. Kışın pek soğuk esen bora, Karst yay karlı yerlerinden geçtiği iç bu özel iği alır. Hele geçitlerde bu rüzgar sanki düşercesine eser.
BORAN Yıldırım, çakım, gök gürlemesi  ile birlikte beliren sağanak yağmurlu hava olayı. Bu olay sırasında, geniş ölçüde elektrik boşalması olur. Bu olaylar sırasında hava yığınları büyük bir hızla yukarı lara çıkar, buralarda su buharı bir r bire yoğunlaşır, selli yağmurlar yağ Boran, çoğunca sıcak bölgelerde olur, yüksek enlemlerde de daha az görülür.
BORSA            Tarım ürünleri, çeşitli madenler ve  menkullere ait senetlerin günlük değerlerinin satıldığı yer.
BOYLAM            "Bir yerden geçen meridyen  ile başlangıç meridyeni  arasındaki açı, o yerin coğrafi boylamıdır. Başka bir deyişle, bir noktanın boylamı, oradan geçen meridyen düzlemi ile başlangıç meridyeni arasında ki açıdır. Boylam açısı, bu iki düzle mm kestiği Ekvatorun, ya da paralel çemberinin yay üzerinde ölçülür. Yer yuvarlağı, kutuplardan geçtiği düşünülen birçok büyük çembere bölünmüştür, Bunlar meridyenler  dir. Sayısız meridyen çemberi içinden birbirlerinden aynı uzaklıkta 360 tanesi seçilmiştir. Birbiri ardın dan gelen iki meridyen çemberi arasındaki uzaklık, bir boylam derecesi sayılmıştır.
Başlangıç meridyeninden başlamak üzere doğuya batıya doğru 0-180 boylam bulunur. Aynı boylam üze rinde bulunan yerlerin saati aynı olur, Buna göre, iki yer arasındaki boylam farkı, bu iki yer arasındaki saat farkını verir. Böylece her 15 boylam arası bir saat tutar. Bunun için boylamlardan saat işinde faydalanılır."
BOYLAM Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç meridyenine olan uzaklığının açısal değeridir.
BOYUN Dağlık yerlerde, doruk boylarında yer yer görülen çukurluklar. Ulaştırma bakımından boyun şu ölçü ile tanınır “Dağlık yerlerin, kışın da geçilebilen, geçit veren yerleri’ Buna göre iki boyun  arasında az çok fark vardır. Dilimizde boyun, bel, gedik, belen, aşıt, aşut şeklinde adlandırılan  yer biçimi, dağların yüksek yerlerinin çukurca yerleri olarak an aşılır. Boyunlar, çoğunca, su bölümü  çizgisi üzerinde bulunurlar Boyunların çok çeşitleri vardır. Fakat bunların hepsinde görülen özellik şudur Her boyunun bir giriş yeri,her iki yanında yamaçlar, bunlar arasında da düzce bir yer bulunur. Boyun yerine uzanan giriş yeri, çoğunca, bir derenin başlangıç yeridir. Boyunlar yolların geçtiği birer uğrak yeridir. Boyuna Coğrafyada türlü kelimelerin yanına gelerek terimi bütünleyen, ona özellik veren bir kelime. Eskiden bunun yerine tülani  kelimesi kullanılırdı. Şimdi boyuna kelimesi iyice ya yılmıştır. Sözgelişi, boyuna akarsu boyuna ada boyuna doruk, boyuna kıyı, boyuna kırılma, boyuna boğaz gibi. Boyuna kelimesinin tersi enine’ dir . Birbirine ters yönde açılmış iki akarsu vadisinin en yüksek, iki doruk arasındaki alanın en alçak yerine boyun denir. Buralara bel ya da geçit de denir.
BOYUNA ADA                Karaların yanında uzanan öyle adalar ki, orada kıvrım  uzanışlarına  uyar. Avrupa’nın Dalmaçya kıyılarındaki adalarda böyle bir durum vardır.
BOYUNA AKARSU       Su bölümü olan kabartılara az çok koşut (paralel) olarak uzanan akar su. Boyuna akarsulara karşılık, enine akarsular da vardır. Enine akarsular, su bölümü kabartılarına dik olarak geçerler,
BOYUNA BOĞAZ İki boyuna kıyı  arasında uzanan deniz boğazı. Dalmaçya kıyılarında boyuna boğaz örnekleri çoktur. Bunun tersi, enine boğaz  dır.
BOYUNA DORUK SIRTI Kıvrımların uzanışına uyan doruk boyu.
BOYUNA KIRILMA       Tabakaların uzanışına  paralel olarak giden kırılma yerleri. Bunun ter si, tabakaların uzanışına ya dikey, ya da yamuk giden kırılma yerleridir .
BOYUNA KIYI  Dağların kıyıya paralel uzandığı kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde; Dağlar denize paraleldir. Kıyıda girinti-çıkıntı azdır. Kıta sahanlığı (şelf) dardır. Doğal limanlar azdır. Deniz etkileri içerilere fazla sokulamaz. Yüksek, falezli kıyılardır. Boyuna kıyıların özel bir türü Dalmaçya  tipi kıyılardır.
BOYUNA KIYILAR         Kıyı boyunca uzanan kıvrım dağlarının uzanışına uyan deniz kıyıları. Böyle kıyılara Pasifik kıyı tipi uyumlu kıy  adı verilir. Otuz beş yıl kadar önceki coğrafya kitaplarımızda bu terimle ilgili şöyle cümleler vardı “Anadolu sahilleri alelekser tüIani sahillerdir.” Bunu şimdi şöyle belirtebiliyoruz “Anadolu kıyıları çoğunca boyuna kıyılardır.” Bir başka cümle “Tülani sahiller silsile-i cibral iltiva ları, veya avarız istikametlerine muvazi olan sahillerdir.” Bu cümleyi de şimdi şöyle belirtiyoruz “Boyuna kıyılar, sıradağ kıvrımları veya yer yüzü şekilleri doğrultularına paralel (koşut) uzanan kıyı lardır.
BOYUNA VADİ Kıvrılmalardan doğmuş bir dağın kıvrım uzanışına  uyarcasına uzanan vadi.
BOZKIR "Kurak, ya da kurakça bölgelerde sert çayırlarla otların, bunlar arasına serpilmiş çalılarla dikenlerinin bulunduğu bir bitki örtüsü. Bozkırlar, dönence altı (astropikal) kuşakta, ılıman kuşağın kurak bölgelerinde geniş yer tutar, buradan türlü yönlere doğru yer yer sokulurlar. Yerine göre çeşitlilik gösteren bozkırlar, yaz yağışlarının, sıcaklığa göre az bulunduğu,böylece ağaçların, yumuşak çayırların yetişmesini sağlayacak nemliliğin yeteri kadar bulunmadığı yerlerde meydana gelmiştir. Yaz yağış az olduğu böyle yerlerde kuraklığa uymuş bitkiler yetişebi1mişltir. Bozkır, ilkbaharda birdenbire yeşerir. Bu sırada her yer çayır, çimen, çiçeklerle bezenir. Otlar kimi yerde diz boyu olur, kimi yerde bunu da geçer. Bu yemyeşil, renk renk görünüş bahar sonunda değişmeye baş lar, kırlar sararıp solmaya doğru gider. Yaz ortalarında artık bu yerler sarı, boz bir renge bürünmüş olur. İşte yılın dörtte üçünde görülen bu boz renginden ötürü böyle yerlere bozkır denmiştir İç Anadolu bozkırları gibi.
Bozkırlar yeryüzünün birçok yerle rinde vardır. Bunlar türlü yerlerde ayrı adlarla söylenir Macaristan’da bunlara Puszta, Güney Amerika’da Pampa, Kuzey Amerika’da Prairie, Güney Rusya’da Stepj denildiği gibi, Yetişebilen bitkilere göre çeşitli bozkırlar vardır 1) Otluk - çayırlık bozkır ki, bunlar asıl bozkırlardır. İç Anadolu bozkırları gibi. 2) Otluk dikenlik bozkır, Buralarda otlarla birlikte yavşan otu, keven gibi bitkiler de yetişir. 3) Tozlu bozkır. Bura larda tuzcul bitkiler  yetişir. İç Anadolu’da Tuz gölü çevresi gibi.4) Çalılık bozkır. Buralarda otlarla birlikte dikenli çalılar yer tutar. ."
BOZKIRLAŞMA Bir bölgenin gerek doğal olaylar yüzünden (yağışların azalması, kuraklaşma), gerekse insan eliyle olan yıkıcı işler (ormanların yok edilmesi, yamaçlardaki toprakların süpürülmesi, yeraltı su düzensizliklerin belirmesi gibi) yüzünden bir bölgenin gittikçe bozkır  görünüşü ve özelliği alması olayı. Bozkırlaşma daha ileri gitmiş ise orada kıraçlaşma, dazkırlaşma, çölleşme olur.
BOZULMALAR               Yer kabuğunun türlü yerlerinden oynaması, tabakaların duruşunun değişmesi, biçiminin bozulması olayları, (bk, Yerinden oynama).
BÖLGE Yeryüzünün doğal, beşeri, ya da ekonomik özelliklerine göre belirmiş bir bölümü, Bölgeyi çeviren sınırlar, türlü hallerde kesin olduğu halde, kimi yerde belirsizce olur. Bölge kelimesi, çeyrek yüzyıldan bu yana çok kullanılan bir terim olmuştur. Bunun yerine önceleri mıntıka kelimesi kullanılırdı Mıntaka kelimesi, bir ara bölgeye göre daha geniş anlamlı, bölgeden daha büyük yerleri gösterir bir anlamda göz önüne almak istenmişse de, bölge kelimesi de genişleyerek mıntaka anlamını karşılamıştır. Sözgelişi yirmi yıl kadar önce Karadeniz Mıntakası olarak adlandırılmış  bölgeye şimdi çok yerde Karadeniz Bölgesi denilmektedir.
BÖLGE ARAŞTIRMASI               Her yönü ile bölgeyi araştırma, en iyi şekilde faydalanma yollarını arayıp bulma işi.
BÖLGE PLANCILIĞI      Düzensizlikten doğacak zararları, bütün bir bölgede birbiriyle bağdaşabilen bir düzen kurmaya yarayacak şekilde, her şeyi yerli yerinde yapmak en çok verimi sağlayacak şekilde yerden faydalanmak üzere girişilen işler. Bundan başka, bölgenin doğal varlıklarını en iyi şekilde işlemek, yıkıcı işletme yollarından kaçınmak için de çalışılır Bölge plancılığında, çizilmiş bir programa ve düzene göre gidilir. Gelişecek bir bölge plancılığı hazırlanırken, o bölge üzerine derinliğine, genişliğine bilgi toplanması, bölgede araştırmalar yapılması, bölge ile ilgisi bulunan her türlü iş adamlarının düşüncelerinden yeter derecede faydalanılması gerekir.
BÖLÜM Bir bütünü oluşturan parçalardan her biri, coğrafi bölüm Genel özellikler bakımından bölgeye benzeyen ancak bazı özellik leri ile bölümden ayrılan bölge içindeki alanlar.
BUĞU   Buhar kelimesinin dilimizde kullanılan bir başka şekli
BUĞULAŞMA  Buharlaşma kelimesinin, dilimizde kullanılan bir başka şekli.
BUHAR Basıncın tesiri ile bulunduğu sıcaklıkta sıvılaştırılabilen akışkan.
BUHAR BASINCI Sıvı veya katı buharının neden olduğu basınç
BUHARLAŞMA Sıvıların ve bazı katı maddelerin gaz haline geçmesi. Bir sıvının gaz  durumuna geçmesi olayı, Buharlaşmadan doğan gaz durumundaki maddeye buhar denir. Su buharı, alkol buharı, eter buharı gibi Buharlaşma türlü şekillerde olur:Güneşe karşı açık olan sıvının sadece yüzünde buharlaşma olur, böylece o sıvı  yavaş yavaş uçar; 2 — Bütün bir sıvı içinde buhar kabarcıkları doğuran kaynama ile o sıvı buharlaşır.uçar 3 – Bir madde  katı durumda iken, sıvı durumuna gelmeden doğrudan doğruya buharlaşabilir.
BULAK Su kaynağı, kaynak kelimesinin Türkçe bir başka karşılığı  Bulak kelimesi bulunan bir çok köy adları vardır
BULANIKBULANMIŞ O ŞEY. Suyun bulanık oluşu, havanın bulanık oluşu gibi
BULANIK YAĞMUR     Bulanık sulu  bir çeşit yağmur. Yağmurun bu bulanıklığı, kimi zaman o derece çoğalır ki, çamur yağıyor sanılır. Bunun için kimi yerde ara sıra “çamur yağdığından” söz edilir, Bulanık, ya da çamurlu yağmurlar havada çok toz bulunduğu bir sıradaki yoğunlaşma  ile, bunun ardından yağmurun yağması yüzünden olur, Tozların rengi ne ise, bulanık yağmurun rengi de  ona benzer Kan yağmuru de denilen kırmızı yağmurlar. sarımsı yağmurlar gibi .
BULANIKLIK     Bir şeyin bulanık olması durumu Suyun bulanıklığı , havanın bulanıklığı gibi
BULMA Bilinmeyen bir yeri bir karayı, bir bölgeyi bir denizi, bir mağarayı, bir maden yatağını bulma işi. Bulma kelimesi yerine eskiden beri ‘keşif’ kelimesi kullanılır.
BULUT Havadaki su buharının yükseklerde yoğunlaşmasından dolayı çok küçük su damlacıkları kümesi Bulutu doğuran bu damlacık lar o derece küçüktür ki, gözle görülemezler. Bunların çapı bir milimetrenin yüzde biri kadardır. Bir bulutun taşıdığı su tutarı azdır m3 başına birkaç gram. Bir bulut alçalırsa, bulutun alt yüzü, içine düştüğü i sıcak boya katlarında buharlaşır, kaybolur. Üstünde ise yoğunlaşan yeni su buharı ile yenileri eklenir. Bulunduk yükseklikler, kapladıklar, yerler, biçim bakımından çeşitli bulutlar vardır. Bulutların bu özelliklerinden faydalanarak hava durumu: hava değişiklikleri kestirilebilir. Bulut, türlü sebeplerle doğar 1 — Havakürenin yüksek katları soğuk olduğu için güneşin etkisiyle yerden yükselen su buhar, yoğunluğunun azlığı yüzünden havada yükselir, yukarılarda soğuk hava ile karsılaşır, 1 burada son derece küçük su damlacıkları halinde yoğunlaşır. 2 — Havada yükselen sıcak ve nemli hava akıntıları sonucu olarak, yükselen su buharı, basıncın az olduğu yüksek hava katlarında adyabatik değişmeye i  uğrar, çokça soğuyup yoğunlaşır. 3 — Çok soğuk bir hava yığını ile sıcak ve nemli hava karşılaşır da karışırsa, havada su buhar yoğunlaşması olur, bulutlar belirir.
BULUTLARIN ÇEŞİTLERİ           Tüy bulut (sirus), küme bulut (kümülüs ), katmanbulut (stratüs), yağmur bulutu nimbüs). Bu dört bulutun karışmasından türlü türlü katışık bulutlar doğmuştur, Sözgelişi kümülo-nimbüs adı verilen bulut, bol yağmur getiren karabulutlardır. Bu1utlar durmadan yer değiştirir. Bu lutrların gidiş yönlerini belirtmek üzere bulut aynası ( nefoskop) denilen araçlar kullanılır.
BULUTLULUK  Belirli bir anda göğün bulutla kaplı bölümünün bütün göğe olan oranı Bulutluluk, kestirme olarak bulunur 0 ( sıfır) ile 8 arasındaki sayılarla söylenir, (0), sıfır göğün iyice açık olması demektir. 8 ise, göğün iyice kapalı bulunmasını belirtir. Sözgelişi, “bulutluluk 5 tir’ denildiği zaman göğün yandan çoğu bulutla kaplı demektir. Bu durum, ‘‘gök 6 de 5 kapalıdır’ şeklinde orta ya konur. 10 üzerinden de belirtilir. Bulutluluk, önemli bir hava olayıdır. Çünkü, bulutluluk ile güneşlenme  arasında yakın ilgi vardır. Bulutluluk, yeryüzünün türlü bölgelerinde günlük, aylık, yıllık değişmeler gösterir. Bulutluluğun değişmelerini, durumunu incelemek üzere eş-bulutluluk eğriler  yani isonef ’ler çizilir. Bu eğriler bir haritada gösterilir. Herhangi bir yerde bulutlarla kaplı gökyüzüne oranını ifade eder. 0 ile 8 arası rakamlarla bulutluluk derecesi ifade edilir. “0’ gökyüzünün açık ‘8” ise gökyüzünün tamamen bulutlu olduğunu gösterir.
BURAĞAN        Dönercesine esen her türlü büyük, küçük yel.
BURÇAK Hayvan yemi ve yeşil gübre olarak kullanılan baklagiller sınıfından bir bitki
BURGAÇ Sularda, aşağı doğru çukurlaşarak suyun burgularcasına dönmesi Burgaç yerinde bir huni biçimi belirir. Yurdumuzun türlü yer erinde burgaç yerine burgu, burguç ,burkaç, burgun kelimeleri de bu an lamda kullanılırsa da bunlar arasın da en yaygın olanı burgaçtır.
BURGAÇ DELİĞİ Burgaç ortası Burgaç ama, Burgaçlı boran. Akarsuların hızla düştüğü yerler de, çağlayanların önünde kayalar içinde oyulmuş sıra sıra delikler.
BURGAÇLAMA Suyun, dibini burgu biçiminde oyarcasına dönüşü. Yüksek ten düşen, böylece çağlayan yapan suların, düştükleri yerde döne döne, çarpa çarpa hareket ettikleri çok görülen olaylardandır. Suyun bu türlü dönüşüne burgaçlama denir. Burgaç- ama sırasında kayalar oyulur, taşlar delinir, yer yer oyuklar belirir. Bu oyukların büyüklerine dev kazanı  denir.
BURGAÇLI BORAN      Bir döngü nün çevresinde beliren yel
BURUN Özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda karaların denize uzanmış bölümü. Kıyıların uzanışında ileri doğru çıkıntı yapmış, çoğunca yüksekçe yer. Burunlar, dağ ların, ya da onların bir bölümünün, kıyı uzanışına dikçe giden uçlarıdır. Dağlık kıyılarda burunlar çoktur.
BUYS-BALLOT KANUNU          Basınç dağılışı ile yel yönü arasındaki ilgiyi gösteren kanun Bir kimse arkası rüzgara dönük olarak durursa, sol ilerisindeki basınç, sağ ilerisindekinden daha düşüktür (Kuzey yarımküresinde). Bu kanundan, bu söylenişiyle Kuzey yarımküresinde faydalanılır. Güney yarımküresinde ise burun tersi olur.
BUZ       Suyun donarak kan duruma gelmiş şekli. Bir miktar su soğutulunca sıcaklığı 40 ininceye dek hacmi azalır (yoğunluğu artar); bu sıcaklıkta yoğunluğu en yüksek durumunu bulur. Soğutma işine, sıcaklık 0 oluncaya kadar devam edilirse, su kütlesi genişlemeye başlar, yoğunluğu bir parça azalır, olağan hava basıncı altına da sıcaklık O olunca su donmaya başlar. İşte bu yüzden göller, gölcükler, havuzlar dereler dipten değil, yüzden donmaya baş Buna “suyun buz bağlaması” denir. Doğal olarak buz çok çeşitli biçimlerde olur Yaprak yaprak, iğne biçiminde, prizmalar biçiminde, donmuş sulusepken, ebebulguru, kırcı, dolu, kırağı, kırç gibi . Bulutların da kimisi buz iğnecikleriyle doludur (bk. Bulut). Yeryüzünde sürekli olarak buzlarla örtülü yerler çoktur. Bunlar iklim özelliklerinden ileri gelir, Sıcak kuşakta buz, 5.000 metre yüksekliklerde belirmeye baş lar. Buradan kutuplara doğru ine ine deniz yüzüne ulaşır, Bununla ilgili olarak yüksek dağlarda ve kutup bölgelerinde buzullar  oluşmuştur. Buzun, hava basıncı altındaki erimesi  00 de olur. Bu erime noktası, dışarıdan gelen basınç ile değişebilir.
BUZ BAĞLAMA             Irmakların, deniz ve göl kıyılarının buz tutma durumu için kullanılan bir söz ‘Dereler buz bağlamaya başladı  , artık kış geldi.’’ “Bu yıl Balık gölü buz bağladı” gibi.
BUZ BULUTU   8.300 - 12.000 metre yüksekliklerde bulunan tüy gibi görünüşlü, sınırları belirsiz akça renk i bulutlar. Bunlara tül bulut (sirro stratüs) denir.
BUZ ÇATLATMASI      Donması sırasında hacmi büyüyen suyun, taş çatlaklarına, kaya yarık larına, delikler tabaka aralarına girerek bunları çatlatması, parçalaması olayı. Buz çatlatması ile kaya lar parçalanır, taşlar bölünür. Buz çatlatması, çoğunca orta kuşak iklimlerinin yüksek dağlarında olur. Buralarda havanın sıcaklığı, gece gündüz sık sık 00 nin üstüne çıkar, altına düşer. Gece donan suyun hacmi 1 / 1 kadar büyür, meydana gelen buz, bulunduğu yerde taşı çatlatır, yarıkları genişletir, Taşların böyle parçalanmasına bunun için buz çatlatması yoluyla parçalanma denir.
BUZ ÇÖZÜMÜ                Soğuk iklim bölgelerinde yılın uzunca bir bölümünde buz tutmuş olan ırmakların yaza doğru buzlarının çözülmesi Olayı. Aylarca ırmağın üstünü örtmüş bulunan bu kalın buzların çözülmesiyle, yüzen buz parçaları yer yer ırmağı doldurur, akışı engeller
BUZ DOĞUMU Bati dillerinde buzağılamak şeklinde karşılanmış bir kavramdır ki, kutup yakınlarındaki yerlerde denize kadar sokulan buzulların  orada kopması yüzünden çok büyük buzdağı parça doğması olayı. Böylece orada buzul, buzdağının buz kütlesini doğurmuştur. Bunun içinde bu olay buz doğumu ile karşılanmıştır.
BUZ ERİTEN YEL Dilimize fön rüzgarı adıyla geçmiş bulunan bir çeşit yerel yel. Dağlardan eserek kışın birdenbire karları eri- ten, buzları çözen bu sıcak rüzgara bunun için, buz eriten yel dernek mümkündür.
BUZ İNİ Damlataş yerine, buzun benzer işi gördüğü yerlerde bulunan oyuklar, inler. Sürekli olarak 00 nin altında sıcaklık gösteren yer ağır olan soğuk hava oyuklar içine dolar oradan kolayca çıkamaz. Böylece mülayim geçen yazlarda da buraya hafif sıcak hava kolayca dolamaz, buraları serin, hatta soğuk olur.
BUZ ÖRTÜSÜ  Buz tutma olayının belirdiği yerlerdeki buz örtüsü. Bur örtüsü çok ince olduğu gibi, yüzlerce metre kalınlığında da bulunabilir
BUZ TUTMA    Denizin, gölün, akarsuyun buz bağlaması, buz tutması olayı. Bunun için ‘‘dere buz tuttu’, ‘ırmak buz bağladı’, göl buz tuttu” gibi sözler kullanılır. Denizde buz tutma, ortalama bir tuzlulukta —20 yakınında olur. Tuzluluğu %10 olan denizlerde buz tutma  0,5 te belirir. Tuzluluk  %30 ise buz tutma derecesi 1,60 de tuzluluk %o 40 ise buz tut ma 2,2 de olur. Tatlı sulu göllerde buz tutma kıyı dan ortaya doğru belirir. Göllerin buz tutması, liman kuşak iklimleriyle kutuplara yakın yerlerdeki göllerde olur. Az derin göl buz tutma olayı kıyı düz başlar, ortaya doğru genişler. Gölün yüzü iyice durgun ise buz tutma daha kolay olur. 2000 m. yükseklikteki göllerde buz tutma Kasımda başlar, Hazirana kadar sürer. Buzun k 30-80 cm yi bulur . Böyle göllerde kışın gölden yürünerek, ya da araba larla geçilir.Akarsularda buz tutma olayı, ırmağın taşıdığı su tutarına, sıcaklığın düşme hızına bağlıdır. Ilıman kuşağın soğuk iklim bölgelerinde, sert kışlarda sular, Q0 don aşağı sıcaklığa düşünce donma belirir, ırmak buz tutar. Soğuk iklimlerde ırmaklar yıl da bir iki ay, kimi yerde de birkaç ay buz tutar.
BUZ YIĞILMASI              Soğukların olduğu, uzun sürdüğü yıllarda ıra boylarının dar yerlerinde, ya da engel önünde iri buz parçalarını yığılması. Böyle bir yerde bir buz parçası tutununca geriden gelenler yamanır, bindirir. Böylece orada geçilmesi güç bir engel halinde yığınları belirir. Böyle buz yığınlarının yüzlerce metrelik yeri tuttukları gibi, kimi zaman kilometrelerce yığ boyunca uzanırlar. Bu yığıntıların yüksekliği birkaç metreyi bulur. Sözgelişi, Kanada, Sibirya ırmaklarında bunlar tehlikeli bir durum da alırlar. Bu yığınların çözülmesi, erimesiyle de su taşkınları olur.
BUZA BİLİMİ    Buzulların doğuş oluş ve gelişmelerini, buzulların özelliklerini konu olarak işleyen bilim Buzul bilimini, jeofiziğin  bir kolu olarak sayanlar da vardır. 1894’ TED Zürrich’te kurulan Uluslar-arası Buzul Komisyonu”, 1914 yılına kadar düzenli gözlemler yaptırmıştır. Bu gözlemlere dayanılarak her yıl raporlar verilmiş, 1905 TED bir buzul dergisi (Zeitschrift füg Gletscherkunde) yayınlanmıştır. (bk. Buzul).
BUZCUK          Havaya karşı açık eşya rinde, yerde, yollarda yağmur suyunun donmasından ileri gelmiş kaygan buz cilası. Buzcuk, incecik bir buz örtüsü, bir buz cilası görünüşündedir. Bu incecik buz örtünün oluşu, kırç ’ın  oluşuna benzer. Yağmurun yere dokunmasıyla buz tutma olayı belirir. Bu dediğimiz bu buz cilasının kal yerine göre değişirse de birkaç metreden birkaç santimetreye çıkabilir. Meteoroloji yayınlarımız da vergla olarak geçen bu olayın karşılığı dilimizde buzcuk ’ tur.
BUZDAĞI           Denizlerde yüzen büyük buz parçaları Bunlar çok büyük buz kütleleridir. Dağları andıracak büyük parçalar. Bunun için buzdağı adı kullanılmıştır, Buzdağının 1/7 kadarı suyun yüzünde görülür. Asıl gövdesi denizin içine dalmıştır. Bu buzlar, kutba yakın yerlerdeki kalın buz örtülerinden   kopmuş, denize düşüp ‘yüzmeye başlamış olan parçalar. Bu parçalar yüze yüze 400 enlemine kadar uzanabilirler. Buz dağar kimisi denizde bir adayı andıracak derece yüksek ve iri olur. Kimisi de deniz yüzüne iyice yakın, oldukça göç görülür şekildedir. Karşıdan görünüşleri mor dağlara benzer.
BUZDAĞLARI  Ekvatora doğru yüzerlerken gemi yollarına vardıklarında, gemileri güç durumda bırakır korku verirler. Hele denizde sis, fırtına, çok dalgalanma varsa bu korku büsbütün artar. Bu yüzden ara sıra gemilerin battığı, ya da zarar gördüğü olur
BUZKAR             Yüksek dağların kalıcı karlar  ile örtülü yerlerinde bayatlamış, yarı buz, yarı kar özelliği almış bir çeşit eski kar. Bu cisim hem buza benzer, hem karı andırır. Buz dan daha yumuşak, kardan daha katıdır. Bunun için, ne kar, ne de buz olan bu orta cisme buzkar denilmiştir. Buzkarın içinde ak yumaklar biçiminde billurlar vardır. Buzkarın üstünde yürünürse, ayak batmaz. Kara basılırsa ayak gömülür. Dilimize neve kelimesinden alınma neşe girmiştir ki, buzkarın karşılığıdır
BUZKAR ALANLARI        Buzulları besleyen ana kaynaklardır. Dağların kuytu, kuz yerlerinde kalıcı karlar sınırının altında da buzkar benekleri bulunur.
BUZKAR DAĞLARI       Kar yığınlarının eriyip eriyip .donması, suların içe sızması, tanelerin zamanla birbirine yapışması ile oluşmuştur. Her yıl 8 metre kar yağan bir yüksek dağda, zamanla bir metre kalınlığında buz- kar meydana geldiği anlaşılmıştır.
BUZKARLANMA           Yüksek dağların buzkar  ile örtülmesi olayı. Yüksek dağlara çok kar yağar, yerden uzunca bir süre kalkmaz. Dağın öyle yerleri de vardır ki, oralar da kar bütün yıl kalır Buralarda kar, birbirine yapışmış billurlardan oluşmuş yumuşak bir örtü, ya da yığın olarak birikir. Güneşin ısıtması, ilik yellerin esmesi, yağmurların yağmasıyla kar yüzden erir sular karın içine, dibine sızar, orada yeniden donar Yıllar geçtikçe böyle kar yığınlarında önce birbirine yapışmamış ak yumakçıklar , sonraları yer yer birbirine iyice bitişmiş buzumsu yığınlar belirir. Bunlar buzkardır. Böyle bir dağda buzkarlanma olmuş tur.
BUZKIRAN        Buz tutmuş denizlerde (bk. Buz tutma, Buzla), denizi örten buzları kırarak yol açan gemi. Böyle gemiler, buzları kıracak güçte çok dayanıklı yapılmıştır. Kuzey ülkelerinde (Kanada gibi) buzkıranlar olmasa, kışın suda gidiş-geliş durur. Bunu önlemek için, suyun iyice buz bağlamasına (bk. Buz tutma), kalın bir buz örtüsü  ile kaplanmasına engel olunur. Bu da buzkıran gemisinin durmadan gidip gelmesiyle mümkün olur.
BUZUL """Kutuplara yakın yerlerde denizin üstünü kaplamış olan buz örtüsü. Bu soğuk bölgelerin denizlerinde sıcaklık —50 ye doğru düşünce donma  olur. Deniz kımıltılı ise, —100de bile orası kolay kolay buz bağlamaz . Tuzluluğun da donmaya etkisi vardır. % 35 tuzluluğu olan denizlerde donma geç başlar . Soğuk bölge denizlerinde önce su yüzünde 1 . 2 cm boyunda buz billürları belirir, az sonra ince bir buz ör tüsü görülür. Bu örtü çabuk gelişir.
C-Ç HARFİ
ÇÖL TOPRAKLARI Çöllerde görülen, organik madde yönünden son derece fakir topraklardır. Kireç ve tuzlar bakımından zengin topraklardır. Renkleri açıktır. Tarımsal değerleri bulunmaz.
ÇÖLLEŞME Ya doğal olaylarla, ya da insanın yıkıcı işleri yüzünden bir bölgenin gittikçe kuraklaşması, yoksullaşması, çoraklaşması  kıraçlaşması. Çöllesmeyi doğuran doğal olaylar arasında o bölgenin yağışlarının azalması, bu yüzden bitkilerin seyrelmesi, cılızlaşması, çıplak yerlerin artması vardır.
ÇÖZÜMLEME  Bir bütünü, kendisini meydana getiren parçalara ayırma işi. Coğrafyada yerbiçimi çözümlemesi (morfolojik analiz), dış olaylar ile morfoiojik olaylar topluluğunun yardımıyla yerkabuğu hareketlerini göstermeye yarayan bir araştırma yoludur
ÇUKUR ŞEKİLLER Yeryüzünün kabarık yerlerine karşılık çukur olan yerleri. Çeşitli yarıntılar vadiler oyuklar, çanaklar, mağaralar, ovalar, tekneler, birer çukur şekildir. Ana çizgileriyle alındığında bütün yerkabuğu üzerindeki deniz çanakları da geniş birer çukur şekildir.
ÇUKUREL Deniz yüzüne yakın, yarı tepelik, yarı düzlük yerlere verilen ad. Çukurel, aşınmalardan doğabileceği gibi, birikmelerden de ileri gelmiş olabilir. Cukurellerde yer yer ovalar   bulunduğu gibi, tepeliklerde yer tutar. Sözgelişi, Kuzey Almanya ovaları adiyle anılan yerler bir çukureldir. Kanada da pek geniş bir çukureldir, Ana çizgileriyle çukurel, karalar kabartısının en aşağı basamağıdır. Buna karşılık, karalar kabartısının yüksek basamağı olan dağlık, yaylalık yerlerde Yüksekel   yer tutar.
ÇUKURLAŞMA YERLERİ Birbirine, sonuç olarak, az çok yakın olmakla beraber türlü anlamları boşalma yoluyla beliren çanak, yer çökmesi yoluyla beliren çanak, yanardağ patlamasından doğan çanak, yerkabuğunun çöküntüleri yüzünden beliren çukurlaşma tekneleri.
ÇUKURLUK Yerkabuğunun, yeryüzünün kabarık yerlerine göre alçak, çukur olan yerlerine verilen ad.
C HORİZONU  İri parçalardan oluşan ve ana kayanın üzerinde bulunan katmandır.
CAMSI Yerin içinden yüze çıkan erimiş sıcak maddelerin, soğuma sırasında billurlaşmayıp, şekilsiz olarak katıaşmış durumu. Sözgelisi, obsid adı verilen yanardağ camı, Pechtein denilen katrantaşı bunun örneklerdendir. Taşların camsı dokusu, pek çabuk katılaşma yüzünden olur. Her çeşit dış püskürük taş ile ilgili camsı taşlar vardır.   Bunlardan söz edilirken camsı andezit, camsı bazalt gibi kelimeler kullanılır.
CANİBİ İTİKAL                Bugün yandan aşınma olarak adlandırılmış olan aşınmanın eski karşılığı.
CANLILAR COĞRAFYASI          Canlıların yeryüzü olaylarıyle ilgilerini inceliyen bilim. Dilimize biyocoğrafya adiyle de geçmiş bulunan bu coğrafya kolunda bitki, hayvan, insan birer konu olarak yer alır. Ancak, insan ayrıca beşeri cağrafyanın konusu olduğundan canlılar coğrafyasında bitkilerle hayvanların yeryüzündeki dağılışı, topluluklar meydana getirmiş olmaları belirtilir, bunların nedenleri incelenir. Bununla ilgili olarak canlılar coğrafyasının iki büyük kolu vardır Bitki coğrafyası, hayvan cağrafyası.
COĞRAFYA "Bütün çeşitlilikleriyle yeryüzüne bağlı olayları tanıtan, bunları açıklayan bilim Coğrafyanın içinde şu belli başlı konular yer tutar Yer yuvarlağını bir bütün olarak tanımak, yeryüzü biçimlerini, havaküreyi, suküreyi, bitkileri, hayvanları, insan ve eserlerini araştırmak, göstermek. Başka bilimlerin çerçevesi içine giren bu konuları coğrafya, kendi araştırma ve gösterme yollarına dayanarak, onları coğrafyalaştırır. Coğrafyanın dayandığı bu yollar arasında dağılış, ilgi, açıklama prensipleriyle gözlem, betim,  kıyaslama, çizme yolları başta gelir. Coğrafya, bir yerde bulunabilecek çeşitli olayların, o yerle nasıl bir bağdaşma, uyma içinde bulunduğunu araştırır.
COĞRAFYA HARİTALARI Ölçekleri 1/500000 den küçük olan haritalardır. Küçük ölçekli haritalar, atlaslar içindeki haritalarla duvar haritaları bunlardandır. Bundan daha büyük ölçekli haritalar, topoğrafya haritaları ile planlardır..
COĞRAFYA LUGATI     Coğrafya sözlüğü
COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ               Coğrafya ile ilgili terimlerin, kavramların ve sözlerin bir düzen içinde toplandığı kitap.
COĞRAFYACI  Coğrafyayı kendine iş edinmiş bulunan insan. Coğrafyacının, yerine göre, araştırma, yazma, öğretme işleri vardır. Coğrafyayı bir bütün olarak bilen coğrafyacılar bulunduğu gibi, coğrafyanın bir yada birkaç kolunda geniş bilgi edinmiş coğrafyacılar da çoktur.
COĞRAFYAYI NEBATİ Bitki coğrafyası
COĞRAFYAYI UMUMİ Genel coğrafya
COMECON Sovyetler Birliğinin güdümündeki bazı Avrupa ülkeleri nin kurduğu ve 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile dağılan ekonomik işbirliği teşkilatı.
COPHE                Farklı, iki hava kütlesinin karşılast. sınır.
COULOMB YASASI Yüklü iki cisim arasında ki etkileşme kuvvetini veren bağıntı.Yasaya göre, bu etkileşme kuvveti yük miktarı ile doğru orantılı ve cisimler arasındaki uzaklığın karesi ile ters orantılıdır.
CUKUROVA     Deniz yüzünden pek az yükseklikte bulunan ova. Çukurovanın özelliği, ovanın  özelliğiyle birdir. Çukurovalar, deniz kıyıları boyunda uzanır. üzerinde Adana şehrinin buunduğu Çukurova adıyla anılan ova, aşağı Sakarya ovaları, Ege bölgesinin türlü ovaları birer çukurovadır. Çukurovalara karşılık, yükseklikleri 500 metreyi geçen yüksekovalar  vardır.
CÜMUDİYA İNTİKALİ  Buzul aşındırması.
CÜMUDİYE Bugün buzul dediğimiz olay için otuz yıl kadar önce kullanılan terim.
CÜMUDİYE DEVRİ        Bugün buzul çağı dediğimiz çağ için kullanılmış olan eski terim, Bir ara bunun yanında Batıdan girme glasye devri de kullanılmıştır. Şimdi ise Buzul çağı terimi hepsinden yaygın olmuştur.
CÜMUDİYELEŞME Buzullaşma
ÇADIR  Göçebe hayvancılıkla geçinenlerin, konar-göçer yaşantılarını sürdürdükleri barınaklardır. Göçebe olarak yaşayanların, araştırma gezileri yapanların, seferde bulunan askerlerin, kırda çalışan kişilerin barınmaları için keçeden, kıldan, deriden, bezden yapılmış, direkle tutturulmuş bir barınma yeri. Tarih çağlarında çadırın önemi zaman zaman artmıştır. Bir ev halkından nasıl söz edilirse, çadır içindekiler de çadır halkı diye söylenmiştir.
ÇAĞ      "Bir olayda birbiri ardınca görülen durumların (hallerin) her biri. Bu anlamda çağ, yeryüzü şekillerinin gelişmesi sırasındaki aşınmaya uğramış durunun gösterilmesine yarar.
Tarihte türlü olayların belirmesi ya da sona ermesiyle ilgili olarak ayırt edilmiş büyük zaman bölümü. Dünya tarihinde böylece belirtilmiş olan çağlar ilkçağ, ortaçağ,yeniçağ, sonçağdır. Önümüzdeki zaman bölümü için bir atom çağının başlayacağı ileri sürülmektedir.
Yeryuvarlağının ve yerkabuğunun oluşmasında, gelişmesinde aynı jeolojik, paleontolojik özellikleri gösteren bir oluşuk grubunun meydana gelmesi için geçen çok uzun zaman bölümü. Bu anlamdaki çağ karşılığı olarak zaman kelimesi de kullanılır."
ÇAĞLARCA       Akarsu yatağının oldukça dikleştiği yerlerde suyun, yatağı yırtarcasına, köpüklenerek aktığı yer. Akış bakımından çağlarca düz yerdeki durgunca akış ile dik yerdeki düşüş arasında ortalama bir durum gösterir.
ÇAĞLAYAN      Akarsuwn çok yüksek olmayan bir yerden dökülerek aktığı yer. Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer. Çağlayanların büyüğü olduğu gibi çok küçükleri de vardır. Pek büyük çağlayanlar, çavlan, büyük çağlayan gibi adlarla anılır. Çağlayan, güzel görünüşünden başka, su gücü elde edilebilen bir yer olarak değer taşır.
ÇAKIL   Akarsular boyunda, deniz, göl kıyılarındaki yuvarak taş parçaları. Çakılın irilik derecesi, 2-70 mm çap olarak gözönüne alınır. Başka bir deyişle, çapı 2 mm den büyük olan yuvarlaklaşmış taş parçalarına çakıl denir. Buna göre ince çakıl, iri çakıl, çok iri çakıl vardır. işleniş derecelerine göre de iyke yunrlak çakıi,yuvarlakçı çakıl, yas sı çakı4, bulunur. Çoğunca, akarsu boyundaki çakıllar toparlak deniz kıyısındaki çakıllar yassı olur. Bu biçim ayrılığı, her iki gücün taş parçalarını işleyiş ayrılığından doğar Akarsular, döndüre döndüre topak aştırır, deniz kıyılarında ise taş parçaları ieri sürülüp geri çekilerek yassı yuvarlak bir biçim alır.
ÇAKIL ÇÖLÜ     Üzeri yellerin savurduğu ve oldukça yuvarlaklaştırdığı çakıllarla örtülü çöl. Böyle çöllerde yayvan çukurluklar uzanır.
ÇAKILKAYA      Konglomera. Çakılların, doğal bir çimento ile birleşmesinden doğmuş bir taş çeşidi. Çakılları birbirine yapıştıran çimento, her hangi bir yapıştırıcı madde olabilir. Bunlar arasında en çok görüleni kireçtaşı, silis ile yapışmış olanlarıdır. Çakılkaya, dilimizde kullanmakta olduğumuz konglomera karşılığıdır.
ÇAKIM            İki bulut arasında, ya da bulut ile toprak arasında, havadaki elektriğin boşalmasından ileri gelen bir ışık. Buna dilimizde çakın da denir. Bulutlar, çoğunca elektriklenmiştir. Böyle bulutlar, gerek kendi aralarında, gerekse kendileri ile toprak arasında birdenbire olan boşalmalar yaparlar. Bundan da türlü olaylar doğar ki, bunlar çakım, yıldırım, gök gürlemesidir. Çekimler, çok çeşitli şekillerde olur, Uzunlukları kimi zaman 10 km yi geçer. Iki bulut arasında olan çakımlar, büyük ölçülü olur. Bulut ile toprak arasındaki çakımlar ise kısadır. Bunun için boran bulutu yere ne kadar yakın olursa o derece tehlikeli olur. Cakım, çok kısa aralıklarla sürer. Yıldırım, Gök gürlemesi
ÇALDIRIK           Kara bulutlar göğü kapladığı halde, sadece döküntü halinde yağmur yağması ve bulutun geçmesi olayı.
ÇALI      Odunlaşmış ince gövdeli, çoğunca birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitki. Çalının özelliği, ya belli bir ana gövdenin bulunmayışı, ya da toprak yüzünün hemen üstünde ince dallara ayrılışıdır. Çalıların çok çeşitli görünüşleri var dır. Dallı çalılar, değnek demeti biçiminde çalılar, halı gibi yayılmış çalılar, yastık gibi çalılar bunlardandır. Ayrıca, boylarına göre de çalılar ayırt edilmek istenmiştir. Bir metreden büyük alanlarına iri çalı, küçük alanına ufak çalı, yarım metreden küçük olanlarına bodur çalı denilmiştir. Ayrıca süs çalıları, çit çalıları vardır. Çalılık Orman, Ağaç.
ÇALI ÇİT             yelin birdenbire çarpmasını, toz girmesini önlemek için, tarlaların, hele bağ ve bahçelerin çevresini kuşatacak şekilde bir, ya da iki sıra dikilen sık çalılar. Çalı çitlerin çalılarından kimisinde yaban meyvaları da olur.
ÇALILIK               Odunlaşmış ince gövdeli, çoğunca birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitkilerin bir araya geldiği yer. Böyle bitki örtülerinin biraz daha gelişkin olanlarına dilimizde bük  adı da verilir. Yağışın az olması, yıllık yağış tutarının aşağı düşmesi sonucu bir bölgede ağaç yeter derecece gelişemez olur. Yağışın biraz arttığı yerlerde sert yapraklı ağaçların çok yer tuttuğu seyrek ormanlar belirir. Yağışın çok daha azaldığı yerlerde ise çalılık bozkır daha ilerisinde çalılk çöl belirir. Yeryüzünde Çalılıkların çok çeşitleri vardır.
ÇAM ORMANI               Halk arasında çeşitli iğne yapraklı ağaçların çok yer tuttuğu ormanlar için çok kullanılan bir söz. Çam ormanı dağları örtmüş, Çam.ormanının güzel kokulu havasına doyum olmaz gibi. İğne yapraklı orman.
ÇAMUR              Su ile karıştıktan sonra içine batılır, bulaşır bir durum almış bulunan toprak. Kuru iken toz, toprak durumunda olan kır, tarla, ya da sokak, yağmurdan sonra çamur ile örtülür. Çamurlu sokaklardan geçmek zor olur. Denizlerin dibinde de renk renk çamurlar birikmiştir Bütün çamurlar, sudan uzaklaştıktan, kuruduktan sonra yavaş yavaş katılaşır, daha sonra da taşlaşmaya doğru giderler. Çirkef, Çirkef çamur, Balçık.
ÇAMUR KAYNAĞI        "Yanardağ bölgelerinde veya kimi yerde bu bölgeler dışında sürekli olarak kaynıyan çamurlu; bulanık sıcak su kaynağı. Bu kaynamada, araya karışan gazların etkisi olur. Su kaynamaları sürdükçe, herbir kaynağın çevresinde küçük küçük tümsekler belirir, bunardan herbirinde de ufak ufak çanaklar (kraterler) bulunur. Çamur kaynaklarının örnekleri Yeni       Zellandada Sicilya’da, Bakü         petrol   bölgesinde vardır."
ÇAMUR SELİ    Yarı kurak bölgelerde yağmur sularının, ya da eriyen karların, kaplarcasına çamurlu, bulanık olarak akmaları Çamur seli, sanki bir lav akıntısı gibi, önüne gelen ufak parçaları silip süpürerek akar. Boz kırların ancak seyrek ve cılız bitkilerin bulunduğu eğimli yerleri, bir sağanağın ardından yarı dizboyu bir çamur seli ile örtülür. Yamaçlarda ufalanmış, toprak olmaya yüz tutmuş taş parçaları, bu çamur selinin önünde duramaz. süpürülür, aşağılara indirir. Bu yüzden böyle yamaçlar gittikçe soyulur, çıplaklaşır. Zaman geçtikçe böyle çamur selerinin aktığı yamaçlar sularla dilik dilik dilinir. Buralarda bitkiler artık tutunamaz olur.
ÇAMURLU YAĞMUR  Kimi yerde, kimi zaman son derece bulanık  olarak yağan yağmur. Olağan yağmurlardan ayrı bir görünüşü olan çamurlu yağmurlar, insanların bu olaya şaşmalarına yol açmıştır. Ancak, bu garip olay sonraları açıklanmıştır.
ÇANAK               "Çevresine göre bir çukurluk gösteren yer. Böyle bir yer biçimi çanağa benzediği için böyle yerlere Çanak denilir Bir çanağın öz alanı, burayı dolduran suyun yüksele yüksele çıkabileceği, taşabileceği kıyı çizgisine kadar olan yer olarak düşünülür. Suna göre, çanakların çoğun da sular birikir, göl olur. Biçim bakımından çanak, derinliği genişlğinden az olan, ya da hiç olmazsa bu değerlerin eşit bulunduğu çukurlardır. Çanaklar öyle çukur yerlerdir ki, ana çizgileriyle, ortasından yanlara doğru gittikçe yükselir. Çanak biçimleri çok çeşitlidir Bunlar arasında tekne, oluk biçiminde olanları, değirmi bulunanları, yanlara doğru girintili çıkıntılı olanları vardır. Çanağın belirgin özelliklerinden biri olarak tabanı vardır. Bu taban düzce, dümdüz, dalgalıca, çakır çukur, tepelik olabilir. Çanağın ortasındaki bu tepeler yüksekçe ise, bu çanak ta bir göle yer vermişse, bu kabartılar ada biçiminde görülür.
ÇANAK YÖRESİ          Birbiri yakınında bir çok çanakların bulunduğu yer. Sözgelişi, karst bölgelenri böyle çanak yöreleriyle doludur. Bunun gibi, buzullarla örtülmüş yerlerde, çöllerde çanak yöreleri önemli yer tutar.
ÇAPA TARIMI Çapa ile yapılan tarım. İlk insanların başvurdukları bu ekim usulünde, her bitkiye ayrı ayrı bakım gerekir. Bir çubukla bitki topraktaki yerine konduktan sonra, yanları çapa yardımıyla toprakla çevrilir. Sebze bitkileri için bugün de çapadan faydalanılır
ÇAPRAZ TABAKALANMA       Çok kısa mesafeler içinde tabakalanmanın sık sık değişik yönde uzanması, çapraz bir biçimin belirmesi şeklindeki yapı. Bu türlü tabakalanma, deltalarda, akar su birikinti yerlerinde, kumullarda görülür. Başka bir deyişle, çapraz tabakalanma, akarsuların, rüzgarların biriktirmesiyle ilgilidir. Böyle bir tabakalanma, tortulanan parçaları taşımış olan göçün sık sık yön ve güç değişikliğine uğradığını anlatır.
Çardak  üstüne sarmaşıklı ağaç, ya da çiçek sarılarak yapılmış bir çeşit kafesli çatı. Böyle bir yer, ağaç dallarından çatılmış gölgelik bir yer de olabilir. Akdeniz bölgelerinde yaz sıcaklarına karşı yapılmış çardaklar çoktur. Buraları sıcaktan bunalanların serinlediği yerlerdir.
ÇARPAK             Menderes büklümleri  yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru çok eğimli, hatta dimdik olarak uzanan ve hızlı akış çizgisinin  yanaştığı kıyı  olduğu için kemirilen yanı. Çarpak kıyı, ya da sadece çarpak, biçimi bakımından içbükey bir uzanış gösterir. Burası, suların kıyıyı dövdüğü yerlerdir.
ÇARPILMA       Yerkabuğunun hareketleri sırasında beliren eğilmeler çarpılmalar.
ÇARPIŞMA DENEYLERİ             Etkileşme başlamadan öncesi ve sonrası durumlarla ilgilenip t1 ile t2 aralığında ne olmuş olabileceğinin tahmin edildiği deneyler.
ÇATALLANMA               Geniş anlamıyla, bir ırmak boyunda ırmağın çatal çatal olarak akması olayı. Bu çatallanma, eğimin son derece azaldığı yerlerde olur. Böyle akarsuların ağzına Çatalağız adı derilir. Kıvrım dağlarının bir yerden, birbirinden ayrılırcasına çatallanarak uzanması Bunun tersi çatışma.
ÇATI Yapıların üstünü eğimli olarak örten kiremit, çinko gibi şeylerle bunların dayandığı ağaç iskelet Çatı, birbirine çatılmış parçaların bulunduğu bir yap bölümüdür. Çatının biçimi ile bulunduğu bölgenin iklimi, insanların geleneği, göreneği arasında yakın ilgi vardır, Çok kar yağan bölgelerde çatı çok eğimli yapılır. Türlü çatı çeşitleri arasında şunlar çok görülür İki yanlı çatı, dört yanlı çatı, çadır biçimli çatı, kulemsi çatı, yuvarlak çatı. Çatının dış örtüsü türlü malzemeden yapılır. Bunda o yerin doğal şartları gözönünde tutulur. Çatı örtüsü, yağmur sularını aşağı geçirmemeli, kar örtüsünü çekebilmeli, karı aşağılara inmesine yer vermelidir. Isı alma-verme bakımından da bu malzeme elverişli olmalıdır Çatı örtmeğe yarayan malzeme arasında kereste, saz, kamış, kiremit, kiltaşı (dam şisti), çinko, çok çeşitli yapma (sun’i) malzeme vardır. Çatının çevresinde, yağmurların, eriyen kar sularının toplanıp aktığ oluklar yapılır ki, bunlara çatı, deresi, ya da sadece dere adı verilir. Büyük yapılarda çatının bir bölümünde düz bir yer de ayırt edilir ki, buraya saksılar dizilerek, oturmaya da elverişli bir duruma getirerek dam bahçesi, ya da çatı bahçesi yapılır.
ÇATI ÇUKURLAŞMASİ               Çoğunca genç kıvrım dağlarında görülen doruk boyundaki çukurlaşma. Böyle yerlere akarsular yerleşmiş, enine vadi  açılmış bulunur.
ÇATIŞMA Türlü yönlerden uzanan kıvrım dağı sıralarının  bir yerde dar bir açı ile birbirinie yaklaşıp kaynaşması, ya da düğümlenmesi. Sözgelişi, Asya’da Pamir düğüm yerinde böyle çatışmalar bulunur. Böyle yerlerde dağlar, sanki birbirine girer, orada bir düğüm belirir.   Bunun tersi çatallanmadır.
ÇATLAK Kaya tabakaların her iki yanındaki bölümlerinden yerinden kımıldama, aşağı, yukarı yer değiştirme olamamış bulunan yarılma yeri. Taş ocklarında kayalık yerleede çatlaklar çok görülür.
ÇATLAMA Dilimizde başka karşılıkları Çatlak, Çatlak dalgası, Dalga çatlaması. Deniz dalgalar kıyıya yakın sığ yerlerde köpükler saçarak çatlaması, Bunun için buna dalga çatlaması da denir. Bu sırada çok gürültüler çıkardığ için de yine bu dalgalara çatlak dalgası, ya da sadece çatlak adı da verilmiştir. Çatlama, dik kıyılarda olduğu gibi, yatık ve kumsal kıyılarda da olur. Dik kı Buzulun, ileri sokulması sırasında bulunduğu yeri, geçtiği yerdeki kayaları, taşları çatlatması, sıyırması, sökmesibiçiminde beliren aşındırma.yılarda olanlarına kayalık çatlaması, yatık ve kumsal kıyılarda olanlarına kumsal çatlaması denir. Denizin enginlerinden gelen dalgalar kıyıya ulaşırken sığlaşmış olan dibe sürtme yüzünden, dalganın deniz dibine yakın yerlerinde ilerleyiş ağırlaşır. Kıyıya yaklaştıkça bu alay daha da belirgin bir durum alır. Dalga sırtının üst bölümü, alt bölümünden daha çabuk ilerlediğinden burası bükülür, öne doğru eğilerek düşer. Bu sırada bir gürürtü ile bol köpük meydana gelerek çatlamalar olur.
ÇATLAYAN DALGALAR Çatlak dalgaları.
Çavlan  Akarsular boyundaki çağlayanların büyüklerine verilen ad. Büyük çağlayan. Çağlayanla çavlan arasındaki sınırı kesin olarak çizmek güç olmuştur. Bunun için çavlan yerine, kimi zaman büyük çağlayan denildiği de olur.
ÇAY Irmaktan küçük dereden büyük olan akarsu Ancak, dere ile çay, Irmak ile çay arasındaki sınırı çizmek, kimi zaman ve kimi yerde güç olur.
ÇAYIR  Tarım bakımından, çayır ve benzeri ot bitkilerinin yetiştiği, biçildiği bir çeşit otluk, Çayırın otlaktan ayrılığı, çayır bitkilerinin çok yer tutması bunların biçilebilme değeri göstermesidir. Çayır, yetiştiği yerin iklim özelliklerine, yerin bakıma göre yılda bir, ya da iki defa biçilit. Ot verimi, iklim ve toprak şartlarından başka, bitki çeşitlerine, bakıma, aydalanmaya, ot elde etme yollarına bağlıdır. Bitki coğrafyası bakımından çayır, hep yeşil duran, yumuşak otları çok bulunan, ara yerde çalılara da rastlanan bir bitki topluluğudur Böyle yerler en yaygın olarak kutupların ağaç yetişemeyen bölgelerinde ve yüksek dağlarda bulunur.
ÇAYIROTLAK   Tarla adını verdiği ekime karşılık sürekli ya da birçok yıllar için çayır ve otlak olarak yararlanılan yer. Çayır - otlakları tarımın önemli bir kolu olduğundan, böyle yerlere özenle bakılır, gözetilir.
ÇAYİR SOYLARI             Buğdaygiller soyundan olan çok çeşitli ot bitkileri. Çayır soyu bitkilerinin çoğundan hay-van yemi   olarak yararlanılır. Çayır bitkilerinin kimisi toplu başaklıdır. Ayrıkotu, kuraklığa da yanıklı karaçayır, çayır delicesi, yol ve duvar kıyılarında arpaya benzeyen görünüşüyle duvar arpası, pisipisi bitkiler bunlardandır. Çayır bitkilerinin kimisi yarı-toplu başaklıdır Islak çayırların önemli bitkilerinden sayılan çayır tilkikuyruğu, inceçayır bunlardandır Çayır bitkilerinin kimisi de da başaklıdır Çayır yulafı, çayır güzeli, ayrık çimi bunlardandır. Çayır soylarının hayvan yetiştirmedeki önemi büyüktür. Türlü boylardan otluklar durumundaki çayırlar liman kuşak bölgelerinde, yüksek yaylalarla dağlarda çok yer tutar. Yay’a, Yaylacılık, Çim, Çimen, Ot, Odak, Yaylak, Çayır-otlak, Kuru ot, Yem bitkileri.
ÇAYKUR          1971 yılında üretilen çayları toplamak işlemek ve pazarlamak üzere kurulmuş kurum.
ÇEKİK DENİZ   Denizin çekilmesi sırasında, bu olayın belirdiği yerde denizin en çok alçalmış, çekilmiş durumu.
ÇEKİK SU           Yıl içinde belirli bir zamanda bir akarsuyun yatağından en az su geçirmesi durumu. Çekilme
ÇEKİLME            Deniz sularının, yüksekteki bir durumundan aşağı doğru, düzenli dönemlerle her gün alçalması çekilmesi olayı.
ÇEKİLME AKINTISI       Gelgit  Olayının belirgin bulunduğu yerlerde deniz yüzünün çekilmesi  sırasında karadan denize doğru olan akıntı. Gelgit akıntıları, Kabarma akıntısı
ÇEKİM ALANI Gezegenin üzerindeki birim kütleye uyguladığı çekim kuvveti.(gezegenin çekim alanı.)
ÇEKİM KUVVETİ           Bakınız kütlesel çekim. Aralarında belirli bir uzaklık bulunan iki cismin birbirlerine, kütle merkezleri doğrultusunda uyguladıkları kütlesel kuvvet.
ÇEKİRDEK         Atomların merkezlerinde yer alan proton, nötron vb. nükleonlardan oluşan ve atomun hemen hemen bütün kütlesini ihtiva eden pozitif yüklü kısım.
ÇELTİK Kabuğu soyulmamış pirinç. Pirinç yetiştirilen sulak tarla Kuzey Anadolunun türlü yerlerinde çeltiklere çok rastlanır. Cetliklerde çalışanlar diz- boyu suya girmek zorunda kalır
ÇEMBERLEME KIMILT, Suların dalgalanması sırasında düşey doğrultuda çembere benzer bir yörünge üzerinde olan kımıltı..
ÇENTİK Yüksek, dik kıyılarda, yarların hemen dibindeki küçük dalga oyuğu.
ÇENTİK (KERTİK) VADİ Akarsuların derine aşındırmasıyla oluşan V şekilli, tabansız, genç vadilere çentik vadi ya da kertik denir.Türkiye’nin bugünkü görünümünü 3. ve 4. zamanda kazanmış olması nedeniyle, Türkiye akarsuları henüz denge profiline ulaşmamış, geç akarsulardır. Bu nedenle ülkemizde çok sayıda çentik (kertik) vadi bulunmaktadır.
ÇERNOZEM     Rusça bir kelime olan ve Güney Rusya’daki toprak adından alınarak türlü dillere yer tutan bu kelimenin dilimizdeki karşılığı kar topraktır.
ÇERNOZYEMLEr            Nemli iklimden kurak iklime geçişte ilk görülen topraklardır. Orta kuşağın yarı nemli alanlarında, uzun boylu çayır örtüsü altında oluşan bu topraklara kara topraklar da denir. Organik madde yönünden zengin olan bu topraklar üzerinde, yoğun olarak tarım yapılır.
ÇEŞME                Köyde, kentte, ya da şehirde herkesin soyunu aldığı yer. Köy çeşmesi, bütün köylünün feydalandığı yerdir. Evlere borulerla su verilmeden önce çeşmelerden faydalanılırdı. Bugün de bir çok yerleşme yerleşim yerinde çeşmelerin önemli yeri vardır. Çavre
ÇEVRE YOLU   Büyüyen şehirlerin her yana doğru serpilen bölümleri arasında bağlantı sağlamak için, şehirden değirmice bir biçimde geçirilen yol. Bu yolların sayısı, şehrin kurulu  olduğu yere, şehrin büyüklüğüne göre değişir. Kimi şehirde bir kimisinde iki; ya da daha çok çevre yolu yapılmıştır.
ÇEVREN             Engin denizde, geniş bir ovada, dağın doruğunda bulunan bir kimsenin çevresine bakarak gördüğü, gök  ile yerin birleşir gibi görünen çemberimsi bölümü.
ÇEVRİKTEPE    Menderes çizerek akan ırmaklar boyun da üç, ya da dört yanı akarsu yatağı ile çevrili tepe. Çevriktepe’nin etrafı menderes çemberiyle kuşatılmıştır.
ÇIĞ        Yüksek dağların dik yamaçlarının bir yerinden koparak yuvarlanmaya başlayan, yuvarlandıkça da büyüyen kar yığını. Bu kar yığınları çabucak yamaç aşağı iner, önüne geleni siler süpürür. Çığ düşerken yer değiştiren kar yığınları, çok büyük olur Küçük çığ sırasında en az birkaç yüzmetre küp kar yuvarlanır. Daha büyükerinde 5- 15 bin metre küp, çok büyüklerinde ise 100 bin m den de çok kar yuvarlanır. Kuzey Anadolu ile Doğu Anadolu dağlarında çığlar çok olur. Çığ, korkulan bir olaydır.
ÇIĞ OLUĞU      Çığların her yıl belirdiği, kar yığınlarının gürültülerle yamaç aşağı indiği yerlere denir. Çığ olukları kar içinde açılmış, düz uzanışlı, dar, derin oluklardır
ÇIKIŞ SÜRESİ   Son hızın sıfır olması için geçen zaman.
ÇIKIŞ YÜZEYİ   Yeryüzü biçimlerinin gelişmesine bir başlangıç olan ilk yüzey.
ÇIKMA                Aflorman, mostra karşılığı koullanılan ve yüze çıkmanın kısa şekli olan kelime. Çıkmaz vadi
ÇIKRIK Su kuyusundan su çekmek için kullanılan sistem.
ÇIRÇIR Pamuğu çekirdeğinden ayıran makina.
ÇIRÇIRLAMA   Pamuğun çekirdeğinden ayrılması işlemi.
ÇİFT SÜRMEK Bitki yetiştirmek, ekip biçmek için toprağın sürülmesi, ters çevrilmesi. karıştırılması, gübrenin ve bitki kalıntılarının toprağa dağıtılması için yapılan toprak işlenmesi. Toprağın iyice dağılması için tarlayı sürme zamanının önemli yeri vardır. Tarla, çoğunlukla, kıştan önce sürülür.
ÇİFTÇİ  Ya kendi toprağında, ya da kiraladığı, ortaklık anlaşması yaptığı kimsenin toprağında ekip biçme işleri,ni gerçekleştiren kimse.
ÇİFTÇİLİK        Ekip dikmeye yarayan, hayvan da yetiştirilen, orada çalışanların oturduğu evleri, hayvanları barındıran ahır, ağıl ile yağ, peynir yapma yerleri de bulunabilen geniş toprak parçası. Çiftlik kelimesi, çoğunca bir çift öküzün koşulduğu saban kullanarak toprağı sürmek, onu ekilir duruma getirmek anlamıyla ilgilidir. Bunun gibi, çift zaman, demek, tarlayı sürme sırası demektir. Çifte koşmak başka işte kullanılan hayvanları sabana koşmak anlamına gelir. Çiftçi, çiftçilik kelimeleri de bununla ilgilidir. Çiftliğin büyüklüğü, ekip biçme şekli ve değeri, elde edilen ürünleri bakımından çeşitli örnekler gösterir. Öyle çiftlikler vardır ki, küçüktür ve sadece orada ekin ekilir, biraz da bahçeler bulunur. Öyle çiftlikler de vardır ki burada ekilen yerlerden, bahçelerden başka, hayvan yetiştirilen yerleri, yağ, peynir yapılan yerleri, ağı ahırlar, çiftlik evleri, yollar vardır. Lçlerinde elektrikle aydınlatılmış, toprakları traktörle sürülmüş, türlü ürünleri makinelerle çıkarılan ileri durumda, verimi çok artmış çiftlikler vardır. Çeşitli ürünler almak üzere toprağı sürüp ekme işi. Geniş anlamıyla çiftçilik içine bitki yetiştirme ile yakından ilgisi bulunan hayvancılıkda girer.
ÇİĞİT    Pamuk çekirdeği
ÇİM       Bahçelerde yetiştirilen, ya da sulak yerlerde kendiliğinden yetişen kısa boylu çayır. Çim, kalıp kalıp kesilerek başka topraklara yerleştirildiği, sulandiğı zaman orada da bir çimenlik yapılmış olur. Çim çayır üretmeye yaradığı gibi, duvar yapmada da işe yarar. Kimi yerde çim, iri kerpiç biçimde dört köşe kasilir, kısa bir süre güneşte kurutulur, bunlarla tek katlı evlerin duvarları yapılır. Bunun güzel bir örneği Şarkışla ilcesine bağlı Çubuk köylerinde görülür Çimlerle yapılmış evlere çim.evler adı verilir. Çim-evler, depremlere karşı dayaniklıdır. Çim-evlerin içi de, buradaki başka evlere göre, daha serin olmaktadır.
ÇİMEN                Bahçecikte yetiştirilen, sadece tatlı çayır soylarından bitkileri kendinde toplayan, düzenli olarak kırpılıp biçilerek kısa boylu kalmasına özenilen çayır bitki örtüsü. Çimenin bulunduğu, ya da çok yer tuttuğu yerlere çimenlikte denir. Dilimizde “çayır çimen oldu bağlar’ gibi sözlerden de anlaşılır ki, çimen ile çayır  birbirinden güzel bir incelikle ayırt edilmiştir. Çimen, bir şehrin parklarında, bahçelerinde, spor alanlarında, geniş yollarında yeşil yerler olarak düzenlenir. Çimenlerin. meydana getirilmesinde, yerine göre, türlü çayır soylarından faydalanılır. Kimi zaman çimenle çayır birbirine çok yakın anlamda da kullanılır. Sulak yerlerde kendiliğinden yetişmiş, halı gibi görünüşlü kısa boylu çayırlarada çimen denildiği olur. Bunun gibi, çimle çimenin de birbirine pek yakın anlamda kullanıldığı olur.
ÇİMENTOLANMA        Yapışma
ÇİMLENME      Bitki topluluklarının ıslak yerde uç verip güvermesi filizlenmesi olayı.
ÇİRKEF                Durgun suların içinde çeşitli canlıların çürümesinden doğmuş kötü kokulu, koyuca yeşil, ya da bozumsu renkte, pis görünüşlü bir çeşit çamur. Çirkef denildiğinde, dibi görünmeyen batak yer, pis yer anlamına gelir. Çamur ise, böyle değildir. Çamur, anlamda bir pislik düşüncesi vermez. Fabrikaların, ev iş yerlerinin pis suları da çirkef suyu olur. çirkef özelliği alır.
ÇİRKEF ÇAMUR             Çoğunca ölmüş küçük su hayvanlarının biraz da balıkların, yosunların durgun sular içinde çürümelerinden doğmuş mavimsi-boz, yeşilimsi kokmuş çamur. Dilimizde bu anlamı karşılamak üzere çirkef-çamur denilmiştir. Böyle çirkef çamurlar yüksek basinç altında ve sıcaklıkta, kuru damıtma yoluyla meydana gelir. Böyle bir özel çirkef-çamur katılaşınca sapropelit taşları oluşmuştur kil petrollü kiltaşları, kokulu kireçtaşları, kokulu kitlaşları bunlardandır. Çirkef-çamur ile petrol, bitüm  oluşması arasında yakın ilgi vardır.
ÇİRKEF SUYU   Ev, iş yerleri, fabrika gibi yerlerde kullanıldıktan sonra dökülen bütün sular. Bu suların içinde insan ve hayvan pislikleri, iş yerlerinin artıklar sokak yalaklarından yağmur, kar sularıyla karışmış kum, kil, toprak gibi parçalar bulunur
ÇİSELEME         yağmurun son derece yavaş çiseler biçimde yağması.
ÇİSENTİ              Çiseleme. Çevriktepe
ÇİT Tarlanın, bahçenin, bağın yanlarını bir şeyle çevirme. Bu çevirme şekilleri çok çeşitli olur Koparılmış çalılarla çevirme, yetiştirilmiş çalı, ağaççık dizileriyle çevirme.  Ayrıca, çeşitli tahta perde biçiminde çitler bulunduğu gibi: uzunca kaba keresteleri çapraz şekilde birbirine çatıp tutturarak yapılmış çiter de vardır,
ÇİY Şebnem. Açık gecelerde havanın nemliliğinin, üstü açık eşya. çayır, çimen gibi bitkiler   ince ince su tanecikleri biçiminde yoğunlaşmış bir yağış şekli. Toprak ve onun üzerindeki şeyler gündüz iyice ısınır geceleri de buraları sıcaklığından kaybeder işte bu sırada kendi sıcaklığı, çevresindeki havanın doyma sıcaklığından aşağı düşmüş olan toprağa yakın yerlerin üzerinde damla damla su yoğunlaşır. Işte çiy budur. Çiy dediğimiz su, donmadan henüz uzaktır. Sıcaklık, donma noktasının altına düşünce ciy yerine kırağı düşer.
ÇİY NOKTASI   Doymayı meydana getirebilmek için değişmeyen basınç ve subuharında soğutulmasından doğan sıcaklık. Havadaki su buharı, en yüksek derecesine ulaşınca ‘hava su buharıyla doymuş” tur. Başkabir deyişle, o sıcaklık derecesinde ‘‘alabileceği su buharını almıştır, Havanın su buharıyla doyması sıcaklığa bağlıdır. Sözgelişi, 1 m havanın alabileceği su buharı tutarı O derecede 4,8 gram, 20 sıcaklıkta ise 17,1 gramdır. Çiy noktası, böyle bir doyma durumundaki havada, belirli bir sıcaklıktaki yoğunlaşmadır.
ÇİZGİ ÖLÇEK    Garfik Ölçek Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
ÇİZGİ ÖLÇEK    Garfik Ölçek Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
ÇİZGİSEL HIZ   Düzgün dairesel hareket yapan cismin birim zamanda katettiği yay uzunluğu. Dairesel hareket yapan Yerküre üzerindeki bir noktanın birim zamanda eksen üzerindeki yer değiştirme hızıdır. Çizgisel hız, dünyanın küreselliği nedeniyle Ekvator'da en fazladır, kutuplara doğru azalır.
ÇİZGİSEL İVME              Birim zamandaki çizgisel hız değişimi.
ÇİZGİSEL PÜSKÜRME Magma yeryüzüne bir yarık boyunca çıkıyorsa, buna çizgisel püskürme denir.
ÇİZİK ÇAKIL      Buzul içindeki, dibindeki köşeli taş parçalarının sürtüne sürtüne yarı yuvarlağımsı bir biçim almış, üzeri düzenli çizgilerle çizilmiş iri çakılar.
ÇOBAN               Bir çiftçinin yanında bir çiftlikte, köyde davar, sığır sürülerini güden, yayan, otlatan kimse Çobanın, hayvancılıkta önemli yeri vardır.
ÇOBAN  YILDIZI             Güneş dizgesinin (sis teminin) 9 gezegen yıldızından biri. güneşe yakınlığı bakımından ikincisi. Çoban yıldızı, adı çok olan bir yıldızdır Çoban yıldızı, Akşam yıldızı, sabah yıldızı Venüs, Zühre, Çupan. Bunlardan çulpan adı, venüs, zühre adını karşılar. Çoban yıldızi ise daha çok, bu yıldızın görünen bir anını belirtir. Fakat, çoban yıldızı adı dilimizde çok geçer. Çoban yıldızı, göğün en parlak yıldızıdır, Öyle ki, durağan yıldızların en parlak olanlarından bile parlaktır. Bu yıldız, Yer büyüklüğündedir.
D HARFİ
DAĞLAR             Dağ  adiyle anılan yer kabartılariyle bunlar arasında ve nındaki yüksek yaylalarrn topluluk yaparak geniş yerler tutması şeklinde beliren, derin vadilerin, dik yamaçların çok yer tuttuğu yüksek yerler. Bu yüksek yerlerin yanında ayrı durum gösteren geniş ovalar, göller, denizler bulunduğu için dağlar, bulundukları yerlerde sürekli kabarık yerler olarak belirmişlerdir. Sözgelişi, Akdeniz ile Iç düzlükleri arasında, 2.000 - 3.000 m.yükseklikteki Toroslar böyle dağlar dandır. Toros Dağları’nda bir de Toros Dağı vardır. Buna göre, dağlar kelimesi, dağ adı verilen yer kabartı larının toplandığı, aralarına yüksek yaylaların, derin vadilerin girdiği, yüksek kabarıklıklar topluluğu’nu be lirtir. Bu kelime ile Almanca Gebirge, Fransızca montagne, Ingilizce mountain terimleri arşılanmış bulunur. Buna karşılık, dağ kelimesiyle Almanca Berg, Fransızca mont, kelimesi arşılanmıştır.  Dağ, Dağ oluşu, Dağ oluşu teorileri.
DAĞLI  Dağlık yerlerde oturan kimseler için kullanılan söz. Dağlı, dağda oturan demektir. Dağda oturan insan topluluklarına dağlılar denir. Dağlılar, dağ halkı, dağda yerleşmiş halk demektir. Dağlılar, sağlam dağ havasında yetişmiş, güçlü insanlardır. Dağlık yerlerde yaşamış olmanın verdiği alışkanlıkla dik yamaçları kolayca tırmanır, kolak kolay yorulmazlar. Dağların soğuk, güzel suları, sağlam havası, sapa durumu, dağlı üzerinde etkisini göstermiştir.
DAĞLIK Dağların çok yer tuttuğu, iniş çıkışların, sarp çok olduğu yerler için kullanılan bir sıfat. Doğu Anadolu dağlıkt Güney Anadolu’da birçok yerler dağlıktır. Dağlık bölge lerde gidiş - geliş kolay olmaz. Dağlık yerler, ekincilikten çok, davar yetiş t için elverişlidir.  Dağlar.
DAĞLIK BURUN             Dağların, denize doğru bir çıkıntı biçiminde uzanmış bölü mü  Burun.
DAĞLIK KUŞAK              Dağ sıraları nın birbiri ardınca uzandığı dağlık yerler. Alplerden Toroslara ve. ötelerine kadar bir dağlık kuşak uzanı Amerikaların batı bölümün de kuzey-güney doğrultusunda yer yüzünün en uzun dağlık kuşakların dan biri uzanır. Anadolu’nun kuzeyi- ni, güneyini dağlık kuşaklar sınırlar.  Kuşak, Bölge, Jeosenklinal, Kıvrılma, Dağ oluşu.
DAĞLIK KÜTÜK              Aşınmalarla yüze çıkmış, yerka buğu yükselmeleriyle de dağ biçimi almış eski, taşları çok billurlaşmış, karışık yapılı dağlık yer. Dağlık kütükler, uzun jeoloji çağları boyunca aşinmalara, yontulmalara uğramış yerlerdir. Buraları, bir ara yüksek liklerini iyice kaybetmiş, deniz yüzü ne yakın birer yontuk düz olmuşlardır. Bunların üstünü zaman zaman buralara sokulan deniz tortu oynamaları sırasında bu eski sertleşmiş yerlerde çokca kırılmalar olmuştur. Ancak, Uçüncü Çağ . olmuştur. Ancak, Uçüncü Çağ sonuna doğru, hele bu çağın sonunda beliren yerkabuğu hare ketleriyle bu eski kütükler  masıf ler. şimdiki yüksekliklerine ulaşmış, dağ lık kütükler böylece morfolojik özel liklerini almıştır. Orta Avrupa dağları, Batı Anadolu’da Ege Bölgesinin dağları bunlardandır.
DAĞLIK YER     Yeryüzü şekillerinin çoğu dağ biçimi gösteren bölge. Dağlık yerler, çoğunca geçilmesi güç yerlerdir. Hele dağ sıraları arasında yer yergeçitler, boyunlar, boğazlar da yoksa, böyle yerlerde dağlar gerçek bir engel durumunda bulunurlar. Dağlık yerlerde, yerine göre, ovalar, geniş vadi tabanları, yaylalar da bulunabilir. Ancak, bunlar dağların yanında az yer tutar. Dağlık yer teriini, eski £rızalı arazi sözünü ve daha sonra orta ya atılmış olan engebeli terimini karşılar
DALGA DULDA Su yüzünün dönemli olarak biçim değiştirmesi Böyle bir kımıltı sırasında su bölüm cükleri, çember, ya da elips biçimin de birer yol çizercesine salınırlar. İşte buna çemberleme kımıltı , ya da orbi hareket adı verilir. Böylece dalgada biribiri ardından yer değiştiren madde değil, kımıltıdır. Böyle bir dalgalanmada gerçek yer değiştirme olmadığı, suda yüzen hafif bir mantar, ya da tahta parçasının gözlenmesiyle belli olur Bu mahtar, ya da tahta parçasının dibinden dalga sırtı, ardından da dalga çukuru geçtiğihalde, bunların sadece inip çıktığı, fakat bulunduğu yerde kaldığı görülür.Böyle dalgaların özelliğini ortaya koyan türlü unsurları vardır 1. Dalga yüksekliği, 2. Dalga boyu,3. Dalga dönemi, 4. Dalganın yayılma hızı. Kımıltı sırasında su yüzünün biçim değiştirmesiyle de ilgili olarak bir dalga sırtı, bir de dalga çukuru bölümleri görülür. Dalga yüksekliği. sırtın en yüce yeri ile çukurun en alçak yeri arasındaki uzaklıktır. Bu uzaklık metre ile ölçülür. Dalga boyu, birbiri ardından gelen iki dalganın sırtlarını ayıran uzaklıktır. Dalga dönemi, birbiri ardından gelen iki sırtın, yerinde duran bir noktanın önün derı geçişleri sırasında geçen zamandır ki, saniye ile ölçülür. Dalganın ya yılma hızı ise, kımıltının deniz, göl üstündeki yayılış hızıdır ki, saniyede metre ölçüsüyle bulunur.
DALGA AŞINDIRMASI Denizin aşındırıcı gücünün kıyıları yıpratması olayı Başta dalga aşındırması gelir. Dalgaların aşındırıcı etkisi fırtınalı zamanlarda artar. Kıyılara çarpan dalgalar, yukarı doğru dikilir, sonra köpükler saçarak düşerler. Bu kükreyiş, bu çarpış fırtına sürdükçe böyle sürer, gider. Işte bu coşkun su yığınlarının büyük gücü olur, 10-20 ton ağırlı ğındaki kaya parçalarını, daha da büyüklerini metrelerce sürükliyebilirler. Dalgalar kıyılara çarpar, taşları sürükler, bunları geçtikleri yere ve biribirine sürter, böylece kıyı boyunu aşındırırlar. Bu aşındırmalarda kıyıdaki kayaların dayanma derece leri, tabakaların uzanış, dalış  b.hk.. durumları kıyının biçimlenmesinde önemli yer tutar. Çatlıyan dalgaların dik kıyılarda doğurduğu biçimler arasında şunlar vardır Yarıntılar, oyuklar, oluklar, delikler, kapı biçimli yerler, inler.  Dalga oyuğu. Bütün bu aşınmalarla. yüksek kıyıların önünde türlü genişlikte düzce, kayalarla dolu bir yer gelişir ki, bu dalga düzlüğü  b. bk. dür. Eğer karada bir yükselme olursa, ya da deniz yüzü alçalırsa bu düzce yer kıyıda bir seki biçimi alır. Bundan sonra da bu sekinin önünde yeni bir dalga düzlüğü oluşmaya başlar.
DALGA BOYU  Birbirini izleyen iki dalga sırtı arasındaki uzaklığa dalga boyu denir.
DALGA ÇATLAMASI   Dal gaların, kıyıya çarparak kükremesi, bu sırada çatlaması olayı.  Çatla ma, Çatlak dalgası. Dalgalar derin denizlerde kolayca oluşur. Ancak, derinliğin dalga boyundan daha az olan yerlere yaklaştıkça, dibe olan sürtünmeden dolayı dalga hareketi engellenir ve dalgaların şekli bozulur. Bu olaya dalga çatlaması veya kırılması denir. Kıyı sığlaştıkça dalga çatlaması artar.
DALGA ÇUKURU           Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların alçalan kısmına  dalga çukuru denir.
DALGA DÜZLÜĞÜ        Yüksek kıyıların önünde, dalga çatlamaları yüzünden yar’ın gerilemesinden doğmuş düzce yer. Dalga aşındırması düzlüğü, ya da sadece dalga düzlüğü budur. Bu düzlük, denize doğru eğimlicedir. Yar’ın gerilemesi, dalgaların yar’ın eteğini kemirdikleri zaman boyunca sürer. Böylece dalga düzlüğu bu gerilemeye uyarcasına genişler. Dalga düzlüğünün üstünde yar’ın gerilemesi sıra sında koparak düşmüş iri kaya par çaları, taşlar, çakıllar bulunur. Deniz yüzünün olağan seviyesinde bulunduğu sıralarda dalga düzlüğü deniz dibinde bulunur. Buradan yer yer iri kaya parçalarının uçlarının su yüzünde görüldüğü olur. Fakat gelgit olayının belirgin oıduğu yerlerde denizin alçalmış zamanında dalga düzlüğü yüze çıkar. Bizim denizlerde olduğu gibi, gel-git olayının az olduğu yerlerde dalga düzlüğü her vakit deniz dibinde kalır, burada dalgaların sürtmesi, kemirmesi sürer.Yar’ın gerilemesiyle dalga düzlüğü genişledikçe dalgaların kıyidaki kemirme gücü de o derece azalır. Sonunda öyle bir durum belirir ki, en korkunç dalgalar ve deniz yüzünün en kabarmış zamanındaki dalga çat lamaları bile artık yar’a ulaşamaz olur. Böylece dalga düzlüğünün geliş mesi, genişlemesi artık sona ermiş bulunur.  Dalga aşındırması, Dalga oyuğu, Kıyı aşındırma ovası.
DALGA KIRAN                Tabi korunağı olmayan denizlerde gemileri korumak üzere deniz içerisinde yapılan suni koy.
DALGA OYUĞU Dik kıyılarda yar ın alt bölümündeki in biçimli oyuklar. Bunlar dalga ların çarparak oydukları yerlerdir. Kıyıda çatlıyan dalgalar, kayaları kemirerek bu oyuklari açmışlardır. Dalga oyuğu, çok çeşftli büyüklükte türlü biçimde olur Bir kişinin girebileceği kadar dar oyuklardan, hangarı andıracak genişlikte olanlarına varıncaya kadar her türlü büyüklükte olanları vardır. Dik kıyılarda kimi yerde deniz bu oyukların içine sokulmuştur, kimi yerde ise oyuklar kurudur, ya da deniz zaman zaman buraya girer. Dalgaların, dik ve kayalık kıyılara çarpmasiyle önce burada çentik biçimli dip oyuntuları başlar. Buralarda gedikler açılır. Bu oyuklar gittikçe genişler, böylece asıl dalga oyukları açılmış olur. Daha ileri bir gelişmede buralarda derin inler, mağaralar, kapılar açılır. Dibi böylece oyulan yerlerin üstü birer kaş biçiminde ileri doğru uzanır, zamanla bunlar yer yer çökerek iri kayalar da düzlüğü  b. ‘. üzerine düşer. Yeni yeni dalga oyukları açıldıkça, bunların üstü kopup düştükçe, yar ge dalga diizlüğü genişler, gelişir. Bir zaman gelir ki, deniz artık yar ın eteğine ulaşamaz olur. Bundan sonra da dalga oyuğu açılamaz.
DALGA SIRTI   Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların yükselen kısmına dalga sırtı denir.
DALGA YÜKSEKLİĞİ    Dalga sırtı ile dalga çukuru arasındaki yükseklik farkına dalga yüksekliği denir.
DALGAKIRAN Limandaki gemilerin dalgalardan korunması için denizde yapılmış kalın, uzun duvarlar biçiminde set.
DALGALI OVA                Uzun süren aşınmalardan, yıpranmalardan, yontulmalardan sonra, kabar tılprı silinmiş, her yeri düzce, dalgalıca bir biçim almış bulunan yerler. Bunun için böyle bir yere dalgalı ova sözü kullanılmıştır. Ancak, bu sözün yerine peneplen denildiği gibi, dilimizde bu biçimi, bunun oluşunu daha iyi anlatan yontukdüz terimi yerleşmiştir,.
DALGIÇ Suyun içinde bir iş görmek, bir şeyi aramak için suya dalmayı kendine iş edinmiş kimse.
DALIŞ   Yerinden oynamış  Yerinden oynama., yatay duruşu bozulmuş tabakalarda, bir tabaka düzleminin en çok eğimi ve en çok eğim ile yatay düzlemi arasın daki açı. Uzanış , dalış ile bir dikaçı yapar. Dalış açısı, tabakanın yatay duruşundan ne kadar uzaklaşmış bulunduğunu gösterir. Taba- kanın dalışı, yani eğimi, jeolog pusulasının içindeki eğim  klino m’etre’. ile ölçülür.  Uz’anış.
DALYAN Ağlardan oluşan bir tür balık avı düzeneği
DAMAR Yerkabuğunun türlü tabakalarının yarıklarını, çatlaklarını doldurmuş bulunan türlü madenler, taşlar. Damarlar, çoğürıca yassı olarak uzanırlar. Eğer damarların içini taşlar doldurmuşsa bunlara damar taşları denir. Eğer darnarlarda maden varsa bunlara da maden damarı adı verilir. Damarların yerkabuğu için de türlü duruşları vardır Kimisi dik, kimisi yatık, kimisi de bu ikisi arası yamuk duruştadır. Türlü da marlar arasında çaprazlamalar da olur. Damarlar, tek tek bulunabildiği gibi, bir ağ durumunda dizili olan ları da çoktur. Kimi damarlar da yığın, kütük biçimi gösterir, bulun dukları yerde çok yer tutarlar. Bunlara toplu damar, ya da kütük damar  Almanca Gangstock. adı ve rilir.  Taşlar.
DAMLA Sıvılarda meydana gelen küçük, yuvarımsı parçacık. Yağmur damlası, su damlası gibi. ,Serin, ıslak inlerin içinde tavan dan damla damla sular sızar. Böyle bir yerde tavan, kireçtaşı ile örtülü ise o in ıçinde güzel görünüşlü damlataşlar oluşur.  , Yağmur, Çiy.
DAMLATAŞ      İnler, mağaralar içinde görülen ve damlalar dan doğmuş bulunan taşlar. içinde erimiş kireçtaşı bulunan suların yerin altına sızması sırasında karbon di ooksit uçar, aşağıya düşmek üzere bulunan damlanın yerinde kireçtaşı tortulanır. Geri kalan su damlası mağaranın tabanına düşer. Bu defa burada artakalan karbon di oksit uçar, geri kalan kireçtaşı burada tortulanır. Işte bu olayın uzun zaman böyle sürmesiyle kireçtaşı tortuları mağaranın tavanında, tabanında birbiri üzerine birike birike güzel görünüşlü sütunlar, yükarıdan sarkan  bk Sarkıt., aşağıdan dikilen  Dikit. taşlar doğar ki, bunlar birer damlataştır. Damlıya damlıya göl olur sözü gibi, burada da “damlıya damlıya- güzel taş sütunlar oluşur”. Damlataşlar her mağarada vardır.
DAMPİNG         Bir yarışma  rekabet.; için piyasaya çok ucuz, bol mal çıkarma işi. Buna damping yapma işi denir. Ingiliz - Amerikan kelimesi to dump, aşağı atmak, aşağı indirmek, boşaltmak demektir. Bu kelimeden Dumping kelimesi çıkmış, bir ticaret terimi olarak yayılmıştır. Dumping kelimesi dilimize okunuşu gibi girerek damping şeklinde yazılmaktadır.
DAR GEÇİT Dağlık yerlerde görülen dar geçit yerleri  Geçit, Boyun
DARBOĞAZ      Kıvrımlı yerlerde enine kesen ve geçen dar vadi Buna dilimizde kısık da denir.  Çatı çukurlaşması.
DAVAR Davar- mal        İçeri sine koyun ve keçiden başka, sığırı da alan evcil hayvanlar için kullanılan kelime. Şadece davar denildiğin de koyun ve keçi anlaşılır. Davar sürüsü, koyun ve keçilerin bulunduğu sürü demektir. Davar - Mal sözünün içinde ise, ayrıca sığır, manda, hatta at, eşek gibi hayvanlar anlaşılır.
DAYK   Yerin derinliklerinden gelerek yerkabuğunun içine duvar gibi dikine sokulan bir çeşit damar. Bu kelime, Ingilizce dyke duvar kelimesinden alınmış, bir terim olmuştur. Dilimizde okunu şu temel tutularak dayk biçiminde yer tutmuştur.  Delip geçen ya pı.
DAZKIR Yarı bozkır, yarı çöl özelliği gösteren bitki örtüsü alanı. Dazkırların çok çeşitleri vardır. Kimişi çöl özelliğine yakın bozkırdır; kimisi bozkır özelliği daha belirgin çöldür. Dilimizde böyle yerler için dazkır kelimesi kullanılır. Daz dazlak kelimeleri, çıplak oluşu anlatılır. Dazkır, ot bitmiyen, ekin ekilemiyen, yarı tuzlu, kıraç, kurak bozkırlara verilen addır.  Bozkır, Çöl, Bitki coğrafyası.
DAZKIRLAŞMA Ya doğal olaylar yüzünçden  bölgenin kurak!aşmaya doğru gitmesi gibi., ya da orada oturanların verdiği zararlar  Ormanların yok edilmesi gibi. yüzünden, bir yerin gittikçe yok sullaşması, çıplak yerlerin artması, bölgenin kelleşmesi olaylarının hep sine verilen ad.  Kıraçlaşma, Bozkırlaşma, Çölleşme.
DEBİ     Satış, sürüm Akım
DEFLATION      Latince defiare   lifürüp süpürerek taşımak, flare   esmek ke limesinden yapılma bir terim. Batı dillerinde yayılmış olan bu terimin türkçesi yel süpürmesi ciir.
DEFNE Akdeniz maki forrnasyorılarında olan bir bitki. Yıl boyunca yaprakları yeşil kalır. Meşin görünüşlü yapraklarında esans ve eterik yağ bulunur.
DEGİRMEN       Tahıldan un çıkarma atölyesi.
DEĞİRMEN       En çok tahılın övütüldüğü, buğday, arpa, mısır gibi tahıl çeşitle rinin un haline getirildiği yer.
DEĞİRMENTAŞI Çok sert bir çeşit kumtaşı  Değirmentaşı doğal olarak elde edildiği gibi, insan eliyle de yapılabilir. Değirmentaşı olacak kumtaşında taneler 1-2,5 mm çapında olur.
DEĞİŞME Türlü yerlerden dış güçlerle koparılarak sürüklenmiş, sonra bir yerde yığılmış bulunan dağınık taş parça larının, çeşitli olaylarla biribirine yapışarak, bitişerek taş özelliği alması olayı. Sözgelişi kireçtaşı çamurliarı, çamur durumundaki killer değişme  diyajenez. olaylariyle kireçtaşı, Kil- taşı olurlar. Kumlar böylece yapışarak kumtaşı doğar. Çakıliar bu olaylarla bitişerek çakılkaya olur. Taş kırıntıları böylece yapışarak breş durumuna gelir. Kimi taşların içindeki eriyebilen maddelerin yıkanarak götürülmesi olayı da bir değişme  diyajenez. dir. Taş parçalarını birbirine yapıştıran maddeler arasında kireçtaşı çimentosu ile silis çimentosu başta gelir. Böylece, çimentolaşma yoliyle değişme olmuş bulunur.
DEĞİŞMEZLİK TEORİSİ              Karaların, okyanus sürekli olarak bulunduklarını, yerlerinde kaldıklarını ileri süren görüş. Bu görüşe göre, büyük karalar, ulu denizler, şimdiki durumlarını andırır şekilde, geçmiş çağlar da da bulunmuşlardır. Bu görüşü ileri sürenlerden Soergel’e göre, yeryüzünde karatarın, denizlerin dağılışı ana çizgileriyle hiç olmazsa Birinci Çağdan hemen önce belirtilmiştir. Bu arada sadece sığ denizlerde, alçak yerlerde denizin ilerlemesi, çekilmesi olmuş, yer yer bu yönden değişiklikler belirmiştir. Yine bu arada denizler büyümüş, karalar küçülmüştür. H. Stille ise, bunun tersini ileri sürerek, karaların genişlemiş olduğunu, bunun da pekleşme lerle belirdiğini açıklamıştır.  Karaların kayması teorisi, Büzülme teorisi, İnme-çıkma teorisi, Dağ oluşu teorileri, Dağ doğuşu teorisi, Yerkabuğu.
DEĞME BAŞKALAŞMASI         Başka tabakaların yanından geçen magmanın, başka maddeleri de bunların içine salarak, ya da salmadan bu taşlarda doğurduğu sıcaklık ve basınçtan ileri gelen başkalaşma.  Başkalaşma.
DEL GEÇEN YAPI          Yerin dibinden Yer kabuğunun içine erimiş olarak sokulmuş, sonradan katılaşmış damar , yığın biçimli taşların meydana getirdiği yapı. Bunlar, tortulan malarla oluşmuş, sonradan yerinden oynamış türlü tabakalar arasına, içine sanki şırınga edilirce sine sokulmuşlardır. Buna göre, de geçen geçen yapı, tortul tabakalar arasında damar, yığın, kütük, yatak biçiminde bulunur. Delip geçen yapıdaki taşların hepsi püskürük taşlardır. . Bunlar, yerin derinliklerindeki magma nın katı laşmasından doğmuş, çok çeşitli bileşimde taşlardır.  Batohit, Lako hit, Damar, Dayk, Yatak, Uzantı da mar.
DELİDERE          Birdenbire kabaran ve kısa bir süre sonra çekilen, hatta kuruyan küçük akarsu. Deliderelerde özellik şudur Yukarı kesimlerinde çoğunca hûni biçimini andıran bir su toplama yeri  Yağış alanı. bulunur, buradan sonra dere dar bir vadiye girer, bu çok hızlı akış yerinden sonra kendisinin oluşturduğu birikinti yelpazesi  b . alanına ulaşır. Delidereler, su taşkıntarına yol açarlar. Bunun için böyle dereler boyunda yer yer su akışı düzenleme!erine  dere ıslâhı, yandere ıslâhı. önem verilir.  Akarsular.
DELİIRMAK      Akışı düzensiz olan, kabarık ve çekik zamanları  bunlara bakınız. arasın da çok seviye farkı bulunnan, kabar dıkları zaman suları yatakiarına dolan ve taşan akarsular,  Rejim, Akım, Akış, Akarsu, Delidere.
DELK Ü TEMAS Arapça   sürtme, temas   değme.  Sürtünme, Değme başkalaşması.
DELME  Petrol, doğalgaz  Bitümler. çıkarmak, maden yataklarını araştırmak üzere makinelerin yardımiyle yeri pek derinlere doğru delme işi. Az derin sayılan delmeler birkaç yüz metreyi bulur. Çok derin delmeler ise 5.000.metreye varır.
DELTA "Bir akarsuyun, durgun bir suya ulaştığı yerde sürüklediği lığları bulunduğu yere çökertmesiyle ileri doğru büyümüş düzlük yer. Delta kelimesi, Yunanca  delta. harfinden alınarak yayılmış bir addır.
DEMİR ÇAĞI Tarih öncesinin üçüncü büyük çağıBu Tunç Çağının ardından gelmiş, demirin, tunç yerine araç, silah yapılmasında kullanılma siyle başlamıştır. Demir Çağının baş laması, süresi, dünyanın türlü ülkelerine göre değişir.
DEMİRYOLU    Birbirine koşut  paralel. iki ray döşenmiş bir çeşit yol. Buradan buharla, mazotla, elektrikle işliyen taşıtlar geçer, yolcu, yük taşırlar.
DEMİRYOLU İSTASYONU        Demir yolu boyunca yolcu, yük indirilip bindirilme yeri. Demiryolu istasyonlarının yerinin, biçiminin şehir ile yakın ilgisi vardır. İstasyonların kimisi sadece demiryolu boyuncdadır, kimisi. ise demiryolu kavuşak yerinde olur. Küçük ara istasyonlarına durak denir.  Demiryolu.
DEMOGRAFİ    Yunanca dernos   halk, graphe   yazı, tasvir anlamına gelen kelimelerden yapılmış bir bilgi adı.  Nüfus bilgisi.
DENEY Yapay olarak üretilen ve kontrol altında yapılan gözlem.
DENGE                Bölge pllanlamasında o ülkenin ekim - dikim, orman, otlak, yerleşme yerinin payı ile ilgili kavram. Cismin üzerine etki eden bütün kuvvetlerin bileşkesinin ve herhangi bir nokta veya bir dönme eksenine göre momentlerinin cebirsel toplamının sıfır olma durumu.(denge şartları).
DENGE YANAYI             Eğim eğrisi
DENGELENMİŞ KUVVET          Net kuvvetin sıfır olduğu durumlarda etki eden kuvvetler.
DENİZ  Yeryüzünün birbirine bağlı sular örtüsü. Yerkabuğunun çukurlarını doldurmuş bulunan bu sular, derinhik, genişlik bakımından çeşitli bir dağılış gösterir. Bütün okyanuslarla onların kolları birbirine bağlı bir bütün olarak uzanır. Karalarda ki durgun suların, yani göllerin tek tek uzanışlarına karşılık, denizler birbirine bitişik bir sular örtüsüdür. Yeryüzü nün % 71 ‘i deniz dir. Bunun da çoğu Güney Yarımküresinde, azı Kuzey Yarımküresindedir. Üç ana deniz Atlantik, Pasifik, Hint Okyanusudur. Bunların dışında karalar arasında aradenizler, kenar denizler uzanır. Akdeniz, bir aradenizdir. Derinlik bakımından denizler şu özelliği gösterir 200 etre derinliğe kadar olan sığ denizler karaları çevirir. Buradan bir denizaltı bayırı  Kara bayırı. İle 3-4 bin metre derinlikteki çanaklara inilir. Bu çanaklar denizlerde çok yer tutar. Bundan sonra 4 - 6 bin m derinlikteki çanaklar uzanır ki, buraları denizlerin engeniş yerini kaplar. Denizlerin türlü yerlerinde de daha derin hendekler uzanır. Denizlerin dibinde dağ biçimli sırtlar, eşikler vardır. Bunların yüze çıkmış olanlarında adalar  b, . Sıralanmıştır; Deniz suyu tuzludur. Ortalama olarak bir kilogram deniz suyunda erimiş olarak 35 gram tuz bulunur. Bunun için şöyle denir Denizin tuzluluğu %o 35’tir. Denlierin kimisi daha tuzlu, kim de daha az tuzludur. Denizin donması  Donma, Buzla. Tuzluluk derecesine bağlıdır. Kutup çevresi denizlenrıin üstünü buz bağlamıştır. Okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarına deniz denir. Denizler okyanuslarla bağlantılarına göre ikiye ayrılır.
DENİZ AKINTISI             Okyanuslarda denizlerde, doğdukları bölgelerden çok uzaklara su yığınlarını siirükliyen akıntılar. Deniz akıntıları iki şekilde geniş yer tutar. Biri, yiizeydeki akıntdar, öteekisi dip akıntıları. Denizin yüzündeki akıntlar, bütün yeryüzünde bir ağ durumundaki akıntılar düzenini doğurur. Bunların iklim üzerine, yaşamaya olan etkilerinden başka, ulaştırmada da önemli yerleri olmuştur. Deniz akıntılarını doğuran en büyük etmen rüzggardır. Hele düzenli, güçlü esen rüzgar kuşağında bu etki daha da bellidir. Deniz akıntıları üzerine, deniz sularında beliren yoğunluk ayrılığı, yer yuvarlağının dönmesi, kıyıların biçimi ve uzanışı, yer kabartılarının yönü, bunların sürekliliği de etki yapmıştır. Suların yığınlarla böyle bir yerden başka uzak yerlere sürüklenmesiyle boşalan, suyu azalan yerlere, başka yerlerden deniz suları akmaya başlamıştır ki, bundan da denkleşme akıntıları doğmuştur. Rüzgarın itme etkisi ve bu denkleşmelerle lgili olarak deniz akıntıları şöyle de ayırt edilmiştir İtme akıntıları  Fransızca Courants d’impulsion., Boşalma akrntıları  Fr. Courants de d denkleşme akıntıları  Fr. Courants de compen sation.  Serbest akıntı, Gulf S Kuro - Şivo. Deniz akıntıları, sanki deniz içinde birer geniş ırmak gibidir. Bunlar, çok yerde ağır ağır, belli belirsiz akar, kimi yerde de akışları iyice belli olur. Yüzeydeki akıntılar, çoğunca, 50 m derinliğe varır, kimi yerde 150 m ye inebilir. Fakat yüzden sürüklenen suların yerini doldurmak için dipten yukarı doğru akıntılar olur. Bu defa, buradan gelen suların yerini doldurmak için de dip akıntıları başlar. Bu dip akıntıları, yüzey akın tılarınırı boşalan yerlerini, yine yüzden gelen başka akıntılar da doldurabilir. Sözgelişi, doğudan batıya akan iki ekvatoral akıntı arasında, ters yönde akan bir karşı akıntı be lirmiştir. Deniz akıntıları ya sıcak olur ya da soğuk olur. Bu özellikleri, çoğunca geldikleri yerle ilgilidir.
DENİZ AŞINDIRMASI Denizde beliren türlü güçlerin, kıyıları aşındırması kavramını taşıyan bir terim. Ancak, bunlar arasında dalgalar, birinci derecede aşındırma kaynağı olduğundan, dalga aşındırması terimi çok kullanılır.
DENİZ BİLİMİ  Deniz çanaklarının biçimini, bunların dibini örten yığıntıları, deniz suyunun her türlü özelliğini, denizlerdeki kımaltıları, akıntıları inceliyen bilim. Buna doğal deniz bilimi de denir. Bu bilim içinde denizlerdeki canlıların araştırılması, incelenmesi ile de uğraşılır ki, buna da biyolojik deniz bilimi denir. Deniz bilimi araştırmalariyle gemi işletme işleri, denizden yararlanmalar, deniz yolculukları, gemi yapımı, balıkçılık gibi çeşitli yönlerden fayda sağlanır. Deniz bilimi, jeofiziğin geniş bir kolu sayılmakla beraber, denizlerin yeryüzündeki dağılış şekli, bunun türlü olaylara etkisi, denizin insan üzerine olan derin etkisi bakımından doğal coğrafyanın da bir konusudur.  Deniz, Okya nus.
DENİZ BRİZİ     Deniz melterni.
DENİZ BUZU   Kutuplara yakın yerlerde havanın, suyun soğuk olması yüzünden denizlerin üstünde bağlamış buz örtüsü. Bu buz örtüsü iki türlü olur Deniz suyunun donmasından doğmuş deniz buzu, denize kadar uzanmış olan buzullardan koparak yüzmeye başlamış, sürüklenmiş buzdağları .  Buzla.
DENİZ DALGALARI     Denizin üstünü örten hava, iyice durgun olarak kalmaz. Kısa bir süre için hava durgunda olsa, geçmiş günlerden kalma ya da başka dalgalı yerlerden gelme salınmalar, kımıltılar sürer. Denizde rüzgarın esmesiyle de bu kımıltılar, tam dalgalanma durumuna gelir. Denizin yüzünde düzenli iniş çıkışlar, kırışıklıklar olur. Bunlar deniz dalgalarıdır. Büyüklüğü ne olursa olsun deniz yüzündeki bu düzenli kırışıklıklara soluğan denir. Deniz, sanki soluk alıyor, soluyor, nefes alıp veriyor gibidir. Dalgalar rüzgarlarla çok itilirse, bundan da itilme dalgalara doğar. Deniz dalgalarının çoğu rüzgarlardan ileri gelir  Rüzgar dalgalara. Ancak, öyle yerler de vardır ki, buralardaki denizlerde hava durgun da olsa, pek yeğin, çok büyük dalgalar belirir, ortalık birbirine karışır, gemiler batar, ya da karaya vurur. Bunlara deprem dalgalaması  b. bk., ya da Tsunami adı verilir.
DENİZ DEPREMİ         Deprem ocağı denizin dibinden daha aşağılarda bulunan bir çeşit yer sarsıntısı. Etkisini geniş ölçü de denizlerde gösteren bu depremlere, bundan ötürü, deniz depremi adı verilmiştir. Deniz depremleri sırasında, yel esmiyen havalarda bile çok büyük, korkunç deniz dalgalenmaları olur. Bunlar denizin deprem dalgalarıdır. Birdenbire beliren bu dalgalar yüzün den gemilerin battığı, karaya oturduğu olur. Bu dalgalar hafif olmuşsa gemide sadece bir gıcırtı duyulur. Orta derecede olmuşsa, demirin dibe sürtünmesi gibi bir sarsıntı olur. Daha çok olursa gemideki eşyalar devrilir, ayakta duran kimseler yere düşer, gemi bir yana yatar, çatlamalar olur, deniz çalkalanır, gemi batar.  Deprem, Yer depremi.
DENİZ DİBİ Deniz dibinin kabartıları, çukurlukları Deniz dibinin yer biçimleri karalardaki gibi çok inişli çıkışlı, keskin uzanışlı, sivri değildir. Deniz dibi, daha yumuşak, hafif dalgalı bir uzanış gösterir.Çukur biçim olarak deniz dibinin başlıca biçimi şunlardırGeniş çanaklar, derin hendekler. Kabarık biçim olarak şudur Eşikler  Deniz.
DENİZ DİBİ PÜSKÜRMESİ        Deniz dibinden beliren yanardağ püskürmeleri Bu türlü püskürmelerle deniz ortasında küçük adalar  b. hk.. doğar. Deniz dibi yanardağından fırlatılan süngertaşlari bir süre deniz üstünde yüzer Yanardağ, Püs kürme, Püskürük taşlar.
DENİZ DİBİ VADİSİ      Deniz suları altında kalmış vadi.
DENİZ GERİLEMESİ     Denizin karadan çekilmesi, gerilemesi olayı  Bunun tersi deniz ilerlemesi dir. Deniz gerilemesi, ya karanın yükselmesinden, ya da deniz yüzünün alçalmasından ileri gelir.
DENİZ HARİTASI           Deniz gidiş - gelişleri için hidrografya enstitülerince çizilmiş harita. Deniz haritasında deniz yolculuğuna kolaylık sağlıyacak kadar genişlikte bir kıyı çizgisi ve dar bir kıyı boyu gösterilmiştir. Bunu yanında gemi yolları, denizin derinliği, sığ, kayalık yerler, kumla lar, Watt’lar , resifler, çıkıntılar, şamandıralar, fenerler, gelip geçici engeller, gemi kalıntıları ve ilgili başka şeyler gösterilmiştir. Deniz haritalarında açıyı koruyan harita izdüşümlerinden faydalanılır  Mercator izdüşümü gibi.
DENİZ HENDEĞİ Denizlerin dibinde uzun çukurluklar.  Deniz dibi.
DENİZ İKLİMİ  Denizlerde, adalarda yüksek enlemlere doğru sokulan, batı rüzgarlarına dönük kıyılar boyunda orta enlemler boyunca uzanan bölgelerdeki nemlice, sıcaklık oynamaları az iklim. Deniz ikliminde hem gece ile gündüz, hem de yaz ile kış arasında az sayılacak sıcaklık oynamaları olur.  Kara iklimi.
DENİZ İLERLEMESİ      Denizin karaya doğru ilerlemesi, karadaki çukur yerleri basması olayı. Bunun tersi deniz gerilemesi dir. Deniz ilerlemesi ya karanın çökmesinden, ya da deniz yüzünün yükselmesinden doğar.
DENİZ KIYISI    Denizlerin karalarla olan sınırı  Ayrıca göl kıyısı, ırmak kıyısı da bulun duğundan, bvnlardan ayırt etmek için sadece kıyı yerine deniz kıyısı sözü de kullanılır.  Kıyı.
DENİZ KULAĞI               Körfezlerin, koyların binbini ardınca sıralandığı kıyılarda, bu girintilerin önünde kıyı dili nin gelişmesi yüzünden körfezlerin, koyların göl biçimi almış durumu. Deniz kulağının suyu, buraya dökülen derelerin getirdiği tatlı sularla bir süre sonra tuzluluğundan kaybeder. Deniz kulakları, uzunca zamanlar içinde kum, çakıl, kil ile dolar, göl olmaktan çıkar, karalaşır.
DENİZ MELTEMİ           Gündüzleri denizden karaya doğru esen yel. Akdeniz bölgesinde durgun yaz havzasında iyice belli olur. Oğleden önce, denizin yanıbaşında ve birkaç yüz metre yükseklikteki karada çok ısınma olur, bundan da orada bir alçak basınç alanı belirir. Işte buradan hafifliyerek yükselmiş, sonra yüksekten denize doğru akmış bulunan hava yığınlarının yerini doldurmak üzere denizden karaya doğru hava yığınları yer değiştirir ki, bu deniz meltemi diye anılır. Yaz günlerinde kuşluk vaktinin boğucu sıcağından sonra bu deniz yelinin, yani deniz melteminin esmesiyle kıyı boyuna, karaya serinlik gelir. Deniz yeli eserken önce denizi yalar, sonra karaya vurur, 20 - 40 km. içerilere sokulur.  Kara rüzgarı, Yerel rüzgar, Basınç, Yel.
DENİZ TUTMASI           Denizin çok çalkantılı, dalgalı olduğu bir sırada geminin güvertesinde, ya da gerisinde bulunanlarda beliren bulantı, baş dönmesi, ter dökme, kusma, soluk alma darlığı şeklindeki sarsıntı ve korku gibi belirtileri olan bir çeşit sağlık bozulması. Bu belirtiler, 1 -2 yaşındaki çocuklarda pçk az olur, kadınlarda ise erkeklerden çok olur. Deniz tutması, sallanmadan ileri gelir. Nasıl ki, salıncakta sallanmak, uçmak sırasında da böyle belirtiler olur. Gemide deniz tutması belirince, geminin ortasında bir yere çekilmeli, serin bir havada uzanmalıdır.  Dağ tutması.
DENİZ YELİ       Deniz meltemi.
DENİZ YOLU    Deniz taşıtlarının çok geçtiği, türlü ülkeleri, bölgeleri biri- birine bağlıyan yollar. Deniz. yolu, denizlerin işlek yerleridir. Buralardan türlü deniz taşıtlar geçer. Böyle yollar, uzun zaman denenmiş yerlerdir. Dünyanın en işlek deniz yolları şunlardır  Batı Avrupa ile Kuzey Amerika’nın doğu kıyıları arasındaki Kuzey Atlantik deniz yolu. Bu deniz yolu, yeryüzünün iki büyük endüstri alanını, iki kalabalık yerini birbirine bağlamıştır. Bir başka işlek deniz yolu Avrupayı Akdeniz üzerindenGüney ve Doğu Asya’ya bağlıyan yoldur. Bu yol Süveyş Kanalından geçer. Bir üçüncü deniz yolu da Avrupa’yı Güney Amerika ülkelerine bağlar.
DENİZ YÖNÜ   Deniz tarafında anlamına gelen kelime.
DENİZ YÜZÜ    Çeşitli olaylarla  Yer’in dönmesi, akıntılar, gelgit tuzluluk gibi. yakından ilgili olarak belirmiş bulunan denizin yüzü. Deniz yüzü, ölçmelerde 0  sıfır. metre olarak gözönüne alınır.
DENİZ YÜZÜ OYNAMASI         Deniz yüzünün geniş ölçülü değişmesini belirten terim.  Ostatik hareketler.
DENİZ SUYU    Içinde sudan başka tuzlar, gazlar bulunan su. 1 kilogram deniz suyunda 35 gram tuz soyundan maddeler vardır. Deniz su yunun tuzluluğu yerine göre değişir. Çok tuzlu olan Kızıldeniz’in tuzlulu ğu % 40’tır. Çünkü, bu denize ırmaklar dökülmez, yeri de çok sıcaktır. Deniz suyunun rengi koyu mavidir. Deniz suyunun içine ışık en çok 400 metre derine kadar işler. Bun dan ötesi iyice karanlıktır. Deniz suyunun yüzeydeki sıcaklığı enlemlere göre değişir  Sıcak kuşakta 30 bulur, soğuk denizlerde sıfırdan aşağı düşer. Bu düşüş daha da çok ise donma olur, denizin yüzünü buzlar örter.  Buzla, Deniz bu zu.
DENİZDEN UZAKLIK   Bir ülkenin iç bölgelerindeki türlü yerlerin, deniz kıyılarından olan uzaklığı. İnsan yaşayışı bakımından önemli yeri olan bu kavram, haritalarda eşuzaklık eğrileriyle de belirtilir.
DENİZDEN YÜKSEKLİK Yeryüzünün bir noktasının deniz yüzünden olan dikine uzaklığı Buna bir yerin denizden yüksekliği, ya da yükselti, rakım denir. Sözgelişi, Erciyes Dağının doruğunun yüksekliği 3916 m.’dir. demek, bunun denizden olan yüksekliği, yani yük seltisi demektir.
DENİZLERDE ORTALAMA DERİNLİK Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir. Dünya’nın  en derin yeri olan Mariana Çukuru denzi seviyesinden 11.035 m derinliktedir.
DENK EĞRİ Eğim eğrisi
DENKLEŞME AKINTISI Birbirine dar bir boğazla bağlı, fakat ayrı özellikte suları bulunan iki deniz arasındaki akıntılar. Böyle bir yerde suyu yeğni hafif olan denizden, suyu yoğun  ağır. olan denize doğru üstten bir akıntı olur. Buna karşılık, suyu yoğun olan denizden de ötekine doğru dipten bir akıntı belirir. Ayrıca, her ikisi araşında yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya doğru, boşalan suların yerini doldurmak üzere, dikine akıntılar olur. Bunlar ödeşme akıntıları ya da denkleşme akıntılarıdır.  Deniz akın tıları.
DENUDATİON                Latince nudus   çıplak kelimesiyle ilgili denudare soyma, iyice soyma, çıplaklaştırma kelimesinden alınmış bir terim. Batı dillerinde bu terim, dış güçlerin yamacı süpürürcesine aşındırması anlamın da kullanılır. Dilimizde denudation. teriminin karşılığı süpürülmedir. Yerine göre, su süpürmesi, yel süpürmesi vardır.
DENÜDASYON               Denudation, Süpürül— me, Su süpürmesi, Yel süpürmesi.
DENÜDASYON TARAÇASI      Kaya sekisi.
DEPO  Dolma, Tortulanma.
DEPREM            Yerkabuğunda meydana gelen titreşim hareketleri Yer’in derinliklerinden gelen, yeryüzünde titreşmeler şeklinde beliren doğal olay. Dilimizde depertmek, debertmek, tepreşmek kelimeleri, yerinden oynatmak, yerinden oynamak, kımıldatmak anlamına gelir. “Yer yerin den oynadı” sözü de kullanılır. Bunlardan Deprem çok kullanılır. Deprem, yerkabuğunun iyice oturmamış yerlerinin yerinden oynaması yüzünden olur. Bunlar arasında en çök kırılma yüzünden yer sarsılır. Bir de yanardağların canlandığı yerlerde dar çerçeveli depremler olur. Yeryüzünün iki deprem kuşağı vardır Biri Büyük Okyanus çevresi, ötekisi, içerisine Akdeniz çevresini, Alpleri, Antilleri alan ve Hindistan’dan ötelere uzanan kuşak. Böylece, yeryüzünün çok depremli yerleri, az depremli yerleri, hemen hemen depremsiz yerleri vardır. Bunlara depremlilik adı verilir. Depremler, karalarda olduğu gibi, deniz dibinde de olur. Bunlardan birincisine yer depremi, ikincisine deniz depremi denir. Depremler kısa sürer. Çoğunca birkaç saniye. Depremler, dalgalar halinde ilerlerler. Depremlerin yeri başlangıç yerine odak, deprem ocağı  b ., hiposantr, iç-merkez gibi adlar verilir. Deprem dalgalarının yeryüzüne en kısa yoldan çıktığı yere deprem ortası , ya da episantr denir.  Yerkabuğu.
DEPREM ALANI            Deprem dalgalarının araçsız olarak  Deprem araçları. duyulabildiği, sezildiği yerler. Bunlara “kab sarsıntı yerleri” anlamına gelen makroseism yerleri de denir.  Yunanca makros   büyük, seismos   sarsılma. Bunlara karşılık, ancak araçların göstere- bildiği, fakat insanın sezemediği depremler de vardır ki, bunlara da “ince deprem” anlamını veren mikroseism  Yunanca mikros   küçük. adı verilmiştir.  Deprem.
DEPREM ARAÇLARI    Deprem gözlenen yerlerde kullanılan ve sismograf, sismoskop, sismemetre gibi adlarla söylenen araçlar.
DEPREM BİLİMİ         Depremlerin oluşlarını, etkilerini araştıran bilim Deprem bi!iminde deprem dalgaları, depremleri doğuran olaylar, depremleri doğuran güçlerin doğuş sebepleri araştırılır. Bu arada depremin yer üstünde yaptığı işler belirtilir. Bunların dışında yeryüzünün başlıça deprem alanları araştırılır, haritaları çizilir.  Deprem, Deprem ocağı, Deprem ortası, Deniz depremi, Deprem dalgalaması, Yer depremi, Sismofoji, Sismograf.
DEPREM BÖLGESİ       Deprem görülen ve görülebilecek alanlar. Sık sık deprem meydana gelen alanlar. Depremlerin sık sık belirdiği, yerin çok oynadığı, yıkılmaların olduğu bölge. Deprem bölgeleri, en yeni devirlerde yerinden oynarna  b. bk uğramış yerlerdir.  bk Deprem, Deprem ortası.
DEPREM DALGALANMASI     Hava durgun iken bile ansızın beliren büyük, korkunç deniz dalga- ları. Bunlar deniz depremlerinden ileri gelir. Bunun için buna deprem dalgalaması denilmiştir. Japonya kıyılarında sık sık yıkıcı etkilerini gösteren bu türlü dalgalara orada Tsunami adı verilmiştir. Halk arasında bu türlü dalgalar gelgit ile karıştırılırsa da bununla ilgisi yoktur. Denizin dibinde bir yerinden oynama , bu arada da bir kırılma olması, böylece bir kırık doğması sırasında burada deprem olur. Böyle bir yerin tam üstünde, yani denizin yüzünde, birdenbire sırt ve çukurlar belirmiştir. Sanki deniz yarılmıştır. Bu sıra da yerçekimi etkisini gösterir, bu güç, yüzeyi düz bir duruma getirmeğe çalışır. Düz bir yüzeye doğru inme ile ilgili olarak, suyu denk bir durumdan daha ileri gönderir, böylece gidip gelen bir dalga belirir. Deprem ortasından uzaklaştıkça bu dalgalar küçülür. Deprem dalgalamasından doğan dalgalar, yakındaki kıyılarda, hele körfezlerde yıkıcı etki yaparlar  15 Haziran 1896 da Japonya’nın Sanniku bölgesini su altında bırakan bir Tsunami dalgası, 27.000 kişinin ölümüne, 10.000 evin yıkılmasına sebep olmuştur. Bu deprem dalgalamasını doğuran deniz depreminin ortası, kıyıdan 200 km. uzakta idi. Kıyıda yıkıcı etki yapan deprem dalgalaması, deprem sezildikten bir saat sonra buraya ulaşmıştır. Burada Ryori’de dalgalar 30 metre yükselmiş, 7- 34 dakika ara ile 6 büyük dalga Miyako şehrini silip süpürmiiştür.  Dep. rem.
DEPREM ISKALASI      İnsan tarafından sezilmesi ve duyulmasına, eşya ve yapılar üzerindeki etkileriyle yıkıcılığına göre, depremin yeğinlik  şiddet. derecesini kestirmek üzere, Mercalli, Sieberg gibi araştırıcılarca düzenlenmiş 12 basamaklı ıskala. Deprem ıskalasının ana çizgileri cetvelde gösterilmiştir.  Deprem ıskalası cetveline bakınız.
DEPREM OCAĞI            Deprem dalgalarının başladığı yer. Burası yerkabuğunun içinde, ya da dibinde bir yerdir. Eğer, depremi, yani yerin sarsılmasını doğuran olay, kırılma ise bu başlangıç yeri kırığın başladığı yerdir. Deprem ocağının çok derinlerde olmadığı sanılıyor. Bu sarsıntı ocağının, çoğunca, birkaç bin metre ile 50-100 km. arasındaki derinliklerde bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Bununla beraber, kimi depremlerin ocağının  odağının. yerin yüzünden 700 km. derinlere de indiği anlaşılmıştır.  Deprem, Deprem ortası.
DEPREM ODAĞI         Deprem ocağı
DEPREM ORTASI          Deprem ocağının yeryüzünde tam üstüne düşen yer. Deprem ortası, yersarsıntısının yeryüzündek orta yeridir. Sarsıntılar bu noktadan her yana doğru dağılır ve buradan uzaktaşıldıkça depremin yıkıcılığı azalır. Deprem ortası, yani depremin dış-merkezi, sarsıntıların doğurduğu zararların, yıkılmaların en çok olduğu yerdir, Depremin araçsız olarak sezildiği, ya da duyulduğu yere sarsılma alanı denir. Burası çoğunca, deprem ortasının çevresidir. İnsanın sezemediği depremleri deprem araçları yazar. Öyle büyük ve yaygın depremler olur ki, bunları bütün dünyadaki deprem araçları yazar. Depremi yazmış olan aracın bulun yer ile deprem ortası arasındaki uzaklığa orta uzaklığı adı verilir. Buna merkez uzaklığı da denir. Orta uzaklığı kilometre olarak, ya da açı ile ölçülür. Orta uzaklığına göre çeşitli depremler ayırt edilir  yerel deprem, yakın deprem, uzak deprem, çok uzak deprem. Yerel depremlerde sarsıntının duyulma yeri “sarsılma alanı” için dedir. Yakın depremlerde bu değer 1.000 km., uzak depremterde 10.000 km.’yi bulur.  Deprem, Deprem ocağı.
DERİN DENİZ BÖLGESİ             Yerkabuğunun hipsografik eğrisinde 2.500 metreden daha derinlere doğru uzanan ve 6.000 metrelik derinlikleri geçen derin deniz çanakları alanı. Bu gibi yerler yeryüzünün yüzölçümünün % 52’ye yakınını tutar.  Batiyal bölge, Neritik böl ge, eniz.
DERİN DENİZ ÇUKURLARI       Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur. Yeryüzünün en dar bölümüdür.
DERİN DENİZ PLATFORMU    Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
DERİNE AŞINMA          Akarsuyun, yatağını kazması, oyması, gittikçe derinleştirmesi işi. Derine aşınmanın hemen ardından yanlama aşınma da başlar, birlikte gider.  Aşınma.
DERİNLİK           Çukur bir yerin derin olma durumu, derin olma derecesi. Gölün derinliği, denizin derinliği; Irmağın derinliği, obruğun, düdeinin derinliği gibi.
DERİNLİK EĞRİSİ           Eş-derinlik eğrileri.
DERİNLİK TAŞLARI      Magmanın, yerkabuğu içindeki başka taşlar arasına sokularak katılaşmasından doğmuş taşlar.  Taşlar, Püskörük taşlar, Püskürme, Dış püskürük taşlar, İç püskürük taşlar.
DERYA Farsça deniz demektir.  Deniz.
DETERSİYON   Latince detersio  silme, temizleme kelimesinden yapılmış bir terim. Bununla buzulun cilalaması, geçtiği yeri silmesi, çizmesi işleri belirtilmiştir.  Cilalama. Batı dillerindeki yazılişı detersion’ dür.
DETRAKSİYON Çatlatma.
DEV KAZANI   Şelalenin dökülduğü yerde oluşmuş derin kuyu. Akarsuların şelale yaparak döküldükleri yerlerde, hızla düşen suların ve içindeki taş, çakıl gibi maddelerin çarptığı yeri aşındırmasıyla oluşan yeryüzü şeklidir. Akdeniz Bölgesi’ndeki Manavgat ve Düden şelalelerinin düküldükleri yerlerde güzel dev kazanı örnekleri bulunur.
DEV LİMAN     Yeryüzünün birçok büyük limanlariyle ilgisi bulunan ve çeşitli büyük gemilerin çok uğradığı, yük alıp verdiği liman.  liman.
DEV ŞEHİR        Nüfusu milyonu geçen şehir Büyük şehirlerin son derece bir hızla kısa zamanda büyümeleri yüzünden, nüfusu çok olan bu türlü şehirler arasında en büyükleri olarak dev şehirleri ayırdetmek gerekmiştir. Bunlar dünya ölçüsünde büyük şehirlerdir. Ikinci Dünya Savaşından sonra yeryüzünde 64 dev şehir sayılmıştır Bunun 20’si Avrupa’da, 21’i As ya’da,16’sı Kuzey Amerika’da, 4’ü Güney Amerika’da, 2’si Avustralya’da, 1 ‘i Afrika’dadır. Memleketimiz deki dev şehir bugün lstanbul’dur.  Şehir, Büyük şehir.
DEVAMLI MEYİL Sürekli iniş
DEVİR  Yerkabuğunun oluşma ve gelişmesi sırasında bir oluşuk yani formasyonun meydana gelmesi için geçen zaman bölümü. Devir, periyod keIime karşılığıdır ve çağın bir bölümüdür. Sözgelişi, ikinci Çağın devirleri Triyas, Jura, Kretasedir.  Jeoloji çağları çizelgesi.
DİKMELİK          Ağaç yetiştirmek için dikme fidan elde edilen yer. Orman ağaçları dikmeliği, meyva dikmeliği, süs ağaçlan dikmeliği, gül dikmeliği.  Ağaç, Orman.
DİLUVİYUM      Dördüncü Çağın Kuaterner, Kuarter gibi adlarla anı lan birinci bölümü. Diluviyum, ‘kor kunç su taşkınları” yani tOfan anlamına gelir. Dördüncü Çağın bu dönemine “çok yeni” demek olan Pleistosen denildiği gibi, buzulların  ,b. . çok yaygın oldu ğu, karaların bugünkünden daha çok yerini örttüğü dönemi belirtmek için Buzul Çağı adı da verilir. Diluviyum dönemi, insan soyunun yeryüzünde türediği, memeli hayvan lar topluluğunda büyük değişikliklerin olduğu bir zamanı karşılar.
DİNAMİK           Hareketin veya hareketteki değişmelerin sebeplerini araştırarak, kuvvet ile hareket arasındaki ilişkiyi inceleyen mekanik bölümü.
DİNAMİK DENGE         Hareketli cisimlerin dengesi
DİNAMO           Mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren araç
DİNAMOMETRE           Kuvvet ve ağırlık ölçen araç
DİNLENME YERİ            İnsan sağlığına iyi gelen, çoğunca da içmelerin, kaplıcaiarın, kumsalların bulunduğu güzel havalı yerler. Böyle yerlerin iklimi yumuşak, sert, orta derecede olabilir. Çevresi ormanlarla kaplı ise böyle dinlenme yerleri daha da değer kazanır. Türlü dinlenme yerleri arasında deniz. kıyılarındaki yerler, yaylalardaki, dağlardaki yerler, orta yükseklikteki yerler vardır. Deniz kıyısı dinlenme yerlerinin havası mülayim, gece - gündüz arasındaki sıcaklık oynaması azdır. Denizden kıyıya doğru ılgıt ılgıt yeller eser. İnsan sağlığı, deniz kıyılarındaki havadan, sudan geniş ölçüde faydalanır. Yüksekliği 1.000 - 2.000 metre olan yaylalarda, dağlardaki dinlenme yerlerin de insanı canlandıran bir hava vardır. Burada sıcaklık, basınç düşmüş, güneşin ışınları da daha yakıcı olmuştur.  Denizden yükseklik. Bütün bunlarla ilgili olarak “dinlenme yerleri iklim bilgisi”  Al. Kurort klimatologie. adiyle bir bilgi kolu gelişmiştir.  lklim.
DİP BUZU          Akarsuların dibinde tutmuş bulunan buzlar. Bir süre sonra bu buzlar yerinden kopar, yüze çıkar, suların sürüklediği toparlakça buz parçaları biçimini alırlar. Bu parçalar, soğumanın artmasiyle birbiri ile birleşir, Irmağın üstünü böylece buz bağlar. Çok soğuk yerlerde dip buzu yerinden oynamaz, kıyılardanda donmalar olarak ırmak buz ile örtülür.  Don, Donma, Buz, Buz tutma.
DİP BUZUL TAŞLARI   Buzulun dibinde sürüklenmiş, sivrilikleri kalmamış yuvarlak, kum ve çamur durumundaki parçalar. Bu parçaların çoğu, buzulun, dibini sıyırması yüzünden çıkmıştir. Buzullar, böyle yerlerden çekildikten sonra bu taş parçacıklarından meydana gelmiş geniş ölçülü yığınlar. orada dip buzultaşları örtüsu olarak kalmıştır. Daha sonra burada dalgalı, inişli çıkışlı, düzlük, tepelik, çanaklarla dolu çok değişik görünüşlü özel bir yer biçimi doğmuştur ki, buna dip buzultaşları yöresi adı verilir.  Buzultaş, Moren.
DİPSİZ DERİNLİK           Yeraltının çok derin, bilinmiyen yerleri.
DİPTEN AKMA HİPOTEZİ        Koyu bir akıcı madde, ya da yarı katı bir cisim olarak magmanın yerkabuğunun derinlerinde akmasiyle ilgili olan yükselmeler, kıvrılmalar gibi yerka buğunun durum değiştirdiğini ileri süren hipotez. Buradaki kuvvet olarak ta, derinlerde radyoaktif cisimlerin ayrışmasından doğan çok fazla ısı gösterilmiştir. Dağların oluşu, başka teorılerle birlikte, bu hipotez ile de açıklanmak istenmiştir. Bu akmaların belirdiği yer olarak da hafif olan asıl yerkabuğu ile  Sial ile., dipteki daha yoğun Sima’nın biribirine yanaştığı yer olarak gözönüne alınmıştır.  Büzülme teori si, İnme-çıkma teorisi, Dağ oluşu teorileri, Dağ doğuşu teorisi.
DİRENÇ Maddelerin elektrik yüklerinin geçişine karşı koyma özellikleri.
DİSKORDANS Uymazlık.
DİSKORDANT DURUŞ Uymaz tabakalaşma.
DİSLOKASYON Utince diciocare   biri- birinden ayırmak, bozmak, dağıtmak. Bu terimle “yerkabuğunun türlü yerlerinin yerinden oynaması olayları” belirtilmiştir.  Yerinden oynama. Fransızcada disloque kelimesi ayrılmış, parçalanmış, çatlamış demektir. Dislocation da parçalanma, biribirinden ayrılma anlamına gelir. İşte bu yolla dilimize disloke ve dislokasyon şeklinde yazılan kelimeler girmiştir. Disloke, yer kabuğu ve onun tabakaları için kullanıldığı zaman disloke karşılığı “yerinden oynamış” dislokasyon karşılığı “yerinden oynama” terimleri dilimizde kullanılır. “Akbayırın tabakaları yerinden oynamıştır” denildiğin de, bu tabakalar “disloke olmuştur”, anlamı çıkar. Zaten bu türlü yerinden oynamalarla yerkabuğunun tabakalarında kıvrılmalar, kaymalar, kırılma lar, bükülmeler, çatlamalar, ayrılma- lar olur. Bunların hepsi tabaka yerinden oynaması demektir.  Yerinden oynama.
DİSLOKASYON ZELZELESİ       Yerinden oynama depremi.
DİVAN Karadeniz Bölgesi kırsal kesiminde görülen dağınık yerleşme tipi.
DİVERJANS      Iraksak.
DİYAGRAM      Hesaplanmış, ya da gözlenmiş olan değerlerin, derlitoplu görülecek biçimde çizilmesi. Diyagram, bütün incelikleri, ayrıntıları gösterememekle beraber, ilk bakışta düşündürecek şekiller ortaya koya bilmelidir. Incelikler, ayrıntılar, sayıların ayrıca sıralanmasiyle belli otur. Renklerin, gölgenin iyi kutlanılmasiyle olay hemen belirebilmeli, göze güzel görünmelidir. Bu gösterme işin de değirmi, dört köşeli ve başka şekiller kullanılabilir. Çok kullanılan alışılmış diyagram biçimleri arasında Blokdiyagram vardır.
DİYASTROFİZM             İng. Diatstrophism. J. Powell tarafından ortaya atılmış bir jeoloji terimi olup, dağ ve kara olu şunu birlikte belirtmeye çalışan bir kavramdır.  Dağ-kara oluşu.
DOĞA  Kendiliğinden var olan şeylerin bütünü. Doğa kendiliğinden doğmuş olup, sanat- kültür gibi insan düşüncesinin ortaya koyduğu varlıkların karşıdıdır. Dilimizde doğa, tabiat kelimesini karşılar. Doğa, dilimizde doğmak, doğan gibi kelimeler soyundandır.  Doğal, Doğal anıt, Doğal bilimler.
DOĞAL               Doğa olaylarını belirten sıfat. Doğal anıt denildiğinde tabii abide anlaşılır Doğal bilimler denildiğinde tabli ilimler anlaşılır.  Doğa.
DOĞAL ANIT   Görülmeye değer biçimdeki mağaralar, kayalar, ‘su kaynakları çağlıyanlar, bazı orman ve ağaçlar, bugün artık soyları tükenmeye yüz tutmuş canlılar gibi varlıklara verilen ad. Birçok ülkeler de bu türlü varlıklar korunur.
DOĞAL BARINAK         Mağaralar ve ağaç kovuklarıdır. İlk insanların kullandıkları barınaklardır.
DOĞAL BİLİMLER         Doğal olayları inceliyen, araştıran, onları bir düzene bağlıyan, açıklamalar yapan bilim.
DOĞAL COĞRAFYA     Yeryuvarlağının dışında, insan ve başka canlılar üzerine etki yapan doğal olayların, doğuş, oluş ve sonuçlariyle yeryüzündeki, ya da onun bir parçasındaki dağılışlarını araştıran, inceliyen coğrafya bölümü. Doğal coğrafyanın içine, dar anlamiyle, cansız yeryüzü girer Yeryüzü biçimleri, hava, sular. Geniş anlamiyle alındığında, doğal coğrafya içinde bitkilerin, hayvanların da birer konu olarak belirdiği olur. Ancak, bu sonuncular, çoğunca, canlılar coğrafyası yani biyocoğrafya içinde incelenir.  Coğrafya, Deniz bilimi, Meteo rolöji, Klimatoloji.
DOĞAL GAZ     Petrol havzalarında oluşan doğal yanıcı gaz
DOĞAL KAYNAK           Oluşumunda insan emeği olmayan, işlendiğinde kazanç sağlayan kaynak.Yeraltı ve yer üstü olmak üzere ikiye ayrılır.
DOĞAL ORTAM            İnsan elinin değmediği sahaYeryüzünde insan elinin değmediği alan Böyle alanlarda, iklim, arazi şekli, toprak şartlarına göre canlılar (bitki ve hayvan) alana yerleşmekte ve bir denge kurmaktadır
DOĞAL YÖRE  İnsanın, yaşadığı yerdeki doğal varlıklarıhenüz yeter derecede işliyemediği vedeğiştirememiş olduğu yerler. Doğal durumlarını olduğu gibi saklıyan bu türlü yerler arasında balta girmemiş ormanlar, bozkırlar, dağlık yerler vardır. Buralarda insanlar, daha çok, toplayıcı, avcı, balıkçı olarak geçinir, birbirinden uzak ve ayrıksı yerleşme yerlerinde barınır, doğa güçlerinin ve olaylarının hemen her türlü sünün baskısı, korkusu altında yaşar. İnsanın yerleşmeye hiç yanaşmadığı kutup bölgeleri, çöler, yüksek dağlar ise doğal yörenin hemen hemen el değmemiş olanlarıdır. İnsan elinin çok değmediği ve doğal varlıklar üzerinde kendi isteğine uygun şekilde işliyemediği bu doğal yörelerle işlenmiş yöreler arasında çok sayıda geçiş şekilleri vardır. Doğal yörelerin kimisi üzerinde in san yok edici şekilde işlemiştir. Söz gelişi, ormanlarını ortadan kaldırmış, bunun yerini çalılık, fundalık, dikenlik yerler tutmuş, yörenin eski doğal durumu tanınmaz olmuştur. Ancak, burada yöre işlenmemiş olup, zorlan mış ve doğal varlıklarının kimisi yok edilmiştir.  . işleme coğrafyası, Beşeri coğrafya, Yöre, işlenmiş yöre, Zorlanmış yöre.
DOĞRU AKIM Şiddeti ve akış yönü zamanla değişmeyen elektrik akımı.
DOĞU  Anayönlerden biri Anayön
DOĞU BLOKU Sosyalist sistemlerle yönetilen ülkelerin oluşturduğu topluluk.
DOĞU ÜLKELERİ           Avrupa kültürü dışında kalan bazı ülkeler.
DOĞU YELİ       Yel.
DOKU  Püskürük taşların özel görünüşü belirten terim. Sözgelişi granit dokusu, ofit dokusu, perlit dokusu, akıcı doku, delikli doku gibi.  Taşlar.
DOKUMA Dokumaya yarıyan bitki, hayvan ürünlerinin  pamuk. keten, yün, yapağı, ipek. ve ilgili yapma maddelerin kumaş durumuna getirilmesi için yapılan işler.  Dokuma endüstrisi.
DOKUMA ENDÜSTRİSİ             Telli maddeleri dokuma işi ile uğraşan endüstri kolu. Dokuma endüstrisi en- geniş çeşitli ve yaygın bir endüstri koludur. Dokuma endüstrisi içinde pamuk dokumacılığı, yün dokumacılığı, ipek dokumacılığı vardır.
DOLAŞIM          Havanın dolaşımı, suyun dolaşımı şeklinde beliren dönemli olaylar.
DOLAY                Büyük şehirlerin çevresinde bulunan, buralara günlük işler için bağlı olan yerler. Ankara şehrinin dolayları, Istanbul’un dolayları gibi. Böyle yerler şehirlerin çevresine serpilmiş kentler, ya da köyler durumundadır. Bunların kuruluşu türlü yönlerden olmuştur  Bunların başında nüfusun artması yüzünden halkın daha iyi havalı yerlere doğru çıkması gelir. Sözgelişi, Ankara’nın dolayları bir yandan Kayaş ile Sincanköy arasında uzanır, öte yandan Keçiören, Etlik, Kavaklıdere, Dikmen, Yenimahalle çevrelerinde serpili bulunur. Kayaş ite Sincanköy arasında oturanlar şehrin içine, çoğunca demiryolundan faydalanarak gider gelirler. Buraya işleyen trenlere ara treni adı verilir. Demiryoluna uzakça olan dolaylarda oturanlar ise otobüslerle şehre gelir giderler  Banliyö.
DOLDURMA    Değeri bilinen iki nokta arasındaki yeri, gerçeğe en yakın bir değerle doldurarak bu iki noktayı bir eğri ile birleştirme işi. Buna var-sayılma işi de denir. Doldurma işi, çoğunca, klimatoloji haritalarının çizilmesinde ele alınır. Sözgelişi, deniz yüzüne indirilmiş değerlerle bir eş-sıcaklık  izoterm. haritası çizilirkerı türlü meteoroloji gözlem yerleri yani istasyonları arasında sıcaklık derecesini düzenli olarak değiştiği düşünülür, böylece bu iki yer arasından bir eğri geçirilir. Bunun için doldurma karşılığı olarak var-sayılma sözü de kullanılmıştır.
DOLGU YERLERİ            Dolma, Tortulanma.
DOLİN "Kalker platolar üzerinde görülen, oval şekilli erime çukurluklarıdır.
DOLMA              Dış güçlerin etkisi ile bir yerden koparılan ve taşınan ufalanmış taş parçalarının ve parçacıklarının, bir başka yerde birikmesi olayı. Bu birikme, taşıyıcı gücün daha ilerlere doğru bu parçacıkları sürükleyemediği yerde başlar. Sözgelişi bir ırmak, içinde sürüklediği taş parçacıklarını ya yatak eğiminin azalması, ya da suyunun azalması yüzünden yolu boyunca bırakmaya başlar. Bu parçacıkların birikmesiyle de ırmağın yatağı yükselir. Bunun gibi bir dere, dağdan koparıp sürüklediği taş parçalarını dağın eteğine birakır. Çünkü burada eğim dağdaki gibi dik değildir. Böylece burada birikinti yelpazesi doğar. Dağların eteğini çeviren etek döküntüleri, kıyılardaki deltalar, birikinti ovaları böylece birikmelerden ileri gelmiş dolgulardır. Göllerin dibinde, deniz diplerinde de geçmiş jeoloji çağlarında birikmeler olmuş, bugün de olmaktadır.  Aşınma.
DOLMA KUYU                Sarnıç.
DOLU   Yuvarlak buz parçacıkları biçiminde yere hızla düşen bir çeşit yağış. Dolu, çok sıcak yaz havasında oluşur, yere çarparcasına iner, zararlar doğurur. Dolu taneleri darı büyüklüğünden ceviz büyüklüğüne kadar olur. Kimi halde tavuk yumurtası büyüklüğünde dolu yağdığı da olmuştur.  Ki rağı, Çiy, Kırç, Kırcı, Buzcuk, Yağ mur, Kaı-.
DON     Sıcaklığın donma noktasının altına düşmesi yüzünden, suyun durumunu değiştirmesi, katılaşması olayı. Don olayı çoğunca iyice açık, durgun gecelerde yerden göğe doğru ısı kaybından doğar. Bu duruma ayaz adı verilir  Ayaz. Bu türlü donmaya ısı verme donması denilir. Başka bir deyimle ışıma donması adı verilir. Bir başka don olayı da bir bölgeye sokulan soğuk hava yığınları yüzünden belirir. Donlu gün diye, sıcaklığın O nin altına düştüğü günlere denir. Bir gün içindeki en düşük sıcaklık o günün belirli bir zamanında, kısa bir süre için de olsa, 0 nin altına düşmüş ise o gün donlu gün sayılır. Çok donlu gün ise, en düşük sıcaklığın 0 nin altında on dereceye, ya da daha aşağı düştüğü günlerdir. Donma derinliği sözünden toprağın içine doğru donmanın ne kadar işlediği anlaşılır.  Donmuş toprak.
DON OLAYI      SıcakLığın 0 C:nin altına düşmesi sonucunda suyun donmasıyla oluşan olay.
DON ZARARLARI          Don olayının bitkilerle yapı işlerine olan zararları. Donma olayının bitkilere verdiği zarar, o bitkinin soyuna bağlı olduğu gibi, bitkinin bir bölümüne de  yaprak, çiçek..... bağlıdır. Bitkinin dondan ençok zarar gören yeri onun sulu, etli bölümleridir. En az zarar gören yeri de odunsu yerleridir. Bununla ilgili olarak kış aylarında bitkiler serilip serpilmezler. Bundan başka donmanın belirdiği zaman, donma süresi, donmanın az, ya da çok oluşunun da etkisi vardır. Sözgelişi bahar ortasında, ya da güz başındaki donlarla ayazlı havada  Ayaz. kar örtüsü olmadan beliren donların zararları çok olur. Bundan korkulur. Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk, halindeki biçimlerinin de don üzerine etkisi olur. Çukur yerlerdeki donlarda bitkiler zarar görür. Ova, dere içi gibi bu türlü yerlere ağır olan soğuk hava akın eder. Buralardaki soğumayı, donmayı artırır. Bu yüzden bitkiler kavrulur. Don olayı türlü bitki örtüşüne göre de ayrı zararlar verir. Çayır bitkileri dondan zarar görür. Toprağın içinde yumruları bulunan bitkiler de uzun ve çok donmalar olursa zarar görürler. Bitkilerin odunsu yerleri, ağacın kabuğu da dondan zarar görür, gövdede çatlamalar olur. Dondan çok alıngan oan bitkiler için ayrıca koruma tedbirleri alınır. Çiçek bahçeleri, meyvalıklarda olduğu gibi. Buralarda bitkiler ‘Uzerine kağıt serilir, bez örtülür.  Dondan korunmak için başka yollar da aranır.  Don.
DONLU GÜN   Hava sıcaklığının O Cnin altına düştüğü gün.
DONMA             Bir sıvının belirli bir sıcaklıkta ısı kaybederek katı hale geçmesi.
DONMA ÇÖZÜLME DÖNEMLERİ       Gerek yeryüzünün yüksek enlemlerinde yıl içinde, daha iyisi mevsimlere göre beliren mevsimlik, gerekse alçak enlemlerde ki yüksek dağlarda gece ve gündüzün gidişine göre sürüp giden günlük buz tutma ve erime olayları. Bu olayların bu dönemler içinde birbiri ardınca sürmesiyle buzun, taşları parçalayıcı etkileri olur.  Buz çatlatması, Aşınm
DONMA NOKTASI       Meteoroldjide arı suyun donduğu, ya da arı  saf. buzun eridiği 0° derece, yanı 0°C.
DONMUŞ TOPRAK    Kutba yakın enlemlerde görülen, toprağın sürekli donmuş bulunduğu yerler. Bu donmuş yerler çok derine işlemiş bulunabilir. Bunun üzerinde ince bir toprak örtüsü bulunur. Bu örtü kışın iyice donmuş bulunur. Yazın az bir derine kadar çözülür.
DORUK               Dağların en yüksek zirvesi
DORUK ÇİZGİSİ              Sıra dağların üst bölümünden geçtiği düşünülen çizgi Dağlar, Su bölümü çizgisi.
DORUK HATTI                Dağların en yüksek noktalarından geçen sınır.
DORUK KATI   Bir dağ sırasının doruk katında hemen hemen bir, ya da birbirine çok yakın yükseklikte dalgalı bir üst yüz. Yüksek dağların doruk katı buzkar ,buzul aşındırmaları ve akar suların oymalariyle biçimlenmiştir.
DORUK SİVRİSİ              Dağların dişli doruklarının en sivri yeri  Dağ, Doruk.
DORUKLU DAĞLAR    Uzanışı belirgin olan,. doruğu iyice belli bulunan dağlar. Eğer doruk iyice belirgin olmaz da yassı bir uzanış bulunursa, böyle dağlara sırtlı dağlar denir. Böyle dağları doğuran iç olaylara göre de kıvrım dağlarından, kırılma dağlarından, volkan dağlardan söz edilir.  Dağlar, Dağ oluşu.
DOYGUN         Sızan suları iyice emdikten sonra bir tabakanın artık ememiyecek duruma gelmesi olayı. Havanın doygun duruma gelmesi ise bir yerde, belirli bir sıcaklıkta havanın alabileceği su buharı tutarıdır.
DOYMA              İçerisinde su buharı tarafından yapılan basıncın, aynı sıcaklıkta en yüksek su buharı basıncına eşit olduğu durum.
DOYMA DURUMU       Bir yerde belirli bir sıcaklıkta havanın alabileceği kadar aldığı su buharı ile doymuş durumu. Bu durumun üstünde su buharı hava içinde artık kalamaz, su olur. Havada her zaman az çok su buharı bulunur. Buharlaşma çok ise, hava su buharı ile doyar. Böylece doymuş olan hava daha çok su buharını içinde tutamaz Böylece yağmur, kar gibi yağış durumuna geçer.  Buharlaşma.
DÖKÜNTÜ        Parçalanan taşların yamaç aşağı kayması, yuvarlanması,etekte birikmesinden doğan döküntü yeri. Buralardaki taşlar köşeli, keskin kenarlı olur, çeşitli irilikte bulunur. Kurak, yarı kurak bölgelerde döküntülerle çevrili dağlar, yaylalar çoktur  Etek döküntüsü.
DÖLEK Dağların üstünde, kayalıklar üzerinde, dağ ve tepelerin eteğinde küçük sayılabilecek düzlükler  Köşe döleği. Dölek kelimesi birçok yerlerde düz, anlamına gelir. “Burası çok dölektir” denildiğinde, oranın düz olduğu anlaşılır. Bunun gibi, döleklemek kelimesi de bir yeri düzlemek,tesviye etmek demektir. Dölendirmek ise bozulmuş bir şeyi düzeltmek demektir.  Ova, Yazı, Yüksek ova. Kayaların üzerindeki döleklere kayabaşı denildiği de olur.
DÖNEM          Yerkabuğunun gelişmesi sırasında bir bölüğün  tabakalar sırasının, serisinin. oluşması için geçen zaman. Jeolojide dönem, epok terimini karşılar. Dönem, devirin bir bölümüdür. Sözgelişi

            
  E HARFİ
EKSOSFER         (Jeokronyum)En üst tabakadır. Yerçekimi çok azaldığından gazlar çok seyrektir. Hidrojen ve helyum gibi hafif gazlar bulunur. Atmosfer ile uzay arasında geçiş alanıdır. Kesin sınırı bilinmemekle birlikte üst sınırının yerden yaklaşık 10.000 km yükseklikte olduğu kabul edilmiştir.
EKSPEDİSİYON Arama gezisi.
EKSTREM          Latince extremus  en dı şarıda.  Uc.
EKÜİDİSTANS Topoğrafya haritalarında birbiri ardından gelen eş - yükseklik eğrilerinin, orada değişmiyen eşit değerdeki aralığı. Dilimizde buna eşit aralık, sabit aralık denir.
EKVATOR          Ekvator ( eşlek ) düzlemiYer merkezinde dönme eksenine dik olan düzlemin Yer yuvarlağı ile arakesiti. Kutuplara eşit uzaklıkta yer alan, Dünya üzerindeki en büyük paralel çemberi. Yeryuvarlağının eksenine dik olarak geçtiği düşünülen en büyük çember. Bu çember yer yuvarlağını iki eşit bölüme ayırmıştır Kuzey yarımküre, guney yarımküre. Bundan ötürü, ekvator terimi Latince aequare eşit bölmek, eşit yapmak ve bununla ilgili aequator kelimesin den alınmış, herkesce kullanılır olmuştur.
EKVATORAL BİTKİ TOPLULUĞU          Yağışın tutarına göre ekvator çevresinin çeşitli bitki topluluğu. Yağmurların yeter derecede yağması, nemliliğin çokluğu ile birlikte sıcaklık, ışık alma durumunun da elverişli olması burada sonderece gür bitki örtüsünün, zengin bir bitki topluluğunun belirmesine yol açmıştır. Yeryüzünün balta girmemiş ormanları burada yer tutmuştur. Çok çeşitli bitkilerle birlikte, zengin ve sık bir orman-altı, ağaçları birbirine bağlıyan liyanlar , üst bitkenler burada olanca gürlüğü ile yetişmiş, üremiş, serpilmiştir.
EKVATORAL İKLİM      Ortalama bir değerle dönenceler arasındaki bölgelerin iklimi. Bu iklimler, yer yer dönenceler boyunu da aşar. Bu iklimde sıcaklık bütün yıl boyunca 20dereceden aşağı düşmez. Yıl içinde sıcaklık oynamaları sadece birkaç derecedir. Her mevsimi yağmurludur. Güneşin başuçtan geçtiği iki defaya uyan iki bol yağmurlu zaman vardır. Bunlar arasındaki zamanlarda da yağmur yağar, fakat biraz azalmış bulunur. Bununla ilgili olarak, buralarda yerleşmiş olan Avrupalılar bol yağmurlu zamana kış mevsimi anlamına gelen invierno  Ispanyolca. ve hivernage  Fransızca. adını vermiş, az yağmurlu zamanlara da yaz mevsimi anlamına gelen verano  Portekizce. demişlerdir. Gerçekte ise burada kış ve yaz mevsimleri, bizim anladığımız şekilde yoktur.  Mevsimler. Ekvatoral iklimde hava çoğunca nemli, bunaltıcıdır. Yağmurların yıllık tutarı 4 metreye yaklaşır. Burada ısınma yüzünden sürekli bir alçak basınç kuşağı uzanır. Bu iklimde düzenli rüzgar eser  Alizeler. Bu iklimde gezici döngüler yoktur. Çok geniş yer tutan ekvatoral iklim bölgeleri yer yer türlü özellikler gösterir <br>Bu iklimlerin kimisi ekvator yakınında, yerel şartlarla da ilgili olarak çok sıcaktır. Çoğu zaman bulutlu, sisli, bunaltıcı, çok bol yağmurludur. Buraları balta .girmemiş ormanlarla örtülüdür. Kongo, Amazon tekneleri gibi. Buradan uzaklaştıkça az yağışlı yerler başlar. Senegal ve Sudan’da olduğu gibi. Buralarda seyrek küçük ağaçlı yerler, yarı çalılıklar belirmiştir.
EKVATORAL ORMAN                Balta girmemiş orman.
EL İŞLERİ            Çoğunca elle yapılan ve sade bir takım araçlardan da faydalanılan işler. Her çağda, her ülkede, el sanatları kurulmuş, kimisinde çok gelişmiştir. El sanatlariyle fabrikacılığa doğru gidilmiştir. Halıcılık, tezgah dokumacılığı birer el sanatıdır. Bahçecilik hatta ekincilik yapmakla beraber evlerdeki el sanatlarının geçimde önemli yer tuttuğu köyler çoktur. Bu sanatlar arasında iplik bükme, dokumacılık, halıcılık, kilim ve cecim yapılması vardır.
ELASTİKİ Esnek.
ELASTİKİYET    Yunanca elestikoz uzayabilir ve Latinceye geçerek elaune in   bir şeyi bir başka yere doğru itmek, sürmek.  Esneklik.
ELEKTRİK SARKACI    Durgun elektrik deneylerinde kullanılır. Küçük kütleli iletken bir cismin bir ipliğin ucundan sarkıtılması ile oluşturulan düzenek.
ELEKTROLİT     Elektrik akımını ileten sıvı ve çözeltiler.
ELEKTROLİZ     Bir iletken sıvı içinden elektrik akımı geçirildiğinde oluşan kimyasal değişmelerin tümü
ELEMANTER YÜK         Doğadaki en küçük elektrik yükü.
ELEVASYON TEORİSİ Yükselme teorisi.
ELİPSOİD           Bir elipsin, ana ekseni çevresinde dönmesinden doğan mücessem bir şekil. Bunun küreden ayrılığı bir meridyen boyunca alınan bir kesitin çember biçimi değil, elips biçimi göstermesidir. Yer yuvarlağının biçimi olarak da göz önüne alınan elipsoidin, küreden ayrılığını basıklık verir.  Geoid.
EMEK YOĞUN TARIM               Tarım makinalarının kullanılamadığı yörelerde insan eliyle yapılan tarım. Orneğin çapa ile tahıl ekilmesi ve olgunlaşan tahılların elle sökülerek hasadının yapılması.
EMERSİON       Yüze çıkma.
EMLES ARAZİ Arapçaemles çoğuluemalis.  Hafif dalgalıarazi için kullanılmış bir eski terim. Düzce arazı
ENDOJEN KUVVETLER. Iç güçler.
ENDRUMPF     Son-yontuk.
ENDÜSTRİ Işlenmemiş, ya da yarı işlenmiş maddelerin, fabrikalarda, yapımevlerinde işlenmiş duruma getirilmesi. Endüstri ile el sanatları arasındaki sınır bu derece belli değildir. Çok çeşitli endüstri kolları vardır. Bunlar arasında maden endüstrisi, yiyecek maddeleri endüstrisi, giyecek maddeleri endüstrisi vardır. Endüstri yeri bir fabrika, bir yapımevidir
ENDÜSTRİ BÖLGELERİ Fabrikaların, yapımevlerinin toplandığı bölge Bu yerlerdeki geçim üzerine endüstri başta gelen bir yer tutar. Endüstri bölgeleri nüfusun çok toplandığı kalabalık yerlerdir.
ENDÜSTRİLEŞME         Tarıma ve küçük el sanatlarına dayanan bir ülkede işlenmemiş maddeler bakımından başka memleketlere bağlı kalmamak, ya da kendine oldukça yetebilmek üzere devlet eliyle ya da özel girişmelerle  teşebbüslerle. fabrikaların arttırılması işi. Endüstrileşme veya endüstrileşmek işleri için birinci derecede ilgili endüstri kollarında çalışabilecek, iş yapabilecek yetişmiş işçi, usta ve başka uzmanlara ihtiyaç vardır. Bundan başka bu fabrikalar için işlenmemiş maddeler, sermaye, ulaştırma işleri gerekir.
ENEMİK BİTKİ Yerli bitki.
ENERJİ 1)Cisimlerin iş yapabilme kabiliyeti. 2)Maddenin başka bir boyuttaki durumu
ENERJİ KORUNUMU KANUNU            Farklı enerji türlerinin birbirlerine dönüşebildiğini fakat kapalı bir sistemde bütün enerji çeşitlerinin ele alındığında sistemin toplam enerjisinin değişmediğini belirleyen konum. (Etoplam=Ek+Ep=Sabit)
ENERJİ SEVİYESİ           Çekirdek etrafında aynı enerjide ki elektronların bulunduğu yörüngeler veya baş kuantum sayısı.
ENGEBE          "Dağlık yer, Yeryüzü şekilleri.     -"
ENGEBELİ ARAZİ        Dağlık yer, Inişli - çıkışlı arazi.
ENGEBELİLİK   Kısa mesafelerde eğimin sık sık değişmesi, eğimle birlikte tepe, vadi, yamaç, plato ve dağ gibi coğrafi ünitelerin farklılıklar göstermesi.
ENİNE  Coğrafyada türlü kelimelerin yanına gelerek terimi bütünleyen bir kelime  Eskiden burun yerine arz kelimesi kullanılırdı. Şimdi enine kelimesi iyice yayılmıştır. Sözgelişi enine kıyı, enine kırılma, enine kesit gibi.  Boyuna.
ENİNE ADA      Uzanışı ile kıvrım uzanışları arasın da ilgi olmayan, çoğunca karışık yapılı adalar.  Boyuna ada, Ada lar.
ENİNE AKARSU             Su bölümü kabarıklıklarına dikey uzanan akarsu Bunun tersi akarsudur. .
ENİNE BOĞAZ                Her iki kıyıda türlü yapıda ve çoğunca yapı ile kıyı uzanışının birbirine uymadığı deniz boğazı. Bunlar küçük boğazlardır. Bunun tersi boyuna boğazdır. .
ENİNE DORUK SIRTI   Uzanışı, kıvrım uzanışına dikey olan doruklar Boyuna doruk.
ENİNE KESİT    Enine profil
ENİNE KIRILMA             Tabakaların uzanışına ya az çok dikey, ya da yamuk giden kırılma yerleri. Bunun tersi boyuna kırılmadır
ENİNE KIYI        Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böyle kıyılara uyumsuz kıyı adı da verilir. Bunun tersi boyuna kıyıdır. . Batı Anadolu kıyıları enine kıyılar arasında sayıiır. Dağların denize dik uzandığı kıyılarda, dağlar arasındaki çöküntü alanlarının deniz
ENİNE PROFİL                Vadileri enlemesine kesecek şekilde alınmış profil. Böyle profillerde çeşitli vadi bi çimleri belli olur. Kertik vadi, kısık, bir yamacı dik, öteki yamacı yatık olan bakışımsız vadi,  V. biçimli vadi, sekili vadi gibi. Bu profillerde yapı da gösterilerek enine kesit durumuna getirilir.
ENİNE VADİ     Kıvrımlı bir sıradağın kıvrımları boyunca değil, buna az çok dikey olarak uzanan vadi. Bunlar çoğunca kıvrım sıradağında enine birtakım boğazlar durumundadır.  Boyuna vadi.
ENLEM            Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç paraleli olan Ekvator'a uzaklığının açısal değeridir. Yeryüzünde bir noktanın coğrafi enlemi denince, o noktadaki çekül ile ekvator düzlemi arasında kalan açı anlaşılır. Bu açı ekvatorla o nokta arasındaki meridiyen yayı üzerinde ölçülür. Başka bir sözle enlem, ya da coğrafi enlem, yeryüzünde bir noktadan geçen paralel çember  b. Bk. İle ekvator arasında bulunan yayın değeridir. Herhangi bir yerin başlangıç paraleli olan Ekvator’a uzaklığının açı cinsinden değeri, enlem çemberinde bulunuyorlar demektir
ENTANSİF TARIM ince tarım.
ENTERPOLASYON      Doldurma, Var-sayılma.
ENVERSİYON  Fransızca inversion tersine dönme, ters duruma gelme kelimesinin, Arapça teaküs kelimesini karşılamak üzere dilimize girmiş ve imla okunuşu gibi yazılmış şekli. Enversiyon kelimesi yer biçimi, sıcaklık için kullanılmıştır. Şimdi bunun yerini terselme tutmuştur.
EOLİYEN         Yunanca Aiolos, Eole Rüzgar il adından alınarak kullanılmış terim. Bununla, yel etkisiyle ilgili olaylar anlatılır. Onceleri eoliyen terimini karşılamak üzere Arapça riyahi, çoğul olarak ta Tesiri riyahi terimleri kullanılmış, şimdi bunların yerine yel etkisi, yelsel terimleri kullanılmaktadır.  Yel etkisi.
EPİJENEZ YARMA VADİ Bugünkünü değil, eski bir eğimi güden boğaz biçimli vadi. Bu türlü yarma vadilerin çok çeşitleri vardır. Bunlardan en çok görülenleri şudur Onceleri üstü yumuşak tabakalarla örtülmüş yerlerde, sonraları akarsular yataklarını derin kazmış, dipteki sert taşlar içinde de gömülerek burada derin boğazlar açılmıştır. Bunun örneklerinden biri Ankara Kalesi ile Timurlenk Tepesi arasındaki Bent Deresi yarma vadisidir.  Boğaz, Yarma vadi, Antese dan yarma vadi.
EPİROJENEZ Kara oluşumu hareketlerinin genel adı.Karaların toptan alçalması ya da yükselmesi olayına epirojenez denir. Bu hareketler sırasında yeryüzünde geniş kubbeleşmeler ile yayvan büyük çukurlaşmalar olur. Orojenik hareketlerin tersine epirojenik hareketlerde tabakaların duruşunda bozulma söz konusu değildir. Dikey yönlü hareketler sırasındaki yükselmelerle jeoantiklinaller, çukurlaşmalar sırasında ise okyanus çanakları, yani jeosenklinaller  oluşur. Kıt’a oluşum hareketi yerkabuğu nu oluşturan levhalann yatay duruşları bozulmadan dikey istikamette yerdeğiştirmesi olayı.
EPİROJENİK HAREKETLER       Bununla kara oluşu hareketleri anlatılmak istenmiştir. Böyle hareketler geniş ölçülü, son derece ağır giden, pek belirgin tabaka oynamalarına yer vermiyen kımıldanışlar olduğundan buna dilimizde yer kabuğu yaylanmaları da denilmektedir.  Yerkabu ğu yaylanmaları.
EPİSANTR         Deprem dalgalarının yeryüzündeki orta yeri.   Deprem ortası.
EPOK  Dönem 
ERİME Bir katının katı halden sıvı hale dönüşmesidir.
ERİME DOLİNİ                Kalker yüzeyler üzerinde, yağış sularının eritmesiyle oluşan karstik şekildir.  Erime dolinlerinin tabanında yüzey sularının derine doğru  sozdığı çatlak ve delikler bulunur. Dolin tabanlarında erimeden geriye kalan killi materyalin birikmesiyle oluşan terra rossa toprakları
ERİME ISISI      Herhangi bir maddenin 1 gramını erime noktasında sıvı hale dönüş türmek için verilmesi gereken ısı.
ERİME SICAKLIĞI          Katının belli bir basınçta sıvıya dönüştüğü sıcaklıktır.
ERİME SUYU    Karların, buzların erimesinden doğan su. Karların erimesinden çıkan suya kar suyu denir. Kar suyu, bir çeşit erime suyudur. Karın, buzun erimesinden doğan sular, yazın dereleri besler.
ERİMEK Katı bir cismin, bir sıvı ile katışarak, ya da karşısında erimesi. Buzun erimesi, kar erimesi, donmuş toprağın erime yoluyla çözülmesi gibi.
ERKEN OTLATMA        Otlakta, otlar büyümeden yapılan hayvan otlatılması,
EROSİON           Aşınma.
EROZYON         Aşınma. Toprak örtüsünün, akarsuların, rüzgarların ve buzulların etkisiyle süpürülmesine erozyon denir. Ana kaya üzerindeki toprak örtüsünün dış kuvvetler tarafından aşındırılarak yavaş yavaş süpürülmesi olayı.
ERUPSİYON     Yanardağların püskürmesini belirten terim.  Püskürme.
ESKİ TAŞ ÇAĞI               Insan tarihinin en eski çağı. Bu çağ, Tersiyer sonunda insanın belirmesiyle başlamış, Buzul Çağının sonuna kadar sürmüştür. Pleistosen devri tortulları içinde yontulmuş çakmak taşı parçaları, boynuz, insan kemikleri bulunmuştur. Bunlar o zamanlar insanların barındığı mağaralarla oyularak yapılmış inler içindedir. Bu arada savaşta, ayda kullanıl mış araçlar da vardır. Eski Taş-Çağında  Yontma taş çağında. insanlar taşları, hele çakmak taşlarını kullanacakları işe göre birbirine sürterek, çarparak biçim vermişlerdir. Bunlar bıçak, testere, balta, ok gibi araçlardır. Bunlardan insanın el işlerinde epeyce ileri gittiği anlaşılmıştır. Bu gelişmeye göre yontma taş çağı 6 döneme ayrilmıştır ki, bu dörıemlerin adları, buluntuların elde edildiği Fransa’nın türlü köy ve kentlerinden alınmıştır. Eskiden yeniye göre sırasiyle şöyledir Chelleen, Acheull Musterien, Aurignacien, Solutr Magdal Bu altı dönemin ilk ikisinde pek kaba araçlar yapılmıştır. Bu sırada insanlar evsiz, çıplak olarak dere ve ırmak boylarında dolaşır, böyle yaşarlardı. Bundan sonraki araçların işlenmesi biraz daha incelmiş, insanlar mağaralarda yaşamaya başlamış, avladıkları hayvanların derilerinden yiyecek yapmışlardır. Bundan sonrakilerde sanat biraz daha ilerlemiş, sona doğru yontma taş yerine kemik ve boynuzlardan araç yapmışlardır. Resimde, heykel yapmada ilerlemişlerdir. Bu zamanda da insanlar mağaralarda barınmışlardır.  Taş Çağı, Orta taş-çağı, Yeni taş-çağı.
ESKİÇAĞ            Tarih çağları içindeki en eski zamandan başlayıp miadın 395 inci yılına kadar süren çağ.  Tarih çağları, Ilk-çağ.
ESMER KÖMÜR            Kömürleşmenin oldukça ileri gittiği belli olan fakat, yine de odunsu görünüşünü biraz olsun belli eden bir çeşit maden kömürü. Bunun bir adı da linyittir. Bazı esmer kömürlerde oluştukları bitkilerin dokusu tanınabilir. Esmer kömürün rengi, çizgisi esmerdir. Böylece koyu kara, parlak maden kömürürıden ayrı bir görünüşü var dır. Esmer kömür, Üçüncü Çağ tabakaları arasında bulunur. Böyle esmer kömür yataklarının kimisinde dikine duran ve olduğu gibi kömürleşmiş bulunan ağaçlar vardır. Bu da kömürlerin oldukları yerde meydana geldiklerini gösterir. Bazı yerlerin esmer kömürleri ise başka yerlerden taşınan bitkilerin kömürleşmesinden doğmuştur. Yurdumuzda pek çok esmer kömür yatağı vardır. Bunlardan 25 kadarı işletilmektedir. Esmer kömürün içinde yüzde 55-75 karbon bulunur. Bu kömür uzun, dumanlı bir alevle yanar. Yanarken kötü koku çıkarır. Esmer kö mür asıl maden kömürüne göre daha az serttir.
ESMER TOPRAK Orta kuşak iklimlerinin bazı bölgelerinde görülen bir çeşit toprak Bu toprak, killi yerlerde daha çok bulunur.  Top rak.
ESNEKLİK Cisimlerin şekil ve büyüklüklerinin bir kuvvet etkisiyle değişmesi, etki kalkınca tekrar eski haline dönmesi özelliğidir. Katı cisimlerin dıştan olan bir etki ile eğilip
EŞAYKIRILIK EĞRİLERİ Aynı değerdeki sıcaklık aykırılığı gösteren noktaları birleştiren eğriler. Bunlar bir enlem boyunda olması beklenen sıcaklıktan aynı aykırılığı gösteren yerlerden geçirilmiş olan çizgilerdir. Böyle eğriler geçirilerek eşaykırılık haritaları çizilir. Yıl içindeki en sıcak ay ve en soğuk ay için yapılan eşaykırılık. haritaları, çok faydalı olayların görülmesine yardım eder. Sözgelişi kuzey yarımkürede olağan sıcaklıktan aykırılık güney yarım küredekinden çoktur. Ocak ayında Asya’nın çok yeri, bulunması beklenen sıcaklıktan daha soğuktur. Bu aykırılığın merkezi olan Sibirya’daki Ver koyansk’da aykırılık 24 dereceyi bulur. Kuzey Amerika’nın aykırılık mer kezi de Hudson körfezi çevresidir. Bunlar menfi aykırılıktır. Bulunması beklenen sıcaklıktan bu dereceler kadar daha azdır. Bir de müsbet aykırılık vardır ki, burada bir enlem boyunda bulunması beklenen sıcak lıktan daha fazlası bulunur.
EŞBASINÇ         Hava basınçının birbirinin aynı olduğu yerleri birleştiren eğri. Basınç haritalarında bu değerler deniz yüzüne indirilmiş olarak gösterilir. Eşbasınç eğrileri haritalar üzerin de gösterilir ki, bunlara eşbasınç haritası yani izobar haritası denir. Eş- basınç haritaları ihtiyaca göre aylık, mevsimlik, yıllık olabilir. Bunlar için de atlaslarda en çok yer tutanları Temmuz ve Ocak eşbasınç haritaları ile yıllık eşbasınç haritasıdır. Son zamanlarda günlük, hatta saatlik basınç haritaları da yapılmaya başlanmıştır.  Sinoptik harita.
EŞBULUTLULUK             Aynı ortalama bulutluluğu gösteren noktalardan geçmek üzere çizilen eğriler. Bu eğriler bir harita üzerine çizilir ki, buna eşbulutluluk haritası denir. Böyle bir haritaya bakıldığı zaman bulutluluğun en az olduğu yerlerin Kuzey Afrika, Büyük Sahra çölü, Mısır, Arabistan, Güney Afrika, Avustralya’nın çok yeri olduğu görülür. Bulutluluğun en çok bulunduğu yerler ise Kuzey
              
F HARFİ
FALEZ  Fransızca falais. Kelimesinden dilimize girerek iml yazılmış bir terim. Falez kelimesinin Türkçe karşılığı yar’dır. Falaise kelimesi Fransızcaya daha eski bir kelime olan falisa dimdik, sarp yer sözünden girmiştir. Falaise kelimesi, Fransa’da Normandiya ve Picardiya kıyılarında- ki 70 - 80 yüksek kıyılar için kullanılmıştır. Eğimin fazla olduğu kıyılarda dalga aşındırması Yalıyar Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir. ile ortaya çıkan dik kıyı. Yerine şim di yar terimi kullanılmaktadır.  Yar.
FARADAY          1 mol yani 6.1023tane elektronun taşıdığı yük olup 965000 kulonludur.
FARM  İngilizce bir kelime olup, çiftlik karşılığı kullanılır. Başlangıçta, kiralanarak faydalanıları geniş topraklar için bu ad kullanılır dı. Sonraları, ekilen, dikilen yerleri, yiyecek maddeleri yapan yerleri, yol ları, evleri, başka yapıları, çarşısı ile geniş bir işl.tm.,yerI olmuş bulunan yerlere Farm adı verilmiştir. Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinde bu türlü çiftlikler çoktur.
FASİYES          Aynı jeoloji devrinde oluş muş bir stratigrafik birliği meydana getiren taş ve tabakalarla bunların içindeki fosillerin bu tabakalara ver diği özelliği belirten terim. Bu terim 1840’ta Isviçreli jeolog Gressly ta rafından kullanılmıştır. Latince fa cies   dış görünüş, yüz, çehre de mektir. Tabakaların oluşma, birikme tortulanmasında çok çeşitlilik bulun duğu için fasiyes yani görünüş bakı mından da bunlarda büyük çeşitlilik vardır. Bu tabakalar, oluştukları yer de ve sırada, o yerdeki coğrafya olay larırıı ortaya koyma bakımından ya rarlı olurlar. Ancak, fasiyes terimi, çok geniş anlamlı, biraz da örtülü- dür mübhemdir. Bununla beraber, tabakaların oluştukları sıradaki yerel coğrafya şartlarını, olaylarını göste rebilirler. Bununla ilgili olarak kara fasiyesi, tatlı sulu göl fasiyesi, deniz fasiyesi vardır.
FATA MORGANA       Batı dillerinde Par çağda yanardağ püskürmeleri de geniş olmuştur. Kaledonya ve varistik kıvrımları bu çağda olmuştur. (Jeoloji çağları).
FAUNA Belirli bir yaşama alanında bulunan hayvan türlerinin tümü.
Faz         Faz, safha karşılığı kullanılmıştır. Bunun Türkçe karşılığı evre dir. Bileşim ve özellikleri her yerinde aynı olan belli sınırlar içerisindeki madde.
FAY       Türkçe’de fayın karşılığı kırık, kırılma dır. Dağ oluşum hareketleri sırasında yer kabuğunun kırılma alanları.Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
FAY AÇISI          Dikey düzlem ile fay düzlemin yaptığı açıya fay açısı denir.
FAY ATIMI        Yükselen ve alçalan blok arasında beliren yükseklik farkına fay atımı denir.
FİUMARE           Kurak mevsimde kuru kalan sel yatağında sağnaklarla birdenbire coşan akarsu. Dilimizde bunun karşılığı sel  dir. Böyle bir akarsuyun kuru kalmış yerine sel yatağı denir.
FİYORD               Dar ve uzun, budaklı, oluk biçimli, içerisini deniz suları örtmüş, koylar, körfezler. Böyle yerlerde derin çanaklarla bunları birbirinden ayıran eşikler vardır. Fiyordlar dördüncü çağın buzulları altında kalmış yerlerde oluşmuştur.
FİYORD KIYI     Buzulların oluşturduğu U şeklindeki vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
FİZİKİ COĞRAFYA         (Doğal coğrafya)
FİZİKSEL ÇÖZÜLME     Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
FİZİKSEL DEĞİŞİM        Maddenin bileşiminde değişikliğe neden olmayan değişim.
FİZYOGRAFİ     Huxley tarafından ileri sürülmüş bir bilim adı olup, doğal coğrafyayı  karşılar.
FLORA Yeryüzünün belirli bölgelerin de, ya da denizlerinde, bir kara parçasında, ya da bir ülkede yetişen bütün bitkiler. Flora kelimesi Latince flos, floris = çiçek kelimesinden alınmış, bitki topluluğu anlamıyla bütün dillere girmiştir. (Bitki topluluğu).
FLORA BÖLGELERİ       Bitki topluluğu bölgeleri  (Bitki, Bitki coğrafyası).
FLUVİATİL EROSİON   Akarsu işlemesi.
FLUVİOGLÜSYAL ŞEKİLLER     Akarsubuzul şekilleri.
FLÜORESAN LAMBA  Cıva buharlı deşarj lambası.
FOLKLOR        İngilizce folklore kelimesinden alınarak birçok dillere girmiş olup, halk bilgisi anlamına gelir. Bilgide, türlü ülkelerde yaşayan insan topluluklarının yaşayışları, gelenekleri, görenekleri incelenir.
FORMASYON  Bir jeoloji devri içinde oluşmuş bulunan tabakalar dizisi, Trias formasyonu gibi. Bunların birbirine benzeyen özellikleri kendinde toplamış olanlarına formasyon grubu adı verilir. Sözgelişi, Trias, Jura, Kretase’nin üçü birden Mezozoik’i meydana getirir. Formasyon serilere ayrılır. Kretasenin aşağı, yukarı serileri gibi. Bunlar da katlara ayrı Sözgelişi, aşağı kretase Neocom ve Gault katlarına ayrılmıştır.
FORMÜL Sembol ve sayı kullanmak suretiyle bir maddenin bileşiminin ifadesi
FOSFAT Fosforik asit tuzu Gübre sanayinde kullanılır.
FOSİL   Eski canlıların jeolojik birikinti ve tortulanma yerleri içinde, özel olayların etkisiyle saklı kabilmiş olanlarına verilen ad. Canlıların, jeolojik oluşuklar  içinde olduğu biçimde, ya da bir bölümü olarak çürümemiş olmasına yardım eden etkilerin bütününe fosilleşme (canlıların taşlaşması) denir. (Fosilleşme, Taşlaşma).
FOSİL ADAM   Yeryuvarlağının geçmiş çağlarından kalma taşlaşmış insan biçimleri. Diluviyum  un başta gelen belirtilerinden biri, o çağda insanın da yaşamış olmasıdır. Bulunan insan fosillerinden anlaşıldığına göre, ilk insanlar Diluviyum başlangıcında yaşamıştır. Ancak bunların daha önce belirmiş olmaları üzerinde de durulmuştur. Çünkü, Diluviyumda yaşamış olan insanların, uzun gelişmeden sonra bu durumu almış oldukları düşünülmüştür, Bugüne dek bulunmuş olan taşlaşmış adamlar (fosil insanlar) içinde en eskileri Pithecanthropus erectus ile Homo Heidelber gensis’tir. Deha sonraları yenileri de bulunmuştur. Bunlardan birincisi 1891 de Cavada yanardağ taşları arasında bulunmuştur. Bu, kısa boylu, basık başlı bir yaratıktı.
FÖN      Bağıl nemi çok düşük bir havanın dağ zirvelerinden aşağılara doğru alçalması ile ortalama her 100 m’de 1 C ısınması ile ortaya çıkan sıcak rüzgar. Föhn.
FRAKSİYONLU DESTİLASYON               Ayrımsal damıtma.
FREKANS           Düzgün dairesel hareket yapan cismin birim zamanda yaptığı devir sayısı.
FUAR    Çeşitli sanayi ürünlerini geniş çevrelere tanıtmak ve pazarla mak amacıyla yapılan sergi.
FÜZYON Hafif iki çekirdeğin uygun koşullarda birleşik (kaynaşarak) daha ağır ve kararlı bir çekirdek oluşturması
          
 G HARFİ
GARİG Akdeniz bölgesinde makilerin tahrip edilmesi ile ortaya çık mış kısa boylu çalı topluluğu
GAYZEr Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
GEÇİME DAYALI TARIM           Çiftçilerin kendi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptıkları tarım.
GEÇİT   iki alçak alanı birbirinden ayıran sıradağlar üzerinde ulaşımın en kolay yapıldığı vadi ya da boyunlar.
GEL-GİT GENLİĞİ          Suların kabarma ve alçalması arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel git genliği, okyanus ortalarında 60-80 cm, iç denizlerde 30 cm, kenar denizlerde 80-120 cm arasındadır.
GENEL ÇEKİM KANUNU          Uzayda cisimlerin birbirlerini kütleleri çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olarak çektiğini belirleyen yasa.
GENEL HARİTALAR     Toplumun geniş kesimi tarafından kullanılabilen haritalardır.
GENİŞ YAPRAKLI ORMAN      Kışın yaprağını döken orman kayın, meşe. gürgen, kestane gibi.
GENLEŞME       Sıcaklığı artan bir maddenin boyutlarının değişmesi.
GENLEŞME MİKTARI  Bir maddenin hacmi, alan veya boyundaki büyüme miktarı.
GENLİK               Salınım hareketi yapan cismin denge konumundan itibaren gidebileceği en büyük uzanım.
GEOİT  Ekvator’dan şişkin kutuplardan basık olan Dünyanın kendine has şekli
GERİ ÇAĞRICI KUVVET             Kararlı denge durumlarında, sistemi denge konumuna iten kuvvet
GERİLME KUVVETİ      Herhangi bir cismin iple çekildiğinde, ipin cisme uyguladığı kuvvet.
GEVEN                Tikezli yaprakıara sahip yastık şekıindeki bitki. Daha çok kurak bölgelerde yaygın alarak görülür. Astragalus.
GİDEGEN           Bir gölün fazla sularını boşalttığı akarsu ya da düder Göl ayağı.
GLASNOSt        Rusça açıklık anlamında. Sovyetler Birliği’nin dağılmadan önce uyguladığı ekonomik ve sosyal reformlar verilen isim.
GÖÇEBE HAYVANCILIK            Mera hayvancılığın yaygın olduğu bölgelerce otlakların durumuna göre sürülerin yer değiştirmesiyle yapılar hayvancılık. -
GÖL      Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Kara üzerlerindeki çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş yeryüzü şekilleri.
GÖL AYAĞI       Gölden beslenen akarsu  Gölden beslenen akarsu Göl sularını başka alanlara boşaltan akarsu
GÖLGELENDİRME Yöntemi      Gölgelendirme yönteminde, Güneş ışınlarının yer şekilleri üzerine 45 derece açı ile geldiği kabul edilerek arazi yapısı gösterilir. Bu yöntemde gölgelerin açık veya koyu oluşu arazinin eğimi hakkında bilgi verir. Gölgelerin koyulaştığı yerlerde eğim azalır. Yer şekilleri ayrıntılı bir şekilde gösterilemediği için günümüzde yardımcı bir yöntem olarak kullanılır.
GRABEN            Kırık hatlar üzerinde çökme ile oluşmuş oluk. Yer kabuğunun kırılarak çökmesi ile oluşan çöküntü sahası
GRİZU  Maden ocaklarında özellikle kömür ocaklarında açığa çıkar ve galerilerde birikerek alev alan patlayıcı gaz,
GROSTON         Gemilerin kapalı mekanlarının kadem küp olarak hac minin 100 kadem küpe bölünmesiyle elde edilen miktar. (1016 kg)
GÜBRE                Tarım alanlarında verimi artırmak maksadıyla toprağa karıştırılan tabü ya da kimyasal maddeler.
GÜÇ      Birim zamanda yapılan iş.
GÜNDÖNÜMÜ               Gece ve gündüzün, en kısa ve en uzun yaşandığı tarihler (21 Haziran - 21 Ar alık).
GÜN BERİ          (Perihel) Dünya'nın, Güneş'e en çok yaklaşıp,  yörüngede en hızlı döndüğü gündür. Dünya Günberi konumuna 3 Ocak'ta gelir.
GÜNEŞ                Samanyolu galaksisi içerisinde yer alan yaklaşık, 200 milyar yıldızdan bırı.
GÜNEŞ TUTULMASI    Dünya ile Güneş arasına ayın girmesiyle Ay gölgesinin Dünya yüzeyine düşmesi olayı
GÜNÖTE (Aphel) Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş döndüğü gündür. Dünya Günöte konumuna 4 Temmuz'da gelir.
 H HARFİ
HALİÇ  Gelgit olayının belirgin olduğu yerlerde bu olaydan doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda ırmak ağızlarının huni biçiminde genişlemiş durumu, Batı Avrupa ırmaklarının çoğunun ağızlar  böyle geniştir. Bu türlü haliçere bat, dillerinde estuar (b. hk.  adı verilir. Böyle haliçleri bizim İstanbul Halici ile karıştırmamalıdır. Burada söz konusu olan haliçler gelgit olayı yüzünden genişlemiş ırmak ağızlarıdır. İstanbul Halicinde ise böyle bir durum yoktur. Sadece onun kendi adı Haliç ‘tir. Böyle huni biçiminde genişlemiş gemilerin içerlere kolayca girebileceği derin girintiler halinde belirmiş ırmak ağızlarının sıralandığı deniz kıyılarına haliç kıyıları veya haliçli kıyılar denir. Avrupa’nın Kuzey Denizi, Manş denizi kıyıları bunlardandır Kıyılar .
HALİÇLİ KIYI     Yükseltisi az ve akarsularla hafifçe yarılmış bir platonun veya tepelik bir alanda bulunan vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Haliçli kıyıların özel bir türü limanlı kıyılardır.
HALOFİTLER    Tuzcul bitki .
HAM MADDE Herhangi bir malın yapımı için gerekli olan işlenmemiş temel madde.
HAMSİN            Libya ve Mısırın kıyıya yakın bölgelerinde esen çok sıcak, kuru, tozlu, dumanlı ve Sirokko, Samyeli (b. bk.  özelliğinde bir yel. Canlılar üzerine hamsin yelinin kötü etkisi vardır İnsanın derisi kurur, nefes alması güçleşir, bitkin bir hale gelir. Hamsin, kimi vakit kumları da çokça sürükler, bunları kayalara sürterek onları da aşındırır, Mart, Nisan, Mayıs aylarında durup durup eser. Bu rüzgar Büyük Sahra çölünün doğu bölümü ile doğu Akdeniz teknesi arasındaki basınç ayrılığından doğar Yel, Rüzgar, Yerel rüzgar . Hamsin. Eskiden “erbain” adı verilen Karakış’tan (b. bk.  sonra gelen elli günlük kış’a verilmiş ad.
HAN     Yol boylarında, yada köy de kentte yabancıların hafif yükleri ve binek hayvanlarıyla konakladıkları konuk evi. Şehirlerden şehre giden yolcular, gecelemek için böyle yerlerden eskiden beri faydalanmışlardır. Bugün de Anadolu’da hanlar vardır. Türlü biçimde hanlar yapılmışsa da bunların hepsinde görülen benzerlikler vardır Hanın büyük bir kapısı bulunur. İçersinde,  yatacak yerler ile atların bağlanıp bakılabileceği ahır bulunur, Büyük hanların içinde ayrıca dükkanlar çeşmeler, yıkanma yerleri, havuz vardır. Demiryollarının çoğalması, karayollarının gelişmesiyle ilgili olarak, şehirler arasında han ihtiyacı eskisi gibi kalmamışsa da bugün de dağlık, sapa, ana yollardan uzak yerlerde hanlar kalmıştır Kervansaray, Motel  .
HANE   Farsça hane kelimesi, dilimizde uzun zaman ev karşılığı olarak kullanılmış olup, şimdi de ara sıra geçer. Sözgelişi, köylerden söz edilirken ‘Kayadibi köyü, 50 haneliktir’ şeklinde kullanıldığı olur Ev, Mesken .
HANENİŞİN      Farsça hane ev, nişin (bit Yerleşik .
HAR      Farsça, har bitkiler üzerinde tüyü andıran diken.
HARA   Hayvan soylarının ıslah edilmesi için kurulmuş geniş çiftlik. Hayvan soylarının daha iyileştirilmesi, hayvan üretilmesi işleri için kurulmuş bir çeşit çiftlik Aygır depoları, inek yetiştirme yerleri. merinos çiftlikleri de buna benzer yerlerdir. Haralar ağaçlıklar ortasında geniş toprakların, güzel evlerin, yolların çayırların bulunduğu yerlerdir. Karacabey harası gibi. ( bk, Çiftlik, Farm, Tarla .
HARABE Ören
HARARETİ ŞEMS Güneş ısısı
HAREKET           Bir cismin herhangi bir referans noktasına göre zamanla yer değiştirmesi olayı.
HARİCİ MERKEZ            Deprem ortası
HARİTA              Dünya'nın bütününün ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmış şekline harita denir.
HARİTA ÖLÇEĞİ            Harita üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar arasındaki uzunluğa oranıdır.
HAŞHAŞ             Kapsülünden eczacılıkta kullanılan morfin elde edilen tohumlarından yağ çıkartılan tarım ürünü.
HAVZA               Bir akarsuyun bütün kolları ile birlikte beslendiği alan. Akarsu havzası (Orneğin; Fırat Havzası). Çevresine göre alçakta kalan saha (Orneğin; Ergene Havzası).
HEKTAR             10000 m eşit arazi ölçü birimi.
HETEROJEN MADDE  Özellikleri her yerinde aynı olan madde
HEYELAN           Toprağın, taşların ve tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine toprak kayması ve göçmesi denir. Ülkemizde bu olayların tümüne birden heyelan adı verilir. Yerçekimi, yamaç zemin yapısı, eğim ve yağış koşulları heyelana neden olan etmenlerdir.
HEYELAN SET GÖLLERİ             Akarsu vadisinin önünün, toprak kayması sonucunda toprak kütlesi tarafından kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
HIZ        Bir cismin birim zamandaki yer değiştirme miktarı.
HIZLARIN KORUNUMU DENKLEMİ   Esnek çarpışmada birinci kütlenin, çarpışma öncesi ve sonrası hızların vektörel toplamına eşit olduğunu belirleyen denklem.
HİDROELEKTİRİK ENERJİ          Barajlardan su gücüne dayalı elde edilen enerji
HİDROELEKTRİK SANTRAL     Akarsuyun potansiyel enerjisini kullanarak elektrik üreten santral
HİDROGRAFYA HARİTALARI  Bir bölgenin su potansiyeli (akarsular, göller, yeraltı suları, kaynaklar) hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla akarsuların drenaj tipi, akım miktarı, kanallar, göl sularının özellikleri, yeraltı sularının türü, kaynakların türü sayısı ve verimlilik derecesi hakkında bilgi edinilir.
HİDROLİZ          Bir tuzun su ile reaksiyona girerek kendisini oluşturan asit ve baza ayrılması.
HİNTERLANT   Art bölge.
HİPSOGRAFİK EĞRİ     Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
HOMOJEN        Aynı cins
HOMOJEN MADDE     Özellikleri her yerinde aynı olan madde
HORA  Belirli bir bölgede doğal olarak yetişen bitki türlerinin tümü
HORST                Yerkabuğunun kırılarak yer değiştirmesi ile yüksekte kalmış kısmı.
HÖRGÜÇ KAYA              Buzul tarafından dirençli kayaların daha az aşındırması  ile oluşan hörgüce benzer tepeciktir.
HÖYÜK            Antik şehirlerin zamanla tepe görünümü almış eski yerleşme yerleri.
  I-İ  HARFİ
İÇ DENİZ            Okyanuslara boğazlar aracılığıyla  bağlanan kara içlerine sokulmuş denizlere denir. Örnek
İÇ ENERJİ           Bir maddedeki atom ya da moleküllerin sahip oldukları potansiyel ve kinetik enerjilerinin toplamı.
İÇ TİCARET       Bir ülkenin kendi sınırları içinde yapılan mal ve hizmetlerin alışverişi.
İÇME    İçerdiği minerallerden dolayı şifalı olan kaynaklar.
İÇMECE              Çeşitli mineralleri bünyesinde eriyik halinde bulunduran ve içildiğinde çeşitli hastalıklara i gelen kaynak suları.
İDARİ HARİTA Mülki idari bölümleri gösteren harita
İĞNE YAPRAKLI ORMAN         Yaprakları iğne şeklinde olan çam, köknar, ladin, sarıçam gibi ağaçlardan oluşan orman
İHRACAT           Dış satım Bir ülkenin ürettiği malları dışarıya satması
İKİ BOYUTLU HAREKET             Eğrisel yol izleyen cisimlerin hareketi.
İL            Türkiye’nin en büyük idari birimi, Vali tarafından yönetilir.
İLÇE      Mülki yönetim bakımından ilden sonra gelen bölüm Kaza.
İLETKEN          Elektrik yüklerinin geçişine izin veren madde
İMALAT              Çeşitli malların üretilmesi işlemi
İMALAT ENDÜSTRİSİ Çeşitli hammaddeleri işleyerek değişik alanlarda kullanılacak mallara çeviren endüstri dalı.
İMARETHANE Osmanlı devrinde yoksullara 4yecek dağıtmak üzere yapılmış bina.
İNCE TARIM    Teknolojik imkanlar kullanılarak dar tarım alanlarında yüksek verim almak için yapılan tarım faaliyetleri. İntansif tarım.
İNDÜKSİYON AKIMI   Manyetik atom değişimiyle oluşan elektrik akımı
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ        pek ipliği elde etmek için ipek böceği yetiştirme faaliyetleri.
İSTİHDAM         İnsanlara çeşitli sektörlerde iş verilmesi
İŞ            kuvvet uygulayarak gerçekleştirilen enerji alış-verişi.
İTHALAT         Dış alım. Bir ülkenin dışardan mal alması.
İVME    Birim zamanda hızdaki değişme miktarı.
İVMELİ HAREKET         Hareket halindeki bir cismin, eşit zaman aralıklarında farklı yer değiştirmelere sahip olduğu durumdaki hareket.
İYONOSFER      Mor ötesi (ultraviyole) ışınlarının, molekülleri parçalayarak iyonlar haline getirdiği katmandır. Yerçekimi azaldığı için iklim üzerinde belirgin bir etkisi yoktur. Radyo dalgalarını yansıtır Üst sınırı yerden 250 – 300 km yüksekliktedir.
İZOHİPS          Eş yükselti eğrisi.
İZOTERM HARİTALARI              Bir bölgede, eş sıcaklıktaki noktaları birleştiren eğriye izoterm denir. İzotermler yardımıyla çizilen izoterm haritalarından, bir bölgedeki sıcaklık dağılışı hakkında bilgi edinilir. Sıcaklık dağılışını daha iyi gösterebilmek için, bu haritalar sıcaklık basamaklarına uygun olarak renklendirilir. Sıcak yerler için kırmızının tonları soğuk yerler için mavinin tonları kullanılır.
İZOTOP              Aynı atomun farklı şekli Proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı olan atomlar.
 J HARFİ
JEOPOLİTİK      Coğrafi konumun uluslararası etkilerini inceleyen ve bundan sonuçlar çıkartan bilim dalı,
JEOSENKLİNAL              Derin deniz ya da göl çanakları. Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp, taşıdıkları maddeleri deniz ya da  okyanus tabanlarında biriktirirler. Tortullanmanın görüldüğü bu geniş alanlara jeosenklinal denir.
JEOTERMAL ENERJİ    Yerkabuğunun derinliklerinden gelen sıcak suların değerlendirilmesi ile elde edilen elektrik enerjisi.
JİPS       Alçı taşı. Beyaz renkli tortul taş. Su ile kolayca çözülür.
 K HARFİ
KARSTİK GÖL  Eriyebilen kayaçların bulunduğu yerlerde oluşan göllerdir. Karstlaşma ile oluşan çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
KARSTİK KAYNAK (Voklüz)     Kalın kalker tabakaları arasındaki boşlukları doldurmuş olan yer altı sularının yüzeye çıktığı kaynaktır. Bol miktarda kireç içeren bu kaynakların suları genellikle sürekli değildir. Yağışlarla beslendikleri için karstik kaynakların suları soğuktur.  Toroslar üzerindeki Şekerpınarı en tanınmış karstik kaynak örneklerinden biridir.
KARSTİK ŞEKİL Özellikıe C0 suların etkisiyle kolay çözülebilen kayatuzu, jips, dolamit, kalker gibi minerallerin fazla bulunduğu kayalar üzerinde ve çevresinde oluşan şekil.
KASNAK İş iletiminin kayış yardımıyla yapıldığı basit makina.
KATOT Pilde ve ya elektroliz işlemi sırasında indirgenme olayının gerçekleştiği elektrot.(-)
Kaynak Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir. Türkiye’de kaynaklara pınar, eşme, bulak ve göze gibi adlar da verilir.
KAYNAMA NOKTASI Bir sıvının belirli basınç altında, kaynayarak buhar laşmaya başladığı sıcaklık.
KENAR DENİZ Okyanus kıyılarında, okyanuslardan adalarla ayrılan denizlere denir. Örnek
KENEVİR            Bitki kabuğunu oluşturan liflerin kuruduktan sonra tekstil sanayinde kullanıldığı tarım ürünü. Tohumlarından yağ elde edilir ya da çerezlik olarak kullanılır.
KERPİÇ EV        İklimin kurak ve yarı kurak olduğu bölgelerde, bitki örtüsünün cılız olması nedeniyle, killi toprağın yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Türkiye’de İç ve Doğu Anadolu ile Orta Asya, İran, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaygındır.
KESİR ÖLÇEK   Haritalardaki küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türüdür.
KESTANE VE KAHVERENKLİ STEP TOPRAKLARI     Orta kuşak karaların iç kısımlarındaki step alanlarının topraklarıdır. Organik maddeler ince bir tabaka oluşturmaktadır. Tahıl tarımına elverişli topraklardır.
KIIMBET          Mimari özellikler taşıyan türbe.
KIRGIBAYIR      Yarı kurak iklim bölgelerinde sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara kırgıbayır (badlans) denir.
KIRMIZI TOPRAKLAR Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelerde kızılçam ve maki örtüsü altında gelişen topraklardır. Demir oksitler bakımından zengin olduğu için, renkleri kırmızımsıdır. Kalkerler üzerinde oluşanlara terra rossa adı verilir.
KITA PLATFORMU       Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür.
KITA SAHANLIĞI           Deniz kıyısında 200 m derinliğe kadar olan sahalara verilen isim. Şelf. Deniz gerisindeki karanın eğimine göre kıta sahanlığı alanı değişir. Eğimin fazla olduğu kıyılarda kita sahanlığı dar iken, eğimin az olduğu kıyılarda kıta sah geniştir. Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır.
KITA YAMACI Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.
KIYI AŞINIM DÜZLÜĞÜ Dalgaların kıyıyı kara içine doğru aşındırması ve kıyıyı geriletmesi ile oluşan falezler önünde az eğimli bir yüzey gelişir. Kıyı aşınım düzlüğü ya da abrazyon platformu adı verilen bu düzlüklerin üzeri genellikle kum ve çakıllarla kaplıdır.
KIYI KORDONU Kıyı Oku Dalga ve akıntıların kıyıdan taşıdıkları maddeleri küçük koylarda biriktirmesi ile oluşan, bir ucu karaya bağlı ve deniz doğru ok şeklinde uzanan yığıntılardır. Kıyı kordonu bir koyun önünü kapatacak şekilde gelişirse kıyı kordonu gerisinde lagün oluşur.
KIYI SET GÖLLERİ Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da verilir.
KİMYASAL ÇÖZÜLME                Kimyasal reaksiyonlar suya ihtiyaç duyduğunda ve sıcaklık reaksiyonu hızlandırdığından, sıcak ve nemli bölgelerde yaygın olan çözülme şeklidir. Kaya tuzu, kalker gibi taşlar suda kolayca erirler. Taşlar, kimyasal yolla parçalanıp ufalanırken kimyasal bileşimleri de değişir.
  L HARFİ
LAPYA Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır. Oluşan çukurluklar keskin sırtlarda yan yana sıralandığından yüzey pürüzlüdür. Büyüklükleri birkaç cm ile birkaç metre arasında değişir.
LATERİTLEr       Sıcak ve nemli bölge topraklarıdır. Yağış ve sıcaklığın fazla olması nedeniyle çözülme ileri derecededir. Buna bağlı olarak toprak kalınlığı fazladır. Demiroksit ve alüminyum bakımından zengin olduğundan renkleri kızıla yakındır. Topraktaki organik maddeler, mikroorganizmalar tarafından parçalandığı için toprak yüzeyinde humus yoktur.
LAV Volkanizma sırasında yanardağ zirvesinden çıkan çok sıcak ve akıcı eri madde. Volkanlardan çıkarak yeryüzüne kadar ulaşan eriyik haldeki malzemeye lav denir. Lavın içerisindeki SİO2 (Silisyum dioksit) oranı lavın tipini ve volkanizmanın karakterini belirler.
LAV SETİ GÖLÜ Volkanizma sırasında çıkan lavların akışa geçerek vadi önünü kapatması ile oluşan göl.
LİKEN   Kutba yakın sahalarda, orman sınırının ötesinde gelişen tundra formasyonuna ait bitki türü.
LİMAN                Gemilerin karaya yanaşarak yük ya da yolcu alıp verdikleri dalgalara karşı korunaklı kıyı.
LİMANLI KIYI   Haliçlerin ağızlarının, zamanla kıyı okları ile kapatılarak, açık deniz etkilerine karşı korunaklı koylar haline getirilmesi sonucu oluşan kıyılardır.
LİMİT HIZ Hava ortamındaki bir cisim ilk hızsız bırakıldığında, cisim ağırlığının etkisiyle hızlanır ve hava direncide artar. Belirli bir hıza geldiğinde cismin ağırlığı hava direncine eşit olur. Bundan sonra net kuvvet sıfır olacağından cisim sabit hızla hareketini sürdürür. Buradaki hızdır.
LOKASYON Mahal, mevkii, yeryüzünde bir alan.
LÜLE TAŞI Beyaz renkte, hafif, kolay işlenebilen doğal mağnezyum silikat.Çeşitli süs eşyaları yapımında kullanılır.
                
M HARFİ
MAĞARA          Su ile kolay çözünebilen kayaçların yeraltında yer altı sularının etkisi çözünmesi sonucu ortaya çıkan boşluk. Kalkerli arazilerde çatlaklar boyunca yeraltına sızan suların oluşturduğu büyük boşluklara mağara denir. Damlataş, Narlıkuyu, Düden, İnsuyu, Kızılin mağaraları en ünlüleridir.
MAKARA           Eksenlerinden bağlı olup çevresinden geçen ip çekildiğinde sadece dönme hareketi yapabilen (sabit makara) veya çevresinden geçen ip çekildiğinde hem dönen hem de yükselip alçalan (hareketli makara) basit makinalardır.
MAKİ   Akdeniz iklimine uymuş, dik ve serin geçen kışlara sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toptandığı bir bitki örtüsü. Kışın sert olmayışı bu bölgede kış boyunca yaprakIarın dökmeden yeşil kalan bitkilerin üremesini sağlamıştır. Fakat bu bitkilerin, yaz boyunca uzun süren kurak dönemin çetin şartlarına da dayanıklı olarak yetişmesi gerekmiştir. Bundan ötürü Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerin yaprakları kalın, deri gibi sert, keçe gibi tüylüdür. Bu bitkilerin çoğunun yaprakları, su harcanmasını azaltmak için diken kılığına girmiş, ya da pek küçülmüştür. Akdeniz bitki örtüsünün başlıca örneği defne, mersin, fıstık kocayemiş, süpürge çalısı, taş meşesi, bodur ardıçtan meydana gelmiş bulunan makilerdir. Her zaman yeşil kalan, kısa boylu çalı ve ot topluluklarından oluşan Akdeniz ikliminin karakteristik bitki toplulukları.
MAKİNALI TARIM        Tarımsal faaliyetlerin motorlu araçlar ve teknik makinaların kullanılmasıyla yapılan tarım.
MAKSİMUM NEM       (Doyma Miktarı) 1m3 havanın  belli bir sıcaklıkta taşıyabileceği nemin gram olarak ağırlığıdır. Hava kütleleri ısındıkça genleşip hacimleri artar. Bu nedenle nem alma ve taşıma kapasiteleri de artar. Eğer hava taşıyabileceği kadar nem alırsa doyma noktasına ulaşır ve doymuş hava adını alır.
MANDIRA         Çeşitli hayvan türlerinin modern usullerle beslenerek hayvansal ürünlerin elde edildiği yer.
MANDIRACILIK             Mandıralarda hayvan yetiştirilme faaliyeti.
MANGANEZ    Alaşımlar halinde kullanılan daha çok demire benzeyen bir metal. Esnek ve dayanıklı çelikıerin elde edilmesinde kullanılır.
MANTARKAYA              Kurak ve yarı kurak bölgelerde kayaların özellikle alt kısımlarının rüzgarlar tarafından aşındırılması ile oluşan şekillerdir.
MANYETİK MADDE    Mıknatıs tarafından çekilebilen madde
MATEMATİK KONUM               Herhangi bir yerin, başlangıç meridyenine ve başlangıç paraleline olan uzaklığı. Dünya üzerinde bir nokta veya alanın yerinin belirlenmesi için, o noktanın Ekvator'a ve başlangıç meridyenine olan uzaklığının bilinmesi gerekir. Bunun için enlem ve boylam kavramlarından yararlanılır.
MECRA               Bir akarsuyun aktığı yer
MEKANİK          Fiziğin hareketini inceleyen dal.
MEKANİK ÇÖZÜLME  Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
MEKANİK ENERJİ         Kinetik ve potansiyel enerjinin toplamı
MENDERES      Akarsuyun geni vadi tabanı içinde, eğimin azalması nedeniyle yaptığı bükümlere denir. Akarsu yatağında eğimin az olduğu yerlerde, akar su hidrolojik özelliğine bağlı olarak yaptığı büklüm ya da kıvrım hareketleri.
MENZİL              Eğik atış hareketi yapan bir cismin düşeyde atıldığı ilk seviyesine düşene kadar ki zaman içinde yatayda sahip olduğu yer değiştirmesi.
MERA  Hayvanların otlatıldığı otlaklar.
MERKEZCİL ivme           Anlık ivmenin yönünün her an merkeze doğru olduğu ivme.
MERKEZİ ÇARPIŞMA Bir doğrultu üzerinde gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ OLMAYAN ÇARPIŞMA        İki boyutlu gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ PÜSKÜRME                Magma yeryüzüne bir noktadan çıkıyorsa, buna merkezi püskürme denir.
MERKEZKAÇ KUVVETİ              Düzgün dairesel hareket yapan herhangi bir aracın ivmesi merkeze yönelmiş olduğundan, gözlemcinin dışa doğru yönelmiş uygulandığı zannettiği kuvvet.
MERMER           Yapısında % 50 den fazla kalsiyumkarbonat (CaCO bulunan başkalaşmış sert kalker.
METAL            Sadece elektron vererek (+) yüklü iyon oluştura bilen, elektrik iletkenliği olan, periyodik cetvelin genellikle IA, IIA, IIIA grubunda yer alan element – lerin genel adı.
METAL ÇİFTİ    Farklı metallerden yapılmış, birbirine perçinlenmiş iki metal çubuk.
METALURJİ      Maden filizlerini saf hale getiren ve bunların kullanılabilir hale getirilmesi için teknikler ortaya koyan bilim dalı. .
METROPOL      Büyük şehir Bazı şehirlerin zamanla büyüyerek çevresindeki köy, ilçe ve şehirleri bünyesine alması ile oluşmuş büyük şehir.
MEVSİMLİK İŞÇİ           Turizm ve tarım sektöründe iş süresince asa bir süre için çalıştıralan işçi.
MEYAN              Köklerinden boyacılıkta, eczacılıkta, meşrubat yapımında yararlanılan bitki
MEZRA               Yaz döneminde tarım ve hayvancılık yapılan alanlarda kurulan geçici yerleşim birimleri, Doğu ve Güneydoğu’da mezralar köyün uzağında fakat köye bağlı büyük çoğunluğu daimi yerleşim yeri durumundadır.
MİKROKLİMA Dar bir sahada görülen iklim tipi
MİLLİ PARK      Milli ve miletlerarası, tabive kültürel eserlere ve güzelliklere sahip, devlet tarafından koruma altına alınmış yerler. ‘ Homojen bir bileşimi bulunan ve organik olmayan madde
MONO KÜLTÜR TARIM            Herhangi bir tarım ürünün iklim, toprak şartları veya ekonomik nedenlerle diğer ürünlere göre baskın olarak yetiştirilmesiyle yapılan tarım.
MOREN SET GÖLLERİ                Buzullardan çıkan suların önünün moren setleri ile kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
MOTEL               Önemli yol kavşaklarına kurulmuş dinlenme, konaklama ve belirli ihtiyaçları gidermek üzere düzenlenmiş turistik tesis.
MUTLAK NEM               (Varolan Nem)1m3 havanın içindeki su buharının gram olarak ağırlığına mutlak nem denir. Mutlak nem, sıcaklığa bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara doğru, denizlerden karalara doğru ve yükseklere çıkıldıkça azalır.
MÜNAKALE COĞRAFYASI      Insan, mal ve haberlerin bir yerden bir başka yere gitmesini, bu gidiş gelişin coğrafya bakımından dağınık, yayılışını, her türlü yol ve taşıtların özelliklerini inceleyen, bunlar, coğrafya usulleriyle belirten bilim
  N HARFİ
NEMLİ İKLİM   Yağışın buharlaşmadan çok olduğu iklim  Böyle iklimlerde bol sulu, düzenli ırmaklar gelişmiştir.
NEMÖLÇER      Havanın nemliliğini doğrudan doğruya gösteren araçlar. Çeşitli nemölçer araçları vardır ki, bunlardan en sade olanı bağıl nemliliği gösteren saçlı nemölçerdir.
NEOZOİK           Yer yuvarlağının gelişme tarihinde Üçüncü Çağı karşılayan ve “yeni yaşama çağı’ anlamına gelen oluşuk grubu yani formasyon grubu.Bu çağda yer kabuğu oynamaları artmış,Alp kıvrımları olmuş,şimdiki yüksek dağların birçoğunun bulunduğu yerlerde türlü kıvrılmalar belirmiştir. Bu çağda yer yer yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Kimi kaynakta Üçüncü Çağın iki devri bulunduğu kabul edilir ve bunlara Tersiyer Kuvarter adı verilir,kimi kaynakta da daha önceki devirlere göre son derece kısaolduğu halde,türlü sebeplerden bu sonucusunu Dördüncü Çağ olarak gözönüne almış bulunurlar.
NEPTUNİZM    Bütün taşların, bu arada püskürük taşların da suların türlü etkileriyle doğduğu üzerinde düşünceler ileri süren görüş.Bu ad Romalıların “sular tanrısı”sözünden faydalanılarak yapılmıştır. Bu görüşe göre, sadece bu günkü lavlar ile yanardağ külleri bu oluşlar dışında kalabilir. Bu görünüşün tersi plutonizmdir,
NEVE   Dilimizde neve karşılığı olarak bugün buzkar kullanılmaktadır.
NEWTON SI birimi sisteminde kuvvet birimi.
Nidus değiştokuşu          İki ülkenin karşılıklı olarak kendi soydaşlarına yer verecek şekilde nüfus değistirmesi olayı.Bunlar türlü anlaşmalarla olur.
NİFE      Yer kürenin merkezi kısmında yer alan ve manto ile çevrili olan jeosferdir. Nikel (Ni) ve demir (Fe) karışımından meydana gelmiştir. Bu yüzden Nife adı verilir. Çekirdek olarak bilinir.
NİSBİ YÜKSELTİ Bir yerin çevresindeki yerlere göre yükseltisi.
NOKTAİ İNCİMAD       Sıvı maddenin ısı vererek katı hale geçmesi alayıdır.
NOOJEN Yer yuvarlağının oluşması tarihinde geçen Üçüncü Çağın ikinci bölümü. Neogen, Yunancadan alınma bir terim olup,“yeni oluş” anlamına gelir. Neojen terimi, Fransızca Neogene’in okunuş şekliyle dilimize girmiştir. Neojen devri önemli değişikliklerin olduğu bir zamandır.Bu sırada Alp dağları,Pirene,Karpat,Apenin,Toros dağları belirmeye başlamıştır. Bu devrin başında Anadolu’da yer kabarıklıkiarı çok yüksek ve belirgin değil iken, devrin sonunda Anadolu bugünkü biçimini almış, yüksek dağlarla çevrilmiştir Neojende birçok yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Anadolu’da düz duruşlu, yayla biçimli neojen bölgeleri çok yer tutar Neojen tabakaları arasında esmerkömür yatakları da bulunur.
NORMAL İTİGAL Fransızcadan alınma normal= olağan ,Arapçadan alınma itikal aşınma kelimelerinden yapılmış eski bir terimdir ki, akarsuların aşındırmasını belirtir.Çok yaygın olduğu için de bu olaya bu ad verilmiştir.Olağan aşınma demektir.Dilimizde bugün buna akarsu işlemesi denir.
NORMAL KUVVET       Bir cisme yüzey tarafından uygulanan kuvvet
NÖTR   Elektriksizce yüksüz olan
NÖTR CİSİM    İçinde eşit miktarda (+) yük ve (-) yük bulunan cisim
NÖTRON Atomun çekirdeğinde bulunan yüksüz parçacık
NUFUS SIKLIĞI Belirli bir yüzölçüsü birimine düşen nüfus sayısı.Bu sayı o bölgenin,ya da ülkenin nüfüs sayısını,oralarının yüzölçümüne bölmekle elde edilir. Nüfus sıklığı yeryüzünün türlü bölgelerine göre değişir. Bir bölge içinde de nüfus sıklığı ayrı ayrı değerler gösterebilir. Ancak,bir yerde nüfus sıklığı değişebilir,Bu değişmelerde en çok o bölgedeki doğumun,ölümün azalması veya çoğalması, orada oturanların başka yerlere göçetmeleri,başka yerlerden oraya gelip yerleşmeler başlıca yerleri tutar.
NUNATAK Buzullar arasından yüze doğru uzanmış kaya çıkıntılarına Grönland’da verilen bir ad.
NÜFUS                Belirli bir nüfus sayımı gününde bir ülkede, ya da bir bölgede bulunan insanların sayısı İnsanlar yeryüzünün türlü karalarına, bunların da bölgelerine çok ayrı sayıda, ayrı sıklıkta yerleşmişlerdir Bunda doğal olayların yeri bulunduğu gibi tarih çağlanı boyunca birbiri ardından gelmiş olayların da çok etkisi vardır.
NÜFUS ARTMASI         Dünya nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun artması olayı.Yeryüzünde nüfus durmadan artıyor.Çünkü her yıl olan doğum, ölümden çoktur. Kimi ülkelerde nüfus artması çok çabuk olur Türkiye’De İtalya’da olduğu gibi. Kimi ülkede nüfus artması orta derecededir İngiltere’deki gibi. Kimi ülkede de nüfus artması belirsiz derecede olmuştur Fransa’da olduğu gibi
NÜFUS AZALMASI       Dünya nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun azalması olayı.Nüfus azalması, doğumun yeter derecede olmaması yüzünden belirdiği gibi, ölümün çokluğundan,savaşlardan,başka yerlere göç etme yüzünden de olabilir.
NÜFUS BİLGİSİ               Türlü yönlerden nüfus durumu, nüfusun yer değiştirmesi olaylarını sayılarla ortaya koymaya çalışan bilgi. Bunun bir adı da demokrafi’dir Nüfus bilgisin de nüfus,göçler,doğunılar, süt çocuğu ölümleri,bütün yaşlarda ölümler incelenir.Nüfus bilgisi türlü ülkeler de yüksek okulların, üniversitelerin ikili bölümlerinde okutulur,Nüfus bflgisinde, nüfusun dorgun durumu ele alınarak incelendiği gibi,nüfusun oynak durumuda araştırılır.Bu arada savaşlardan önceki ve sonraki durumlar da incelenir.
NÜFUS COĞRAFYASI  Insanların yeryüzündeki dağılışlarını inceliyen, bunu türlü yön!eriyle açıklamaya çalışan coğrafya kolu. Nüfus coğrafyasında yaşama yeri,yerleşilir yerler,yerleşilemez yerler araştırıldığı gibi,insan topluluklarının yeryüzündeki dağılıışı,sayısı,kalabalık ve seyrek nüfuslu yerler,göçler,bir ülkedeki nüfusun geçinme durumu ve bunun ölçüleri,bir ülkenin, bölgenin,bütün yeryüzünün nüfusu beslemeye yetme gücü,nüfus çokluğu araştırılır.Elde edilen biigiler ve veriler haritalara işlenir,şekillerle belirtilir.
NÜFUS ÇOKLUĞU Bir ülkede ya da bir börgede geçinme imkanlarına göre orada yaşıyan kişilerin sayıca olağanüstü çokluğu. Bununla ilgili olarak, her ülkenin, her bölgenin kendine göre az çok belirli bir nüfusa yetme gücü vardır.İnsanların geçinme,barınma,yaşamalarında önemli yeri olan çeşitli doğal şartlarla birlikte orada kurulu bulunan geçim yolları önemli yer tutar. Nüfus çokluğu doğumun ölümden da ha çok yer tuttuğu bölgelerde, göçleri çeken yerlerde görülür.Nüfus çokluğu olan yerler arasında Çin ve Hindistan vardır.Buralarda ortalama nüfus sıklığı 80100 kişiden çoktur.Buralardaki insanlar ençok tarımla geçinir.Nüfus çokluğu olan yerlerden ötekileri Batı ve Orta Avrupa,Amerika Birleşik Devletleri’nin doğu bölgeleridir. Buralardaki geçimde ise endüstri önemli yer tutmuştur.
NÜFUS HAREKETLERİ                Nüfusun doğal, toplumsal değişmeleri Nüfus, doğumlarla sürekli olarak yonileşir, ölümlerle söner. Bu olaylarla ilgili olarak nüfusun yapısı çok değişken bir durum gösterir.Bu yenileşmelere,sönmelere nüfusun doğal hareketi denir.Yerleşilmiş yerlerdeki nüfus hareketleri ise çeşitli göçler olarak belirir.
NÜFUS HARİTALARI   Dünya'nın bütününde ya da bir bölümündeki nüfusun dağılışı ve özellikleri hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalarda nüfus dağılışı noktalama ile gösterilir. Nüfus yoğunluğu haritaları ise renklendirilir.
NÜFUS İSTATİSTİĞİ    Bir ülkedeki nüfus durumunu, nüfus hareketlerini gösteren istatistikler. Bu istatistiklerde nüfus sayımından elde edilen sayılar değerlendirilir. Yaşlara, iş güçlere,göç etmelere,okuma yazma ve başka yönlere göre bölümlemeler yapılır.
NÜFUS SAYIMI Bir ülkede, bir devletin topraklarında kaç kişi bulunduğunu bunların türlü yönlerden özelliklerini belli etmek üzere yapılan sayım. Nüfus sayımları bütün ileri ülkelerde düzenli olarak her on yada beş yılda bir yapılır. Sayım günü, sayımın sona erdiği açıklanmadan önce kimse evinden,bulunduğu yerden dışarı çıkamaz.Sayımı yapan kimseler, ev ev dolaşır,ellerindeki çizelgeyi doldurmak üzere,türlü sorular sorar, karşılıklarını hemen yazarlar. Yurdumuzda ilk düzenli nüfus sayımı 1927 de yapılmıştır.Bundan sonra 1935,1940,1945,1950,1955 ve 1960 da nüfus sayımları yapılmıştır.Nüfus sayımlarına dayanarak şehirlerde bulunan nüfus,köylü nüfusu,türlü işlerle geçinenlerin sayısı, türlü yaşlardaki kimselerin sayısı,çeşitli bölgelerdeki nüfus sıklığı,nüfus artmasu nüfus azalması gibi önemli noktalar öğrenilmiş olur.
NÜFUS SEYRELMESİ   Bir ülkede nüfusun azalması ile ilgili olarak beliren durum. Bir ülkeyi,bir bölgeyi,yıkıcı etkileriyle oturulur olmaktan çıkaran çok korkunç depremler,savaşlar,kırıcı salgın hastalıklar,yokluklar,kıtlıklar yüzünden başka yerlere olan göçlerle ve doğunun azalmasıyla nüfus seyrelmesi belirir. Eğer doğum yeteri derecede ise,dış ülkelere olan göçlerin açtığı boşluk bir süre sonra kapanabilir.
NÜFUS YOĞUNLUĞU Herhangi bir bölgedeki toplam nüfusun, top lam yüzölçüme bölünmesi ile bulunan, km düşen insan sayısı.
NÜFUSLANMA Bir ülkede ,bir bölgede yerleşmeler ile ilgili olarak nüfusun gittikçe artması,az nüfuslu,boş,yarı boş yerlerin gün geçtikçe kalabalıklaşması.Nüfuslanma için sözgelişi şöyle denir ‘Kuzey Amerika’nın batı, bölgelerinde nüfuslanma çok çabuk olmuştur.’Şu ülkenin ormanlık bölgelerinde nüfuslanma olmuştur.”
NÜKLEER ELEKTRİK SANTRALİ            Fisyon olayında açığa çıkan enerjiyi kontrollü olarak kullanıp elektrik enerjisi elde edilen termik santraller.
NÜKLEER REAKTÖR    Fisyon olayının kontrollü olarak gerçekleştirildiği düzenek.
 O-Ö HARFİ
OBA      Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak görülen geçici kır yerleşmesi. hayvancılık maksadıyla geçici olarak kurulan çadırların tümü.
OBRUK               Özellikle kireç taşlarının çözülmesi ile meydana gelmiş doğal kuyu. Baca veya kuyu şeklinde, keskin köşeli, derin çukurluklara obruk denir. Derinliği 250-300 m’yi bulabilen obrukların bazılarının tabanında göl bulunur. Türkiye’de İç Anadolu’nun güneyinde ve Toroslar’da yaygın olarak obruklar görülür. İçel’deki Cennet-Cehennem mağaraları ve Konya’daki Kızören obruğu ülkemizdeki en güzel örneklerdir.
OHM    Direnç birimi.
OKYANUS         Kıtaları birbirinden ayıran geni su kütlelerine okyanus denir. Örnek
OLTU TAŞI        Siyah, sert ve parlak özelliklere sahip bir tür linyit. Süs eşyası yapımında kullanılır.
ORBİTAL            Elektronların bulunduğu yer.
ORMAN ÜST SINIRI    Ormanların yetişebildiği en yüksek sınır Bu sınır, yükselti, enlem, bakı ve hakim rüzgar gibi faktörlere bağlı olarak her yerde farklılık gösterir. Genel olarak ekvator’dan kutuplara doğru küçülür.
OROJENEZ        Jeosenklinallerde biriken tortul tabakaların kıvrılma ve kırılma hareketleriyle yükselmesi olayına dağ oluşumu  ya da orojenez denir. Kıvrım hareketleri sırasında yükselen bölümlere antiklinal, çöken bölümlere ise senklinal adı verilir. Antiklinaller kıvrım dağlarını, senklinaller ise çöküntü alanlarını oluşturur.
ORTA TİP LAV                SİO2 oranı % 33 - % 66 ise lav orta tiptir. Bu tip lavların çıktığı volkanlarda volkanik kül miktarı azdır.
ORTAK PAZAR           Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun diğer adı
ORTALAMA HIZ Belli bir Dt zaman aralığındaki yer değiştirmesi Dx olan bir hareketlinin bu zaman aralığındaki hız.
ORTALAMA SÜRAT Hareketli bir cismin, belli bir zaman aralığında, aldığı yolun, geçen toplam zamana oranı.
OTLAK Mera. Hayvanların otlatıldığı yer.
OTLAK HAYVANCILIĞI Mera hayvancılığı
OTOMOBİL ENDÜSTRİSİ Motorlu kara taşıtlarını üreten endüstri kolu.
OTOYOL Birden fazla geliş ve gidişi olan modern paralı yol. Otoban.
ÖRTÜ BUZULU Çok geniş alanlara yayılan, kilometrelerce alan kaplayan buzul türüdür.
ÖTELEME DENGESİ     Cismin üzerine uygulanan kuvvetlerin her doğrultuda dengelenmiş olması.
ÖTELEME HAREKETİ  Dairesel hareket yapan bir cismin bütün noktaları tarafından aynı şekilde ve aynı hızda gerçekleştirilen hareket.
ÖZ DİRENÇ       Bir iletkenin birim boyunun, birim kesitteki direnci.
ÖZ ISI   Bir maddenin 1 gramının sıcaklığını 1oC yükseltmek için gerekli olan ısı miktarıdır.
ÖZ KÜTLE          Bir maddenin birim hacminin kütlesidir.
ÖZEL HARİTALAR         Belirli bir konu için hazırlanmış haritalardır.
ÖZEL KONUM                Herhangi bir yerin kıtalara, denizlere, boğazlara, önemli ulaşım yollarına, sanayi ve ticaret merkezlerine, maden ocaklarına, komşu ülkelere vb, olan uzaklığı. Dünya üzerindeki bir yerin çevresine, denizlere, yer şekillerine, anayollara, geçitlere ve komşularına göre konumudur.
P HARFİ
PARATONER   Yıldırımsavar
PARÇALANMA Taşların ısınma-soğuma, donma-çözülme gibi olaylar yüzünden parçalanması, dağılması olayı. ( Ufalanma)
PARK YÖRESİ  Şurasında burasında öbek öbek ağaç topluluklarının bulunduğu geniş otluklar.
PASTIRMA YAZI            Güz ortalarında pastırma kurutma zamanına rastlayan sıcak günler.
PATLAK ÇUKUR Peneplen Maar kelimesinin dilimizde karşılığını tutan terim.
PATLAMA         Bir cismin, gürültü yıkma, fırlatma, devirme şeklinde birdenbire beliren hacim genişlemesi olayı. Bu olay, yanıcı gazların bulunduğu yerlerde çok olur. Türlü yerlerde ve cisimlerde görülen patlama olayı, yanardağların belirmesi sırasında da ortaya çıkar. Yanardağlarda patlamalarla püskürmeler birlikte gider. Öyle yanardağlar vardır ki, püskürmeleri sırasında daha çok patlamalar yer tutar. Bir yanardağın belirti döneminden sonra patlama dönemi gelir. Yerkabuğunun dayanma gücü artık sona erince iç basıncın etkisiyle patlama başlar. Patlamalar birbiri ardınca sürer. Havaya yanardağ bombaları, iri kaya parçaları, küller fırlar. Tozlar, kızgın bulutlar  çevreyi sarar. İşte bu patlama döneminden sonra lav akmaya başlar, bundan sonra yanardağ sönmeye doğru gider. (Yanardağ, Patlak çukur).
PAULİ PRENSİBİ            Atomda bir orbitale zıt sipinli (dönüş) olmak şartıyla ikiden fazla elektron giremeyeceğini ifade eden kural.
PAZAR                Belli bir şeyin, ya da çeşitli malların satıldığı yer. Odun pazarı, balık pazarı, sebze pazarı, meyva pazarı, at pazarı gibi. Pazarlar çoğunca haftanın belli bir gününde her çeşit mal satıcıları ile alıcıların toplanıp alışveriş ettiği yerdir. Salı Pazarı, Pazar Pazarı gibi. Pazar yerleri, çoğunca, sergiler durumunda olur (Panayır).
PEDOLOJİ          (Toprak bilimi).
PEKİŞME           Yer kabuğunun sertleşmiş, esnekliği azalıp, kırılgan  olmuş durumu. Pekişme olmuş tabakalar artık iyice kırılamaz, biraz bükülünce kırılır. İyice pekişmeye uğramış tabakalar ise, esnekliği hemen hemen kalmamış ve tümü kırılgan  olmuşlardır. Uzun süre kıvrılmalardan, yer kabuğunun içine doğru olan püskürmeler (İç püskürme) den sonra pekişmeler artar. Böylece bu türlü yerlerde artık kıvrılmaya elverişlilik azalır. Yer kabuğu oynamaları sırasında buralarda, kırılmalar  olur.
PENCERE           Aşmalarla doğmuş örtünün (b. 1,1 yer yer aşınması, böylece derelerin burasını oyması yüzünden açılmış öyle bir oyuntu yeri ki, örtünün dibi buradan görülür olmuştur. Bu oyuntu yerinin iki yanına ‘pencerenin çerçevesi’ denir. (Örtü, Aşma örtüsü, Şaryaj, Aşma adası)
PENEPLAİN      Peneplen.
PENEPLEN        Uzun süren aşınmalar, yontul malar sonunda yer kabartılarının si inerek bel olan yarı düz, dalga uca bir yeryüzü b verilen ad. Peneplen, Amerika’dan yayılarak Avrupa’ya geçmiş, Fransızcaya peneplaine şeklinde yerleşmiş buradan da dilimize peneplen biçiminde yazılacak şekilde girmiştir. Bu şekle, zaman zaman dalgalı düzlük, yarı-ova gibi kelimeler de kullanılmış ise de bunlar tutunamamıştır. Alman jeomorfologları peneplen terimini olayı yeter derecede açıklatamadığı düşüncesiyle kullanmak istememiş, bunun yerine Rumpfflache kelimesini yerleştirmişlerdir. Dilimizde peneplen yerine yontukdüz kullanılmaktadır. (Yontukdüz). Geniş arazi bölümlerinin, akarsu aşınım faaliyetlerinin son döneminde deniz seviyesine yakın hale indirilmesiyle oluşmuş, az engebeli şekle peneplen (yontukdüz) denir.
PERESTROLKA               Rusca yeniden yapılanma anlamında. Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecine girdiği dönemlerde ekonomik, siyasi, idari alanlarda yapılan köklü değişikliklerin genel ismi.
PERİ BACASI   Özellikle volkan tüflerinin yaygın olarak bulunduğu vadi ve platoların yamaçlarında sel sularının aşındırması ile oluşan özel yeryüzü şekillerine peribacası denir. Bazı peribacalarının üzerinde şapkaya benzer, aşınmadan arta kalan sert volkanik taşlar bulunur. Bunlar volkanik faaliyet sırasında bölgeye yayılmış andezit ya da bazalt kütleridir. Peribacalarının en güzel örnekleri ülkemizde Nevşehir, Ürgüp ve Göreme çevresinde görülür. Volkanizma sırasında çıkan küllerin tortullaştığı arazi lerin, akarsular tarafından aşındırılması sırasında, dirençli kayaçların alt kısımlarının aşınmadan kalması sonucu oluşmuş sütunları andıran şekiller. Yüksekliği 35 metreyi bulabilen çoğunca kule biçimli, kimi yerde tepelerinde bir de başlığı bulunan yer biçimleri. Peri bacaları, bulundukları yerde birçokları yan yana sıralanmış efsanemsi şekiller olarak görülür. Uzaktan böyle bir yere bakılırsa, kulelerle süslenmiş birkaç kat evlerle dolu bir şehirmiş gibi görülür. Peri bacalarının irileri tarih çağların de, insanlar için ev olmuştur. Buralardaki yumuşak, kolay işlenir taşların (çoğunca yanardağ tüfü ) içerisi oyularak buralarda odalar, salonlar, yeraltı yolları, şarap yapılan yerler, tapınak yerleri yapılmıştır. Ürgüp ve yakınındaki Uc hisar ve Göreme’de olduğu gibi bunlar iki üç katlı olarak da işlenmiş, duvarlar sıvanmış, yağlı boya resimlerle süslenmiştir. Bu peri bacalarını görmek için her yıl birçok gezgin (turist) uzak ülkelerden buralara gelir. Peri bacaları, yağmurlu ve kurak mevsimlerin birbiri ardından geldiği bölgelerde, kumlu, taneli, yumuşakça taşların bulunduğu dikçe yamaçlarda doğar Böyle yerler, en çok Akdeniz Çevresindeki ülkelerde bulunur. Peri bacaları bu biçimlerini sağanak yağmurlarının yeri süpürürcesine yalamasıyla alır. Önce birbirine koşut (paralel) yivler açılır, ardından da peri bacalarının temelleri belirmeye başlar.
PERİGLASYAL “Buzul çevresi” ile ilgili olayları belirtir. Buzul çevresi yer biçimleri, buzul çevresi iklimi, buzul çevresi bitkileri gibi. (Buzul çevresi).
PERİHEL Dilimizde günberi olarak geçen terimin karşılığı. (Günberi).
PERİYOD Zaman bakımından dönemli bir akışı belirtir, bir zaman bölümünü gösterir.
PERİYODİK CETVEL     Elementlerin atom numaralarına göre hazırlanan, elementlerin tümünü içine alan cetvel.
PERSPEKTİF Türlü cisimleri değişmeyen bir noktaya göre olan uzaklıklarını, aralarındaki duruş ayrılığını canlandıracak şekilde çizme yolu. Bu yolla çeşitli yeryüzü biçimleri çizilebilir. En eski harita izdüşümleri perspektif temellerine göre yapılmış tır Yer yuvarlağının saydam bir cisim olduğu düşünülürse, bunun üzerine çizilmiş olan meridyen ve paralel çemberleri ağı, belli bir noktadan bu ağa yönelmiş bir gözden çıkan ışınlarla bir yüzey üzerine düşürülmüş bulunsun. İşte böyle elde edildiği düşünülen haritalar perspektif temeline göre yapılmış olur. (Harita).
PERTAVSIZ       Büyüteç.
PETROGRAFİ   Taş bilimi.
PETROKİMYA SANAYİ              Petrolden elde edilen yan ürünlerin değerlendirildiği sanayi.
PETROL              Su ile karışmayan, duru, ya da yoğun, açık, ya da koyu renkli, bileşimi karbonlu hidrojenlerden olan bir sıvı. Petrol, türlü oluşuklarda (formasyonlarda) bulunur. Sünger yapılı taşların boşluklarını, gözeneklerini, yarıklarını doldurur. Petrol, çoğunca, denizde yaşayan canlıların yağlı yerlerinin, doğal bir damıtma (destilasyon) olayına uğramalarıyla oluşmuştur. Bu duş, jeologlarca şöyle tasarlanmıştır Denizlerdeki canlılar ölünce dibe çöker, burada madensel çökeleklere karışır, çoğu canlı artıklarından olan bitümlü maddeler  durumuna geçer. Bunlar belirli bir kalınlığa vardıktan, daha sonraki yer kabuğu oynamalarıyla büyük basınçlara uğradıktan Sonra petrol oluşur. Ancak bu oluşa büyük denizler değil, sığ olan iç-denizler, körfezler elverişlidir. Oluşan petrol, delikli, gözenekli taşların boşluklarını doldurur, bu defa oluştuğu yerden başka yere göç eder, çoğunca kıvrımlı bölgelerin kemerlerinde (b bk.) toplanır. Petrol, büyük ekonomik değeri olan bir maddedir.
PETROL BORUSU Petrolü limanlara, kolayca taşımak üzere yapılmış yere döşenmiş büyük çaplı borular.
PEYK    (Uydu).
PEYZAJ Bir yörenin doğal görünüşü ya da bu doğa (tabiat) üzerinde insanın yaptığı (ev, köy, tarla, bahçe, fabrika...) ile birlikte görünüşü. (Görünüş).
PEYZAJCILIK    Yöre görünüşlerini çizme temeline dayanan resim tarzı. En çok yerinde, ve görerek  sulu boya, yağlı boya veya kuru kalem yöre resimleri birçok ülkelerde gelişmiştir. (Yöre, Yöre görünüşü).
PINAR Bir şehir kent, köyde, herhangi bir yerde kaynaktan  getirilmiş suyun arınması için yapılmış yer. Pınar denilen böyle yerlerde sular, sürekli olarak akar, ya da bir musluk açılıp kapatılarak 1 sudan faydalanılır, (Kuyu, Su, içme suyu, Kullanma suyu).
PİPELİNE Petrol boru hattı
PLAJ    Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum). Kumsal. Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum).
PLAN   "Bir yerin kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür büyük ölçekli haritadır.
Yeryüzünün küçük bir bölümünün, büyük ölçekte çizilmiş haritası. Bir şehrin planı. köy planı gibi Planların ölçeği 1 :2000 ne kadar olur. (Harita).
Bir yerin kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür büyük ölçekli haritadır."
PLANİMETRE  Düzlemlerin yüzölçümünü bulmaya yarayan bir araç.
PLANKTON      Ya pek az olan kendi kımıldayışıyla; ya da deniz akıntılarıyla şuraya buraya sürüklenen, suda yaşıyan bütün bitki ve hayvanlara verilen ad. Bu ad 1887 de Hensen tarafından kullanılmıştır. (Nekton, Benthos).
PLANLAMA     Topraktan yer eşilmiş olan yerden en iyi şekil de faydalanmak, en yüksek verimi elde etmek için yapılan düzenli işler, çalışmalar. Çok çeşitli planlamalar vardır. Bunların, türlü dillerde birbirine iyice uymayan karşılıkları vardır. Kimi dilde de bu karşılıklar eksik kalmıştır (Yer planlaması, Ülke planlaması, Bölge planlaması).
PLATO "Türlü dillere üstü düz bir yeryüzü biçimi terimi olarak girmiş, bu arada 25 yıl kadar önce dilimize de girerek bu imla ile yazılır olmuştur. Bundan önce okul kitaplarında da üç ana yeryüzü biçimi olarak Türkçe, dağ, ova, yayla kelimeleri  kullanılırken bu tarihten bu yana y kelimesi yerine plato kelimesinin kullanılması, böylece ‘yazları davarların yayıldığı yerler”, anlamında da kullanılan yayla kelimesinin anlamıyla karışmaması gereği Savunulmuştur. Ancak, bir kelimenin iki, hatta daha da çok anlam, bulunabileceğine göre, yine önceleri kullanılmış üzere yayla kelimesinin plato karşılığı kullanılması, faydalı olur, Bugün de okul kitaplarında yayla kelimesine bir yeryüzü biçimi gösteren anlamıyla çok rastlanır. (Yayla, Yazı, Düzlük, Düzlek yapı, Yüksek yayla).
Akarsu vadileriyle derince yarılmış düz ve geniş düzlüklerdir.
Akarsular tarafından derin vadilerle parçalanmış çevresine göre yüksekte kalmış dalgalı düzlükler."
PLAYA (Takır).
PLEİSTOSEN    Dördüncü çağın birinci dönemi. Diluviyum Buzul Çağı  bu dönemi karşılar Bir jeoloji terimi olan pleistosen dönemi, arkeologların Paleolitik yani Eski Taş Çağı’nı  karşılar.
PLUTONİTLER Taşlar biliminde derinlik taşları demektir. (Derinlik taşları)
PLUTONİZM    Yer kabuğunun çok derin yerlerinde batolitlerin oluşmasıyla sonuçlanan iç püskürmeler. Çok derinlerdeki erimiş, kızgın magmanın çok derinlerdeki taşların arasına büyük yığınlarla sokulması olayı. {bk. Volkanizma). Bunlardan doğan taşlara plutonit {b. bk.) denir ki, dilimizde buna derinlik taşları (b. Bk.)iç püskürük taşlar (T,. ) adı verilir, 2 — Yer yuvarlağının türlü çağların da birçok olayların, yeryüzü biçimlerinin oluşma ve gelişmesinin ve taşların, magmadan ileri geldiğini savunan görüş. Bunun karşısına neptunizm  görüşü çıkmıştır.
PLUVİAL ÇAĞ Buzul Çağını (b. ) karşılayan sürelerde şimdiki kurak bölgelerdeki bol yağmurlar çağı (Yağmur çağı )
PLUVİOMETRE              (Yağmur-ölçer).
PODOMETRE  (Adımsayar).
PODZOL TOPRAKLAR               Tayga adı verilen iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, soğuk ve nemli bölge topraklarıdır. Toprağın aşırı yıkanması nedeniyle organik maddelerin çoğu taşınmıştır. Bu nedenle renkleri açıktır. Bu tip topraklar Sibirya, Kuzey Avrupa ve Kanada’da yaygındır.
PODZOLLEŞMA             Soğuk nemli iklim bölgelerinde boz esmer renkte toprak oluşumu.
POLAR HAVA Kutbi hava, soğuk hava kitlesi.
POLİGON TOPRAK      (Çokgenli toprak).
POLJE  (Göl ova).
POLYE "Karstik bölgelerde kireçtaşlannın çözülmesiyle ortaya çıkan düzlük ova.
Yugoslavya’nın Karst yaylalarındaki ilgili araştırmalarla türlü ülkelere yayılan polye kelimesi, dilimize de girerek. Kendi imlamızla polye şeklinde yazılmaktadır. Anlam bakımından polye, türlü yerlerinde geçici, ya da sürekli göllerin bulunduğu bir çeşit ovadır. Bu bakımdan yurdumuzda çok bulunan bu türlü ovalara göl ova da denilir, (Göl ova).
Karstik yörelerdeki genişliği birkaç kilometre olan, uzunluğu 20-30 kilometreyi bulan, hatta geçebilen ova görünümlü büyük karstik çukurlara polye denir. Türkiye’de özellikle Toroslar’da polyeler yaygındır. Örneğin; Akdeniz Bölgesi’ndeki Ketsel, Elmalı ve Akseki ovası birer polyedir."
PONOR           ( Su-yutan).
PORTOLAN      Ortaçağda germicilerin kullandığı bir kılavuz kitaptır. Portolan haritaları da vardır. (Gemici kılavuzu).
POSTGLASYAL               çağ   (Buzul sonrası çağ). (Buzul sonrası).
POTAMOLOJİ (Akarsu bilimi).
POTANSİYEL   Depolanmış durumda hazır bekleyen enerji, eşya ya da mekan.
POTANSİYEL ENERJİ   Bir cismin çekim kuvvetinin bulunduğu bir gezegende herhangi bir referans noktasına göre sahip olduğu enerji.
POYRAZ             Kuzey- doğudan esen soğuk, sert yel. Yaz poyrazı, sıcak bölgeye doğru estiği için kurudur. Estiği yerlere serinlik getirir. Kış poyrazı’nda türlü döngülerin  önemli yer tutmasıyla ilgili olarak, yağmur, kar yağabilir ya da poyraz açık havada, sert olarak eser. Poyraz, çoğunca fırtına şeklinde eser Marmara’da, Karadeniz’de taşıtlarn gidiş - gelişini zorlaştırır. (Gezici döngü ,Yerel rüzgar, Basınç, Gökyel).
PREGLASYAL ÇAĞ       (bk Buzu1 öncesi çağ).
PREHİSTORYA                (Tarih Öncesi)
PRERİ   Kuzey Amerika orta bölgelerindeki otluk, hayvan yetiştirilen, ekincilik yapılan geniş düzlüklere verilen ad. (Pampa, Bozkır, Step).
PROFİL                Yer kabart çukurlukların yükseklik değerleri bakımından uzanışlarını, birbirleriyle ilgilerini göstermek için çizilen eğri. Profil kelimesi, pro= ön, Filum= iplik kelimelerinden (dış biçim), “dış uzanış” anlamına gelir. Bu eğride iç yapıda gösterilir ise buna kesit  denir. Profil ile kesit, çoğunca, bir anlamda kullanılırsa da, profil dış çizgiyi belirtir. Kesit ise, yapıyı da içine alır. Böylece jeoloji kesitlerinden söz edilir.
PROJEKSİYON                Dünya'nın küreselliği nedeniyle, haritalarda ortaya çıkan hataları en aza indirmek için çeşitli yöntemler kullanılır. Bunun için yerkürenin paralel ve meridyen ağının belirli kurallara göre düz bir kağıda geçirilmesi gerekir. Bu sisteme projeksiyon denir. (Izdüşüm, Harita  izdüşümü).
PROTEROZOİK               Arkeen  den sonra geçen ve Birinci Çağın  Kambriyen devrine kadar süren jeoloji çağı. Bu devir çok uzun sürmüştür. Canlılar bu sırada sular içinde belirmiştir.
PROTON            Atom çekirdeğinde bulunan 1,672.10-24 g. kütlesinde,pozitif yüklü tanecik.
PSAMOFİTLER               (Kumcul bitkiler).           
PUS       Hava içinde toz  taneciklerinin verdiği durum.Bu   parçacıklar çok küçük oldukları için düşmezler. Gözle de ayırt edilemezler. Fakat bu parçacıklar, yatay görünürlüğü azaltır. İşte bu görünüşe puslu hava, pusluluk denir. Puslu hava mavimsi, ya da sarımsı olur. Böyle bir örtü yeryüzünün kendi rengini azaltır, soluklaştırır. (Pusluluk).
PUSLULUK        Havanın bir çeşit bulanıklığını belirten kelime (Pus).
PUSTA Macar ovalarının bozkırlarına verilen ad. (Bozkır).
PUSULA             Yön bulmaya yarıyan bir araç.
PÜSKÜRME      Bir yanardağın püskürmesi olayı (Yanardağ). Geniş anlamı ile magma’dan (b.bk.) olan her türlü püskürülmüş maddelerin, yeryüzüne ulaşmış olmalarına, ya da ulaşamamış ta içte kalmış bulunmalarına göre, püskürmeler ayırt edicidir. Yer kabuğundan geçerek yerin yüzüne ulaşmış olanlarına dış püskürmeler (extrusion) denir. (Dış-püskürük taşlar). İçte kalmış, yerin yüzüne çıkamamış olan püskürmelere de iç püskürmeler (intrusion) adı verilir (İç püskürük taşlar, Yayışık püskürme, Volkanizma).
PÜSKÜRTÜ MADDELERİ Bir yanardağın püskürdüğü lav lapilli kum,   bomba, kül gibi maddeler.
Püskürük taşlar                  Yerin derinliklerinden püskürerek (Püskürme), yer kabuğunun içinden yukarılara doğru uzanmış taşlar. Bunlar delip geçen yapı biçimindedir. Püskürük taşlar, püskürmeler sırasında yeryüzüne çıkamayıp, derinlerde gömülü kalmışsa, bunlara iç püskürük taşlar (b. bk.), ya da derinlik taşları denir. Püskürük taşlar, püskürme sırasında yer kabuğunu geçip yerin üstüne kadar çıkabilmişlerse bunlara dış püskürük taslar denir.. Yerin derinliklerinden erimiş kızgın bir çamur gibi çıkan lavlar (b. bk), az bir süre sonra soğur, katılaşır, bundan çeşitli dış Püskürük taşlar oluşur. (Taşlar).
             
 R HARFİ
RAKIM                Yükselti. Bir noktanın deniz seviyesine göre yükseltisi.
RAMPA              (Yokuş).
RATIP İKLİM    (Nemli)
RATIP MINTIKA            (Yağmurlu bölge).
REAKSİYON     Karşı hareket, tepki. Tepkime, tesir.
REFERANS        Başlama noktası.
REGELATİON  (Yeniden donma)
REGRASYON   (Deniz gerilemesi ). Epirojenik hareketlere bağlı olarak her devirde kara ve deniz seviyeleri değişmiştir. İklim değişiklikleri ya da tektonik  hareketler nedeniyle denizin çekilmesine regresyon (deniz gerilemesi) denir.
REKONSTRUKSİYON  Tümleme
RELATİF NEM Bağıl nem.
RELİEF italyanca rilievo Yükseklik, başka dillere de geçmiş terim. (Yerşekli).
RELİEF HARİTASI          Yeryüzü biçimlerinin kabartılarını, çukurluklarını ilk bakışta gösterecek şekildeçizilmesi. (Harita).
RELİEFENERGİE             Alman coğrafyacılarının ortaya koydukları bu terim, bir bölgede belirli uzaklıklar içinde ortalama yükseklik değerlerinin yardımıyla elde edilen o arazideki yükseklikfarklarından çıkarılan değerlerdir. Bu değerlerle yapılan haritalara Reliefenergie haritası denilmiştirki, dilimizde bu terimi bağıl yükseklik haritası (nisbi irtifa haritası) karşılar. (Bağıl yükseklik).
RELYEF            (Yerşekilleri).
REML   (Kum).
RENDZİNA        Humuslu, karbonatlı toprak.
RENKLENDİRME YÖNTEMİ    Eşyükselti eğrileriyle birlikte kullanılan bu yöntemde yükselti ve derinlik basamakları renklerle gösterilir. Fiziki haritalarda yükseltiler genellikle, yeşil, sarı ve kahverenginin çeşitli tonları, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin tonları ile gösterilir.
REOSTA             Elektrik devresinden geçen akım şiddetini değiştirmek için kullanılan ayarlı direnç.
RESİF    (Mercanlar, Mercan yapıları).
RESİFLİ KIYI      Mercan resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir. Sıcak kuşağaözgüdürler Resifin oluşum şekline göre kenar resifi, set resifi ve atoller olarak alt tiplere ayrılır. Atoller çember şeklinde kıyılar oluşturur.
REVOLUTİON  Kısa bir zaman içinde beliren temelli ve önemli değişmeler. O zamana kadar sürüp giden türlü olaylarda meydana gelen devrimler, değişmeler. Bu terim, jeoloji çağlarında zaman zaman beliren büyük değişiklikler için kullanılır. (Değişme).
REZERV           Yedek. Bir maden bölgesinde çeşitli materyallerle karışık halde bulunduğu hesaplanan maden Depolanmış mal ve kaynaklar.
RİALI KIYI          Nispeten yüksek ve akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda, vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
RİAS     Buzul Çağında buzlar altında kalmamış, sadece akarsularla açılmış derin, vadilerin, deniz sularıaltında kalmasından doğmuş bir çeşit kıyı. İspanyolca ria = akarsu ağzı demektir. Bu türlü kıyılar İspanya’nın Kuzeybatı bölümün de görüldüğü için bu ad verilmiş Ria’nın çoğulu rias’dır ki, çoğunca bu kullanılır. Rias kıyı girintilerinin dibinde sürekli bir iniş vardır.
RİCİ İTİKAL       ( Geriye aşınma)
RİJİD    (, Kırılgan).
RİJİDLİk               (Kırılganlık).
RİPPELMARK  (Kum dalgacığı ).
RİYAH  (Yel, Rüzgar, Eoliyen, Yel etkisi).
RİYAHİ Arapça riyah yeller kelimesinden alınma bir terimdir ki, tesiratı riyahiye yani yelsel etki, yel etkisi
ROOSS ENLEMLERİ Rüzgar dalgaları karşılığı olarak kullanılmıştır. Şimdi bunun yerini yelsel etki (b. ) ve yel etkisi (b. .) tutmuştur. Rooss enlemleri Almancada nereden geldiği kesin olarak bilinememekle beraber, daha çok denizci kullanmış olduğu, sonradan da coğrafya ve meteorolojide iyice yer tutmuş ajan bir terim, Her iki yarımkürede, 25-35 enlemleri boyunda uzanan ve en çokokyanuslar üstünde belli olar’ iki yüksek basınç kuşağı. Bunlar, yer yuvarlağı üzerindeki hava akıntıları sır hava yığınlarının sıkışması ve sık sonucu olarak birer dinamik yüksek basınç kuşağı olarakbelirmiştir. (Yer yuvarlağının rüzgar sistemleri, Hava dolaşımı Hava basıncı).
ROSSBREİTEN                (Ross enlemleri ).
ROTORBir elektrik jeneratörünün bir eksen etrafında dönerek hareket eden parçasıdır.
RÖJE     (Düşme).
RÖLYEFYeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri.
RUMPFFLACHE(Yontukdüz).
RUTUBETİ HAVAİYE    (Havanın nemliliği)
RUZ(Gün).
RÜRAL BÖLGE                (Kır yerleşmesi).
RÜTUBET           (Nemlilik, Havanın nemliliği  )
RÜYET MESAFESİ         Görme uzaklığı Rüzgar Yer değiştiren hava. başka bir sözle rüzgar, havanın yer yüzüne yakın olan herhangi bir yön de, herhangi bir hızdaki doğal akıntısıdır, Bir rüzgar eserken bu hava akıntısı bir yönde olur ve yataya yakın  bulunur. Kimi zaman, havanın dik, Ya da dikçe estiğj olur ki, bun lar öze! durumlardır. Rüzgar hep bir gidişte tanı düzenli olarak esmez, son derece kısa aralıklarla durup durup vururcasına bir esiş gösterir. Bu karışık esiş, yeryüzünün inişli çıkışlı olmasına bağlıdır. Bu esiş, bir de, hava katlarına bağlıdır Yer yüzündeki buruşukluklara sürtünme yüzünden rüzgarın hızı ağırlaşır, kuzey yarımküresinde sağa doğru döner. (Dağ yeli,Vadi yeli, Kara yeli, Deniz yeli). Hava yığınlarının bir dağı aşması halinde buz eriten yel (b. .) eser. Yerel rüzgarların her birinin her yer de ayrı adı vardır Yıldız, poyraz, doğu yeli, keşişişleme güney yeli, lodos, karayel, akyel, gök yel, Yarık kaya yeli gibi. (Bofor ıskalası, Yel).
RÜZGAR AŞINDIRMASI            Çöl yörelerine özel bir görünüş veren, kayalar da küçük biçimler meydana getiren yel işlemesi. Rüzgar biriktirmesi (b. .) ile meydana gelen biçimler ise çok daha büyük şekillerdir. Rüzgar aşındırmasının en belirgin izleri kum cilalamasında, köşeli çakılların (b. .) doğuşunda belli olur. Yel kazıması oyuklarıyla mantar - kayalar, uzun oluklar, yarıntılar yel aşındır ması biçimlerindendir. Rüzgar, kayaların sert olmayan yerlerini çabuk aşındırır, sert yerleri çıkıntılar ya par. (Yel süpürmesi, Yel kazıması).
RÜZGAR BAYRAĞI       (Yel bayrağı).
RÜZGAR CİLALAMASI               Rüzgarın ‘taşıdığı parçaları sürterek taşları cilalaması olayı. (Rüzgar çakılı, Rüzgar etkileri, Rüzgar aşındırması ).
RÜZGAR ÇAKILI             Rüzgarın cilaladığı köşeli, kenarlı bir çeşit çakıl. Bunlara köşeli çakıl (b. .) adı, da verilir.
RÜZGAR DALGALARI Suyun yüzüne sürtünürcesine esen yellerin doğurduğu dalgalar. (, Dalga) Bu türlü dalgaların boyu yüksekliği, bunlarla ilgili  olarak biçimi rüzgar etkisi ile yüzü kımıltıya uğrayan denizin biçimine, derinliğine bağlı  olarak çeşitlilik gösterir. Rüzgarın estiği bölgenin dışında yayılan Salınımlı, serbest dalgalar da vardır. (Soluğan). Kıyıya doğru derinliği gittikçe azalan yerlerde ise, dalgalar çatlarcasına köpüklenerek i!eri doğru atılır. (Çatlama). Denizde dalga belirdikten sonra rüzgarın esiş yeğinliği (şiddeti) arttıkça, dalganın yüksekliği artar, boyu büyür. Ancak, bu artış sonsuz değildir: Bir dalganın sırtı, öteki dalgaların sırtlarından geçen yatay düzlemin hizasını geçince, o sırtın su bölümcükleri, yel tarafından yakalanır, ileri doğru toz gibi savrulur. Buna dalga serpintisi, dalga savruntusu denir, Bundan başka, rüzgar itmesinin etkisi ile dalganın doruğu ileri doğru eğilerek devrilir. Bu devrilme sırasın da içeride hava kalır. Bu havanın kurtulmasıyla ilgili olarak köpükle. meler olur. Denizin köpüklü oluşu fırtınalı zamanlara uyar.
RÜZGAR EROZYONU  Rüzgar aşındırması. Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınmasına rüzgar erozyonu denir.
RÜZGAR GÜLÜ               Yelin esiş yönlerini belirtmek üzere bu yönlerin 4 anayön (b. .) batıdan temel tutularak 8, 16, 32, 64’e bölünmüş şekilde gösterilmiş durumu. Türlü yönlerden esen yellere ad vermek için yelin çevren (b. ) üzerinden gelir gibi göründüğü noktalardan faydalanılır. Böylece sözgelişi, kuzey yeli, batı yeli, doğu yeli gibi adlar verilir. (Yel).
RÜZGAR ISKALASI       Beaufort ıskalası
RÜZGAR ÖLÇMESİ       Rüzgar yönünün ve hızının ölçülmesi gösterilmesi işi.. Rüzgarın yönünün ölçülmesinde kullanılan en sade araç, eski çağdan beri temeli bilinen yel bayrağı (b. .) dır. Rüzgarın hızı enemometre denilen araçla ölçülür. Bunların birçok çeşitleri vardır. En sadesinde şu parçalar bulunur: 4 tane içi boş yarım yuvar çanak birbirine dikine çapraz iki çubuğun uçlarındadır, Bu çanakların açık yerleri aynı dönüş yönüne bakacak şekilde konulmuştur. Yelin estiği yön ne olursa olsun, bu yarım yuvar çanaklardan birine çarpar. Bu araç herhangi bir yönden esen yelle durmadan döner. Dönüş hızı, dönme sayısını yazan bir sayıcı araçla bulunur.
RÜZGAR SİSTEMLERİ Yerin dönüşü, basınç kuşakları, basınç bölgelerinin doğuşu ile ilgili hava akıntılarını ana çizgileri olarak beliren hava akışları.
RÜZGAR YEĞİNLİĞİ     En çok çöllerde kumları, çakılları savurması, toz ve kum fırtınaları doğurması şek inde kendini gösteren rüzgarın esiş hızı.

 S HARFİ
SAMYELİ            Türkiye’ye güneyden ve buna çok yakın yönlerden esen sıcak, kuru, toz!u. sıkıcı, bitkileri kavuran bir yel. (Siroko, Gezici döngü, Hava basıncı, Yerel rüzgarlar).
SANAVBERİYE               (İğne yapraklı ağaçlar).
SANAYİ hammadde veya yarı hammaddelerin işlenerek mamül madde haline dönüştürülmesi.
SANDER İç buzulların ya da dağ buzullarının dışında, kumlarla, çakıllarla örtülü geniş düzlüklere verilen ad. Sanderler buzul sularının geliştirdiği bir çeşit yayvan birikin ti yelpaze!eridir. Kuzey Avrupa da Sanderler yani buzul kumlukları çoktur. (Kum, Kumla, Kumsal,).
SANTİGRAT DERECESİ Sıcaklık ölçü birimi Celcius isimli İsveçli astronom tarafından düşünülmüştür.
SAPA   İşlek ulaşım yollarına uzakta kalmış yer
SAPKINTAŞLAR Buzul Çağında   kuzey kut bundan güneye doğru çok sokulmuş bulunan Buzların söküp getirdiği çok iri kaya parçaları kalıntıları.Böylece Finlandiya dan,İskandinavya dan binlerce granit kayaları yad ülkelere sürüklenmiştir. Bugün bu kayalar o yerlerin yapılarinı hiç tutmamakta dır. Oranın yabancısıdır. Bunun için bunlara, sapkıntaş denir.
SAPROPEL        Çirkef-çamur.
SARIM Akım makarasındaki her bir halka.
SARKAN         Çöllerde rüzgarların taşıması ile kumulların hilal şeklini almış hali.
SARKIT            Mağaralar içinde, tavandan aşağı doğru büyüyerek sarkan damlataşları. (Dikit ).
SARKIT DİKİT  Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARKIT-DİKİT  Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARMAŞIK       Bir, ya da birkaç yıllık olan, başka bitkilere, başka yerlere sarılarak, tırmanarak duran bitkiler. (Bitki, Bitki coğrafyası, Liyan,).
SARNIÇ              İçerisinde yağmur suları biriktirilen üstü kapalı kuyu. Bu kuyuların içi duvar biçiminde örülmüş, sıvanmış. tır. Kurak bölgelerde ve suyu az olan yerlerde sarnıçlardan faydalanılır. Bunlar birer dolma kuyu (Kuyu).
SARP    Çıkılması zor dik yamaç. Çıkılması güç, dimdik kayalıkların bulunduğu yerler için kullanılan bir kelime. Doğu Anadolu da sarp yerler çoktur. Bu sarp kayalara tırmanmak çok güçtür. Toroslar’ın birçok yerleri sarp bölgelerimiz arasında sayılır. (Dik).
SARSINTI        BÖLGELERİ Yeryüzünün yer sarsıntılarına en çok, en yıkıcı olarak uğradığı yerler, Bu bölgeler, Amerikaların batı bölümleri ile Akdeniz çevresi ülkeleri Güney doğu Asya Adalarıdır, Japonya ve Çinin bazı yerleridir. Buraları yer kabuğunun yerleridir(Deprem).
SATHI ARZ        Yeryüzü
SATHI BAHİR   Deniz yüzü
SATHI MAİL     Aklan.
SAVAK                Akarsuların akışını düzenlemek, gerektiği kadar su salmak, ya da suyu geride alıkoymak içinyapılmış bir çeşit kapak yeri. Değirmen savağı, su savağı, bent kapağı birer savak’ tır
SAVAN               Kızılderili dillerinden ispanyolcaya geçen, oradan da terim durumuna giren Savanakelimesinden yapılmış bitki coğrafyası terimi. Savan, ağaçlı bozkır demektir (Ağaçlı bozkır).
SAYD    Av.
SAYDAM Işığı geçiren madde
SAYF     Arapça sayf kelimesi Türkçe yaz anlamına gelir ki, uzun bir süre türlü yerlerde kullanılmıştır. Sözgelişi, yaz gündönümü yerine inkılabı sayfi denilmiş, yazları çıkılan serin, güzel havalı dinlenme yerlerine yazlık yerine sayfiye adı verilmiştir. Şimdi artık Türkçe yaz   kelimesi çok yaygın olarak kullanılmaktadır.
SAYFİYE              Yazlık.
SAYMACA İZDÜŞÜMLER         İstenilen belirli özellikleri elde etmek üzere önceden tertip edilen formüllere göre, paralel-meridyen ağının doğrudan doğruya çizilmesiyle yapılmış harita temelleri. Çeşitli saymaca harita izdüşümleri vardır. (Harita).
SELCİK YARINTISI         Dik yamaçlarda birbirine koşut (paralel) olarak yamaç aşağı uzanan yarıntılar  Bunlara selcik yarıntısı denildiği gibi, selinti yarıntısı, saçak-sel yarıntısı da denir. Böyle yarıntıların bulunduğu yamaçlarda dilik dilik bir görünüş vardır. Yamacın yüksekliğine göre, çeşitli boydan selcik yarıntıları olur. Bu yarıntılar belirdikçe yamaçtaki topraklar süpürülür. (Suyun süpürmesi).
SELİNTİ               Yamaçlara düşen yağmur damlalarının birleşmesinden doğmuş saçak saçak, yaygın akan sular. Selintiler henüz akarsu durumuna gelmemiş akan Su  dur. Çünkü, henüz yatakları yoktur. Selinti suları, yamaçta yayılmış olarak, ya da tel tel akar, sık sık yer değiştirebilirler. ( Suyun süpürmesi).
SER       Fransızca serre kelimesinden alınarak dilimizde kendi imlamızla yazılmış bir kelimedir ki,limonluk anlamına gelir. (Limonluk).
SERA    Turfanda sebzelerin özellikle kiş döneminde üretimine devam edebilmek için naylon ya da camdan yapılmış oda şeklin deki kapalı yerler.
SERACILIK         Seralarda mevsiminin dışında sebze ve me üretme faaliyeti.
SERAK Dik yerlerden inen buzullarda derin yarılmalar yüzünden buz par çalarının koparak aşağılara düşmesi olayı. S6rac kelimesi Fransızca dır. (Buz doğumu).
SERAMİK           Killi toprakların şekillendirilerek yüksek sıcaklıkta pişir ilmesi ile yapılan eşyalar.
SERAP (Ilgım).
SERBEST AKINTI ltilmeden doğan (rüzgar itmesinden) akıntılarla (Fransız coğrafyacıları buna itme akıntıları, zorlama akıntıları gibi adlar vermişlerdir), boşalma akıntılarının etki alanlarının ilerisin de, bunlar devamı gtbi sayılan deniz akıntısı. Serbest akıntıların en güzel örnekleri Körfez Akıntısı, yani Gulf stream ile Kuroşivo deniz akıntılarıdır. Bu akıntıların kimisinin kökü dönenceler kuşağındadır. Fakat bunların yayılış yerleri yüksek enlemlerde olduğu için bunlara bu enlemlerin akıntıları olarak bakılır. (Deniz akıntıları ).
SERBEST BÖLGE           Bir devletin sınırları içinde fakat gümrük sınırları dışında bırakilan alan. Buraya giren ve çıkan mallardan vergi alınmaz Daha çok dış sermaye girişini kola maksadı ile kurulur.
SERBEST DÜŞME          Dış etkenlerden korunmuş havasız bir ortamda(boşlukta) yerçekimi etkisiyle olan hareket.
SERBEST LİMAN           Bir bölümü, ya da bütünü ‘e gümrük serbestliği oran liman, Buna açık liman da denir.
SERBEST MENDERES Düzen kıvrıntılar, büklümler çizerek akan ırmağın, içinden geçtiği Su basan tabana   gömülmemiş olması durumundaki menderesler. Bulundukları alüvyonlar ara sın da bunlar kolay gelişir Bunlara vadi tabanı menderesleri de denir. (Vadi tabanı). Bunlarda vadinin yamaçlarıyla ırmağın büklümleri çoğunca birbirini tutmaz. Böyle vadi tabanlarında ırmak, kendi başına büklümler yaparak akan Bundan ötürü buna “ırmağın serbest menderesler çizmesi” denir. Böyle geniş bir vadi tabanında çoğunca birbiri ardınca sıralanmış bulunan menderes büklümler belirli genişlikte bir menderes kuşağı meydana getirirler. (Menderes, Gömük menderes, Irmak menderes, Vadi menderesi).
SERC-İ MÜNHAT (Tekne, Senklinal).                                                                                   
 SERGİ Ekonomik, teknik, ya da sanat eserlerini herkese göstermek için bir yerde açılan yer. Sergilerin yardımı ile yeni buluşları, yeni işleri, eşya yapma yollarını, elde edilen ürünleri, kısa zamanda çok kimseye göstermek mümkün olur. Bir bölge ile ilgili sergiler bulunduğu gibi, bir ülkeyi ilgilendiren sergiler, uluslar arası sergiler de açılır. (Ticaret).
SERHAT ŞEHRİ               Komşu ülke ile sınırı olan il.
SERTGEN           Çevresindeki yumuşak taşlar ortasındaki sert bir taşın aşınmalara karşı dayanarak. tepe biçimi almış durumu. Uzun süren aşınmalara uğramış bölgelerde sertgenler, bir çeşit kalık tepedir. Böyle yerlerde sertgenler, çevresin deki dalgalıca düzlükler ortasında tepe olarak yükselir. İstanbul yakınındaki Çamlıca tepeleri birer sert gen’dir. Sertgen, monadnock karşılığı olarak  kullanılmaktadır.
SERTLİK          Katı bir cismin bir başka katı cisme girmesindeki dayanıklılık  Minerallerde sertlik, mineralin üzerine sürtülen bir maddeye karşı bu mineralin gösterdiği dayanmadır. Bir çelik çakı ile çok sert olan çakmaktaşını çizmek istersek, ne kadar bastırırsak bastıralım, çakıya karşı, bu taşın dayandığını, çizilmediğini görürüz. Bunun gibi, bir mineralin sivrice bir köşesi, bir başka minerale sürtülerek, çakı ile yapılan deney yapılmış olur. Buna göre, çizen mineral, çizilenden çok sertlik gösteriyor demektir. Bu temelden faydalanarak XIX. cu yüz yıl başlarında F. Mohs tarafından 10 mineral çeşidinden bir sertlik ıskala sı düzenlenmiştir: Bunların en az sertlik göstereni 1 ile belirtilen talk’ dır. Bundan sonra, alçıtaşı (jips) gelir. Talk ve alçıtaşı tırnakla çizilebilir . Daha sonra kalsit, fluorit, apatit gelir. Bu üçü çak ile çizilebilir. Bun dan sonra sırasıyla feldispat, kuvars, topaz, korindon, elmas gelir. Taşların da sertlik derecesi çok olan], 8Z olanı vardır. Bunun da aşınmalara, yeryüzü şekillerinin biçimlerine önemli etkileri olur: Kil, killi taşlar yumuşaktır. Granit, billurlu kireçtaşı, iyi yapışmış kumtaşı serttir. (Taşlar).
SEŞ        Bir gölün yüzünün dönemli, düzenli olarak alçalması, yükselmesi. Bu olay göl yüzüne olan ayrı hava basıncından doğar. Seş kelimesi Fransızca seiche den alınarak birçok dillere girmiştir. Bu olayda gölün bir ucunda sular kabarırken, öte ucun da aynı değerde alçalır. Göl yüzünün bu oynayışı uzunca bir süre birbiri ardınca belirir. En sade durumu ile bu olay, bir tahtaravalliyi andırır. Oynamalar bir orta nokta çevresin de olursa buna tek boğumlu (uni nodale) seş denir. Eğer, gölün her iki ucunda göl yüzü alçalır da, ortası kabarırsa buna da çift boğumlu (bi nodale) seş adı verilir. Bugüne dek Cenevre gölünde en büyük genli  seşin 2 metreye yakın olduğu anlaşılmıştır. Dilimizdeki karşılığı duran dalga   dır. (Göl).
SET        "Su taşkın!arını önlemek için akarsu boyunun, ya da göl kıyısının, deniz kıyısının gerekli yerlerine yapılan uzun tümsekler. Taşkınların  oluşlarına göre bu setler yapılır. Ki mi yerde taşkın az olur, kimi yerde korkunç olur.        "
SET GÖLLERİ   Çöküntü çukurlarının, vadilerin ya da koyların önünün bir setle kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
SET GÖLÜ         Onu herhangi bir yığıntı ile kapanmış bir çanak biçimi almış bulunan çukurluklarda suların birikmesiyle meydana gelmiş olan göl. Bu yığıntı, türlü yollardan belirebilir 1-Bir akarsu taşıdığı alüvyonlarla bir çukurluğun önünü kapar, geride su birikir, göl olur. Ankara’nın Emir gölü böyle bir göldür. 2-Bir yanar dağ püskürür, çıkan parçalar bir çukurluğun  önünü kapar, geride sular birikir, göl olur. Van gölü böyle bir göldür. 3 -Bir dağ göçer, bir vadi yi kapar, geride göl belirir. Tortum gölü böyle bir göldür. (Çanak).
SETLİ IRMAK   Ovadaki bir ırmağın sürüklediği kil, kum gibi parçacıkları yolu boyunca yatağının dibine, yan arına yığması, böylece aktığı yeri geçtiği ovadan daha yükseğe çıkar ması olayı. Böyle ırmaklarda, akar suyun yüzü, yanı başındaki ovadan birkaç metre kadar yüksekte olur. Bu durum ova için korkunç su taş kınlarının belirmesine yol açar. Ova- da akan ırmaklarda bu olay görülür.
SEYELAN           (Selinti). Yağışlarda ya da kar erimelerinden sonra suların yer yüzeyinin tamamını
SICAK ALIN      Sıcak, nemliliği çok olan hava, nemliliği daha az olan soğuk havanın üzerinde yükselir. Bu sıcak havanın çok yağış bırakması için tırmanan havanın akışının yükseklikle artması gerekir. Alının eğimi aşağı yukarı 1/200 kadardır. İlk sıcak alın bulu tu, alının 1200 Km kadar ilerisinde görülür. Bu tür bulut (cirrus) dur. Bu bulutun akışı, alçalması kalınlaş ması, sıcak alının gelmekte olduğunu bildirir. Alından 1000 Km uzaklıkta tür bulutlar (cirro-stratus) görülür. 800 Km uzaklıkta üst katman bulutlar (alto-stratus) belirir ki, bunlar yağışların başlamak üzere olduğunu anlatır. Yağışlar da, alının 500 Km kadar ilerisinde başlar. İşte bu özelliği ile bu alan, bir sıcak alındır. (Alın, Soğuk alın, Cepheler, Front).
SICAK CEPHE  (Sıcak alın).
SICAK HAVA DALGASI   Bir bölgede ara sıra beliren, bulunduğu süre içinde olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük ısın malar. (Sıcak al,n, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SICAK KAT Ekvatoral bölgede çukur yerlerde, ya da dağların eteğine yakın yerlerde görülen bir sıcaklık kuşağı. (Ilık kat, Soğuk kat).        
SICAK KAYNAK             (Kaplıca). Her türlü sıcak kaynağa verilen ad.
SICAK KUŞAK Güneş ikliminde ekvatorun her iki yanında 23 27’daki kuzey ve güney dönenceleri arasında kalan geniş ve çok sıcak k 11m kuşağı. (İklim, Sıcaklık, Yer yuvarlağı).
SICAK SULA     r  Yerin derinliklerinden sıcak, ılık, ,sıcak, kaynar olarak yüze çıkan sular. Bu türlü suların çıktığı yerlere kaplıca, ılıca kaynarca gibi adlar verilir. Sıcak sular şifalı kaynaklar () dır. (Kaplıca).
SICAKLIK         Bir maddenin moleküllerinin ortalama kinetik enerjilerinin ölçüsü olan nicelik. Bir cismin, sıcak, soğuk, serin, ılık ya da bunlar arasındaki sıfatlarından biri ile nitelemesini gerektiren durum. Bir yerin sıcaklığı o yerdeki yıllık, aylık orta lamalara, günlük en yüksek, en düşük sıcaklık derecelerinin ortalama sına, ara sıra uc değerler olarak beliren en yüksek sıcaklık, en düşük sıcaklık ortalamasına göre belli olur. Sıcaklığın kaynağı güneştir. Güneş ten gelen ısı ışınları, havaya girince, yer yer yansımalara uğrar, geçtiği yerde alıkonur, bir bölümü de emi ir. Geriye kalan, % 60 kadarı, burayı geçip yeryüzüne ulaşır. Bu ısınlar, karayı ve denizi ısıtır. Yeryüzünü ıs tan bu ışınlar, buradan hava içine doğru yansır. Böylece hava katı, bununla birlikte yeryüzü ısınmış olur. Havanın yere değeri alt katı çok ısınır, yukarılara doğru serinleme olur. İşte bununla ilgili olarak havada yukarıya doğru yükseldikçe her 100 metrede bir 0,5 derece sıcaklık düşer. Deniz yüzünde sıcaklık 10 derece ise, 1000 metre yükseklikteki bir yerde 5 dereceye iner. Buna, “yükseldikçe sıcaklığın azalması” denir. Bu değerden faydalanılarak, eşsıcaklık haritaları çizilirken, türlü gözlem yerlerinin sıcaklığını deniz yüzüne indirmek mümkün olur (Indirme, Indirgeme). Sıcaklığın yeryüzünde dağılışına türlü olaylar etki yapar: Enlemler, kara ve denizlerin dağılışı, yükseklik gibi.
SICAKLIK TERSELMESİ              Bir yerde, belirli bir süre içinde, sıcaklığın en yüksek ve en düşük değerleri arasındaki fark. Sıcaklık farkı, kara içindeki bölgelerde çok, deniz kıyılarında azdır. Yeryüzünün en büyük sıcaklık farkı olan yeri Sibirya’daki Verkoyansk’ta olup, 66 C derecedir. Günlük, aylık, mevsimlik, yıllık sıcaklık farkı kavramları vardır. Bu terimler, sıcaklığın günlük, aylık, mevsimlik, yıllık oynamasını, değişmesini belirtir. Yıllık sıcaklık farkı 15°C a kadar olan yerler deniz iklimi ile sıcak kuşak iklimleridir. Yıllık sıcaklık farkı 20- 40°C olan yerler kara iklimidir. (Sıcaklık). Yerin yüzünden yukarılara doğru havanın soğuması yerine (Sıcaklık), sıcak yerlerinin belirmesi olayı, bu olay, kışın durgun, ayaz   günlerin de, çoğunca sabaha karşı, çukurlar içinde, dağlarla çevrili ovaların tabanında belirir. Hava, yukarılara doğru her 180 metrede bir derece azalır. Bu, ortalama bir kura!d;r. Sıcaklık terselmesinde ise, aşağılarda arasıra bunun tersi olur: Hava vadinin içinde ve ovanın tabanında soğuktur, fakat hemen yanındaki yamaca çıkılınca burasının 0 derece soğuk olmadığı görülür. İşte bilinen kurala uymadığı için buna sıcaklık terselmesi denilmiştir. Böyle durumlar her yerde, her zaman olmaz. Çoğunca göz sonunda, kışın, baharın olur. Bu olay şundan ileri gelir Dağ yamaçlarına dokunarak soğuyan hava ağırlaşır, daha alçaktaki çukur yerlerde yığılır. Bu yığılma yerinde soğuma belirir. Buna karşılık, sıcak hava yukarı doğru yükselir. Burada ısınma olur. (Terselme).
SICAKÖLÇER   Havanın sıcaklığını ö meye yarı yan bir araç. Buna termometre de denir. Bölünüşüne göre üç türlü sıcak-ölçer vardır : Santigrad, Reomur, Fahrenheit. Santigrad olarak derecelenmiş sıcak-ölçerler, erimekte olan buz içinde, sıfır derece, kaynamakta olan su içinde 100 dereceyi gösterirler. Bu sıfır derece ile 100 derece arası, yüz eşit bölüme ayrılmıştır. Bu “yüz derece’ demektir. Bizde en çok kullanılanı budur.
SIĞ DENİZ         Kıyı boyundan -200 metre derinliğe kadar uzanan, bu uzanışı ile karaların çevresini türlü genişlikte çeviren az derin denizler. (Deniz).
SIĞ DENİZ ADALARI   Sığ denizde   serpili bulunan, hemen yanındaki karadan   sayılan adalar. Bu adalar, ya aşınmalarla, ya da burada belirmiş bulunan çöküntülerle kara gövdesinden ayrılmış parçalardır. Arazi yapıları ve taşları bakımından yanlarındaki karaların benzeridirler. (Adalar).
SIĞ DENİZ TORTULLARI           yer tutmuştur. (Taşlar, Tabakalar).
SIĞ DENİZ YIĞINTISI   Karalardan koparılarak sürüklenen, yakındaki deniz dibinde tortulanan, yığılan taş parçacıkları.
SIĞDENİZ          oluşuğu   Deniz dibinde yığılan sürüklenmiş taş parçacıkları ve canlı maddeler halin deki deniz tortulları (Fr. Sedimentsmarins) biriktikleri yerin karadan uzaklığı ve oradaki derinlik durumuna göre türlü bölümlere ayırt edilmiştir ki, bunlardan kıyı yakını tortullar ötesinde, kara etkisinin belli olduğu
SIĞLA YAĞI      Parfüm ve ilaç sanayinde kullanılan bir tür reçine Sığla ağacının gövdesinden çıkartılır.
SIĞLIK  Denizin son derece az derin, yer yer kayaları yüze çıkmış ya da deniz yüzü ile bir hizada olan yerleri. Sığlık yerler, deniz taşıtları İçin tehlikelidir. Deniz haritalarında sığlıklar belli edilir. Böyle yerlere sığ yer, sığ ve kayalık gibi adlar da veri lir. Böyle yerlerde deniz dibi yığıntıları da olur.
SIKIŞIK KIVRIM              İyice yatık, eğik, sıkışık kıvrımlar. (Kıvrım. Kıvrılma). Bu türlü kıvrılma yer kabuğunun derinlerinde kalın tortul tabakalar altında yan basınçlarının bir yönden daha güçlü olduğu yerler de çok yer tutar. Sıkışık kıvrımlı bir çok.dağlar vardır. Sıkışık  kıvrımlara karşılık, gevşek kıvrımlar   bulunur.
SINIR   Türlü coğrafya varlıklarının birbirin den ayrıldığı yer. Böyle bir yer kim! yerde kesin bir çizgi, kimi y bir şerit 4urumunda bulunur. Bu şeridin öyle genişliye bildiği yer de vardır ki, buraları bir geçiş yeri özelliği alır. Sınırların çeşitleri vardır Doğal sınırlar (tabii hudutlar), siyasi sınırlar gibi. Doğal sınırlar kolay değişemeyen belirgin sınırlardır: Dağlar denizler, orman, bozkır, çöl gibi.
SIRA    Yer kabuğunun oluşması sırasında belirli bir dönem (b. bk.> de oluş muş, aynı ve benzer fosilli tabakalar sırası. Sıra, seri karşılığı olarak kullanılmıştır. (Oluşuk, Formasyon, Oluşuk grubu.
SIRA KÖY        Bir yolun yanında bir sıra olarak yan yana yapılmış evlerle genlerinde tarlaları olan köy. Bir dere, çay, ırmak boyun dan geçen yol yanında böyle köyler bulunur. (, Köy).
SIRADAĞ           Araların da uzunlama vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruklu dağlar. Sıradağlar, birbiri ardında yüzlerce Km. uzanır. Ara yerlerde üstü düzce, dalgalıca, yaylamsı dağlar da bulunabilir. Bun!ar da yine sıradağlardan sayılır. Sıradağların çoğu, kıvrım dağları   dır. Ancak bunların kimisi uzun uzun kırılmalar   yüzünden keseklere   ayrılmış bulunur ki, bunlarda hem kıvrımlar, hem de kırıklar değin biçiminde ve uzanış!n da önemli yer tutar. Bunlar da sıra dağlardandır. Bu türlü dağlara kıvrımlı-kırıklı dağlar denir. Sıradağlar uzanışlarına göre ya düz uzanışlı dağlar, ya da yay biçimli dağlar olur. Sıradağlar, kıvrım şekilleri’ ne göre ya gevşek kıvrımlı   dağlar, ya sıkışık kıvrımlı   dağlar, ya da örtülü   dağlar. (Aşma örtüsü) olarak ayırt edilir
SIRT      İki akarsu vadisini birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü şeklidir. Sırtların üzeri düz olabileceği gibi keskin de olabilir. Dağların en yüce yerleri, taşların çeşidine, tabakaların buradaki duruşlarına, bunları işleyen türlü güçlere göre çeşitli sırt biçimleri vardır.
SITMA Çimil (Anofel) adı verilen sivrisineğin sokmasından ileri gelen ve titreme, ateş, ter dökme ile belli olan bir çeşit hastalık. Sıtma bataklık   yerlerde yaygındır. Bu yüzden verimli ovalardan kaçıp dağ yamaçlarında barınma çareleri aranmıştır. Bu bakımdan sıtma ile yerleşme arasında ilgi vardır. Bataklıklar  kurutulduktan sonra böyle yerlere dönmek, buralarda barınmak mümkün olmuştur.
SIZINTI                Bir sıvının bir yerden başka bir yere sızması. Sızıntı kelimesi sular bilgisinde kaynak özelliği göstermeyen, fakat çıktığı yeri ıslatmış olan su sızmaları için kullanılır. Sızıntı sularını birleştirerek küçük pınarlar el de etmek mümkündür. Dağ yamaçlarının şurasında burasında sızıntı yerleri vardır. Sızıntı yerleri çayırlık olur. (Sızma).
SIZMA Yağmur sularının, eriyen kar sularının, geçirimli taşların   deliklerinden, ya da türlü büyüklük teki çatlakların dan aşağı doğru ağır ağır sızması, süzülmesi. Yeraltına sızan, süzülen sular, orada yeraltı sularını   doğurur. Geçirimli taşlardan yapılı yerlerde bu yeraltı suyu, orada yer kabartı!arını, çukurlarını güdercesine uzanır. Fakat vadilerin uzandığı yerlerde yeraltı suyu yüze çıkar, kaynak   olarak akar. Akarsuların ve göllerin suları da geçirimli yerlerde dibe süzülür, sızma olur ve aşağılara iner.
SİAL      Yer kabuğunun dış örtüsüne verilen ad. Burada silisyum (Si) ve alüminyum (Al) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri alarak sial kelimesini yapmışlardır.
SİDERAL YIL     (Yıldızıl yıl).
SİKLON               (Döngü).
SİLİSLEŞME      Türlü taşların silisli suları emmesinden doğmuş, böylece çok sertleşmiş çeşitleri. Bu arada bu türlü suların sızmış bulunduğu taşlaşmış ağaç kütükleri, ağaç dalları da bu silisleşme örneklerinden sayılır. (Yapışma, Yapıştırıcı madde).
SİLL       Bir çeşit taş damarı (Damar).
SİLO      Buğday, arpa gibi tahıl çeşitlerini bozulmadan saklamağa yarı yan yüksek anbar. Silo kelimesi birçok dillerde vardır. Silolar ağaçtan, demirden, betondan ya pılır.
SİLSİLEİ CİBAL                Eski bir terim dir ki, 30 yıl öncesine kadar kullanılırdı. Sözgelişi, “kürei arzın başlıca silsilei cibali’ şeklinde başlıklar vardı. Bugün bu başlık şöyle yazılmak tadır ‘Yeryüzünün başlıca sıradağları.’ Asya ile ilgili bir örnek ‘‘Yeni silsileler, kıtanın merkezinde ve cenubunda, Babr-i muhit-i, Bahr-i muhit-i kebir ve tabileri denizlerin kıyılarında bulunur.” Bugün bu cümle şöyle yazılmaktadır “Genç sıradağlar, karanın ortasında, güneyinde, Hint Okyanusu, Büyük Okyanus ve kolları denizlerin kıyılarınd5 bulunur.’ Bugün silsileli cibal kelimesinin yerini sıradağlar iyice tutmuştur. (Sıradağlar)..
SİMA    Yer kabuğunun üst örtüsü olan sial’in altındaki kat. Burası yer kabuğunun alt katıdır. Bu katta silisyum (Si) ve magnezyum (Mg) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri birleştirilerek Sima kelimesi yapılmıştır.
SİMETRİSİZ VADİ         (Bakışımsız vadi).
SİNNİ NİSBİ     Daha 30 yıl öncesinin kaynaklarında şöyle cümleler görülür “Tabakaların sureti tevezzuunu, vaziyeti mütekabilesini ve muhtevi oldukları müstehaseleri tetkik ederek sinni nis bulmak kaabil olabilir.” “Sinni nisbiden maksat bir sahre tabaka ve ya kütlesinin diğerine nisbetle eski veya yeni olduğunu tayin etmektir.’ Şimdi bu cümleler şöyle belirtilebilmektedir “Tabakaların dağılışını, karşılıklı durumlarını, içlerindeki fosilleri inceleyerek bunların bağıl yaşları bulunabilir. Bağıl yaş sözünden anlaşılan, bir taş tabaka, ya da kütlesinin ötekine göre eski veya yeni olduğunu ortaya koymaktır. (bağıl yaş).
SİNOPTİK HARİTA       Birçok gözlem yerinden alınan bir andaki, ya da kısa bir süre içindeki hava durumunu gösteren belirli bir bölgenin haritası. Bu kısa süre için elde bulunması gereken ha va biiğileri, telgraf, radyo, telsiz gibi ulaştırma yolları ile toplanır. Sinop tik kelimesi, Yunanca synopsis - kısa zamanda birlikte görünme anlamına gelir. Bu temelden alınarak bütün dillerde, farklıca yazılışla sinop tik terimi kullanılmaktadır. Dilimiz de geçici hava haritası sözü bunun karşılığı olabilir.
SİPERİ SAİKA  (Yıldırım-savar).
SİRK      Buz Yalağı Buzulun ilk oluşmaya başladığı yerde oluşan küçük aşınım çukurluğudur.
SİRK    (Buz-yalağı).
SİRK BUZULU  Dağların tepesindeki ve yüksek yamaçlardaki küçük çanaklarda yeni oluşmaya başlayan buz türüdür.
SİRK GÖLÜ       Buzul aşındırması ile oluşmuş çanaklarda suların birikmesi ile oluşan göl.
SİRKÜLASYON               (Dolaşım).
SİROKO           Akdeniz ülkelerinde güney den esen sıcak, çoğunca kuru bir yel. Bu yel, Kuzey Afrika üzerinde, bir karsı-döngünün  , Akdeniz üzerinde de bir döngünün ya da bir gezici döngünün   bulunduğu sırada eser. Çıktığı yer büyük Sahra çölü olduğu için bu yel sıcak ve kurudur. Bu yel Akdeniz e ulaşmak için Atlas Dağlarını aşar bir ara Fön yeli   özeliği alır. (Kıble-yeli, Sam-yeli, Hamsin).
SİRÜS BULUTLARI        (Tüy-bulut).
SİS         Yere değmiş bulunan bir çeşit bulut. Sis ile bulut   arasındaki ayrılık şudur Sis yerin yüzüne değer, bulut yukarılarda yüzer. Sis, büyücek damlalı ise doğrudan doğruya ıslatır. Suna ıslatan sis denir. Sisin denizcilikte, yolculuklarda önemli yeri vardır, Sis, bir milimetrenin yüz de biri kadar çapı bulunan son derece ince su damlacıklarından başka bir şey değildir. Bu damlacıklar çok ince, çok yeğni (hafif) olduğu için, düşüşleri de ağır ağır olur. Sisin bu damlacıkları bir parça büyük ise  ıslatıcı olur. Eğer damlalar biraz daha büyük ise, bu türlü sisler, çiseleme biçimindeki yağmur yağışına bir geç olur. Koyu sislerde birkaç adım ilersini görmek bile zorlaşır. Sis, sıcaklık ve nemlilik olaylarıyla ilgili olarak ışıma, hava karışması gibi olaylardan doğar. Oluşları bakımından türlü sisler vardır Şehir sisleri çayır sisleri, vadi sisleri, karma sisler, göl sisleri, dağ sisleri. Sis, böyle yerleri sanki bir kabı dol duran su gibi doldurur. Sisler, saba ha karşı, çoğunca baharda olur. Ha- - ya sıcakça, toprak soğuk olursa ora da sis belirir. Yazın ise, çayırların bulunduğu yerde sisler olur. Dağ sisleri ise, buluttan başka bir şey değildir. (Yağış).
SİSLİ    Sisle örtülü yerlerin durumu(Sis).
SİSMOGRAF    Depremin şiddetini ölçen aletDeprem dalgalarını çizdirmeye yarayan araç. Bu aracın çizdiği çizgilerde sarsıntının bütün incelikleri görül Sismograflar, çok uzaklardaki depremleri de gösterebilir. (Deprem). Sismogram  Depremi çizerek gösteren sismograf   aracının çizgisi. (Deprem).
SİSMOLOJI       Derem bilimi.
SİT ALANI       Tarihi eserleri ya da tarihi olayların geçtiği mekan ile doğal güzellilderinden dolayı koruma altına alınan yerler.
SİTE      Konut ya da çeşitli sanayi kuruluşlarının bir araya toplandığı yer.
SİYASİ COĞRAFYA       Beşeri coğrafyanın  bir kolu Siyasi coğrafya içinde devlet ile onun kurulu olduğu ülke arasındaki ilgi incelenir. Bu bilim kolu içinde ülkenin yeri, biçimi, sınırları, büyüklüğü, doğal ve işlenmiş yöre   yönünden durumu, böyle bir ülkedeki devletin fertlerinin ana düşünceleri göz önüne alınır. (Coğrafya).
SİYASİ HARİTA               Ülke sınırlarını gösteren harita
SKALER BÜYÜKLÜK    Sadece sayısal bir değer ve birimle bilinebilen bir büyüklük. Örnek:20 saniye yüzme, 50 gram kayısı, 70 joule enerji.....vb.gibi
SKYER  Buzul aşındırmasi ve biriktirmesi ile oluşmuş yerlerin sular altinda kalması ile ortaya çikan kıyı
SKYER KIYI        Örtü buzullarının oluşturduğu hörgüç kayalar ile moren depoların oluşturduğu tepelerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
SOĞRUMSAMA            Gaz buhar, ya da eriyiklerin, katı d simlerin yüzü boyunca, soğurulması olayı. Sözgelişi, amonyakın kömür tarafından emilmesinde (soğurul masında) gaz molekülleri kömür içindeki oyukların yüzüne yapışır. bir katı cisim, bir tuz eriyikine (mahlulüne) batırılırsa, eriyikteki tuzun bir bölümünü yüzüne çeker. Eğer cisim çok delikli, gözenekli ise, bu soğurma yüzeyi de o derece artar. Üzerine yapışan gaz molekülleri sıkı şık olarak ta dizileceklerinden, katı cisim kendi hacminin birkaç kat, bazen daha da çok gaz emebilir. (Soğurma).
SOĞUK ALIN   Bu alın, hareket halinde bulunan soğuk bir hava olup, kendisinden daha hafif olan sıcak havanın altına girer, onu yukarı kaldırır. Böylece yükseğe çıkan sıcak hava adiyabatik   olarak her 330 metrede ü derece soğur. Genel-olarak sıcak hava nemlidir. Bu yüzden kısa bir süre sonra yoğunlaşır. Sıcak hava alına koşut (paralel) olarak akar. Sıcak hava iki sebepten yukarı yükselir: Alın boyunca yaklaşmanın belirmesi, soğuk havanın hızla itelenmesi. Bu hava, önündeki sıcak havanın hızla itelenmesini doğurur. Sıcak havanın yükselmelme hızı, alının eğimine bağlıdır. Soğuk alının sıcak havaya doğru böylece sokulmasıyla yağmur bulutları doğar, Su buharı yoğunlaşır, yağış olur. (Alın, Sıcak alın, Cepheler, Front),
SOĞUK CEPHE               (Soğuk alın).
SOĞUK HAVA DALGASI             Bir böl gede, bir ülkede ara sıra beliren bulunduğu sırada olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük, ya da uzunca - soğumalar. (Soğuk alın, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SOĞUK KAT     Güney Amerikanın Ekvator kuşağın da yüksek dağlardaki serin ve soğuk kat.
SOĞUK KUŞAK              Kuzey Yarım Kürede 68,5 – 90 enlerııleri arasi Güney Yarını Kürede 48 - 9O Güney enlemleri arasında kalan saha
SOĞUK KUŞAKLAR      Her iki yarımkürede 66 33 ile kutup noktaları arasında ki soğuk bölgeler. Başka bir sözle Kuzey Kutup çemberi ile Kuzey Kutbu arasında kalan ve Güney Kutup çemberi ile Güney Kutbu arasında uzanan iki kuşağa soğuk kuşaklar denir. (Sıcak kuşak, Ilıman kuşak, Orta kuşak).
SOĞUK KUTBU Yeryüzünün en soğuk yeri Böyle bir yerdeki soğukluk değeri en düşük sıcaklıkların ortalaması, ya da kışın en fazla soğuğudur. Böyle bir yer kuzey yarımküresinde Sibiryada Verkoyansk’dır ki, sıcaklık derecesi burada -67,8° dir. Yine Sibiryada Çerskhi dağlarında bunu da geçen soğuklar gözlenmiştir. -70 derece. (Sıcaklı).
SOĞUK YEL      Soğuk esen rüzgarlara verilen ad. Poyraz gibi. (Kaba yel).
SOĞUKÇUL BİTKİLER  Soğuk iklimlerde yetişebilen oraya alışkın bitkiler. Böyle bitkiler soğuğa dayanabilecek bir dış ve iç yapıdadır. Sıcak kuşağın bitkileri 0derecenin  biraz üstündeki sıcaklıklarda bile soğuk alırlar. Kutuplara yakın yerlerdeki bitkiler ise, en düşük sıcaklıklara, fazla soğuklara dayanırlar. Bitkilerin soğuk alma zamanları İlkbahar ’a rastlar. (Bitki, Bitki coğrafyası).
SOĞUKLUK       Duyumuzla sezdiğimiz bir sıcaklık azlığı ve sıcaklığın düşük durumu. Alışılmış olarak sıcaklığın sıfır derecenin altına düşme si durumuna soğuk dereceler, bunun üstünde olmasına da sıcak dereceler denir. Düşünülebilen soğukluk -273 derecedir.
SOĞUMA          Yer yuvarlağının soğuması olayı Laplace’a göre yer yuvarlağı başlangıçta şimdiki güneşi andıran kızgın bulutsu bir cisim ( nebüloz) durumunda idi. Bu durumu ile uzay- da hareket ederken çıkan ısı daha çok ve güçlü oldu, böyle bir cisim soğumaya başladı. Bu erimiş kızgın yığın soğudukça, silikatlardan mey dana gelmiş olan ve başlangıçta köpük durumunda ve görünüşünde ol ması gereken parça parça bir kabuk, zamanla kalınlaşmış ve katılaşmıştır. Yer yuvarlağının dışını örten böyle bir kabuk (‘Yer kabuğu) belli-dik- ten sonra da soğuma sürmüştür. İçte ki bu soğumalarla da ilgili olarak yer kabuğunda buruşmalar belirmiş, bundan da geniş tekneler, dağlar doğmuştur.
SOĞUTMA        Yiyecek maddelerini kokmak tan, bozulmaktan korumak için bunların soğutulması, dondurulması işi.
SOİL CONSERVATİON               (Toprak Koruması).
SOİL EROSİON               (Toprak aşınması).
SOKULMA        Magmanın, taşların çatlaklarına, tabakaların aralarına sokulması olayı. Bu yüzden bu taşların ve tabakaların türlü yerlerinde başkalaşma olur. Buna sokulma başkalaşması denir. (Volkanizma ).
SOKÜLME         yeri Dağ göçmesi olan yerlerde aşağıya kayan yığının söküldüğü yer (Dağ göçmesi- Göçüntü). Burası bir oyuk biçiminde olur.
SOLFATAR        Yanar dağ!arın püskürmesindeki başlangıcı gösteren gaz tütmeleri (Tütme) dönemi için kullanılır. Birçok kaynaklarda yer tutmuş bulunan solfatar kelimesi, bu yönden ilk araştırmalar yapılan İtalya’da Napoli şehri batısındaki Solfatara dan alınmadır. Bizde buna karşılık kükürt-atar gibi benzetme yapıln’ıışsa da, böyle bir dönemde yalnız k değil, başka gazlar da çıkmaktadır. Bundan ötürü bu döneme tütme demek daha yerin de olur. (Tütme).
SOLİFLUKSİYON            (Toprak akması).
SOLSTİS          Kış ve yaz dönemlerinde Güneşin Ekvator’a en uzak olduğu tarihler (21 Haziran - 21 Aralık).
SOLSTİS             (Latince sol - güneş, süre - duraklamak kelimelerinden yapılmış solstitium’dan alınma bir terimdir ki, ‘güneş duruyor’ anlamına getir. Bu terim batı ülkelerinde gündönümü karşılığı olarak kullanılır. Dilimize de solstis imlası ile yazılarak bir ara girmiş ise de, gündönümü terimi çok daha yaygın olarak kullanılır olmuştur. (Gündönümü).
SOLUĞAN         Kendisini doğuran rüzgar etkisi bölgenin dışında yayılan salınımlı  kımıltılar gösteren bir serbest dalga. Denizin yüzünde bu sıra da geniş, yassı sırtlı, yayvan çukurlu dalgalanmalar olur. Bu kımıltıları gözetleyen bir kimse, bunun ilerlediğini sanır. Fakat orada yer değiştiren sadece onun dış biçimidir. Buradaki olay, bu deniz yüzü kımıltıları arasında, dalga sırtının ve dalga çukurunun birbiri ardından uzanmasıdır. (Dalga). Burada yer değiştiren su değil, sadece harekettir. Bunun böyle olduğu, denizin üstüne atılmış bir mantar, ya da tahta parçasının yer değiştirmeyip sadece bulunduğu yerde inip çıkmasıyla belli olur. (Dalga, Rüzgar dalgaları, Deniz dalgaları, Çemberleme kımıltı).
SOMMA            İtalyanca amma, yükseklik demektir. Vesuv yanardağındaki bir addan alınmadır. Once yanardağ püskürmeleriyle yığılmış ortası çukur bir dağ biçiminde beliren yer kabartısının, yeni bir takım patlamalardan sonra artakalan bölümü. Ortadaki krater alanından yeni p bir tepe daha yığılmış bulunur. Bu yani tepe ile eski tepe (somma) arasında bir çukurluk uzanır ki, buna atrio  adı verilmiştir. Somma ve atrio terimleri İtalya’daki vesuv yanardağından alınarak terim durumuna getirilmiştir. (Yanardağ).
SON YONTUK Dış güçlerin sürekli aşındırmalarıyla gittikçe alçalan, dalgalıca düzlükler durumuna gelen yeryüzü biçimi. W. Penck’in ortaya koyduğu Endrumpf yani son yontuk terimi W. M. Davis’in pene plain yani yontukdüz   terimini karşılar. Son-yontukta yer yer kalık tepelerin bulunduğu çukurca yayvan düzlükler çok yer tutar. (Aşınma dönemi,
SONDAJ             Yer altında maden yada su aramak maksadıyla kuyu açma işlemi.
SONYONTUKDÜZ         Bir yerin sürekli olarak aşınması sonun da artık daha çok aşınamıyacak duruma gelmiş, düzleşmiş, yüksekliğin den iyice kaybetmiş yeryüzü biçimi.
SOYU SÖNME                Hayvanlarda, bitkilerde çok görülen soysuzlaşma, (dejenerasyon) ve yavaş yavaş soyu sönme olayı. Bu olayın sebepleri şunlara bağlanır: Canlılar arasındaki yaşama yarışması yüzünden kimi canlının soyunun sönmesi. Canlının yaşadığı yerde yıpratıcı çevre değişme erinin doğuşu yüzünden soyun sönmesi. Bu olaylarla eski canlılar bili mi (paleobiyoloji) uğraşır. Tarih çağlarında da avcılık yüzünden türlü hayvanlar azalmış, soyları ortadan kaikmağa, sönmeye doğru gitmiştir. (Tabiatı koruma bölgesi).
SOYULMA         Çöllerde gece ile gündüz sıcaklığı arasındaki büyük ayrılık yüzün den taşların pul pul ayrılması, yüzlerinin soyulması olayı. Taşların yüzü gündüzün çok ısınınca genişler. Geceleyin çok soğuyunca büzülür. Çöller de bu değişik olay her gün sürer, gider. Bu yüzden de en sert taşlar bile tane tane, kabuk kabuk, pul pul soyulur, parçalanır.
SPELEOLOJİ     (Mağara bilimi).
SPİN     Elektronun kendi halinde dönmesi.
STANDART       Kullanım için öngörülen en uygun ölçüler.
STANDART şartlar        1 atm basınç, 25 oC sıcaklık.
STATİK            Kuvvetin etkisi altında bulunan cisimlerin denge şartlarını inceleyen mekanik bölümü
STATİK DENGE              Durgun cisimlerin dengesi
STATİK SÜRTÜNME KUVVETİ           Temas halinde olan iki cisim, birbirlerine göre durgun haldeyken, oluşacak bağlı harekete karşı koyan kuvvet.
STEP     Bozkır kelimesinin batı dillerindeki karşılığı (Bozkır).
STRATEJİ           Bir ülkenin ekonomik, siyasal, sosyal ve askeri alanlarda uyguladığı plan
STRATİGRAFİ  (Tabaka bilimi).
STRATOSFER   Alt hava-kürenin üstündeki hava katı. Troposferin üstündeki katmandır. Yatay hava hareketleri görülür. Su buharı hemen hemen hiç bulunmadığı için dikey hava hareketleri oluşamaz. Bu nedenle sıcaklık dağılışı oldukça düzgündür. Sıcaklık her yerde yaklaşık -50°C’dir. Üst sınırı yerden 25 – 30 km yüksekliktedir.
STRÜKTÜR        (Yapı).
SU          İki hacim hidrojen ile bir hacim oksijenden oluşmuş bulunan madde. Başka bir sözle, kimya sal arı su, hidrojenin oksididir. Yani, molekülü 2 atom hidrojen ile bir atom oksijeni kendinde toplamıştır. Su, bütün yaratıkların çok gerekli bir ilksel maddesidir. İnsan yemeksizin  uzunca bir süre yaşıyabilir. Fakat susuzluğa dayanamaz. Hayvanların, bitkilerin de suya olan ihtiyacı çok büyüktür. içme, kullanma, sanayide harcama suları başta gelen ihtiyaçlar dandır. Yeryüzünün hemen dörtte üçünü sular örtmüştür. Suyun çoğu denizler dedir. Karalarda ise göl, akarsu, kaynak, yeraltı suyu olarak sular vardır. Su, katı durumda olarak iki kutup bölgesinde ve yüksek dağlarda geniş yer tutar.
SU ARITMASI  İçme suyu kullanma suyu yıkanma suyu gibi suları türlü yabancı bölümlerden kurtarma, arıtma işleri. (Çirkef).
SU AŞINDIRMASI         Akarsu yun, taşları yontması, kemirmesi, eritmesi yoluyla yaptığı aşındırma.
SU BASAN taban Akarsuların yanlama aşındırması, yatak eğiminin çok azalması ile ırmağın menderes büklümleri yapmasıyla gittikçe geniş a örtülen vadi tabanı. Akarsu yatağının iki yanında uzanan böyle bir taban sadece 20-40 metre genişlikte olabileceği gibi, bir ovayı andıracak kadar geniş bulunabilir. Bu yüzden bunlara vadi tabanı ovası, bile denildiği olur. rmak boyunca akma hızı ve bunun sonucu olarak çarpma gücü yer yer değiştiğinden, yanlama aşınma  ile bir yandan da akarsu yatağının yanları kemirilirken,bir yandan da yer yer aluvyon yığılmaları olur. (Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındırması sürdükçe her iki yan dan genişlemeler olur. (Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındır ması sürdükçe her ki yandan geniş emeler olur. İşte suların kabarık zamanlarında, taşkına uğrayan bu biri kinti düzlükleri birer Su basan tabadır. (Ova).
SU BİLGİSİ Yeryüzünün sularının incelendiği bilim kolu
SU BİTİMİ Yeryüzünün ve yerin içinin sularının incelendiği bilim.
SU BÖLÜMÜ Akarsu havzalarını birbirinden ayıran sınır
SU BÖLÜMÜ ÇİZGİSİ  Akarsu havzasını bir birinden ayıran doğal sınır Birbirine komşu iki akarsu havzasını birbirinden ayıran sınıra su bölümü çizgisi denir. Bir akarsuyun su top lama alanını komşu akarsuyunkinden ayıran doğal sınır Bu sınırdan başlayan sular, her iki akarsuda ayrı yönlere doğru akar, iki akarsu arasında bir ara çizgisi durumunda bulunan Su bölümü yer kabartılarının her zaman en yüce yerlerinden geçmez. Çukur düzlüklerden de geçtiği çok olur. Su bölümü, kolay eriyebilen taşların geniş yer tuttuğu bölgelerde, kurak bölgelerde, bataklık yerlerde çoğunca belirsizleşir. Su bölümü çizgisi, uzunca bir süre bu yerde kalmaz. Yer değiştirir. Bunun sebebi akarsuların geri geri aşındırmasıdır.
SU BUHARI       Suyun  buğulaşmasından doğmuş bir gaz. (Buharlaşma). Buna buğu adı da ver
SU BULMA       (Su sağlama).
SU ÇARKI        Su gücünden faydalanmayı sağlayan en es ki araç.
SU ÇIKAN (Kaynak).
SU DEĞİRMENİ Su gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı bir değirmen (Yel  değirmeni Değirmen).
SU DERLEME Bir kaynağın çıkardığı suyu çoğaltmak için taban suyunu bir noktaya doğru derleme, toplama işleri
SU DOLAŞIMI Denizlerden, karalardan bu harlaşarak atmosfere çıkan suların yağışlarla aşağı inmesi, burada karaların üzerine düşen yağışın toprağa sızarak, akarak, buharlaşarak yeni den denize, atmosfere dönmesi olayı. Bu durum bir dolaşmayı gösterdiğin den bu olayların hepsine birden su dolaşımı denilmiştir. Denizden buharlaşarak yine denize yağış halinde inme şekline küçük su dolaşımı denir. Denizlerdeki buharlaşmadan sonra bu nemli havanın karalara sürüklenmesiyle orada yağış durumuna geçmesine, bu yağışın yer altında, yer üstünde dolanmasından sonra yeniden denize ulaşmasına büyük su dolaşımı adı verilir.
SU DÜŞEN        Akarsular boyundaki bir eğim kesikliğinde   suların düşerek aktığı yerlere verilen ad. Böyle bir düşme yeri küçük, az yüksek olursa, bunlara çağlayan   denir. Bu düşüş yeri büyük olursa ve sular yüksek yerlerden düşerse, bun lira da büyük çağlayan  ,çavlan şarlak   gibi adlar verilir.
SU EROZYONU              Bitki örtüsünün cılız ya da hiç olmadığı yerlerde toprağın ve ana kayanın sularla yerinden kopartılarak taşınmasına su erozyonu denir. Kırgıbayır ve peribacası su erozyonu ile oluşan özel şekillerdir.
SU FABRİKASI Düşen, ya da düşürülen sulardan şu-gücü   elde edilen yer.
SU GÜCÜ           Fransızca houille - taş-kömürü, blanche-ak, beyaz kelimelerinden 290  Su gücü fabrikası -Suh ganemiye yapılmış olan ve Su gücünü anlatan terimin dilimizde kullanılmış eski karşılığı. Su gücü terimi bugün çok yaygındır.
SU HORTUMU                Denizlerde ara sıra beliren hortum. (Yel hortumu, Hortum, Döngü).
SU KÜRE            Yer yuvarlağının üzerini geniş ölçüde örten sular (Denizler).
SU ÖLÇMESİ    Bir suyun akım   değerini bulmak için, belirli bir yerde, bir zaman birimi içinde yapılan ölçmeler.
SU SAĞLAMA Evlere gerekli olan içme suyu kullanma suyu   ile endüstriye gereken suyu bulma, getirme, dağıtma işleri. Bu sular, yağışlardan (Sarnıçlar, kar kuyuları) , yeryüzündeki sulardan (akarsular göller), ,yeraltı sularından (Kuyular, artezyen kuyuları) ve kaynaklardan sağlanır. (Su)
SU SÜPÜRTMESİ          Denüdasyon teriminin dar anlamı ile karşılığıdır ki, taşların ufalanmasına bağlı olarak yeryüzünü yalıyan suların geçtiği yerleri soyması, süpürmesi olayını  belirtir. Bir ya tak içinde henüz toplanamamış, bir yamaç boyunca aşağı inerken geçtikleri yerin yüzünü kaplarcasına akarlar. Bu anda yamaçtaki toprak süpürülür, sürüklenir. İşte yamacın zamanla çıplaklaşmasına  yol açan bu olay Su süpürmesidir. Suyun böyle yamacı süpürmesinden türlü türlü ufak yeryüzü biçimleri doğmuştur. Yarıntılar,lapyalar, kırgıbayır, peri-bacaları
SU TASFİYESİ  (Su arıtması).
SU TÜRBİNİ      Su gücünden faydalanmayı sağlayan önemli bir makine Su türbini ile akan suyun akış gücünden elektrik elde edilir.
SU YATAĞI       Akarsuyun yolu boyunca aktığı yatak (Yatak).
SU YUTAN        Eriyen taşların bulunduğu bölgelerde suların dibe daldığı yer. (Su çıkan, Düden, Obruk, Mağara, Gölova Karst olayları).
SUBASAN TABAN OVASI        Yan aşındırmasını iyice yapmış bir ırmak boyunda uzanan, kum, çakıl, kil gibi taş parçacıklarıyla dolmuş: çok geniş vadi tabanı. Söyle yerlerde geçici göl- erin, gölcüklerin, bataklıkların bulunduğu yerlerdeki tortulanmalarla ova genişlemiş bir görünüş gösterir. (Su basan taban, Vadi tabanı, Ova).
SUBATAN         (Suyutan).
SUBTROPIKAL                Yarı tropikal.
SUDAN ÇIKMA              Deniz dibinin yüze çıkması olayı. (Yer kabuğu). Bunun tersi batma dır.
SUDAN ÇIKMIŞ KIYI    Yer kabuğu oynamaları, yaylanmaları  yüzünden, deniz dibi iken yüze çıkmış bulunan yerlerin ki sı. (Kıyı).
SUHUNET          (Sıcaklık).
SUHURİ GANEMİYE    (Hörgüç- kaya)
SULAMA            Bitkinin daha iyi gelişmesini sağlamak, toprak s yükseltmek üzere toprağa su verilmesi işi. Bunun için su bulma, Su sağlama   işleri başta gelir. Kurak iklimlerdeki topraklar, başka şartlar aynı ise, nemli iklimlerdeki topraklardan daha verimlidir. Çünkü, nemli iklimlerdeki toprakların besleyici bir kısım maddelerini yağmur suları eritir, götürür. Kurak iklimlerde ise bunlar kalır. Böyle topraklardan en yüksek verimi almak için o toprakları, sulamak gerekir. Sulama eski çağlardan beri bilinir. Bugünkü sulama işleri, eski sulama şekillerinin ilerlemiş durumunu gösterir. Sulama, şu iki temele dayanır:<br>1 -Suyu bulmak, biriktirmek. Bunun için akarsular boyunda yer yer büğet’ ler  (barajlar, bentler) yapılır. Suların kabarık zamanında buralarda göletler   belirir. Kurak mevsimde sulamayı gerektiren zamanlarda bu sularla tarlalar, bahçeler suvarılır. Eğer bölgede akarsular, göller yoksa, sulama için kuyular dan faydalanılır, Sulama yapılan yer ler, bozkır, çöl olsalar bile oralardan çok ürün alınır.<br>2 -Suyu dağıtmak. Bu iş, elde edilen suyu türlü arklarla, su yolları ile tarlalara bahçelere ulaştırmak, oralara dağıtmaktır. Çok eskiden beri türlü yerlerdeki çiftçiler bunu yapmış topraklarını suvarmışlardır. Öyle yerler de vardır ki, bostan dolaplarıyla kuyudan çekilen sular, ağaçlıkları, tarlaları, sular.<br>Bu dağıtma işinde bir yenilik yapılarak, yağmur yağdırırcasına suyu fışkırtma yoluyla da, toprağın sulan mas, sağlanmıştır ki, buna yağdırma   denir. (Akaçlama).
SULAR BİLGİSİ                Geniş anlamı ile bütün suları konu olarak ele alan bilim. Bu durumu ile hidroloji ye uyan bir anlar bulunur. Sular bilgi si içinde deniz bilimi, göl bilimi, akarsu bilimi, su kaynakları, yeraltı suları, karst hidrografyası. buzul bilimi (bunlara bakınız) yer tutar. Dar anlamı ile coğrafyanın bir kolu olarak karalardaki sular konu olarak ele alınır. Sular bilgisinin toprakları su lama  , kurutma işlerinde, Su gücünden faydalanmada, içme ve kullanma suyu sağlanmasında önemli yeri vardır.
SULAR YARIMKÜRESİ                Ortası, Yeni Zelanda adalarından Güney Adasının doğusunda bir yer olarak düşünülen yer yuvarlağının yarısı. (Karalar yarımküresi).
SULU SEPKEN Kar tanelerinin hemen eriyecekmiş gibi sulu olarak yağması olayı. Böyle yağ çoğunca kar taneleri ince olur. Kar, yere değince erimeye başlar. Kimi zaman da kar tanelerinin deha yere değmeden yarı erimiş durumda bulunduğu olur. Böyle kar yağışları, yağmurla karışık kar özelliği gösterir. Bundan ötürü karın böyle yağışına, sulusepken denilir. Yağan kar için de sulu kar denir. Böyle yağışlarda kar örtüsü kolayca meydana gelmez.
SUNİ SULAMA               (Sulama).
SUNİ TARAÇA                Yapma seki.
SUSAM               Tohumlarından yağ çıkartılan, gıda üretiminde kullanılan tarım ürünü.
SUYA DALMA (Batma).
SÜBLİMLEŞME               Bir katını erimeden buharlaşmasıdır.
SÜBSEKAN AKARSU   (Yan akarsu).
SÜBTROPİKAL İKLİM  (Dönence-altı iklim).
SÜBVANSİYON              Bir malın maliyet ya da satın alınan fiatinın altında tüketiciye satılması.
SÜNGERTAŞI   Sünger görünüşlü çok yeğni (hafif), açık renkli köpüklü, cam durumunda bir yanardağ püskürmesi taşı (Taşlar).
SÜPER ESNEK ÇARPIŞMA      Çarpışma sırasında parçacıklarda saklı enerjinin açığa çıktığı ve sistemin kinetik enerjisinin arttığı çarpışma.
SÜPÜRÜLME   Dar anlamı ile suyun süpürmesi (Su  süpürmesi), yelin süpürmesi (Yel  süpürmesi) karşılığı kullanılan ve bir yüzey boyunca olan aşınmayı, yontul mavi belirten terim. Geniş anlamıyla türlü etkilerin taşların ufalanması, dağılması, parçalanmış bir örtü halinde belirmesiyle ilgili şekilde giderek türlü dış güçlerle yeryüzünün soyulup süpürülerek git tikçe çıplaklaşması olayı. ( Denü dation).
SÜRATİ CEREYAN        (Akış hızı).
SÜREKLİ İNİŞ   Bir akarsuyun kaynak yerinden ağzına kadar süren iniş Bu iniş, akarsu i yatağının başlıca özelliklerindendir. (Akarsu).
SÜRTÜNME     Yer değiştiren bir cismin geçtiği yere sür tünmesi (buna dış sürtünme denir), bu cismin parçacıklarının birbirine sürtünmesi (iç sürtünme). Akarsuların hızı bu sürtünmelerle ilgili olarak kesilir. Bir ırmağın hızının en az olduğu yerler, ırmak yatağına yakın bulunan yerlerdir. Çünkü burada akış sırasında dibe sürtünmeler olur. ir mağın tam kıyısında da sürtünmeler çoktur. Bunun için sürtünmenin az olduğu yer ırmağın derin yerlerinin üstündeki su katıdır. Ayrıca, suyun moleküllerinin de birbirlerine sür tünmeleri vardır (İç sürtünme). (Eş hız eğrisi, Akarsu).
SÜRTÜNME BREŞİ       Bir kırılma yeri boyunda sür tünmeler, ezilmeler yüzünden meyda na gelmiş breşler. (Kırılma yüzeyi, Kırılma, Breş),
SÜRTÜNME KATSAYISI            Cisim ile zemin yüzeylerinin özelliklerine göre değişen, sürtünme kuvvetiyle ilgili birim.
SÜRTÜNME KUVVETİ                Yatay bir zemin üzerinde ilk hızla atılan bir cisim için; bu cisme hareketi doğrultusunda ve hareketine zıt yönde etki eden kuvvet.
SÜRÜNME        Yağmurlu bölgelerde, bitki örtüsü bulunan az eğimli yamaçlarda bile beliren, çok ağır giden yamaç kaymaları. Bu kaynamalar sonunda ya macın önünde yumuşak uzanışlı tüm sekler belirir.
SÜRÜNTÜ         Akarsuların sürükleyip getirdiği, işlediği taş parçaları. Kil, kum, çakıl, yarı köşeli, iri çakıl, kaya parçası büyüklüğünde yuvarlanmış taşlar bunlardandır. Akar suyun sürüklemesiyle de sürüntü toplanır. Dağlık yerlerdeki hızlı akışlı dere boyunda sürüntüler iri olur: Çoğunca çakıl, kaya parçası durumunda bulunur. Irmaklar boyunda ise sürüntüler incelmiş bulunur. :Kil, ince kum, kum çok yer tutar. Öyle ırmaklar vardır içi, bir yılda sürükleyip getirdikleri sürüntüler 150 bin metreküpü bulur. Akarsular gibi buzullar da sürüntü maddeleri getirir. Sürüntü mili   denilen yığıntılar buzulların çekilmesi sırasında kalmış killi, diş, buzul-taşları Akarsuların sürüntüleri, zamanla su yollarını kapar, baraj göletlerini doldurur. Bu doldurmaları ,lığlanmarı önlemek için türlü çarelere başvurulur. Bu arada, sürüntü maddelerini toplama yerleri yapıldığı gibi sürüntülerle dolmuş ajan su yolları tarama yoluyla da bunlardan temizlenir. (b Aluviyon).
SÜRÜNTÜ MİLİ              Buzul Çağındaki taş erimeleri sırasında oluşmuş, ince taneli bir çeşit sürüntü. (Sürüntü).
SÜTREİ NEB     (Bitki örtüsü).
SÜZEKLİ GÖL   Ayak olarak sadece dipten sızıntısı bulunan göl Böyle göllere çoğunca karst yörelerinde rastlanır. Gölün fazla suları, gölün dibinden ağır ağır sızar. İç Anadolu’da Ereğli yakınındaki Düden Gölünde olduğu gibi. Dilimizde buna d göl denildiği de olur.
 Ş HARFİ
ŞEBEKE               Bir akarsuyun kolları ile birlikte uzanışı.
ŞEBEKEİ MİYAHİYE      (Arapça şebeke  ağ, miyah akarsu). (Akarsu ağı).
ŞEBNEM            (Farsça şebnem  çiy). (Çiy).
ŞECER  (Ağaç).
ŞEHİR   DİE göre nüfusu 10.000 üzerinde olan yerleşim merkezi. Çalışan nüfusun çoğunun ticaret, sanayi ve hizmet sektöründe olduğu çok nüfuslu yerleşim merkez Kent Köyden ayrı olarak bir bölgede çeşitli sanat, endüstri ile ticaret, yollar, ulaştırma bakımından böyle bir bölgenin ortasında bulunan büyücek yerleşme yeri Bu bulunuşta şehrin gördüğü birinci dereceden işler olur Ticaret şehri, endüstri şehri, kültür şehri, dini şehir, askeri şehir, yönetim merkezi gibi.Bir şehirde bunlar bir, yada birkaç önemli yer tutar. Bir şehir de evler oldukça sık bir durum gösterir, türlü çalışma alanlarında bir iş bölümü bulunur aydınlatma, temizleme, su, ulaştırma işleri önemli yer tutar. Şehirlerin kin pek küçük (20005000 nüfuslu), kimisi küçük (500020000 kişilik), kimisi orta derecede (20.000 100.000 nüfuslu), kimisi büyük (100.000  1 mil yan nüfuslu), kimisi ise çok büyük’ tür (milyonluk şehir). (bit Büyük şehir, Küçük şehir, Dev şehir, Şehir çekirdeği).
ŞEHİR HARİTALARI      Şehirlerin düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli ha ritalar. Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere 1/5000 ölçeklileri yapılır. Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir pF ev yerleri, yollar, yeşil alan er, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları belirtilmiş bulunur, Şehirler buna göre ileriki yıllarda gelişmeye, serp doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR PLANI   Şehirlerin düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli haritalar, Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere 1/5000 ölçek yap Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir planla ev yerleri, yollar yeşil alanlar, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları belirtilmiş bulunur. Şehirler bu plan göre ileriki yıllarda geliş meye: serpilmeye doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR SİSLERİ Fabrikaların bulunduğu büyük şehirlerde, limanlarda olur. Buralarda pek ince su damlacıklarıyla kömür tozu, is, gaz bileşimleri birlikte sis yaparlar. Su damlacıkları bu tozlara yapışmıştır. Vadilerin içinde de sisler çok olur.
ŞEHİR TEMİZLİĞİ          Şehrin sağlığını korumak için yapılan işlerin bütünü.İ nsan pisliği ve çirkef  in ortadan kaldırılması, ve l döşe mi, çöp, kar yığıntısı, buzların temizlenmesi, şehir temizliğinde başta gelir, Ayrıca şehrin hayatım bozacak olan gazlara, tozlara, evlerle fabrikaların bacalarından çıkan dumanlara karşı tedbir almak gibi işler de bulu nur. (Şehir).
ŞEHİRCİLLİK     Şehirlerin kurulması, düzenlenmesi, bakımı, güzelleştirilmesi, genişletilmesi, ekonomik, toplumsal, kültürel kurallari ile ilgili konuları içine alan bir bilim. Şehircilikte bu çeşit yerleşme yerlerinin gelişmesine, serpilme sine bir yön verilir. Eskiden düzensiz olarak yapılmış şehir yerlerinde bu gün şehir çekirdeği durumunda kalmış olan bölümlerde, türlü güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu yüzden şehirlerin düzenli olarak gelişmesi, ar tık temel tutulmuştur. Bu işlerin yürütülmesinde şehircilik biliminin yeri büyüktür. Güneşin karşısında şehir çevresindeki kırlara göre daha çok ısın Ara sıra esen yeller, insanın yüzüne sıcak hava dalgaları olarak vurur. Böyle şehirlerde kar, yerde, çevresine göre daha az bir süre kalabilir. (Şehir)
ŞEHİRE AKIN   (Köyden göçme).
ŞEHİRE AKIN   Köyden göçme
ŞEHİRİÇİ DEMİRYOLU                Büyük şehirlerde şehri bir baştan öbür başa geçen, yada çember biçiminde ki uzanışı ile şehrin tiirlü yerlerini birbirine bağlıyan demiryolu. Burada işleyen taşıtlara arabeni denir.
ŞELALE Çağlayan Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer. Büyük çağlayan anlamına gelir. Dilimizde şelale karşılığı olarak çavlan, çağlak, gürlevik, gürleyik, sudüsen, suuçtu, şarlak ve daha bir çok kelimeler vardır. Bunlardan kimisi çağlayan (6. bk.) terimi ile bir anlamda, kimisi ise, büyük çağlayan yani şelale anlamındadır. (Çavlan).
ŞELF Kıta sahanlığıKaraları çevreli yen ve karalardan saylan 200 m. Derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri; (Kara platformu). sığlık, denizdeki sığ yerler). <araları çevreli yen ve karalardan sayılan 200 mt derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri. (Kara platformu).
ŞEMOSFER       Stratosfer ile İyonosfer arasındaki katmandır. Stratosfer ile Şemosfer arasındaki 19-45 km’ler arasında oksijen azot haline gelerek ultraviyole ışınlarını tutar. Üst sınırı yerden 80 – 90 km yüksekliktedir.
ŞEMS  Güneş lekesi(Arapça şems  güneş). (Güneş).
ŞİBİH CEZİRE   Uzun bir süre ‘yarımada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yarım adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağ şibih ceziresi denirdi. bir süre ‘yanmada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yar adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağı şibih ceziresi denirdi. (Yarım ada).
ŞİF KAYNAKLAR            içeride erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyun ve radyum emaflasyorılarının bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece. denir. Kimisi yıkanmak yoluyla faydalı olur kir böylelerine de kaplıca ılıca adı verilir.
Şifalı kaynaklar  içinde erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyum ve radyum emanasyonlarının bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyi iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece denir. Kimisi yıkanarak yoluyla faydalı olur ki, böylelerine de kaplıca. içlerindeki maddeler ve sıcaklık dereceleri bakımından şifalı kaynakla in çeşitleri vardır. Tuzlu sular, acı sular, kükürtlü sular, demirli sular, iyotlu sular, kireçli sular, radyoaktif sular gibi.
ŞİHABI SAKIP  (Akanyıldız).
ŞİMAL                 (Kuzey).
ŞİMAL ŞİMALİ GARBİ                (KuzeyKuzey’ batı).
ŞİMALİ GARBİ                (Kuzeybatı).
ŞİMALİ ŞARKİ (Kuzeydoğu).
ŞİMİL   (Kuzey).
ŞİMİL ŞİMİIİ GARBİ     (kuzeyKuzey batı).
ŞİMİL ŞİMİLİ ŞARK      (KuzeyKuzeydo ğu).
ŞİMİLİ GARP    (Kuzeybatı).
ŞİMİLİ ŞARK    (Kuzeydoğu).
ŞİMŞEK (Çakım).
ŞİST Yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.
ŞİST Kil soyundan olan birçok taş verilmiş ad. Dilimi Fransızcadan ve bu asıldan geçerek şut şeklindeyazılmış olan bu taşların Türkçe karşılığı kiltaşidır, Almancada bunlara karşılık tür ü adlar kuflanıhr Schiefer, Ton schiefer, Schieferton gibi.
ŞİSTİLİK              incecik taneleri bir yöne doğru ardarda sıralanmış kat kat taş’arın yapısı. (Kiltaşı, Şist).
ŞOT       Örnekleri Cezayir ve Tunusta bulunan tuzlu sığ bataklıklara verilen ad. Şot adı dilimize son 30 yıl içinde girmiş ve Fransızca chott kelimesinin yazılmış şekli olarak kullanılmıştır. Türkçe karşılığı tuzla bataklıkdır. (Takır).

 T HARFİ
TABAN SEVİYESİ          Akarsuyun döküldüğü göl veya deniz seviyesi
TABAN SEVİYESİ OVASI          Akarsuların taban seviyesine ulaştığı yerlerde, eğimin azalması nedeniyle taşıdığı maddeleri biriktirmesi ile oluşturduğu ovalardır. Bu tür ovalarda akarsular menderesler yaparak akar. Gediz ve Menderes akarsularının aşağı bölümlerindeki ovalar butürdendir.
TABAN SUYU  Altta geçirimsiz bir tabaka ile sınırlandırılan, geçirimli tabaka içindeki sulardır. Bu sular genellikle yüzeye yakındır. Marmara Bölgesi’ndeki ovalar, Ege Bölgesi’ndeki çöküntü ovaları, Muş, Erzurum ve Pasinler ovalarındaki yer altı suları bu gruba girer.
TABANLI VADİ               Akarsu, yatağını taban seviyesine yaklaştırınca derine aşınım yavaşlar. Yatak eğiminin azalması akarsuyun menderesler çizerek yanal aşındırma yapmasına neden olur. Yanal aşındırmanın artması ile tabanlı vadiler oluşur.
TABLA BİÇİMİNDEKİ VOLKAN             Akıcı lavların geniş alanlara yayılmaları sonucunda oluşur. Örneğin Hindistan’daki Dekkan Platosu
TAKKE BUZULU             Dağların bütün yamaçlarını kuşatan buzul türüdür.
TALVEG              Akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgi.
TARACA             Seki.
TARAMA YÖNTEMİ    Tarama yöntemi ile yapılan haritalarda, yer şekilleri kısa, kalın, sık ya da ince, uzun, seyrek çizgilerle taranmış olarak gösterilir. Eğim arttıkça taramaların boyları kısalır, sıklaşır ve kalınlığı artar. Eğimin az olduğu yerlerde ise taramalar uzar, seyrekleşir ve incelir. Taramanın yapılmadığı yerler ise düzlükleri göstermektedir. Tarama yöntemi ile harita yapımının zor olması, yükselti, eğim bulma gibi hesaplamaların yapılamaması gibi nedenlerden dolayı bu yöntem günümüzde kullanılmamaktadır.
TARIM Toprağa ekip biçme ve dikme etkinlikleri.
TARİŞ   İzmir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
TAŞ EV               Arazinin dağınık olduğu yerlerde taşın, yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir.
TAŞKIN OVASI           Akarsuların taşidıği malzemelerin birikmesi ile meydana gelen ova.
TATİL KÖYÜ     İç ve dış turizme hizmet vermek amacıyla turistik bölgelerde köy şeklinde kurulmuş konaklama tesisleri.
TAYGA                Sibiryada iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar
TEKTONİK         Yerkabuğunun türlü yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
TEKTONİK GÖL              Yerkabuğunun tektonik hareketleri sırasında oluşan çanaklardaki göllerdir. Dağ oluşum haraketleri sırasında kırılarak çökme sonucu meydana gelmiş çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
TEKTONİK HAREKET  Yer hareketi, Dünya’nin kabuğunda kırilma, kıvrilma. takım halinde yükselme ve çökme olaylarinı kapsar.
TELEFERİK         Özellikle dağ zirvelerine ya da derin vadilerin her iki yanı na ulaşmak için çelik halatlara asılı olarak hareket eden araç.
TEN     Güneşin doğuşundan ve batışından sonra ufukta görülen aydınlık
TENÖR                Maden cevheri içindeki saf maden oranı. Bir maden kütlesindeki cevher (filiz) miktarına tenör denir. Bu miktar genel olarak % ile ifade edilir.
TEORİ  Görülmeyen bir şeyi mantık ve maddelerle açıklamak
TEPE     Bir doruk noktası ve onu çevreleyen yamaçlardan oluşmaktadır. Çevresine göre yükseltisi 500 m nin altında olan küçük kabartılar.
TERAKÜM OVASI         Akersuların sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından doğmuş ova. Bu verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
TERMALİZM    Şifalı sulardan faydalanma faaliyetleri.
TERMİK ENERJİ             Çeşidi enerji kaynaklarının yakılarak ya da yeraltı dan çıkan sıcak suyun değerlendirilmesiyle elde edilen enerji.
TERMİK SANTRAL       Çeşitli yakıtlardan açığa çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine çeviren tesis Katı, sıvı ya da gaz yakıt kullanarak elektrik üreten santral
TERMOMETRE               Sıcaklık ölçümü için kullanılan alet.
TERMOSTAT   Sıcaklığı otomatik olarak ayarlayan araç
TERRA ROSSA                Akdeniz iklim bölgesinde kalkerli arazilerde oluşan kırmızı topraklar.
TERSİYER           Yer yuvarlağının gelişme tarihinde, Üçüncü Çağı karşılayan Neozoik oluşuk grubu.
TEZEK  Yakmak için saman karıştırılarak kurutulmuş sığır dışkısı.
U-Ü HARFİ            
UFALAMA         Suların eritmesi ve çatlamalar yüzünden yeryüzündeki taşların dağıtması, erimesi, parçalanma sı olayı. Bunun için taş ufalanması, ya da sadece ufalanma terimi kullanılır. Almanca’da bu olay bir kelime ile belirtilir. Bundan sonra bunun kimyasal olanı, fiziksel olanı ayırt edilir. Fransızca’da ise, taşları ufalama olaya göre, ufalanma iki şekilde belirtilir. Bunlardan biri erime çürüme yoluyla olan ufalanma için öteki parçalanma yoluyla ufalanmalar için kullanılır. Dilimizde taşların ufalanması bir kelime ile belirtilmektedir Ufalanma. Bundan sonra kimyasal ufalanma, fiziksel ufalanma diye taşların başlıca iki dağılma şeklini betirtilir. Yüzü, yeryüzüne çıkmış her taş ufalanır Yani erir ya çürür, ya dağılır, ya da parçalara ayrılır. Bu olay taşın ufalanmasıdır. Böylece yeryüzünde bir “ufalanmış taşlar örtüsü ve bun dan doğmuş olan toprak’  vardır. Bu örtünün ve toprağın di binde henüz ufalanmamış ana-kaya bulunur. Taşların ufalanması, ya aralıklarla beliren doğal şartların değişmesi yüzünden olur Gece ile gündüz arasındaki büyük sıcaklık ayrılığı, birbiri ardınca gelen yağışlı ve kuraklık, güneşlenme gibi. Ya da sularin eritmesi, çürütmesi şeklinde belirir. (Taşlar)
ULAŞTIRMA     Her türlü yolcu, yük, haber taşıma işleri. (Ulaştırma coğrafyası )
ULU DENİZ       Uluslararası ırmaklar Birkaç devletin toprağından geçen, ya da bunlar arasında sınır olan, taş işlemesine elverişli bulunarak denize kadar olan bölümlerinde ayrı topraklardan geçen ırmak. Tuna gibi. (Irmak).
ULUSLARARASI BİRİM SİSTEMİ (SI)  Fiziksel büyüklüklerin ölçümünde kullanılan birimleri tanımlayan ve bütün ülkeler tarafından kabul edilen ölçü birimleri sistemi.
UMKİ MORENLER        buzul-taşları.
UMMAN            Okyanus.
UMÜMİ COĞRAFYA    Genel coğrafya.
UVALA            Dolinden daha geniş karstik çukurGenişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklardır.  Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar. Karstik arazilerde daha geniş olan çukurluklarına verilmiş bir addır. Dilimiz de kayak, kimi yerde de tava  ) kelimesi bu terimi çoğunca karşılamaktadır. (Koyak). Karstik arazilerde görülen dolınlerin birleşmesi ile oluşan tekne şeklindeki oyuk. Genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklardır.  Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar.
UYARCA             Kurak ve nemli mevsimlerin birbiri ardından geldiği, kış ve yaz mevsimlerinin belirgin olduğu bölgelerin bu şartlarına uyar şekilde değişikliğe uğrar bitkiler. Sözgelişi, soğuk mevsim yaprakların dökülmesi, kimi yaprakların iğne biçimine girmesi gibi Uyarca kelimesi, tropofit karşılığıdır.
UYDU   Gezegenlerin çevresindeki dönen gök cisimleri, Örneğin; Dünya’nın uydusu Ay. Gezegenler etrafında bulunan, onlarla birlikte güneş çevresinde dönen gök cisimleri. Sözgelişi Ay, Yer yuvarlağ bir uydusudur. Uydu uymuş bulundukları gezegenlerden daha küçük olurlar.   Türlü yıldızla bir çoğunun uydusu o derece sönüktür ki, görülmeleri çok güçtür. (Ay).
UYGUN DURUŞ              Uygun tabakalanma. Daha eski tabakaların uzanışının, dalış uygun olarak uzanan daha yeni tabakalar. Tabaka bu türlü sıralanışı, buradaki tortulanan arasız sürdüğünü artırır. bunlar, birbirine koşut (paralel) giden kat kat taşlar, yani tabakalardır. Bu tabakalar yatay, dik duruşlu, eğri duruşlu olabilir. (Uzan Dalış Ta baka duruşu).
UYMA  Korunma için canlıların yaşadıkları çevreye uyması. Bu uyma ile ilgili değişmede bütün canlının biçimi, rengi, büyüklüğü bakımından değişmeler belirttiği gibi, bu değişiklikler sadece baz, organlarda da ola bilir: Deniz dibinde yaşayan birçok balıkların rengi oradaki çakıl, kaya  ve yosunların rengine, biçimleri de onların biçimlerine uyar. Karla örtü   kutupların hayvanları ak postlu olur. Çölde yaşayan hayvanlar, çölün renklerine uygunluk gösterir. Kelebekler çekirgeler, tırtıllar bulundukları dalların ve çalı çırpıların, yaprakların rengine biçimine uyarlar. Bunlar hep, korunma için yerine uyma, ya da sadece uymalardır. Böylece bu hayvanlar, düşman gözüne kolay çarpmayacaklar bir durumda bölünürler. Yerine uyma şekli, içinde bulundukları yaşama şartlarına göre de belirir: Bataklık kuşları - uzun bacaklı, uzun gaga olur. Devekuşu gibi koşucu kuşların bacak kasları çok kuvvetli bulunur. Kartal doğan gibi ‘yırtıcı kuşların ayakları, çok güçlü pençe biçimi almıştır. Benzeri uymalar bit kilerde de vardır Yaprakların kurak bölgelerde diken biçimine girmesi gibi.
UYMAZ DURUŞ             Bir tabakanın bir başka tabakaya uzanışına    uymaz bir şekilde bir başka eğimle uzanması, ya da tabaka başlarını kesercesine yer alması durumu. Söyle bir tabakalanmada daha yeni tabakalanma üzerin de herhangi bir açı ile başka tabakalar uzanabilir. Uymaz tabakalanma, tortulanma sırasındaki bir kesintiyi anlatır Uymaz tabakalarda eğri, yamuk, çapraz şekilde uzananlarına çok rastlanır. Birbiri üzerinde uymaz şekilde yer tutmuş bulunan tabakaların altındakiler kıvrılmış,ikilenmiş, aşınmalarla türlü yeryüzü biçimleri durumu almış bulunabilir, Uymaz tabakalarla alttakiler arasında kesintiyi anlatan bir yüzey vardır ki, buna uymazlık yüzeyi denir. (Uygun tabakalanma, Uygunluk).
UYMAZLIK        Birbiri üzerine sıralanmış tabakaların uzanış açılan birbirine uymazsa bu tabakalanmada, uymazlık vardır, denir. Birbirine uymaz şekilde uzanan bu tabakalar arasında böylece bir uymazlık yüzeyi bulunduğu göz önüne getirilir. Uymazlık yüzeyi, tabakaların tortu sırasındaki bir kesintiyi, bir aşırıma dönemini anlatır. (Uygun tabakalanma. Uygunluk).
UYUMLU akarsu             gütme kelimesinden alınarak yapılmış bir terim olan consequent teriminin Türkçe karşılığı. Uyumlu akarsu sözü, ilk zamanlarda sadece dar anlamı ile kullanılmış yani bir yana az eğimli, sert-yumuşak tabakaların bulunduğu yerler için bir terim olan da, zamanla anlamı genişlemiş bugün bir yamaç eğimini güden sular için de kullanılır olmuştur Uyumlu akarsuların uyumlu ü dileri vardır
UYUMLU KIYI  Kıyı boyunca uzanan kıvrım sıradağlarının her türlü eğilip bu uzanış ama uyan kıyı çizgisi. Böyle yerlerde kıyı çizgisi, dağ uzanışını güder. Böyle kıyılara Pasifik kıyı örneği de denir. (Boyuna kıyı, Enine kıyı).
UYUMLU OLAY              Bir bölgedeki yeryüzü biçim- eri Ne bunları işleyen ve bugün de işlemekte olan olayların bulunması. Yeri ile uyumu o bölgelerde e ye- t re uyan yani uyumlu şekiller var, demektir.
UYUMSUZ KIYI               Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böylece deniz birbiri ardına uzanan sıradağ uzantılarını, uzunlama vadileri yalar. Ara yerlerde de büyücek ovalar bulunur. Böyle kıyılara Atlantik kıyı örneği denir. Sınırı tersi uyumlu kıyıdır (bk, Enine kıyı, Boyuna kıyı),Bir bölgede bugün iş bulunan dış güçlerle açıklanamayan, bu yüz den geçmiş jeoloji çağlarında orada işlemiş güçlerle açık mümkün olan olay Sözgelişi, bugün bir yeryüzü biçimi olarak ve artık alınmaktan kalmış gördüğümüz yerlerde bir zamanlar, kum yığılmalarının olmuş bulundu. çıkarmak mümkün olur. Yine bugün buz yağı görülen yerlerde, orada şimdi buz bulunma sayesinde, böyle yerlerde geçmişte bu işlevi için gücün bulunduğunu çıkarmak mümkün olur
UZAMA KATSAYISI     Bir maddenin birim uzunluğunun sıcaklığının 1C( 0 ) artması sonucu boyundaki uzama miktarıdır.
UZANIŞ           Yerinden oynamış, yatay duruşları bozulmuş tabakaların yönü. Ta bakanın bu yönüne o tabakanın uza niş, ya da sadece uzanış denir, Türkiye kaynaklarımızda buna tabaka doğrultusu, ya da sadece doğrultu denildiği de olur. Tabakanın yönünü belli etmek için jeolog pusulası denilen araç kullanılır. Bu araç büyücek bir cep saatin andırır. yatay düzlemin, tabaka yüze yüze gösterdiği yöndür. Bir yana eğimi bir tabakanın uzanışı yada sadece denir. Bir çizginin bu tabaka düzlemi boyunca uzandığı yöndür. Böyle bir tabaka dizisi, bir durgun su içerisine batmış gibi düşünülürse, bu tabakanın durgun su yüzeyi ile kesiştiği çizilen tabakanın uzanışı olur.
UZANTI              Türlü coğrafya olayları için gövde dışında uzanan bölümleri belirtmek üzere kullanılan bir terim. Bu uzanan bölümler ya geçici olur (hava basıncı alanlarında olduğu gibi), ya da devamlı bulunur (yeryüzü şekilde olduğu gibi). Su kavramla ilgili olarak meteoroloji ve klimatoloji basınç merkezlerinde (ana basınç alanının) zaman zaman uzantılar yapması, sıcaklık kuşakianndan olan uzantılar (bk Hava kestirmesi) belirir. Ayrıca, ana kara gövdesinden türlü yönlere doğru uzanmış yarım-
ÜÇÜNCÜ ÇAĞ Memeli hayvanların üretildiği bu günkü bitki topluluğunun belirdiği çağ. Bu çağın 55-65 milyon yıl sürdüğü sanılmaktadır. Bu çağın, ilk bölümüne Alt Tersiyer denir. Bu sıralarda gelişmiş olarak memeli hayvanlar belirmiştir Üçüncü Cağın ikinci bölümüne Üst Tersiyer, ya da Genç Tersiyer denir. Bu sıra insan özelliğini taşıyan ve Hominidae (Fosil adam) denilen familya asıl maymunlardan ayrılmaya başlamıştır. Üst Tersiyerin hemen ardından Üçüncü Çağın devamı olarak kimi kaynaklarca, pleistosen gelmektediR (Jeoloji çağları).
ÜÇÜNCÜ ZAMAN        Üçüncü çağ. İçinde bulunduğumuz jeolojik zamandan bir önceki zaman 55 - 65 milyon yıl sürdüğü sanılmaktadır, Memeli hayvanların ve bu günkü bitki topluluklarının belirdiği çağ.
ÜLKE    Bir devletin idaresi altındaki toprakların tamamı Bir başka şekli Memleket devletin hükmü altında bulunan yerlerin topu Böyle bir yerde kara, su, hava hep birden ülkeyi meydana getirir.
ÜLKE BAKIMI  ülkenin türlü yerlerinin doğal varlıklarını, gücünü korumak, ya da arttırmak için yapılan düzenli işlerin bütünü. Bu işte başlıca amaç, bölgenin verimini sürekli olarak sağlayarak bu verimi arttırmaktır. Bunun için de faydalanılan bütün doğal varlıklara özenle bakılır, bunlar yıpratıcı işletmelerden sakınılır. yıkıcılıktan korunur. Sözgelişi, yamaçlardaki toprakların, selli yağmur suları ile süpürülmesi önlenir Toprak korunması), toprağın, suyunu kaybetmemesine çalışılır, ormanlar gelişigüzel kesilmekten korunarak bilgiye dayanacak şekilde bunlardan faydalamna yollar aranır ve gösterilir, suları n arı tutulmalarına çalışılır. Bü bunlarla birlikte 0 bölgeden daha çok faydalanılmış olur. Böylece bölge bakımı ile bir bölgeden sürekli olarak verim elde etmek mümkün olur. Ülke bakımı toprak bakımı  ile ilgili işlerin düzenlenmesi için nüfusu çoğalmış, sanayii genişlemiş bir çok ülkelerde, bölge plancılığı  na büyük önem verilmiştir, Bu planlamalar, türlü konulara da bağlanmağa  çalışılmıştır.
ÜLKE BİLGİSİ   Üzerinde yaşanan bir yörenin, bir bölgenin, bir ülkenin her çeşit varlığını,özelliklerini tanıtan bir coğrafya bilgi topluluğu  içinde asıl coğrafya konularından başka daha birçok konular yer almıştır
ÜLKE COĞRAFYASI    Yerel coğrafya Yeryüzündeki türlü yerlerin olayları ile coğrafya bakımından özelliğini araştıran coğrafyanın geniş bir bölümü. Ülke coğrafyası içinde, böyle bir bölgenin yeryüzündeki yeri,burada birbirleri üzerine karşılıklı etki yapan olaylar incelenir Yeryüzünün böyle bir parçasında yeryüzü biçimleri iklim,su,toprak, bitkiler,hayvanlar,insan  ve onun işleri gibi bütün coğrafya olaylarının birleşme şekli araştırılır. Bir gelenek olarak ta önce buradaki yeryüzü şekileri öne alınır, bundan sonra sırasıyla öteki olaylar belirtilir. Böylece çözümleme ile başlanan araştırmaların verileriyle, birleştirmeye doğru gidilir. Coğrafyanın özü burada toplanır.
ÜLKE PLANCILIĞI         Bir ülkede düzensizlikten doğabilecek türlü zararları önceden gidermek için bütün bir ülkede birbiriyle bağdaşabilen işlerin yapılmasını ve yerin gerekli işler için en uygun şekilde kullanılmasını sağlayacak işlerin tümü.Ülke plancılığı ile insan topluluklarının ihtiyaçlarından doğarak kendisi için en faydalı yaşama şekli sağlanmış olur. Bugün her türlü plancılık, bu arada ülke plancılığı gittikçe genişlemektedir.
ÜMİD TİKİL       Akarsuyun, yatağını derine kazma sınırını belirtir. Şimdi bunun yerine Türkçe derine aşınma  terimi kullanılmaktadır.
ÜRETEÇ           Mekanik, kimyasal enerjileri elektrik enerjisine dönüştüren düzenekler.
ÜRÜN  Bir kimyasal reaksiyon sonunda meydana gelen madde veya maddeler.
ÜRÜN ALMA   Geniş anlamı ile hem ekinlerin toplanması hem bağ bozumu, bostan ve bahçe toplaması işleri.
ÜST BİTKEN     Tropikal bölgelerde, başka bitkilerin üstünde yerleşen, fakat o bitkilerle beslenmeyen bitkiler. Eğrelti otları, salepgillerden orkideler, ananas bitkileri bunlardandır. Balta girmemiş orman.

  V  HARFİ
VADİ   "Akarsu aşındırması ile oluşan ve tabanında akarsu yatağının ve akarsuyun yerleştiği. sürekli iniş gösteren oluk.
VADİ BRİZİ       Vadi yeli
VADİ BUZULU Sürekli beslenerek sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türüdür. Vadi çukurluğu içinde bulunan yerine göre, bir ağ dizilişi gösteren buzullar Buzul).
VADİ DİZSİ       Gittikçe alçalan su-bölümleri arasında birbirine açılan vadilerin bulunması durumu
VADİ KAYNAĞI              Yeraltına sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.
VADİ MENDERES         Menderes çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğru bu büklümleri güden vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan menderesler. Gömük menderes, Serbest menderes).
VADİ TABANI Akarsuyrın içine yerleştiği vadinin en alçak kesimin deki düzlükler. Genişliği, vadiden geçen akarsuyun büyüklüğü ile ilgili olarak değişen geniş uzun düzlük. Vadi tabanı, kimi yerde bir iki sıra tarlaya yer verecek kadar dardır, kimi yerde ise bir ovayı andıracak kadar geniştir. Vadi tabanı, akarsuyun yanlama aşındırması, aşına aşına yamaçların gerilemesi yüzünden genişler Hele menderesler çizerek akan ırmaklarda bu taban belli bir şekilde genişleyerek gelişir. Vadi tabanı, kimi yerde ara sıra su altında kalır. (bk, Su-basan taban)
VADİ YELİ          Sıcak ve durgun havalarda beliren günlük dönemli yel. Vadi yeli, yaz günlerinde öğleye doğru vadilerden dağlara, sırtlara eser. Şu yüzden eser: <br>Sabahleyin ve biraz daha sonra yamaçlar, çukurdaki ovalardan ve vadi tabanlarından daha çok ısınır. Buralarda  az fark ile de olsa alçak basınç alanları belirir. İşte bu yüzden öğle ye doğru çukur yerlerden (ovalardan ve vadilerden) dağ yamaçlarına doğru yel esmeye başlar. Bu yel, ırmak boylarından yukarılara doğru sokulduğundan vadi yeli adı ile anılır. (bk Dağ yeli, Yerel rüzgar, Hava basıncı).
VADOS SU        Yeraltına sızmış sular vados sulardır Bunlarla beslenen kaynaklar vados kaynakları adını alır.
VAHA  Çöllerde suların yeryüzüne çıktığı kaynak ve çevresi Çöllerde suyun çıktığı, bitkilerin bulunduğu çoğunlukla yerleşim alanı olan bölge
VÂHA  Çölün su çıkan yerlerinde bitkilerin yetişebildiği insanların yerleşip barındığı yer. Buraları, çöl ortasında birer yeşillik alanıdır. Vahalarda, bitkiler oldukça gürdür. Büyümüş burma ağaçları, meyvelikler, tarlalar vardır. vahalar, büyük su kaynakları yanında, akarsu boylarında, ya da taban suyunun yüze çıkarıldığı, kuyuların açıl dığı yerlerde gelişmiştir. Buralarda sulama  işlerine önem verilmiştir. Vahaların büyükleri birer kent, ya da şehir durumundadır, Buraları birer işlek yol uğrağı ve alış-veriş yeridir.
VAHŞİ HAYVAN Yaban hayvanı, Yırtıcı hayvan
VAKIA Vuku’ bulmuş, olmuş bir iş, gerçek. Olgu.
VALKANİZMA                Yerin içinde kızgın bir durumdaki sıvı, gaz ve ya katı maddelerin, yerlerinden ayrılarak püskürtüldüğü her türlü olay
VARAKI ŞECER              bk, Ağaç yaprağı).
VARSAYILMA Doldurma. Erterpalasyon.
VASATİ               Ortalama
VAZİYETİ COĞRAFİYE                Durum, Coğrafi durum
VEJETASYON Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü Orman, bozkır, çayırlık birer bitki örtüsüdür
VEJETASYON DEVRESİ             Bitkilerin büyüme, gelişme dönemi.
VEKTÖR             Yönlendirilmiş doğru parçası.
VEKTÖREL BÜYÜKLÜK              Şiddeti yanında yönü,doğrultusu ve başlangıç noktasıyla belirlenebilen büyüklük. kuvvet,hız,ivme..... vb.gibi.
VENÜS                Çoban yıldızı, Çulpan.
VERGLA             Fransızca vergias kelimesinin dilimize girmiş şekli. Bir yağış çeşididir Dilimizde bunun karşılığı buzcuktur.
VERİ    Bir sonuca varabilmek için gerekli olan ilk bilgiler Gözlem, deney ve araştırma sırasında toplanan bilgiler.
VERİMLİ             İyi ürün alınan bitek toprak için kullanılan kelime, Verim tersi verimsizdir.
VERİMLİ HİLAL YAYI   Mümbit hilal yayı İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran sınırları içinde kalan Güney Doğu Torosların güneyinde Zağros Dağlarının batısında Basra Körfezinin kuzeyinde kalan verimli topraklara sahip hilal şeklindeki bölge.
VERİMLİLİK      Geniş anlamı ile bir canlı varlıktan doğan yeni varlıklar ve eşler. Bununla ilgili olarak, bir tarlanın verimliliğinden söz edilir, Tarlanın toprağı canlı bir varlıktır. Bu toprak verimli olur ya da verimsiz olur. Toprakla ilgisi göz önüne alınarak, tarlanın bitek olduğu da söylenir. Böylece bir tarlanın bitekliğinden de söz edilir ki, bu da tarlanın verimliliği demektir.
VERİMSİZ          Verimi az, ya da verimsiz, bitek olmayan toprak. Verimsizin tersi verimlidir.
VERİMSİZLİK   Verimi az atma. Bitekliği az atan yer. Verimsizliğin tersi, verdir.
VERSAN             bir bölgenin, her hangi bir yana doğru eğikliğini, o yana doğru olan akma yerini anlatır
VERTİSOL          Kilce çok zengin yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak
VİRAL  Dönemeç.
VOKLÜZ          Karstik arazide görülen kaynak.
VOLFRAM         Tungsten. Makina ve uzay araçları ile ampüllerde kullanılan akkor tellerin yapımındakullanılan beyaz renkli ağır bir metal.
VOLKAN            Büyük Yanardağ Yanardağ Mağmanın yeryüzüne çıkması ile oluşmuş koni şeklindeki yanardağ.
VOLKAN BACASI          Mağmanın yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yola volkan bacası denir.
VOLKAN BOMBASI     Volkan bacasından atılan lav parçalarının havada dönerek soğuması ile oluşur.
VOLKAN KONİSİ           Lav, kül, volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni biçimli yükseltiye volkan konisi, koni üzerinde oluşan çukurluğa krater denir.
VOLKAN KÜLÜ              Gaz püskürmeleri sırasında oluşan, basınçlı volkan bacasından çıkan küçük taneli malzemeye kül denir. Volkanik küllerin bir alanda birikmesiyle volkanik tüfler oluşur.
VOLKANİK GAZLAR   Volkanizma sırasında subuharı, karbon dioksit, kükürt gibi gazlar magmadan hızla ayrışarak yeryüzüne çıkar. Büyük volkanik bulutların oluşmasını sağlar.
VOLKANİK GÖL             Volkanik patlamalar ile oluşan çanaklardaki göllerdir. Krater gölü, kaldera gölü ya da maar gölü gibi çeşitleri vardır.
VOLKANİK KIYI              Oluşumları volkanizmaya bağlı adaların kıyı tipidir. Her taraftan dalga aşındırmasına uğrayan volkanik kıyılarda gelişkin falezler ve dar kıyı aşınım düzlüğü vardır. En güzel örnekleri Hawai ve Endonezya adaları kıyılarında görülmektedir.
VOLKANİK SET GÖLLERİ          Volkanik olaylar sırasında çıkan lavların bir çukurluğun önünü kapatmasıyla oluşan göllerdir.
VOLKANİK SET GÖLÜ                Vorkanizma ile oluşan volkan konisinin akarsu vadisini kapatması ile oluşmuş göl.
VOLKANİZMA                Mağmanın yeryüzüne eriyik, katı, sıvı ve gaz halinde çıkması olayma denir, Yerin derinliklerinde bulunan magmanın patlama ve püskürme biçiminde yeryüzüne çıkmasına volkanizma denir. Volkanik hareketler sırasında çıkan  maddeler bir baca etrafında yığılarak yükselir ve volkanlar (yanardağlar) oluşur. Sıcak ve plastik kıvamda olan mağmanın gaz, sıvı ve katı maddeler halinde yer yüzüne çıkması veya yer kabuğuna doğru sokulması.
VOLT   Potansiyel birim farkı.
VOLTMETRE    Potansiyel farkı ölçen alet

 Y HARFİ
YAĞIŞ  Havadaki su buharının yoğunlaşmadan sonra, gerek sıvı, gerek katı olarak yeryüzüne düşmesi olayı. Havadaki su buharı sis, bulut olarak yoğunlaşınca, pek küçük su damlacıkları, havanın dayanması sürdükçe yüzer şekilde kalırlar. Fakat birbirleriyle birleşerek daha büyük damlalar belirince düşmeye başlarlar. Bu, yağmur dediğimiz yağıştır. Eğer, havada su buharı doğrudan doğruya katı ve billûrlu bir biçim alacak şekilde yoğunlaşırsa, böylece kar olarak düşmeye başlar. Su damlaları buz durumuna gelmişse dolu olarak düşer. Bunlar gibi, kırcı, kırç, buzculc, ciy, kırağı (bunlara bakınız) da birer yağış çeşidi'dir. (Nemlilik, Bağıl nemlilik. Salt nemlilik).
YAĞIŞ ALANI   (Toplanma bölgesi).
YAĞIŞ REJİMİ  Bir bölgeye düşen yağış miktarının yıl içindeki dağılımı.
YAĞIŞ YÜKSEKLİĞİ       Yere düsen gerçek yağış tutarı. Bu tutar metre kareye düşen yağış ile Ölçülür
YAĞLI BİTKİLER             Yağ elde edilen, bunun için yetiştirilen bitkiler. Ilıman belgelerde olduğu gibi, sıcak bölgelerde de türlü yağlı bitkiler yetişir.
YAĞMUR        "Yeryüzünde en çok görülen bir yağış çeşidi  Bulutların su damlacıkları birbirine bilişerek havanın dayanmasını yenecek kadar büyüyünce düşmeye başlar, böylece yağmur belirmiş olur. Yağmur damlaları, 0,55 mm. İriliğinde olur. Bir damlanın ağırlığı bir gramın üçte biri, dörtte biri kadar olur. Arasıra yağmur tanelerinin 78 mm. çapında irileştiği de olur. Yağmur damlaları, bundan da iri olursa o durumu ile kalmaz düşerken dağılır. Yağmurlar, havadaki tozlan da içerilerine aldıkları için, havayı temizlerler. Bu yüzden ara sıra renkli yağ"" murlar da yağdığı işitilir Kırmızı yağmur, sarı yağmur, çamurlu yağmur gibi. Eskiçağda, Akdeniz kıyılarındaki ülkelerde kan yağmurları olarak belirtilen yağmurlar, insanları korkutmuştur. Halbuki bunlar, çöllerden esen yellerin içerilerine aldıkları kırmızımsı çöl tozlarının yoğunlaşma sırasında, bulutlara karışması, sonra da yağmur olarak yere bu renkte düşmesi şeklinde açıklanmıştır. En çok kıra bulutlar yağmur getirir. Yağmurun, çok çeşitli yağış şekli vardır Kimi yerde yağmur, çiseleme şeklinde, sine sine yağar. Bunlara çisenti denir. Böyle yağmurlar toprağa iyice işler. Kimi yerde yağmurlar birdenbire yağar, bardaktan boşa n irca sına yere düşer. Bunlara sağanak, setli yağmur, boran gibi adlar verilir. Bu türlü yağmurlar toprağa iyice işleyemeden akıp giderler. Yeryüzünde öyle bölgeler vardır ki, yılın hemen her gününde yağmur yağar, öyle yerler vardır ki, en çok kışın yağar, ya da yazın yağar. Öyle yerler de vardır ki, buralarda yağmur çok belirsiz zamanlarda yağar."
YAĞMUR BULUTU       Yağmur getiren karabulutlar (Bulut).
YAĞMUR ÇAĞI              "Dördüncü Çağdaki buzul çağlarında, şimdiki çok kurak bölgelerdeki çok yağmurlu süre. Daha sonraki kurakça çağlardan ayrı olduğu İçin bu süreye, yağmur çağı (Pluviyal çağ) denilmiştir. Başka dillerde, bu dönem için pluvial ""çağ"" denir. Yüksek enlemlerdeki buzullaşmalara ve Buzul Çağı'na karşılık, alçak enlemlerde bol yağmurların yağd1ğı yağmur çağı belirmiştir. Bu çağ'da şimdiki bozkır ve çöl bölgelerinde yağmurlar daha çok yağmış, akarsular daha gür akmış, göllerin yüzü daha kabarık bulunmuştur, (Buzul Çağı)."
YAĞMUR DULDASI    Denizden esen yağmur getirici yellere dönük olmayan yamaç Böyle yerler, dağların az yağış alan yamacıdır, (Bakıcak, Dulda).
YAĞMUR HARİTASI    Yıl İçinde düşen yağmur tutarını gösteren harita, (Yağmur).
YAĞMUR KUŞAĞI        (Gökkuşağı).
YAĞMUR ORMANI      (Balta girmemiş orman).
YAĞMURÖLÇER            Yağmur tutarını belli etmek için kullanılan araç. Yağmurölçerlerin çok çeşitler? Vardır Yağmurölçer kelimesi pluviyometre karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu araçlardan en çok kullanılan bir çeşidin başlıca bölümleri şunlardır Yağmurölçer, üzerinde hunisi bulunan bir çinko kovadır. Bu araç, topraktan bir metre kadar yükseklik teki bir yere, yapılardan uzakça bir noktaya konur.
YAĞMURLU BÖLGELER Yılda 1000 mm. den çok yağmur alan bölge. Bu türlü bol yağmurlu bölgeler arasında sıcak kuşağın balta girmemiş ormanlar bölgesi, muson rüzgarları bölgesi, ıhman kuşağın deniz iktim özelliği gösteren yerleri vardır. Bu arada Kuzey Anadolu'nun Karadeniz'e dönük aklanında bol yağmur yağar. Yeryüzünün en çok yağmur alan yeri muson bölgesinde Assam'daki Cherrapunji'dir. Burası yılda 12 metre yağmur alır.
YAKACAK MADDELER Yakıt.
YAKINSAK Türlü olayların, türlü şeylerin birbirine yaklaşırcasına uzanmaları  Yakınsak kelimesi türlü yerlerde kullanılır Deniz akıntılarının özel bir durumu için kullanılır.
YAKIT   Isı elde etmek için evlerde ya da çalışma yerlerinde, fabrikalarda yakılan maddeler, (Yakacak maddeleri). Böyle bir maddenin sağlayacağı ısı, fiyatına değmelidir Yakıtlar katı, sıvı, gaz utarak ayırt edilir. Katı yakıtlar arasında kamış, saz, çalı çırp gibi olanlarından tezek, odun, odun kömürü, yertezeği (turba), esmerkömür, taşkömürü, briket gibi yakıtlara kadar çok çeşitleri vardır. Sıvı yakıtlara ekaryakıt denir. Bunlar arasında gaz yağı, benzin, mazut başta gelir.
YALAMA         Yeryüzü kabarıklıklarını, çukurluklarını belirtmek için kullanılan, temeli gölgelemeye dayanan bir Harita çizme yolu. Yer biçimlerini, bu arada dik yamaçları, yatık yamaçları göstermek için eğim ile orantılı bir gölgelemeye baş vurulmuştur,Bunda temel şudur Eğim ne kadar çok ise gölge o derece arttırılır. Buna göre, eğimi az olan yerle, açık renk ' te ya da açıkça renkte olur. (Taramalar, İşıklama, Aydınlatma).
YALINKAYA      Yağmur . sularının süpürmesinin, yel üfürmesi ; nin taş ufalanmasından daha güçlü ve çok olduğu yerlerde gittikçe çıp ; jaklaşmıs, ana kayaları yüze çıkmış yerler. Yeryüzünün % 10'u böyle yalınkaya yerlerdir. Böyle yerlerde bitkilerin kökünü salabileceği toprak gittikçe silinmiş, kayalar yüze çıkmıştır. Yalınkayalar artık sadece kaya kayalık olmağa doğru gitmiştir.
YALINOVA        Çöllerde görülen, aşınmaların İleri gittiği düzce, fakat çok yeri kaya olan düzlükler, (Hammada, Ova, Yontukdüz, Yarıova, Yalınkaya, Kaya, Kayalık).
YALITKAN         Ses, ısı ve elektriği iletmeyen Elektriği iletmeyen
YALIYAR             Falez. Dalga aşındırması sonucu oluşan sarp kıyılar.
YAMAÇ           Yeryüzündeki eğimli yüzeylerdir. Bir akarsuyun yatağının her iki yakasında türlü eğimlerle uzanan yükseklikler. Buna vadi yamacı denir. Dağların, tepelerin, bayırların da yamaçları vardır. Bunlara Dağ yamacı Tepe yamacı denir. Yamaç biçimleri aşınmaya ve taşların Özelliğine bağlıdır.
YAMAÇ BUZULU           İkinci dereceden ve İyi gelişmemiş buzul. (Buzul).
YAMAÇ DÖKÜNTÜSÜ               Dik yamaçtı kayaların önünde yelpazemsi bir biçimde aşağı doğru genişleyerek uzanan köseli ta; kırıntıları yığını. Bu yığıntılar çok kurak bölgelerde yamaçları da sarar, bundan ötürü bunlara etek döküntüsü denildiği gibi yamaç döküntüsü de denir. (Etek döküntüsü, Kayşat).
YAMUK TABAKALANMA        olarak uzanan tabakalar arasında, bunlara yamuk (diagonal) olarak, uzanır şekilde tabaka sıralanışı. Yamuk tabakalanma, en çok kumlu taşlarda görülür. Deltaların yapısında yamuk tabakalarıma bulunur,
YARIK  Kayalarda, tabakalarda yarılmalardan ileri gelmiş olan boşluk. Kayalardaki yarıklar çeşitli sebeplerden doğmuştur Kimi kayaların dokusunda yarılmalara karşı bir eğilim vardır. Bununla ilgili olarak soğumalar, kurumalar halinde kayada yarılma olur. Taşların genişlemesiyle de, yarıklar arlar. Kayalardaki yarıklar, dıştan gelen etkilerle de belirir. Bir mağaranın tavan» çökerse o çevrede yarıklar belirir. Tabakaların kıvrılmaları sırasında da yarıklar doğar. Kıvrılmaya elverişli olmayan sertleşmiş, kırılgan olmuş taşlarda da yerinden oynamalar sırasında yarıklar belirir, (Çatlak, Diyaklaz).
YARIKURAK BÖLGE     Çöllerden daha fazla yağış alan, ancak nemli bölgelere göre daha az yağiş alan genellikle bozkirların yaygin olarak görüldüğü alanlar.
YARIMADA      Üç tarafı sularla çevrili denize doğru sokulmuş kara parçası. Kara gövdesinden denize doğru türlü biçimlerde uzanan kara uzantısı, (Uzantı, Kara uzantıları). Yarımadaların karaya bitişme yerlerine kıstak denir. Bu bitişme, çeşitli şekillerde olur. Anadolu, büyük bir yarımadadır. Avrupa'nın yarımadaları çoktur.
YARIMKÜRE    Yer yuvarlağının yarısı. Kuzey yarımküresi, güney yarımküresi <ıdı ile iki yarımküre bulunduğu gibi, batı yarımküresi, doğu yarımküresi şeklinde de bir ayırma olur. Kuzey yarımküresinde karalar, güney yarımküreye göre çok geniş yer tutar. Güney yarımküresi, denizler yarımküresidir. Doğu yarımküresi, eski dünya karalarının bulunduğu yerdir. Burada Afrika. Asya, Avrupa bulunur. Batı' yarımküresi, yeni dünya karaları adı ile anılır. Burada Amerikalar vardır.
YARINTI             Dikçe yamaçlara dilik dilik bir görünüş veren yivler'den her biri. Yarıntılar, türlü büyüklükte , olur Birkaç metre boyunda olanlar, dan yüzlerce metre uzunluğa kadar ' çeşitli boydan olanları vardır. Yarıntılar uzun birer çukurluktur. Bu çu ' kurluk kertik biçimindedir. Yarıntı ; nın yamaçları dik, eğimi çoktur. Se linti sularının yamaçlarda açtığı, selcik yarıntıları bir yarıntı çeşididir.
YARIOVA        Türlü yapıdaki yerlerin dış güçlerle uzun zaman aşınmasından ve yontulmasından doğmuş dalgalıca, yumuşak uzanışlı, yarı düz yerlere Önceleri verilen ad.
YARLI KIYI         Önde kumsal düzlüğünün bulunduğu yarlt dik kıyılar. Bunlar, dalga aşındırmasıyla oldukları için dalga «sındırman kıyıları olarak görülürler, (Yar).
YARMA              Yeryüzünde üzer toprak, bitki örtüsü ile örtülü olmayan ve yüzde görülen tasların, tabakaların bulunduğu yer. Böyle yerler ya dere boylarında, vadi yamaçlarında, dik kayalıklarda yüze çıkmış tabaka başlarında görülür, bunlar doğal yarmalardır; ya da demiryolu, karayolu yarmalarında, tünellerde, taş ocaklarında, maden ocaklarında görülür. Bunlar da açılmış yarmalardır. Jeomorfolojide ve jeoloji araştırmalarında yarmaların önemli yeri vardır. Yarmalardan faydalanılarak kesit çizilir. Yarmalar, iç yapının yüze çıkmış örnekleridir, (Çıkma).
YARMA VADİ  Akarsuyun, iki düzlük arasında bulunan sert kütleyi derinlemesine aşındırması sonucunda oluşur. Vadi yamaçları dik, tabanı dardır. Akarsuyun yukarı bölümlerinde görülür. Türkiye’de çok sayıda yarma vadi (boğaz) bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde, Yeşilırmak üzerinde,
Şahinkaya yarma vadisi, Marmara Bölgesi’nde, Sakarya üzerinde Geyve Boğazı, Akdeniz Bölgesi’nde Atabey deresi üzerinde Atabey Boğazı başlıca örnekleridir.
YARMA YATAK Akarsuların çok büklümlü uzanışını Önleyici olarak yapılmış İş. Akarsuyun bu uzun uzun dolaşması gereken yol yerine, kestirmeden bir yatak açılır. Böylece akarsu yatağının buradaki eğimi arttırılır Akış hızı çoğalır, sürüklediği sürüntüleri taşıma gücü artar. (Akarsu).
YARMAVADİ   Bir dağ sırasını enine geçen vadi. Böyle vadiler, yayvanca mr çukurluktan sonra sanki toslarcasına dağa girer, bu dağı geçtikten sonra yine çukur bir genişliğe ulaşır. Böyle vadiler bir boğaz görünüşündedir. Bunun için dilimizde yarma vadi yerine boğaz da kullanılır
YASAK BÖLGE                Taşıtların, yayaların girmelerinin, ya da geçmelerinin yasak olduğu belirli köy veya kasabalar, yerler, su alanları. Yasak bölge, ya da yasak yerler şu gibi durumlarda belirtilir 1— Savaş, ayaklanma halinde bir ülkenin kimi yerleşme yerleri, ya da bir bölümü yasak bölge sayılabilir.<br>2— Deniz savaşlarında girilmemesi gereken yerler yasak bölge sayılır.<br>3— Hava ulaştırmasında geçilmemesi gereken yerler yasak bölge İçine girer. <br>4— Hastalık beliren yerlerde yasak bölge sayılır.<br>5— Hayvan hastalıklarının görüldüğü yerler de yasak bölge arasına girer.
YASSI ŞEKİLLER             Daha çok düzlükleri andıran yeryüzü biçimleri. Yayvan şekil, çukurlumu ifade ettiği halde, yassı sekil, kabarık yerlerin düzlüklerini belirtir. Batı Anadolu dağlarının Üstünde türlü yassı biçimler vardır, (Yayvan şekiller).
YASTIK LAV     Denizaltı ve göliçi yanardağ püskürmelerinde oluşan Özel dokulu bir püskürük taş.
YAŞ PİRAMİDİ                Bir ülkede yaşıyanlardan türlü yaşlarda bulunanların belirtilmesine yariyan bir kıyaslama yolu. Yaş piramidi, nüfus sayımlarından elde edilen sayılardan faydalanılarak çizilir. Bu türlü piramidleri çizmek için yatay çizgide sağda erkek nüfusunu, solda kadın nüfusunu göstermek üzere yas basamakları dikine bir çizgi boyunda gösterilir. Böyle bir şekil çizilince üç ana durum belirir Piramid biçimi o ülkede gittikçe artan nüfusu anlatır, doğumun çok olduğunu gösterir. Çan biçiminde olan sekil, doğumun orta derecede olduğuğunu belirtir. Kavanoz, ya da soğan başı biçiminde olanı ise doğumun azalmış bulunduğunu belirtir. Yaş piramidi, bir ülkede nüfusun artış, azalış durumunu,bu yönde gelişme derecelerini gösterir, Nüfus).
YAŞAMA SAVAŞI         Canlıların, yaşadıkları çevrelerin türlü güçlükleri karsısında yaşıyabilmek için durmadan didinmeleri olayı.
YAT       Özel gezi veya sportif maksatlarla yapılmış yelkenli ya da motorlu gemi.
YATAK Akansulann meydana getirdiği, yıl içinde ya sürekli, ya da geçici olarak suların aktığı yor. Buna yerine göre dere yatağı, ırmak yatağı, sel yatağı, akarsu yatağı da denir. Böylece yatak, bölgenin yağışlarına göre, kimi zaman kuru kalabilir. Yatak dümdüz değildir. Kimi yerinde oyuklar ,kimi yerinde de kum, çakıl yığıntıları bulunur, (Akarsu. Vadi, Kesim).
YATAK DEĞİŞMESİ      Akarsuyun, yatağında akmasını Önleyen bir olay yüzünden bu yatağını değiştirmesi ve başka yer. den akması. Akarsuyun akmasını önleyen olaylar arasında şunlar vardır Yer göçüntüleri, akarsu yatağının lığlanması.
YATAY ATIŞ     İlk hızları sadece yatay doğrultuda olan ve yerçekimi ivmesiyle düşen cisimlere uygulanmış olan atış.
YATAY KAYMALAR    Karaların kayma' sı teorisi.
YAY       Değirmi biçimindeki bir şeyin, bir eğrinin, bir çemberin bölümü. Yay biçimli kumullar (Barkan), karaların önünde yay biçiminde uzanan ada dizileri, yaylar durumunda uzanan sıradağlar vardır.
YAY SABİTİ       Yayın sertlik derecesi.
YAY SARKACI  Esnek bir yaya bağlanmış olan kütleden oluşan düzenek.
YAYA GİDİŞ      Bir taşıta binmeksizin insanın yürüyerek bir yerden bir başka yere gitmesi. Yaya gidişte bir saatte 4 km. kadar yol alınır, (Yaya yolu. Kapan).
YAYA YOLU      Ancak yaya gidenlerin geçebildikleri, ya da hayvan sırtında geçilebilen yol. Buna patika da denir. (Yol, Kapan).
YAYGIN DEPREM         Bütün yeryüzünde yıkıcılığı görülen, etkileri duyulan ya da sezilen geniş ölçülü yer sarsıntıları, (Deprem).
YAYINIK IŞIK    Işığın belirgin bir sınır göstermeksizin her yana doğru dağılması, yayılması olayı. Yayınık bir ışıkta belirgin bir ışık doğrultusu görülmez. Bununla ilgili olarak ta gölge belirgin olmaz. Kapalı havada, oda içinde, doğrudan doğruya olmayan bir aydınlık olur. Havada güneş ışınlarının yayınık bir duruma gelmesi, önemli bir olaydır. Güneşten gelen ısınlar, havanın bölümcüklerine, su damlacıklarına, tozlara vurunca her yana dağılır, yayılır. Bunun sonucu olarak havakürede gündüzün her yandan gelen yayınık ışık ile dolu bulunur. Eğer, ışığın bu yayınık duruma gelmesi olmamış bulunsaydı, gölge dediğimiz yer iyice karanlık olurdu, gölgede ısı bulunmazdı. Böylece, dışarıda olsun, içeri de olsun, yayınık ışınlar her yanımız dan geçer, çevremiz aydınlanır. Göğün mavi renge bürünmesi de yiyin ma'dan ileri gelir. Hava ne kadar bu tanık ise, ışınların yayınık olması da o derece artar, gök akça bir renge bürünür,
YAYINMA          Güneş ışınlarının yayınık duruma gelmesi olayı.
YAYIŞIK PÜSKÜRME   Magmanın yerin içinden geniş ölçüde, çok püskürmesi olayı. Yayısık püskürmeler, yer yuvarlağının eski çağlarında olmuştur. Lav taşkını durumunda olan lav yayışmaları olayı.
YAYLA HAVASI              Yüksek yerlerin havası. Burada aşağıdaki yerlere göre hava daha arı, havanın nemliliği daha azdır. Burada serin yeller eser, burcu burcu kokular getirir. Güneş burada yakıcı olarak vurur. Çiçekler daha çok parlak renklidir. Bu özellikleriyle yayla havası türlü hastalıkların iyileştirilmesine yarar, insana sağlık verir, fakat 35004000 metreden sonra artık dağ tutması başlar, (Yükseklik kuşakları).
YAYLACI             En çok kullanılan anlamı ile yazlan sürüleriyle beraber yaylaya çıkan, orada yazın sıcak aylarını geçirip davarlarını yaydıktan sonra yine aşağılara inen (Yaylacılık), Çiftçi ve davara olarak geçinenler. Yaylacıların yayla işleriyle ilgisi çeşitli olur Bazen sürü sahibi davarlarını çobanlarına verir, yaylaya gönderir, kendisi de arada bir yaylaya uğrar, durumu görür. Bazen sürü sahibinin ev halkı çadırlarıyla yaylaya Çıkar, yazı orada geçirir, davarları sağar, yayıkla yağ yaparlar. Kimi yerde de bir köy halkının sürüleriyle birlikte yaylaya çıktıkları olur. Bunlar hep yaylacı adı altında toplanır. Yaylacılar aşağılarda çiftçilik de yaparlar.
YAYLACILIK      Yayla adı verilen yerlere sıcak aylarda geçici olarak göçme olayı. Bu göçmelerden, yaylacılık gidiş gelişleri doğmuştur. Yaylacılık terimi ile Batıda kullanılan, transhumans sözü birbirini her zaman tam olarak tutmamakta, aşağı yukarı yak(aştırma bir karşılığını vermektedir. Çünkü, transhumans, daha çok, sürülerin otlaktan otlağa dönemli olarak yer değiştirmesidir. Yaylacılık içinde İse, yaylada ve aşağıda geçen zamanlar, bir bütün olarak bu türlü ekonomik yaşayış ta anlaşılır. Yerine göre, yaylada iki, ya da birkaç ay kaldıktan, böylece davarlar gevrek otları yiyip serin, soğuk suları içtikten, arı havada gezdikten sonra, kısın barınacakları yerlere Kışlak) gelinen yoldan dönülür. Bu dönüş sırasında davar sürüleri daha aşağılarda, ovada bir iki hafta ekinleri biçilen tarlalarda sap kalıntılarını, başak döküntülerini yer, tarlalara bu sırada gübresini bırakarak, gelecek yıl toprağın verimli olmasına yardım eder ki, böyle yerlere de güzlek, güzle denir. Baharda yeniden yaylaya çıkılmak üzere kış aylan, kışlaklarda geçirilir. Bu sırada davarlar, ağıllarda inlerde barındırılır, (Yayla, Yaylacı, Dağ göçebeliği).
YAYLAK              Yazın hayvanların otladığı yüksek dağlık yerler, ya da ovalarda böyle bir işe yarayan yerler. Yaylaklar, ya yüksek dağların ormansız yamaçlarında, ya da bu dağların eteklerinde olur. Yaylacıların, yazın göçüp kondukları bu otluk yerlere yaylak denir. Bunun gibi güzün barınılan yer (Güzlek), kışın kış aylarının geçirildiği yer (Kışlak) vardır. Bunlardan yıl içinde en çok bulunulan yer, kışlak ile yaylak'tır. Anadolu'da yayla İle yaylak birbirine çok yakın anlamda kullanılır, (Yaylacılık).
YAYLAKİYE       Davarları yaylaya çıkaran sürü sahiplerinin yaklak sahiplerine Ödedikleri kira..
YAYLAMAK      Yaz aylarını yaylada geçirmek, yaylada bulunmak, yaylada davar otlatmak. Akpınar köyünden birkaç ev buzlu yaylada yaylar. Sürüler kıyıda kışlar, dağlarda yaylarlar (Yayla, Yaylacılık, Yaylak).
YAYLAN YER    Irmakların akış hızının çok azaldığı yerlerde suyun dibinde biriken kum, çakıl gibi taş parçacıklarının birikmesinden doğmuş, az derin, sığ yer. Buna sadece yaylan, ya da yaylan da denir. Kumluk olan böyle yerler ırmağın çekik zamanında yüze çıkar, kabarık zamanında su içinde kalır. Yaylan, ırmağın geçit veren yeridir. Yaylandan at sırtında, ya da yürüyerek geçmek mümkün olur. Ancak, böyle kum yığıntı yerleri ırmağın aşındırması yüzünden her zaman bulunduğu yerde durmaz, ırmağın ağzına doğru ağır ağır yer değiştirir. Ortalama olarak yaylan yeri 10 15 sene içinde yer değiştirebilir. (Irmak adası. Akarsu, Irmak, Akış hızı).
YAYLANMA     Bir şeyin bükülmesi halinde kırılmayıp esnercesine edilebilmesi özelliği. Yayfanabilen cisimler, eğrilir, bükülür, hemen kırılmazlar. Yer kabuğunun da yaylanflbilen bölümleri vardır. Yaylanamıyan yerleri eğer kırılgan olmuşsa orada kırılmalar belirir.
YAYMAK            Hayvanları otlatmak  Anadolu'da yaymak, çok kullanılan bir kelimedir Davarları yaymağa götürüyorum. Çoban İnekleri Akbayırda yayıyor, denir. Yaymak sözü, otlatmaktan daha çok kullanılır, (Yayla, Yaylak, Yaylacılık).
YAYVAN BİÇİMLER    Derinliği az, fakat genişliği çok çukur biçimler. Ortasında Sultan Sazlığı ve Yay Gölü bulunan Develi Ovası, çok yayvan bir çanaktır. Ortasına doğru çok az eğimli, yanlan dağlarla, yaylalarla çevrili olan ovaların çoğu yayvan biçimde olur. (Yassı biçimler).
YAYVAN VADİ               Aşınmalarla iyice genişlemiş vadi. (Vadi.)
YAYVANLAŞMAK         Aşınmalarla yer biçimlerinin düzleşmeye doğru gitmesi.
YAZ       "Yıl İçindeki sıcak mevsim . Astronomi bakımından yaz, güneşin en yüce yer tuttuğu günden başlar (Kuzey yarımkürede 22 Haziran), güz mevsiminin güngece eşitliği gününde biter (Kuzey yarımkürede 23 Eylül). Bu sınırlar dışında yaz yılın sıcak bölümü anlamını taşır. Kuzey yarımkürenin orta kuşağında Mayıstan Eylüle kadar 5 ay sıcak veya sıcakça geçer. Mayıs başında sıcaklar başlayınca ""artık yaz geldi"" sözü kullanılır. Halbuki henüz bahardır. Bunun gibi Eylül ayının sonunda, hatta Ekim ayı başında sıcaklar sürüyorsa ""bu yıl yaz uzun sürdü"" denir, Halbuki bu sırada güz mevsimi girmiştir. Önceleri Orta Asya Türkleri arasında yaz karşılığı olarak yay kelimesi kullanılırdı (Yayla). Sözgelişi şöyle denilirdi ""Şöyle kim yay yağmurları dereler içinde tükenir gider, ne deniz suyuna iğrişebilir, ne ırmaklara ulaşabilir. Yay içinde gayet gün uzunluğu olur"" gibi. Zamanla yay kelimesinin yerini yaz tutmuştur. Yayla, yaylak, yaylamak bu yay kelimesiyle ilgilidir. ""Yaz mevsiminde"" karşılığı olarak yazın kelimesi kullanılır ""yazın, dağlarda geziye çıkılır."" ""Yazın dayar sürüleri yaylada yayılır"" gibi. Öteki mevsimler için de benzer kelimeler kullanılır Güzün, kışın, baharın, Mevsimler, Bahar, Güz, Kış)."
YAZ GÜNÜ        Günlük en yüksek sıcaklığın 25' C yi bulduğu, ya da geçtiği gün. Sözgelişi, Haziran ayının 12 inci günü, en yüksek sıcaklık 25 yi bulursa o gün, o yer için yaz günüdür. Başka bir gün için, en yüksek sıcaklık 26,8 yi bulursa o gün de yaz günüdür, (Yaz, Sıcaklık, Tropik gün).
YAZ UYKUSU   Yaz uyuşukluğu.
YAZ UYUŞUKLUĞU     Kavurucu sıcakların canlılara dokunduğu sıcak ve kurak kuşak bölgelerinde bazı hayvanların geçirdiği uyuşukluk süresi. Yoz uyuşukluğu, burada sıcaktan ileri gelmektedir. Böyle zamanlarda kimi hayvanlar toprağın içine derince girer, kimisi serince inlere sokularak kavurucu sıcakları geçirirler. Yaz uyuşukluğu türlü omurgasız hayvanlarda da görülür. (Kış uykusu).
YAZ YAĞMURU             Bütün yıl boyunca yağan, ya da kışın yağan yağmurlara karşılık, yaz aylarında yağan yağmurlar.
YAZI      Akarsularla, az çok yarılmış, fakat bu yarıntılar arasında geniş düzlüklerin uzandığı düz yerler. Yazı kelimesi kimi yerde ova, kimi yerde kır karşılığı kullanılmıştır. Yazı kelimesini bir jeomorfoloji terimi olarak kullanmak gerekirse, baştaki tanımın yeri olur. Yazının, ovadan Önemli bir ayrılığı da şudur Yazıda, daha çok, düz duruştu tabakalar uzanır. Bu tabakalar oldukça berkleşmiştir. Burada aluviyon ya yok, ya da azdır. Yazıda toprak ta, birikinti ovalarındaki kadar kalın değildir, (Ova, Dölek, Çukurova, Yüksek ova. Yayla, Çukurel, Yüksekel, Düzlek yapı).
YAZIN  Yaz mevsiminde olan şey.
YAZIN YEŞİL AĞAÇLAR             Sadece yazları yeşil duran, kısın yapraklarını döken ağaçlar. Bunlar, geniş yapraklı ağaçlardır. Bunun tersi, yeşil duran bitkiler ; (b, ), yeşil duran ağaçlar'dır. (j Yapraklı ağaçlar).
YAZLIK                Yazın bunaltıcı sıcaklarını geçirmek İçin birkaç haftadan bir kaç aya kadar çıkılan yaylalar, bağlar, bahçeler. Yazlıklarda evler vardır. Bu evlerin kimisi bir iki göz damdır, kimisi konaktır. Adana'lılar Bürücek yaylalarına çıkar. Burası Adana'nın yazlığıdır.
YEKNESAK        Coğrafyada sık sık değişiklik göstermeyen yerler, olaylar İçin kullanılır. Bu kelimenin yanına sonradan Fransızca yoluyla monoton kelimesi katılmıştır. Yeknesak ve monoton kelimelerinin yerine, Türkçe tekdüzen kelimesi vardır.
YEL        Havanın, bir yerden bir başka yere akması, (Rüzgar), Yel ve rüzgar dilimizde, kullanılan iki ; kelimedir. Ancak yel, daha çok, ol ; dukça küçük ölçülü, çoğunca biraz hafif sayılabilecek hava akıntıları için kullanılmaktadır. Bu arada samyeli karayel kabayel , akyel gökyel gibi adlar rüzgardan çok kullanılır. Sözgelişi, kaba rüzgar, kara rüzgar, sam rüzgarı denilmez. Bunun gibi, yel değirmeni denir, fakat rüzgar değirmeni denilmez. Yine bu kelime ile İlgili yelken, yelkenli, yelpaze (eski şekli yelpeğüç), yeldirme, yelkovan, yelek, yele, yeleç (havadar yer), yelli (rüzgarlı) gibi kelimeler de vardır Bir dış güçtür. Böyle bir dış güç, kurak bir bölgede, bir çölde eserse kumları, tozları süpürür, götiirür. Bu, yelin doğrudan doğruya yaptığı aşındırmadır.
YEL BAYRAĞI  Yellerin esiş yönlerini bulmıya yarayan araç. En sade şekliyle, dikili bir direğin ucuna bağlanmış uzunca, dar bir kumaş şeridi bu işi yapar, yelin nereden estiğini gösterir. Böyle bir temele dayanarak yine sade araçlar yapılmıştır. Yel bayrağının sade biçimi şudur Ok biçiminde bir ucu olan araç, yelin vuruşu ile dik bir eksen çevresinde döner. Aracın konulacağı yerde bir pusula yardımı ile dört yön bulunduktan sonra, okun dönük bulunduğu yön, yelin çevreni (ufuk) üzerinde geldiği yöndür. Yani yelin esiş yönüdür. Bu araç, yüksek bir yere, sözgelişi bir evin damına yerleştirilir, (Anemoskop).
YEL ETKİLİ         Yel etkisi İle beliren her türlü olay ve oluşmalar. Sözgelişi yel etkisinden doğmuş tortulanmalar, yel aşındırmasından ileri gelmiş masa duruşlu taşlar, dibi oyulmuş yerler, yel oymasından doğmuş çukurluklar gibi. (Aşınma, Aşındırma).
YEL GÜCÜ         ), yel hızı üe İlgilidir. Yel vurması esiş yönüne dik olarak konmuş bir metre karelik bir düz yüzey üzerine kilogram olarak, yelin vuruş etkisiyle ölçülür. Rüzgar hızı ile yelin bir yere vuruşu arasında ilgi vardır. Bu vuruş, hız karesiyle orantılıdır
YEL HIZI              "Yelin taşıdığı havanın ortalama hızı. Bu hız, hava yığınlarının saniyede gittiği metre soyundan uzaklıktır. ""Yelin hızı iki metredir"" denince, rüzgarın çok hafif bir cismi saniyede 2 metrelik uzaklığa götürdüğü anlaşılır. Kimi zaman yel hızı, saatle de söylenebilir. Yel hızı, gradyan a bağlıdır, Çöllerde yelin kayaları kazıması, tırmanırcasına oyması seklinde beliren aşındırma. Yelin, sürükleyip götürdüğü taş parçacıklarının yaptığı oyma, çarpma, çizme, cilalama işleri birer yel kazımasıdır."
YEL KUŞAĞI     Yer yuvarlağını geniş Ölçüde bir kuşak gibi kuşatırcasına uzanan bölgelerde esen yeller alanı. Yel kuşağı sözü, yel bölgesi sözüne yakındır. Sadece kuşak sözü daha çok bir sürekliliği belirtir, (Rüzgar, Rüzgar sistemleri. Basınç bölgeleri).
YEL SÜPÜRMESİ           Eski terim Rüzgar ta'riyesi, başka terim Deflasyon). Kurak bölgelerde, hele çöllerde yelin üfleyip süpürmesi şeklinde beliren aşındırması. Çöllerde yeller, taşıyabildikleri kadar toz, kum, çakıl alır, bunları sürükler, havaya kaldırırlar. Böylece yerdeki taş parçacıklarını, siler süpürürler. Bu süpürme İle kayaların oyuk yerleri boşalır, kayalar göz göz olur. (Yel üfürmesi,  birbirini bütünler şekilde işler. Yelin üfleyip süpürmesiyle havalanan parçacıklar, yelin kayaları kazıması için malzeme olur. Yel kazıması ile kayalardan parçacıklar koparılıp, bu defa da yel süpürmesi için malzeme verilmiş bulunur. Kurak bir bölgede ufalanmış taş parçacıkları ne kadar çok İse, yelsüpürmesi, yelkazıması (korrazyon) o derecede artar. (Yelsüpürmesi).Yelkazıması, Rüzgar aşındırması, Yel etkisi).
YEL VURMASI Yelin taşlara vurması, taşın, kolay kopabilecek yerlerini koparması halinde beliren gücü. Yel vurması, aşağı yukarı, rüzgar yeğinliği demektir.
YEL VURUŞU   Aralıklı olarak yelin vuruşu. Bu olay, esen yel gücünün birdenbire artmasıdır. Bu vuruşun hemen ardından yel esmesi hir an İçin hafifler ya da durur.
YEL YARINTILARI          Bu yarıntılar arasında çoğunca sivri durumları ile sırtlar sıralanır. Orta Asya çöllerinde bunun türlü biçimleri görülür. Yardang kelimesi de oradan alınmıştır, (Rüzgar aşındırması).
YEL YIĞMASI   Kurak, çıplak bölgelerde, yel üfürmesi ve yel savurmasından İleri gelen kum, toz yığılması. Kumul lös yığınları böylece doğmuştur. Bunun gibi yel savurmasıyla çukur yerler ve tekneler, bu savruntularla dolmuştur ki, bunlara yal yığması teknesi denir.
YELDEĞER         Bir yerde esen yelin çarptığı yer. Köyümüzün yanındaki Akbayıra çok yel değer. Yel değen yamacın ters yönündeki yamaç, dulda olur. Geminin de yel değen yanı, dulda yanı vardır.
YELDEĞİRMENİ             Yel gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı değirmen, (Sudeğirnıeni. Değirmen).
YELGÜLÜ         Bir yerdeki rüzgar yönlerinin 8, 16, 32 ya da 64 çizgi ile belirtilmiş durumu. Böylece yelin esiş yönü belirtilmiş olur. Bunun için de en çok dört anayön dört arayön den esen yellere, bu yönlere göre ad verilmiş bulunur Kuzey yeli, güney yeli gibi. Ancak, bu türlü yellerin her yerde ayrıca adları olur. Yurdumuzda en çok kullanılan ve Marmara bölgesinden alınmış olan adlar, yıldız, poyraz, doğu, güneydoğu, kıble, lodos, balı, karayel'dir. Kuzey rüzgarı demek, kuzeyden güneye doğru esen yel demektir. Yelin herhangi bir zamandaki esiş yönü olduğu gibi kalmaz. Bu esiş yünü, ortalama bir durum çevresinde oynar. Haritalarda, çoğunca. Uluslararası işaretlerle bu esiş yönleri belirtilir N = Kuzey, E = Doğu, S = Güney, W = Batı, NE = Kuzeydoğu, NW = Güneybatı gibi. (Yel).
YELKENLE GİTMEK      Bir kayığın, bir geminin yelkenden faydalanarak rüzgarla gitmesi. Böyle deniz taşıtlarına yelkenli denir. Önceleri, yelkenlilerden faydalanılarak, uzun deniz yolculukları yapılmıştır. Bugün yelkenliler sadece süs olarak kalmıştır.
YELKESEN         Türlü bitkileri hızlı esen yellerin zararlarından korumak İçin yapılan işler. Bunun için, çoğunca bu bitkilerin bulunduğu yer çit ile çevrilir, ya da yelin estiği yönü kapıyacak şekilde yanyana hasırlar gerilir. Yelkesen işlerin yapılması, ormansız ve ağaçsız yerlerde gereklidir. Ormanların, korulukların, ya da ağaç sıralarının bulunduğu yerlerde yelin kırıcı etkileri azalır. Yelkesen çiften (Örülü çit. Çit), yalnız yellerin zararlarını azaltmak için değil, kar tipilerinden bahçeleri, yolları korumak bakımından da faydalanılır. Toprağın yerinden oynamaması, sularla supu r ütmemesi için de yamaçlara yer yer çitler yapılır.
YELPAZE KIVRIM          Kıvrım yanlarının, kıvrım çekirdeğine doğru az çok büküldüğü bir kıvrım biçimi. Yelpaze kıvrım bu biçimi ile bir yelpazeyi andırdığı için buna bu ad verilmiştir, Kıvrım, Kıvrılma),
YELSEL            Yelin aşındırma, biriktirme İşleri ile ilgili. Çölde taşların gündüzün çok ısınarak genişlemesi, geceleri ise birden bastıran doğunun etkisi yüzünden put pul parçalara ayrılması, tozların savrulması, kumların savrulup birikmesi bunlardandır, (Aşınma, Yel etkisi).
YEM      Hayvanları beslemek için bitkilerden, hayvanlardan elde edilen besi maddeleri. Hayvanlar doğdukları, yaşadıkları yerlerde bulundukları yerin kendilerine verdiği yemleri yiyerek büyümüş, gelişmişlerdir. Bu bakımdan doğal yem bitkilerinin başka yemler arasında önemli yeri vardır. Bunun için de hayvanların beslendiği yerler olarak, çayır, otlak ve yaylaların (bunlara bakınız) hayvan beslenmesindeki yerleri önemlidir. Hayvanların yediği çeşitli bitkilerle, burçak, fiğ, karabuğday, korunga, tirfil çeşitleri, yonca gibi yeşil yemler durumundaki çiftlik yemleri yanında, koparılmış, kuru bitkiler de aynı değerde yer tutar Kuru ot, kuru yonca, saman bunlardandır. Çeşitli tahıl samanları önemli birer yemdir. Yemler arasında tane yemler'in de önemli yerleri vardır. Arpa, mısır, yulaf bunlardandır. Ayrıca yapma yemler, kimi fabrikalardan çıkan artık maddeler de yem olarak kutlanılır, Hayvan yetiştirme).
YENGEÇ DÖNENCESİ Kuzey Yarim Kürede Ekvatorun 23 kuzeyinden geçen enlem dairesi. Kuzey yarımküresinin 23' 27' lık paralelinde, güneşin 22 Haziran da, öğle üzeri dik vurduğu çember, Bu gün. Kuzey yarımküresinin gün ' dönümü'dür. (Dönence, Oğlak dönencesi).
YENİ TAŞ ÇAĞI              İnsan tarihinde Eski ve Orta Taş Çağlarından sonra gelen. Tunç Çağından önce süren çağ. Bu çağda, hayvan yetiştirme ve tarım gelişmiştir. Keçi, koyun, sığırdan başka domur, at gibi hayvanlar da İnsana alıştırılmıştır. Yeni Taşçağında hayvanları alıştırma İşi Önasya'da geniş yer tutmuş, Orta, .ya'da da at evcilleştirilmiştir. Bu çağda insan, daha çok düşünür olmuş, sert taşları cilalıyabilmistir. Yine bu çağda buğday, arpa, keten ekilmiş, ketenden kumaş dokunmağa başlanmıştır. Eski t aşc. ağındaki insanlar ölülerini gömmedikleri halde. Yeni taşçağındaki insanlar ölülerini gömmesini, bunlar için dolmen denilen mezarlar yapmasını bilmişlerdir. Cilalı taşçağı da denilen Yeni taşçağında insanlar artık barınma yeri olarak, mağaralarda inlerde kalmayıp göller üzerinde yapılmış evlerde oturmuşlardır. Bu evlerden çevredeki karaya köprüler yapılmış, geceleri yırtıcı hayvanlardan korunmak için bu köprüler kaldırılmıştır. Bu çağda insanlar köylerde oturmuştur. Bu köylerin her yanı bir hendek, ya da bir duvarla çevrilmiştir. Yeni Taş çağı Avrupa'da 1000 yıl ka dar sürmüştür. Milattan önce 3000 ile 1800 arasında, Taşçağı, Eski Tasçağı, Orta Taşçağı).
YENİ YIL   Her yılın ilk günü. Gregoryen takviminde bu Ocak'tır, (Takvim, Yıl, Ay, Gün).
Yeniden donma  Katı olan, bir yere bağlı bulunan kalın buz yığınlarının bulunduğu buzulların hareket edişini açıklamak üzere ortaya atılmış düşüncelerden biri. Yeniden donma düşüncesine göre, buz, basınç yüzünden küçük parçacıkların bulunduğu bir yığın durumuna gelir. Baskının artmasıyla, buzun erime noktası alçalır. İşte bu parçacıklar, birbirlerine değen yüzleri boyunca yer değiştirir. Bu sırada herhangi bir biçime, bir kalıba giren bir özellik alırlar. Baskı azaldığında yeniden donma olur, bu yığın yine birbirine bağlı, som bir kütle durumuna geçer. Karın, buzkar buzkarın, buzul özelliği almasında yeniden donma olayının büyük önemi vardır. Yeniden donma oljyı ile buzul, basınç olunda esnek bir durum almakta, bu da buzulun hareketine yol açmaktadır.
YENİDEN DONMA TEORİSİ   Buzulların hareket edişini açıklamaya çalışan düşüncelerden biri.
YENİDÜNYA     İçerisine kuzey, orta, güney Amerika'yı atan karalar topluluğu (Eski dünya).
YENİŞEHİR        Şehirlerin eski çekirdek bölümünün (Şehir çekirdeği) çevresinde, endüstri çağının gelişmesiyle birlikte, yer yer fabrikalar yanında, yeni şehir çekirdekleri doğmuş, ya da yeni şehir yerleşmesi alanları belirmiştir. Bu gibi yerler köylerden şehirlere çalınmaya gelenlerle kısa zamandadolmuş, yeni şehir bölümleri hızla büyüyerek birbiriyle kaynaşmıştır. 'Yeni şehir bölümlerinde sokaka ve caddeler, eskilerine göre daha geniş) (İr. Parklar, yeşil alanlar, meydanlar çoktur, (Şehir çekirdeği. Şehir, City).
YER       Yeryüzünde bir alan.
YER ADLARI     Yerleşme yerleri (b. bk). ile tarla, bağ, bahçe, dağ, vadi, dere. ırmak, deniz, ada, bölge, ülke gibi yerlerin adları. Yer adları araştırmalarına toponimi ve toponomastik denir. Toponomasiik, dil biliminin bir dalı olup, yer adlarının Önemini, doğuşunu, yayılışını araştırır ve inceler. Bu araştırmalarla coğrafyanın, yerleşme tarİhİ'nin, etnolojinin bir yardımcısı durumun f da bulunur.
YER ADLARI BİLGİSİ   Coğrafyanın bir yardımcısı olup, yerleşme yeri adlarından bölge, yöre adlarından ve başka yer adlarından faydalanarak yerleşmelerin doğduğu, geliştiği cağların bulunmasına, o zamanki yörenin durumunu belirtmeye, burada yerleşenlerin nerelerden gelmiş olduğunu göstermeye çalışır, (Yer adlan).
YER BİÇİMİ       Yerşekli, Avarız.
YER DEĞİŞTİRME          Bir cismin son konumuyla, ilk konumu arasındaki yönlü uzaklık.
YER DEPREMİ Deprem.
YER DÜZENLEMESİ     Yer plancılığı.
YER EKSENİ      Gök ekseni içinde bulunan ve yer yuvarlağının döndüğü eksen. Gök ekseni tutulma düzlemiyle 66,5 lik bir açı yaptığından, yer ekseni de tutulma düzlemi ile 66,5 kadar olan açıyı gösterir. Yerin ekseninin bu eğimli duruşu, yer yuvarlağı güneşin etrafında dönerken etkisini belli eder. Bu durumdan türlü iklim olayları, mevsimler doğmuştur.
YER GÖÇMESİ                Göçüntü.
YER GÖÇÜNTÜSÜ      Göçme.
YER ISISI         YERİN İÇİNDEKİ ISI. Bu ısının neden ileri geldiği üzerinde durulmuştur. Bir düşünceye göre yerin içindeki bu ısı, yer yuvarlağının İlk durumu olan ve güneşten ayrılmış kızgın bir bulutsu cisimden (nebüloz) arta kalmıştır.
YER SARSINTISI             Deprem
YER YÖRÜNGESİ        Yeryuvadağının güneşin etrafında dolaşırken geçtiği yol. Yeryuvarlağı, güneş çevresinde 365 gün kadar bir zamanda büyük bir elips çizer. Yeryuvarlağı, odaklarından birinde güneşin bulunduğu bir elips yörüngesi üzerinde yürür. Bu, yerin yörüngesidir. Bu dolaşma zamanına bir yıl denir. (Günöte, Günberi).
YERALTI             Toprağın altındaki yer.
YERELTMEK     Bir coğrafya olayını bir yer de belirtmek. Böylece bir olayın coğrafi dağılışını belirtmeye çalışmak. Bir olayı, bir yere bağlamak.
YERİN İÇİ        Yer yuvarlağının dıştan İçe çeşitli kat kat kabuklardan yapılı olduğu temeline dayanan bölünüşü. Yerin İçi Üzerine ileri sürülmüş çeşitli görüşler varsa da bunlar orasında en çok görüleni aşağıda söylenendirYerin en dış katı yer kabuğudur . Bunun altında sima denilen daha ağır bir kat vardır. Daha altta ağırlığı gittikçe artan türlü katlar vardır ki, çekirdek bölümünde ağır küre bulunmaktadır.
YERİN KUTUPLARI       Yer yuvarlağının ekseninin, yerin yüzündeki yerleri. Bunlardan biri ku . zty kulüp noktası, ötekisi güney kutup noktası'dır, (Enlem, Boylam, Yer ekseni).
YERİN YOĞUNLUĞU   Yer yuvarlağının bütünü gözönüne alınarak elde edilen 5,5 değerindeki yoğunluk Bu değerden şu anlaşılır Yer yuvarlağı kütlesi, aynı büyüklükteki bir su yuvarının 5 kat fazlasıdır. Yer yuvarlağının bu yoğunluğu, dibe doğru türlü yer katlarının yoğunluğunun artması ile ilgilidir. Gerçekten yer yuvarlağının en üst katı olan ası yer kabuğunun yoğunluğu 2,7, bunun altındaki katın yoğunluğu 34, daha derinlerdeki yoğunluklar 56, çekirdek bölümünde 8 den çoktur. Bunların ortalama değeri 5,5 tutmaktadır ki, bunt yerin yoğunluğu denilmiştir, (Yer yuvarlağı).
YERİNDEN KOPMA     "Yer kabuğunun tabakalarının türlü kımıldanışlarla yerimden oynamış, duruşları bozulmuş olması. Yerinden oynamalarda kopmaların, ayrılmaların belirdiği yüzeye 'yerinden oynama yüzeyi"" (dislokayon sathı) denir. Bunun yeryüzündeki kesilme yerine yerinden oynama çizgisi (dislokasyon hattı) adı verilir. Yer kabuğunun tabakalarının, kayalarının, daha geniş durumu ile bir bölümünün verinden oynaması, ya yeryüzüne teğet şeklinde olur, ya doa yer yuvarlağının yan çapının uzanış yönünde olarak dikine olur. Birinci durumda, yatay olarak buruşturucu sıkıştırıcı şekilde yandan olan basınçlar çok artar. Böylece de kıvrılma , aşma yatay kayma belirir. Dikine olan yerinden oynamalarda ise çekilmeler, yırtılmalar, yarılmalar olarak bükülme kırılma doğar. Araştırıcıların kimisi bu İki türlü yerinden oynama olayını birbirinden iyice ayırmak istemiş, kimisi de bunların birbirinden kesin sınırlarla ayırt edilmesinin güçlüğünü ileri sürmüşlerdir, (Deprem, Dislokasyon)."
YERİNDEN OYNAMA DEPREMİ           Tabakaların kırılması, kıvrılması gibi yerinden oynama olaylarının etkisiyle beliren yer sarsıntıları. Böyle depremlerde sarsıntı yerleri bu oynama yerlerine bağlıdır. Çöküntü yerleri, genç kıvrılma bölgeleri böyle sarsıntı yerleridir, (Deprem).
YERİNDEN OYNAMIŞ DURUŞ               "Yerinden oynamış bulunan tabakalar için kullanılan kelime. Sözgelişi, ""Kuzey Anadolu'da birçok tabakalar yerinden oynamıştır"" denildiğinde, bu tabakaların diılolce olmuş bulunduğu düşünülür, (Yerinden oynama)."
YERKABUĞU    Yer yuvarlağını çepçevre kuşatan taştan bir küre. Geniş okyanuslar yer kabuğunun çukurluklarıdır. Karalar bu kabuğun deniz üstünde bulunan bölümleridir. Yerkabuğunun çok derinlikleri, deprem dalgaları ve başka yollarla incelenmeye çalışılmıştır. Derinlere inildikçe yoğunluk, sıcaklık artmaktadır. Yerkabuğu 60 120 km. kadar derinliklere uzanan kattır. Bu katla silisyum ile alüminyum çok yer tuttuğu için sial denir. Burası yer katlarının en yeğnisi (hafif olanı) dir.
YERKABUĞU OYNAMALARI  Yer kabuğunun türlü olaylarla yer yer oynaması, (Yerinden oynama. Deprem, Yerkabuğu yaylanması. Dağ oluşu).
YERKABUĞU YAYLANMASI    Yerkabuğunun yaylanırcasına olan oynayışları Yerkabuğu yaylanmaları, son derece ağır olur. Bu yaylanmalarla geniş Ölçülü yassı yükselmeler, yayvan çökmeler belirir. Yaylanmaların, çoğunca İyice belli bir ekseni bulunmaz. Yaylanmalar sırasında tabakaların duruşunun bozulmasından çok, bu kımıldanışlar birbirinden pek uzak yerlerdeki yükselme vealçalmalarla belli olur. Bu Özelliklerinden ötürü, yerkabuğunun böyle kımıldanışlarını bir yayın kırılmaksızın eğilebilmesine benzetmek mümkündür, (Esneklik). Nasıl ki yay belirli bir yere kadarkırılmadan esneklik gösterebiliyorsa, yerkabuğunun bu geniş ölçü lü kımıldanışları da belirli bir yere kadar esneklik gösteriyor, yaylanıyor. Bundan Ötürü buna yerkabuğu yaylanması denilebilmektedir. Nasıl ki, dağ oluşu sırasında kemerler ,tekneler oluşmuş ise, yerkabuğu yaylanmaları sırasında da, geniş eşikler (jeoantiklinal), geniş tekneler (jeosenklinal) doğmuştur.
YERLEME           Yerelime.
YERLEMEK        Yereltmek.
YERLEŞİK           Köyde, kentte, şehirde, çiftlikte, vahada yer leşmiş insanlar. Bunun tersi göçebe dir. Yerleşik insanlar, bulundukları yerlerde ekin ekerek, meyvecilik yaparak, pamuk ve başka bitkiler yetiştirerek, hayvan besleyerek, el sanatlar yaparak, fabrika işleterek geçinirler. Bunlar, sürülerine otlak ariyan göçe ' beler gibi yer değiştirmezler. Yerleşik insanlar evlerde otururlar, (Yerleştirmek, Yerleşme coğrafyası. Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları. Ev).
YERLEŞİK YERLER         Yerkabuğunun çok eski çağlarından beri iyice pekleşerek yerine oturmuş, oynaklığı kalmamış, yerleşmiş bölümleri. Yerleşik yerler, yeryüzünün en eski arazi parçalarıdır. Buraları yerkabuğunun kırılgan yerleridir. Böyle yerler çok uzun zaman aşın maya uğramıştır. Sibirya, Kanada, Saltık Kalkanı bunlardandır, (Oynak yerler. Kalkan).
YERLEŞİKLİK    Yerkabuğunun pekişerek yerine oturmuş, yerleşmiş, artık oynamaz olmuş yerleri. Bunun tersi, oynaklıktır.
YERLEŞİLMEMİŞ BÖLGE           Yeryüzünün yerleşilmemiş yerleri. Kulüp bölgeleri, çöl bölgeleri gibi. Bunun tersi yerleşilmiş bölgedir. Yerleşilmemiş yerler, sade bu iki alan değildir. Üzerinde İnsan bulunmayan adalar, yüksek dağlar, bataklıklar, insanın sokulamadığı balta girmemiş ormanlar da birer yerleşilmemiş yerdir. Böylece yerleşilmiş yerler ortasında da yerleşilmemiş yerler vardır.
YERLEŞİLMİŞ BÖLGE  Yeryüzünün yaşanabilir, yerleşilmiş bölgeleri. Bunun tersi yerleşilmemiş bölgedir. İnsanların yerleştiği yerler, ekonomi bakımından faydalandıkları yerlerden daha dardır. Çünkü avcılık, balıkçılık, toplayıcılık şeklindeki faydalanmalarda insan, bir yerden alacağım alıp, oradan uzaklaşmıştır. Bundan başka yüksek dağlarda hayvan otlatmaları için faydalanılmak üzere geçici olarak ve kısa bir zaman için oturulan yerler (Yaylacılık) olmuştur. Böylece yerleşilmiş yerler, artsız arasız uzanan bölgeler değildir. Ara yerlerde yerleşilmemiş, yerleşmeye engel olmuş alanlar bulunmuştur Yüksek dağlar, ıssız adalar, bataklıklar, balta girmemiş ormanlar gibi. Dar anlamıyla yerleşilmiş bölgeler, 149 milyon Km. tutan karaların 102 milyon Km.; sini tutar. 47 milyon Kmlik yer yerleşilmemiş olan kutuplara, çöllere düşer. Yerleşilmiş bölgeler ortasındaki yerleşilmiş yerler de bu 102 milyon Km. den çıkarılırsa, yerleşilmiş yer tutarı 90 milyon Km. ye düşer.
YERLEŞİM COĞRAFYASI           Yerleşik, Yerleştirmek, Yerleşme bilgisi.
YERLEŞME BİLGİSİ       İnsan yerleşmesinin bilgisi, (Yerleşme). Bu bilgi içinde yerleşmenin .. ki görünüşü, dağılış tarzı, yeri, biçimi, büyüklüğü, işleyişi üzerinde duran yerleşme coğrafyasıyla ilgilenen yerleşme tarihi, tarihten Önceki ve tarih başlangıçlarındaki kuruluş ve gelişmeleri araştıran yerleşme arkeolojisi, yerleşme yerlerinin harap ve yok olması araştırmaları, geçinme ve toplu yaşama yönlerinden araştırmalar vardır, (Yerleşik, Yerleştirme, Yerleşme yeri adları, Toponimi).
YERLEŞME COĞRAFYASI         İnsanın oturduğu, barındığı yerlerle bunların kurulduğu yer arasındaki ilgiyi araştıran bir coğrafya kolu . Bu ilgi sayı ve yapı tarzı, yanyana bulunuş şekli, eskiliği gibi yönler olabilir, (Yerleşme, Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları).
YERLEŞME YERİ ADLARI          "Köy, çiftlik, kom, kent, şehir gibi insanların yerleşmiş bulunduğu yerlerin adları. Bunlar bir kılavuzda gösterilmiştir. Yurdumuzun yerleşme yerler? için iki büyük ciltlik ""yerleşme yerleri kılavuzu (meskûn yerler klavuzu) vardır, (Yer adları, Toponimi. Yerleşme coğrafyası)."
YERLEŞTİRMEK              Bir bölgede, bir yörede ev, çatışma yeri sağlıyarak yerleşmek, (Yerleşme coğrafyası, Yerleşme bilgisi)
YERLİ    Bir yerde doğmuş, büyümüş ürenıiş, sözgelişi yeril halk, bir ülkede doğmuş, orada yaşamış kimselerdir, Otokton, Yabancı).
YERLİ KAYA      Anakaya.
YERLİ KAYA GÖLLERİ Göl çanağının çeşitli nedenlerle ana kaya üzerinde  oluşturduğu göllerdir. Göl çanağını oluşturan etkene göre 4 gruba ayrılır.
YERÖTE              "Dar anlamıyla, şehir ve kent arasında yeni bir denkleşme yapan yerleşme şekli üzerindeki düzenlemeler. Türlü yönlerden, bu arada endüstri bakımından gelişmiş kalabalık ülkelerde şehirlerle kentler arasındaki sınır belirsizleşmeye doğru gitmiştir. Şehirle kent (kasaba) birbirine yaklaşmıştır. İşte bununla İlgili olarak şehirciligi, bölge plancılığını ilgilendiren işler kendini göstermiştir. , Geniş anlamıyla alınırsa, yer plancılığı terimi Almanca Raumplanung kelimesinin dilimizdeki karşılığıdır. Bu Almanca kelime, teknik kaynaklarda çok geçen geniş anlamlı bir kavramdır. Bu kavram, bir ev yeri kadar olan ufak bir yerden, bölgeye, ülkelere kadar olan düzenlemeleri içine alır. Bu kelimenin başka dillere tam Çevrilmesi güçtür. Sözgelişi İngilizcede bunun karşılığı ""country regional town village planning"" şeklinde uzun olarak kullanıldığı olur ki anlamı, ülkebölgeşehirköy planlaması demektir. Dilimizdeki yer plancılığı bu Almanca kelimenin karşılığını güzel vermektedir."
YERŞEKLİ        Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri. Dağ, bir yerşeklidir. Tepe, çanak .ova, doruk, boyun, birer yerşeklidir. Denizden yüksekliğine, bulunduğu yerdeki başka kabartı ve çukur yerle ilgisine göre türlü yerşekilleri vardır. Yerşekillerinin her birinin yapısı ayrı olduğu gibi, bunları oluşturan güçler ve olaylar da ayrı ayrıdır. Dış görünüşleri bakımından biribirine çok benziyen yerşekilleri, gerçekte biriblrinden ayrı olaylarla doğmuştur. Sözgelişi düden, obruk, buzyalağı, devkazanı, yamkcukur birer çukur şekildir. Fakat bunların herbiri ayrı ayrı olaylardan doğmuştur. Yerşekilferinin kimisi büyük şekillerdir Ova, dağ, yayla gibi. Kimisi ise, küçük şekillerdir Yarıntı, oyuk, çanak, tepe, basamak gibi. Ana çizgileriyle yeryüzündeki, bütün şekilleri yani yerşekillerini iki bölümde toplamak mümkündür Çukur şekiller, yarıntı, vadi, oyuk, çanak. İn, ova, teknedir. Kabarık şekiller, basamak, tepe, dağdır.
YERŞEKLİ ÇÖZÜMLEMESİ       Dış olaylar ve morfolojik olaylar topluluğunun yardımı ile yerkabuğu oynamalarını göstermeye yarayan bir araştırma yolu. Karalardaki çok çeşitli yerşekillerinin doğuşu, iç ve dış güçlerin karşılıklı durumlarının ve birbirlerine olan etkilerinin İncelenmesine dayanarak açıklanır. Dıştan gelen güçler, yerşekillerinİ yıpratır, içten gelen güçler, yerşekillerinin ana yapılarını doğurur. Böylece, yeryüzünde birbirinin tersi yönünde İşleyen İki gücün karşıladığı bir alan vardır ki, bu da yeryüzünün biçimleridir. Bütün bu karşılıklı etkilerle İlgili olarak bir yanda kabarık yerlerdeki aşınmalardan doğmuş yontulmuş yeryüzü biçimleri, öle yanda aynı zamanda oluşmuş birikme alanları (korrelat birikme alanları) belirmiştir. İşte dış olaylar, iç olaylar ve morfolojik olaylar topluluğu olarak görülen üç değer, çözülmesi gereken, bir denklemdir ki, bunun bilinmeyeni ve doğrudan doğruya görülemeyen iç olaylardır. Öteki İkisinin yardım ile (dış olaylar, morfolojik şekiller topluluğu) iç olaylar da tesbit edilir, İşte yerşekli çözümlemesi yani morfolojik analiz budur.
YERŞEKLİ TERSELMESİ              Aşınmalar yüzünden jeolojik bir oluşma sırasında doğmuş bulunan çukur bir yerin kabartı durumuna gelmesi, ya da kabartı biçimindeki yerin çukur bir yer biçimine yer vermesi olayı. Sözgelişi kıvrılma ile belirmiş bulunan bir kemerin bir yer kabartısını karşılaması beklenir. İlkin bu böyledir. Fakat sürekli aşınmalar yüzünden burası yontularak alçalır, bunun yanındaki tekne önce çukurda iken buraya göre daha yüksekte kalır. İşte bu ters durumdan Ötürü böyle şekillerin belirmesine yol açan olaylara terselme ya da yerşekli terselmesi denir.
YERYUVARLAĞI             Güneş dizgesinin 9 yıldızından biri ve güneşe üçüncü uzaklıkta olanı. Yer yuvarlağı da bu 9 yıldız gibi bir gezegendir. Yeryuvarlağını havaküre kuşatır. Yeryuvarlağı, 34 milyar yıl Önce güneşten ayrılan bir bulutsu cisimden (nebülöz) oluşmuştur. Yeryuvarlağı ile başka gök cisimleri arasında sıkı bir ilgi vardır. Hele güneş ve ay İle yeryuvarlağı arasındaki ilgi çok sıkıdır. Bu ilgi bunların çekimlerinde belli olur (Gelgit). Güneş ışınlarının yeryüzü üzerine etkisi pek büyüktür, (İklim, Hava, Sıcaklık).
YERYÜZÜ           1 — En dar anlamıyla, kıraların yüzü. Karalan çeviren sığdeniz dipleri karadan sayılmak üzere, engin denizler dışında kalan, çok çeşitli kabartı ve çukur yerleri, akarsulan, golleri, bitki örtüsü. İnsan ve onun işlerinin toplandığı yüzey. Burası katı yeryüzü'dür.<br>2 —Daha geniş anlamıyla havakürenin yeryuvarlağına değdiği her yerdeki sınır yüzeyi.<br>3 — En geniş anlamı İle insanın yasadığı, çalıştığı alan olan ve bir çok doğal, beşeri olayları kendinde toplamış bulunan havaküre, suküre, taşküre ve canlılar küresinin biribirine en çok yanaştığı yer. Burası bunun için coğrafi yeryüzü diye anılır. Böyle bir yüzey, üç boyutlu bir yerdir. Hem eni, hem boyu, hem de yükseklik ve derinlik değeri vardır, (Yeryuvarlağı).
YERYÜZÜ BİÇİMLERİ   Yerşekilleri.
YERYÜZÜ SULARI         Yeryüzünün karalar bölümünde yüze çıkmış ya da yüzde birikmiş sular. Bunlar akarsular, göller, bataklıklardır.
YEŞİL KALAN AĞAÇLAR           Yapraklarını dökmeden bütün yıl boyunca yeşil duran ağaçlar. Bu türlü ağaçlar, özellikle sıcak kuşağın yağmur ormanlarında ve Akdeniz bölgesinde görülür,
YETME GÜCÜ  Belirli bir bölgede, türlü varlıkların, orada yaşayan kimselerin geçinmelerine yelme değeri. Yelme gücü, optimum değere göre, en yüksek geçim değerine göre hesaplanır. Bu hesaplamalarla küçük bölgeler, ülkeler için olduğu kadar, dünyanın da ne kadar nüfusu beslemeye gücü yetebileceği kestirilmeye çalışılır. Nüfusu beslemeye yetme gücü, önceleri coğrafyanın bir konusu olarak göz önüne alınmıştı. Daha, 1754 te. dünyanın besleyebileceği nüfus sayısının 3 milyar kişi olduğu İleri sürülmüş, sonraları bu değerin 1015 milyar kişi olabileceği üzerinde de durulmuştur. Bir bölgenin nüfusa yetme gücünün bilinmesi, türlü ülkelerde başta gelen işlerden biri olmuştur. Öyle endüstri ülkeleri vardır ki, buralarda nüfus çokluğu .pek ileriye gitmiştir.Yetme gücü, şu olaylarla ilgilidir Doğal olaylar, türlü varlıkların bulunması ve işletilme derecesi, yaşama seviyesi ve toplum ahlakı, başka bölgelerle olan ekonomik bağlantılar, (Nüfus, Göç, Dışa göç).
YIĞINAK             Menderes büklümleri yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru az eğimli uzanan aluviyon yığılmalarına yer veren '. yakası. Yığınak kıyı biçimi bakımından dışbükey bir uzanış gösterir. Burası ırmak yatağına doğru gittikçe alçalan yassı bir burun biçimindedir, (Carpak).
YIĞINTI DAĞLARI         Yeryüzünde yığılmalardan doğmuş bütün kabartı ; lar. Yanardağlar birer yığıntı dağıdır.
YIĞINTI KIYILAN            Birikinti kıyısı
YIL         Güneşin görünen yıllık hareketinde seçilen herhangi bir noktaya göre ard arda iki geçişi arasındaki zaman. Yeryuvarlağının güneş çevresinde dolanması için geçen zaman. Bu dolanma sırasında mevsimler doğar. Bir yıl 12 ' ay sürer. Bir yıl 365 gün, 6 saatte bütünlenir. Bu süreye adi yıl denir. Buna göre, yıl tam sayıda günlerden meydana gelemiyor, demektir. Bu durum türlü güçlüklere yol açacağı için, bu gün artığı gözönüne alınarak 3 yıl süresince Şubat ayı 28 gün sayılmıştır. Dördüncü yılda ise Şubat 29 gün alınmışttr. Şubatın 29 gün çektiği yıllara arlık yıl denir. 4 ile bölünebilen yıllar, artık yıl sayılır. Yeryuvarlağının uydusu olan ayın Hareketleri de gözönüne alınarak yıl hesaplanmasında faydalanılmışım Bugün de bu hesapla İlgili durumlar vardır. Bizde ay yılı (senei kameriye) temel tutularak Ramazan, dini bayramlar, her yıl değişik olarak yılın türlü günlerinde gelir, Ay yılı 29 gün 12 saat çeker.
YILDIRIM           Elektrikle dolu bir bulutun toprağa yaklaşması, sürtünmesi halinde bu bulut ile toprak, eşyalar, evler, ağaçlar, hayvanlar, insanlar arasında elektrik boşalması olayı. Yerin özelliği, eşyanın biçimi ve duruşu ile yıldırım düşmesi arasında ilgi vardır. Sözgelişi, maden ocaklarının bulunduğu yerler, yüksek yapılar, büyük ağaçlar düz ve her yanı çıplak yerden geçen İnsanlar, hayvanlar yıldırımı kendi üzerine çeker. Yıldırım düşmesi, yıldırımla çarpılma olaylarının sık sık İşitilmesi bundandır. Kimi yerde, yaylalarda yıldırım düşmesi yüzünden otlamakta olan davar sürüleri yok olur. Şehirleri, yerleşme yerlerini, yıldırım düşmesinden korumak için yıldırımsavarlardan faydalanılır. Ancak her yere adım başında yıldırımsavar koymak güçtür. Böyle yerlerde yıldırımdan korunmak için iri ağaçların, madenle ilgili yerlerin yanına yaklaşmamaya çalışmalıdır.
YILDIRIMSAVAR           Evleri, yerleş, me yerlerini, insanları, yıldırım düşmesinden koruyan araç. Yıldırımın doğurabileceği yıkımları önlemek için onu zararsız bir duruma getirmek, onu savmak gerekmiştir. Bundan ötürü dilimizde bu araca yıldırımsavar denilmiştir. Nasıl ki, uçaksavarlar da, başka tehlikeyi savarlar. Yıldırımsavar 1752 de Benjamin Franklin tarafından bulunmuştur. Bu buluşun temeli, yıldırım düşmesinin bir elektrik olayı olduğuna dayanır, (Çakım, Şimşek, Gök gürlemesi, Yıldırım).
YILDIZ  Geceleri gökte görülen ışıklı cisimlerden her biri Bu yıldızlardan kimisi durağan, kimisi gezegendir. Güneş bir yıldızdır. Bir durağan yıldızdır. Gezegenler, durağanlar gibi ışıklı değildir. Bunların da parlak görünmeleri, kendilerine vuran güneş ışığı ile aydınlanarak çevrelerine ışık vermelerindendir.
YILDIZ BİLİMİ  Astronomi
YILDIZ GÜNÜ   Bir yıldızın mecidiyenden İki üst geçişi arasında geçen zaman.Yıldız günü, gökte güneşin görünen yörüngesi olan, tutulma çemberinin gök ekvatorunu kestiği iki noktadan birincisinin, yani ilkbahar noktasının meridyen üzerinden geçmesi ile başlar. Bir yıldız günü, 23 saat 56 dakika sürer. Yıldız günü, güneş gününden 4 dakika kısadır. Bu değer bir yıl içinde bir gün kadar fark ettirir, (Güneş günü. Yerel saat. Saat dilimleri).
YILDIZ HARİTALARI    Gök'ün çizilmiş haritaları. Bu haritalarda çok sönük yıldızlar da görülebilir.
YILDIZ UZANIŞI              Akarsuların dağlık bir yerden çevreye doğru türlü yönlere uzanışı, bir şehrin türlü bölümlerinin, her yana doğru uzanışı gibi olaylar İçin, yıldıza benzetilerek belirtilmesine yarayan kelime.
YILDIZ YORUMCULUĞU            Yıldızların hükümleri bilgisi Başka bir sözle yeryüzündeki bütün olayların, bu arada en çok İnsan kaderinin, gök cisimlerinin özel karakterlerine, karşılıklı durumlarına, hareketlerine bağlı olduğu inancına dayanarak, yer. de olacak olayları önceden kestirme İşi yıldız yorumculuğu (astroloji) dur. Bu düşünceye göre felsefede bir küçük alem (mikrokosmos) sayılan İnsan, büyük alem (makrokosmos) ile olan ilgisi sebebiyle yıldızların etkisi altındadır. Yıldızların etkileri İse, özel durumlarına ve başka yıldızların durumlarına göre değişir. Bu arada 12 burcun ayrı ayrı ve dört tane üçgen içinde üçlü topluluklar olarak kendilerine göre özellikleri vardır. Bunun gibi ay tutulması güneş tutulması çemberleri de erkekler, dişiler, aydınlıklar, karanlıklar, renkliler, dumanlılar, boşlar, saadet artıranlar gibi bir takım bölümlere ayrılmıştır. Burç bölgeleri'nin belli yerlerinin güneş, ay ve beş gezegenle olan İlgileri de Önemli görülmüştür, (Yıldız, Astronomi).
YILDIZ YÖRÜNGE          Bir yıldızın yörüngesi, (Yer yörüngesi).
YILLIK  Belirli konular için yıldan yıla çıkan kitap. İstatistik yıllığı gibi
YILLIK EŞSICAKHK EĞRİLERİ  Yıllık sıcaklık ortalamalarının geçtiği eşsıcakhk eğrileri, (Eşsıcakhk eğrisi)
YILLIK ORTALAMA      Aylık ortalamaların 12 ye bölünme; sinden çıkan ortalama.
YILLIK OYNAMA           Sıcaklık farkı, Sıcaklık).
YIPRAK DÖKEN ORMAN         Yılın elverişsiz aylarında yapraklarım döken ağaçların çokça yer tuttuğu ormanlar, (Yaprak, Yapraklı ağaçlar. Yaprak dökümü).
YIPRANMA ŞEKİLLERİ               Sıcaklık, hava, su ve canlılar gibi güçlerin sürekli olarak yeryüzünde işlemeleriyle yerin biçimlerini aşındırmaları, taşımaları olayı. (Aşınma).
YIPRANNIŞ BİÇİMLERİ              İç güçlerin ortaya koyduğu ilk biçimlerin, türlü dış güçlerle aşınmasından doğmuş şekiller, (Yapı biçimleri. Yıpranma şekilleri. Aşınma).
  Z HARFİ
ZAHİRE Depolanmış tahıl.
ZAMAI SANİ    İkinci çağ
ZAMANI RABİ            dördüncü çağ
ZAMANI EVVEL            Birinci cağ
ZAMANI SALİS              üçüncü çağ
ZAN      Kuşak.
ZEHİRLİ NEBAT ağılı bitkiler.
ZELZELE Yerkabuğunun içten gelen etkilerle sarsılması titremesi olayına verilen deprem adının eskiden kullanılmış şekli.bu kelime,arapçadan günümüze geçmedir ve sarsıntı anlamına gelir.
ZELZELE MINTAKASI  Deprem bölgesi.:
ZEMHERİ           Karakış.
ZER’İYAT SAHASI         Ekim alanı.
ZEVAL Öğle.
ZIMPARA TAŞI              Çok sert alüminyum kristallerden oluşan ve parlatıcı ya da aşındırıcı olarak kullanılan kayaç.
ZİBİL     Gübre.
ZİNCİRLEME REAKSİYON        Çekirdek parçalanması sırasında kontrol altında gerçekleşen tepkimelerin tümü.
ZİRAAT               Tarım.
ZİRAAT AMELESİ          Tarım işçisi ırgat)
ZİRVE   Doruk.
ZİRVE EŞKALİ  Doruk biçimleri.
ZİRVEİ CİBAL   Dağ doruğu.
ZİRVELER SEVİYESİ     Doruk katı.
ZİYA      Işık.
ZİYAİ MÜNTESİR          Yayınık şık
ZİYAİ ŞEMS      Güneş ışığı, Gün ışığı.
ZON      Yer, alan, saha, bölge.
ZOOCOĞRAFYA Hayvan coğrafyası.
ZOOLOJİ Hayvanlari bütün yönleriyle inceleyen bilim dali
ZORLANMIŞ YÖRE Bakıma yer verilmeden sadece varlıklarından faydalanılan yöre. Sözgelişi, bir tarlaya her yıl ekin ekilir de arada sıra da olsun toprak gübrelenmezse, o tarla zorlanmış olur. Henüz iyice büyümemiş ağaçlar, ölçüsüz kesilirse, veya bu kesilen ağaçcıkların yerine yenileri dikilmezse, o orman zorlanmış demektir. Bir maden işletmsin de sadece en çok ve kısa yoldan gelir getiren bol madenli parçalar seçilip alınır da, geri yanı bir yana atılırsa, böyle bir yerde yeraltı zenginliği zorlanmış olur. Yollar, bir defa yapıldıktan sonra uzun yıllar bakılmadan bırakılırsa, böyle bir yerde yol zorlanmış olur, yine böyle bir yerde insan gücünden ve yapıcılığından her insanın yeteneğinden yeni kabiliyetinden en iyi şekilde faydalanılmaz da, gelişigüzel bir çalışma güdülürse, i san gücü zorlanmış olur.
ZORLANMIŞ YÖRELER gittikçe yoksullaşmış, doğal varlıkları gittikçe verimsizleşmiş yerlerdir. Işlenmiş yöre, Doğal yöre, Yöre, işleme coğrafyası, Yerleşme coğrafyası
ZÜHRE Çobanyıldızı, Çulpan
ZÜRRA                Arapça bir kelime olup ziraatle uğraşan kimseyi anlatır ki, dilimizde uzun zaman kullanılmış olan bu kelimenin karşılığı, çiftçi’dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder